Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
3 ŞUBAT 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
TEKEL İşçisinin
Öğrettikleri
Bu yazı kaleme alındığı saatlerde TEKEL
işçisinin Ankara Kızılay’da sürdürmekte olduğu
direniş çadırları 50. gününü doldurmuştu ve
hükümet yetkilileri ile sürdürülen
görüşmelerden henüz bir sonuç alınmamıştı.
Şu anki bilgilerimiz ışığında Türk-İş yarın için
yurt çapında “üretimden gelen gücü kullanma”
çağrısı yapmıştır. Yapılmış olan çağrının nasıl
biçimleneceği ve etkilerinin neler olacağını
şimdiden kestirmek güç. Ancak TEKEL
işçilerinin 15 Aralık’tan bu yana Ankara’da
sürdürdükleri direnişin ortaya çıkardığı üç
gerçek keskin bir açıklıkla önümüzde duruyor:
1. Neoliberalizmin bir çağdaşlık sorunu
olarak dikte ettirmeye çalıştığı “özelleştirme”
uygulamalarının özü, tıkanmakta olan sermaye
birikimine yeni rant olanakları sağlamaktır.
“Özelleştirme” uygulamaları ile gerçekte
amaçlanan şey, kamu işletmelerinin ulusal ve
uluslararası özel tekellere yok pahasına
devridir. Özelleştirmelerin altında yatan ve
kamuoyuna açıklanmayan (aslında açıklanması
da mümkün olmayan) gerekçeleri TEKEL
işçileri bir kez daha vurgulamışlardır: Kamusal
varlıklarımızın özelleştirilmesi ya da kapatılması
kararı, Türkiye’yi uluslararası işbölümü
içerisinde düşük katma değerli, emek yoğun
teknolojiler üretmekle görevli bir ucuz işgücü
deposuna dönüştürmeyi hedefleyen ve
ülkemizi bir ucuz ithalat ve finansal
spekülasyon cenneti olarak gören neoliberal
projenin bir uzantısıdır. Daha somut bir
ifadeyle, bu kararlar Türkiye’nin
sanayisizleştirilmesini, sosyal devletin
etkinsizleştirilerek tasfiyesini ve temel kamu
hizmetlerini özel sermayenin kâr güdüsü altında
ticari bir metaya dönüştürerek ülkemizi ulusal
ve uluslararası sermayenin sömürüsüne açmayı
hedefleyen neoliberal projenin açık bir
uygulamasıdır.
2. AKP, her türlü “hoşgörü” ve “kardeşlik”
mesajlarına karşın aslında sermaye sınıfının en
gözde partisidir. Hakkında yapılan dini
benzetimlemeler bir yana, AKP özünde ulusal
ve uluslararası sermayenin partisi olarak görev
başındadır. Sadece TEKEL işçilerinin kararlılığı
karşısındaki tavrı değil, AKP’nin hükümet
olduğu dönem boyunca uygulamakta olduğu
iktisadi ve sosyal politikaların emekçiler
aleyhine sonuçları net olarak gözler önündedir.
Aşağıda, örneğin TÜİK verilerinden
derlediğimiz veriler, AKP’nin emek gelirleri
karşısındaki tutumunu açıkça gözler önüne
sermektedir. TÜİK’in 2005’ten bu yana
yayımlamakta olduğu sanayi sektörlerine ait
ücret ve üretim serileri, emekçinin eline geçen
ücret gelirleri ile, birim üretkenliği arasında
açılmakta olan makası tüm çıplaklığıyla ortaya
koymaktadır.
Şekilden de izlenebileceği üzere, tüm 2005
sonrası dönemde ücretlerin reel düzeyi işçi
üretkenliğinin gerisinde seyretmiş; 2008/9
kriziyle birlikte de “toparlanma”nın faturası
doğrudan doğruya emek gelirlerinin
tırpanlanmasıyla sonuçlanmıştır. İşçilerin reel
ücreti ile üretkenliği arasındaki fark, sermaye
sınıfının kâr, faiz ve rant üçlemesi altında el
koyduğu iktisadi artığı, yani emeğin
sömürüsünü dile getirmektedir. AKP,
kendisinden önceki hükümetlerden devraldığı
sermaye yanlısı neoliberal politikaları küresel
kriz altında da yoğunlaştırarak sürdürmektedir.
Kaynak: TÜİK.
3. TEKEL işçilerinin direnişi bir yandan da
“ücretli emek-sermaye çelişkisinin” artık geride
kaldığı, “sivil demokrasinin bütün toplumu
kucaklamakta olduğu” savlarına dayalı “boyalı”
devrimlerin aslında neoliberalizmin sözcük
oyunlarından ibaret olduğunu dost-düşman
herkese açıkça göstermiştir. Kendini yenileme
telaşıyla, siyasi yelpaze içerisinde kulvar
kapmaya çalışan bazı “modern sol”
makamların, “sınıfsal temele dayalı sol
ideolojinin artık terk edilmesi gerektiği” iddiaları
da kapitalizmin diyalektiği içerisinde buhar
olmuştur.
TEKEL işçilerinin direnişi, bundan sonra
günlük hayatın pratiği içerisinde nasıl
şekillenirse şekillensin, Türkiye emek ve
demokrasi tarihinde ayırt edici bir dönüm
noktası olarak anılacaktır.
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
-“TEKEL işçilerine önerdiğimiz
parayla çalışacak sokakta dolaşan
milyonlarca insan var.”
-”Bizim kabahatimiz TEKEL işçi-
lerine gösterdiğimiz merhamettir”
-”İki yıldır boşu boşuna oturarak
para alıyorlar.”
-”Bizde para bol ama TEKEL işçisi
hakkına razı olacak.”
-“Bizi TEKEL işçisi değil, milletimiz
iktidar yaptı.”
Bu korkunç sözler, bu kadar ba-
sit bir şekilde ağızlardan dökülebi-
liyor. Kimlerin ağzından?
Başta Başbakan Tayyip Erdoğan
olmak üzere AKP’nin ilgili bakanla-
rının... Yok sorun “ağızlarından çıkan
sözleri kulakları duymuyor” sorunu
değil. Bilerek dillendirilmiş bilinçli
sözler bunlar...
TEKEL işçileri ise 50 günden be-
ri eylemlerini sürdürüyor. Dün itiba-
rıyla içlerinden 8 bin 364’ünün iş akit-
leri feshedildi. Yani artık resmen
işsizler. Önlerinde ise 1 ay süre var.
Ya özlük haklarını kaybetmeyi kabul
ederek 4-C statüsüne geçip söz-
leşmeli işçi olacaklar ya da tamamen
işsiz kalacaklar... Bugün TEKEL iş-
çilerinin içinde bulundukları süreç
2008 Şubat’ında TEKEL’in sigara
bölümünün 17 dakika süren bir iha-
le ile British American Tobacco
(BAT) şirketine devredilmesi ile baş-
ladı. Tasfiyenin ilk adımı TEKEL’in tü-
tün kısmının özelleştirilmesi ile atıl-
dı. Şimdi sıra ikinci adımda. İkinci
adım: Özelleştirme kapsamında işi-
ne son verilen TEKEL işçilerini 657
sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 4-
C maddesi kapsamında tanımlamak.
Bu etap da geçilirse geriye tek
hamle kalıyor, 4-C’li TEKEL işçileri-
ni senelik sözleşmeleri yinelememek
suretiyle peyderpey işsizler ordusuna
havale etmek. AKP hükümeti TEKEL
işçilerini 4-C kapsamında tutmaya
çalışıyor. TEKEL işçileri çocuklarına
yarın da ekmek götürebilmeyi gü-
vence altına alabilmek için mey-
danlara çıkıyor.
Aileleri ile birlikte 40 bine yakın in-
sanı yakından ilgilendiren bir süreç.
Ancak bunun da ötesinde Türkiye’de
AKP iktidarının 7 yıldan beri uygu-
ladığı politikaların bir sonucu. Üre-
tim ve istihdam odaklı büyüme
politikasını göz ardı ederek “baba-
lar gibi satma” yı ön plana çekerek,
ülke mirasını har vurup harman sa-
vurmanın doğal sonuçlarından yal-
nızca biri.
TEKEL işçilerinin direnişine ülke
çapında verilen destek ve dayanış-
ma arttıkça hükümet öfkelenip sal-
dırganlaşıyor. Çünkü TEKEL işçile-
ri ile benzer konumda olan başka-
ları da var.
Çünkü hükümetin son dönemde
kamu alanında yoğun biçimde sen-
dikal haklardan yoksun düşük ücretli
işçi çalıştırma kararı ve özellikle de
taşeron işçilik kullanmaları ile sayı-
ları giderek artıyor.
Bunun en somut örneklerini geçen
ay İtfaiye gibi kamusal alanın haya-
ti bir işkolunda yaşadık. Belediyeler
itfaiye erlerini taşeron işçisi statüsüne
taşıdı ve bu işçiler tıpkı temizlik iş-
çileri gibi her yıl bir taşerondan di-
ğer taşerona devrediliyor.
Devlet okullarında vekil öğret-
menler de taşeron firmaların kadro-
ları üzerinden istihdam ediliyor. Dev-
let hastanelerinde pek çok çalışan,
alt işveren konumunda olan temiz-
lik güvenlik şirketlerinin kadroların-
da istihdam ediliyor. Ancak aslında
onlar bu hastanelerin idari kadrola-
rında hizmet veriyorlar. Üstelik de
bunlar yıllık sözleşmelerle istihdam
edilip sendikalılık, yıllık ücretli izin, kı-
dem, ihbar gibi haklardan yoksun
çalıştırılıyorlar.
Devam edelim....
Tuzla gemi işçileri, demiryolu
çalışanları, Kent-Aş işçileri... Du-
rumları hep aynı...
PTT’nin (Posta Telgraf Telefon) ‘te-
lefon’ kısmı, Türk-Telekom adıyla ay-
rı bir firma olarak teşkilatlandırıldık-
tan sonra 2005 yılında özelleştirildi.
Firma özelleştirme öncesinde örgütlü
olan Haber-İş sendikasını güçsüz-
leştirmek için çağrı merkezi hizme-
tini yüzde yüz kendi sermayesi ile
kurduğu Assistt AŞ’de taşeronlaş-
tırdı. Buna karşı çıkanlar sudan ba-
hanelerle işten çıkartıldı...
THY’nin çağrı merkezinin taşeron-
laştırılması da farklı değil... THY’nin
çağrı merkezi hizmetleri geçen yıl Vo-
datech ve Assistt AŞ’ye verildi. Bu iki
firmada da sendika yok. Bu firmalarda
çağrı alan bir müşteri temsilcisine ve-
rilen ücret, THY’de aynı işi yapan sen-
dikalı bir çağrı merkezi çalışanına ve-
rilenin üçte ikisi civarında....
Önümüzdeki dönem de farklı ol-
mayacak. Küresel ekonominin
emekçiler üzerindeki sömürüsü dü-
zene uygun şekilde artarken AKP’nin
uygulaması asla farklı olmayacak.
Bütçedeki cari açığın büyümesi
zaten zor koşullarda yaşayan işçi,
memur, emekli, köylü, işsiz, öğren-
ci ve küçük esnafın hayatlarının da-
ha da çalınacağını açıkca gösteriyor.
İşte bu yüzden TEKEL işçilerinin
direnişi desteklenmeli.
Desteği çığ gibi büyütmek, diğer
sesler ile birleştirmek, güçbirliğini, da-
yanışmayı becermek zorundayız...
TEKEL İşçisi Direniyor... Ya Diğerleri...
Verilerin özellikle 2007’de dip yapmasõnda Türkiye’nin yaşadõğõ ekonomik kriz ve siyasi belirsizlikler etkili oldu
Ekonomi Servisi - İstanbul
Ticaret Odasõ’nõn (İTO) ilk
kez açõkladõğõ, 2010 Ocak
sonuçlarõna göre İstanbul’da
‘Piyasa Eğilim ve Beklenti
Endeksi’ değeri 96.48, ‘İs-
tanbul Piyasa Güven Endek-
si’ 90.19 çõktõ. İTO Başkanõ
Murat Yalçıntaş, “Bu veri-
ler kötümserlik yönündeki
trendin artık kırıldığını gös-
teriyor. Temkinli iyimserlik
var diyebiliriz” yorumunu
yaptõ.
Tesadüfi örnekleme yön-
temiyle seçilen İstanbul’daki
1000 firmayla yüz yüze gö-
rüşme yöntemiyle yapõlan
her iki ankette de değerlen-
dirme 0 ile 200 arasõnda yer
alõyor. Endekslerin 100’den
küçük olmasõ kötümser,
100’den büyük olmasõ iyim-
ser, 100’e eşit
olmasõ
i s e
iyim-
ser ve kötümser beklenti ara-
sõndaki geçiş sõnõrõna işaret
ediyor. 2006’nõn ekiminde
100.44 seviyesinde gerçek-
leşen İstanbul Piyasa Güven
Endeksi Ekim 2008’de 69.56
ile en düşük düzeye işaret et-
mişti.
Yalçõntaş, “Piyasa güven
endeksinde küresel krizin
etkilerini gösterdiği Ekim
2008 tarihi karamsarlığın
zirveye çıktığı dönem ol-
muştu. Ancak endeks bu ta-
rihten itibaren artış eğili-
mine geçerek 2010 Oca-
ğı’nda 90.19’a kadar çıkmış
bulunuyor. Bu değerin kri-
zin tavan yaptığı döneme
göre yüzde 29.7 artması,
karamsarlığın her geçen
gün azaldığını ortaya ko-
yuyor” dedi. Piyasa eğilim ve
beklenti anketinde de güven
endeksine paralel bir trend iz-
lendiğini belirten Yalçõntaş,
“2008 Ekimi’nde 70.89 ile
dibe inen değer, 2010 oca-
ğında 96.48’e çıkmıştır.
2008 Ekimi’ne göre yüzde
36.1 artış gösteren endeks
değeri eğilim ve beklentide
iyimserlik düzeyine yakla-
şıldığını gösteriyor” şeklin-
de konuştu.
İstanbul Ticaret Odasõ’nõn açõkladõğõ verilere
göre İstanbul’da Piyasa Eğilim ve Beklenti
Endeksi 96.48 ve Piyasa Güven Endeksi 90.19
çõktõ. Bu da iş dünyasõnõn hâlâ kötümser
olduğunu ortaya koyuyor.
İYİLEŞME
BAŞKA BAHARA
Türkiye’de rakamlarõn siyasi istikrarsõzlõk nedeni ile 2007’de
düşmeye başladõğõnõ dile getiren Murat Yalçõntaş, “Siyasi
istikrarsızlık, almamız gereken ekonomik tedbirleri bize
aldırtmadı. Bu nedenle dünyada oluşan talep daralması,
emtia fiyatları bize ekonominin küçülmesi olarak yansıdı.
Bu da bize ekonomi ile siyasetin birbirine ne kadar bağlı
olduğunu net bir şekilde gösteriyor” dedi. Kriz döneminde
işsizliğin artmasõ ve bazõ firmalarõn iflas etmesinin de krizle
değil, küçülme ile ilgisi olduğunu savunan Yalçõntaş, “2010
yılında reform paketleri devam ederse ki Başbakan devam
edeceği sinyalini verdi, beklenen büyümenin 2010 yılında
yakalanacağını düşünüyorum. Şu anda yüze çıkmadık, ama
veriler, temkinli bir iyimserlik içinde olduğumuzu
gösteriyor. Gündemimiz ekonomi olduğu takdirde mayıs
ayında açıklayacağımız verilerin 100’ün üzerine çıkacağını
düşünüyorum” diye konuştu.
Siyasi belirsizlik rakamları dibe götürdü
Anketin ilk yapõldõğõ 2006
Ekimi’nde 78.77 olan ya-
yõlma endeksi, krizin en
yoğun hissedildiği 2008
Ekimi’nde 26.58 ile dip
seviyeye geriledi. Gelecek
üç aya ilişkin ekonomik
beklentiler 2008 Ekim dö-
neminde bildirilen görüş-
lerle karşõlaştõrõldõğõnda
tüm sektörlerde artõş eği-
limi görüldü. Enflasyon ve
kredi, faiz oranlarõnõn aza-
lacağõ yönündeki beklen-
tiler tüm sektörlerde his-
sedildi. Yine de İTO en-
dekslerine konu olan gõda,
inşaat, tekstil, turizm, taşõt
ve metal eşyada istihdam
ve yatõrõmda küçük de ol-
sa bir artõş öngörüsü be-
lirtilmesine rağmen bu
alandaki verinin iyimser
olan 100’e yaklaşmasõ kõ-
sa vadede görünmüyor.
Perakendede
işler kötüye
gidiyor
Ekonomi Servisi - Perakende Güven
Endeksi, ocak ayõnda geçen yõlõn
aynõ dönemine göre 12 puan
artarak eksi yüzde 17.5’e çõktõ.
Geçen yõl Ocak ayõnda Perakende
Güven Endeksi eksi yüzde 29.5
seviyesinde gerçekleşmişti.
Türkiye Ekonomi Politikalarõ
Araştõrma Vakfõ (TEPAV), Ocak
ayõ Perakende Güven Endeksi
(TEPE) sonuçlarõna göre, ankete
katõlanlarõn yüzde 14.7’si işlerinin
Ocak 2009’a göre iyileştiğini
söylerken, kötüleştiğini
düşünenlerin oranõ yüzde 62.4
düzeyinde oldu. Anõlan dönemde
katõlõmcõlarõn yüzde 23.5’i
önümüzdeki 3 ayda işlerinde
iyileşme beklerken, işlerinde
kötüleşme bekleyenlerin oranõ
yüzde 42.2 düzeyinde oldu.
Öte yandan Alõşveriş Merkezleri ve
Perakendeciler Derneği’nin de
açõkladõğõ sonuçlara göre alõşveriş
merkezlerinde aralõk ayõ cirolarõ
kasõm ayõna kõyasla yüzde 17
artarken, 2009’un aralõk ayõna göre
aylõk değişim ise yüzde 19
seviyesinde oldu. 2008 Aralõk
ayõndaki yõllõk artõş 2007 aralõk
ayõna kõyasla yüzde 7
seviyesindeydi. 2009 Aralõk
ayõndaki yõllõk ciro artõşõ ise yüzde
7 düzeyinde gerçekleşmişti.
Visa ve Yapı
Kredi şifrede
ortak oldu
Ekonomi Servisi - Visa Europe ve
Yapõ Kredi, tek kullanõmlõk şifre
üreten kredi kartõ ‘Visa World Pin
Kart’õ hizmete sunmak için
işbirliğine gitti.
Arka yüzünde 10 rakamdan oluşan bir
klavye ve küçük bir LED ekran
bulunan, 3 yõl civarõnda şifre
tasarlayacak kadar pil ömrüne sahip
Visa World Pin Kart, tüketicilerin pin
kodunu ekrana girmesiyle ek bir
cihaza gerek kalmadan tek
kullanõmlõk şifre üretebilme
özelliğine sahip. Kartõn, sadece
ödeme sürecinde değil, tüm şube dõşõ
bankacõlõk hizmetlerinde ve online
işlemlerde de ek güvenlik sağlamasõ
hedefleniyor. Visa Europe Türkiye
Ülke Direktörü Nur Öztin Kurak,
Visa World Pin Kart’õn pilot
uygulamasõna nisan ayõnda
başlayacaklarõnõ ve yõlõn ikinci
yarõsõnõn başõnda ticari tanõtõmõnõ
yapmayõ planladõklarõnõ belirterek,
ticari tanõtõmõn ardõndan ilk yõlõn
sonunda 20 bin karta ulaşmayõ
hedeflediklerini söyledi. Yapõ Kredi
Perakende Bankacõlõk Yönetimi
Kredi Kartlarõ Pazarlama Direktörü
Serkan Ülgen, Visa World Pin
Kart’õn tüm World kart özelliklerini,
hizmetlerini ve kampanyalarõnõ
kapsayacağõnõ, ek olarak bir güvenlik
katmanõ daha oluşturacağõnõ ifade etti.
HaberlerKardelenler’eodaklandõ
Ekonomi Servisi - Medya Takip Merkezi’nin
(MTM) araştõrmasõna göre 2009’da basõnda en çok yan-
sõma bulan sosyal sorumluluk projesi Kardelenler ol-
du. Turkcell’in 2000’den bu yana, ÇYDD ve Kadõn ve
Aileden Sorumlu Devlet Bakanlõğõ ile işbirliğinde sür-
dürdüğü “Kardelenler” projesinin yõl içinde 744 ha-
ber ve yazõda bahsi geçti.
Medya Takip Merkezi (MTM), 2009’un basõnda en
çok yansõma bulan sosyal sorumluluk projelerini be-
lirledi. Araştõrmaya göre kurumlarõn en çok ilgi gös-
terdiği sosyal sorumluluk alanlarõ “eğitim” ve “çev-
re” oldu. Milliyet gazetesinin 2005’ten bu yana ÇYDD
işbirliğiyle yürüttüğü “Baba Beni Okula Gönder”
kampanyasõ ise, yõlõn en çok konuşulan ikinci sosyal
sorumluluk projesi oldu. İş Bankasõ’nõn 2008’in so-
nunda başlattõğõ “81 İlde 81 Orman Projesi”, özel ku-
rumlar arasõnda 2009’un basõnda en fazla yansõma bu-
lan üçüncü sosyal sorumluluk projesi oldu.
B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K
Magic Life erken
rezervasyonu şubata çekti
Ekonomi Servisi - Her şey dahil
sistemininin öncülerinden tatil köyü
zinciri Magic Life bu yõl erken
rezervasyon kampanyasõnõ 8 Şubat’ta
başlatõyor. Magic Life Center Genel
Müdürü Başak Erel, bu yõl 8 şubat-15
mayõs tarihleri arasõnda erken rezervasyon
kampanyasõ ile yüzde 35’e varan oranda
uygun fiyata tatil yapma olanağõ
sunacaklarõnõ söyledi. Erel 2009’daki fiyat
stratejisinin devam edeceğini kaydederek
enflasyon odaklõ olarak en fazla yüzde 7-
8’lik zam yapacaklarõnõ dile getirdi.
Kardelenler projesine basının ilgisi, 2009’da önceki yıla göre yüzde 132 oranında artış gösterdi.
İşadamõ temkinli iyimser
Murat
Yalçıntaş