22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 3 ŞUBAT 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN TEKEL İşçisinin Öğrettikleri Bu yazı kaleme alındığı saatlerde TEKEL işçisinin Ankara Kızılay’da sürdürmekte olduğu direniş çadırları 50. gününü doldurmuştu ve hükümet yetkilileri ile sürdürülen görüşmelerden henüz bir sonuç alınmamıştı. Şu anki bilgilerimiz ışığında Türk-İş yarın için yurt çapında “üretimden gelen gücü kullanma” çağrısı yapmıştır. Yapılmış olan çağrının nasıl biçimleneceği ve etkilerinin neler olacağını şimdiden kestirmek güç. Ancak TEKEL işçilerinin 15 Aralık’tan bu yana Ankara’da sürdürdükleri direnişin ortaya çıkardığı üç gerçek keskin bir açıklıkla önümüzde duruyor: 1. Neoliberalizmin bir çağdaşlık sorunu olarak dikte ettirmeye çalıştığı “özelleştirme” uygulamalarının özü, tıkanmakta olan sermaye birikimine yeni rant olanakları sağlamaktır. “Özelleştirme” uygulamaları ile gerçekte amaçlanan şey, kamu işletmelerinin ulusal ve uluslararası özel tekellere yok pahasına devridir. Özelleştirmelerin altında yatan ve kamuoyuna açıklanmayan (aslında açıklanması da mümkün olmayan) gerekçeleri TEKEL işçileri bir kez daha vurgulamışlardır: Kamusal varlıklarımızın özelleştirilmesi ya da kapatılması kararı, Türkiye’yi uluslararası işbölümü içerisinde düşük katma değerli, emek yoğun teknolojiler üretmekle görevli bir ucuz işgücü deposuna dönüştürmeyi hedefleyen ve ülkemizi bir ucuz ithalat ve finansal spekülasyon cenneti olarak gören neoliberal projenin bir uzantısıdır. Daha somut bir ifadeyle, bu kararlar Türkiye’nin sanayisizleştirilmesini, sosyal devletin etkinsizleştirilerek tasfiyesini ve temel kamu hizmetlerini özel sermayenin kâr güdüsü altında ticari bir metaya dönüştürerek ülkemizi ulusal ve uluslararası sermayenin sömürüsüne açmayı hedefleyen neoliberal projenin açık bir uygulamasıdır. 2. AKP, her türlü “hoşgörü” ve “kardeşlik” mesajlarına karşın aslında sermaye sınıfının en gözde partisidir. Hakkında yapılan dini benzetimlemeler bir yana, AKP özünde ulusal ve uluslararası sermayenin partisi olarak görev başındadır. Sadece TEKEL işçilerinin kararlılığı karşısındaki tavrı değil, AKP’nin hükümet olduğu dönem boyunca uygulamakta olduğu iktisadi ve sosyal politikaların emekçiler aleyhine sonuçları net olarak gözler önündedir. Aşağıda, örneğin TÜİK verilerinden derlediğimiz veriler, AKP’nin emek gelirleri karşısındaki tutumunu açıkça gözler önüne sermektedir. TÜİK’in 2005’ten bu yana yayımlamakta olduğu sanayi sektörlerine ait ücret ve üretim serileri, emekçinin eline geçen ücret gelirleri ile, birim üretkenliği arasında açılmakta olan makası tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Şekilden de izlenebileceği üzere, tüm 2005 sonrası dönemde ücretlerin reel düzeyi işçi üretkenliğinin gerisinde seyretmiş; 2008/9 kriziyle birlikte de “toparlanma”nın faturası doğrudan doğruya emek gelirlerinin tırpanlanmasıyla sonuçlanmıştır. İşçilerin reel ücreti ile üretkenliği arasındaki fark, sermaye sınıfının kâr, faiz ve rant üçlemesi altında el koyduğu iktisadi artığı, yani emeğin sömürüsünü dile getirmektedir. AKP, kendisinden önceki hükümetlerden devraldığı sermaye yanlısı neoliberal politikaları küresel kriz altında da yoğunlaştırarak sürdürmektedir. Kaynak: TÜİK. 3. TEKEL işçilerinin direnişi bir yandan da “ücretli emek-sermaye çelişkisinin” artık geride kaldığı, “sivil demokrasinin bütün toplumu kucaklamakta olduğu” savlarına dayalı “boyalı” devrimlerin aslında neoliberalizmin sözcük oyunlarından ibaret olduğunu dost-düşman herkese açıkça göstermiştir. Kendini yenileme telaşıyla, siyasi yelpaze içerisinde kulvar kapmaya çalışan bazı “modern sol” makamların, “sınıfsal temele dayalı sol ideolojinin artık terk edilmesi gerektiği” iddiaları da kapitalizmin diyalektiği içerisinde buhar olmuştur. TEKEL işçilerinin direnişi, bundan sonra günlük hayatın pratiği içerisinde nasıl şekillenirse şekillensin, Türkiye emek ve demokrasi tarihinde ayırt edici bir dönüm noktası olarak anılacaktır. ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr -“TEKEL işçilerine önerdiğimiz parayla çalışacak sokakta dolaşan milyonlarca insan var.” -”Bizim kabahatimiz TEKEL işçi- lerine gösterdiğimiz merhamettir” -”İki yıldır boşu boşuna oturarak para alıyorlar.” -”Bizde para bol ama TEKEL işçisi hakkına razı olacak.” -“Bizi TEKEL işçisi değil, milletimiz iktidar yaptı.” Bu korkunç sözler, bu kadar ba- sit bir şekilde ağızlardan dökülebi- liyor. Kimlerin ağzından? Başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’nin ilgili bakanla- rının... Yok sorun “ağızlarından çıkan sözleri kulakları duymuyor” sorunu değil. Bilerek dillendirilmiş bilinçli sözler bunlar... TEKEL işçileri ise 50 günden be- ri eylemlerini sürdürüyor. Dün itiba- rıyla içlerinden 8 bin 364’ünün iş akit- leri feshedildi. Yani artık resmen işsizler. Önlerinde ise 1 ay süre var. Ya özlük haklarını kaybetmeyi kabul ederek 4-C statüsüne geçip söz- leşmeli işçi olacaklar ya da tamamen işsiz kalacaklar... Bugün TEKEL iş- çilerinin içinde bulundukları süreç 2008 Şubat’ında TEKEL’in sigara bölümünün 17 dakika süren bir iha- le ile British American Tobacco (BAT) şirketine devredilmesi ile baş- ladı. Tasfiyenin ilk adımı TEKEL’in tü- tün kısmının özelleştirilmesi ile atıl- dı. Şimdi sıra ikinci adımda. İkinci adım: Özelleştirme kapsamında işi- ne son verilen TEKEL işçilerini 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 4- C maddesi kapsamında tanımlamak. Bu etap da geçilirse geriye tek hamle kalıyor, 4-C’li TEKEL işçileri- ni senelik sözleşmeleri yinelememek suretiyle peyderpey işsizler ordusuna havale etmek. AKP hükümeti TEKEL işçilerini 4-C kapsamında tutmaya çalışıyor. TEKEL işçileri çocuklarına yarın da ekmek götürebilmeyi gü- vence altına alabilmek için mey- danlara çıkıyor. Aileleri ile birlikte 40 bine yakın in- sanı yakından ilgilendiren bir süreç. Ancak bunun da ötesinde Türkiye’de AKP iktidarının 7 yıldan beri uygu- ladığı politikaların bir sonucu. Üre- tim ve istihdam odaklı büyüme politikasını göz ardı ederek “baba- lar gibi satma” yı ön plana çekerek, ülke mirasını har vurup harman sa- vurmanın doğal sonuçlarından yal- nızca biri. TEKEL işçilerinin direnişine ülke çapında verilen destek ve dayanış- ma arttıkça hükümet öfkelenip sal- dırganlaşıyor. Çünkü TEKEL işçile- ri ile benzer konumda olan başka- ları da var. Çünkü hükümetin son dönemde kamu alanında yoğun biçimde sen- dikal haklardan yoksun düşük ücretli işçi çalıştırma kararı ve özellikle de taşeron işçilik kullanmaları ile sayı- ları giderek artıyor. Bunun en somut örneklerini geçen ay İtfaiye gibi kamusal alanın haya- ti bir işkolunda yaşadık. Belediyeler itfaiye erlerini taşeron işçisi statüsüne taşıdı ve bu işçiler tıpkı temizlik iş- çileri gibi her yıl bir taşerondan di- ğer taşerona devrediliyor. Devlet okullarında vekil öğret- menler de taşeron firmaların kadro- ları üzerinden istihdam ediliyor. Dev- let hastanelerinde pek çok çalışan, alt işveren konumunda olan temiz- lik güvenlik şirketlerinin kadroların- da istihdam ediliyor. Ancak aslında onlar bu hastanelerin idari kadrola- rında hizmet veriyorlar. Üstelik de bunlar yıllık sözleşmelerle istihdam edilip sendikalılık, yıllık ücretli izin, kı- dem, ihbar gibi haklardan yoksun çalıştırılıyorlar. Devam edelim.... Tuzla gemi işçileri, demiryolu çalışanları, Kent-Aş işçileri... Du- rumları hep aynı... PTT’nin (Posta Telgraf Telefon) ‘te- lefon’ kısmı, Türk-Telekom adıyla ay- rı bir firma olarak teşkilatlandırıldık- tan sonra 2005 yılında özelleştirildi. Firma özelleştirme öncesinde örgütlü olan Haber-İş sendikasını güçsüz- leştirmek için çağrı merkezi hizme- tini yüzde yüz kendi sermayesi ile kurduğu Assistt AŞ’de taşeronlaş- tırdı. Buna karşı çıkanlar sudan ba- hanelerle işten çıkartıldı... THY’nin çağrı merkezinin taşeron- laştırılması da farklı değil... THY’nin çağrı merkezi hizmetleri geçen yıl Vo- datech ve Assistt AŞ’ye verildi. Bu iki firmada da sendika yok. Bu firmalarda çağrı alan bir müşteri temsilcisine ve- rilen ücret, THY’de aynı işi yapan sen- dikalı bir çağrı merkezi çalışanına ve- rilenin üçte ikisi civarında.... Önümüzdeki dönem de farklı ol- mayacak. Küresel ekonominin emekçiler üzerindeki sömürüsü dü- zene uygun şekilde artarken AKP’nin uygulaması asla farklı olmayacak. Bütçedeki cari açığın büyümesi zaten zor koşullarda yaşayan işçi, memur, emekli, köylü, işsiz, öğren- ci ve küçük esnafın hayatlarının da- ha da çalınacağını açıkca gösteriyor. İşte bu yüzden TEKEL işçilerinin direnişi desteklenmeli. Desteği çığ gibi büyütmek, diğer sesler ile birleştirmek, güçbirliğini, da- yanışmayı becermek zorundayız... TEKEL İşçisi Direniyor... Ya Diğerleri... Verilerin özellikle 2007’de dip yapmasõnda Türkiye’nin yaşadõğõ ekonomik kriz ve siyasi belirsizlikler etkili oldu Ekonomi Servisi - İstanbul Ticaret Odasõ’nõn (İTO) ilk kez açõkladõğõ, 2010 Ocak sonuçlarõna göre İstanbul’da ‘Piyasa Eğilim ve Beklenti Endeksi’ değeri 96.48, ‘İs- tanbul Piyasa Güven Endek- si’ 90.19 çõktõ. İTO Başkanõ Murat Yalçıntaş, “Bu veri- ler kötümserlik yönündeki trendin artık kırıldığını gös- teriyor. Temkinli iyimserlik var diyebiliriz” yorumunu yaptõ. Tesadüfi örnekleme yön- temiyle seçilen İstanbul’daki 1000 firmayla yüz yüze gö- rüşme yöntemiyle yapõlan her iki ankette de değerlen- dirme 0 ile 200 arasõnda yer alõyor. Endekslerin 100’den küçük olmasõ kötümser, 100’den büyük olmasõ iyim- ser, 100’e eşit olmasõ i s e iyim- ser ve kötümser beklenti ara- sõndaki geçiş sõnõrõna işaret ediyor. 2006’nõn ekiminde 100.44 seviyesinde gerçek- leşen İstanbul Piyasa Güven Endeksi Ekim 2008’de 69.56 ile en düşük düzeye işaret et- mişti. Yalçõntaş, “Piyasa güven endeksinde küresel krizin etkilerini gösterdiği Ekim 2008 tarihi karamsarlığın zirveye çıktığı dönem ol- muştu. Ancak endeks bu ta- rihten itibaren artış eğili- mine geçerek 2010 Oca- ğı’nda 90.19’a kadar çıkmış bulunuyor. Bu değerin kri- zin tavan yaptığı döneme göre yüzde 29.7 artması, karamsarlığın her geçen gün azaldığını ortaya ko- yuyor” dedi. Piyasa eğilim ve beklenti anketinde de güven endeksine paralel bir trend iz- lendiğini belirten Yalçõntaş, “2008 Ekimi’nde 70.89 ile dibe inen değer, 2010 oca- ğında 96.48’e çıkmıştır. 2008 Ekimi’ne göre yüzde 36.1 artış gösteren endeks değeri eğilim ve beklentide iyimserlik düzeyine yakla- şıldığını gösteriyor” şeklin- de konuştu. İstanbul Ticaret Odasõ’nõn açõkladõğõ verilere göre İstanbul’da Piyasa Eğilim ve Beklenti Endeksi 96.48 ve Piyasa Güven Endeksi 90.19 çõktõ. Bu da iş dünyasõnõn hâlâ kötümser olduğunu ortaya koyuyor. İYİLEŞME BAŞKA BAHARA Türkiye’de rakamlarõn siyasi istikrarsõzlõk nedeni ile 2007’de düşmeye başladõğõnõ dile getiren Murat Yalçõntaş, “Siyasi istikrarsızlık, almamız gereken ekonomik tedbirleri bize aldırtmadı. Bu nedenle dünyada oluşan talep daralması, emtia fiyatları bize ekonominin küçülmesi olarak yansıdı. Bu da bize ekonomi ile siyasetin birbirine ne kadar bağlı olduğunu net bir şekilde gösteriyor” dedi. Kriz döneminde işsizliğin artmasõ ve bazõ firmalarõn iflas etmesinin de krizle değil, küçülme ile ilgisi olduğunu savunan Yalçõntaş, “2010 yılında reform paketleri devam ederse ki Başbakan devam edeceği sinyalini verdi, beklenen büyümenin 2010 yılında yakalanacağını düşünüyorum. Şu anda yüze çıkmadık, ama veriler, temkinli bir iyimserlik içinde olduğumuzu gösteriyor. Gündemimiz ekonomi olduğu takdirde mayıs ayında açıklayacağımız verilerin 100’ün üzerine çıkacağını düşünüyorum” diye konuştu. Siyasi belirsizlik rakamları dibe götürdü Anketin ilk yapõldõğõ 2006 Ekimi’nde 78.77 olan ya- yõlma endeksi, krizin en yoğun hissedildiği 2008 Ekimi’nde 26.58 ile dip seviyeye geriledi. Gelecek üç aya ilişkin ekonomik beklentiler 2008 Ekim dö- neminde bildirilen görüş- lerle karşõlaştõrõldõğõnda tüm sektörlerde artõş eği- limi görüldü. Enflasyon ve kredi, faiz oranlarõnõn aza- lacağõ yönündeki beklen- tiler tüm sektörlerde his- sedildi. Yine de İTO en- dekslerine konu olan gõda, inşaat, tekstil, turizm, taşõt ve metal eşyada istihdam ve yatõrõmda küçük de ol- sa bir artõş öngörüsü be- lirtilmesine rağmen bu alandaki verinin iyimser olan 100’e yaklaşmasõ kõ- sa vadede görünmüyor. Perakendede işler kötüye gidiyor Ekonomi Servisi - Perakende Güven Endeksi, ocak ayõnda geçen yõlõn aynõ dönemine göre 12 puan artarak eksi yüzde 17.5’e çõktõ. Geçen yõl Ocak ayõnda Perakende Güven Endeksi eksi yüzde 29.5 seviyesinde gerçekleşmişti. Türkiye Ekonomi Politikalarõ Araştõrma Vakfõ (TEPAV), Ocak ayõ Perakende Güven Endeksi (TEPE) sonuçlarõna göre, ankete katõlanlarõn yüzde 14.7’si işlerinin Ocak 2009’a göre iyileştiğini söylerken, kötüleştiğini düşünenlerin oranõ yüzde 62.4 düzeyinde oldu. Anõlan dönemde katõlõmcõlarõn yüzde 23.5’i önümüzdeki 3 ayda işlerinde iyileşme beklerken, işlerinde kötüleşme bekleyenlerin oranõ yüzde 42.2 düzeyinde oldu. Öte yandan Alõşveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği’nin de açõkladõğõ sonuçlara göre alõşveriş merkezlerinde aralõk ayõ cirolarõ kasõm ayõna kõyasla yüzde 17 artarken, 2009’un aralõk ayõna göre aylõk değişim ise yüzde 19 seviyesinde oldu. 2008 Aralõk ayõndaki yõllõk artõş 2007 aralõk ayõna kõyasla yüzde 7 seviyesindeydi. 2009 Aralõk ayõndaki yõllõk ciro artõşõ ise yüzde 7 düzeyinde gerçekleşmişti. Visa ve Yapı Kredi şifrede ortak oldu Ekonomi Servisi - Visa Europe ve Yapõ Kredi, tek kullanõmlõk şifre üreten kredi kartõ ‘Visa World Pin Kart’õ hizmete sunmak için işbirliğine gitti. Arka yüzünde 10 rakamdan oluşan bir klavye ve küçük bir LED ekran bulunan, 3 yõl civarõnda şifre tasarlayacak kadar pil ömrüne sahip Visa World Pin Kart, tüketicilerin pin kodunu ekrana girmesiyle ek bir cihaza gerek kalmadan tek kullanõmlõk şifre üretebilme özelliğine sahip. Kartõn, sadece ödeme sürecinde değil, tüm şube dõşõ bankacõlõk hizmetlerinde ve online işlemlerde de ek güvenlik sağlamasõ hedefleniyor. Visa Europe Türkiye Ülke Direktörü Nur Öztin Kurak, Visa World Pin Kart’õn pilot uygulamasõna nisan ayõnda başlayacaklarõnõ ve yõlõn ikinci yarõsõnõn başõnda ticari tanõtõmõnõ yapmayõ planladõklarõnõ belirterek, ticari tanõtõmõn ardõndan ilk yõlõn sonunda 20 bin karta ulaşmayõ hedeflediklerini söyledi. Yapõ Kredi Perakende Bankacõlõk Yönetimi Kredi Kartlarõ Pazarlama Direktörü Serkan Ülgen, Visa World Pin Kart’õn tüm World kart özelliklerini, hizmetlerini ve kampanyalarõnõ kapsayacağõnõ, ek olarak bir güvenlik katmanõ daha oluşturacağõnõ ifade etti. HaberlerKardelenler’eodaklandõ Ekonomi Servisi - Medya Takip Merkezi’nin (MTM) araştõrmasõna göre 2009’da basõnda en çok yan- sõma bulan sosyal sorumluluk projesi Kardelenler ol- du. Turkcell’in 2000’den bu yana, ÇYDD ve Kadõn ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlõğõ ile işbirliğinde sür- dürdüğü “Kardelenler” projesinin yõl içinde 744 ha- ber ve yazõda bahsi geçti. Medya Takip Merkezi (MTM), 2009’un basõnda en çok yansõma bulan sosyal sorumluluk projelerini be- lirledi. Araştõrmaya göre kurumlarõn en çok ilgi gös- terdiği sosyal sorumluluk alanlarõ “eğitim” ve “çev- re” oldu. Milliyet gazetesinin 2005’ten bu yana ÇYDD işbirliğiyle yürüttüğü “Baba Beni Okula Gönder” kampanyasõ ise, yõlõn en çok konuşulan ikinci sosyal sorumluluk projesi oldu. İş Bankasõ’nõn 2008’in so- nunda başlattõğõ “81 İlde 81 Orman Projesi”, özel ku- rumlar arasõnda 2009’un basõnda en fazla yansõma bu- lan üçüncü sosyal sorumluluk projesi oldu. B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K Magic Life erken rezervasyonu şubata çekti Ekonomi Servisi - Her şey dahil sistemininin öncülerinden tatil köyü zinciri Magic Life bu yõl erken rezervasyon kampanyasõnõ 8 Şubat’ta başlatõyor. Magic Life Center Genel Müdürü Başak Erel, bu yõl 8 şubat-15 mayõs tarihleri arasõnda erken rezervasyon kampanyasõ ile yüzde 35’e varan oranda uygun fiyata tatil yapma olanağõ sunacaklarõnõ söyledi. Erel 2009’daki fiyat stratejisinin devam edeceğini kaydederek enflasyon odaklõ olarak en fazla yüzde 7- 8’lik zam yapacaklarõnõ dile getirdi. Kardelenler projesine basının ilgisi, 2009’da önceki yıla göre yüzde 132 oranında artış gösterdi. İşadamõ temkinli iyimser Murat Yalçıntaş
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle