19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 ARALIK 2010 PAZARTESİ EKONOMİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] 13 Teşvikler istihdama yaramadı Türkiye’nin büyüme rekorları kırdığı söylenen 20002009 yılları arasında teşvikli yatırımlarla sağlanan istihdam, önceki 10 yıllık dönemin ancak yüzde 62’si düzeyinde kaldı. Ekonomi Servisi Son iki yıl içinde istihdamı arttırmaya yönelik olarak birbiri ardına açıklanan teşvik ve kredilendirme paketlerine rağmen, ekonomide istihdam yaratma kapasitesi bir türlü arttırılamadı. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) “Yatırım Teşvikleri ve İstihdam Raporu 2010” çalışmasına göre, kronik hale gelen işsizlik sorununun çözümü için teşvik ve kredilendirme önlemlerinin ötesine geçen yapısal önlemlerin alınması zorunlu hale geldi. Yatırım Teşvikleri ve İstihdam Raporu 2010’a göre, Türkiye’nin büyüme re ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK AKP Türkiyesi ve CHP’nin İktidara Yürüyüş Kurultayı CHP 18 Aralık’ta kurultaya gidiyor. Partinin Cumhuriyetle yaşıt geçmişinde 14 kez olağanüstü kurultay toplanmış; bu 15. oluyor. Ancak olağanüstü adlandırması, bu kez öncekilerden çok daha fazla yerli yerine oturuyor. Çünkü bu kurultay Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun da vurguladığı gibi, ‘İktidara Yürüyüş Kurultayı’dır. Kurultay, CHP’yi iktidara taşıyacak yapılanmanın önünü açmalı; yürüyüşü ateşlemeli ve parti 2011 seçimlerinde iktidar olmalıdır. Önce AKP Türkiyesi’ne bakalım. AKP iktidarı, ülkemizi, Cumhuriyetin kuruluş değerlerinden, hukukun evrensel ilkelerinden, temel hak ve özgürlüklerden her gün biraz daha uzaklaştırmaktadır. Toplumu bir arada tutan en sağlam bağ, adalet duygusudur. AKP, toplumu adalet duygusundan çok ama çok uzaklaştırmıştır. Kamu kurumları, AKP anlayışının baskısı altına alınmakta ve kadrolaşma aşırı boyutlara taşınmaktadır. Merkezi ve yerel kamu hizmet birimleri, etkin ve verimli çalışmamakta, kamu hizmetlerinde kalite kaybı yaşanmaktadır. Bu köşede defalarca dile getirildiği gibi ekonomideki durum da gösterilmek istendiği gibi parlak değildir. Ülke ekonomisi yatırımsızlık, üretimsizlik, işsizlik, dış açık ve sıcak para kıskacındadır. Yıllık toplam ulusal üretimin yüzde 5’i, yani 50 milyar liraya yakın bir kısmı 2011’de devlet borçlarının faizi olarak ödenecektir. Tüm çalışanların yarıya yakını kayıt dışıdır; çok kazanandan çok vergi alınması gerektiği ve buna dayanan vergi adaleti kavramı, maliye ders kitaplarında kalmıştır. Doğal çevre yıkıma uğratılmaktadır. Sosyal devlet adeta oy almak amacıyla yoksullara sadaka veren bir devlete dönüştürülmüştür. Ülke, dış siyasal ilişkilerinde okyanusta sallanan pusulasız bir gemiyi andırıyor. Hükümet, Türkiye’nin komşularıyla sıfır sorun politikası izlemekte olduğunun altını çiziyor. Ancak uygulamada bu politikayla tam anlamıyla çelişen bir tutumla, ülkemize füze kalkanı yerleştirilmesini onaylıyor. Dahası, bu topraklarda nükleer silahlar bulunduğu, son sızıntı belgelerinde yer alıyor ve kamuoyu bu konuya hiç ama hiç eğilmiyor! Aslında başta Başbakan olmak üzere, hükümetin sızıntı belgelerini algılamadaki tutarsızlığı; daha doğrusu soğukkanlılıktan çok uzak ve aşırı saldırgan tutumu, AKP iktidarının kendine güvenden ne denli uzak olduğunu kanıtlıyor. Kılıçdaroğlu’nun AKP’lilerin yolsuzluklarının üstüne gitmesiyle başlattığı sarsıntı, son iç ve dış gelişmelerle iyice netleşiyor. AKP’nin hiç de sanıldığı kadar güçlü olmadığı, her gün daha da belirginleşerek görülüyor. AKP, ülkenin önemli ve ağır sorunlarına çözüm üretemiyor. İktidar, demokratikleşme adı altında hukuksuz bir ortam oluşturuyor; hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi unutuluyor. Ekonominin, Batı’dan gelmekte olan bunalım rüzgârlarına dayanacak gücünün olup olmadığı sorgulanıyor. Dış siyaset tıkanma noktasına geliyor. Kısaca, Türkiye AKP yorgunudur. Bir iktidar değişikliğine, daha doğrusu sorunları çözecek yeni bir yönetime, her zamankinden çok daha fazla gereksinim vardır. CHP’nin iktidara gelmesinin nesnel koşulları hazırdır. Bu durumda CHP özelinde yapılması gereken, iktidara hazırlanmaktır. İktidara yürüyüşün başarılı olması için, kurultay öncelikle geçmişe değil, geleceğe bakmalıdır. Kuşkusuz, geçmişte yaşanan parti içi uygulamalardan gerekli dersler çıkarılmalı, ancak kısır tartışma ve çekişmelerden kesinlikle uzak durulmalıdır. Tüm CHP’lilere düşen temel görev, iç kavgalara girmemektir. Gün, parti içi kavga ve birbirini suçlama günü değildir. Gün, AKP’yi iktidardan uzaklaştırma, CHP’yi iktidar yapmak için uğraş verme günüdür! 1999’da düzenlenen her yatırım teşvik belgesi karşılığında ortalama 65 kişiye istihdam yaratılması öngörülürken bu sayı 2009’da 30’a, 2010’un ağustosunda ise 27 kişiye geriledi. korları kırdığı 20002009 arasında düzenlenen yatırım teşvik belgeleriyle sağlanan istihdam, “istikrarsız” olarak nitelendirilen önceki 10 yıllık dönemin ancak yüzde 62’si düzeyinde gerçekleşti. 19901999 yılları arasında teşvikli yatırımlarla 2 milyon 212 bin 832 kişiye istihdam olanağı sağlanırken ekonomik istikrarın sağlanması adına IMF tarafından önerilen politikaların sıkı sıkıya uygulandığı 20002009 arasında teşvikli yatırımlarla yaratılan iş olanakları 1 milyon 377 bin 972 kişi düzeyine geriledi. Bir başka ifadeyle bir önceki karşılaştırma dönemine göre istihdamda 835 bin kişilik gerileme gözlendi. Yıllar itibarıyla düzenlenen yatırım teşvik belgelerinde öngörülen istihdam miktarının özellikle 2005 sonrasında hızlı bir gerileme içine girdiği görüldü. 1999’da düzenlenen her yatırım teşvik belgesi karşılığında ortalama 65 kişiye is tihdam yaratılması öngörülürken bu sayı 2009’da 30’a geriledi. 20092010 Eylül ayları itibarıyla belge başına öngörülen istihdam miktarının ise 35 kişi olduğu görüldü. 2010’un ağustosunda belge başına istihdam ortalaması 27 kişiye gerileyerek rekor kırmış durumda. İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, raporla ilgili değerlendirmesinde, Türkiye’de kronik hale gelen yüksek işsizlik olgusunun bertaraf edilebilmesi için teşvik sisteminde etkili düzenlemeler yapılması gerektiğini anlattı. Arıkan, nitelikli işgücü yaratılabilmesi için işsizliğin yoğun olduğu bölgelerde eğitim programları uygulanmasını istedi. SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Rüzgârda ilk üretim lisansı verildi ANKARA (AA) Özel sektör tarafından yaklaşık 3 yıldır sonuçlandırılması beklenen 1 Kasım 2007 tarihli rüzgâr başvurularında ilk üretim lisansı verildi. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (EPDK) geçen perşembe günü yaptığı toplantıda Tektuğ Elektrik Üretim AŞ’nin Adıyaman’daki 25 megavat kurulu gücündeki Sincik Rüzgâr Santralı için üretim lisansı verilmesine karar verildi. Böylece 1 Kasım başvurularında ilk üretim lisansı verilmiş oldu. Önümüzdeki süreçte EPDK tarafından tekli başvuru niteliğinde uygun bulma kararı verilen rüzgâr enerjisi santralı proje adedinin 27, toplam kurulu gücün 1.343 megavat, uygun bulunan projelerin yatırım tutarının da 2.73.2 milyar lira olarak öngörüldüğü belirtiliyor. Aynı bölge için birden fazla şirket başvurusunda da önümüzdeki aylarda TEİAŞ tarafından yarışma yapılacak ve bu tesisler EPDK tarafından lisanslandırma işlemi tamamlanacak. Washington Seul ittifakı Ekonomi Sevrisi ABD Başkanı Barack Obama, ABD’nin Güney Kore ile yaptığı yeni serbest ticaret anlaşmasının, otomobil, tarım ürünleri ile diğer mal ve hizmet ihracını arttıracağını söyledi. Güney Kore ile yoğun görüşmeler sonucu varılan serbest ticaret anlaşmasını bir dönüm noktası olarak değerlendiren Obama, “Anlaşma Güney Kore’ye ihracatımızı 11 milyar dolar arttıracak, en az 70 bin Amerikalıya iş olanağı sağlayacak. ABD’li otomobil ve kamyon üreticileri Güney Kore pazarına daha fazla girecek” dedi. Anlaşmayla her iki ülkeninde kazandığını ve anlaşmanın Washington’ın Seul ile ittifakının gücünü gösterdiğini belirten Obama, “Geçen ay Seul’de görüşmecilerimizden Amerikalı işçiler ve şirketler için en iyi anlaşmaya varmalarını istedim. ABD’de imalattaki işgücümüzü himaye etmek ve yaratma yeteneğimizi güçlendiriyoruz, Güney Kore’nin hizmetler piyasasını ABD’li şirketlere açıyoruz” diye konuştu. [email protected] DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA Artık bir süredir WikiLeaks ile yatıp kalkıyoruz. Sızanlar üzerine neredeyse söylenmendik bir şey kalmadı. Üstelik, rivayete göre açıklananlar buzdağının ucu bile değil. Artık, Wiki üzerine yeni bir şey yazmak neredeyse olanaksız. Bazen söyleyecek bir söz olmayınca “gelin patatesin faydalarından konuşalım” derler, ben de bu hafta öyle bir şey yapmayı deneyeceğim. [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com WikiLeaks ve ‘Patatesin Faydaları’ Üzerine Spekülasyonlar kasaba halkı, daha önce hiç ciddiye almadığı patateslerle tanışmış. Rusya devletiyle mafya arasındaki ilişkiler bilinen, ama genelde değer verilmeyen söylentilerdi, uluslararası diplomaside bir anlamı yoktu. Dimbleby gibiler de bu söylentileri bilmekle birlikte, kendi programlarında dillendirmeyi, “ciddi gazeteci” imajına asla yakıştıramazdı. Ama şimdi, rahatlıkla kullanabiliyorlar. Çünkü bu söylenti, doğrulanmış olmasa bile, bir ABD büyükelçisinin, WikiLeaks’te yayımlanan raporunda yer alıyor. Böylece Rusya, popüler söylemde, kanıtlanmaya gerek duyulmaksızın, bir mafya devleti olarak tanımlanmış oluyor. ABD kamu diplomasisinin, ABD yanlısı medyanın ve analistlerin, ABD’nin siyasi, ekonomik rakipleriyle, dış politikasına direnen siyasilerle ilgili olarak yaydığı çeşitli söylentileri, dünya kamuoyu dinliyor ama çok fazla ciddiye almıyordu. Etkili kanaat önderleriyse, imajlarını bozmamak için bu söylentilere, komplo, dedikodu muamelesi çekiyor, değinmemeyi seçiyorlardı. Şimdi, WikiLeaks ile birlikte, bildiğimiz şeyler karşımıza “sızmış gizli belgeler” olarak gelince başka bir ağırlık kazandılar. Dün elimizi sürmediğimiz “yamru yumru patatesleri” bugün mutfağımızın baş köşesine koymuş durumdayız. Halbuki, bu belgelerin, yalnızca yüzde 40’ı hizmete özel (confidential) ve yalnızca yüzde 6’sı “NOFORN” (ABD vatandaşı olmayanlara gösterilmez) damgası taşıyormuş (Der Spiegel, 28/11). Sızanların içinde, sanırım üzerinde “Top Secret” (çok gizli) damgası taşıyan belgelere rastlanmıyor. örnek olarak, Rusya yönetimini, Putin’i dünya kamuoyunun gözünde yıpratmak için servis edilen, mafya devleti söylentilerini anımsayabiliriz. ABD’nin bölgedeki Sünni Müslüman ülkelerin de desteğini aldığını sürekli vurgulayarak İran’a baskı yapma çabalarını da bir başka örnek olarak düşünebiliriz. Afganistan yönetiminin ne kadar yolsuzluğa, uyuşturucu işine batmış olduğunu, ABD’nin, Devlet Başkanı Karzai’yi değiştirmek için uygun bir yol bulmaya çalıştığını da biliyorduk. Kaddafi sarışınlara düşkündü, Berlusconi zaten bir tuhaf adamdı ve Putin’le arası çok iyiydi. AKP hükümetinin dış politikası, Türkiye’de yaşanan kültürel dönüşüm, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın kafasını karıştırıyor, İsrailTürkiye ilişkilerindeki gerginlik can sıkıyordu. ABD Dışişlerine yakın çevreler bu konuda sayfalarca yorumlar yayımlıyorlardı. Birçok ülkede ABD hizmetinde olan yerli entelektüeller, kanaat önderleri, hatta bürokratlar vardı. Bunlar, kendi ülkelerinin hükümetlerini ABD’ye şikâyet etmekten, hatta aşağılayıcı (“lağıma süpürmeyin, kullanın” gibi, örneğin) bir dil kullanmaktan çekinmiyorlar, yukarıdaki dedikoduların yayılmasına doğrudan hizmet ediyorlardı. Çinli “bilgisayar korsanları” Batı’nın bilgisayar sistemlerine girmeye çalışıyor, Google’dan bilgi çalıyordu. Tüm bunları, hatta ABD devletinin iç istikrarının giderek zayıfladığını biliyor, adeta “kahve muhabbetlerinde” konuşuyorduk; ama sıradan söylentiler olarak görüyor, ciddiye almıyorduk. Bunların hepsi şimdi, gizli belge etiketiyle, WikiLeaks sızıntısı olarak piyasaya çıkmaya başlayınca, birden dikkatlerimiz yoğunlaştı, ABD kamu diplomasisinin propagandaları şimdi bizim için, söylenti olmaktan çıkıp önemli “bilgilere” dönüştüler. Diğer bir deyişle patatesleri kıymete bindi! Bu işleri bilenlerin kaygıları Uluslararası diplomasinin karanlık koridorlarında çok dolaşmış, ABD başkanlarına ulusal güvenlik danışmanlığı yapmış iki uzmanın, Brzezinski ve Hadley’in de bu durumun farkında oldukları, geçen pazartesi CBS NEWS Hour’daki yorumlarından anlaşılıyordu. Ancak bu iki uzmanın özellikle Brzezinski’nin dile getirdiği kimi kaygılar, olayın aslında çok boyutlu olduğunu düşündürüyordu. Brzezinski ve Hadley, Wiki’nin sızdırdığı bilgilerin büyük bir çoğunluğunun bıktırıcı, biraz utandırıcı ama son tahlilde pek de önemli olmayan, geniş çaplı, ama düşük düzeyli bir “veri dökme” olayı olduğunu düşünüyorlar. Ancak, Brzezinski, bu verilerin içine ABD ile Çin’in, Türkiye’nin, Suudi Arabistan’ın ilişkilerine zarar verme olasılığı yüksek kimi verilerin de “sokuşturulmuş” olduğuna inanıyor ve bunların kaynağını çok merak ettiğini söylüyor. Hatta, WikiLeaks’in başka ülkelerin istihbarat örgütleri tarafından ABD’yi yıpratmak için kullanılmakta olabileceğini de düşünüyor, Hadley de bu kaygıları paylaşıyor. Brzezinski ve Hadley’in dile getirdikleri kaygıları, son yıllarda yoğunlaşan “bilgisayar korsanları Pentagon bilgisayarına girdiler, Çin ABD’ye karşı bir siber savaş başlatmış olabilir”, gibisinden arada sırada su yüzüne çıkan verilerle birlikte düşündüğümüzde, sanırım şöyle bir sonuca ulaşabiliriz: WikiLeaks’e her taraftan, bu arada istihbarat örgütlerinden de özel amaçlarla seçilmiş/ hazırlanmış veriler gelmeye başlamış. Bizler de bu sayede, birçok yeni veriye ulaşmaya, bildiklerimizin doğrulandığını görmeye başlamış olabiliriz. Bence yamru yumru patatesleri boş verip, bu araya karıştırılan “yabancı sebzeleri” bulmaya çalışmakta büyük yarar var. Bunlar kimin, gelecekte kiminle savaşmayı düşündüğüne ilişkin ilk ipuçları verecek bize... Kasaba halkı patatesle nasıl tanıştı? Patates aklıma perşembe günü, BBC1’in en saygın soru cevap programlarından birini izlerken geldi. Programda, hükümetin ve muhalefetin temsilcilerinden, uzmanlardan oluşan bir panel.. konuşmacılar salondaki izleyicilerin sordukları güncel olaylarla ilgili soruları cevaplamaya çalışıyor. Paneli de, İngiltere’nin en tecrübeli, yorumcugazetecilerinden Jonathan Dimbleby yönetiyor. Tartışma İngiltere’nin Dünya Kupası’na ev sahipliği yapma şansına geldiğinde, Dimbleby, “Artık Rusya bir mafya devleti olarak damgalandıktan sonra” diye söze girdi, o anda da benim aklıma bir İngiltere kasabasında halkın patatesle ilk kez karşılaşmasına ilişkin bir öykü geldi. Kasabanın idari amiri, o sıralarda Amerika’dan getirildikten sonra İngiltere’de de üretilmeye başlanan patatesin faydalarını görmüş, kasaba halkını da bitkiden yararlandırmaya karar vermiş; bir araba dolusu patates getirterek kasaba meydanının ortasına döktürmüş. Kümenin yanına da “İsteyen alabilir, ücretsizdir” diyen bir ilan koydurmuş. Bu yamru yumru, çamurlu, ne olduğu belirsiz şeyler kasabanın meydanında günlerce durmuş, bir Allahın kulu gelip bir tane bile almamış. Bunun üzerine bu yetkili ilk konan ilanı, üzerinde “Kraliçenin malıdır sakın dokunmayın” yazan bir yenisiyle değiştirtmiş. Patateslerin başına da, arkası patateslere dönük olarak durmak üzere bir nöbetçi asker diktirmiş. Ertesi sabah kasaba meydanına gelenler patateslerin yerinde yeller estiğini görmüşler. Böylece Yamru yumru patatesler Şimdi birden kıymete binen “yamru yumru patateslere” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle