19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 ARALIK 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET DİZİ SAYFA 9 Bir dava nedeniyle Semra Özal, yaşamöyküsünü Ankara Asliye 1. Hukuk Mahkemesi’ne anlatıyor Özallar’ın tanışma öyküsü Erol Simavi’nin yazısının devamı ir büyük işadamının oğlu var. O da bypass’lı. İşinde iyi... Eskiden kırıcıydı. Şimdi duyuyorum, katmerlenmiş. Hayli zayıf olan insan ilişkileri, neredeyse sıfır noktasına inmiş. Düşündükçe; başka bypass’lı aşina yüzler aklıma geldi. Ameliyatın etkisi, onların, başka taraflarına vurmuştu. Mesela biri; kırk yıllık hanımefendi eşini defterden silmiş, torunu yaşındakileri kovalamaya başlamıştı. Yakın bir akrabam var. Şimdi, seksenine hayli yakın... Dört, beş yıl önce; o da aynı dertten neşter altına yattı. Bakıyorum, akşamüstü olmuyor mu, genç kız kafeteryalarının baş müşterisi. Ben, 58 yaşındayım. Bir müteahhit tanırım. En az sekiz dokuz yaş büyüğümdür. Onun da kalp damarları revizyonlu. Bir ara, her gördüğümde ‘Bugün yine, beş hatunla beraberdim’ derdi. Sonra sonra, yorgunluk belirtileri göstermeye başladı. Şimdilerde, günde üç kadından söz ediyor! B rumluluk taşıyorum. Meslek kıdemime gelince. O, azıcık eskidir: 4445 yıl. Şimdi bu sütunda, şerefimi de ortaya koyarak ve yazdığım satırların da altını çizerek söylüyorum: Bizlerin arasında, bırakınız yalan haberi; yanlış habere bile tahammül gösterecek meslektaşım yoktur. C ÖZAL: “PİYASADAN BİN KÜSUR GAZETECİ ÇEKİLMİŞ, FENA SAYILMAZ” Sayın Başbakanım... Kabul ediyorum... ‘Devri şahaneniz’de, basın sevilmiyor. Gazetelerimizin, kamuoyunda, cana yakın bir görüntü taşıdıklarını da sanmıyorum... Sizin de olayı, içinizin yağları eriyerek körükleyişinize, her gün tanık oluyorum. Oysa; baş başa konuşup fikir alışverişinde bulunduğumuz günler, az değildir. Yanımda çoğu zaman, Genel Koordinatörümüz Çetin Emeç de hazır bulunmuştur. Nice sırrınızı bize açmıştınız... Hepsini, kutsal bir gizlilik içinde korumaya, ikimizin de özen gösterdiğini, herhalde teslim edersiniz. Ama, hep titizlendiğimiz bu kuralı, şimdi ben, bozmak istiyorum... Hatırlarsınız... Davos’taydık... Sizden, başını dertte gördüğüm bir meslek mensubumuz için, ricacı olmuştum... Ödeme sorunları vardı... Makul bir erteleme, ona soluk aldırabilecekti. Aracılık görevimi yerine getirirken, bir noktayı ayrıca belirtmiştim: ‘Ben, arkadaşımdan çok, bini aşkın çalışanını düşünüyorum. O; evini, arsasını, olmadı tesisini satar, kendisini kurtarır. Ya ötekiler? Onlar sokakta kalır. Beni asıl kaygılandıran, çalışanlardır.’ Hafiften bir yan tebessümle, bileceksiniz, ne demiştiniz: ‘Valla Erol Bey; bugün iki buçuk milyon işsiz var... Piyasadan bin küsur gazeteci çekilmiş, hiç de fena olmaz.’ Bu sözlerinizi, herhalde hatırlarsınız da, benim de karşınızda ağzımın açık kaldığını, acaba hatırlayabilir misiniz? Donmuştum... Onca umudum, biraz da o gün, umutsuzluk çukurlarına gömülecekti... Sonra sonra, düşünüp kurdukça çıktı... Bu ne kişiliksiz düzendir ki, parmağınızın bir işaretiyle, pazar günü olmasına rağmen savcılar çalışır; gazete toplatır... Bu ne onurdan yoksun devlet kuruluşlarıdır ki, yine bir göz kırpmanızla, kâğıdımıza katmerli zammı bindirir... Yine pazar olmasına ve saatlerin, akşam karanlığında hayli yol almasına rağmen... Evet, Sayın Başbakanım... Gelelim, neticei kelama: Montesquieu, ‘Kuvvetler Ayrılığı’ sistemini getirirken, üçlü bir düzen düşünmüştü. Yasama... Yürütme... Yargı. Zatıdevletliniz, bu ilkeyi, tekliye dönüştürdünüz: Şimdi, varsa da yoksa da ‘ÖZAL’... Anayasayı bile; ama bir kez, ama on kez, ihlal etmekte beis görmeyen, siz değil misiniz?.. Bilirsiniz... Devlet organları arasında yer almasa da, azıcık fantezi, aslında bir gerçeğin ifadesi olarak ‘BASIN’ı da ‘kuvvetler’ arasına katarlar. Ona da bir numara yakıştırırlar: “BYPASS KİŞİLİK ÜZERİNDE BİR İZ BIRAKIYOR” Sayın Başbakanım!.. Yine ‘aynı kalp yolundan’ geçmiş bir ünlü zenginimizi hatırlayın... Onun; dünden bugüne girdiği kılıkları, kendisine yakıştırdığı tavırları; birlikte çalıştığınız ya da çalışmadığınız zamanlarda, siz, kendisine kondurabilir miydiniz?.. Bunlar; iki soluk arasında hatırlayabildiğim örnekler. Ama, tespih taneleri gibi art arda sıralanmış gerçekler... Hep görmemezlikten gelinen, hep de örtbas edilmek istenen bir olguyu doğruluyor: ‘Bypass’ dedikleri cerrahi işlemin, kişilik üzerinde mutlaka bir iz bıraktığı... Ama şöyle, ama böyle... Ama şuraya, ama buraya. Sayın Başbakanım!.. Gelelim, yine şahsınıza. Sizde uyandırdığı etkiyi, iki kelimeyle özetleyebilirim: ‘BASINDAN NEFRET’. Sağlık seferinizden dönüş gününden beri, bizleri köşeye sıkıştırma çırpınışı içindesiniz... Elhak, başarıyorsunuz da... Yetinmiyorsunuz; daha daha daha, sıkıştırmayı düşlüyorsunuz... Siz, şu bypass gerçeğini yaşıyorsunuz... Ama, bir başka gerçeği unutuyorsunuz. Dev bir çomar olup; mini mini bir tekirin üzerine hamle etseniz bile, onun, can havliyle atılıp yüzünüzü gözünüzü tırmalayacağını... Elbette ki; ne siz o yaratıksınız, ne de bizler öteki... Ama, üzerine basa basa söylüyorum: Bizler, hancıyız... Sizler; öyle de, böyle de, yolcu... Bazı akşamlar, televizyonumun penceresinden, sizinle yüz yüze geliyorum. ‘Basınlı konuşma’ yapacağınız gün, bakıyorum da; sizi, o tartıştığım yakın akrabama benzetiyorum. Avaz avaz haykırıyorsunuz... Kelimeleri, dudaklarınızdan, hem püskürtüyor, hem de, adeta çevreye saçıyorsunuz: ‘Basın yalan yazıyor... ’ Sonra daha: ‘Asparagaslar... Uydurmuşlar... İşletmişler.’ Bunlar, zatıâlinizin bizlere attığınız taşlar... Kulaklarımızı, hep bu ‘tek taşlar’ınızla çınlatıyorsunuz. Ben de işte; asıl o zaman isyan ediyorum. Hayır, Sayın Başbakanım!.. Basın, yalan yazmıyor... Türkiye’de de yazmıyor, dünyada da yazmıyor... Arada, gözden kaçıyor; ya da, sizin kurduğunuz türde, bilgi vermemeyi bayrak edinmiş iktidarlar çıkıyor... Kovalanan haber için, danışsanız da, ağzını sanki kilitliyor... O zaman, gazeteci ne yapsın? Hataya düşüyor... Masa başında haber üreten, hiç mi gazete türü yoktur? Elbette vardır... Dünya haritasını açın, gözünüzü kapayıp parmağınızı gelişigüzel bir noktaya basın... Orada da vardır, burada da olabilir... Ama onlar, bulvar tipi gazetelerdir. ‘Hayali haber’ üretirler... Nasıl derseniz, tıpkı sizin ‘hayali ihracatınız’ gibi... Ben, Hürriyet’te, 40 yıldır so umhurbaşkanı Özal’ın eşi Semra Özal; yaşamöyküsünü bir dava nedeniyle Ankara Asliye 1. Hukuk Mahkemesi’ne bildirdi. Aşağıda o bildirimi bulacaksınız: Vişnezade, Baba Efendi Sokak’taki 5 No’lu konak aslında Ziya Karamürsel’e aittir. Onun oğlu Avukat Abdülkadir Bey, Emniyet Sandığı Avukatı ve Beşiktaş Kulübü Başkanıdır. Ziya Bey’in kızı Vecihe Karamehmet İngilizce öğretmenidir. Konakta bir bölümde oğlu Abdülkadir Bey oturur, altındaki katta da kayınvalidesi ve kayınpederi otururdu. Bir bölümde ise, Vecihe Hanım, onun alt katında ise, kendi sütnineleri, kızı, damadı ve torunları ile oturur, Vecihe Hanımların her türlü işlerine bakardı. Abdülkadir Beylerin hizmetçileri vardı. Kayınvalidesi de nezaret ederdi. Bir bölümde, biz otururduk. Bir salon, bir kütüphane de aynı katta bulunur, çok önemli günlerde Ziya Beyler kullanırdı. Yukarıda ise, çok büyük bir oda Ziya Bey’le eşinin hem yatak, hem oturma, yani daimi yaşadıkları yerdi. Yandaki bir odada ise, Ziya Bey’in ölen kardeşinin eşi otururdu. Bir odada ise, Ziya Beylerin yetiştirdiği ve sadece onların işine bakan bir genç kız vardı. Bahçedeki arabaların konduğu bölüm ve üstünde de arabacının oturduğu yerde aşçı ve ailesi yaşardı. Özetle, bir apartmanın dairelerinde oturan ayrı ayrı aileler gibi herkes kendi başına müstakil yaşardı. Abdülkadir Bey’in büyük kızı Arın Karamürsel ise, benimle aynı yaştadır. Aynı sınıfta okuduk ve Nişantaşı Ortaokulu’nu beraber bitirdik. Daha sonra kendini tamamen müziğe verdi, bugün herkesin ve dünyanın tanıdığı ünlü bir piyanisttir. Hekimlere de polis engeli ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Eriş Bilaloğlu ile tabip odalarının başkanları dün Meclis önünde basın açıklaması yapmak için yürürken Kızılay’da polis tarafından ablukaya alındı. Polisler, hekimlerin yürüyüşüne izin vermedi. Olayı öğrenen CHP’li vekiller Ali Arslan ile Sacid Yıldız hekimlerin yanına gelerek polislere tepki gösterdi. Bunun üzerine polis hekimlerin polis kordonu içerisinde Meclis önüne yürümesine izin verdi. Milletvekilleri de hekimlerle birlikte yürüdü. Hekimler TBMM önünde açıklama yaptı. Sanığa ‘megafon tuttu’ cezası ANKARA (Cumhuriyet) Tunceli Ovacık kırsalında güvenlik güçleriyle girdikleri silahlı çatışmada öldürülen 17 MKP/HKO üyesinin ölüm yıldönümü dolayısıyla basın açıklaması yapan grubun yargılandığı dava dün sonuçlandı. Mahkeme, açıklamayı okuyan Kazım Doğan ile evlerinde İbrahim Kaypakkaya’yla ilgili dokümanlar bulunan 4 sanığa 1 yıl 8 ay ceza verdi. Sanıklar arasında bildiri okunurken megafonu tuttuğu vurgulanan Cemgil Demir’in de yer aldı. ‘Hayata Dönüş’e 3 gözaltı İstanbul Haber Servisi Halk Cephesi üyeleri, 32 kişinin ölümüyle sonuçlanan Hayata Dönüş operasyonunun 10. yıldönümünde sorumlularının yargılanmasını istedi. Grup, Galata Kulesi’nin 7. katına çıkarak balkondan “18 22 Aralık’ta Bayrampaşa’da 6 kadını diri diri yakanlar cezalandırılsın” yazılı ve üzerinde yaşamını yitiren 6 kadının fotoğrafının yer aldığı pankartı açtı. Polis biri kadın 3 göstericiyi yaka paça gözaltına aldı. 3 gazetecinin de kulenin güvenlik görevlileri tarafından asansörde darp edildiği ileri sürüldü. Semra Özal: Turgut Bey’in müşfik hali dikkatimi çekti Çocukluğumdan beri hep zayıf, ince yapılı bir çocuktum. Babam, gece sütü, balıkyağı, çeşitli iştah şurupları içirip biraz şişmanlamamı isterdi. Hep böyle büyüdüm. En toplu halim evlenirkendi, 48 kiloydum. Ankara’ya, dayıma misafir olarak gezmek için geldim. Yengemin çalıştığı dairenin istatistik bölümündeki hanımın doğum için ayrıldığı ve yerine çok acele birinin arandığını, benim geçici olarak yerine biri bulunana kadar gelmemi istediler. Kabul ettim. Küçük bir apartmanın sadece birkaç dairesini işgal eden bir kuruluştu. Bir odada istatistikçi olarak bir erkek arkadaşla ben ve daktilo olarak da İffet Hanım vardı. Daha sonra, Emine Hanım diye bir daktilo hanım daha geldi. Eskiden bilgisayar olmadığı için istatistiki bilgiler, cetvel makinelerinde kaydedilirdi. Bunları ben kullanırdım. Bekâr mühendislerden bazıları araya birilerini koyarak evlenme teklifinde bulundular. Ben İstanbul’a dönmek, Ankara’da kalmak istemediğim için bunları reddettim. Daha sonraları Turgut Özal’ın dürüst, güler yüzlü, samimi, müşfik hali dikkatimi çektiği için onun evlenme teklifini kabul ettim. Onunla ve başkalarıyla çalıştığım müddet içinde gayet ciddi ve resmi, adeta bir erkek arkadaş gibi karşılıklı saygı içinde olduk. (En iyi şahit İffet Hanım) Çocukluğumdan beri, derli toplu olmaya, yaşıma uygun bir şıklık içinde olmaya özen gösterdim. Her kadın kadar ben de mücevheri severim. İmkânım olduğu kadar da zaman zaman tanıdık kuyumculardan taksitle birçok şeyler aldım. (Bunların da adını verebilirim.) Dedem, Nevşehir’den asker olarak saraya gelen Ahmet Efendi, huyu ve terbiyesi ile sevilip beğenildiğinden terhis olduktan sonra da görevle sarayda bırakılıp zamanla Tablakârbaşılığa kadar yükselmiştir. Babamın yetiştiği sıralar, maalesef Cihan Harbi ve memleketin işgaline rastladığından, yüksek tahsil yapma imkânı olmamıştır. En önemli yer olan Tersane’de sanat öğrenmesi için çalışmaya başlamıştır. Cumhuriyet’ten sonra yenilikler başlamış. Avusturya’dan gelen bir firma temsilcileri, o güne kadar Türkiye’de yapılamayan yeni bir teknik öğretmek için araştırma yaparak yalnız babamı kabiliyetli, dürüst ve çalışkan bularak Viyana’ya götürmüş, bir yıl bunu öğretmişler. 55 yıl evvel, Avrupa’da yeni teknikler öğrenip gelen ilk teknisyen olan babam, ondan sonra bu konuda yeni insanlar yetiştirmiştir. Herkesin sevip saydığı fevkalade dürüst, iyi kalpli, mükemmel bir insandı. Daha sonra kan kanserine yakalandı. Altı yıl sonra da kaybettik. (1970’te) Annem, eski Türkçeyi iyi okur yazar. Fransızca bilir. Çünkü küçük yaşta Fransız okuluna vermişler, dedemin kaymakamlığı dolayısıyla Anadolu’da da epey yer görmüş. Anneannem, çok genç yaşta ölünce annem de tahsiline devam edememiştir. Ama, kendini iyi yetiştirmiştir. Onun kadar, çok kitap okuyan, dünya ve memleket olaylarını takip eden geniş bir kültüre sahip insan az bulunur. Ablam okumadı, çünkü terziliğe karşı kabiliyeti ve sevgisi vardı. Bunu en iyi yetiştiren özel bir okula gidip diploma aldı. Büyük bir terzinin yanında çalışmaya başladı. Daha sonra Parmakkapı’da kendi adına atölye açtı, evlenene kadar çalıştı. Erkek kardeşim, Kabataş Lisesi’ni derece ile bitirdi. Burs kazanarak Robert Kolej’de makine fakültesini bitirip mastır da yaptıktan sonra “Fulbright” bursunu kazanarak Amerika’ya gitti, İndiana’da doktora yaptı. Bir müddet çalıştıktan sonra döndü. Türkiye’de evlendi. Harvard Üniversitesi’ne giderek 2. mastırını da yaptı. Babamlar Denizcilik Bankası’na ait bir kooperatiften kendilerine yetecek büyüklükte bahçeli evi satın aldılar, halen annem orada oturuyor. Amerika’ya gidince, Türklerin oturduğu kısımda değil (Maryland), tamamen ayrı bir kısım olan (Virginia’da) ev tuttuk. Fazla irtibatımız olmadı. Sadece o zaman Merkez Bankası Başkanı olan Sayın Naim Talu iki defa Washington’a geldi, kendisine ve Maliye’ye bağlı görevli Türkler, evlerinde yemek verdi, bizi de davet ettiler. Alaturkayı çok seven ve çıkan yeni şarkıları da hemen öğrenen Naim Bey’le o yemeklerde hep birlikte koro halinde şarkı söylendi. Bundan başka hiçbir yerde şarkı söylemedim. Kimse de sesim hakkında fikir beyan etmedi. Allah vergisi olan güzel sese sahip olmak çok güzel bir şey, keşke olsa. Şehide hazin uğurlama MARDİN (Cumhuriyet) Mardin’in Dargeçit ilçesinde önceki akşam Türk Telekom binasında bir otomobilden tabancayla açılan ateş sonucu şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Kenan Erdem için 72. Mekanize Tugay Komutanlığı Kızıltepe Jandarma Komando Taburu’nda tören düzenlendi. Erdem’in cenazesi daha sonra uçakla memleketi Niğde’ye uğurlandı. Polislere molotoflu saldırı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Şırnak’ın Silopi ilçesinde terör örgütü sempatizanları, Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda nöbet bekleyen polislere ses bombası, molotofkokteyli ve havai fişeklerle saldırı düzenledi. Polislerin içinde bulunduğu zırhlı aracın etrafı alev aldı. Bir süre sonra polis göstericilere müdahale ederek dağıttı. Batman’ın Kozluk ilçesinde ise Polis Evi’ne önceki gece molotofkokteylli saldırı düzenlendi. İki olayda da ölen ya da yaralanan olmadı. KTÜ’lülere PKK operasyonu TRABZON/SİİRT (Cumhuriyet) Terör örgütü PKK’nin gençlik yapılanması olarak faaliyet gösterdiği idiia edilen ve çoğunluğu Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencisi 15 kişi dün gözaltına alındı. Siirt’te ise çeşitli tarihlerde izinsiz gösterilere katıldıkları için gözaltına alınan 17 kişiden 5’i çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ ‘KURDUĞUM VAKIF TÜRK KADININA ÜMİT VE DESTEK OLDU’ Turgut Bey, rahat ve de çok dürüst bir insandır. Hiç kimse için kadın çamaşırını içine giyip gizlice getirmeye tevessül etmez. Bu olay, Almanya seyahati dönüşünde yanındaki iki arkadaşından biri tarafından yapılmıştır. (Mehmet Erdemir) Kurduğum Vakıf, Türk kadını için büyük bir ümit ve destek olmuştur. Faaliyetlerimiz bilinmektedir. Her yıl teftiş görür, genel kurulumuzu yaparak bir büyük gazetede bilanço ve raporumuzu ayrıntılarıyla ilan ederiz. Defterlerimiz her zaman açıktır. Hiç kimseden bağış makbuzu vermeden ne mal, ne para kabul ederiz. Her şey kayıtlıdır. Arkadaşlarım, insan sevgisiyle yaptıkları yardımın mutluluğundan başka bir karşılık beklemeyen hanımefendilerdir. Bana hediye almaları için hiç sebep yok. Aslında benim onlara bir şeyler vermem gerekir. Ancak yaptıkları işin önemini kendilerine anlatmam yetiyor. Vakfa girdikten sonra yükselen, zengin olan hiçbir arkadaşım yoktur. Aksine, işini ufaltan, azaltanlar vardır. Vakıfla kimseye hiçbir menfaat sağlanmamıştır. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ancak, gelenleri titizlikle seçiyoruz. Hatta bazılarını çıkarıyoruz. Kısa zamanda bu kadar önemli ve çok büyük işler yapınca maalesef kıskananlar ve çeşitli iftiralar atanlar oluyor. Biz her şeye rağmen vicdanımız rahat, çalışmalarımıza devam ediyoruz. Gülten Berk ve Bilge Erol’un ifadeleri tamamen hayal ürünüdür. Kadınlardan öğrencilere destek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) ve ÇYDD üyeleri protestocu öğrencilere destek verirken polisi de kınadı. CKD Genel Başkanı Şenal Sarıhan öncülüğündeki kadınlar, dün Milli Egemenlik Parkı’nda öğrencilere destek açıklaması yaptı. ‘DÖRDÜNCÜ KUVVET!’ Ben de şimdi; sizin ilhamınızla, yeni bir ‘Kuvvetler Ayrılığı’ ilkesi getiriyorum. Demokrasiye ve demokratik düzenin kutsallığına olan sarsılmaz inancımın da ışığında, ‘Benim kuvvetler ayrılığı kitabım’, Türkiye’de, 1’İNCİ KUVVET faslına, bilir misiniz ne yazar: BASIN... Ya ikinci?.. Buyrun, kalemimi zatıâliniz teslim alın... Aklınızdan ve gönlünüzden ne geçiyorsa; varın, oracığa onu yazın. Saygılarımla.” Sonra ne mi oldu? Bu açık mektup, yayımlandığı gün bomba gibi bir etki yaptı. Çok kısa bir süre geçti. Özal, Erol Simavi’yi Başbakanlık Konutu’na çağırdı. Sarılıp iki yanağından öptü! Arınç üniversitelilere sert çıktı KONYA (Cumhuriyet) Mevlana Üniversitesi’nin akademik yıl açılışına katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, artan öğrenci eylemlerini eleştirdi. Arınç, “Bir programda fotoğraflar gösterildi sokaktaki insanlara. Beren Saat’i, Kıvanç Tatlıtuğ’u hepsi biliyor. Egemen Bağış’ın hem de çok şık bir fotoğrafını gösterdiler. 20 kişiden bir tane bilen yok” dedi. Cohen’in intihar ettiği kesinleşti İstanbul Haber Servisi İsrail El Al Havayolları’nın Türkiye Müdürü Moshe Cohen’ın, dün Belgrat Ormanı’nda aracının içinde, başından silahla vurulmuş halde bulunmasına ilişkin polis incelemesinde olayın intihar olduğunun kesinleştiği bildirildi. Cohen’in üzerinde kızı ve eşine hitaben veda niteliğinde bir not bulunduğu öğrenildi. YARIN: YENİ YILDA ÖZAL’A İLK MUHALEFET EYLEMİ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle