19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 ARALIK 2010 CUMARTESİ 14 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara B B B B B B B Y Y Y Y Y B 13 9 13 14 16 14 12 11 10 11 13 13 6 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B K B B B Y Y Y Y K K K 6 7 4 17 17 15 11 12 11 10 3 3 3 HABERLERİN DEVAMI Oslo K Helsinki K Stockholm K Londra K AmsterdamK Brüksel K Paris K Bonn B Münih B Berlin K Budapeşte K Madrid Y Viyana K 4 4 3 2 1 2 1 2 4 5 4 6 3 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam K B Y Y B K PB PB PB PB Y Y Y 3 3 11 17 3 8 22 13 9 13 14 18 14 Yurt geneli parçalı çok bulutlu, Doğu Akdeniz’in doğusu, İç Anadolu’nun kuzeybatısı, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile akşam saatlerinden sonra Kıyı Ege ile Edirne ve Çanakkale çevreleri yağışlı geçecek. Yağışlar kıyı kesimler ile güney kesimlerde yağmur, iç kesimlerin yükseklerinde karla karışık yağmur ve kar yağışlı olacak. Hava sıcaklığı batı bölgelerden başlamak üzere ülke genelinde artış gösterecek. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Aralık GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK İki dil tartışmaları için ‘Endişeliyiz’ denildi GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY kanıtlayacağı yerde; CHP Genel Başkanı’na ve konuyu enine boyuna araştıran CHP milletvekiline hakaret içeren saldırılarda bulunuyor. Kayseri deyince Çankaya’daki Kayserili AKP’li akla geliyor. Ama ana muhalefet genel başkanı; tarafsız ve siyaset dışı konumunun bu konuda konuşmamaya zorladığını söyleyen Çankaya’daki AKP’liye; Kayseri’deki yolsuzluk konusunda izin verdi. “Susma, taraf ol” dedi: “Bildiklerini açıkla, bence sakınca yok!” Körün istediği bir göz. Kılıçdaroğlu, Çankaya’dakine bağışladı iki göz! Çankaya’daki bildiğini açıkladı. CHP’nin yolsuzluklarla suçladığı “Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki’yi çok yakından ve iyi tanırım. Kendisi son derece çalışkan, temiz, dürüst ve şeffaf bir belediye başkanıdır. Sonuna kadar kefilim” dedi. Çankaya’dan “bildiklerini açıklamasını” bekleyen CHP’ye, suçladığı belediye başkanını övmekle yetinmedi; “Sonuna kadar kefilim” diyerek temize çıkardı... Çankaya, ana muhalefet partimizi umduğu ile değil bulduğu ile yetinmek zorunda bıraktı. Üstelik ana muhalefet Çankaya’ya, siyaset dışı konumunu, tarafsızlığını bir yana bırakma fırsatını da verdi. Çankaya’daki CHP’yi yarı yolda bıraktı. “Çok eski bir dostuna” sahip çıkma olanağı buldu. Kılıçdaroğlu, Çankaya’dan bu yanıta ne diyebilirdi? Dedi: “Çankaya kefil olmasın!” Kurultay ve seçim hayhuyu arasında olur böyle yanılgılar... Zaten seçim havasına girildi girileli kimi duyarlı konular üzerine gidilmiyor. Meydanı boş bulan Barış ve Demokrasi (Kürt) Partisi her aşamada soruna yeni bir ivme kazandırıyor, ama gereken tepkilerle karşılaşmıyor. BDP, son olarak çokdilliiki dilli dayatmasını açığa vurdu. Güneydoğu’da köy isimlerinden dükkân tabelalarına, manav etiketlerine kadar hemen her yerde Kürtçe ve Türkçe sözcükler kullanılacağını… bu konuda devletin (hükümetin) adım atmasını artık beklemeyeceklerini açıkladı. Bu partide aşırı uç bir milletvekili var. Bay Hasip Kaplan! Bay Hasip kâğıttan kaplan olmadığını her fırsatta kanıtlayacak söylemleriyle ilgi çeken bir milletvekili. İki dil uygulamasını, “Başkaldırıyoruz” diye özetledi. Saptamayı yumuşatacak söylemler de yer alıyor açıklamasında. “Pasif bir başkaldırı” gibi. Bu noktaya kadar olan gelişmelere kısaca göz atalım: BDP, Türkçenin yanı sıra Kürtçeyi meşrulaştırmak için TBMM’de Meclis’in yüzde 95’inin, halkın yüzde 90’ının anlamadığı Kürtçe konuşuyor. Örneğin Kürtçenin İngilizce kadar uluslararası ve anlaşılır bir dil olduğunu kanıtlatmak istercesine… BDP’den Bayan Sevahir Bayındır, TBMM kürsüsünde Shakespeare’in ünlü “to be, or not to be” sözünü Kürtçeye çeviriyor. Shakespeare’in sözünden çıkarak devletin resmi ideolojisinin Kürtlere “Olsanız da olmasanız da yok sayıyorum sizi” dediğini iddia ediyor. Ne versen bir yeni dayatmaları bir basamak daha yükseltiyorlar. Kültürel haklar… Kürtçe konuşma yasağının kalkması… Kürtçe kurslar… Kürtçe TV’ler… Kitap dersi, şarkı… Anayasal eşitlik... yetinmiyorlar. Yetinmiyorlar. Dayatmaların arkası geliyor, gelecek. Yarın nasıl geliştirecekleri bilinmeyen asayiş güçleri kuruluyor... İki dil ve iki ırk; Cumhuriyetin temel öğeleri olarak anayasada yer almalı diyorlar. Ödünleri cebe atıyor, yetinmiyorlar. Devleti adeta tehdit eden bir üslup içinde meydanları kışkırtıyorlar. İki dil uygulamasının arkasından gelecek dayatma herhalde İmralı’da, Kandil Dağı’ndaki PKK mağaralarında çoktan hazırlanmış, açıklanma zamanını bekliyor. Meclis’teki Kürtçe, Güneydoğu’da iki dil eylemi… Anayasaya, yasalara baş kaldırdıklarını ilan ediyorlar. Günlerdir tartışılan bu konularda... Hükümet ne düşünüyor?.. Ana muhalefetin görüşü nedir? İşiten, bilen varsa… ...Lütfen parmağını kaldırsın! Genelkurmay’dan sert açıklama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, alevlenen iki dil tartışmaları üzerine sert bir açıklama yaptı. Genelkurmay, “Son günlerde ‘dilimiz’ üzerinde kamuoyunun gündeminde yer alan birtakım tartışmaların, Cumhuriyetimizin temel kuruluş felsefesini kökten değiştirecek bir noktaya doğru hızla götürülmeye çalışıldığı endişeyle izlenmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri; devletin, anayasamızda yer alan, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi koruma görevi kapsamında; ulus devlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında her zaman taraf olmuş ve olmaya devam edecektir” dedi. Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, anayasanın üçüncü maddesi hatırlatarak şöyle denildi: Büyük Önder Atatürk’ün Türk ulusuna armağan ettiği en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti; halk egemenliğine dayalı, kuruluş felsefesinin temelinde, “Üniter devlet” ve “Ulus devlet” olgusunun yer aldığı, demokratik bir yapı ve sağlam hukuki temeller üzerinde yükselerek bugünlere ulaşmıştır. Anayasanın değiştirilmeyecek hükümleri arasında yer alan 3’üncü maddesi; “Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” hükmünü amirdir. Dil, kültür ve ülkü birliği, bir millet olmanın başta gelen vazgeçilmezleridir. Dil birliğinin olmaması durumunda bunun sonuçlarının neler olacağı, tarihteki birçok acı örnekleriyle gözler önündedir. Son günlerde “dilimiz” üzerinde kamuoyunun gündeminde yer alan birtakım tartışmaların, Cumhuriyetimizin temel kuruluş felsefesini kökten değiştirecek bir noktaya doğru hızla götürülmeye çalışıldığı endişeyle izlenmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri; devletin, anayasamızda yer alan, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi koruma görevi kapsamında; ulus devlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında her zaman taraf olmuş ve olmaya devam edecektir. NATO tüm dünyada 25 “problem odağı” saptamıştı, bunlardan 16’sı Türkiye’nin etrafındaydı ve öyle ya da böyle bizimle ilgiliydi. Bu durum dış politikada içten, daha hassas hareket edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Yukarıdaki rakamların on yılda büyük bir değişiklik gösterdiğini sanmıyorum. Ancak dış politikadaki içerik değişikliği aşikâr. Balkanlar... Her gelişme Türkiye’yi ilgilendiriyor, etkiliyor. Bir köprü restore edilecek olsa tarih eteğimizden çekiyor. En küçük etnik çatışma yüreğimizi ağzımıza getiriyor. Kafkaslar... Ufacık bir gerilimde ne oluyor diye sorsak Rusya bozuluyor, sormasak Kafkas halkları. Ortadoğu... Bütün taraflarla diyalog kurma olanağına sahip, bir elin parmaklarını geçmeyen ülkelerden biri biziz... Asya... Soğuk savaşın bitimiyle yepyeni bir Orta Asya şekillendi. Bağımsızlıklarının ikinci on yılını kutlamaya hazırlanan bu ülkeler için Türkiye’nin anlamını şöyle özetleyelim: Tümünde “01” No’lu diplomatik plaka bizim. Çünkü onları sallantılı bağımsızlık ilanı anlarında ilk tanıyan ülkeyiz. Avrupa... AB üyeliği tartışmaları bir yana, Avrupa Konseyi’nin kurucu ülkesiyiz. Üç yüze yakın Avrupa kurumuna üyeyiz; spordan sendikacılığa, siyasi partilerden üniversitelere kadar... Afrika... 1.5 milyar nüfusu kapsayan İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) zemininde, 16 ülkeyi kapsayan “Akdeniz Ülkeleri” zemininde Afrika ile doğrudan bağlantılarımız var. Amerika... ABD ile ilişkileri WikiLeaks dalgalanmasına bırakalım! Güney Amerika ülkelerinin hemen tümünde şöyle bir tanım vardır: El Türko. Onlara göre Osmanlı pasaportuyla gelen herkes El Türko idi. Onların içinden devlet başkanı bile çıktı. Avustralya... 20 milyon nüfuslu kıta devlette 150 bin kişilik etkin bir Türk grubu var. 5 ciltlik Avusturya resmi tarihinin bir cildi sadece Çanakkale ve sonuçlarıyla ilgili. Minik bir kıtalararası ufuk turu yaptık. Bugünkü iktidar ne derse desin Türk dış politikası güven veren bir çizgiye sahipti. AKP döneminde 34 ayrı dış politika oluşturma odağı belirdi. Köşk ayrı, Dışişleri Bakanlığı ayrı, Başbakan ayrı bakabiliyor aynı ülkeye... Kişisel olarak elbette farklılıklar olabilir, ancak bunun resmi politikalara da yansıdığı görülüyor. WikiLeaks belgelerinin Avrupa ülkeleriyle ilgili olanı yayımlansa vurguladıklarımız daha net ortaya çıkacaktır. Örneğin hükümetin kimi konularda AB kurumlarıyla Türkiye’ye karşı politika üretmeye giriştiği belgelenebilir... Her neyse... Biz yorumlarımızı var olan ve görünen gerçekler üzerinden yapalım ama, şu sözü de anımsatalım: Gökkubbenin altında yapılan hiçbir şey gizli kalmaz! [email protected] Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner Gül: Herkes sorumlu hareket etmeli ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eskiden farklılıklar korkulacak bir şey gibi görülürken şimdi farklılıkların zenginlik olarak görülmeye başlandığını belirterek “Böyle bir dönemde herkesin daha sorumlu, herkesin daha dikkatli hareket etmesi yolumuzu daha çok açar” diyerek BDP’ye çağrıda bulundu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün Ankara Büyük şehir Belediye Başkanlığı’nı ziyareti sırasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gül, ‘iki dil’ tartışmalarıyla ilgili olarak “Vatandaşlarımızın konuştuğu farklı diller bizim kültür mirasımızdır. Anayasamız bize bütün kültür mirasımızı korumayı emrediyor. Bu bakımdan baktığımızda Türkçe de Kürtçe de konuşulan dildir. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dili Türkçedir ve böyle de devam edecektir.” ‘İki dil’ tepkisine yanıt veren Demirtaş, açıklamayı ‘demokrasi dışı’ olarak niteledi: Bölecek projede yokuz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “iki dillilik” açıklamasına yönelik eleştirilere “BDP olarak Meclis’te Kürtçe talepleri olmadığını” belirterek yanıt verdi. BDP’nin “Türkiye’yi bölecek hiçbir projede imzasının olmayacağını” savunan Demirtaş, Genelkurmay’ın açıklamasını “demokrasi dışı” olarak nitelendirdi. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Eşbaşkan Gültan Kışanak, Belçika Büyükelçiliği’nin ev sahipliğinde, 27 AB üyesi ülkenin büyükelçisi ile gerçekleştirilen toplantıya katıldı. Demirtaş ve Kışanak, AB büyükelçilerine “demokratik özerklik projesi” ve Demirtaş’ın tartışmaya açtığı iki dillilik projesi ile ilgili bilgi verdi. Basına kapalı olarak gerçekleşen toplantı öncesinde Demirtaş, BDP olarak Meclis’te Kürtçe konuşulması taleplerinin olmadığını belirtti. Demirtaş, “Şu ana kadar hiçbir vekil arkadaşım da Meclis’te Kürtçe konuşma yapmadı. Hem Türkçe, hem Kürtçe konuşulsun talebinde bulunmadık. Sadece bir iki cümle kullandılar. Bunu çarpıtmak isteyenler bu şekilde yansıtıyor” dedi. BDP’nin Türkiye’yi bölecek, etnik çatışma yaratacak hiçbir projede “imzasının olmayacağını” kaydeden Demirtaş, şu görüşleri dile getirdi: “Biz anadilin eğitim dili olmasını, kamusal alanda özgürce kullanılmasını, basın yayın, kültür, ticari alanda özgürce konuşulması gerektiğini BAŞKENTTE SEMPOZYUM TERÖR ÖRGÜTÜ LİDERİ ABDULLAH ÖCALAN: ‘Cemaatle uzlaşı arıyoruz’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Avukatlarıyla yaptığı görüşmenin notları yayımlanan Abdullah Öcalan, Fethullah Gülen cemaati ile ittifak değil uzlaşı aradıklarını söyledi. Çözümün önündeki en büyük engelin AKP olduğunu ileri süren Öcalan, “Önümüzdeki altı ay için şöyle diyorum: Demokratik çözüm için son şans. Aksi takdirde çatışmalar başlar, korkunç bir savaş gelişebilir” dedi. Hükümlü bulunduğu İmralı’dan avukatları aracılığıyla mesaj gönderen Öcalan, AKP’nin iktidarını sürdürmek için çeteci eğilimle uzlaştığını belirterek “Gelmiş geçmiş bütün iktidarlar içinde en kurnaz iktidar ve en kurnaz lideri ile karşı karşıyayız. AKP işi biliniyor Londra tezgâhlamıştır. Londra, AKP’ye ‘sen Kürt sorununu çözümsüz bırak Ortadoğu’da senin önünü açacağız’ dedi. AKP iktidarının kaynağı Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür. Bu noktada İngilizlerle anlaşmaya vardılar” iddiasında bulundu. Gülen cemaatinin önemli isimlerinden Hüseyin Gülerce ile kendi avukatlarının Yalova görüşmelerini değerlendiren Öcalan, “Amacımız ittifak falan değildi, biz uzlaşma arıyoruz. İslamın temelinde de uzlaşma vardır. Ben kendilerinin toplumsal barışa katkı sunmalarını istedim. Onların da etkilediği geniş kitleler var. Bu çabaların ortaklaşması, barış için yararlı olacaktır” dedi. sine terstir. Türkiye tekçi bir anlayışla kurulmamıştır. Eşitlik, kardeşlik temelinde birlikte kurulmuştur. Askeri vesayeti kaldıracağım, diyen hükümet, bu açıklamaya ne diyecek merak ediyorum.” TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında BDP Grubu adına söz alan Grup Başkanvekili Bengi Yıldız ise “Sayın Genelkurmay Başkanı da Genelkurmay Partisi gibi açıklama yapmaya başladı. Kurtuluş Savaşı’nın felsefesinden bahsediyor ama Kurtuluş Savaşı’nın felsefesinden bihaber” diye konuştu. ‘İzmir’in refahı için Diyarbakır refaha kavuşmalı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır Tanıtma Kültür ve Yardımlaşma Vakfı’nın (DİTAV) düzenlediği “Tüm Yönleriyle Diyarbakır Sempozyumu” kapsamında bildiri sunan Süleyman Demirel Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Ahmet Özer, “İzmir’in refaha kavuşması isteniyorsa önce Diyarbakır’ın refaha kavuşması gerekir” dedi. DİTAV’ın Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlediği sempozyumun dün gerçekleşen 2. gün oturumunda “Göç ve Kentleş(me) Kıskacında Bir Kent Diyarbakır” konulu bildirisinde Prof. Dr. Ahmet Özer, Diyarbakır’ın sosyoekonomik bir gelişme geçirmediğini ama demografik olarak “şiştiğini” anlattı. Bölge sorunlarının çözülebilmesi için “Bölgeler arası pozitif ayrımcılığın yapılması” gerektiğini ifade eden Özer, “Diyarbakır, Van, Tatvan rahat ederse Türkiye rahat eder. Aynı şekilde İzmir’in refaha kavuşması isteniyorsa önce Diyarbakır’ın refaha kavuşması gerekir” diye konuştu. Sempozyumda konuşan Diyarbakır Ticaret Odası Başkanı Galip Ensarioğlu ise Cumhuriyetin ilk yıllarında Diyarbakır’ın gelişmişlik sıralamasında 3’üncü, şu an ise 66. sırada olduğunu dile getirdi. Ensarioğlu, Başbakanlık’ın yaptırdığı bir araştırmada 19911995 olağanüstü hal döneminde Diyarbakır’da insanların yüzde 47’sinin göçe zorlandığının ortaya çıktığını ancak Başbakanlık’ın bu vahim rakamı kamuoyuna duyuramadığını belirtti. Ensarioğlu, bu araştırmanın hangi hükümet döneminde yapıldığı yönündeki bir soruyu “Hangi hükümet olduğu fark etmez ki” sözleriyle yanıtladı. ‘ÇEV suçlamalardan daha önce beraat etti’ İstanbul Haber Servisi Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Altınel, Ergenekon soruşturması kapsamında en son hazırlanan iddianameye ilişkin medyada yer alan haberlerin aksine ÇEV hakkında bugün itibari ile herhangi idari veya cezai bir soruşturma bulunmadığını belirtti. Altınel, İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’na yıllar önce isnat edilen suçlamaların mesnetsiz olduğuna dair belgelerin 23 Ocak 2009’da sunulmasına karşın iddianamede aynı savların yer almasını eleştirdi. Altınel yaptığı yazılı açıklamada, vakfın PKK’lilere burs verdiği iddiası ile 2002 yılında İstanbul 3 No’lu DGM’de dava açıldığını 2003 yılında da vakfın yönetim kurulu üyelerinin beraat ettiğini, kararın 2004’te Yargıtay tarafından onandığını vurguladı. BDP’li Demirtaş savunuyoruz. Milletvekillerimiz bu soruna dikkat çekmek için birkaç kelime Kürtçe kelime kullanıyorlar, bu bile kıyamet kopartıyor... Tek dil dayatması ülkeyi böler, çatışmaya götürür.” Muhatabı hükümet Demirtaş, 20 milyon Kürt’ün kendi anavatanında dilini kullanmak istediğini söyledi. Hükümetin bu konuda konuşmadığına, siyasi sorumluluğu olmayan Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı’nın konuştuğuna işaret eden Demirtaş, karşılarında “si yasi sorumlu” görmek istediklerini ifade etti. Demirtaş, Genelkurmay’ın açıklamasının anımsatılması üzerine, bu tür açıklamaların “demokrasi dışı” olduğunu ve muhatabının da hükümet olduğunu söyledi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini “tekçi” anlayışla yorumlayanların 1921 Anayasası ve ilk TBMM’ye bakması gerektiğini kaydeden Demirtaş şöyle konuştu: “Orada Kürtçe konuşan var mıydı yok muydu baksınlar. Bu açıklamalar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefe C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle