19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 ARALIK 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Avanos Kavanoz Kanlı Avanos Belediye Başkanı AKP’li Mustafa Körükcü, Orhan Veli Kanık’ın adını Avanos cadde ve sokaklarından silme nedenini arkadaşımız Alican Uludağ’a açıkladı: “Orhan Veli Kanık’ın Avanos ile ne alakası var?” Bu sözleri okuyunca, “Mustafa Körükcü’yü tanır mısınız? Kendisinin, bırakın sözü, imgeyi, felsefeyi, insanca algılamayı, geçip giden zamanın üzerine düşen bir toz taneciği ile bir ilgisi olabilir mi? Orhan Veli Kanık’ın bu topraklar ile bağlantısını kuramayan Mustafa Körükcü, gözleri fal taşı gibi açık olsa dahi, Avanos’un tam içinden geçen Kızılırmak’ın ve de içindeki yayınların, sazanların bile ayrımına varabilir mi?” diye düşündük... Düşündüklerimizi şair dostumuz Şükrü Erbaş ile de paylaştık. Dedi ki: “Mustafa Körükcü Beyefendi’yi Orhan Veli sayesinde tanımış olduk. Beyefendinin konuştuğu dille, biyolojik ihtiyaçlarını giderme dışında azıcık ilgisi olsaydı, Orhan Veli’nin Avanos’la ne ilgisi var derken, sırtından topuklarına kırmızı bir ter yürürdü. Bu ademoğluna, ‘Vanessa nerenin ismidir ve hangi dildedir; Kapadokya’nın anlamı nedir ve hangi dildedir’, diye sorsak ve ‘senin yönettiğin coğrafyayla ne ilgin var’ diye bağlasak... aklından kalbine kırmızı bir utanç yürür mü acep...” Eyalet Hukuku İncelemesi Adalet Bakanlığı müsteşarı ve kimi yargıçların ABD’de kimi temaslarda bulunduğunu duyurmuştuk. Görüşmelerin içeriği daha da billurlaşmış ve işin içinden basbayağı “eyalet hukuku” incelemesi çıkmış. ABD’deki gazeteci dostumuz Yılmaz Polat duyuruyor: “ABD Adalet Bakanlığı’nın Denizaşırı Adli Takibatı Geliştirme Yardım ve Eğitim Dairesi’nin (OPDAT) davetlisi olarak (masraflar ABD’ye ait) 211 Aralık tarihlerinde Washington ve Colorado (Denver) ile Arizona’da (Phoenix) eyalet hukuk sistemini inceleyen Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman ile 8 daire başkanı yargıç, Türk hukuk sistemindeki eksiklikleri gidermek için Arizona hukuk sistemini ideal buldu. Denver’dan sonra Arizona’ya geçen heyet, Temyiz Mahkemesi Başkanı yargıç Daniel Barker’la görüştü, Yüksek Mahkeme ve Federal Mahkeme’de temaslar yaptı. Hâkim Daniel Barker, Türk heyetinin ‘Türkiye’de hukuk sistemimizde halkın güvenini garanti etme konusunda bazı eksikliklerimiz olduğuna inanırız. Bu nedenle büyük ilerleme kaydettiğini bildiğimiz Arizona sistemini inceliyoruz’ dediğini söyledi. Arizona Baro Başkanı John Phelps ve Baro Genel Sekreteri John Furlog da heyete baroda bir saat süren bir brifing verdi. Meksika ile sınırı olan Arizona, Meksika asıllı nufüsunun yoğun olduğu bir eyalet. ABD Adalet Bakanlığı, ziyaretin amacını ‘Profesyonel olabilme’ diye tanımlıyor. Amerikalılar, hâkim ve savcıların kendilerini nasıl geliştireceğini öğretmişler. Türk adalet heyetini profesyonelleştiren Amerikalılar, sosyal faaliyet olarak da Arizona Chase Field’de öğle yemeği yedirdiklerini ve ‘rodeo’ya götürdüklerini söylemeyi ihmal etmiyor.” Sizin de burnunuza kimi kokular geliyor mu? İmam bayıldının yanında pişmekte olan “eyalet oturtma” kokuları örneğin... Silah taşıma yaşı 18’e iniyor. Herkese ruhsatlı 5 silah bulundurma, bunlardan ikisine taşıma izni veriliyor! Bu gelişme, eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent Serim’e, Necmettin Erbakan’ın Başbakanlığı döneminde söylediği “İslami rejim mutlaka gelecek ama bu kansız mı olacak yoksa kanlı mı, bunu göreceğiz” yönündeki sözlerini anımsatıyor: “Toplumu silahlandırma yasası, İslami rejime geçişin son noktasının ‘kanlı’ olacağı anlamına gelmesin sakın?” GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Yeni Yıl Beklentileri Üzüntü Eşit yurttaşlığa şaşı bakanlar, “fırsat bu fırsat” açılımı ile devlet televizyonundan etnik dilde yayına başlamışlardı. O günden bugüne “Okulda, adliyede, sokakta, pazarda, kamuda, özelde, hemen hemen her yerde çift dilli yaşam olacak” dayatmasına kadar geldik... Birisi ABD’ye sığınmış, diğeri İmralı’da sözde hükümlü. Kararlar veriyorlar. Koalisyon yapıyorlar, işbirliğine gidiyorlar, kol kola giriyorlar, el ele tutuşuyor, açıklamalar yapıyorlar: “Bu iki camianın (camia dediklerinin birisi cemaat, öteki de eli silahlı örgüt) artık birbirini üzmemesi gerekiyor.” Birisi başka ülkeye sığınmış, diğeri hükümlü iki kişi Türkiye’yi yönetiyor ve bırakın kıl kıpırdartmayı, kimse üzülmüyor bile! Kurultay Yeter ki; çağdaş yaşamından ödün vermeyen, yobaz takımı yüzünden acı çeken, çocuklarının geleceğini uygarlık düşmanlarının eline bırakmak istemeyen insanların koruyucusu olmayı sürdüreceğine inandırsın. Yeter ki; köklerini çürütmesin. Yeter ki; dürüst, çalışkan, bağımsız düşünebilen insanları yönetime getirsin. Yeter ki; kokuşmuş düzeni evirip çevirip pazarlayanlara kanmasın, emeği öncelesin. Yeter ki; kardeş eşitliğinden ödün vermesin. Yeter ki; yön duygusunda çarşaflamasın, blok kafalara teslim olmasın! Yaban eller başkalaşmasını istiyor olabilir, ama halk CHP’den bunlardan başka bir şey beklemiyor. 34. CHP Kurultayı SADIK ÇELİK 2003 senesinde Baykal’ın “Kavgalı eve kız, kavgalı partiye oy vermezler…” şeklinde konuştuğunu görüyoruz. Baykal, o dönemde CHP’nin, etnik ve mezhepsel grupların birbirleriyle çatıştığı parti haline geldiğini ve bu durumu aşmak amacıyla blok liste tercihi yaptığını bugün dile getiriyor. Çok değil sadece iki sene öncesine, 21 Aralık 2008 kurultayına gittiğimizde de yine Baykal’ın “blok listenin esas, çarşaf listenin istisnai bir düzenleme” olmasından yana tavır koyduğunu görebiliyoruz. Şimdi Deniz Baykal ve arkadaşları, geçmişteki tutumlarını unutmak suretiyle fikir değişikliğine gidip, koşulların farklılaştığını öne sürerek çarşaf listenin esas, blok listenin istisnai yöntem olarak belirlenmesini istiyor. Ancak bir yandan da kurultayda çarşaf liste kararı çıkarmaya yetecek delege desteğini elde edemeyeceklerini de hesaba katıyorlar. Bugün Baykal’a yakın olduğu ileri sürülen isimler haziran seçimleri öncesinde, tüzüğe göre bir anlamda sözün sahibi konumundaki Genel Başkan Kılıçdaroğlu’yla ters düşmek istemeyecektir. Bunun yanında Kılıçdaroğlu’nun çalışkan, içten, samimi duruşu, mütevazı yaşamı, halkçı tavırları bazılarının kullandığı ifadeyle “acemi siyasetçi” yaftasının önüne geçmektedir ve ona toplumda çok ciddi bir karşılık sağlamaktadır. Elbette çarşaf liste demokratiktir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Ancak bu saatten sonra kimse listeler üzerinden demokrasicilik oyununa girmemelidir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu kongrede çarşaf listeyle seçime gitmesi sorun yaratmayacaktır. Genel seçimlerden sonraki süreçte CHP örgütünü, mahallelerden başlayarak ilçe, il ve kurultay delegasyonuna kadar yeni baştan tazeleyerek CHP’yi çağın ve ülkemizin gerçeklerini yakalayan, antiemperyalist, sosyal demokrat çizgiye taşıyabilir. Böylece CHP bir anlamda “geçmişe sahip çıkarak geleceği yönetmeye” talip olabilecektir. meclisi farklılığını, üstünlüğünü, toplumu temsil etme kabiliyetini göstererek, CHP’nin, iktidarın sorumluluğunu sırtlanabilecek bir altyapıya ve özgüvene sahip olduğunu halk nezdinde kanıtlamalıdır. Eğer genel merkez ve delegeler kendilerini bekleyen görevin öneminin bilincinde olurlarsa bu kurultaydan güçlenerek çıkıp kendilerini “iktidara taşıyacak olan iradeyi oluşturma” yolunda kayda değer bir mesafe kat etmiş olacaklardır. Ne olursa olsun bu noktada CHP delegesi tarihi sorumluluğun farkına vararak üzerine düşen görevi hakkıyla yerine getirmelidir! “Gerekli donanımlara sahip, seçimi göğüsleyecek, ülkeyi içine düştüğü ekonomik, siyasi ve ahlaki erozyondan çekip çıkaracak bir hazırlığın kurultayı” olmalıdır. Parti meclisinde emekçilere, bilim adamlarına, sendikacılara, esnaf ve meslek odalarının sözcülüğünü yapacak insanlara; solculara, Kürtlere, Alevilere, gençlere ve pozitif ayrımcılık yapmak suretiyle kadınlara yer verilmeli; CHP, Türkiye sosyal demokrat hareketine büyük emeği geçen ve özverili davranan kişilere, sola ve sosyal demokrat kadrolara daha çok açılarak toplumla yeniden kucaklaşmalıdır. Konuya bir bütün olarak bakacak olursak, ülkenin içinde bulunduğu koşullar, kurultayın sorumluluğunu arttırarak, sorunlara hoşgörülü ve somut bir zeminden bakacak bir yapı oluşturulmasının önemini ortaya koymuştur. Özellikle de son günlerde yaşanan öğrencipolis çatışmalarını, ülke gençliğiyle siyasi iktidar arasına giren mesafeyi, soğuk rüzgârları, iki yapının birbirine yabancılaşmasını, alevlenen Kürt sorununu düşünürsek CHP’nin tüm bu sorunları doğru bir sosyoloji gözlüğüyle inceleyip bunlara daha kapsayıcı bir anlayışla yaklaşması, Doğu ve Güneydoğu’ya açılarak toplumdaki farklı duygu, değer ve beklentileri anlamaya çalışması gerekmektedir. Siyasetin var olan problemlere karşı duyarsız kalmasına ya da bu problemler için çözüm üretememesine alternatif olarak solda değişim özlemine yanıt verecek sağlam bir yeni yönetim çatısı inşa etmesi gerektiği su götürmez bir gerçektir. Bunları gerçekleştirebildiği takdirde CHP, iktidara giden yolda sol şeride kayarak hız kazanacaktır. Bu yolda sözde demokrasicilik oynamanın ya da demokrasi üzerinden hazırlanan oyunlara gelmenin vakti değildir. [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] 2011 yılında ekonomimizin üç büyük sorununun öne çıkacağı anlaşılmaktadır; hızla artmakta olan döviz açığının, enflasyon baskılarının ve işsizlik oranının, yılın ilk aylarında kontrol altına alınması için önlemler alınması gereği ile ilgili görüşümü, incelemenize sunmak istiyorum. 2010 yılı, Milli Gelirimizin (GSYH’nin) yüzde 6’sına yükselmiş olan bir döviz açığı ile son bulmak üzeredir. Bu döviz açığı yükselmesinin, gelecek yılın ilk çeyreğinde de süreceği belli olmuştur. Hızlanarak artacak yabancı para (döviz) açığının, döviz fiyatlarını arttırması ve bunun da mal ve hizmet fiyatlarının artması yönünde baskılar yaratması kaçınılmaz bir sonuçtur. Yüksek döviz açığının yarattığı borçlanma gereğinin, kısa vadeli borçlanmayla (“sıcak para” girişleriyle) karşılanmasının, yeni yılda çözümü zor özel sorunlar yaratacağı da görülmektedir. Geçen yılın başında, yıl sonunda döviz (cari işlemler) açığımızın, 18 milyar dolarda (GSYH’nin yüzde 2.8’i oranında) tutulabileceği bütçe çalışmaları içinde belirlenmişken, yedinci ay sonunda bu açığın, 31 milyar dolara, ilk on ay sonunda 35.7 milyar dolara yükselmesi önlenememiş, on ikinci ay sonunda 39.3 milyar dolara yükseleceği tahmin edilmiş ve Hazine Müsteşarlığı’nın rakamlarıyla, gerçekleşen döviz açığı, yılbaşında tahmin edilenin iki katını aşmıştır. Uygulanmakta olan üç yıllık programa göre, ekonomimizin döviz açığı, 2011’de yüzde 7.4 oranında artarak, 42.2 milyar dolara, 2012’de yüzde 7 artarak 45.1 milyar dolara 2013’te de yüzde 6 artarak 47.8 milyar dolara yükselecektir. Bu ölçülere varan bir döviz açığı genişlemesini, kısa sürelerde büyük dalgalanmalar gösteren “sıcak para”yla karşılama olanakları sınırlıdır ve ülkemizin artan döviz gereksiniminin, en iyisi, öz kaynaklarımızdan (yabancı ülkelere ek mal ve hizmet satışlarından) ve bu yapılamazsa, daha uzun süreli kredilerle karşılanması gerekecektir. Oysa, ekonomi krizinden çıkmaya çalışan Avrupa ülkelerinin çoğunda ortaya çıkan dış borç krizleri, dünya finansal pazarlarında bu ölçülerde orta ve uzun vadeli borç bulma olanaklarını sınırlamakta, maliyetleri yükseltmektedir. Ekonominin bu gereğinin, yıl başında uygun çözümlere bağlanması gereği belirginleşmiştir. Bu günlerde, uzmanlar ve öteki ilgililer arasında yapılan “sıcak para” giriş ve çıkışları ile ilgili tartışmaların temelinde ekonomik uygulamalarımızın bu çelişkisi vardır: Uzun ve orta vadeli borçlanma ihtiyacının, kısa vadeli döviz girişleri ve borçlanmalarıyla karşılanmakta olmasının yaratacağı ekonomik programlama ihtiyaçları. Gelecek yılın başında kontrol altına alınması gereken ikinci önemli kısa vadeli sorunumuz, 2010 yılında açık biçimde ortaya çıkmış ve ancak olağanüstü vergilemelerle kısmen giderilmeye çalışılmış olan enflasyondaki hızlanmadır. Kasım 2010’daki enflasyon yavaşlamasının nedenleri geçicidir ve ekonominin fiyatlar konusundaki son beş yıllık deneyimi enflasyon baskılarının yükselme eğiliminde olduğunu göstermektedir. 19842001 yılları arasındaki 17 yıllık dönemde yaşadığımız, yıllık ortalama yüzde 60’ın üzerindeki enflasyon hızlarından sonra, son yıllarda gelinen daha düşük enflasyon oranları, bizi rahatlatmıştır. Ancak, 20022009 arasındaki yıllık ortalama yüzde 12.4’lük tüketici enflasyonu, bu dönemin sonuna doğru ortaya çıkan hızlanma konusunda bizleri uyarmış olmalıdır. Tüketici enflasyonu yıllık hızının, ağustosta yüzde 8.6’ya kadar yükseldikten sonra, geçici nedenlerle kasımda yüzde 7.3’e düşmesi, orta vadeli tüketici enflasyonundaki yükselme eğiliminin azalmış olduğu yönünde yorumlanmamalıdır. Enflasyon, 2010’da karşılaşılan hızlanma eğilimini sürdürmektedir ve bu eğilimin, 2011 içinde kırılması gerekmektedir. Kısa sürede çözüme bağlanması gereken yeni yılın üçüncü önemli sorunu olan işsizliğin gelecek günlere ertelenmesi gerekmektedir. Yeni yılın, bu önemli sorunlara çözüm bulma yönünde bizleri güçlendirmesini ve hepimize, sağlık, mutluluk ve başarılar getirmesini diliyorum. [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY Değişim 34. kurultayın hem CHP hem de ülke siyaseti açısından önemi, bu eksenin çok ötesinde değerlendirilmelidir. Liderini değiştiren bir muhalefet partisi olarak CHP, bir anlamda kendisini destekleyen kitlelere kan vermiş, umut ve heyecan aşılamıştır. Ancak CHP parti içinde ve halk üzerinde yarattığı bu etkiyi arttırarak geliştirmek zorundadır. Bu doğrultuda bugün gerçekleşecek olan kurultaydan çıkacak yeni parti UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Hızla dönen rüzgârların 1 oluşturduğu 2 şiddetli siklon 3 fırtınası. 2/ En küçük izci ku 4 ruluşu... Kars 5 tik yörelerde 6 kapalı havzaların sularını top 7 layan oyuk. 3/ 8 Tanelerin içini 9 kurum karası 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bir tozla dolduran ekin hastalığı... Kuzu 1 H I R P A N İ O sesi. 4/ Eski Türkler 2 A R A S A D A K de toplumsal ve ör 3 B A B A İ L İ K gütsel içerikli büyük 4 A K I N B L O K ziyafet... Bir kas ya da 5 N T A T U R E kas grubunda ortaya 6 E D A A R K S çıkan ani, hızlı ve yi 7 R A E K L O K nelenen kasılma. 5/ 8 A N E M O F O B İ Bir ilimiz. 6/ Kimi 9 A L İ Z A R İ N Batı toplumlarında kullanılan bir soyluluk sanı... Temeli taklide dayanan sözsüz oyun. 7/ Ateş... Çarpışmaların etkisini azaltmak için otomobillerin ön ve arkasında bulunan karoseri öğesi. 8/ Osmanlılarda kimi devlet görevlerindeki sorumlu kişilere verilen unvan... Evin bölümü. 9/ Yanağın alt kısmı... Yararlı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yelkenli bir yarış teknesi. 2/ Göçebelerin konak yeri... Antalya’nın Lara bölgesinde denize dökülen bir şelale. 3/ Kadınların kaşlarını boyamakta kullandıkları siyah boya... Eylemleri olumsuz yapmakta kullanılan ek. 4/ Kızıl tüylü bir kuş... Sıcak bölgelerde yetişen çok sert bir ağaç. 5/ Halk dilinde şeftaliye verilen ad. 6/ Üstü açık, dört tekerlekli ve iki kişilik lüks at arabası... Arap abecesinde bir harf. 7/ Bir kişinin ya da toplumun yaşamındaki yüce bir olayı anmak üzere yazılan lirik şiir türü... Bir kanamayı durdurmak için kullanılan bez ya da pamuk yumağı. 8/ İnanılır, güvenilir... Yeniçeri kışlası. 9/ Sermaye... Dürüst, iyi ahlaklı. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle