23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 ARALIK 2010 CUMARTESİ 6 CHP’DE KURULTAY GÜNÜ Blok liste için tam yetki alan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Başarılı olamazsam giderim’ dedi İl başkanlarından destek KIVANÇ EL CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Polis Devleti Başka Nasıl Olunur? ANKARA CHP’nin 81 il başkanı Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na “blok” listesini yapması için tam yetki verdi. Kılıçdaroğlu’nun il başkanlarına, “Kimse milletvekili olma beklentisiyle gelmesin. Sosyal demokraside ayrışmalar düşünce temelinde olabilir. Ancak ben vekil olamadım diye ayrışma olmaz” mesajı verdiği kaydedildi. Kılıçdaroğlu’nun “başarılı olamazsam giderim” sözünü de il başkanlarına tekrarladığı öğrenildi. Kılıçdaroğlu’nun “Bundan sonra daha sık toplanacağız. Zaten önümüzde seçim var. Milletvekili adaylarının belirlenmesinde nasıl bir yol izleneceğine de yine toplanarak beraber karar vereceğiz. Belediyeler, kendi işleriyle ilgili hizmetlerini yaparlar. İl örgütlerinin görevi partiyi iktidara taşımaktır” dediği bildirildi. ‘Başkanımızın arkasındayız’ Yaklaşık 1 buçuk saat süren toplantının ardından il başkanları adına Trabzon İl Başkanı Volkan Canalioğlu, İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek ve Artvin İl Başkanı Uğur Bayraktutan ortak açıklama yaptı. Canalioğlu, CHP’nin “İktidara yürüyüş kurultayı” yapacağını ifade ederek “Kurultayda sayın Genel Başkanımızın yapacak olduğu tek listenin arkasında olduğumuzu ifade ettik. Blok listeyle seçime gidiyoruz” dedi. Eski Genel Başkan Deniz Baykal’ın istediği çarşaf listeye karşın il başkanları oybirliğiyle blok listeden yana tavır koydu. (Fotoğraf: AA) ‘Halkla birlikte olun’ Kılıçdaroğlu’nun il başkanlarına, “Gününüzün yarısını meyhanelerde geçirmeyin. Tabii ki bazı davetler olabilir. Bu tür davetlere ben de katılıyorum. Bir kadeh bir şey içiyorum. Ama sürekli oralarda oturmayın. Halkla birlikte olun, çalışın. Din adamlarıyla barışık olun. Cami cemaatiyle ilişkiniz iyi olsun” mesajı verdiği de öğrenildi. Bazı il başkanlarının, önseçimle milletvekili belirlenecek illerin bir an önce belirlenmesi yönündeki talepleri üzerine Kılıçdaroğlu’nun, “Önseçim konusunda bazı illerde sorun olabilir. Ama önseçim yapılacak yerleri de zamanı gelince birlikte kararlaştırırız. Sizlerle görüşürüz” dediği öğrenildi. İl başkanlarının 7 bölgeden PM’de birer temsilcinin olmasını istemeleri üzerine toplantıda bu yönde karar verilemediği Gürsel Tekin’in de, “Bu işi çözeriz” dediği öğrenildi. Kılıçdaroğlu’nun seçimlerin ardından tüzük kurultayı sözü verdiği öğrenildi. Son günlerin gündemini Dolmabahçe’de polisin üniversite gençlerine vahşi saldırısı, ardından Ankara Siyasal Bilgiler’deki yumurta eylemi, sonrasında da Başbakan’ın Büyük Millet Meclisi’ndeki bütçe konuşmasında yer alan “Polisimi ezdirmem!” sözü oluşturdu. Polisin üniversite gençliğini ezme özgürlüğü var. Fakat fiilen ülkenin en güçlü konumdaki kişisi, bu polisi ezdirmemekten söz ediyor. Yani, ezebilirsin, ezmeye devam, arkanda ben varım. Bu söz, aynı kişinin Ergenekon davasındaki (yine kendi sözleriyle) savcılık konumuyla bir arada düşünüldüğünde, günümüz Türkiyesi’nde polis devletinin tanımını da yapmış oluyoruz. Başbakan’ın sözlerini konu edinmekten artık gerçekten sıkıldım. Çünkü her şeyden önce çok bağırıyor. Bu bağırtı insanı serseme çeviriyor. İçinizden doğal olarak, bağıran kişiyi susturmak için ondan daha fazla bağırmak geliyor. Bağırmayı, bu kez bir alt perdeden kinayeli sözler, ironiler, üstü kapalı ya da açık hakaretler, tehditler izliyor. Bu, bir siyaset adamının, bir parti başkanının, hükümetin başında bulunan kişinin konuşması değil. Bu, bir tek adam konuşması. Zaten açıkça, hoşuna gitmeyen söz ya da davranış sahiplerine Silivri’yi işaret ediyor. Böylesi 12 Eylül yönetiminde bile görülmemişti. Ya da yakın tarihimizde sadece 12 Eylül döneminde görülmüştü. Cezaevinde bulunduğumuz sırada TV’de Evren’in gezilerini, konuşmalarını ister istemez izlerdik. Her sözü kanun hükmündeydi. Kin, nefret, tehdit, zaman zaman da kendi meşrebi ve yeteneğince alay doluydu. Günümüz Başbakanı’nın konuşma tarzı ve bu konuşmaların içeriği bana gitgide 12 Eylül diktatörünün konuşma tarzını ve konuşmalarının içeriğini anımsatıyor. Tayyip Erdoğan, gerçekten de, WikiLeaks belgelerinin birinde söylendiği gibi, Tanrı tarafından Türkiye’yi yönetmek için yaratıldığına mı inanıyor? Bu konuda ben Tanrı’dan çok, Huntington’ın ünlü “Medeniyetler Çatışması”nın Türkiye’ye ilişkin bazı sayfalarındaki “kehanet”lerin parmağı olduğunu düşünmek eğilimindeyim. Amerikalı siyaset bilimcisi, Türkiye’nin “Kemalizm”in yönlendirdiği yanlış yörüngeden çıkarak yeniden ait olduğu yörüngeye (bir Ortadoğu İslam ülkesi olmaya) yönelmesi için, “gerekli siyasal ve dinsel meşruluğu kendisinde toplamış” bir liderin gerekliliğine işaret ediyor. İşaret edilen kişi günümüz Türkiye Başbakanı mıdır? Türkiye öngörülmüş ve planlanmış biçimde, İslamcı bir polis devleti olmaya doğru ilerliyor. Anayasa oylamasının hemen ardından Cihangir’deki taşlı sopalıdemir çubuklu “mahalle baskısı”; “baş örtme özgürlüğü”nün üniversitelerden sonra yine Başbakan’ın açık desteği ile ilkokullara sıçraması ve hiç kuşkusuz çok daha kolaylıkla orta dereceli okullarda da uygulanacak oluşu; “18. Milli Eğitim Şurası” diye adlandırılan sözüm ona ulusal eğitim kurultayında din eğitiminin okulöncesi dönemden başlayarak eğitimin tüm evrelerini kapsayacak biçimde yaygınlaştırılması yönünde alınan kararlar ve son olarak da “içki zabıtası”nın lokanta baskınları; Dolmabahçe’de tanık olduğumuz polis vahşetiyle ve ardından söylenen “Polisimi ezdirmem” sözüyle birlikte düşünüldüğünde, İslamcı bir polis devleti olmaya doğru son hızla ilerlemekte oluşun göstergeleri değilse nedir? Kavramların ve olguların tersyüz edilerek ezenin ezilen, ezilenin ezen olarak gösterilmesi ise, polis devletlerinde her zaman uygulanmış olan bir demagoji (çarpıtma ve saptırma) taktiğidir. Bugün ülkemizde İslamcı bir polis devletine doğru sürüklenmekteyken yaşanmakta olunan süreç tam olarak budur. İlk kez bir CHP Kurultayı’na davet edildim. CHP yönetimine teşekkür ediyor, ne yazık ki katılamayacak olduğum Kurultay’ın CHP ve ülkemiz için başarılı geçmesini diliyorum. Mücadelenin birbirimizle değil dinci bir polis devletini hedefleyenlerle olduğunu anlamayanlar için tarih iyi şeyler söylemeyecektir. A.B. ataolb@cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 Divan Başkanı Aziz Kocaoğlu CHP İl Başkanları, Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Toplantıda, 15. Olağanüstü Kurultay’da Parti Meclisi üyeliklerine seçimin “blok liste” yöntemiyle yapılması ve divan başkanlığına İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun önerilmesi yönünde karara varıldı. Toplantıda her il başkanından PM’de görmek istedikleri isimler de alındı. ‘Başarısız olursak giderim’ Toplantı öncesinde ve sonrasında bir konuşma yapan Kılıçdaroğlu’na bir il başkanı “Başarılı olmazsam giderim, diyorsunuz. Biz sizi her zaman genel başkan görmek istiyoruz” dedi. Edinilen bilgiye göre Kılıçdaroğlu, kendisine “Ben hayatım boyunca doğruları söylemeyi ilke edinmiş birisiyim. Başarılı olmazsam bu makamda kalmam. O sözüm bir sözdür. Sizi üzmesin” karşılığını verdi. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında kendilerine bazı eski milletvekilleri ve bakanların geldiğini ifade ederek “Teveccüh edip geliyorlar. Ama hiçbiri milletvekili olma beklentisiyle gelmesin. Sosyal demokraside ayrışmalar düşünce temelinde olabilir. Ancak ben milletvekili olamadım diyerek ayrışma olmaz, olmamalıdır” dediği öğrenildi. İl başkanlarının daha sık toplantı istemesi üzerine de Parti Kurultayı: Gönüldeki Aslanlar ORHAN BURSALI Yazı İşleri programında Ruşen Çakır “Parti Meclisi’nde görmek istediğin isimler var mı” diye sorunca, Kurultay yazısını bu konuya ayırmak ilginç olabilir diye düşündüm. Ruşen’e “hayır” dedim, “şunlar girsin diye isimler önermiyorum”... İnsanın gönlünde aslanlar yatmaz mı! Yokladım, içimde aslanlardan çok, fikirler, programlar, eylemler, gelecek düşleri.. yatıyor! İnsana (aslanlara) gelince.. bunları gerçekleştirecek ve ülkemizde gerçekten iktidar değişiminin yolunu açacak doğru insanlar... Benim aslan tarifim böyle! CHP 60 yıldır hiç (tek başına) iktidar olamadı. Bunun nedenleri, iyi bir araştırma konusudur. Ortalık, AKP yandaşlarının gazete köşelerinde yayımladıkları çakma neden ve çakma analizlerden geçilmiyor! Bunu bir kenara bırakırsak: İktidar olamamanın dayattığı bir olgu var: Çok çalışmak! Halkın tenine, cebine, ruhuna, geleceğine, çocuğuna, ülkenin temel duyarlıklarına ve çıkarlarına değen, çok düzgün, gerçekleştirilebilecek bir program... Bir vaatler dizisi... Bu programın ardında durabilecek bir anlayış, bir insan yapısı ve organizasyonu... Hepsi seçkin... Bir çalışanlar örgütü.. İlkesel birlikler, düşünceler üzerinde anlaşmalar ve davranışlar.. önemli olan budur. Kurumsal yapılarda “benimbizim adam” anlayışı, en felaket işleyiş mekanizmasıdır... Kulağa hoş gelmeyebilir, ama adını koymak gerekirse, bunu bir “çete mantığı/davranışı” olarak görürüm. Bu mantık, kurumsal demokrasinin yerleşmesini önler, ilkelerin yerine feodal ve kişisel ilişkileri geçirir. Amaç “mutlaka yönetici mevkide” kalmak ve örgütü/işi elde tutmaktır! Baykal / Sav dönemi parti meclislerini tarayın, bu tür partililerden bol miktarda görürsünüz. Bu “sağcı”, otoriter ve lider partilerinde görülen davranıştır, odunu gösterseler milletvekili seçerler! Erdoğan da gelecek seçimlerde “daha sadık” milletvekili adayları seçeceğinin işaretini vermişti! Ülkenin, toplumun, ekonominin ve hayatın bütününün sorunları çoktur, ayrışmıştır ve uzmanlıklar istemektedir. Parti Meclisi şüphesiz bu sorunlara çözümler üretebilecek yetenekteki, saygınlığına gölge düşmemiş, düşünce olarak da “mukavim” insanlardan oluşmalıdır. Tabii ki, toplumda temsili özelliklere sahip, toplumun bütününe mesaj verecek insanlar da parti yönetiminde yer almalı... Nihayet, Parti Meclisi bir ülke/toplum için vitrindir! Kitle partisi, toplumda ve partiye oy veren farklı eğilimleri de içinde barındırmalıdır. Tamam, partiye egemen düşünce, yönetimde ağırlığını korumalıdır, ama koruması gereken diğer bir ilke de temsiliyettir; tabanın duyarlıkları ve düşünceleri, Parti Meclisi’nde ve merkez yönetimde var olmalıdır. CHP’ye kolay gelsin... Tekin: Sokağın sesini dinlediler CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, il başkanlarının “blok liste” kararını, “İl başkanlarımız duyarlıdır. Sayın Kılıçdaroğlu iktidar yolunu açmıştır. Toplumda büyük bir umut uyandırmıştır. Toplantıda iki il başkanımız ‘buraya gelmeden önce kahve bakkal dolaştım, Kılıçdaroğlu için büyük bir umut var’ dedi. Sokağın sesini dinlediler. Sokak iç didişme değil, iktidar bekliyor” dedi. A&G anketine göre CHP yüzde 31 ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’nin Adil Gür’ün şirketi A&G’ye yaptırdığı ankete göre CHP’nin oy oranı yüzde 31 çıktı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Hurşit Güneş, araştırmacı Adil Gür’le bağlantı kurarak bir seçim anketi yaptırdı. Bu araştırmaya göre, “bugün seçim olsa” CHP yüzde 31, AKP yüzde 44, MHP yüzde 10 oranında görünüyor. Taha Akyol, dün Milliyet gazetesindeki köşesinde bu araştırmanın sonuçlarını duyururken Gür’ün araştırmasında, “Türkiye’de bir Alevi Başbakan olmasını nasıl karşılarsınız” sorusunun da yer aldığını ve buna “yüzde 68 olumlu, yüzde 18 olumsuz karşılarım” yanıtı verildiğini de aktarıyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle