23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 ARALIK 2010 CUMA 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara K K K K Y Y Y Y Y Y B B Y 11 7 12 9 17 18 16 12 16 18 18 15 12 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y Y Y PB PB PB PB B B B 11 12 10 20 23 20 14 16 13 15 10 11 10 HABERLERİN DEVAMI Oslo K 10 Belgrad K 1 Helsinki K 5 Sofya Y 4 Stockholm B 8 Roma Y 11 Londra B 5 Atina Y 17 AmsterdamK 7 Zürih K 1 Brüksel Y 3 Moskova K 2 Paris Y 3 Aşkabat B 17 Bonn K 2 Taşkent B 13 Münih K 0 Baku PB 15 Berlin K 2 Bişkek B 7 Budapeşte K 0 Tiflis B 16 Madrid Y 13 Kahire PB 23 Viyana K 1 Şam B 18 Ülkemizin geneli parçalı ve çok bulutlu, Marmara, Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Batı ve Orta Karadeniz, Doğu Anadolu’nun batısı ile Adıyaman, Gaziantep ve kilis çevreleri yağışlı geçecek. Marmara zamanla Kuzey Ege’nin iç kesimleri, İç Anadolu’nun kuzeybatısı ve Batı Karadeniz’in iç kesimlerinde karla karışık yağmur ve kar, yağış alan diğer yerlerde yağmur ve sağanak şeklinde olacak. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Aralık GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK bağıran CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum’u da gençlerin protesto etmesini “Bizi eleştirirken kurduğu tuzağa düştü” diye suçladı. Ana muhalefetin öğrenci protestolarını tezgâhladığını ima eden bir gafletin içine yuvarlandı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; İstanbul’da polisin gençlere uyguladığı orantısız saldırılara karşı çıkarken, Başbakanı tam aksi yönde, gençleri de, üniversite rektörünü de, muhalefeti de hedef alıp suçlayan sert, kışkırtıcı açıklamalar yapıyor. “Hocası” Kuzu’ya 100 yumurta atıldığını söyleyen Başbakan’a göre üniversite olayları, ileri demokrasiyi sindiremeyenlerin marifeti. Hükümette uyum nasıl ama? Şu ya da bu; ama üniversiteli gençleri protestolara sürükleyen nedenler araştırılıp neden yazılmıyor? Öğrenciler yalnız üniversitelerdeki kimi uygulamalardan mı şikâyetçi? Yoksa AKP iktidarında bu ülkenin ne hallere düştüğünü günbegün izleyerek kaygılarını mı sergiliyorlar? Profesörlük cüppesini dolaba asmış Burhan Kuzu. 30 yıllık profesörlük birikimini ulusun kucaklayacağı bir anayasa yerine, AKP anayasasının hazırlanmasında kullanan bir AKP milletvekili! AKP’yi tek partiye, RTE’yi tek adamlığa götüren son anayasa değişikliğini TV’lerde savunan bir siyaset adamı. Başına ve siyah ceketine sarımtırak bir renk veren yumurtaları yedikten sonra öğrencileri “beyinsiz bir grup” diye aşağılaması geçmişine uygun düşmüyor. Aynı gece bir iki TV’de konuştu. ATV’de olayı anlattı. CNN Türk’te de… Sinirli ve hiddetli. Yumurtaları sindirememiş. Öğrencilere yine yüklendi ama… …basında dün yer almayan pek çok suçlamasının yanı sıra TV’lerde açıkladığı yargı, mantığa sığmadığı gibi.. hayli gülünçtü! Siyasal olayların göbeğinde yaşayan, bilgi dağarcığı olgun ve dolgun Burhan Kuzu’ya göre… …öğrenci eylemlerini kim, hangi örgüt planlıyormuş; kırk yıl düşünseniz bulamazsınız: Üniversitelerdeki yumurtalı protesto olaylarını Ergenekon davası adı verilen davada yıllardır tutuklu olanlar tezgâhlıyor(muş)! Dört duvar arasındaki tutuklu generaller, bürokratlar, üniversite rektörleri, usta cerrahlar ve tabii benim gazeteci kardeşlerim! Anayasa Komisyonu Anayasa Profesörü böyle sinir küpü, anlamsız suçlamaların peşinde de, Başbakanı başka havalarda mı? O da üniversite olaylarını yatıştıracağı yerde kışkırtan açıklamalar yapmayı hükümet olmanın yegâne marifeti sayıyor. Her olayda kendi dışında günah keçisi arayıp bulan Başbakan hiç aynaya bakmaz mı? Neyse ki Kuzu gibi olayları Silivri’ye bağlamadı. Ama vazgeçemediği takıntısı CHP! Sel olup evleri, insanları götüren amansız yağmuru CHP’nin yağdırdığını ilan edeceği günü merakla bekliyorum. Geceleri uykudan birden CHP kâbusu ile uyanıp uyanmadığını da… Okullar olmasa milli eğitimi bal gibi yöneteceğini söyleyen Osmanlı devlet adamı gibi… RTE de; CHP olmasa tek başına, emrinde AKP’nin kapı kulları.. bir yanında kızı, eşi.. bir yanında damat, umurunda mı dünya! Türkiye’yi yönetecek! Başbakan’a göre ileri demokrasilerde yumurtalı protesto olmazzz! Oysa olur. Çevresindekiler eline Avrupa’dan örnekleri yazıp yetiştirmedikleri için, boş atıp dolu tutturmaya çalışıyor. Fransız Cumhurbaşkanı’na Dublin’de bir Fransız vatandaşının yumurta attığı için para cezası yediğini… İngiltere Başbakanı Cameron’a yumurta ile saldıran bir öğrenciye ceza bile verilmediğini.. hatta ABD’de yumurta atmanın net bir cezası olmadığını hukuk adamlarının açıkladığını nereden, nasıl bilsin? Yumurtalı protestolara konu olan bir şiir de yok ki, saldırgan üslubuna dayanak yapsın! Üstelik yumurtalı protestolar bir değil iki değil. Bakanları yumurtalı karşılandı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da… Geçen akşam CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın yönettiği programda üniversite olayları irdelenirken; şöyle duruşuyla saç tuvaleti, elinde kalem tutuşuyla hayli bilgiçlik taslayan iktidar yalakası bir gazeteci; “Ya Başbakan’a, tavuk yumurtası yanında nokta gibi görünen devekuşu yumurtası atılsa…” gibi bir olasılıktan söz etti. İktidara yalaka olanlar dert etmesinler. Devekuşu yumurtasını bulmak hem zor.. hem de pahalı! Ona da sıra gelebilir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün düzenlediği kahvaltılı basın toplantısında son günlerde öğrenci protestolarını eleştiren bir tutum takındı. Bahçeli, son gösterileri 68 öğrenci hareketlerine benzeterek korku ve endişe verici buluyor. MHP liderinin bu tür protestoların yasal zeminde yapılması gerektiği, hükümetin de bu öğrencilere anlayışlı davranması gerektiği şeklindeki çağrıları, AKP iktidarının üniversiteleri nasıl sindirdiğini en iyi bilecek konumdaki bir akademisyen açısından fazla iyi niyetlidir. MHP lideri Türkiye’nin 68 kuşağından isimlerce yönetildiğini ve onların geçmişten ders alarak hata yapmamaları gerektiğini söylüyor. Soralım bakalım öğrencilere, üniversite hocalarına. Soralım işçilere, kadınlara ve ayrımcılığa uğradığını, ezildiğini düşünen tüm kesimlere: 68 kuşağı tarafından yönetildiklerine dair en ufak bir his var mı içlerinde? Özgürlük ve eşitlik talepleri karşılanıyor mu? İnsanca bir yaşam sürebiliyorlar mı? Bir kadına çocuğunu düşürtecek kadar dayak attıran bu iktidarın temsilcileri, ‘geçmişin hatalarından ders ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER Bahçeli’nin 68 Kuşağı çıkaran bir 68 kuşağı’ olabilir mi? Bahçeli’nin ülke yönetiminde olduklarını söylediği 68 kuşağı yöneticileri, vali ve emniyet yetkililerine çağrısı ise sadece “olaylara geçmişteki birikimler ışığında yaklaşmaları ve önceden bilgi alarak gerekli tedbirleri geliştirmeleri”yle sınırlı kalmaktadır. Ailelerinin ve üniversitelerin hoşgörüsü, siyasi iktidarın da anlayışlı tavrıyla sorunların hallolacağına inanan Bahçeli için en büyük tehlike, öğrencilerin siyasi tavır almalarıdır. Bu çerçevede, Bahçeli’nin “Gençlerden siyasi iktidarların değişim aracı olarak yararlanmaya kalkmak doğru olmamıştır” sözlerinin de tartışılması gerektiği inancındayım. Bahçeli bu sözleriyle, eleştirilerinin odağına, öğrencileri döven, üniversiteleri sindiren AKP iktidarını değil, öğrencilerin itirazlarının ve üniversitenin sesinin toplum tarafından duyulur olmasını isteyen bir ana muhalefet partisini koyuyor. Halbuki gençler dünyanın her yanında değişimin, özgürlüklerin öncüsü olmuştur. Sovyet blokunun çöküşünde de, ABD’de bir siyahın başkan seçilişinde de gençlerin ‘iktidarı değiştirme’ arzusu belirleyici olmuştur. O yüzden bir siyasi partinin gençlerin değişim arzusuna sahip çıkma iddiasında olmasından daha doğal bir şey olamaz. Dün bize “İktidar olmak istiyorum” diyen MHP liderinin de başlıca hedefi gençlerin yanında yer almak olmalıdır. Türkiye’ye asıl büyük zarar apolitik bir gençlikten gelmiştir. “Anarşi çıkar” denerek siyasetle bağı kesilen gençliğin, askeri rejimin de teşvikiyle dine, cemaatlere yönel(til)mesinin sonuçları ve ülkeyi getirdiği nokta ortadadır. DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Ey Vatan Gözyaşların... İlkokul sıralarında “Ey vatan gözyaşların dinsin yetiştik çünkü biz” diye haykırırken, kendimi o “yetişen biz”ler arasında sanırdım; bilmezdim ki, bestesi ünlü Musa Süreyya Bey’in olan Mektebi Mülkiye’nin marşında “yetiştik” diyenlerden kasıt SBF’lilermiş. Siyasal Bilgiler Fakültesi, SBF olmadan 80 yıl önce, Abdülmecid zamanında imparatorluğun yönetici kadrosunu takviye etmek için kurulmuştu. Mülkiye ya da SBF, Cumhuriyet’in de temel dayanaklarından, kalelerinden biri oldu. 8 Aralık 2010 günü, SBF’deki olayları büyük sevinçle izlememin nedeni de bu kalenin henüz çökmemiş olduğunu görmekten kaynaklanıyordu. Yanlış anlaşılmasın! Görüşlerini ve faaliyetini hiçbir zaman onaylamadığım, ülkenin selameti için sandıkta yenilgiye uğratılmasını zorunlu gördüğüm Burhan Kuzu’ya yumurta atılması eylemini de, Süheyl Batum’un konuşturulmamasını da onaylamıyorum. Olayın şahısta hata olduğunu söyleyecek değilim, SBF gibi, bütün fikirlerin özgürce ifade edilmesi gereken bir forumda, herkesin özgürce konuşması gerekir diyorum. Küçük bir azınlığın, büyük bir çoğunluğun dinlemeye hazırlandığı konuşmayı engellemesini “faşizm” olarak nitelemenin çok yanlış olmadığını düşünüyorum. Bütün bunlara karşın, çok sevinçliyim, çok!.. Çünkü görüyorum ki, Cumhuriyet’in kalelerinden biri hâlâ çökmemiş. Hem de ne zaman?... Polisin, kendi gençlerine, İsrailli askerlerin Mavi Marmara’ya saldırdığından daha vahşice saldırdığı, rektörler ile Başbakan’ın bu manzara karşısında kıllarını bile kıpırdatmadıkları bir ortamda... Hamile kadınların, rejimini polisinin tekmeleriyle çocuk düşürmeleri karşısında kimi angutların “O hamile kız orada ne arıyormuş!” dedikleri kâbus sürecinde.... “İleri demokrasi!”nin simgesi yürütmenin, Silivri ve polis zulmüne demeçleri ve eylemleriyle arka çıktığı bir dönemde... Mülkiyeli gençler, eylemleri yanlışları da içerse amaçlarını haykırıyorlardı: Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik şimdi biz! Biliyorum, faşizmi yerleştirmek isteyen iktidar, çarşamba günkü eylemin yanlışlarını, amacına ulaşacak bir alet olarak kullanacak. Biliyorum, tarihin yalakalık rekorlarını birbiri üzerine kırmakta olan takkeli liboşlar, bu oyunun aleti olarak, kamuoyunu uyutmak için ellerinden geleni yapacaklar. Ama yine de memnunum, çünkü bütün bunlar, Mülkiye’nin üstüne ölü toprağı serpilmiş olmasından çok daha az vahimdir. Yetmiş küsur YÖK profesörü Başbakanlarının karşısında el pençe divan durup dövülen kendi öğrencilerini, kendi evlatlarını ifadesiz gözlerle seyrederken, gençlerin seslerini yükseltmeleri önemlidir. Unutmayalım! Demokrasilerde, kötü ifade edilmiş, yanlış tepki bile tepkisizlikten daha az kötüdür. Şimdi ne olacak, diye soracak olursanız, yanıtını Başbakan vermiş. Tayyip Bey yumurta atan öğrencilerle ilgili olarak şunu söylemiş: Polis de gerekeni yapar. Yani ne yapacak polis? Daha önce ne yaptıysa onu yapacak; acımasızca tekmeleyecek, gebe kadınları çocuğunu düşürtene kadar dövecek. Peki, sonra bunun sorumlusu kim olacak? Kim olacak, “polis de gerekeni yapar” diyerek teşvik eden kimse, o. Burhan Kuzu da SBF Rektörü’nün istifasını istemiş. Hoca’ya buradan seslenelim: Aman üstadım, istifaya ne gerek var? İktidar sizin artık YÖK de sizin, ferman da sizin, atıverirsiniz gider. Evet efeler, gün meydan günüdür. Vuruver de copun birini, veriver de biber gazının dibini, dönüver de meydan senindir aman! WikiLeaks’ten ‘Açılım’ Tutanağı Bekliyor AKP’nin zor durumda kaldığı kritik anlarda MHP’nin attığı adımlar ve izlediği politikaların iktidarın daha da güçlenmesini sağladığı şeklinde yaygın bir algı var toplumun bir bölümünde. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilişinde MHP’nin tavrı belirleyici olmuştu. Türban konusundaki tutumları da, AKP’nin gözünü karartmaya yetmişti. Öğrenci protestoları konusunda CHP’yi hedef alan son tavır da Başbakan ile büyük paralellik arz etmektedir. Neyse ki dünkü basın toplantısında WikiLeaks belgelerini iktidara karşı kullanmayacağı yönünde daha önceki açıklamalarını düzeltme yoluna gitti Bahçeli. MHP, belgeler arasında yer alan TürkAmerikan resmi görüşmelerinin tutanaklarını yakından incelemeye almış durumda. Füze savunma sistemi konusunda bu köşede de dile getirilen, ABD’ye bir yıl önce verilen sözleri TBMM Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmeleri sırasında güçlü biçimde gündeme getirecekler. Asıl bekledikleri belgeler ise Kürt açılımı ve PKK konularında ABD ile yapılan görüşmelerin tutanakları. Eğer açıklarsa seçimler öncesinde MHP’ye en büyük destek hiç beklemediği WikiLeaks’ten gelebilir. ucakirozer@cumhuriyet.com.tr ‘Silivri, Başbakan Erdoğan’a siyasal mezar olacak’ diyen Doğu Perinçek: Erdoğan kurtulamayacak HATİCE TUNCER Birinci Ergenekon davasında İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğu iddia edilen bir kişi ile kimliği belirsiz bir kişinin ses kaydını dinletti. Görüşmede Başbakan Erdoğan’ın eski danışmanlarından Cüneyd Zapsu’nun adının da geçtiği ticari bir işin konuşulduğunu öne süren Perinçek, “Başbakan iş çevirir mi? Bir şirket, bir gayrimenkulün satışı konusunda karar ve talimat veriyor. ‘Üçe kapatın’ diyor. Yasadışı ve karanlık bir iş yürütülmektedir. Bu konuşma Tayyip Erdoğan’ın suç belgelerinden biridir” şeklinde iddialarda bulundu. Mahkeme heyeti, tahliye istemleri reddederken duruşma 24 Ocak’a ertelendi. Silivri Cezaevi bitişiğindeki duruşma salonunda görülen davanın duruşmasında talepler alındı. Danıştay’a silahlı baskın ve Cumhuriyet gazetesine 3 kez bombalı saldırı dosyası sanığı Alparslan Arslan söz alarak “Tahliyemi talep ediyorum” dedi. Perinçek ise sözlerine başlamadan önce Başbakan Erdoğan olduğunu iddia ettiği bir kişi ile kimliği belirsiz bir şahıs arasında geçen konuşmanın bir dakikalık ses kaydını dinletti. Konuşmada, Başbakan Erdoğan olduğu iddia edilen şahsın “Fatih Bey seni ‘CUMHURİYET YIKICILARI İKTİDARDA’ Başbakan Erdoğan’ın, 1 milyar doları olduğunu söyleyenlere “alçak” dediğini anımsatan Perinçek, “Esas alçaklık bunların yargı önüne getirilmemesi için dokunulmazlık zırhının arkasına saklanma eylemidir. Tayyip Erdoğan suçlarını örtbas ediyor, karartıyor. Tek suçumuz Türkiye’de kurulmuş olan mafyagladyotarikat iktidarına karşı mücadele etmemizdir. Cumhuriyet yıkıcıları iktidara gelmiştir” diye konuştu. Mahkemede dinlettiği ses kaydının bütün basın organlarında bulunduğunu belirten Perinçek, Başbakan Erdoğan’ın “1 milyar serveti olduğunu söyleyenler şimdi Silivri’de” diyerek basını tehdit ettiğini söyledi. aradı mı” diye sorarken bilinmeyen şahsın, “Aradı abi, Zapsu da aradı” dediği duyuldu. Başbakan Erdoğan olduğu iddia edilen kişi, “En son üç vermişler” derken bilinmeyen şahsın, “Kapatalım mı” diye sorduğu Erdoğan olduğu iddia edilen şahıs da “Bence kapatalım yani” dedi. vahim bir durum. Hele o pazarlamacı ‘Ben Silivri’de özel mahkemeler kurdum’ diye açıklamalar yapıyorsa daha vahim. Bu gizli işten Tayyip Erdoğan’ın payına ne düşmüştür. Abdüllatif Şener de söylüyor. Dokunulmazlık zırhının arkasına saklanma, çık oradan.” Perinçek, yargının bu iddiaları incelemesi gerektiğinin altını çizdi. Silivri’de özel mahkemeler kurulduğunu ifade eden Perinçek, “Özel mahkemeler kurmak Tayyip Erdoğan’ı o çamurun içinden kurtaramayacak. Silivri Tayyip Erdoğan’a siyasal mezar olacak” dedi. Mahkeme tarafından çeşitli ku rumlara, yazılara verilen cevabi yazılar dosyaya konuldu. MİT tarafından mahkemeye gönderilen yazıda, 2007 yılında “Arslan’ın Danıştay saldırısını Bulgaristan’da bulunan bir Albay’ın ziyaretinden sonra gerçekleştirdiği” şeklinde duyum alındığı ve Başbakanlık ile İçişleri Bakanlığı’na bildirildiği kaydedildi. Ergenekon şeması Duruşmada söz alan Veli Küçük, 7 Aralık Salı günkü duruşmada tanık olarak dinlenen Süleyman Esen’in eniştesi Astsubay Tugay Gönen’in asker olduğu için davaya sokulmak istendiğini söyledi. Tuncay Güney’in iddialarına dayanarak MİT tarafından hazırlanan şemanın mahkeme trafından gizli tutulduğunu belirten Küçük “Şimdi bu listeyi okuyorum. Ve isimleri geçen şahısların buraya çağrılarak dinlenilmesini talep ediyorum” dedi. Küçük, daha sonra aralarında emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, Eşref Bitlis, eski başbakanlardan Tansu Çiller, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Mehmet Ağar, Sedat Bucak, Sedat Peker, Sami Hoştan’ın da bulunduğu bazı kişilerin isimlerini okudu. Sanık avukatlarından Vural Ergül, mahkemeye Tuncay Güney’in Kanada Toronto’daki adres ve telefon numaralarını sundu. ‘Payına ne düştü’ Perinçek ses kaydını dinlettikten sonra şunları söyledi: “Bu dinlettiğim ses kaydı, bir pazarlamacının telefon konuşması olsaydı zaten mahkemeyi meşgul etmezdik. Ama o pazarlamacının ABD’nin Türkiye’nin başbakanlık koltuğuna oturtması asirmen@cumhuriyet.com.tr Kaplan, KCK davasında Kürtçe savunmaya izin verilmemesini protesto etti Kürtçe konuştu, Meclis TV sesi kıstı AYŞE SAYIN Bahçeli BDP’lilerle tokalaştı Siyasetçileri buluşturan TÜSİAD resepsiyonunda Bahçeli ve BDP’li milletvekilleri bir süre sohbet etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP lideri Devlet Bahçeli, TÜSİAD resepsiyonunda, Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu BDP’li siyasetçilerle el sıkıştı. TÜSİAD, bugün düzenlenecek yılın son Yüksek İstişare Toplantısı öncesi, geleneksel resepsiyonunu Ankara’da verdi. Resepsiyona CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Bahçeli, BDP Genel Başkanı Demirtaş ve DSP Genel Başkanı Masum Türker’in de aralarında bulunduğu çok sayıda siyasetçi katıldı. TBMM dışındaki bir etkinlikte ilk kez BDP’lilerle bir araya gelen Bahçeli, Demirtaş ve BDP’li milletvekilleriyle tek tek el sıkışarak bir süre sohbet etti. Bahçeli, yumurtalı protestoya uğrayan AKP’li Burhan Kuzu’ya da geçmiş olsun dileklerini iletti. CHP lideri Kılıçdaroğlu da resepsiyonda AKP’li vekiller ve TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ile ekonomi ve siyaset üzerine sohbetlerde bulundu. Boyner, hem anayasa değişikliği hem de ekonomi programları konusunda tüm siyasi partilerle çalışma toplantıları yapmak istediklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, bunun üzerine CHP olarak kendilerine düşeni yapacaklarını dile getirdi. Kılıçdaroğlu, sivil toplum kuruluşlarının sesinin daha fazla çıkması gerektiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, “AKP ekonomiyi sıcak paraya teslim etti, biz sanayiciye teslim edeceğiz” diye konuştu. Kaplan’ın Kürtçe konuşması “Türkçe olmayan dil’ olarak tutanaklara geçti. (AA) ANKARA BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Diyarbakır’daki KCK davasında Kürtçe savunma yapılmasına izin verilmemesini Meclis’te Kürtçe konuşarak protesto etti. Kaplan, Kürtçe olarak 3 kez “Hun daravkerin, ev daravkerin (siz yalancısınız, onlar yalancı)” diye bağırdı. Meclis TV, Kaplan’ın cümleyi tekrarladığı bölümlerinde sesi kısarken Kürtçe konuşma tutanaklara “Türkçe olmayan dil” olarak geçti. TBMM Genel Kurulu’nda dün HSYK tasarısının görüşmelerinde söz alan Kaplan, KCK davasında 1600 kişinin yargılanmasına tepki gösterdi. Kaplan, daha sonra yüksek sesle Kürtçe olarak 3 kez, “Hun daravkerin (siz yalancısınız)”, “ev daravkerin (onlar ya lancı)” diye bağırdı. Bundan sonra Kaplan konuşmasını Türkçe olarak sürdürdü. Ancak Kaplan’ın Kürtçe sözlerini tekrarladığı bölümlerde Meclis TV Kaplan’ın sesini kıstı. Bu sözlerinin tutanaklara “bilinmeyen dil” olarak geçeceğini savunan Kaplan, “Burada El Beşir geldi, Uluslar arası Ceza Mahkemesi’nin ‘katil’ diye tutuklama kararı verdiği kendi dilinde konuştu, yazdınız ama 20 milyonun üstünde Kürt yurttaşı çıkıyor, burada ‘bilinmeyen dil’ yazıyorsunuz. Sayın Adalet Bakanı, hangi adalet? ” dedi. 10 Aralık’ın Ahmet Kaya’nın 10. ölüm yıldönümü olduğunu kaydeden Kaplan, sözlerini Kaya’nın söylediği “Şafak Türküsü”nden bir bölüm okuyarak tamamladı. Meclis Televizyonu hatanın kendilerinden kaynaklanmadığını ileri sürdü. Davetlileri TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ve TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç karşıladı. (AA) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle