23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 KASIM 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Ağustos ayı itibarıyla sayısı 3 milyona yaklaşan işsizlerin yüzde 30’u bir yılı aşkın bir süredir iş arıyor 1 milyon işsiz bir yıldır aç TÜİK verilerine göre, ağustos ayı itibarıyla 2 milyon 971 bine ulaşan işsizlerin yüzde 29’una tekabül eden 869 bin kişisinin bir yılı aşkın süredir iş aradığı belirlendi. Ekonomi Servisi Dünyayı sarsan ekonomik krizle birlikte tırmanışa geçen ve artık Türkiye için yapısal bir sorun oluşturan işsizliğin her geçen gün biraz daha can yaktığı ortaya çıktı. ANKA’nın Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yararlanarak yaptığı belirlemelere göre, ağustos ayında bir önceki aya göre yüzde 6.8 artarak 2 milyon 971 bine yükselen işsizlerin 860 bininin (yüzde 29) bir yıldan fazla süredir iş aradığı belirlendi. Bir yıldan uzun süredir iş arayan 860 bin kişinin 541 bininin bir yıldan daha fazla, iki yıldan az; 202 bin kişisinin iki yıldan fazla, üç yıldan az ve 117 bin kişisinin ise üç yıldan fazla süredir iş aradığı belirlendi. Biriki yıl arasında iş arayanların sayısı ağustos döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8.6, ikiüç yıl iş arayanların sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0.5 ve üç yıldan fazla süredir iş arayanların sayısı yüzde 20 azaldı. İş arayan yaklaşık 2 milyon 971 bin kişinin 1 milyon 104 bininin (yüzde 37.2) 12 aydır iş aradığı saptanırken, 621 bininin 35 aydır, 261 bininin 68 aydır ve 125 bininin 9141 aydır iş aradığı belirlerdi. Öte yandan aynı dönemde iş aramaktan umudunu kesenlerin sayısının da 2 milyona yaklaştığı belirlendi. TÜİK, aralarında iş bulma umudu olmayanların da yer aldığı işsizlik oranına iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar ile mevsimlik çalıştığı için işsiz durumda bulunanları dahil etmeksizin işsizlik oranını belirliyor. Bu hesapla TÜİK, aralarında iş bulma umudu olmayanların da yer aldığı işsizlik oranına iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar ile mevsimlik çalıştığı için işsiz durumda bulunanlar da eklenince, gerçek işsiz sayısının 4 milyon 716 bini bulduğu belirlendi. Diktatörlük Belgesi Şaka gibi, aradan bir yıl geçmiş; Ankara’nın bugünkü ile kıyaslanamayacak, karlı, buzlu, ayaz kış günlerinde kentin göbeğinde gerçekleştirilen büyük Tekel işçileri direnişinin başlangıcının birinci yıldönümündeyiz. Etkinliği, pasifliği, barışçıllığı, en çok da insanın direnme, dayanma gücüyle işçi sınıfının büyük sınavı, tek örnek, Tekel işçilerinin sokakta oturarak gerçekleştirdikleri 78 günlük direniş, haklılıklarının kanıtı bir mahkeme kararı ile askıya alınmıştı. Erdoğan hükümetinin dünyada örneği, hukukta yeri olmayan, şifre gibi anlaşılmaz “4C uygulaması”nın anayasaya, işçinin çalışma hakkına aykırılık iddiası mahkemece ciddiye alınmış, konu Anayasa Mahkemesi’ne kadar uzanmıştı. Gelin görün ki konu çok acil çözüm beklerken, Anayasa Mahkemesi’nden karar çıkmıyor, Erdoğan hükümeti de soruna çözüm getirecek, yasalara uygun yeni bir uygulama için adım atmıyordu.. Durumları, gelecekleri askıda, beklentide yaşadıkları kentlere dönen işçiler, gözden gönülden ırak kamuoyunun ilgi alanı dışına düştüklerinde, durağan gelişmeler gözden uzak yaşanır oldu... Dünün güncel haberleri içinde, Anayasa Mahkemesi’nin referandum sonrası değişen yapılanmasında, karar almaya ilişkin ortaya çıkan belirsizlikle bağlantılı yasal düzenleme gerçekleşene kadar dava dosyalarını bekletme için centilmenlik kararı aldığını öğrendik. İşçilerin nefeslerini tutmuş bekledikleri “4C” dahil birçok önemli karar, yeni yapılanmada karar almaya ilişkin yasal düzenleme olmadan karara bağlanmayacakmış. Anayasa Mahkemesi kararlarının tartışılabilirliği üzerine haklı bir gerekçe, önlem olabilir. Ya kararı beklenen davalar üzerinden, hele de “4C”yi bekleyen sadece Tekel değil, özelleştirmeler kapsamındaki on binlerce işçi için öyle mi? Şimdi size şifreli gibi gelen Erdoğan hükümetlerinin Anayasa Mahkemesi’ne gitmiş dosya içindeki son “4C” kararnamesinin yürürlük süresinin zaten bu yıl sonu olduğunu söylersem ne diyeceksiniz? Tekel işçilerinin kamuoyunun büyük desteğini aldıkları günlerde Başbakan Erdoğan’ın kameralar karşısında “sürekli, sözleşmeli iş” sözüne ne bakıyorsunuz? 4C uygulaması, geçici çalıştırmaya ilişkin sözleşmeler bir yıllık Bakanlar Kurulu kararları olarak düzenleniyorlar. Yıl sonunda yürürlük süreleri tamamlanıyor. Tekel işçilerinin direnişine yol açan kararname de, bu yılın sonunda yürürlük süresini tamamlamış olacak. Başbakan’ın sürekli iş vaadinin anlamına gelince; Keyfe keder, vicdanına kalmış bir durum. İsterse bir yıl sonrası için, koşulları aynı, ya da daha geride yeni bir kararname ile iş sağlar, istediği kadar işçiyi kapsayacak biçimde sağlar. İstemezse topu birden sokakta kalırlar. Daha önceki 4C statüsünde çalıştırmalar için de bu hep böyle olmuş. Özelleştirilen işyerlerinin ortada kalan işçileri 4C statüsünde işe alınmışlarsa, her yıl sonunu yürekleri ağızlarında beklemişler. Kimileri için yeniden yeni sözleşme ile iş kapıları açılmış, kimileri için açılmamış. Kimi yıllar 910 aylık farklı süreler çalışmışlar. Arada 12 ay işsiz kalmışlar. Ücretleri bile inip çıkarak değişmiş. Zaten Tekel işçilerinin büyük direnişine yol açan da, toplusözleşmeli kazanılmış ücret, çalışma haklarının tümünü kaybetmeleri ile sınırlı değildi. En çok bu belirsiz, sadaka düzeni çalıştırmaya, sonradan sokakta kalmaya, geleceklerinin bir kararname, Başbakan’ın keyfi ve iradesinde olmasına isyan etmişlerdi.. Eylem 10 aylık çalıştırma süresinin 11 aya çıkmasını ancak sağlamıştı. Gerisi palavra... Şimdi daha da garabet bir durum var; yargının yürütmeyi durdurma kararı bağlantılı Tekel işçilerinin eski statülerinin geçici devamı gündeme geldikten sonra aylar geçince, pek çok hukuksal boşluk birden ortaya çıkmış oldu; zaten yıl sonunda süresi sona erecek kararname üzerinden sonradan verilecek kararın hukuksal değeri, anlamı ne olacak? Hükümet yeni yıla dönük olarak yeni koşullarda yeni bir 4C statüsü kararnamesi çıkarırsa işler daha bir sarpa saracak; mahkemenin eskisi üzerinden açılmış davada vereceği karar, yeni kararname olsa da olmasa da işçilerin gelecek iş güvencelerinde nasıl bir belirleyici rol oynayacak? En önemlisi on binlerce işçinin durumları, çalışma hakları ne olacak? Artık Anayasa Mahkemesi yapılanması, referandum sonrası kadrolaşması iktidarın belirleyiciliğinde, ağırlığında.. Ne ölçekte evrensel çalışma ilkeleri, ILO sözleşmeleri, anayasal hukuk düzeni duyarlılığı geçerli kalacak? Aslında var olan hukuk karmaşasında kararlar ne olursa olsun, bir iktidarın kararname ile yürürlükteki işçi çalıştırma yasal düzenlemeleri dışında işçi çalıştırması, iktidarın çalışma hakkına yönelik sivil diktatoryal müdahalesi anlamında bir durum. Özel sektörün keyfi, yasalar dışında, kayıt dışı işçi çalıştırmasından çok farklı bir tabloyu yansıtmıyor... Türkİş’in susturulması, medyanın baskı altında sansürü, Tekel işçilerinin sil baştan direnişlerinin haklılığını ortadan kaldırmıyor... soner@cumhuriyet.com.tr 10 aylık bütçe açığı 23 milyar TL Ekonomi Servisi Merkezi Yönetim Bütçesi, yılın ilk 10 aylık döneminde 23 milyar 125 milyon lira açık verdi. Maliye Bakanlığı 2010 Ekim ayı ve ocakekim dönemi bütçe uygulama sonuçlarını açıkladı. Buna göre;  Ekim ayında bütçe harcamaları 21 milyar 203 milyon, gelirleri 19 milyar 368 milyon lira oldu. Bütçe açığı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 24.2’lik daralma ile 1 milyar 835 milyon lira oldu.  Ekimde vergi gelirleri 2009’a göre yüzde 20.2 artarak 16 milyar 622 milyon liraya yükseldi. Faiz dışı fazla ise yüzde 84.8 düşüşle 351 milyon lira oldu.  İlk 10 ayda harcamalar yüzde yüzde 5.2 artışla 230 milyar 30 milyon lirayı buldu. Bunun 41 milyar 470 milyon liralık bölümünü faiz giderleri oluşturuyor. 10 ayda bütçedeki 286 milyar 981 milyon liralık ödeneğin yüzde 80.2’si kullanıldı.  Bu dönemde SGK’ye 47 milyar 79 milyon lira aktarıldı. Sağlık giderleri yüzde 26 daraldı. Faiz giderlerindeki azalma yüzde 17.5’i buldu.  10 aylık bütçe gelirleri yüzde 18 artışla 206 milyar 906 milyon lira olarak gerçekleşti. Bunun 170 milyar 411 milyon lirası geçen yıla göre yüzde 22.5 oranında artan vergilerden geldi. Bunun yaklaşık üçte birinden fazlası ithalde alınan KDV’den, üçte biri de ÖTV’den geldi. Philipp Haas Yeni teknolojileri kullanarak ürün geliştirmede yeni atılımlar hedefleyen Deva Holding, başarılı ve yoğun ARGE çalışmaları neticesinde 2011 yılında başta kronik hastalıklar olmak üzere Türk ilaç sektöründe yeni ürünleri ile yer almayı hedefliyor. Avrupa’da fabrika arıyor İlk dokuz ayda satışlarını yüzde 6 arttıran Deva, jenerikte atağa geçti Ekonomi Servisi Deva Holding, ana hissedarı olduğu EastPharma şirketi olarak Türkiye ve Avrupa’da şirket satın alma çalışmalarını hızlandırdı. Özellikle Avrupa’da satın almayla genişleyen ihracat odaklı bir grup olmak istediklerini belirten Deva Holding Üst Yöneticisi (CEO) Philipp Haas düzenlenen basın toplantısında çokuluslu şirketler ile ihracat ve ortak üretim için de her türlü işbirliğine sıcak baktıklarını anlattı. Gelecek yıl ilaç sektöründe yatırımların ve satın almaların yoğun olarak yaşanacağı bir döneme girileceğini kaydeden Haas, Deva olarak hisse satışlarına kapalı olduklarını söyledi. mi, solunum, egzama ve ağrı kesicilerler kapsamında çok özel jenerik ilaçlar geliştirdik. Gelecek yıl ise başta ilaç olmak üzere yaklaşık 50 milyon TL’lik yatırım bütçesi ayırdık. Türkiye ilaç pazarı 2010 yılının ilk dokuz aylık döneminde 2009 yılının aynı dönemine göre kutu bazında yüzde 3 büyüdü, TL bazında ise az da olsa değer kaybetti. Bu yıl yine kutu bazında yüzde 5 büyüme öngörüyoruz.” 2010 yılının ilk 9 ayında 294 milyon TL net satış geliri açıklayan Deva’nın net aktif büyüklüğü yüzde 9 oranında artarak 574 milyon TL seviyesine çıktı. Şirketin dönem kârı ise 11.4 milyon TL olarak gerçekleşti. 50 milyon TL’lik yatırım yolda Haas, gerçekleştirilen yatırım ve hedeflerle ilgili olarak şöyle konuştu: “60 milyon Avro yatırımla Çerkezköy’de kuracağımız onkoloji ilaç üretim merkezinin tamamlanmasına kısa bir süre kaldı. Ayrıca bu yıl merkezi sinir siste Pakistan’a ilaç yardımı Haas, ayrıca geçen ay Pakistan sel felaketnde zarar grenlerin yaralarının sarılması için de bin 581 koliden oluşan toplam 2.4 milyon TL değerinde ilaç yardım paketini türk kızılayı’na teslim ettiklerine de vurgu yaptı. ‘ZENGİNLER DAHA ÇOK VERGİ VERMELİ’ Dünyanın en zengin üç numaralı adamı Amerikalı yatırımcı Warren Buffett, zenginlerden alınan verginin arttırılması gerektiğini söyledi. ABC televizyonuna konuşan Buffett, “Düşük, orta ve ortanın üstü gelir grubundakilerin ödedikleri vergilerde daha büyük kesintilere gidilmeli. Yüksek gelir grubuna mensup olanların daha fazla vergi ödemesi gerekiyor. Şimdikinden yüksek vergileri ödemede zorluk çekmeyecek durumdayız” diye konuştu. George W. Bush zamanında getirilen vergi indirimlerinin aralıkta sonlandırılması gerektiğini ifade eden Buffett, “Zenginler her zaman daha fazla verin, böylece daha fazla harcarız ve sonrasında sizin kalkınmanıza yardımcı oluruz der. Ancak bu sistemin geçen on yılda işe yaramadığını gördük. Umarım ABD halkı bunun farkına varır” dedi. Buffett’ın 47 milyar dolarlık serveti bulunuyor. BORSAYA ‘UYUM’ GELDİ İMKB’nin bayram sonrası ilk seansı, Uyum Gıda Yönetim Kurulu Başkanı İskender Keleş (solda) ile İMKB Başkanı Hüseyin Erkan’ın borsa çanını çalması ile açıldı. Erkan, bu yılın 19’uncu şirketini halka arz ettiklerini belirterek, “Uyum Gıda, halka arzını başarıyla tamamladı. 1298 yatırımcı, Uyum’a 52.5 milyon TL kaynak sağladı” dedi. 1998’de başladıkları yolculuğun önemli bir aşamaya geldiğini vurgulayan Keleş de, halka arzdan sağladıkları kaynağın tamamını 2011’de 40 yeni mağaza açmak için kullanacaklarını, böylece 2009’da 172 milyon TL ciro elde eden, 2010’u 200 milyon TL ciro ile kapatacak olan Uyum Gıda’yı önümüzdeki yıl 400 milyon TL ciroya ulaştırarak yüzde 100 büyüteceklerini açıkladı. pamukm superonline.com MALİYECİ GÖZÜYLE / MUSTAFA PAMUKOĞLU Yasalaşması beklenen vergi barışıyla ilgili vergi adaleti yönünden çok şey söylenmektedir. Oysa bu afları ortaya çıkaran sebepler vergi kanunlarımızdaki çelişkilerden ve kayıt dışı ekonomimizden kaynaklanmaktadır. 1 Vergi borcunu ödeyemeyenlere sağlanan kolaylık ve faizlerin silinmesi Vergi borçlularını, ödemeyenler ve ödeyemeyenler olarak ikiye ayırmak gerekmektedir. Kayıt Dışı Ekonominiz Büyükse Vergi Barışları Her Zaman Olacaktır nedeniyle yerel mahkemede dava kaybedilmişse Danıştay’da temyiz sonuçlanıncaya kadar vergi borçlarınızı faizi ile ödemek zorundasınız. Maliye temyizi beklememektedir. Beklemediği gibi sizi sıkıştıracak, çalışmaz hale getirecek ne kadar yol varsa onu uygulamakta, bu tarhiyatın muhatapları henüz haksız olup olmadıkları belli olmadan vergi cenderesine girmektedirler. Doğan Grubu’na uygulanan cezalı işlem buna en güzel örnektir. Haksız ve çok tartışmalı bir vergilendirme anlayışı ile salındığını düşündüğümüz vergi ve ceza için bu af bir avantaj sağlıyorsa aslında başta yapılan haksızlığın giderilmesini temin etmektedir. Bu nedenle burada Doğan Grubu’nun teknik anlamda korunması, kollanması söz konusu değildir. Üstelik Doğan Grubu bundan yararlanırsa haksız tarh edildiğine inandığımız vergileri yine de ödeyecektir. Vergi borcunun ödenememesindeki en önemli belirleyici unsurlarından biri gecikme faiz ve zammı oranlarının yüksekliğidir. Bu oranlar yıllık 12.11.200301.03.2005 arasında yüzde 48, 02.03.200520.04.2006 arasında yüzde 36, 21.04.200618.11.2009 arasında yüzde 30, 19.11.200918.10.2010 arası yüzde 23.4, 18.10.2010 tarihinden itibaren yüzde 16.8 olarak uygulanmaktadır. Oysa bu tarihlerde enflasyon oranı yüzde 89 civarındadır. Bankaların kredilere uyguladığı faiz oranları ise devletin uyguladığı oranların çok altında kalmıştır. Dolayısıyla devlet alacaklarına en yüksek faiz oranı uygulayan bir durumda iken vergi borçlarının ödenememesi normal bir sonuçtur. borcunu ödemekten önce gelmiş ve bu nedenle de borçlar biriktikçe birikmiştir. Bu kesim zaten icrayı, hacizleri, ayıplanmayı, işinin bu nedenle sekteye uğramasını umursamayanlardır. İstikrarlı iş yapan ve yapmak isteyenler de değillerdir. Bu borçlular asalak olanlardır. Bunlar vergi affı taksitlerini de ödemezler. Bu anlamda kendilerine de sağlanmış kolaylık aslında ihmal edilebilir bir öneme sahiptir. 2 Matrah arttırımı ile incelemeden kurtulmak Vergi yükleri dikkate alındığında işletmelerin beyan etmedikleri bir vergi kaçağı söz konusudur. Eğer ödemedikleri vergi işletme sermayesine dönüşmüşse yani kişisel tasarrufa yönelmemişse, yeni bir vergi kaynağı olmuşlarsa masum bir tarafı vardır. Ancak bu, iktisadilik anlamında ifade edilebilir bir masumiyettir. Yoksa vergi kanunlarımız böyle bir masumiyeti kabul etmemektedir. Diğer yandan vergilendirmeye Vergi borçlarını ödeyemeyenler Bu kesim yıllarca vergi yükü altında ne yapacağını şaşırmış, beyanını yapmış ama beyan ettiklerini ödeyememiş ve sonrasında da yüksek gecikme faizi ile katlandıkça katlanmış borçları olan kesimdir. Bu af veya kolaylık vergi adaletinin bu yönüyle ayarlamasından ibarettir. Örneğin şarap sektörünü haksız ÖTV yükü nedeniyle 1 birim maliyet 1 birim ÖTV yükü karşısında beyan dürüstlüğüne rağmen vergi borçları kıskaca almıştır. Bir de bunun yanında maliyenin haciz baskısı ile iş yapamaz duruma gelmişlerdir. Haksız veya tartışmalı yorumlara dayanarak yapılan vergi tarhiyatları Ekonomik krizler nedeniyle cirosunu, kârlılığını kaybetmiş, nakit akış dengesi bozulmuş işletmeler için de çek ödemek, tedarikçisine ödeme yaparak işini devam ettirmek kamu C MY B C MY B Vergi borçlarını mazeretsiz ödemeyenler ilişkin işlemlerde teknik bir sürü ayrıntı vardır. Bunu ancak uzmanlar çözebilir ve bu konuda maliye denetim elemanları ile çoğu zaman farklılıklar yaşanır ve bu da haksız olduğu iddia edilen vergi ve cezalandırmaya sebep olur. Öbür taraftan işle ilgisi olduğunu iddia eden mükellefle vergi inceleme elemanları arasında vergiden düşülen masraflar konusunda çok fazla tartışma çıkar. Vergi mükellefi bu giderleri vergiden düşer, maliye bunu kabul etmez. İşte bu nedenlerle ve vergi inceleme elemanlarının iş yükü ve sayısı dikkate alındığında inceleme sonucunda elde edilecek vergi geliri ile incelenmeme karşılığı matrah arttırımından sağlanacak vergi geliri faydamaliyet analizi ile karşılaştırıldığında “seni incelemiyorum” demek bazen daha iyi sonuçlar vermektedir. Vergi aflarının vergisini ödeyenlerin (istediğini beyan edenlerden zamanında ödeyenler değil, tam beyan eden ve düzenli ödeyenler) vicdanları ve ahlakları ile ilgili ödüllendirmeyi hak ettiklerini hissetmelerine olanak vermesi bu söylediklerimizi anlamlı kılacak diğer bir husustur. Traktör satışları 20 bini aştı Krizin de etkisiyle geçen yıl 17 bin adede düşen traktör satışları bu yılın ilk sekiz ayında 20 bin 161’e çıktı. Traktör satışları ocakağustos döneminde geçen yıla göre yüzde 103.76 arttı. Geçen yılın ilk 8 ayında 9 bin 894 adet traktör satışı yapılmıştı. Satışların yıl sonunda 30 bine ulaşması bekleniyor. Sektörde, son yılların en iyi satışlarının yapıldığı belirtilirken, bankaların verdiği 56 yıl vadeli traktör kredileri yanında bu yıl tarım ürünleri fiyatlarındaki artışın da satışlarda etkili olduğu kaydediliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle