16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 KASIM 2010 SALI 10 KAVŞAK ÖZGEN ACAR DIŞ HABERLER [email protected] Beş Bin Lirasız Bakanlık! (3) Bakanlığı Kültür ve Turizmbaşlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nden bu altındaki yazımla ilgili olarak “okurlarla da paylaşılması” istenilen bir açıklama aldım. Önce 29 Ekim’de “Ayağa Gelen Kısmet Tepile!” başlıklı yazımda “54. Uluslararası Avukatlar Birliği (UAB)” toplantısının İstanbul’da yapılacağını, dünyanın dört bir köşesinden gelecek avukatların Türkiye açısından önem taşıyan ‘kültürel varlıkların korunması, pazarı, müzeler, uluslararası hukuk ve avukatların rolünü” de tartışacaklarını duyurmuştum. Sonrasında 5 ve 9 Kasım tarihli yazılarımın özü olan şu satırları anımsayalım: “Allah için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ne bir hukuk müşaviri, ne Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü, ne kaçakçılık uzmanları toplantıya katıldı.” UAB toplantısında “dinleyici” olmak için dahi kişi başına 500 Avro kayıt parası ödenmeliydi. Koskoca Kültür Bakanlığı’nın beş kişilik hukukçu, yönetici ve uzman heyeti için 5 bin liralık “ödeneği olmadığından” Türkiye adına “dinleyici” olarak dahi kimse katılmamıştı! Açıklamada “ödeneksizliğe” değinilmeden katılmayış nedeni olarak “Kültür ve Turizm Bakanlığı’na toplantıya katılım konusunda resmi bir davet yapılmamıştır” denilmekteydi. Kaldı ki “ödeneksizlik” gerekçesini bakanlığın bir genel müdürü bana sözlü olarak açıklamıştı. Benzeri bir olayı Mart 2008’de yaşamıştık. Yunan hükümeti, UNESCO ile Atina’da ortaklaşa düzenlediği “iade edilen tarihsel miras” toplantısına dünyanın dört bir köşesinden “yetkililer” katılmıştı. Komşumuz, Türkiye’den bir “yetkiliyi” çağırmamış, ancak “ilgili” olarak beni davet etmişti. Durumu açıkladığımda Bakanlık, “davet edilmediği” bu toplantıya bazı uzmanlarını apar topar “dinleyici” olarak göndermişti! Tarihsel, kültürel ve dinsel mirasın yerinde korunması amacıyla uluslararası iki anlaşmanın olduğunu, Türkiye’nin 1970 tarihli UNESCO sözleşmesini imzaladığını, 1995 tarihli UNIDROIT anlaşmasını imzalamadığını yazmıştık. Güney Amerika ülkelerine “uyuşturucu kaçakçılığını önlemeleri” konusunda baskı yapan Vaşington, onlardan gelen “Sen de kültürel, tarihsel ve dinsel varlıklar kaçakçılığını önle” tepkisiyle 1983’te UNESCO anlaşmasını imzalayıp “Kültürel Varlıklar Yasası’nı” çıkarmak zorunda kalmıştı. Yasa, eski eser kaçağından yakınan ülkelerin Vaşington ile ikili anlaşma yapmalarını öngörüyor. ABD’nin gümrüklerine gelen eserler için Amerikalı gümrükçüler ithalatçıya “Git kardeşim o ülkeden yasal çıkış belgesi getir” diyor. Türkiye gibi “bu tür nesnelerin zaten ihracatını yasaklamış olan” ülkeden bir ay içinde “ihracat belgesi” gelmezse o nesne, ilgili devletin konsolosluğuna teslim ediliyor. Bugüne değin Vaşington ile anlaşma imzalayan 14 ülke arasında Güney Kıbrıs da var. Yunanistan iki ay önce görüşmeleri başlattı. En çok yakınan Türkiye 1991’de incelemelere başlamış, ilgili genel müdürlüğün ilgisiz görevlilerince rafa kaldırılmıştı! Bakanlık açıklamasında şöyle deniliyor: “Ülkemiz ile ABD arasında kültür varlığı kaçakçılığının önlenmesi ve yasadışı ithal ve ihracının önlenmesi amacıyla bir anlaşma imzalanması için, 1990’lı yıllarda çalışmalar başlatılmıştır. ABD ile yapılan görüşmeler sonucunda, ABD tarafından bahse konu anlaşmanın imzalanabilmesi için, Türkiye tarafınca, Anadolu’da varlık göstermiş uygarlıkların karakteristik özelliklerini yansıtan eserlerden bir katalog oluşturulması gerektiği öne sürülmüştür. Kurulan bilim komisyonunca, 36 uygarlığı barındırmış bir coğrafyaya ilişkin olarak bir eser kataloğu hazırlanmasının uygun olmadığı değerlendirildiğinden, görüşmeler nihayetlendirilememiştir. Söz konusu katalog yapılsa bile yazıda belirtildiği gibi ABD gümrüklerinde yakalanan her eserin anında iadesi söz konusu olmayıp gümrük elemanlarının gelen eserleri kataloglardan tarayıp tanımlayabilmesi halinde iadesi için gerekli işlemler gerçekleştirilebilecektir.” Bakanlık, bu açıklamayla tereciye tere satıyor. Birinci örnek... Bu yasa gereği Vaşington’da kurulan ve doğrudan ABD Başkanı’na bağlı olan özel komitenin o tarihte başkanı olan İzmir doğumlu Jack A. Josephson Türkiye’ye gelip bu anlaşma için yalvarmıştı. O zaman Josephson ile görüşmüştüm. İkinci örnek… Dışişleri Bakanlığı Aralık 1991’de beni ve Hukuk Müşaviri Özden Sav’ı konuyu incelemeye ABD’ye gönderdi. ABD Dışişleri Bakanlığı, Gümrük Örgütü ve ilgili resmi kurumların yanı sıra ABD ile anlaşma imzalamış ülkelerin büyükelçilikleri, önemli ABD müzelerinin yöneticileri, eski eser ticareti yapanlarla görüştükten sonra 32 sayfalık raporu iki bakanlığa sunmuştum. (Raporu Sayın Bakan Ertuğrul Günay ve kurmaylarına yeniden göndereceğim!) Üçüncü örnek… Ankara’daki ABD Büyükelçiliği Kültür Müsteşarlığı bu anlaşma için yırtındı. Bunların başında gelen Helena Kane Finn döndüğü Vaşington’da bakanlığın Eğitim ve Kültür Müsteşar Yardımcı Vekili olarak bu konuyla uğraştı. Ocak 2001’de İtalya ile anlaşmayı bizzat kendisi imzaladı. Çok iyi Türkçe bilen, “Türk romanlarını” çevrileriyle Amerikalılara tanıtan ve büyükelçi olan eşi Robert Finn ile Bodrum’da evleri var. ABD Büyükelçiliği anlaşmayı şimdilerde yine gündeme taşıyor! Raporum üzerine Kültür Bakanlığı’nda bir bilim komitesi kuruldu. “Hakkı huzur” gibi bir ödeme yapılmayınca bilim insanları “Türkiye’de 36 uygarlığın kataloğu hazırlanamaz” diyerek işin içinden sıyrıldılar. En azından, rahmetli Profesör Ekrem Akurgal’ın “Anadolu Uygarlıkları” kitabını temel alıp, her uygarlığın özelliklerini taşıyan eserlerin bulunduğu müzelerden bol fotoğraf ekleselerdi, katalog en fazla altı ay içinde tamamlanabilirdi. Anlaşma da rafa kaldırılmazdı! 20 Kasım Cumartesi günkü Habertürk gazetesinden bir haber: “ABD’den Roma dönemine ait bir heykel İtalya’ya iade edildi!” 21 Kasım Pazar günkü Akşam gazetesinden bir haber: “Peru’nun kayıp eserleri ABD’den anavatana geri dönüyor!” Bu ülkeler bu anlaşmayı imzalamasalardı Amerikan mahkemelerinde yıllarca uğraşıp bol sıfırlı dolarları harcamak zorunda kalacaklardı! ABD yasası, yalnızca bir uygarlık için (örneğin Urartu), hatta bir “kabile” için dahi başvuru yapılabileceğini söylüyor. Güney Kıbrıs bunu “Bizans sanatı” için yaptı. Şimdi ABD gümrükçüsü Türkiye’den kaçırılan Bizans eserleri için Güney Kıbrıs’ı muhatap alıyor. Yunanistan’ın başvurusu imzalandıktan sonra Türkiye çıkışlı bir Yunan heykeli için de Atina muhatap alınabilecek! Bakanlığın açıklamasında bir noktada daha tereciye tere şöyle satılıyor: “1970 UNESCO Sözleşmesi’nin kültür varlığı ticareti yapan ülkeler tarafından imzalanmaması ve uygulamada yaşanan sorunlar nedeniyle düzenlenen UNIDROIT sözleşmesi ile ilgili toplantılara ülkemiz tarafından katılım sağlanmıştır. Ancak ülkemiz tarafından öngörülen birtakım çekinceler sebebiyle imzalanmamıştır. Son yıllarda kültür varlığı ticareti yapan ülkelerin UNESCO Sözleşmesi’ni imzalamış olmaları da ülkelerin UNIDROIT Sözleşmesi üzerine eğilmemelerine sebep olmaktadır. Bununla birlikte söz konusu anlaşmaya ilişkin çekincelerin irdelenerek, yeniden değerlendirileceği çalışmalar başlatılmıştır.” İstanbul toplantısında da vurgulandığı gibi UNIDROIT’yı Türkiye’nin “Karun Hazinesi” ve “Elmalı Definesi” davaları ateşlemişti. 199194 yılları arasında dört yıl Roma’da UNIDROIT toplantılarında Türk diplomatları ve Kültür Bakanlığı uzmanlarından oluşan heyette iki yıl “danışman” olarak görev yaptım. ABD, İngiltere, Almanya, İsviçre gibi “pazar ülkeleri”; Türkiye, Irak, İran, Hindistan gibi “kurban ülkelerini” kafakola almak için bir anlaşma taslağını toplantıya sunmuşlardı. Ancak kurban ülkelerinin direnişleri ile taslak önemli ölçüde “pazar ülkeleri” aleyhine çevrilmişti. Özellikle Türk, Yunan ve Güney Kıbrıs Rum heyetlerinin birlikte hareket edip “değişilik önergeleri” sunarak toplantıda işbirliği yaptıklarını da düşünebiliyor musunuz? İngiltere’de Suudi müfredatı 5 bin Müslüman öğrencinin gittiği okullarda, Müslüman olmayanların ölünce cehennem ateşinde yanacağı anlatılıyor, eşcinsellerin taşlanmasının mı, yakılmasının mı yoksa uçurumdan atılmasının mı daha uygun olduğu tartışılıyor tulan ders kitaplarında, Yahudi ve Hıristiyan karşıtı ifadeler kullanılırken eşcinseller de hedef gösteriliyor. tinde ise eşcinsel ilişkiye girmenin cezası ölüm olarak tanımlanıyor. Hatta cezalandırılacak kişinin taşlanmasının mı, ateşte yakılmasının mı yoksa uçurumdan aşağı atılmasının mı daha uygun olduğu tartışılıyor. 14 yaşındaki çocuklar için hazırlanan bir kitapta ise şeriat hukukuna göre hırsızların el ve ayakları kesilerek cezalandırılacağı açıklanıyor. El ve ayakların nasıl kesileceği de ayrıntılı olarak şemayla anlatılıyor. Şimdi, ülkedeki okulları denetlemekten sorumlu kuruluş olan Ofsted’in, yarı zamanlı okul ve öğrenci kulüplerini denetim altına almanın yollarını aradığı bildirildi. Suudi Arabistan hükümeti bu okullarla resmi hiçbir bağlantısı olmadığını açıklasa da BBC, Batı Londra’daki okullardan birinin binasının Suudi hükümetine ait olduğunu öne sürüyor. Habere göre, Suudi Öğrenci Okul ve Kulüpleri adlı kuruluşun temsilcisi de, Londra’daki büyükelçiliğin bir parçası olan Suudi Kültür Bürosu’na bağlı olduklarını dile getirdi. Dış Haberler Servisi İngiltere’de yaklaşık 5 bin Müslüman öğrenciye Suudi Arabistan’daki müfredat doğrultusunda eğitim verildiği saptandı. İngiliz yayın kurumu BBC’de yayımlanan Panorama programı, İngiltere’de Suudi Öğrenci Okul ve Kulüpleri adı altında faaliyet gösteren 40 kuruluşta Suudi Arabistan’daki müfredatın uygulandığını duyurdu. Yaklaşık 5 bin öğrenci, ülkede aldıkları zorunlu eğitimin haricinde söz konusu okullara yarı zamanlı olarak devam ediyor. Bu okullarda oku El nasıl kesilir şeması Kitaplardaki metinlerden birinde Yahudilerin “kınanmayı hak ettikleri” ifadesi yer alıyor. Başka bir metinde, Müslüman olmayan birinin ölmesi durumunda bu kişiye ne olacağına dair sorulan soruya kitapta verilen yanıt, “cehennem ateşi”. Bir başka me VAHİDİ: NATO YIKILIYOR Tahran’dan füze kalkanına tepki Dış Haberler Servisi İran Savunma Bakanı General Ahmed Vahidi, NATO’nun füze kalkanı oluşturma kararına tepki gösterdi. Önceki gün Hürremabad şehrinde konuşan Vahidi, NATO’nun “İslamın yayılmasını ve yükselmesini önlemek, İran İslam Devrimi’nin etkinliğini kontrol etmek için bir askeri kuşak oluşturmaya çalıştığını ama bunun boşuna olduğunu” söyledi. Fars haber ajansının haberine göre Vahidi, “NATO’nun Irak ve Afganistan’daki saldırılarının asıl amacı İslamın yayılmasını ve İslam Devrimi’nin etkisini önlemektir. Ancak 10 yıllık işgalin ardından ellerinde Irak’ta ölen 1.5 milyon insan ile Afganistan’da ölen 1 milyon insandan başka bir şey yok” diye konuştu. NATO’nun yıkılmaya doğru gittiğini, askeri gücünü ve etkinliğini şimdiden kaybettiğini söyleyen Vahidi, “Bugün bölgede kimse NATO’nun gücünden ve etkisinden bahsetmiyor” dedi. (Fotoğraf: REUTERS) 29 madenci kurtarıldı 2009 yılında 3 bin kadar maden işçisinin uluslararası alanda eleştiri kaynağı olan güvensizlik koşulları nedeniyle öldüğü Çin’de, dün su baskınına uğrayan bir madende mahsur kalan 29 işçi kurtarıldı. İşçiler battaniyelere sarılı ve gözlerine gölgelik takılmış halde ocaktan çıkarıldılar. Bu arada cuma günkü göçük nedeniyle Yeni Zelanda’daki madende mahsur kalan yaşları 17 ile 62 arasında değişen 29 madencinin akıbetiyle ilgili kötümser yorumlar yapılmaya başlandı. 150 metre derinlikte olan işçilere ulaşma girişimlerini başlatamayan yetkililer madenin göçen kısmındaki havanın ekiplerin girmesini önleyecek kadar gaz dolu olduğunu söylediler. İran’la pozitif momentum başladı ANKARA (Cumhuriyet Bü işbirliği içinde olduğunu vurgula 5 artı 1 ülkeleri arasındaki müzarosu) Dışişleri Bakanı Ahmet yarak, görüşmede Ortadoğu barış kerelerin nerede ve ne zaman yaDavutoğlu, Türkiye ile Mısır ara sürecini kapsamlı bir şekilde ele al pılacağının sorulması üzerine Dasında Yüksek Düzeyli Stratejik İş dıklarını belirtti. vutoğlu, “İran nükleer programı birliği Konseyi (YDSİK) kurulİran Dışişleri Bakanı Manuçehr ve görüşmeler konusunda son döması kararı alındığını, diğer kom Mutteki ve İran’ın nükleer baş nemde yeni ve pozitif bir moşularla kurulan bu mekanizma müzakerecisi Said Celili ile yaptı mentum başladı” dedi. nın Mısır ile de hayata geçmesiy ğı görüşmeler hatırlatılarak, İran ile Davutoğlu, müzakerelerin le ilişkilerde çok daha sisteyeniden başlaması için pozimatik ve kapsamlı bir dönetif bir atmosfer olduğunu bemin başlayacağını ileri sürdü. lirterek şunları söyledi: “İran Mısır Dışişleri Bakanı Ahbize görüşmeler için İstanmed Ebul Geyt ile görüşbul’u tercih edeceğini bilmesinin ardından ortak basın dirmişti. Ancak bizim için toplantısı düzenleyen Davuönemli olan müzakerelerin toğlu, YDSİK kurulması kobaşarısı ve iyi niyetle bu nusunda çalışmaların tamüzakerelerde mesafe alınmamlandığını ve anlaşmaması. Yerin neresi olacağı nın Başbakan Recep Tayyip önem taşımıyor. Cenevre Erdoğan’ın Mısır ziyareti olabilir, İstanbul olabilir. sırasında imzalanacağını bilTaraflar İstanbul’da gödirdi. Davutoğlu, ikili ilişkilerin yanı sıra, bölgesel alan Davutoğlu, Mısır Dışişleri Bakanı Ebul rüşmek isterlerse, biz her türlü imkânı hazırlarız.” Geyt ile bir araya geldi. (AA) da da Türkiye ile Mısır’ın Neoconlar NATO için Türkiye’ye öfkeli WASHINGTON (ANKA) ABD’de yayımlanan Washington Times gazetesi, Türkiye’nin izlediği dış politikayı eleştirdi. Eski başkan George Bush yönetimini simgeleyen ve “yeni muhafazakâr” anlamına gelen “Neoconlar”a yakınlığı ile bilinen Washington Times gazetesi, “NATO’nun nabzı hâlâ atıyorsa, çok zayıftır” başlığıyla Lizbon zirvesini eleştirdiği analizinde Türkiye’ye de yüklendi. Analizde, “Türkiye’nin, terör sponsoru Suriye’den Moskova’ya ve Çin’e kadar herkesle flört ettiği” öne sürülerek “Ankara, hareketleriyle NATO üyeliğini ucuzlatıyor” denildi. Gazete, analizinde NATO’nun özellikle Afganistan’a yönelik yaklaşımını eleştirdi. “Söz konusu olan NATO’nun yaşayabilirliği” diye yazan gazete, Lizbon zirvesinde acil sorunların gereken ciddiyetle ele alınmadığını savundu. Köy Enstitülerini Araştırma ve Eğitimi Geliştirme Derneği (KAVEG) ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUZ Açılış Seminer: “İsmail Hakkı Tonguç’un Eğitim Politikası” Gülşah Eser, İÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ens. Doktora Öğr. H. Ali Yücel İlköğr. Okulu 5C sınıfı öğrencilerinin katılımıyla Arifiye Köy Ens. 1944 çıkışlı Sayın Halime Kocataş’a “Köy Enstitüsü ve Eğitime Adanmışlık Belgesi” verilmesi Gün: 24 Kasım 2010, Çarşamba Saat:14.0017.00 Marmara Üniversitesi Göztepe Kampusu, Mustafa Necati Konferans Salonu (yemekhanenin üst katı) www.koyenstituleriegitim.org, [email protected] T.C. BAKIRKÖY 5. SULH HUKUK MAHKEMESİ Esas No: 2010/565 Esas Davacı: MALİYE HAZİNESİNE İZAFETEN İSTANBUL MUHAKEMAT MÜDÜRLÜĞÜ tarafından aleyhine açılan Mirasçılık Belgesi İstemi davası nedeniyle; “49393231240 TC Kimlik numaralı muris PERSİK SURİ’nin hiç mirasçı bırakmadan vefat ettiği nedeni ile Hazine’nin mirasçılığı söz konusu olduğundan murisin varsa mirasçılarının ilan tarihinden itibaren bir yıl içerisinde Mahkememize başvurmaları, aksi takdirde MK. 594/1 maddesi gereğince muris Persik SURİ’nin tek mirasçısının devlet olduğunun tesciline karar verileceği hususu ilan olunur.” (Basın: 70903) T.C. BAKIRKÖY 5. SULH HUKUK MAHKEMESİ Esas No: 2007/101 Esas Davacı MALİYE HAZİNESİNE İZAFETEN İSTANBUL MUHAKEMAT MÜDÜRLÜĞÜ tarafından aleyhine açılan Mirasçılık Belgesi İstemi davası nedeniyle; “34280083996 TC Kimlik numaralı muris MELEK KAYA’nın hiç mirasçı bırakmadan vefat ettiği nedeni ile Hazine’nin mirasçılığı söz konusu olduğundan murisin varsa mirasçılarının ilan tarihinden itibaren bir yıl içersinde Mahkememize başvurmaları, aksi takdirde MK. 594/1 maddesi gereğince muris Melek KAYA’nın tek mirasçısının devlet olduğunun tesciline karar verileceği hususu ilan olunur.” (Basın: 70915) Elmek: [email protected] Belgegeçer: 0312. 442 79 90 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle