14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 KASIM 2010 PAZAR CUMHUR YET SAYFA HABERLER Bakırköy Belediyesi Viranşehir’de İstanbul Haber Servisi Bakırköy Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Özcan Bilir ve beraberindeki heyet, Viranşehir çöplüğünde atık kâğıt toplarken iş makinesinin altında kalarak yaşamını yitiren Hüseyin Seyrek’in (13) ailesini ziyaret ederek başsağlığı diledi. Seyrek ailesinin okula giden çocuklarına bundan böyle eğitim bursu verileceğini belirten Bakırköy Belediyesi yetkilileri, aileye gıda yardımı da yaptı. 3 (Fotoğraf: AA) Acılar tazelendi DÜZCE (Cumhuriyet) Düzce’de 11 yıl önce meydana gelen depremde yaşamını yitirenler büyük facianın yıldönümünde gözyaşları içinde anıldı. 12 Kasım 1999’da 18.58’de meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremle sarsılan Düzce’de kent yaralarını sarsa da yaşamını yitiren 980 kişinin yakınlarının acıları her yıl 12 Kasım’da tazeleniyor. Önceki gün depremin yıldönümü nedeniyle yüzlerce kişi mezarlıklara akın etti, dualar okudu, mezarlara çiçekler koydu. Akşam saatlerinde de Düzce Valiliği’nin organizasyonuyla Anıt Park’ta anma töreni düzenlendi. Depremin hasara yol açtığı Bolu’da da önceki gün Mehmet Akif Ersoy lköğretim Okulu’nda bir tören düzenlendi. AYDINLANMA EMRE KONGAR Yeni CHP ve Kılıçdaroğlu II: Altı Ok Medyamızın yandaş kalemleri “Yeni CHP” kavramının üzerine atlayıp, onu “AKP’lileştirmek” için ellerinden gelen çabayı gösteriyor. Önerdikleri her sözde yenilik(!), CHP’yi AKP politikalarını kabul etmeye yönlendiriyor. Adeta CHP için yeni bir “yol haritası”, yeni bir “parti programı” öneriyorlar. Kılıçdaroğlu ve ekibi bu tuzağa şimdilik düşmedi. Ama öyle bir saldırı, öyle bir yaylım ateşi altındalar ki, etkilenmemek olanaklı değil… Dilerim muhalefet olmanın asıl görevinin, iktidar partisinin uygulamalarına alternatif çözümler üretmek olduğunu hiçbir zaman unutmazlar. Zaten partinin yazılı programına ve politika metinlerine bakıldığında kendilerine bu konuda yol gösterecek bütün kuramsal altyapının olduğu görülüyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin pek çok sorunu var… Ama bu sorunların içinde program sorunu yok… CHP’nin sorunu halkla diyalog kuramamasında… İyi bir yönetim kadrosu, iyi bir vitrin ve çalışkan bir örgütle CHP halka ulaşabilse, sadece elindeki programla bile mükemmel bir iktidar adayı olur. Çünkü Türkiye’de yazılmış, ileriye dönük değişimi simgelemeyen, halkın istek ve beklentilerine yanıt verebilecek, küreselleşmeyle uyumlu, küreselleşmenin yarattığı sorunlarla da başa çıkabilecek en iyi siyasal programlardan biri CHP programıdır. “Nereden biliyorsun?” derseniz, hem kimsenin pek de zahmet etmediği bir işi sürekli yapıyorum; mevcut program dahil CHP’nin bütün siyasal belgelerini, metinlerini okuyorum, hem de bu programın özünün oluşturulmasında geçmişte küçük bir katkım olmuştu. Bilindiği gibi klasik CHP programı zaman içinde geliştirilen Altı Ok üzerine kuruluydu: Temelinde Ziya Gökalp’in görüşlerinin yattığı “Dokuz Umde” ile çağdaşlık yoluna halkçılık ve hukuk devleti kavramlarıyla çıkan CHP, 1927 yılında Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik ve Laiklik ilkelerini kabul etti. Daha sonra, 1935’te bu dört ilkeye Devletçilik ve İnkılapçılık ilkeleri de eklenerek ünlü “Altı Ok” oluşturuldu. Bugün sözde demokratların, sahte liberallerin “Jakobenlikle”, “tepeden inmecilikle”, hatta utanmadan “faşistlikle” suçladıkları bu Altı Ok, Türkiye’yi Tek Parti Yönetimi’nden Çok Partili Rejim’e taşıyan CHP’nin özüydü. Bir başka deyişle, bir dintarım imparatorluğu olan Osmanlı’nın geri kalmış, yarı sömürge olmuş feodal enkazından yepyeni bir Türkiye’ye, çağdaş bir topluma ve Çok Partili Demokrasi’ye geçiş bu Altı Ok sayesinde gerçekleştirilmişti. Birinci Dünya Savaşı, imparatorlukları sonlandırmış, Endüstri Devrimi’nin temelini attığı ulus devletlerin, dünya siyasal arenasındaki egemen yerlerini almasını sağlamıştı. Bu dönüşümde geri kalmış olan, bu yüzden de tarih sahnesinden silinen Osmanlı İmparatorluğu’nun yerini, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının ideolojik ve siyasal programlarından ve Osmanlı Meclisi Mebusanı’nın kalıntılarından başka hemen hemen hiçbir altyapısı olmayan Türkiye Cumhuriyeti almıştı. Tabii bu yeni oluşumun altında, yenilmiş Osmanlı’nın imzaladığı Sevr’in reddedilmesi ve yeni devleti kuran Lozan’ın, silah gücüyle kazanılan bir Bağımsızlık Savaşı’nın sonucu olduğu gerçeği yatıyordu. İşte Altı Ok, bu yeni devletin, geri kalmış, feodal bir dintarım imparatorluğunu çağdaş bir ulus devlete dönüştürmesinin programı, kısa yoldan bir devrim yapmanın formülüydü. Salı günü, Altı Ok’tan Demokratikleşmeye ve Sosyal Devlete dönüşüm! ekongar@cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org Katliamda ilginç gelişme ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) Muttalip beldesinde geçen ramazan ayında iftar sofrasını basarak Toprak ailesinden 4 kişiyi pompalı tüfekle öldürüp bir kişiyi de yaralayarak kaçan katil zanlısı İhsan Doğu’nun önceki gün de aynı aileden Mehmet Sadık Toprak’ı öldürmesi olayında ilginç gelişmeler yaşandı. Toprak’ın ikiz kardeşi Mehmet Emin Toprak, çelişkili ifadeler verince gözaltına alındı. Evinde iki silah bulunan Toprak daha sonra serbest bırakıldı. Deprem gerçeğini ortaya koyan araştırma: Hastane ve okullarda durum vahim Beş yaşındaki çocuğa işkence İNEGÖL (AA) Bursa’nın İnegöl ilçesinde bir ihbar üzerine Yenice Ovası’na giden jandarma ve 112 Acil Servis ekipleri, Karadere Deresi’nde 5 yaşlarında bir erkek çocuğunu ağır yaralı halde buldu. Çocuğun kafasının 7 yerinde ve kulaklarında kesikler bulunduğu ve kollarının kırık olduğu tespit edildi. Ağır yaralı çocuk Bursa Çekirge Devlet Hastanesi’ne sevk edilirken olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Felaketle yüz yüze MUSTAFA ÇAKIR ANKARA TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Türkiye’deki toplam 9 bin 503 hastane binasının 6 bin 640’ının 1.ve 2. derecede deprem bölgesi üzerinde bulunmasına karşın binalardan sadece 54’ünün güçlendirme projesinin hazırlanmış olduğuna dikkat çekti. İMO, “Güçlendirme imalatı tamamlanan ve yapılmakta olan hastane bina sayısı ise 55’tir ve bu sayılar oran itibarıyla yüzde 1’in altında kalmaktadır” dedi. İMO’nun “Türkiye’de Deprem Gerçeği” başlıklı araştırmasında şu değerlendirmelere yer verildi:  Türkiye topraklarının yüzde 66’sı, nüfusun yüzde 71’i, toplam belediyelerin yüzde 68’i (1900 adedi) 1. ve 2. derece deprem bölgeleri içinde yer alıyor.  Türkiye genelinde Sağlık Bakanlığı’na bağlı toplam 832 hastane bulunmaktadır. Türkiye nüfusunun yüzde 71’inin 1. ve 2. derece deprem alanı üzerinde yaşadığı; hastanelerin de nüfus yoğunluğuna göre dağıldığı düşünüldüğünde, ülkemizdeki hasta nelerin çok büyük bölümünün en üst düzeyde deprem tehlikesi altında olduğu söylenebilir.  Türkiye’de toplam 9 bin 503 hastane binasının 6 bin 640 tanesi ve dolayısıyla 3’te 2’sinden fazlası 1.ve 2. derece deprem bölgesi üzerinde bulunmaktadır. Bu bölgelerde bulunan binaların yalnızca 54’ünün güçlendirme projesi hazırlanmış durumdadır. Güçlendirme imalatı tamamlanan ve yapılmakta olan hastane bina sayısı ise 55’tir ve bu sayılar oran itibarıyla yüzde 1’in altında kalmaktadır. Tehlike altında eğitim alıyorlar Türkiye’de bulunan toplam 32 bin 432 okul binasının, 1.ve 2. derece deprem bölgesi üzerinde bulunan yaklaşık 23 bininin 508’inin projesi yapılmıştır ve bu sayı toplam içinde yüzde 2’den az yer tutmaktadır. Güçlendirmesi tamamlanan veya yapılıyor olan okul bina sayısı 276’dır ve bu sayının da oran karşılığı toplam içinde yüzde 1’in altında kalmaktadır. lci anıldı zmir’deki bir toplantıya giderken 13 Kasım 1998’de Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesi yakınlarında meydana gelen kazada eski Burdur Belediye Başkanı Armağan lci, yeğeni Cumhuriyet gazetesi Burdur muhabiri Gülçin lci Bozkurt ile makam şoförü Ahmet Uğuz, ölümlerinin 12. yıldönümünde mezarları başında anıldı. Burdur Şehir Mezarlığı’ndaki törene Belediye Başkanı Sebahattin Akkaya, CHP l Başkanı Süleyman Erman, ADD Burdur Şube Başkanı Kazım Üstüner, belediye çalışanlarının da aralarında bulunduğu yaklaşık 100 kişi katıldı. Bursa’da kuşkulu cinayet BURSA (Cumhuriyet) Merkez Yıldırım ilçesinde oturan Ersin Taşkesen (36) , birlikte yaşadığı Hatice C. (25) tarafından evinde elleri ve ayakları koli bandı ile sandalyeye bağlanarak öldürülmüş halde bulundu. Polis yaptığı incelemede Taşkesen’in bağlandıktan sonra iple boğularak öldürüldüğünü belirledi. Önceki gece eski eşi Ahmet H’nin, Ersin Taşkesen’in evine geldiğini belirten Hatice C’nin, “İkili arasında tartışma çıkınca çocuklarımı alarak evi terk ettim. Ancak sabah yeniden eve geldiğimde Ersin’in cesediyle karşılaştım” dediği öğrenildi. İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) çalışmaları çerçevesinde ortaya çıkan tablo, okulların, kreşlerin, yurtların ve toplu kullanım alanlarının can güvenliği açısından açık tehdit oluşturduğunu göstermektedir. Çakmak gazını içlerine çekiyorlardı Metruk evdeki patlama 10 arkadaşı öldürüyordu TEKİRDAĞ (Cumhuriyet) Marmara Ereğlisi’nde metruk bir evde çakmak gazını poşetlere boşaltarak koklayan gençlerden birinin ateş yakması sonucu meydana gelen patlamada 5’i ağır 10 kişi yaralandı. Mustafa Kemal Mahallesi Çarşı Meydanı’nda Mehmet Zafer’e ait metruk evin ikinci katında önceki gün saat 23.00 sıralarında patlama oldu. Patlamanın şiddeti ile çarşıda bulunan kahvelerde oturanlar dışarı fırladı. Patlamada ev sahibinin oğlu Mustafa Zafer (19), Berkan Tuna (19), Mustafa Us (19), Savaş Kurnaz (19), Emirhan Güven (19), Can Onar (19), Altan Akman (19), Göksel Özmen (18), Sinan Kavaklı (19), Kenan Baydar (19) yaralandı. Sağlık durumu ciddiyetini koruyan Zafer, Akman, Özmen, Kavaklı ile Baydar İstanbul’daki hastanelere sevk edildi. Patlamanın nedeni araştırılırken, evde 30 çakmak ile çakmak doldurmada kullanılan 10 gaz tüpü buldu. Polis, askere gitmek hazırlığındaki 10 arkadaşın tüpteki gazı çakmaklara doldurduğu, ardından da bu kez çakmaklardan naylon poşetlere boşaltıp başlarını torbalara sokarak içlerine kokladığı, bu sırada bir arkadaşlarının çakmağı ateşlemesi sonucu patlamanın meydana geldiği üzerinde duruyor. Polis evin oturma odasında bulunan çakmak ve çakmak gazı tüplerine el koydu. İstanbul Pendik’te önceki gün boş bir arazide cesedi bulunan Hakan Ülker (14) de çakmak gazını bir poşete boşaltıp içine çektikten sonra yaşamını yitirmişti. 4300 yıllık saray KÜTAHYA (AA) Kütahya Seyitömer Höyüğü’ndeki kurtarma kazısında 4300 yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen saray kalıntıları ve içerisinde bol miktarda seramik, porselen ve metal eserler bulundu. Kazı başkanlığını yürüten Prof. Dr. Nejat Bilgen, 2006 yılında başlayan kazılarda bu yıl Erken Tunç Çağı dışındaki katmanları sıyırmaya başladıklarını ve MÖ 2000’li yılların başına ait çok hoş bir kentin ortaya çıktığını belirtti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle