16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 EK M 2010 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA KÜLTÜR SÖYLEŞİLERİ 9 CMYB C M Y B SÖZDEN YAZIYA SÜHEYL BATUM Ve Neler Diyor Sayın Başbakan Sayın Başbakan’ı anlamak mümkün değil. Öyle sözler ediyor ki, gerçek mi söylüyor, yoksa hiç bilmiyor mu, yoksa bizlerle dalga mı geçiyor, anlamak gerçekten de mümkün değil. Ya söylediklerini inanarak söylüyor, ya “bunlar anlamaz, ne söylersem söylerim, bir bölümü inanır ya da inanmış gibi yapar, inanmayanları da bertaraf ederiz” diye düşünüyor. Ama medyanın yüzde 90’ı da ya korktuklarından, ya patronları korktuğundan ya da “yandaş olduklarından”, öyle bir destek veriyorlar ki, Sayın Başbakan da, söylediklerini düşünmek, araştırmak gereğini bile duymuyor! Hangisini söyleyeyim; “Dokunulmazlıkları kaldıracağız” deyip, bir daha ağzına almamasını mı? Yoksa Zonguldak’a gidip, “Bu mesleğin kaderinde ölmek var, işe girerken bunu biliyorlardı” demesini mi? Yoksa “Başı açık kadınlar, türbanlılara yardım etmiyorlar” demesini mi? “Ofer’i hayatımda görmedim” deyip, akşamına “Evet bir kez görüşmüştüm” demesini mi? Türban konusunu da hep birlikte izlediniz. İki yıl önce kendilerinin “sadece üniversitedeki kızların özgürlük sorunu” diye dile getirdikleri “türban konusunu” bir anda, Almanya’ya giderken yaptığı konuşmada, daha sonra da Kızılcahamam’da genişletiverdi. “Kamu alanı da neymiş” dedi. Sonra da “Cumhur istediği yere, istediği şekilde girer” dedi. Ve bir anda işler geldi “ilköğretime, türbanlı memurluğa, türbanlı yargıçlığa, öğretmenliğe”. Yani demokratik, laik devletin tamamıyla yok edilerek ortaçağa geri dönülmesinin önerildiği bir aşamaya. Her konuda, her alanda bu böyle. Hep böyle. Başbakan, bir şeyler söylüyor, sonra kendi kendine kızıyor, “Dürüst olun, dürüst” diyor, bir gün başka şeyler söylüyor. Ve maalesef, söylediklerinin gerçekle pek de ilgisi yok. Dediğim gibi, gerçekten de anlamıyorum, inanarak mı söylüyor, yoksa şaka(!) mı yapıyor, yoksa başka bir neden mi var? Ama söyledikleri de ortada. Geçenlerde, Sayın Başbakan, yine aynı şeyi yaptı. “Bunlar açılıştan ne anlarlar, bunlar açılış yapacak ne yaptılar ki, onlar sadece konuşurlar” dedi. Tabii CHP’yi ve diğer partileri hedef alarak söyledi bunu. Ben de hemen bir araştırma yaptım. Bakın ne çıktı ortaya? Yani CHP ve diğer “Cumhuriyet partileri”, açılış yapabilecek ne yapmışlar bu ülkede? Haydi gelin bir bakalım, gerçekten de Cumhuriyetin kuruluşundan beri CHP ve Cumhuriyet partileri ne yapmışlar? 1924 Gölcük’te ilk tersane kurulmuş. 1924 – Devlet Demiryolları kurulmuş. 1924 – Türkiye İş Bankası ve Türkiye Tütüncüler Bankası kurulmuş. 1925 – Türk Hava Kurumu kurulmuş. 1925 – Eskişehir Cer Atölyeleri’nde demiryolu malzemesi üretilmeye başlanmış. 1925 – Adana Mensucat Fabrikası üretime başlamış. 1925 – Tayyare Cemiyeti’nin katkısı ile ilk Türk yapımı planör uçurulmuş. 1926 – Demir Çelik Sanayii’nin kurulmasına ilişkin yasa yayımlanmış. 1926 – Türk Telsiz Telefon Şirketi kurulmuş. 1926 – Eskişehir Uçak Bakım İşletmesi açılmış. 1926 – Alpullu Şeker Fabrikası işletmeye açılmış. 1926 – Kayseri Uçak ve Motor Fabrikası açılmış (1950’de Menderes hükümetince kapatılıncaya kadar toplam 112 savaş uçağı üretilmiş). 1926 – Bakırköy Çimento Fabrikası kurulmuş. 1926 Uşak Şeker Fabrikası açılmış. 1927 – Bünyan Dokuma Fabrikası açılmış. 1927 – AnkaraKayseri demiryolu açılmış. 1927 – SamsunHavzaAmasya demiryolları açılmış. 1927 – Bursa Dokumacılık Fabrikası açılmış. 1927 – Eskişehir Bankası kurulmuş. 1928 – Anadolu Demiryolu Şirketi ile HaydarpaşaEskişehirKonya ve YeniceMersin demiryolları yabancılardan alınmış. 1928 – Ankara Çimento Fabrikası açılmış. 1928 – Ankara Numune Hastanesi açılmış. 1928 – İstanbul Bomonti’de Türk Mensucat Fabrikası açılmış. 1928 – Malatya Elektrik Santralı açılmış. 1928 – Gaziantep’te mensucat fabrikası açılmış. 1929 – MersinAdana demiryolu yabancılardan satın alınmış. 1929 – Ayancık Kereste Fabrikası açılmış. 1929 – Trabzon Vizera Hidroelektrik santralı açılmış. 1929 – AnadoluBağdatMersinTarsus demiryolları yabancılardan satın alınmış. 1929 – Haydarpaşa Limanı yabancılardan satın alınmış. Listeye daha devam edeceğim. Yani Sayın Başbakan’ın, tabii herhalde, sadece araştırma yapmamızı sağlamak, öğrenmemizi sağlamak için söylediği “Bunlar açılıştan ne anlarlar, açılış yapacak ne yaptılar bu ülkede” sözünün pek de doğru olmadığını, ben araştırdım ve öğrendim. Sizlerle paylaşmaya da devam edeceğim. Ancak, söylediğim gibi, Sayın Başbakan’ın bu sözü, sadece öyle zannettiği ya da bizleri sınamak için söylediğini düşünüyorum. Tersi mümkün değil. Ne yani herhalde bizleri “liberal aydın(!) ya da tarafsız(!) gazeteci zannetmedi. Herhalde sizleri, bizi, hepimizi, “liberal aydın(!)” zannedip, “ben ne desem, inanırlar ve aynısını tekrarlarlar” diye düşünmüş de değildir. Yok artık! SEDA SARI “H er yeni bir gün daha iyidir iyi bir hayat için geçen günden… Hem gündüzden hem geceden… Ölümden ve ecelden…” Bu güzel dizeler us ta şair, gazeteci ve ya zar Refik Durbaş’a ait. Geçtiğimiz günler de Kırmızı Yayınla rı’ndan çıkan tüm şi irlerinin toplandığı “Çırak Aranıyor” ve “Hatıram Olsun” kitaplarında daha bu şiir gibi niceleri var. Kitabın tanıtımında yer alan bir paragraf ise şairin şiirlerini keli menin tam anlamıyla özetliyordu. Kürşat Başar şu sözler ile an latmıştı şiirleri: “Refik Durbaş’ın şii ri iyi bir şiirin kırıl ganlıklarından beslenir, hiçbir koyu rengi yoktur şiirinde. Bir ressamın tüpten sıkı lan ham rengi kullanması gibidir. Duygu lara, hüzünlere, ölümlere umudu ve gü zelliği katıverir. Birdenbire hüznün umu du ortaya çıkıverir…” Bu sözler üzerine başka ne yazılabilir bil miyorum ama, kalemiyle dünyayı güzelleşti ren bir “şiir adamı” demek istiyorum ben de. 20 yılını Cumhuriyet gazetesine veren ve buradan emekli olunca Sabah gazetesinde yazılarına devam eden Durbaş ile şiirleri, şa irliği ve yeni çıkan kitabıyla ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik. ‘EDEB YATLA 1617 YAŞLARINDA TANIŞTIM’ Baktığımız zaman sizinle ilgili çok ge niş bir yelpaze çıkıyor karşımıza. Öykü, düzyazı, şiir, röportaj dallarında başarılı bir yaşam. Bunların içinden şiirin yaşamı nıza giriş öyküsü nasıl oldu?.. Ben, edebiyat ile 1617 yaşlarında, yani lise birinci sınıfta tanıştım. Gerçi önceleri re simli romanlar, Pekos Bill, 1001 Roman, Mandrake gibi çizgi romanlar okuyordum. Bir de tabii Mayk Hammer’ler… Çocuklu ğum, daha doğrusu ilk gençliğim sokaklarda uçurtma uçurmak, telden arabalar yapmak, futbol oynamakla geçiyordu. Lise birinci sı nıfta gerçek edebiyatla tanıştım, edebiyat öğretmenimiz İsmet Kültür aracılığıyla… İsmet Hoca’nın benim edebiyat yaşamım da özel bir yeri, çokça da emeği vardır. Onun teşvikiyle önceleri küçük öyküler yaz maya başladım. Yayımlanan ilk yazım da Çocuk Haftası dergisinde çıkan “Karanlık” başlıklı bir öyküdür. Sonraları şiirle tanıştım, Ajans Türk takviminde yer alan şiirler ve ta bii Attilâ İlhan ile… ‘HAYAT LG LEND R YOR BEN ’ Peki genellikle neler etkiler sizi? Şiir yazarken nelerden beslenirsiniz? Hayatı ve hayatımızı kuşatan her şey diyebilirim. Bir romanın başlangıç cümlesi de olabilir, bir film karesi de… Halk oto büsünde duyduğum bir konuşma da olabi lir, bir gazetenin alt sayfalarına sıkışmış bir haber de… Hayat ilgilendiriyor beni çünkü… Kendi hayatım, yaşadıklarım da dahildir buna… Yaşadığınız kentler şiirlerinize ne öl çüde yansıdı? Yaşadığım kentler de, yani çocukluğu mun Erzurum’u, ilkgençliğimin İzmir’i, kırk küsur yıldır yaşadığım İstanbul ve el bette gazetecilik ile gençlik merakıyla do laştığım Anadolu’nun ve dünyanın birçok kenti hayat ile bağlantıları dolayısıyla şiirle rimde de elbet yer buldular. Bu kentler ya şanmışlıkları, insanları, olayları ile hayatımı etkiledikleri gibi bu etkiler şiirlerime sızmış oldu, diye düşünüyorum. Geçtiğimiz hafta Kırmızı Yayınla rı’ndan çıkan,bu zamana kadar yazmış olduğunuz şiirlerin toplandığı bir şiir ki tabı çıkardınız. İçindeki şiirlerin öykü sünden söz eder misiniz? Bini aşkın sayfaya sığmış onca şiirin hepsinin ayrı bir öyküsü var. Onların öykü sünü yazmış olsaydım, zaten şiir değil, öy kü, roman, anlatı yazardım. “Her şiirin öy küsü kendi içinde zaten”. Onların tapusu da kitap çıktığına göre bende değil, okuyan lardadır sanırım. “Gül kurusu renginde bir akşamdı / Ka sımpaşa sırtlarından inen / Demir Özlü hi kâyesini yazmıştı / İşte böyle bir akşamüze ri / Yüreğinin gül kurusu kokusuyla / İndi şair de Sirkeciye // Eminönü bir ince uzun yol / Sol avucunda Galata köprüsü / Sa ğında hercümerciyle Sirkeci / Daha o za man Sultanbeyli kurulmamış / İkitelli, Bağcılar, Altınşehir / Henüz düşmemiş İs tanbul’un rahmine / Burunlu otobüsleri, damalı taksileriyle / Bütün bir Anadolu, Sirkeci’de / Rüzgârın ve denizin tozuyla / Gurbetin ekmeğini yoğurmakta…” ‘ STANBUL DÜNYADA BENZER OLMAYAN B R KENT Şiirlerinizde bazen insan ufak bir İs tanbul turuna çıkıyormuş gibi hissediyor kendini... Özellikle “İstanbul Hatırası” şii rinizde. Bu şehrin size ve şiirlerinize katkı sı büyük olmalı. Neredeyse yarım yüzyılı, hayatımın ne redeyse dörtte üçünü İstanbul’da geçirdim. İstanbul üzerine kitaplar yazdım, gazetecili ğimde birçok semtini dolaştım, görüp hisset tiklerimi yazıya aktar dım. Aramızda karşı lıklı bir iletişim yaşan dı doğal olarak. İstan bul, dünyada benzeri olmayan bir kent, etki lenmemek mümkün mü? Bütün bunlar da sanırım şiirlerime yan sıdı. Mutlu bir şehir mi sizce İstanbul? İstanbul’u sözcük lere sığdırmak ne mümkün? Elbet mutlu yanları da var, mut suzlukları da… Hüznü de var, sevinci de… Gurbeti de, sılası da var. İstanbul’u ancak kendisi, yani İstanbul tanımlayabilir… Dili olsa kendini hangi şiirle anlatırdı peki? Ben bana düşeni, kendi duyup düşündük lerimi yazdım. Bu soruyu bana değil, İstan bul’a sormanız gerekir.. “Bahar geldi, bir kez daha konuğu oldu İstanbul’un / Sevdam ve dahi karasev dam aşkının konuğu oldu / Gurbetin de sılanın da adresi yok şimdi / Bahar geldi çünkü, adı yok yalnızlığımın da // Sen geldin, gül kokusuyla açtın kalbimin ka pısını…” ‘AŞK, AŞKTIR...’ Kitaptaki şiirlerinize baktığımız zaman birçoğunda yalnızlıktan söz etmişsiniz. Yalnızlık sizce bir tercih midir? Yalnızlığın arkadaşları yoktur çünkü, bir arkadaşı vardır o da kendisi… Özellikle ‘Hatıram Olsun’ şiir kitabı nızda aşk ve sevgiliye yönelik birçok şiiri niz var. Peki sizce nedir aşk? Aşk, aşktır… Son olarak şu soruyu sormak istiyo rum.. 66 yıllık yaşama birçok şey sığdırdı nız. Deyim yerindeyse şiir gibi bir yaşama sahip oldunuz. Peki bu şiire bir isim ver menizi istesek… “Hatıram olsun…” “Sordun mu rüzgâra / Kimden almış adını / Yağmur, hangi yağmurdan / Ha yat, hangi hayattan / Almış rengini / Sor ma, çünkü / Bütün renkler: / Adresimdir benim…” Tüm şiirleri iki kitapta toplanan Refik Durbaş’ın yılbaşına kadar 6 kitabı daha yayımlanacak Yazarlığa meraklı, yazar olmak için uğraşan birçok kişi var. Onlara öneriniz nedir? İyi bir yazar olma nın püf noktaları nelerdir? Okumak, okumak, okumak ve çalışmak, yazmak, yazmak… Şiir öğ retilmez ve öğrenilmez. Duyulur ve yaşanır ve yazılır. Şimdinin moda ya zım atölyelerinde şiir yazma öğretil mez, öğrenilemez. Şiir, şiirden ve ta bii şairlerden öğrenilir. Çok okuyup çok yazacaksınız. Yazdıklarınıza acı mayacaksınız. On dize mi yazdınız, sekizini atıp on sekiz dize daha yaza caksınız. Şiir yazmak bisiklete binmek gibi dir. Sekiz yaşında bisiklete binmeyi öğrenirseniz, seksen yıl binmeseniz de 88 yaşında yine binebilirsiniz. Şiir de böyle bir şeydir. Yazma virüsü bir kez kalbinize girdi mi, elli yıl elinize kalem almasanız da elli yıl sonra şiir gelir sizi bulur. Şiirin ardından koşul maz, şiir gelir sizi bulur çünkü… Bundan sonrası için planladığınız şeyler nedir?. Planlı yazan bir şair ya da yazar değilim. Aklıma geleni yapmak isterim. Şimdilerde küçük öyküler yazmaya çalışıyorum. Topluşiirlerim çıktı ama, bir kitap dolusu da şiir var dosyada. Bastırmak için de acele etmiyorum. Ben yazayım da bir kenarda dursun. Zaten kimsenin şiir basma gibi birderdi de yok, hevesi de… Yılbaşına kadar 56 kitabım çıkmış olacak, biri İstanbul yazıları, derleme, çocuk kitabı… Gün ola, devran döne… ‘Aklıma geleni yapmak isterim’ ‘Yalnızlığın arkadaşı yoktur’ ‘Şiir öğretilmez ve öğrenilmez’ “Şiir duyulur, yaşanır ve yazılır. Şimdinin moda yazım atölyelerinde şiir öğrenilemez. Şiir, şiirden ve tabii şairlerden öğrenilir. Çok okuyup çok yazacaksınız. Yazdıklarınıza acımayacaksınız. Şiirin ardından koşulmaz, şiir gelir sizi bulur…” “Hayatımın nerdeyse dörtte üçünü İstanbul’da geçirdim. İstanbul üzerine kitaplar yazdım. Gazeteciliğimde birçok semtini dolaştım. İstanbul’un hüznü de var, sevinci de. İstanbul’u ancak kendisi, yani İstanbul tanımlayabilir…” Dosya No: 2009/6624 Es. İşbu ilan İİK’nun 127. maddesi gereğince, tapuda adresi bulunmayan, tapuda ismi tam olmayan veya tapuda kayıtlı adresinde bulunamayan ve adli tebligatı iade edilen, tebligat yapılamayan ilgililere tebliğ yerine kaim olunur. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: TAPU KAYDI: Yalova ili, Merkezi, Bağlarbaşı Mah, Kocaçayır Mevkii, Pafta: 30.Ö.2D, Ada: 585, Parsel: 9’da kâin (Doğanbey Sok. EkşioğluBerkant Sitesi No: 19) 7251,41 m2 alanlı, arsa vasıflı ana gayrimenkulün, kat irtifaklı, 100/9000 arsa paylı, F Blok, 1. normal Kat, 5 No’lu meskeni (Ek: 5 No’lu kömürlük) borçlu adına kayıtlı olup, satışa çıkartılmıştır. Üzerinde ipotek ve hacizler mevcuttur. İMAR DURUMU: Yalova Belediye Başkanlığı’nın 10/11/2009 tarihli yazısında; taşınmazın, 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı’nda; ayrık nizam, 3 kat imar durumlu, konut alanı olarak planlandığı bildirilmiştir. HALİHAZIR DURUMU: Satışa çıkartılan 1. normal kat, 5 No’lu dairenin, Kat İrtifak Projesi’nde; Salon3 odamutfakantre/holbanyo/WCWCbalkondan (salonmutfakoda balkonlu) ibaret, net: 95,00 m2, brüt 101,00 m2 alanlı olduğu, yerinde yapılan incelemede ise projeye aykırı dairenin tadilat yapılarak dubleks daire niteliğine dönüştürülmüş olduğu (üst katta 3 odabanyo/WCsofateras bulunmakta), projesinde bulunan odalardan birinin salona ilave edilmiş, diğer odanın ise mutfağa ilave edilmiş olduğu, üst kata çıkış için ahşap ba samaklı merdiven yapılmış olduğu, salon ve odaların, yer döşemelerinin laminat parke kaplı; mutfak yer döşemesinin laminat parke kaplı, tezgâh alt/üst dolabının laminat dolap, tezgâhın laminat olduğu, banyo/WC yer/duvar döşemesinin seramik / fayans kaplı, banyo dolap lı ve duşakabinli olduğu, pencere doğramalarının PVC doğrama/çift cam, iç kapıların Amerikan tip kaplama kapı, dış kapının çelik kapı olduğu, tavanların kartonpiyer süslü, salon tavanının spot ışıklı/kartonpiyer süslü olduğu, duvarların alçı üzeri saten boyalı olduğu, ısıtma sisteminin doğalgazkombi sistemi olduğu ve klima bulunduğu, binanın güneybatı tarafında yer aldığı tespit edilmiştir. Taşınmaz il merkezine uzak, Yalova Üniversitesi Yerleşkesi Meslek Yüksek Okulu’na çok yakın, bahçe peyzajlı, yüzme havuzlu site içerisinde, ana caddeye yakın, minibüs yoluna yakın, altyapısı bulunan, düz topoğrafik yapılı, gelişme sahası içerisinde, ulaşımı kolay bir mevkide olup, üzerindeki bina ilk 1996 yılı yapı ruhsatlı, 2002 yılı yenileme yapı ruhsatlı, bodrum katzemin kat ve 1. normal kattan ibaret, üzerinde ruhsat harici 2. normal kat yapılmış, betonarme karkas yapı tarzlı, yaklaşık 1013 yıllıktır. 5 No’u dairenin yapı kullanma iz ni alınmamış olduğu tespit edilmiştir. DEĞERİ: Takdir olunan arsa paylı değeri: 80,000,00. TL’dir. Satış Şartları: 1 Satış 13/12/2010 günü saat 13.50’den 14.00’e kadar Yalova 1. İcra Müdürlüğü’nde; açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen değerin % 60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böy le bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak şartı ile 23/12/2010 günü aynı yerde ve aynı saatte ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da tahmin edilen değerin % 40’ını, rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok arttırana ihale olunur. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, KDV, tapu alım satım harç ve masrafları ile gayrimenkulün satılması halinde tahliyesi ve teslim masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve %10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecek tir. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (İİK m.126) 11/10/2010 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 71689 TC YALOVA 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle