16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 2 EK M 2010 CUMARTES 16 GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Borcu Borçla Ödeme Haberlere göre, Küçük ve OrtaBoy İşletmeler KOBİ ler için, geniş kapsamlı bir borçların Yeniden Yapılandırılması Programı oluşturmak amacıyla Ankara da yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Gerçekten, işletmelerimizin büyük çoğunluğunda borç ağırlıklı finansal yapılar yaygındır ve işletmelerimiz, ekonomik bunalım içinde geçmiş olan 2009 da borçların yüksekliği nedeniyle sıkıntılı günler geçirmişlerdir. 2009 küresel bunalımı, borç yüksekliğinin saadece bizim şirketlerimize özgü olmadığını ve dünyadaki hemen tüm firmalarda borç sermaye oranlarının oldukça yüksek bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Bunalımdan kaynaklanan zararların olumsuz etkilerinin hafifletilmesi önlemleriyle ilgili çalışmaların yoğunlaştığı 2010 yılında, alacaklılarına geri ödenmesinde güçlük çekilen firma borçlarının yeniden yapılandırılması konusunda hemen tüm ülkelerde hükümetlere baskılar yapıldığı alınan haberlerden anlaşılmaktadır. Bizde de Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nde TOBB ve öteki özel kesim sivil toplum kuruluşlarında, borçların yeniden yapılandırılması konusunda kısa sürelerde sonuç alabilmek için yoğun çalışmalar ve hükümet ilgilileriyle görüşmeler yapılmaktadır. Haberlerden anlaşıldığına göre, hükümet de bu çalışmalara katılmaktadır. Firma borçlarının yeniden yapılandırılması konusunda ilk akla gelenler, işletmelerin kamu kurumlarına borçlarının gerçekleşmiş olduğu ve vadeleri geldiği halde ilgili kurumlara türlü nedenlerle ödenmemiş sosyal güvenlik primleri, vergiler ve öteki ödentiler gibi ertelenmesi konusundaki isteklerdir. İkinci gruptaki yeniden yapılandırma istekleri, vadeleri gelmiş banka borçlarının yeniden yapılandırılması, eski banka borçlarının yenileriyle ödenmesinin sağlanmasıyla ilgilidir. 2001 bunalımından sonra yapılan ve İstanbul Yaklaşımı diye bilinen yöntemlerle yapılan vadesi gelen banka borçlarının yeni vadelere bağlanması konusunda uygulanan borç erteleme yöntemi, bu tür uygulamanın en ünlü ve geniş kapsamlı olanıdır. 2009 da bunalımdan çıkma çabaları içinde, fazla dillendirmeden, birçok işletmemiz, vadesi gelen borçlarını, borçlu oldukları bankalarla anlaşarak, başarılı yeniden yapılandırmalar ve borç ertelemeleri yapmışlardır. Geçen yıl, bunalımı öteki ülkelere kıyasla daha hafif atlatmamızın, bu borç yenilemeleriyle de yakından ilgisi vardır. Bankacılarımız, öteki gelişmiş ülkelerin çoğunda da yapıldığı gibi, bunalım içindeki yeniden yapılandırma isteklerini, müşterileriyle anlaşmalar yaparak çok iyi yönetmişlerdir. Bununla birlikte, şimdi bunalımdan çıkarken geniş ölçekli bir yeniden yapılandırma uygulamasını yapmadan önce, işletmelerimizin, finansal yapılarını bir kez daha gözden geçirmeleri zorunlu gözükmektedir. Borçların yeniden yapılandırılması sırasında çoğunlukla yapılan, eski dönemde gerçekleşmiş faizlerin ana para tutarlarına eklenmesi sonucunda ortaya çıkan faizli kalıntının, yeni bir faiz haddine ve yeni bir vadeye bağlanmasıdır. Firmayı kısa sürede rahatlatacak böyle bir uygulamada, uzun sürede şirketin faiz maliyetinin çok artacağı ve firmanın, böyle çalışmaya devam etmesi halinde borçların geri ödenmesinin güçleşmesi sorunuyla karşılaşması kaçınılmaz olacaktır. Borçları yeniden yapılandırmanın olağan sonucu, faize faiz eski deyimiyle mürekkep faiz ödenmesidir ki, bu sonuç iyi finansal yönetim ilkelerine aykırı bir durumdur. Kamu alacağının elde edilmesini erteleme kararları da aynı sonuçları yaratacaktır; ancak bu sonuçlar kamu kesimi yetkililerinin zarar yarar çalışmaları sonuçlarına göre karara bağlanabilecek uygulamalardır. Ancak burada, bütçemizin önemli oranda açık bulunduğu ve bu nedenle, kamu alacakları tahsilinde ertelemelerin, bütçe açığını kapatmayı zorlaştıracağı ve enflasyon baskılarını arttıracağı bellidir. Ama kamu borcunu erteleyen firma için de ertelemelerin finansal zarar yaratması söz konusudur ve bu tür ertelemelerin firmalar için zararlı sonuçlar yaratabileceği de hesaba katılmalıdır. Bunalımdan çıkış senaryoları içinde firmalarımızın borç ertelemeleri için iki kez düşünmelerinin ve uzun vadeli k rlılık açısından yarar zarar hesaplarını özenle yapmalarının yararlı olacağını sanıyoruz. Rica Minnet İmralı ile Ankara arasında mekik dokuyanlar... ABD ye danışmaya giden MİT Müsteşarı... Ve Irak ın kuzeyine giden İçişleri Bakanı... İçişleri Bakanı kimle görüştü? ABD nin, Irak ı işgal ettikten sonra kurduğu manda yönetiminin başına getirdiği ağa ile... Haberlerden okuduk, İçişleri Bakanı, ağaya zatı liniz demiş, Bölgede saygınlığınız var demiş, Kandil in tavrını açık okuyamıyoruz. PKK üzerinde etkinizi hissettiriniz demiş. Oysa, Türkiye Cumhuriyeti nin ricacı olduğu ağa, şimdiye değin ABD tarafından kendisine bağışlanmış bölgede terör örgütü ile iç içe yaşamaktan memnun. Zaten söylenenleri fazla dinlememiş. Ağa, Türkiye Cumhuriyeti nin bakanına, büyük ağabey gibi uyarı ve tavsiyelerde bulunmuş. Açılım seçim yatırımı gibi görülüyor. Devlet politikası haline getirilmesi, daha fazla güven uyandırır demiş, Kürtlerin boykot kararı, Türkiye deki siyasi süreçte dikkate alınması gereken bir tavırdır demiş. Görüntü o ki, Irak ın kuzeyindeki sırtını ABD ye yaslamış ağa, bizim bakanın sırtını sıvazlayıp geri göndermiş. Geri gönderirken de, lideri olduğu Kürdistan Demokrat Partisi resmi haber ajansı Peyamner e açıklama yaptırmış: Tarafların ayrıca Türkiye de haziran ayında yapılacak olan genel seçimler konusunda değerlendirmede bulundukları ifade edildi. Irak ın kuzeyindeki ağanın Türkiye deki genel seçimlerle ilişkisi ne ola ki? Hep söylenirdi de inanmak istemezdik: AKP nin Güneydoğu milletvekilleri arasında çok sayıda Barzanici var. Eğer böyleyse, çok doğru, Türkiye deki genel seçimlerle zatı lisini Kürtlerin ağası ilan eden ilgilenmeyecek de, kendisine ricacı olanlar mı ilgilenecek? Prensip Şair dostumuz Metin Turan ın geçen eylül ayı içinde yazdığı Ülkemin Yorgun Akşamı adlı şiirinden bir dize: yorulan her cumhuriyet gibi sesine güz üşümesi düşmüş yurdum. İşte o yurdumdan bir haber: Biyokimya doktoru, Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemil Çelik; Türk Dili, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük gibi derslerin üniversite öğrencilerine külfet getirdiğini ileri sürerek bu derslerin zorunlu olmaktan çıkarılmasını önermiş. Öğrendik ki, aynı Cemil Çelik, geçtiğimiz günlerde Malatyalı gazetecilere Prensibim, fazla konuşmadan iş yapmaktır. Çünkü bilim adamı fazla konuşmaz demiş. Prensibine uysun, yeter! Onları eve getir Dil Derneği Kerim Afşar Tiyatro Ödülü, Onları Eve Getir adlı oyunuyla yazar Funda Özşener e verildi. Savaş karşıtı bir oyun olan Onları Eve Getir de yazar, 40 yaşlarında bir kovboy kalıntısı olan Coni yi şöyle konuşturuyor: Yumuşak ve sıcak olan her şeye askerler inanmalıdır. Annelere, aileye, el örgüsü çoraplara, Noel hediyelerine, evliliğe, genç kızlara. Bir kurt kadar vahşileşmiş, kulakları uğuldayan bir askerin bunların tümüne inanması istenir. Üstünde üniformanla kollarını açar, aileni ve erdemi kucaklarsın. Ne b.. yediğimizi, bu işin nasıl bir b.. olduğunu bir kez olsun itiraf etmezler. Biz savaşa gideriz ve üç gün sonra arkamızdan ağlamaya başlarlar: Geri dönün! , Çocuklarımızı geri ver! , Ah, kahrolası savaş! ...Bir Amerikalı için asker nedir biliyor musun? Kendini feda etmiş, masum bir yavrucak... Birini öldürürsün ve dünyadan özür dilersin, birini daha ve yine özür... Bildik, kanıksanmış öykü yineleniyor: Amerika Irak tan çıkıyor, özür dileye dileye... Geride bedeni deşilmiş çocuklar, aklını yitirmiş kadınlar, sakat kalmış erkekler ve kirletilmiş bir ülke bıraka bıraka... TSEK Kongresi nde Recep Tayyip Erdoğan dan sonra söz alan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, esnafa örnek verdi: Ankara da bir evde suyun bedeli 1.80, atık suyun bedeli 90 kuruş. Toplam 2.70. İşyerinin fiyatını veriyorum şimdi. Su 5 lira, atık su 2.5, bedel 7.5 lira. Niye bu kadar büyük fark var? Bu büyük farklar bir anlamda esnafın fatura ödemesine yöneliktir. Zaten zor geçiniyor. Sayın Başbakan ne kadar güzel anlattı. Esnaf sabah dükk nına gelir, Bismillahla dükk nını açar, hatta ben katkı vereyim Sayın Başbakan a. Dükk nın etrafını temizler, içini temizler, müşteri gelince güler yüzüyle karşılar onu. Siftah yapar. Eğer imk nı varsa yanında bir çırak çalıştırır. Devlete hiçbir yükü olmaz. Ve devlete ayrıca vergi verir. Devletten de doğru dürüst bir şey beklemez ama devletin kendi üstünde özel bir yük olmasını da istemez. Esnaf budur. Peki, böyle bir esnaf tablomuz varken siz esnafı yok etmeye koşullanan bir piyasayı nasıl desteklersiniz, nasıl bu piyasa iyidir dersiniz? Yıllardır kafaları kurcalayan o soruyu sormadan edemeyeceğiz: Kendisini yok etmeye çalışanları desteklemeye devam eden esnafımız eziyet edilmekten ayrı bir zevk mi alır? Esnafa soru Otizm ve Beslenme SADIK ÇELİK Son yıllarda tıptaki tüm baş döndürücü ilerlemelere rağmen otizm neredeyse sinsi ve önü alınamaz bir salgın haline geldi. Her 6070 çocuktan biri otistik; birçok anne baba ya da anne baba adayı çocuklarının otistik olma korkusunu yaşıyor. Otizm artışındaki en önemli nedenlerin başında tıp otoriteleri sağlıksız, niteliksiz endüstriyel gıdaların besleyici değeri, vitamini, minerali düşük, rafine edilmiş ve çevresel faktörlerin geldiğini belirtmekteler. Yapılan çeşitli araştırmalara göre, otizm hastalığının yaygınlaşmasında ekilebilir toprakların sürekli ekilipbiçilmesi ve aşırı kimyasal gübre ve ilaç kullanılmasıyla fakirleşerek sebze ve meyvelerdeki vitamin ve mineral içeriğinin düşmesi, Omega3 tüketiminin azalması, ağır metal, antibiyotik ve toksinlere fazla maruz kalınması önemli etkenlerden bazıları. Yapılan bu araştırmalar otizmin yaygınlaştığını ve bu durumun sadece genetik nedenli olmadığını, olumsuz çevresel faktörlerin de su ve çevre kirliliğinin otizm tablosunun oluşumunda çok daha önemli etkilerinin olduğunu kuvvetle düşündürmekte. Otizm, uzmanlara göre sindirim sisteminde başlayan, sonuçlarını beyinde gösteren, gelişimsel bozukluk çerçevesinde seyreden bir hastalıktır. Nitekim otistik çocukların yüzde 76 ila yüzde 100 ünde mide ve bağırsak problemi var. Otistik olguların çoğu erken bebeklik çağında tümüyle normaldir. Belli bir süre genellikle 6 ay18 ay geçtikten sonra hastalık belirtileri ortaya çıkmaya başlamaktadır. Otizmin bu sıklıkla görülen şekline regresif otizm denilmektedir. Prof. Dr. Ahmet Aydın; Bu ebeveynler için yıkıcı bir durumdur. Sapasağlam çocuklar yavaş yavaş geriliyor ve normal davranışlar sergileyemiyor. Otistik çocukta çok fazla sayıda klinik belirti tespit edilebilir; tabii bunların hepsinin de aynı çocukta olması şart değil. 2 aylık bebek annesine bakar. Gülücük atar ya da izleyerek buna benzer tepkilerde bulunur. Ama otistik çocuk böyle değil. Başlangıçta her şey normal, daha sonra gerileme başlıyor. Bir anlamda çevreyle bağlantıyı koparıyor. Çağırıldığında bakmıyor, hatta ebeveyn tarafından çocukta işitme problemi olduğu düşünülüyor. Burada bir hekim olarak size iş düşüyor. Teşhisi koyup erken tedavide yapabilirsiniz ya da aileye söylemeyip, tedavi için çocuğun en verimli olan çağı 15 yaşlarını ortada var olan açığı kapatır düşüncesiyle bekletebilirsiniz. Bir başka yöntemde özel eğitim deyip, aileyi bu tarafa yönlendirebilirsiniz. Burada da zaten hastalığı kabul etmiş, sadece deklere etmemiş oluyorsunuz. Ayrıca bu işle uğraşanların çoğu da biyomedikal tedavi yöntemini bilmiyorlar. Bu yöntem Avrupa da yok gibi yine Amerika da ve Türkiye de sayıca az olsa da uygulayan hekimler var. Birçok otistik çocuk acıdan, sıcaktan ve soğuktan fazla etkilenmiyor. Bu nedenle yanabiliyor ve yarabere içinde kalabiliyor. Bunun temel nedeni otistik çocuklarda buğday glüten ve süt kazein proteinlerinin yeteri kadar sindirilemeden kana geçmesi sonucu bu proteinlerin vücutta morfin etkisi yaratmasıdır. Anlayacağınız, çocuk küçük çapta kronik bir morfin zehirlenmesi ile karşı karşıya kalıyor. Bu nedenle çoğunda tehlike ve korku duygusu yok. Bu yüzden bu çocukların sürekli gözetim altında tutulması ve boş bırakılmaması gerekmektedir diyor. Yapılan araştırmalar sonucu bu çocuklarda en çok kurşun zehirlenmesi görülmekte, onu cıva zehirlenmesi takip etmekte; arsenik, kadmiyum, alüminyum ve uranyum zehirlenmeleri ise daha az görülmektedir. Maalesef bu toksinlerin bazıları, devamlı soluk alıp verdiğimiz evlerimizin havasında, boya badanasında, plastik pencere doğramalarında, panjurda, sentetik boyalı halılarda, sentetik vernikli mobilyada, elektronik eşyalarda, otomobillerde, giysilerde, yiyeceklerde, oyuncaklarda ve hatta gereksiz yere yapılan aşılarla vücutta cıvanın birikimiyle de mevcut durumda. Bu toksinler başta çocuklar olmak üzere bütün ev halkının davranış, algılama, bilişim ve motor fonksiyonlarında değişik şiddetlerde bozukluklara da neden olduğu bilinmekte. Rafine ve doğal olmayan gıdaların vitamin ve minerallerden fakir olması zaten yavaşlamış olan detoksifikasyon toksik atımı reaksiyonlarını daha da tembelleştirmekte. Otistik çocukların çoğunda bağırsak ve mide problemi olduğu için sindiremedikleri ve bir çeşit morfin etkisi yaptığını söylediğimiz gıdalara yönelik diyetler hazırlanmalıdır. İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümünden Prof. Dr. Ahmet Aydın; Bu çocukları paketlenmiş gıdalardan, mısır ve pirinç haricinde tüm tahıl ürünlerinden, soyadan, ağır metal içeren nesnelerden uzak tutmak sadece yapılacaklardan birkaçı. Sonuç olarak bunlar bir bütünün parçalarını oluşturuyor. Bu bütünü tamamlayabilmemiz için; doğal yiyeceklerden oluşan bir beslenme biçimi, glütensiz ve kazeinsiz diyet, vitamin, mineral ve amino asit eksikliklerinin giderilmesi, bağırsak florasının düzeltilmesi, sindirim enzimlerinin takviyesi ve katkısız, doğal yiyeceklerin yenmesi, ağır metallerin temizlenmesi, ilaçlar ve eğitim gibi tüm tedavi basamaklarının uygulanması gerekir demektedir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK K MİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ [email protected] Ders olsun Kemal Kılıçdaroğlu, partide ortak aklı öne çıkarma sözüyle CHP lideri olmuştu. Ancak, zaman içinde partide yine yalnızca birkaç kişinin aklının öne çıkmaya başladığı gözlendi. Örneğin; türbanı çözme, türbanı bağlayanların sorunuydu; CHP öncelemeye kalktı her nedense... Geçen hafta Kılıçdaroğlu, Her şeyden önce uygar, eşitlikçi, halkçı anayasa diyerek doğruya yöneldi, önceliği aldı. CHP, nereden geldiğini unutmamalı... Nereye gideceğinin yön çubuğu orada çünkü. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 İran da Safevi lerden bu yana bir çok Türk kabilesine ve boyuna verilen ortak ad. 2 Bir göz rengi... Yüz örtü sü, peçe. 3 Yap rakları güzel koku lu bir bitki... Bir nota. 4 Bir şeyin yıkılmaması için konulan destek. 5 Borazankuşu da denilen ve Güney Ameri ka ormanlarında yaşayan bir kuş... Yapısına girdiği sözcüğe kendi kendine anlamı katan yabancı önek. 6 Antalya nın bir plaj bölgesi... Bir işteki engelleri yenmede kesin karar. 7 Deniz Kuvvetle ri nde bir rütbe... Eski Mısır da güneş tanrısı. 8 Bir nota... Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır kapı sı. 9 Top yuvarlaktır örneğinde olduğu gibi, aynı dü şünceyi değişik terimlerle tekrarlamaya dayanan üslup ku suru ya da oyunu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 Everest e tırmanan dağcılara rehberlik yapmalarıyla ta nınan Nepal halkı. 2 İngiltere de çok sevilen bir cins bi ra... Erkek ya da dişi üreme hücresi. 3 Sarımsaklı yoğurt ve çeşitli otlarla hazırlanan bir tür meze. 4 Ev işlerinde çok çalışkan ve becerikli kadın. 5 N zım Hikmet in bir oyunu... Telefon sözü. 6 Hint müziğine özgü telli bir çal gı... Hastalıklı, sakat. 7 Katılmış, ulanmış parça... Ceviz... Kobalt elementinin simgesi. 8 Şöhret... Gazete ya da der ginin baskı sayısı. 9 Bazı ruh hastalarını yangın çıkarmaya iten dayanılmaz arzu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B I Z B I Z M E A R A S Ü L Ü K R A M P K E T E B K A K A V A N A D İ N A M İ E R E N E T R O K N O O Z A N D E S İ K A T Ö R O K Ç İ Ğ R A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 2 EK M 2010 CUMARTES 16 GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Borcu Borçla Ödeme Haberlere göre, Küçük ve OrtaBoy İşletmeler KOBİ ler için, geniş kapsamlı bir borçların Yeniden Yapılandırılması Programı oluşturmak amacıyla Ankara da yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Gerçekten, işletmelerimizin büyük çoğunluğunda borç ağırlıklı finansal yapılar yaygındır ve işletmelerimiz, ekonomik bunalım içinde geçmiş olan 2009 da borçların yüksekliği nedeniyle sıkıntılı günler geçirmişlerdir. 2009 küresel bunalımı, borç yüksekliğinin saadece bizim şirketlerimize özgü olmadığını ve dünyadaki hemen tüm firmalarda borç sermaye oranlarının oldukça yüksek bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Bunalımdan kaynaklanan zararların olumsuz etkilerinin hafifletilmesi önlemleriyle ilgili çalışmaların yoğunlaştığı 2010 yılında, alacaklılarına geri ödenmesinde güçlük çekilen firma borçlarının yeniden yapılandırılması konusunda hemen tüm ülkelerde hükümetlere baskılar yapıldığı alınan haberlerden anlaşılmaktadır. Bizde de Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nde TOBB ve öteki özel kesim sivil toplum kuruluşlarında, borçların yeniden yapılandırılması konusunda kısa sürelerde sonuç alabilmek için yoğun çalışmalar ve hükümet ilgilileriyle görüşmeler yapılmaktadır. Haberlerden anlaşıldığına göre, hükümet de bu çalışmalara katılmaktadır. Firma borçlarının yeniden yapılandırılması konusunda ilk akla gelenler, işletmelerin kamu kurumlarına borçlarının gerçekleşmiş olduğu ve vadeleri geldiği halde ilgili kurumlara türlü nedenlerle ödenmemiş sosyal güvenlik primleri, vergiler ve öteki ödentiler gibi ertelenmesi konusundaki isteklerdir. İkinci gruptaki yeniden
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle