Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Birinci vazifen, Türk istiklalini ve Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakrü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” Atatürk, gençliğe hitabesini bundan 83 yıl önce, 20 Ekim günü Nutuk’taki son sözleri olarak okumuştu. Son aylarda duruşma araları çok uzarsa kendime okuma programının yanı sıra bir de ezberleme programı yapıyorum. Sevdiğim bir metni ya da şiiri ezberliyorum. Şiir, pek çok şeyi olduğu gibi zamanı da yeniyor. 66 günlük 4 Haziran 10 Ağustos arasında Faruk Nafiz Çamlıbel’in 140 satırlık Han Duvarları şiirini ezberledim. Her söyleyişimde Toroslar’dan Orta Anadolu’ya o şiirsel yolculuğu yeniden yapıyorum. Ekimde de 83. yıldönümüne selam olsun diye gençliğe hitabeyi ezberle dedim, kendime. Önce bugünkü Türkçeye çevrilmişi mi ezberlemeli dedim; Atatürk’ün o günkü dilinden olan daha etkili. Falih Rıfkı Atay, Çankaya’da Atatürk’ün Nutuk’ta kullandığı dil için şunu söylüyor: “Nutuk, dil inkılabından önce yazıldığı için, Namık Kemal mektebi üslubundadır. Atatürk’ü besleyen edebiyat o idi. Harbiye Okulu hapishanesinde bir gazel bile yazmıştır. Dilin Türkçeleşmesine inandıktan sonra bütün zevklerini ve âdetlerini fikirlerine feda ettiği gibi, o kadar sevdiği üslubunu da içilmiş bir cigara gibi atıvermişti.” Hitabeyi bugünkü dile çevirenler elbette çok titiz hareket ediyorlar, önemli bir sorumluluk alıyorlar. Şu var ki, Atatürk o metni dil devriminden sonra yazsaydı vurguyu, etkiyi arttırmak için sanırım yeni dile göre cümleler kurar, farklı sözcükler kullanırdı... Atatürk’ün gençliğe hitabı bugün ne kadar güncel? Bu soruyu ciddiye alanlara bir önerim var; Ey Türk Gençliği diye başlayıp cümle cümle yeniden okusunlar. Bugün kullanmadığımız sözcüklerin anlamlarına baksınlar... Nutuk, gençliğe hitabeyle bitiyor. Nasıl başlıyor? Okuması bir hafta süren Nutuk’ta Atatürk’ün ilk cümlesi şu: “19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım. Durum...” Her şeye durum saptamasıyla başlıyor. Yakın tarihimizi bilmek, bugünü görmek ve geleceğimizi kurmak için çok önemli. Atatürk’ü bilmek, onun yaptıklarını kopya etmek değil. Bu mantık dışı bir şey olur. Örneğin, Kurtuluş Savaşı sürecinde Atatürk’ün deyim yerindeyse eliayağı telgrafçılardı. Onlar cephede savaşanlar kadar önemli işler başardılar. Bugün, “Atatürk bütün haberleşmeyi telgrafçılarla yaptı, biz de öyle yapmalıyız” denebilir mi? Elbette hayır. Ama Atatürk’ün Cumhuriyet’in kuruluş dönemindeki şu yaklaşımı, bugün de en az o günkü kadar güncel: Önce iç barış... Yani yurtta sulh... Ya şu: Gerçek yol gösterici bilimdir... İç barışın harcını başkasına kardırırsan? Bilim kurumlarında bilimden başka her şeyi konuşursan? Sütun biter... Sorular, sorunlar bitmez... Baştan başlayalım: Ey Türk Gençliği... GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada devrim!” Radikal gazetesinin boylu boslu İsmet Berkan’ın elinden alındığını; Doğan Grubu’nun yeni yıldızı bir ara adı Fethullahçılığa çıkan Eyüp Can’ın boyuna indirildiğini veren haberin başlığı “Radikal’de devrim!” Önceki yıllarda Radikal biçimi “devrimler” denendi, ama başarıya ulaşamadı. Altemur Kılıç, küçük boyda gazete çıkardı. Haldun Simavi aynı denemeye girişti. Her ikisi de kısa sürede ömürlerini tamamladılar. Bu örnekleri göstererek elbette “Radikal devrim”i aynı akıbet bekliyor demiyoruz; yeni yaşamında uzun ömürler diliyoruz ama; ne çare Radikal’i gözden çıkardığına değinen söylentilerden sonra Doğan Grubu acaba gazeteye “devrim” şemsiyesi altında son bir şans mı verdi sorusu da gündemde. Türkiye’nin büyük değişim içinde olduğu hemen her gün yazılıyor, konuşuluyor. Evet Türkiye büyük değişiyor. Üye sayılarının arttığı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesi’nin iktidara bağımlı duruma geleceğini saptayan görüşler en az bir yıldır hemen her gün tartışıldı. HSYK; anayasal değişikliklerin AKP’nin iddia ettiği gibi yargının bağımsızlığını pekiştirmeye hizmet etmeyeceğini hemen her gün örnekleriyle açıkladı. Değişiklik referandumdan geçti; HSYK’ye üye seçimi geçen pazar yapıldı ve… Adalet Bakanlığı’nın listesindeki isimler seçimi kazandı. Kim seçti yeni HSYK üyelerini? Avukatlar, hâkimler, savcılar! Türkiye’de yargının nasıl yürüdüğünü… AKP’nin yargıyı eline geçirmek istediğini… Hatta ve hatta yargı üzerinde oynanan oyunları, tezgâhları çoook yakından bilen, yaşayan, izleyen avukatların, hâkimlerle savcıların çoğunluğu... ...aylardır söylenen, yazılan sakıncalar bir kulaklarından girmiş, öteki kulaklarından çıkmış olacak ki… HSYK seçimlerinde… …sivil diktatörlüğe hevesli Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) listesine oy verdi. RTE, yıllardır uğraşageldiği hedefe ulaştı. Eline geçiremediği bir yargı kalmıştı; onu da “halletti.” Kanıt gazete başlıklarında: “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 10 asil, 6 yedek üyeliği için adliyelerde yapılan seçimi Adalet Bakanlığı’nın desteklediği liste kazandı. YARSAV ve Demokrat Yargı’nın desteklediği adayların ‘hiçbiri’ yeni HSYK’de yer almadı.” Anlamlı “hiçbiri” sözcüğü. Şu nedenlerden: Bundan böyle HSYK’den Adalet Bakanlığı’nın (Başbakan’ın) istemediği doğrultuda bir karar çıkmayacak. Ulusal ve uluslararası hukuk kurallarına uymamakta ısrar eden savcı veya yargıçların görev yerleri artık değiştirilemeyecek. Bir iki ismin sesi yükselecek HSYK’de! O kadar! Gazeteciler kurul kapısı önünde toplanacak mı, toplanmayacak mı diye saatlerce nöbet tuttukları dönemler de geride kalıyor! Yargıda tayinler, terfiler, atamalar AKP’de incelendikten sonra Başbakanlık’tan geçecek artık! Askerden, medyadan sonra… Yargı da.. “tekele girdi”. Başbakan, “Şurada sekiz yıldır ülkeyi idare ediyoruz. Kimin yaşamına, eğlencesine müdahale ettik, kimin tavuğuna kışt dedik” diyor ya. Yarın çıkar yeni HSYK istediği kararları verdi de müdahale mi ettik, “Yahu, yargıya kışt dedik mi” der mi, der! Yarınlarda başka bir şeyler daha olur. Bugün hâlâ örneğin Aslı Aydıntaşbaş gibi türbanı kadın erkek eşitsizliğine kanıt gösteren yazarların… …laikliğin simgesi Çankaya’da; şeriatın, siyasal İslamın simgesi olduğu için türbana karşı çıkıldığını anlamayanların veya anlamazdan gelenlerin bulunduğu bu ülkede… Elbette bir gün kapalı başlar, takkeler; kamuda da görev yapabilir… …türbanlı, takkeli hocalar.. türbanlı takkeli öğrencilere ders vermeye başlayabilir... Olmaz dediklerimiz oldu; askerde oldu, medyada oldu. Şimdi de yargıda. Takkeli kamu, takkeli öğretim neden olmasın? ankcum@cumhuriyet.com.tr SAYFA 19 EK M 2010 SALICUMHUR YET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19 Ekim Oslo Y 7 Helsinki Y 7 Stockholm Y 7 Londra Y 11 AmsterdamY 11 Brüksel Y 11 Paris Y 12 Bonn Y 11 Münih Y 9 Berlin Y 9 Budapeşte Y 13 Madrid B 17 Viyana B 12 Belgrad Y 11 Sofya Y 15 Roma PB 19 Atina PB 23 Zürih Y 10 Moskova Y 5 Aşkabat B 22 Taşkent PB 24 Baku PB 20 Bişkek PB 19 Tiflis PB 21 Kahire B 37 Şam B 34 İstanbul Y 24 Edirne Y 21 Kocaeli Y 26 Çanakkale Y 24 İzmir Y 24 Manisa Y 24 Denizli Y 24 Zonguldak Y 25 Sinop Y 23 Samsun Y 25 Trabzon B 27 Giresun Y 24 Ankara Y 22 Eskişehir Y 21 Konya Y 24 Sıvas Y 22 Antalya Y 22 Adana PB 32 Mersin PB 30 Diyarbakır PB 27 Şanlıurfa PB 30 Mardin PB 27 Siirt PB 27 Hakkâri PB 21 Van PB 21 Kars B 19 Yurt geneli parçalı, zamanla kuzey ve ba tı kesimleri çok bulut lu, Marmara, Ege, Ak deniz’in batısı, İç Ana dolu ile Orta ve Batı Karadeniz bölgeleri sağanak yağışlı diğer yerler az bulutlu ge çecek. Yağışların Mar mara’nın güney batısı ile Batı Ege’de kuvve li, Ege kıyılarında ise çok kuvvetli olması bekleniyor. Hava sı caklığı Karadeniz ile doğu kesimlerde 24 derece artacak, diğer yerlerde önemli bir de ğişiklik olmayacak. Gazeteleri okurken TV’lerde günün gelişen olaylarına bakıyorum... Türkiye’nin gündemi hiç değişmiyor. Son günlerin “moda tartışmaları” üniversiteli kızların “sıkmabaş”la derslere girmeleri, HSYK’deki son gelişmeler, “Kürt sorunu”, CHP içinde yaşananlar. Bir de bunlara Hanefi Avcı’nın evinde bulunan dinleme kasetleri, Fatih Altaylı’nın yazdığı Jandarma Genel Komutanlığı’nın örtülü ödeneğinden kimi gazeteci kılığıyla dolaşanların aldıkları binlerce lira eklenince, insan kendi kendine soruyor: “Kim bu 100 bin, 200 bin liraları cebine indiren gazeteci kılığındaki insanlar?” Umarım her şey aydınlanır ve bizler de bunların kim olduğunu öğreniriz... Günün ilk saatleri arasında ne yazacağımı düşünüyorum. Gerçekten Türkiye’de siyasal İslamın simgesi olan “sıkmabaş sorunu” çözüldü mü? YÖK’ün buyruğuyla başları kapalı olarak derse giren üniversite öğrencileri, yarın doktor, yargıç, savcı, öğretmen olduklarında başlarını açacaklar mı? Tartışmalara bakılırsa, “sıkmabaş yasağı”nın kamusal alandan da kalkmasını isteyenler, bunu TV’lerde, gazetelerdeki köşelerinde dillendiriyorlar. Bazıları ise şöyle diyor: “Bu bir özgürlüktür... Eğer Türkiye laik demokratik bir hukuk devletiyse, ilköğretimden itibaren kızlar başörtüsüyle derslere girmelidirler.” Kız çocuklarının “sıkmabaşla” derslere girmeleri, kamusal alanda da yasağın kaldırılması sanki Türkiye’nin en büyük demokrasi sorunu. Kim ne derse desin ben şunu söylüyorum: “Sıkmabaş, Türkiye’de yükselen siyasal İslamın simgesidir... Bu örtünme yöntemi masum değildir.” Yaşadığımız coğrafyaya bakıldığında, 1950 yılından bugüne değin geçen 60 yıllık süreçte, gericisağcı partiler ikiyüzlü bir demokrasi ve özgürlük anlayışıyla ülkeyi yönettiler. Genç kızlarımız ve kadınlarımız erkek egemen bir toplumda yaşadıkları için baskı altındalar. Onların çalışma özgürlükleri elinden alınmış... TBMM’de kaç kadın milletvekili var bir bakın isterseniz. Kaç genel müdür, müsteşar var? Kadın evde oturacak... Çocuk doğuracak... Yemek yapacak, bulaşık yıkayacak... Kocasından izinsiz sokağa çıkamayacak... Başını örtmek neye yarar? Bakmayın siz televizyonlara çıkan “sıkmabaşlı” birkaç kadına... Kimisi köşe yazarı, kimisi avukat, doktor. Onlar ötekileşen, işsiz, yoksul, okula gönderilmeyen başı örtülü kızlarımızı ve kadınlarımızı temsil etmiyorlar. Hepsinin tuzları kuru! İşleri tıkırında! Ağızları laf yapıyor! Bunların hiçbirisi temel hak ve özgürlüklerden sosyal, ekonomik, kültürel ve sosyal olaylara “sınıfsal açıdan” bakmayıp,“sermaye emek çelişkisi”ni gündeme getirmiyorlar. Başı örtülü kızlarımızı, kadınlarımızı savunan sözde liberal ya da demokratlara bakın... Onların ağzından hiç duydunuz mu sınıfsal mücadele tümcesini? Duymadınız! İkiyüzlülüğün, kır kurnazlığının egemen olduğu toplumlarda salt dillerindedir “demokrasi ve özgürlük” sloganı... Sizler de yersiniz! Sıkmabaş siyasal bir araç olarak kullanılır, sanayi devrimini yapmamış, demokrasisi gelişmemiş ülkelerde. Sendikal hak ve özgürlükler hiçbir zaman tartışılmaz! Sevgililerinin, karılarının kulaklarını, burunlarını kesen erkeklerden hesap sorulmaz. Az önce değindiğim gibi özgür birey yaratılmadan ne demokrasimiz gelişir ne de özgürlüklerimiz. Bir halkoylaması yapılır, bas bas bağrılır: “Yaşasın sandıktan evet çıktı, demokrasi ve özgürlükler artacak!” Oysa Kenan Evren ve arkadaşlarının çıkardığı Seçim ve Siyasi Partiler Yasası yerli yerinde duruyor. Tüm siyasal partilerde önseçim yapılmıyor. Bu konu TV’lerde görülmez “es” geçilir, iki tarafın seçmenleri karşılıklı atışır, bunun adına da “tartışma programı” denilir. Yüzde 10 seçim engeli hangi Avrupa ülkesinde var? Mısır’da ve Suriye’de bile baskıcı rejim olmasına karşın seçim barajı yüzde 5... Haydi kaldırın şu barajı, geçin “milli bakiye” seçim sistemine, bir tek oy bile dışarıda kalmaz, Meclis renklenir. Böyle dediğinizde “dur bir dakika” denir: “Eğer seçim barajı kalkar, Siyasi Partiler ve Seçim Yasası değiştirilirse ülke 12 Eylül öncesine döner, istikrar bozulur!” Halkımız bu ikiyüzlülüğü yer! Bir kilo nohuta, iki kilo bulgura, yarım ton kömüre oyunu satar... Türkiye’de emeksermaye çelişkisini gündeme getirmeyen, sosyal, ekonomik, siyasal, kültürel olaylara sınıfsal açıdan bakmayana ne sosyal demokrat denilir, ne sosyalist ne de yurtsever. Bilmem anlatabildim mi? POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Bilmem Anlatabildim mi? hikmet.cetinkaya @cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 İrtica ile Mücadele Eylem Planı davasında yargılanan Dursun Çiçek’in talebi ‘Cihanerdavasıylabirleştirilsin’ HATİCE TUNCER İrtica ile Mücadele Eylem Pla nı davasında tutuklu yargılanan kurmay Albay Dursun Çiçek, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararına uyularak davanın Yar gıtay 11. Ceza Dairesi’nde görü len ve Erzincan Cumhuriyet Baş savcısı İlhan Cihaner’in sanık ları arasında bulunduğu dava ile birleştirilmesini talep etti. Çiçek, hakkında soruşturma başlama dan 3 ay önce Dursun Çiçek ad lı başka bir şahıs hakkında din leme kararı verildiğine dikkat çekti. Çiçek’in kızı ve avukatı İrem Çiçek, planın hazırlanma sı emrini verdiği iddia edilen es ki 1. Ordu Komutanı emekli Or general Hasan Iğsız’ın tanık ola rak dinlenmesini istedi Çiçek’in ıslak imzasının bu lunduğu iddia edilen “İrtica ile Eylem Planı” davasına 1.5 aylık aranın ardından dün devam edil di. Başkan Köksal Şengün, dava dosyasının aslının karar verilmiş olmasına rağmen Yargıtay Genel Kurulu’nda olduğunu, iade edil mediğini belirtti. Çiçek’in avu katlarından Celal Ülgen, Kuru lun gerekçeli kararla ile dosyayı gönderebileceğini ifade etti. Duruşmaya koltuk değnekle riyle gelen Çiçek doku incinme si nedeniyle ayağının alçıda ol duğunu belirterek taleplerini otu rarak beyan etmek için Şen gün’den izin istedi. 20 Nisan’dan bu yana 28 di lekçe verdiği ve 140 talepte bu lunduğunu ifade eden Çiçek, “Di lekçelerimden 11’i işleme ko nulmuş. Çoğu da tahliye tale binin reddi üzerine. Talep edi yoruz, hiçbir şey yapılmıyor. İs yan etmez misiniz?” diye heye te seslendi. İrtica ile Eylem Pla nı’nın sahte olduğunu tekrarlayan Çiçek, “İşleme konulmayan ev rak kâğıt parçasıdır. 28 Şu bat’ta Başbakan’a imzalatıl madı mı? Uygulanmayan planı ne yapsınlar” diye sordu Çiçek talep etti Uyuşmazlık üzerine Yargıtay Ceza Kurulu’nun, Erzincan Baş savcısı Cihaner’in yargılandığı dava ile birleştirilmesine karar verdiğine dikkat çeken Çiçek, “Bu davanın Yargıtay 11. Ceza Dairesi’ndeki dosya ile birleş tirilmesini talep ediyorum. Bu karar artık en yüksek yargı makamının aldığı mahkemeyi bağlayıcı bir karardır. Yani aynı dava ile hukuki ve fiilen bağlantıları mahkemeniz tara fından 25 Haziran’da tespit edilen 2010/106 sayılı davanın birleştirilme yeri, Yargıtay 11. Ceza Dairesi’ndeki 2010/1 sayılı dosyadır. Özellikle Özese ve Haşıloğlu’nu 25 Haziran’da al dıkları kararın arkasında dur maya davet ediyorum” dedi. Çiçek’in kızı İrem Çiçek sta jını tamamlayıp avukatlık ruhsa tını alarak duruşmada ilk kez ta leplerini beyan etti. Avukat İrem Çiçek imza incelemesiyle ilgili ra porlarda imzaları olan Adli Tıp, Emniyet ve Jandarma Kriminal Dairesi’nin bilirkişilerinin de du ruşmada hazır edilmesini istedi. İrem Çiçek, belgedeki 9 adet parmak izinin de kimlere ait ol duğunun tespiti istedi. Tutuklu sanık Serdar Öz türk’ün avukatı Dilek Rençber, müvekkilinin bürosunda bulun duğu iddia edilen “İrtica ile Mü cadele Eylem Planı” fotokopi sinde parmak izi araştırması ya pılmasını istediğini ancak İstan bul Kriminal Polis Laboratuva rı’ndan Çiçek’in imza ekspertiz raporunun gönderildiğini anlattı. ‘Öz’ü saf buluyorum’ Rençber, “Savcı Zekeriya Öz, bunları söylediğimde saf saf, ‘TEM’dekilerin parmak izlerine bakılıyor’ dedi. Öz’ü gerçekten saf buluyorum. TEM’dekile rin ne ilgisi var. Ne ilgisi oldu ğunu biliyoruz da biz Öz türk’ün parmak izinin araştı rılmasını istiyoruz” dedi. Dursun Çiçek, Serdar Öztürk ve Deniz Yıldırım’ın tahliye ta lepleri Şengün’ün karşıoyu ve oyçokluğuyla reddedildi. Dava 25 Kasım’a ertelendi. Dursun Çiçek’in kızı ve avukatı İrem Çiçek, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hasan Iğsız’ın tanık olarak dinlenmesini istedi. Devrimci Karargâh operasyonu kapsamında tutuklanan Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’dan ele geçirildiği öne sürülen ses kayıtları ile ilgili olarak eski Başbakan Tansu Çiller’in eşi Özer Çiller ve Doğan Haber Ajansı (DHA) Genel Müdürü Uğur Cebeci, “mağdur” sıfatıyla ifade verdi. Çiller, şikâyetçi olma hakkını “saklı tuttuğunu” belirtirken Cebeci dinlemeyi yapan kurum ve kişilerden şikâyetçi olduğunu açıkladı. Özer Çiller ifade verdi İstanbul Haber Servisi Ergenekon soruş turmasını yürüten savcı Zekeriya Öz’ün “İn ternet Andıcı” soruşturması kapsamında şüp heli generallerin ifade vermeye gelmemesi üze rine Genelkurmay Başkanlığı’na talimat yazısı gönderdiği öne sürüldü. Kara propaganda için Genelkurmay bünyesinde internet siteleri kurulduğu iddiaları üzerine başlatı lan soruşturmasında Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu ve bazı komutanlar “şüpheli” sıfatıyla ifadeye çağrılmış, ancak ifade vermeye gelmemişlerdi. Öz’ün raporgörev maze retinde bulunan komutanların ifadesini alamaması üzerine talimat yazısı hazırladığı savunuldu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Türki ye’de hayvan rezervi sıkıntısı olmadığını belirte rek, “Herhangi bir sıkıntı ile karşı karşıya de ğiliz. Bu itibarla kurban kesimini etkileyecek bir şey söz konusu değil” dedi. Kurban yerine, yoksula yardım, öğrenciye burs gibi yardım faa liyetlerinin konulamayacağını söyleyen Prof. Dr. Bardakoğlu, vekâletle kurban kesimi için toplanan paraların da yalnızca hayvan kesiminde kullanılması gerektiğini vurguladı. Bardakoğlu, Kurban Bayramı’nda kesilecek hayvanların Türkiye’nin canlı hayvan rezervini tehlikeye düşürebileceği hakkındaki haberlerle il gili, “Bu konu da bizim ihtimalli bir soru üze rine vermiş olduğumuz cevabın yanlış anlaşıl ma ihtimalidir. Biz, yanlış ifade etmedik ama belki zihinlerde tereddüt gelmiş olabilir. Ülke mizde hayvan rezervi sıkıntısı yoktur” dedi. Bardakoğlu: Kurban kesmede sıkıntı yok Savcı Zekeriya Öz’den Genelkurmay’a talimat