Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr 19 EK M 2010 SALI CUMHUR YET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B Thomas Friedman’ın, “Küreselleşmenin Geleceği” adlı kitabını okurken Türkiye’de olup biten ve bizleri ülkemiz adına kaygılandıran hususlar için küresel gerçekler nedeniyle acaba çok strese girmesek mi, diye düşündüm. İsteyen istediğini giyse, bütün kadınlar kapansa, iktidar dikta rejimine özense, tarikatlar ve cemaatler kurumları ele geçirse, ordu 1 milyondan 200 bine düşse ve profesyonel askerlik gelse, Atatürk unutulsa, borçlar ödenemez hale gelse, bize ait varlık kalmasa, Kürtler özerk olsa ve hatta ayrı devlet kursa, bunlar küresel gerçekler karşısında ne yazar, küresel oyuncular ne isterse o olacağına göre, beyhude çabalara gerek var mı? Bunun cevabını almak için Friedman’a göre küreselleşmenin geldiği noktaya bir bakalım. Friedman, kitabında teknolojinin demokratikleşmesinden söz ediyor. Bunu bilgisayarlaşma, telekomünikasyon teknolojileri, minyatürleşme, sıkıştırma teknolojisi ve dijitalleşme sonucu iletişimdeki hız ve ucuzluk, “dünyayı değiştirecek kadar büyük, cebinize sığacak kadar küçük aletlerin” yaşamımızın bir parçası haline gelmiş olması olarak ortaya koyuyor. Bu teknolojinin demokratikleşmesi aynı zamanda üretimi de küreselleştiriyor; herkes üretici olabilir. Tayland’ı son on beş senede dünyanın bir pirinç ülkesi olmaktan çıkıp ikinci büyük Pikap üreticisi ve dördüncü büyük motosiklet üreticisi yapan şey teknolojinin demokratikleşmesidir. Hindistan’ı dünyanın arka ofisi haline getiren de budur. Swissair Havayolları’nın bütün muhasebe departmanını bilgisayarlarla birlikte İsviçre’den Hindistan’a taşımasına sebep olan bu teknolojik demokratikleşmedir. Eskiden ticari dolaşıma sokulamayan bütün hizmetler bugün internet gibi iletişim ağıyla sunulurken, artık devlet hizmetleri de neden dışarıya yaptırılmasın sorusu gündeme geliyor, örneğin; sınır koruma işlerini Ruslara, mali işleri Hintlilere, gümrükleri İsviçrelilere, merkez bankacılığını Almanlara bırakabiliriz. Bütün ayakkabıları İtalyanlar üretecek, liseleri İngilizler, trenlerimizi Japonlar yönetecek. Teknolojinin demokratikleşmesi küreselleşmenin itici gücü olan yatırım yapma biçiminin değişmesine de yol açmıştır. Bu da finansmanın demokratikleşmesidir. Friedman’a göre finansın demokratikleşmesi 1960’ların sonunda “ticari kâğıdın” ortaya çıkışı ile başladı. Bu kâğıtlar şirketlerin ihraç ettiği tahvillerdi. Bu tahviller bankaların tekelini ortadan kaldırarak finans dünyasına çoğulculuk getirdi. 1970’lerde uzun vadeli konut kredileri menkul kıymete dönüştü. Bu, nakit paraya ulaşamayan şirketlere sermaye edinme şansını yarattı. 1990’ların başında Latin Amerika ülkelerinin borçları ABD güvencesinde tahvillere dönüştürüldü. Bu ülkelere borç veren bankalar borçlarını halka, yatırım ve sigorta fonlarına satarak, borçlara ilişkin tahvilleri bilançolarında varlık yazdılar. Borçlar artık binlerce kişinin borcu haline geldi. Yani finansmanın demokratikleşmesiyle yeni dünya alacaklıların az sayıda varlıklı kişiler ve bankalar olmasından çıktı ve çok sayıda bireyin alacaklı olduğu bir dünya haline geldi. Küreselleşmenin üçüncü büyük sonucu enformasyonun demokratikleşmesidir. Devletlerin ülke sınırları ve hatta köy sınırları dışındaki hayata ilişkin bilgilerin insanlara ulaşmasını tamamen engelleyebildiği günler çok geride kaldı. Dışarıdaki hayatı karalamak ve olduğundan kötü göstermek artık mümkün değil. Bu enformasyon alanındaki baş döndürücü gelişmeler finans piyasalarında köklü değişiklikler yaptı. Artık dünyanın her yanından evinizde oturarak her türlü yatırım aracını satın alabilirsiniz. Bu teknolojinin getirdiği enformasyon sayesinde İranlılar artık özel çiçekliklerin arkasına sakladıkları antenlerle dünyayı izliyorlar. Artık yaşamlarının en iyi yaşam olmadığını görüyorlar. Herkes internetle anında dünyada olup bitenden haberdar oluyor. Ne yaparsan yap, artık gizli bir şey kalmıyor. Bütün bu gelişmeler sonucunda ulus devlet anlayışı ortadan kalkacak mı? Buna da Friedman şu cevabı veriyor: “Küreselleşme yeni olan bir şey demek. Ve eğer dünyamız sadece mikroçiplerden ve piyasalardan oluşsaydı, küreselleşme dünyadaki her şeyi açıklayabilir ve her şeyin çözümü olurdu. Oysa dünyamız insanlardan, kadın ve erkeklerden, onların alışkanlıklarından, inançlarından, özlemlerinden ve hayallerinden oluşuyor. Yani herkesin zeytin ağacı var. Zeytin ağacı çok önemli bir ağaçtır. Bizi dünyaya bağlayan, bizlere kimliğimizi kazandıran ve dünya üzerindeki yerimizi belirleyen her şeyi temsil eder.” Friedman’ın bu tespitleri ile şu sonuca varabiliriz: Küreselleşme zeytin ağaçlarının aslında ne kadar önemli olduğunu bize gösterdi. Dolayısıyla küreselleşme gerçeği ile yüzleşirken zeytin ağaçlarımıza da sahip çıkmak gerektiğini belirtelim ve küreselleşmenin getirdiği bir diğer sonuca da dikkat çekerek Friedman’a katkıda bulunalım. Teknolojideki olağanüstü gelişmelere karşın dinin demokratikleşmesi de bu arada gerçekleşiyor. Acaba neden?.. Küreselleşme Kaygılarımızın İlacı mı? pamukm superonline.com İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Sandık Güce Teslim soner@cumhuriyet.com.tr Sandık demokrasilerinde, sandığın güce teslim olmasından bir tür rehberlik görevini yürüten, siyasi erkin stratejik adımlarında etkin rol alan medya gücü adına, saf saf(!) sandık sonuçlarını sorgulayan gazeteci arkadaşlarımın saflıklarını ben de saf saf(!) izliyorum... Nasıl oluyormuş da 1500 kadar yargıcı örgütleyebilmiş YARSAV’ın listesi, AKP iktidar bürokrasisinin en üst düzeyde örgütlediği listeye bu kadar büyük oy farkı ile yenik düşermiş... Sanki işlerine geldiğinde, 12 Eylül cunta yönetiminin dörtlüsünün karşısında kader senfonisi ile yargıçların selam vermeleri, AKP’nin seçim kampanyasında dahi ağızlara sakız yapılmamış gibi... Birebir insanların kahramanlıkları ile demokrasinin ayakta tutulamayacağı, bu nedenle demokrasinin olmazsa olmaz ilkelerinden ödün verilmemesi gerektiği, demokrasinin alfabesi değimiş gibi... Demokrasinin alfabesinde güçler ayrılığı ilkesinin yer alması gerekmiyormuş gibi... Referandum öncesi bilime ihanet etmeyen uzman hukukçuların tümü olabildiğince gür ses vererek, referandumun gerçek amacının yargı bağımsızlığını ayaklar altına almak olduğunu anlatmaya çırpınmamışlar gibi... “Evet”in dozlarında “yetmez ama evet” sloganı ile her şeye rağmen referanduma konu olan anayasa değişikliklerini savunmaya kalkışan sözde demokrat, liberallerin ağızlarından düşürmedikleri, Erdoğan iktidarı doğrultusundaki tezlerini bir anımsayın... Hani yeni metinle daha demokratik, bağımsız bir HSYK’nin oluşturulmasının yolu açılacaktı? Meclis’ten ilk ayıplı AKP iktidarının iki aday dayatmasının üzerine, kesinlikle kürsüdeki yargıçları temsil edeceği varsayılan sandıktan, hâkim ve savcıların atanmasında en üst görevlerde olan iktidar bürokratları tam liste çıktılar. Oyları okunabilecek dar bölge yargıçlarının gelecek tehdidi altında oy kullanmış olabilecekleri gerçeğine, seçim sürecinde yaşanan bir dizi baskıya ilişkin bilgiler tuz biber... İktidar güç kullanmada pervasız... Ekonominin kötüye gidişi ile, uzun soluklu iktidarda oy kaybetmenin ardından, çoğunluk iktidar baskı gücünü kullanarak toparlanma stratejisini, demokrasi diliyle çoğunluk diktatörlüğünü yaşamın her alanına dönük kullanmakta hiçbir sakınca görmüyor... Kasımpaşa raconu başlangıçta topluma sempatik pazarlanan Başbakan Erdoğan kimliği, öfkeli çıkışları, tehditleri, ne zamandan yasama yürütme erkinin üzerine, bir sürü kamu kurumunu çok güçlü ele geçirmiş iktidarın sınır tanımaz baskı gücü araçlarından sadece biri, vitrinde görüneni... 12 Eylül askeri diktatörlüğünün ürünü anayasada demokratikleşme adına, AKP iktidarının sivil diktatoryal gücünü katlama operasyonu olarak dayatılan 12 Eylül referandumu sonucundan sonra, çok daha pervasız yeni adımlar, ataklar ile karşı karşıyayız. Başbakan Erdoğan’ın kendisi dahil, HSYK’nin yeni oluşumunun daha demokratik olacağını savunan, savlayan cephe sözcülerinin tümünün çok iddialı söylemleri, güvencelerinin mürekkebi kurumadan, ilk aday belirlemelerinde bu partizanlık, bu baskı, bu pervasızlık, başdöndürücü, sınırlanamayan güce güç katma tutkusu değil de ne? Aynı anayasal, hukuk düzeni, yargı kararları, uluslararası hukuk kararı yürürlükte iken, YÖK’ün çok ağır hukuk ihlali suçu ile türbanı serbest bırakma atağı da aynı şey. AKP iktidar kadroları, en büyük cemaat önderleri rehber, evetçiler cephesinin çok daha ileri bir adım, tehlikeli yorumla, türbanın çocuklara, ortaöğretim kurumlarına, asla düşünülememesi gereken kamu alanlarına, kamu erkini kullanan kişilere taşınmasını.. laiklik karşıtı görmeyen yeni yorumlar getirmeye kalkışmaları da aynı türden gemi azıya alma atakları değil de ne? Referandum zaferi AKP’nin, ekonomik çarpıklık, patlayan yoksulluk, yoksunluk ortamında siyasal İslamı, ırksal ayrımcılıkları ne kadar başarılı kullansa da, çok büyük, çok etkin medya gücü ile toplumsal güdülemeyi sağlasa da, gündeme gelen büyük oy kaybını yeniden gidermeye yetmişmiş... Yaptırılmış seçim anketleri böyle diyormuş... İktidar gücünün baskı, tehdit aracı olarak kullanılabilirliği yeniden prim yapıyormuş... İktidar icraatlarını ülkemiz çıkarları, rejimi, laiklik, cumhuriyet, Atatürk devrimleri, evrensel insan hakları, sosyal devlet, gelirin adil paylaşımı, halkın çıkarları, gerçek sendikal, demokratik tüm örgütlenmeler, haklar için çok ciddi tehdit olarak görenlerin karşı duruşları, kaygıları, örgütlülüklerinin, sınırsız, en kaba yöntemlerle gündeme gelen iktidar baskıları ile daha fazla kırılacağı varsayımı ile ciddiye alınmıyormuş... İstenen korku imparatorluğu yaşamın her alanına dönük giderek daha etkin işlevlerle donatılıyormuş... Günlük haberlerin yan yana gelişi tek başına yeterince korkutucu, moral bozucu değil mi? Evetçiler cephesinin yüzde doksan dokuzunun 12 Eylül Anayasası’na evet dediklerine yemin etsem günaha girmem. O zamanın bir avuç hayır diyenleri ise hayırcılar arasında, demokrasiden, hukuk devletinden yana olmaya çalıştılar... Sandığın baskı, korku ile güce teslim olması yeni bir durum değil, kalıcı hiç değil.. Ekonomi Servisi Aşırı sıcaklar nedeniyle er ken hasat edilen ve sonbahar döneminde ürün sı kıntısı çekilmesi nedeniyle fiyatı pazarda 10 TL’ye kadar çıkan domatesin fiyatının kasım ayından iti baren yavaş yavaş düşeceği bildirildi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bay raktar, “20 Ekim’den sonra sera malları çıkmaya başlayacak. Domates fiyatları da dengeye otu racak, ama bugünlerde yüksek” dedi. Bayraktar, “domates güvesi” zararlısının doma tes bahçelerini vurduğunu, bu nedenle domates fi yatlarının arttığını ifade ederek, şunları söyledi: “20 Ekim’den sonra sera malları çıkmaya başlaya cak. Domates fiyatları da dengeye oturacak, ama bugünlerde yüksek seyredecek. Dünyada ucuz ürün bulma şansı kalmadı.” Memuruntoplugörüşme sürecimahkemelikoldu Ekonomi Servisi Türkiye KamuSen Genel Başkanı Bir can Akyıldız, Uzlaştırma Kurulu kararlarının uygulanması is temiyle Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Akyıldız, taleplerine ilişkin dilekçeyi teslim ettikten son ra mahkemeden ayrılırken gazetecilere yaptığı açıklama da, 1529 Ağustos tarihleri arasında yapılan toplu görüş me sürecini Uzlaştırma Kurulu’na taşıdıklarını anımsattı. Uzlaştırma Kurulu kararlarını görüşmek üzere ilgili bakanla 5 Ekim’de bir toplantı yaptıklarını hatırlatan Akyıldız, bu top lantıda Uzlaştırma Kurulu kararlarının uygulanmasına ilişkin taleplerini Kamu İşveren Kurulu tarafına ilettiklerini belirtti. Kamu İşveren Kurulu’nun, Uzlaştırma Kurulu kararla rını görüşmek istemediğini ifade eden Bircan Akyıldız, “Ka mu İşveren Kurulu, önümüze bir tu tanak koyarak imzalamamızı iste di. Tutanakta toplu görüşme sü recinde bir mutabakat oluştuğu nu, imzalanan toplu görüşme tu tanağının bir mutabakat metni ol duğunu, bu nedenle Uzlaştırma Kurulu’na gidilemeyeceği ka naatinde olduklarını beyan etti. Bizim hakkımız olduğuna inan dığımız Uzlaştırma Kurulu kararlarının hayata geçi rilmesi konusundaki tale bimizi yargıya intikal et tirerek uygulanmasının sağlanmasını istiyoruz” dedi. Akyıldız, mahkeme de istedikleri sonucu alamamaları halinde konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkeme si’ne götürecekleri ni de belirtti. konuta 300 milyon dolar Ekonomi Servisi Eczacıbaşı Topluluğu, Ec zacıbaşı Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım’ın ye ni konut projesi Ormanada’yı, İstanbul Zekeri yaköy’de hayata geçiriyor. Proje 300 milyon do lar yatırım bütçesiyle yapılacak. Eczacıbaşı Topluluğu Üst Yöneticisi (CEO) Er dal Karamercan, Eczacıbaşı için gayrimenku lün selektif olarak ayrıcalık yaratabileceği bir sek tör olacağını söyledi. “Dolayısıyla biz art arda projeler ilan edip, birbirine zincir olarak bu gayrimenkul projelerini bağlayan bir anlayış içinde yapmıyoruz” dedi. 220 dönümlük bir yaşam alanı olarak tasarla nan ve 188 adet beş farklı tip villa ile 71 adet dört farklı tip sıra ev içeren Ormanada projesinin 25 dönümü yeşil alan olarak tasarlandı. Yürüyüş ve bisiklet yolları, biri kapanabilir iki adet tenis kortu, basketbol ve çok amaçlı spor sa hası, sekiz adet çocuk parkı ile iki adet rekreas yon alanı yer alan Ormanada’da, 2 bin 500 met rekare sosyal yaşam alanı bulunuyor. Ormanada’da Adabostan adı verilen 5 dönüm doğal bostan alanında, sağlıklı tarım ürünleri üre tilmesi hedefleniyor. 3 bin de ağaç dikilecek. Fiyatlar 500 bin dolardan başlıyor Eczacıbaşı Gayrimenkul Geliştirme Genel Mü dürü Mehmet İmre de “En düşük dairenin fi yatının 500 bin dolar, en pahalı evin de 2.2 mil yon dolar olması bekleniyor. Proje iki faz ha linde sürecek. İlk fazı 30 ay sonra teslim ede ceğiz. Proje 300 milyon dolarlık bir yatırım ola rak öngörülüyor” diye konuştu. Nakit yerine kredi kartıyla harcamalarda yüzde 1’lik artış, ilk yıl 1800 kişilik yeni istihdam demek Ekonomi Servisi Gazi Üniver sitesi, MaliyeVergi Hukuku Uygu lama ve Araştırma Merkezi’nce Ban kalararası Kart Merkezi (BKM) için yapılan araştırmaya göre her 1000 TL’lik nakit kullanımı yerine 1000 TL’lik kredi kartı kullanımı vergi ge lirlerini 20 TL yükseltiyor. Kredi kar tı harcamalarındaki 1 TL’lik artış GSYH’yi 1.42 TL arttırıyor. BKM, anket çalışmalarını da içeren araş tırmanın sonuçlarını 23 Ekim’den iti baren kapsamlı bir kampanya ile duyuracak. Kredi kartı ile bilinçlen dirme kampanyasının amacı nakit ye rine kredi kartı kullanımının yay gınlaştırılması. Gazi Üniversitesi İİBF Maliye Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şükrü Kızılot’un önderliğinde, Prof. Dr. Cem Kılıç ve Doç. Dr. İbrahim To katlıoğlu tarafından yapılan çalışma, BKM Genel Müdürü Sertaç Özi nal’ın düzenlediği toplantı ile du yuruldu. Sertaç Özinal, 23 Ekim’de “Kredi kartı bilinçli kullanıldı ğında hayata değer katar” sloga nıyla başlatılacak yeni kampanyada, “Kartlı ödeme sistemleri ekono miye katkı sağlıyor”, “Kayıt dışı ekonomi azalıyor, vergi gelirleri ar tıyor”, “Yeni iş imkânları yaratı lıyor, işsizlik azalıyor”, “Nakit ar zı azalıyor, enflasyon düşüyor” şeklinde 4 ana mesaj kullanıldığını bildirdi. Kredi kartının bilinçli kul lanılmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Özinal, takibe düşmüş alacaklarla ilgili soru üzerine, kart larda yaşanan sorun artışının işsizlikle çok paralel olduğuna işaret ederek şunları kaydetti: “Türkiye’deki ar tışların çıktığı noktalar Avrupa, ABD ve diğer ülkelerin gerisinde kaldı. Daha önce yüzde 10’ların üzerinde olan borçluluk oranı ey lülde yüzde 9’ların altına düştü, yüzde 8.6’lık bir oran... Dolayısıyla işsizliğin, ekonominin düzelmesine paralel bu oranın da hemen reak siyon verip yüzde 9’ların altına gel diğini görüyoruz.” Krizin etkisini hafifletti Prof. Dr. Şükrü Kızılot da kriz dö neminde geliri azalan veya tamamen ortadan kalkan kişilerin, kredi kartı nın sunduğu bu imkândan yararla narak tüketimlerini sürdürdüklerini belirtti. Kızılot, “Araştırmamıza göre, kriz döneminde hane halkları 92 lira olan işlem başına harcama tutarlarını 105 liraya çıkartmış lardır. Hane halkları ve işletmeler krizde en çok ihtiyaç duydukları kredi kanalını sadece kredi kartı yolu ile genişletebilmiştir. Kredi kartı kullanımı, krizin etkilerinin hafifletilmesinde en etkin araç lardan biri olmuştur” dedi. BKM, nakit yerine kart kullanımını yaygınlaştırmayı hedefleyen kampanyada Prof. Dr. Şükrü Kızılot’un önderliğinde yapılan araştırmanın sonuçlarını paylaşacak. Buna göre, nakit yerine kart kullanımı, kayıt dışını engelliyor, vergi geliri ve istihdamı arttırıyor. Kredi kartı harcamalarındaki 1 TL’lik artış, GSYH’de 1.42 TL artış demek. Kredi kartı harcamaları nominal aylık yüzde 10 arttığında, GSYH’de nominal ayda ortalama yüzde 7.12’lik bir artış sağlıyor. Bu da ortalama 5 milyar 200 milyon TL. Kredi kartı harcamalarındaki her yüzde 1’lik artış, istihdamda ilk yıl 1800 kişilik, ikinci yılda ise 9000 kişilik yeni istihdam yaratıyor. 20082009 yılları arasında krize rağmen istihdamdaki 101 bin kişilik artışın yaklaşık 8500’ü nakit yerine kredi kartı kullanımı sonucu. 1.000 TL’lik nakit kullanımı yerine 1000 TL’lik kredi kartı kullanımı vergi gelirlerini 20 TL arttırıyor. Para arzındaki bir artış aynı dönemde enflasyonu 0.17 oranında arttırırken, kredi kartı harcamaları enflasyonu 0.017 oranında düşürüyor. Zekeriyaköy Ormanada villaları 500 bin ile 2 milyon dolar arasında satılıyor. Farklı tiplerde villa ve konutların olacağı projede 10 dönümde organik tarım yapılacak. KR ZDE PAYI ARTTI Toplantıda verilen bilgilere göre araştırmanın sonuçlarından bazıları şöyle: Firmalarla görüşülerek gerçekleştirilen rapora göre kriz döneminde firmaların toplam satışları içerisinde kredi kartlı satışların payı yüzde 40’a çıktı. Türkiye’de eylül sonu itibarıyla kredi kartı sayısı 46.2 milyon, banka kartı sayısı 67.4 milyon olurken, ocakeylül döneminde banka kartıyla 162.2 milyar lira, kredi kartı ile de 173.7 milyar lira ciro elde edildi. Bankalararası Kart Merkezi’nin (BKM) verilerine göre, yılın ilk 9 ayında banka kartı ve kredi kartı toplamında 2.2 milyar adet işlem hacmi gerçekleşirken, toplam işlem cirosu ise 335.9 milyar liraya ulaştı. Geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında banka kartlarının işlem adedinde yüzde 15, ciroda da yüzde 17.5 oranında artış kaydedildi. Yabancılara ait kredi ve banka kartlarıyla yapılan harcamalarla da toplam 5.1 milyar dolar döviz girdisi sağlandı. Kart kullan, iş yarat KART KULLANIMININ GET R LER ‘Seradomatesi gelmedenfiyatdüşmez’ Eczacıbaşı’ndan M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U