17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 12 EK M 2010 SALI 6 HABERLER Banka kredisiyle estetik Ameliyatlar ünlülerin tekelinden çıktı, artık sıradan insanlar da doktorların kapısını aşındırıyor. Kötü sürprizlerle karşılaşmamak için iyi düşünmekte ve doktorunuzu iyi seçmekte fayda var SİBEL BAHÇETEPE Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde artan estetik ameliyatları, gençleşmek isteyenlerin yanı sıra üniversite döneminin ilk yıllarında, mezuniyet sonrasında, meslek hayatının başında ve evlenmeden önce daha güzel görünmek isteyen gençler arasında da popüler hale gelmeye başladı. Estetik ve plastik cerrahi uzmanları, estetik ameliyatların günümüzde her kesim insan tarafından yapıldığını, hatta banka kredisi alarak estetik olmak isteyenlerin var olduğuna dikkat çekerek Özellikle meme, burun, karın germe, liposuction yağ aldırma vücut şekillendirme, endoskopik yüz cerrahisi, saç ekme, penis ve vajina estetiği oldukça sık yapılıyor. Tıptaki gelişmelerle birlikte estetik ameliyatlar kısa sürelerde gerçekleştiriliyor ve hastalar ameliyat sonrası çok daha hızlı iyileşiyor dediler. Estetik alandaki gelişmeler ve kişiye özel çözümlerle, 20 yaşındaki gençler aknelerden, 30 yaşını aşanlar güneş lekelerinden, 40 yaşındakiler çizgilerden, 50 li yaşlardakilerse sarkmalardan kurtulabiliyor. Beş milyon kadın silikonlu TÜBİTAK ödüllü Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, estetik yaptıranların sosyoekonomik profilinin de giderek değişmeye başladığını vurgulayarak Gerekirse banka kredisi alarak estetik yaptıranlar var dedi. Dünyada ve ülkemizde en fazla yapılan estetik ameliyatın burun olduğunu anımsatan Kışlaoğlu, burnun yüzümüzün ortasında olması nedeniyle en ufak bir bozukluğun bile dikkat çektiğini, bu nedenle ameliyatlarda ilk sırada yer aldığını anlattı. Bireyin ailesinin burun özelliklerini 13 yaşından sonra almaya başladığını, bozukluğun da bu yaştan sonra kendini göstereceğini anımsatan Prof. Dr. Kışlaoğlu, 18 yaşından sonra herkesi ameliyat edebililiriz, üst sınır yok. Yaş ilerledikçe özellikle 6070 li yaşlarda dokular aşırı gevşediğinden, yerçekimi ile zamanla burun aşağı doğru sarkabilir. İleri yaş ameliyatlarında mutlaka burnun aşağı doğru düşmesini engellemek için, burun alt kesimlerine kıkırdak destek konması gerekmektedir diye konuştu. Kışlaoğlu, kadınların en sık yaptırdığı ameliyatlar arasında burundan sonra, meme büyütme ameliyatlarının geldiğini ifade etti. Meme büyütmenin silikon koymaktan başka bir yolunun yağ dokusunu kullanmak olduğunu anımsatan Kışlaoğlu, yağ dokusu ile meme büyütmenin pahalı ve masraflı bir iş olduğunu, yapıldıktan sonra 1 yıl kadar dayandığını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: Aynı parayla protez koymak mümkün. Dünyada 5 milyon kadının göğsünde protez olduğu tahmin ediliyor. Silikonlu kadınlar doğum yapabilir, hamile kalabilir hatta emzirebilirler. Minimal Girişimle Burun Estetiği M R Tüm ameliyat burun içinden yapılıyor. Burun dışında herhangi bir kesi ya da iz olmuyor. Burnun neresinde problem varsa o bölgeye müdahale ediliyor. Burnun kemik yapısı normal fakat burun ucu etli, iri ve geniş ise kemiklere hiç dokunulmadan sadece burun ucundaki problem gideriliyor. Yani burun ucu etli ise inceltiliyor, geniş ise daraltılıyor, yüksek ise indiriliyor, alçak ise Cinsel organlara da yapılan estetik operasyonlar, özellikle çok doğum yapmış kadınlarla cinsel organı küçük erkekler arasında da sıklıkla tercih ediliyor. Prof. Kışlaoğlu, ülkemizde genç kadınlar arasında vajina estetiğinin sıklıkla tercih edilmeye başladığını dile getirerek Özellikle çok doğum yapan kadınların vajinalarında sarkmalar meydana geliyor. Bunları ameliyatla düzeltiyoruz, vajina daraltması yapıyoruz. Bu ameliyatları genel aneztesi altında hastane ortamında yapıyoruz. Ülkemizde genç kadınlar sıklıkla tercih ediyorlar dedi. Kışlaoğlu, erkeklerde de genellikle penis büyütme operasyonlarının yapıldığını kaydetti. yükseltiliyor. Estetik genç ve bakımlı görünmek kadınların olduğu kadar son yıllarda erkeklerin de vazgeçilmezleri arasında yer almaya başladı. Uzmanlar, Estetik yaptıracağınız hekimi ve estetik yapılacak merkezi çok iyi seçmelisiniz. Aksi halde geri dönüşümü mümkün olmayan hatalar ortaya çıkabilir uyarısında bulunuyorlar. Erkeklerde son zamanlarda meme küçültme jinekomasti ameliyatları sıklıkla yapılıyor. Prof. Kışlaoğlu, beslenme alışkanlıklarının değişmesi, yağlı gıdaların sıklıkla tüketilmesi gibi nedenlerden dolayı özellikle orta yaş erkeklerde meme büyümesinin ortaya çıktığını anlattı. Erkeklerde jinekomasti ameliyatlarının genellikle liposuction yağ aldırma ile yapıldığını, sonuç alınmadığı takdirde yağ dokusunun alınarak gerçekleştirildiğini anımsatan Kışlaoğlu, Erkeklerde en çok yaptığımız ameliyatlar estetik burun ameliyatı rinoplasti , lipocaktion, jinekomasti ve kepçe kulak ameliyatlarıdır. Son yıllarda da penis büyütme ameliyatları sıklıkla yapılıyor değerlendirmesini yaptı. 700 liraya botox Yüz germe: 8 bin 10 bin TL Kaş kaldırma: 68 bin TL Meme büyütme: 6 bin 500 TL Küçültme 8 bin 10 bin TL Meme dikleştirme: 79 bin TL Burun ameliyatı: 56 bin TL Kepçe kulak: 34 bin TL Liposuction: 68 bin TL Karın germe: 710 bin TL Saç: 2 bin 5005 bin TL Popo estetiği: 810 bin TL Kol sarkığı: 810 bin TL Penis büyütme Birinci seans 2 bin 500 TL kinci seans 2 bin TL Üçüncü seans 1500 TL Botoks: 700 TL Dolgu maddeleri: 7502 bin TL Yarım saatte burun Erkeklerin derdi penis ve meme TERÖR VE TOPLUM MEHMET FARAÇ [email protected] www.mehmetfarac.com Anlatacağım iki öyküyü birer polisiye gibi okumayacağınızı biliyorum... Aşağıda anlatılanları okurken sakın ola son günlerde devletle Öcalan arasında diyaloğa kadar varan derin ilişkileri, Kürt sorununun geldiği aşamayı ve de PKK nin siyasallaşmasını bir tarafa atmayın!.. 9 Ekim in PKK liderinin Suriye den çıkartılmasının yıldönümü olduğunu anımsattıktan sonra, gelin önce Öcalan ın kaçırılma sı, pardon yakalanması sürecini özetleyelim: Öcalan 9 Ekim 1998 de ŞamHalep AtinaStockholm tarifeli uçağına Abdullah Sarıkurt adına düzenlenmiş bir pasaportla bindirilmişti. Ancak Suriye den çıkarılan Öcalan ın nereye gittiği konusunda farklı bilgiler vardı. 18 Ekim de Öcalan ın, Rusya ya kaçtığı yolundaki istihbarat Ankara ya ulaştı Oysa Öcalan o gün Yunanistan a inmiş ve eski Ulaştırma Bakanı Kostas Baduvas tarafından karşılanmıştı. Yunan istihbaratı Türkiye ile daha fazla sıkıntı yaşamamak için Öcalan ı kısa süre sonra Falcon tipi bir uçağa bindirdi. İstikamet Rusya ydı... PKK liderini burada Rus milliyetçisi Vladimir Jirinovski konuk etti. Rus yetkililer sığınma girişimlerine karşı çıkınca, Öcalan 12 Kasım 1998 de beraberinde PKK nin askeri kanat yetkililerinden Ahmet Yaman la birlikte İtalya ya gitmek zorunda kaldı. PKK lideri, İtalyan hükümetinin güvenlik sorununu gerekçe göstermesi üzerine 66 gün sonra Roma yı terk etme kararı aldı. 16 Ocak 1999 da PKK nin kiraladığı bir uçakla yeniden Rusya ya giden Öcalan, PKK nin kiraladığı bir evde 4 gün barındı. Öcalan ın Rusya daki ikinci misafirliği de uzun sürmedi. 29 Ocak ta St. Petesburg a inen özel bir uçak onu almaya gelmişti. Uçakta Öcalan hayranı emekli Yunan Amiral Nagazakis ile eski istihbaratçı Badovas vardı. Narkotik ve çarşaf!.. Öcalan Yunanlıların kendisini Atina ya götüreceğini sanıyordu. Oysa Korfu Havaalanı ndan sonra Belarus yolculuğu başlamıştı. Orada siyasi sığınma hakkı alabileceğini düşünüyordu. Öcalan ı taşıyan uçak Minsk Havaalanı na indiğinde PKK liderinin hayalleri orada da suya düştü. Bu sırada CIA, Yunan istihbaratıyla ilişkiye geçerek Öcalan ın yeni rotası konusunda kesin bilgiler almıştı. Öcalan, Kenya ya götürülecekti. Gerçekten de Öcalan, Yunan gizli servisinin İsviçre den kiraladığı bir uçakla Kenya ya ulaştırıldı. Yunan elçilik görevlilerince karşılanan Öcalan, büyükelçinin konutuna yerleştirildi. Haber Ankara ya ulaşır ulaşmaz Öcalan ı yakalayacak operasyon ekibi harekete geçirildi. İşadamı Cavit Çağlar dan 200 bin dolara kiralanan uçak, operasyon ekibini Entebbe ye götürdü... Evet Süreç aşağı yukarı böyle gelişmişti... Ancak öykünün bundan sonrasının farklı olma olasılığı da vardı!.. Eğer ikinci plan uygulamaya konulabilseydi acaba Öcalan ın sonu ne olurdu?.. Bugün İmralı da olabilir miydi?.. Bu soruları bir tarafa bırakıp Atina Rusya hattında Öcalan a eşlik eden ve anılarını Öcalan Teslimi: Hakikatin Zamanı adlı kitapta toplayan Yunan İstihbaratçı Binbaşı Savvas Kalenderidis e kulak verelim... Öcalan la 18 gün geçiren Kalenderidis, PKK liderinin Kenya daki Yunan elçiliğinden çıkarılması için Atina dan baskı gördüklerini belirterek ANF ye şunları anlatmış: Sözlü tehditler, aşırı derecede psikolojik baskı vardı. Bu baskılar Atina dan geliyordu. Bize de söylediler zorla çıkarın. Biz bunu kesinlikle reddettik. Büyükelçi, k tibi ve ben anlaştık ve biz yasadışı hiçbir şey yapmayacağız dedik. Yazılı bir şey gelirse o zaman değerlendireceğiz. Yazılı emir hiçbir zaman gelmedi. Ondan sonra dört Yunan polisini Nairobi ye gönderdiler. Ve onların bana söylediklerine göre, bizim görevimiz onu narkotikle uyutup, bir çarşafla alıp, bir otele yerleştirmek. Tutuklama bile değil, yasadışı bir şekilde onu kaçırmak... Derin bir takip!.. Anlatacağım ikinci öyküde Yunan istihbaratı, MİT, CIA ya da benzerleri yok... Bence daha vahim bir el var bu işin içinde... Evet ben ısrarla, Bir süre sonra PKK nin dağ kadrosunun pek bir önemi kalmayacak dediğimde... Bir süre sonra kentlerdeki milis yapısı örgütün dağ kadrosundan daha organize hale gelecek diye yazdığımda; Kadıköy de oturup köy romanı yazanlar tüm bilgisizlikleriyle burun kıvırmışlardı!.. Oysa onlar da aşağıdaki öyküye çok şaşıracaklar: PKK li tetikçiler, 1988 yılında Binbaşı Esat Oktay Yıldıran ı İstanbul gibi milyonlarca insanın yaşadığı bir kentte kolaylıkla bulmuş ve uzun bir takibin sonrasında Kısıklı da bir İETT otobüsünde kıstırarak öldürmüşlerdi!.. PKK nin Yıldıran ı hedef almasının tek nedeni Diyarbakır Cezaevi ndeki insanlık dışı işkence lerdi!... Yıldıran ın öyküsünden yansıyan mesaj, Güneydoğu da askerlik yapanlar ve ailelerinin bugünlerde nasıl kıskaca alındığını da gösteriyor!.. Öcalan ın 9 Ekim de Suriye den çıkartılmasının yıldönümü nedeniyle PKK milisleri çok sayıda kentte eylemler yaptı. Örgüt üyeleri İstanbul un çeşitli bölgelerinde de 3 gün boyunca yasadışı gösteriler düzenledi. Bu gösteriler sırasında çok sayıda işyeri ve araç da tahrip edildi. 9 Ekim akşamı ise kendilerini Apocu Gençlik İnisiyatifi olarak adlandıran bir grup PKK yandaşı, Sultanbeyli nin Fatih ve Hamidiye mahallelerinde 5 aracı ateşe verdi. İslami sermayeye ait bir markete ses bombası atan militanlar, Fatih Mahallesi nde bir yurttaşa ait otomobili de patlayıcı koyarak kullanılamaz hale getirdiler. Dışarıdan bakıldığında bu saldırılar, PKK lilerin alışılagelmiş molotoflu eylemleri olarak görülebilir! Oysa PKK milisleri son yıllarda polis, asker ve de özellikle Fethullah yandaşı oldukları ileri sürülen yurttaşların araçlarını yakıyor! Ancak Fatih Mahallesi nde patlayıcı kullanılan aracın hedef seçilen kesimlerle ilgisi yoktu!.. Bakın, PKK nin yayın organlarından ANF, bu araçla ilgili çok önemli bir bilgiyi nasıl vermişti: ... Hakk ri de 9 HPG liyi katleden askerlerden olduğu belirlenen askerin ailesine ait bir araç ise bombalı eylem sonucu kullanılamaz hale getirildi. Örgüt ajansının HPG diye kısalttığı isim PKK nin askeri kanadı Hezen Parastine Gel yani Halk Savunma Güçleri ydi... Anlaşılan PKK milisleri, Hakk ri İstanbul hattında bayağı iz sürmüşlerdi!.. Peki, hedef seçilen araç gerçekten PKK lileri öldüren bir askerin ailesine aitse bu ürkütücü takip nasıl yapılmıştı?.. Milisler 12 milyon insanın yaşadığı bir kentte asker adreslerini tespit etmek için hangi istihbarat kanallarını kullanmışlardı?.. Takip edilen başka asker ailesi de var mıydı?.. Bence bu sorular üzerinde ısrarla düşünün!.. 0n İki Yıl Arayla... İki Takip Öyküsü!.. [email protected] BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI CHP: 100. Yıl Bestesi Şüphesiz, CHP nin Baykal çizgisinden kendini kurtararak yeni bir ruha, Türkiye yi kucaklayıp ileri taşıyacak devrimci bir ruha bürünmesi gereklidir. Bu nedenle, Kılıçdaroğlu nun CHP başkanlığına seçilmesi gerçek bir sevinçle bu köşeden alkış aldı... CHP de her şey yolunda gitmiyordu, yıllardır! İktidara gelmekte sorunları olan bir kitle partisinde liderlikte değişimler kaçınılmazdır, olmalıdır. Parti, hem liderlik hem de zamanın ve ülkenin şart koştuğu program ve bakış iyileştirmelerini yapmalıdır ve yapmak zorundadır. Herkesin gönlünde şüphesiz ki bir CHP beklentisi vardır. Burada önemli olan, CHP nin a ülkedeki kendi kitlesiyle, b çevresinde CHP ye oy verebilecek kitleyle beraber yürümenin yeni koşullarını politikalarını oluşturabilmesidir. Baykal ve ekibinin seçim zamanlarında gönlü ve gözü hep sağ seçmendeydi! Sanıyorlardı ki, sağdan adaylar devşirirsek, biraz sağcı oluruz ve seçim tabanımızı genişletiriz... Türkiye nin içinde bulunduğu koşullarda, CHP ye düşen, Türkiye nin sorunlarını içinden çıkılmaz bir hale getiren sağcı görüşlerle ortaklık olmadığını, eski yönetim anlamamıştır. CHP yönetimi geçmişi iyi analiz etmek zorundadır! Baykal yönetimi bunu başaramamıştı! Evet, sosyal demokrat oylar yüzde 40 ları aşan büyük patlamalar yapmıştır. Ancak bu patlamalar, sağcılarla ortaklık , sağcı adaylardan devşirmeler sayesinde olmamıştır! Sağcı iktidarların, sistemi ve ülkeyi tıkadığı, çökerttiği zamanlar, sol programlar ve söylemlerle bu patlamalar yükselişler gerçekleşmiştir! Bugün ülke, önümüzdeki aylarda önemli değişiklikler olmazsa, göreceli bir siyasiekonomik istikrar içinde seçime gidiyor! Ülkenin sorunları ciddidir, ama ülke çöküşte değildir. AKP, seçime kadar, büyük ekonomik açıklarını, dışarıdan akmakta olan sıcak paralarla karşılama politikası izliyor. Eğer dünya ekonomisi 9 ayda ikinci büyük bir darbeyi yemezse, AKP bu istikrarı sürdürecek ve belirli bir ekonomik genişleme politikasıyla seçimlere girecektir. CHP bu koşullarda nasıl bir seçim programı, söylemi ortaya koyacak ve AKP döneminde hasar almış geniş kitlelere umut verecektir... İşsizler, kadınlar, aldatılmış Aleviler, hatta Kürtler... Ve gençlik!!! CHP nin, mesela 20 milyonluk gençlik kitlesine kızerkek, öğrenci, çalışan, çırak, işsiz.. ne diyecektir? Onlara çağın modern teknolojileriyle nasıl ulaşacaktır, gençliği nasıl örgütleyecek ve somut dilekler çevresinde seferber edecektir? Kılıçdaroğlu bunu TV programına katılarak yapamaz! CHP nin Parti Meclisi ne alarak çok iyi yaptığı yazar ve TV programcısı Enver Aysever in Akşam da çıkan söyleşisini okudum. 3 Ekim 2010 Aysever şüphesiz ki ileri ve güzel şeyler söylüyor. Söylediklerinden bazıları CHP lilere aykırı gelebilir, ama bu önemli değildir, CHP söylemi içinde farklı görüşlerin dile getirilmesi, canlılık yaratır, yeni çıkış yollarının ipuçları bulunabilir. Aysever in, partinin seçim kazanabilmesi için başka şeyler gerekli olduğunun da bilincinde olduğunu düşünüyorum. Aysever in yenilik içerdiği kabul edebileceğimiz en önemli çıkışı zaten manşete çekilmiş: CHP artık yüzüncü yıl marşını bestelemelidir.. Tamamen katılıyorum! Bu sloganın çağrıştırdıkları önemlidir; getireceği tartışmalar, görevler, programlar... Ancak, Aysever in bu marşın notaları ve sözleri konusunda ne düşündüğü çok açık değildir. Şüphesiz, bir gazete söyleşisine adamakıllı bir içeriğin yansıyacağını bekleyemeyiz. Ancak yazı içindeki işaretlerle 100. Yıl Bestesi yazılması zordur. Rakel Dink ve milliyetçilikten uzaklaşma gibi işaretlerle nereye varılabilir, tartışmalıdır. Milliyetçilikten vazgeçme de tartışmalı bir konudur! Hangisinden, nasıl, ne ölçüde, küreselulusal?.. Üstelik CHP henüz yapmadığı işlerin bestesini yazmaya soyunacaktır! Fakat zararı yok, düşlerin de bestesi yapılabilir. 100 Yıl Bestesi için salt içe bakmak hatalı ve sorunlu olur, dünyayadışa bakarak nasıl bir beste üretmek gerekir? Temel sorunudur bu CHP nin! Ve ülke geleceğinin! Not: CHP yazılarına gönlünce destek veren ve tartışan okurlarıma çok teşekkür ederim. Sizlerin heyecanlandığını görmek, mutluluk veriyor!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle