16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B ÇİZGİLİK K MİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] SAYFA CUMHUR YET 12 EK M 2010 SALI 14 MAVİ SÜRGÜN SERDAR KIZIK Zehir Düzeni... Ülke gündemi baş döndürücü bir hızla değişiyor. Yaşamsal konular doğru dürüst tartışılmadan geçip gidiyor. YÖK Başkanı nın geçen hafta iki gün boyunca tartışılan genetiği değiştirilmiş organizmalarla GDO ilgili sözleri de uçup gitti. GDO lu domateslerin, yabancılardan alınan tohumların bir ülkenin geleceğini tehdit edeceğine ilişkin görüşleri havada kaldı. Ancak, biz niçin konunun peşini bırakıyoruz? Ne yiyoruz, ne içiyoruz belli mi? Sorunun yanıtı salt kendinizle sınırlı değil. Çocuklarımızı, torunlarımızı, bütün bir insanlığın bugünü ve geleceğini ilgilendiriyor. Geçen yıl ülkenin kapılarını GDO lu ürünlere resmen açan AKP iktidarı, 16 çeşit mısır ve üç çeşit soyanın gıda ve yem amaçlı kullanılabileceğine karar vermişti. Yetmemiş, binde 9 un altında GDO içeren ürünlerde etiketleme zorunluluğuna da gerek duymamıştı... Yediğimiz ekmekte, pirinçte, kekte, tatlılarda kısacası aklınıza gelen birçok üründe GDO hangi düzeyde acaba? Çocuğunuza içirdiğiniz sütü, tükettiğiniz kırmızı eti sağlayan canlılar, sakın GDO lu bitkilerle beslenmiş olmasın? Konunun geçiştirilecek, hafife alınacak boyutu yok. Çünkü GDO lu ürünlerin insan sağlığını olumsuz etkilediği, kısırlığa yol açtığı yönünde ciddi kaygılar var... Çünkü GDO lu ürünler ve tohumlar küresel egemenlerin, kapitalizmin ülkeleri ve insanları yönetme planlarının önemli bir hamlesi olarak ortaya çıktı. Tohumlar, yenileri satın alınsın diye kısırlaştırıldı. Gelecekte yeryüzünde on binlerce türün ortadan kaldırılması, bunun yerine sınırlı sayıda GDO lu tohumun kullanılması amaçlandı. Konunun önemli boyutlarından biri de GDO nun gelecekte biyolojik savaş unsuru olarak kullanılıp, kullanılmayacağına ilişkin. Bu konuda geniş tartışmalar sürdürülüyor. GDO ya karşı çıkan bilim insanlarına yönelik baskılar artıyor. Küresel şirketler geçen yüzyılın başından bu yana üstün ırkın yaratılması, istenmeyen soyların yok edilmesi için yapılan çalışmalara destek veriyor. Örneğin Rockefeller Vakfı nın, Hitler döneminde bu doğrultuda yapılan genetik çalışmalara kaynak aktardığı biliniyor. 1990 lı yılların başında aynı şirketin Asya daki pirinç türlerinin dörtte üçünü genetik olarak değiştirdiği ve patentlendiği ayrı bir gerçek. Tıpkı başka bir şirketin genetiği değiştirilmiş sperm öldürücü mısırının, ABD Tarım Bakanlığı ndan alınan araştırma fonuyla geliştirildiği gibi... ABD nin Irak ı işgalinden sonra çiftçilere tohum saklamayı yasaklamasına ne demeli? Öte yandan hafta sonu küresel iklim değişikliğine karşı 130 a yakın ülkede eşzamanlı gerçekleştirilen eylemlerin yankısı ne kadar gündemde kalacak acaba? Sahi, Macaristan da bir alüminyum fabrikasında yaşanan ve felakete dönüşen kazada, çevreye yayılan zehirli kimyasalların Tuna aracılığıyla Karadeniz e gelme olasılığına ilişkin iktidar sahipleri ne yapıyor, biliyor muyuz? Çevre Bakanlığı tehlike yok demişti, ikinci atık havuzundaki sızma dikkate alınıyor mu acaba? Bu arada aklımıza Bergama başta olmak üzere ülkemizdeki altın işletmelerinin siyanürlü atık havuzları, depoları geliyor. Ya bunlar da herhangi bir gerekçeyle patlarsa? Küresel sömürü düzeninin, kapitalizmin yiyeceği, içeceği, havası dünyamızı ve insanlığı günbegün zehirliyor... UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] CHP MYK si ve milletvekilleri hafta sonu Abant ta buluşarak bir durum değerlendirmesi yaptılar. Bu köşede de tartışma konusu olan çeşitli hassas ve kritik acil konular masaya yatırıldı. Diğer partilerde görülemeyecek kadar demokratik bir tartışma ortamında yapılan bu eleştiriler, yine CHP nin bu konudaki farkını ortaya koydu. Son haftalarda referandum süreci ile Kılıçdaroğlu tarafından gündeme taşınan üniversitelerde türban konusu, siyaseti dahi çıkarcı bir satranç oyuncusu stratejisiyle oynayan RTE tarafından De facto bir gole çevrildi. AKP hesaplı risk alarak CHP nin bu yumuşamasından yararlandı ve YÖK Başkanı aracılığıyla türban sorununu fiilen üniversitelerden kaldırıverdi. CHP birden kendi iyi niyetinin oyununa gelerek karşılığında bir şey almadan 163. madde kadar büyük bu ödünü siyasi karşıtına sanki eliyle teslim etmiş oldu. Ne küçük çocuklara Kuran kursu dayatmaları konusu, ne imam hatiplere kız öğrenci alımına son verme, ne de seçim barajı veya dokunulmazlıklar gündeme gelebildi. Şimdi CHP, aman bu işi yine biz durdurmuş olmayalım diye konuyu Anayasa Mahkemesi ne taşıyamıyor ve şaşkın şekilde ezber bozma operasyonlarından birinin ters tepmesinin sonuçlarını yaşıyor. CHP üst yönetiminin artık şu gerçekle yüzleşmesi lazım: Bu taktikle türban sorunu filan bitmez! Doğrudan yeni bir boyuta taşınır. Konu bu sefer tartışmasına döner! Antilaik kesimlerin bu sinsi taktiklerini yok sayarak CHP bir yere varamaz, ülkeyi AKP nin taşıdığı bataklıktan kurtaramaz. CHP nin tarihsel çizgisinde ödün verilemeyecek konular ın böylece delinmiş olmasının getirdiği tehlikeli rehavet havasında, durumdan faydalanmak isteyen malum çevreler, hiç vakit kaybetmeden anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilk üç maddesinin hangi yöntemlerle değiştirilebileceğini o sentetik TV programlarında döktürmeye başladılar! Zaten her şey bu medya ortamında temeli atılan sulandırılmalarla başlamıyor mu?Bu köşede hep iyi niyetini ve enerjisini övdüğümüz Sayın Kılıçdaroğlu nun şu konuyu hiçbir zaman aklından çıkarmaması lazım: AKP nin ezberini bozmak , kesinlikle CHP tarihini veya devrim kanunlarını yok saymak anlamına gelemez, gelmemeli. Konulara çağdaş ve esnek bir sorun çözücülükle yaklaşmak ne kadar iyiyse, Cumhuriyeti kuran partinin bir tarih paketiyle beraber geldiğini unutmak da bir o kadar tehlikeli. Kaldı ki, 87 yılın bu güne kadarki tüm yaşanmışlıklarının derin nedenleri var. Bu konuların hiçbiri, günümüzde şeklinde geçiştirilen ortaoyunu bozması, cehalet dolu ve yorum özürlü panellerde ele alındığı sığlıkta tartışılamaz! Menemen den Sivas a, 27 Mayıs tan 12 Eylül e kadar hiçbiri... CHP şayet bu ödünleri ve kendi açılım manevralarını iktidar olabilmek için yapıyorsa, oy hesabında çok yanıldığını iş işten geçmeden söylemek lazım. CHP nin son yıllarda azar azar arttırdığı oylar hiç de garanti altına alınmış seçmenlerin oyları değil! Dinci kesimlerden üç oy alacağım diye laik Atatürkçü kesimlerden 53 oy kaybedilecekse, burada bırakın Cumhuriyet devrimleriyle ilgili tarihi etik duruş sorununu, seçim çıkar hesapları bile yanlış yapılıyor demektir! Israrla vurguladığımız bir konu var: CHP, Türkiye tarihinin en kritik seçimine adım adım yaklaşırken bu büyük fırsatın bir deney tahtası na çevrilemeyeceğini bilmeli. Kılıçdaroğlu, Bakalım bize statükocu dedirten her değere birden sırtımızı dönersek n oluyormuş? diyerek, attığı her adımın 2. Cumhuriyetçilerce alkışlanmasına kanacaksa, çok büyük bir hayal kırıklığı yaşar. CHP nin yeni söylemleri Mehmet Altan, Zaman gazetesi, Sabah ve Oral Çalışlar tarafından göklere çıkarılıyor ve CHP tabanında büyük rahatsızlık yaratıyorsa, yönetimin durup üç kere düşünmesi lazım. Hiç kimse şu acı gerçeği unutmasın ki, sosyal demokrat seçmen ne yazık ki konusunda sabıkalı bir gruptur. Bu yanlış hesaplar devam ederse, önümüzdeki aylarda CHP oylarına el atıp bu ölümcül bölünmelere merak saracak birçok parti ortaya çıkacaktır. Sayın Kılıçdaroğlu nun artık her adımında bu konuları göz önünde bulunduracağına ve Emin Çölaşan dan Necla Arat a, Oktay Ekşi den bu sütuna, tüm yapıcı eleştirileri dikkatle değerlendireceğine inanıyorum. YAKAMOZ BEDRİ BAYKAM CHP ve Ezber Bozma nın Dikenli Uçları 3 [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 Hindistan da ra cadan daha büyük hükümdarlara veri len san. 2 Karışık renkli... Kara bat mamak için ayağa takılan bir çeşit ör gülü ayaklık. 3 Bü rümcük görünüşlü bir tür kumaş... Lit yum elementinin simgesi. 4 Şimdi uzun karlıklarda bir Lapon kızağı Önünde geyiği B. Necatigil ... Bir nota. 5 Aşk ilişkisi, sevişme anlamında argo sözcük. 6 Torun sahibi ka dın... Mızrak uçlarına ta kılan küçük bayrak. 7 Rütbesiz asker... Akciğer leri dinlerken hekimin duyduğu patolojik ses... Bir cetvel türü. 8 Çizgiy le mizah sanatı. 9 Kimi hastalıkları tedavi amacıyla bir bez üzerine yayılıp vücudun kimi yerlerine konan koyuca la pa ya da eczalı parça... Selam anlamında Latince söz cük. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 Polonya nın Lublin kenti yakınında, yüz binlerce Ya hudinin imha edildiği Nazi toplama kampı. 2 Uluslararası Çalışma Örgütü nün simgesi... Kırım hanlarına ya da prens lerine verilen san. 3 Şanlıurfa nın bir ilçesi... Eski Mısır da güneş tanrısı. 4 Bir filmin başında yer alan tanıtma liste si. 5 Herkesin gözü önünde yapılan... Işık kaynağının 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi. 6 Ata... Meriç Ir mağı nın deltasında, birçok kuş türünü barındıran ve ta biatı koruma alanı kapsamına alınan bir göl. 7 İlave... Sat rançta bir taş... Uzaklık işareti. 8 Bir göz rengi... Eşya üze rindeki mikrop ya da ufak böcekleri basınçlı buharla öl dürmeye yarayan büyük kazan. 9 Kars ın doğusundaki ün lü eskiçağ kenti... Dört yaşına kadar olan dişi manda. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 G U A Y A V A E U Ş K U N M İ M B A M A K A L E A K S U N A İ Ç R E Ş E L E K İ L K T E L O İ M A M A U N E L E N T İ C U K A N E S R A R 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Torba Yasayla Gelen 2B Yasası... ORHAN ÖZKAYA Daha önce defalarca çıkarılmaya çalışılan ancak kamuoyunun tepki si karşısında geri adım atılarak öte lenen 2B yasası bir gece yarısı ope rasyonuyla 23.07.2010 tarihinde çıkartılmıştır. Önceki Cumhurbaş kanı A. Necdet Sezer tarafından ve to edilen ve Anayasa Mahkeme si nce iptal edilen bu yasa Meclis in son günü ve bir torba yasa olan Ver gi Yasası ile birlikte çıkarılıver miştir. Bir farkla; üzerinde yapılaşma olan Hazine arazileri tanımlama sıyla. Oysa daha önceki 2B yasala rı orman vasfını kaybetmiş yerlerin tarım amaçlı olarak köylüye de ka zandırılması hesapları yapılarak gündeme getiriliyordu. Bu yasada böyle bir durum yok. 23.07.2010 tarihinde bir gece ya rısı Meclis te hız limiti aşılarak ka bul edilen adına Torba Yasada de nilen 6009 sayılı Gelir Vergisi Ka nunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde De ğişiklik Yapılmasına Dair Ka nun çıkarılmıştır. 4706 sayılı Ya sa nın 5. maddesine eklenen bir hükümle, Üzerinde yapılaşma olanlar tümcesinden sonra Hazi ne adına tescil tarihine bakıl maksızın tümcesi eklenerek bu suretle yapılacak satışlarda satış bedelinin yüzde 10 u peşin öden mek üzere beş yıla kadar taksit lendirilebilir denilerek değiştiril miş ve tanınan süre altı aydan bir yı la çıkarılmıştır. 2008 yılında çıkartılan 5731 sayılı Yasa ile orman dışına çıkartılan araziler ölçülerek; önce üzerindeki şagilleri işgalciler belirlenmiş bu alanların mülkiyeti Hazine adına tes cil edilmiş ve şimdi de satışlara ge çilmiştir. Amaçlanan Hazine arazi leri üzerine yapılan yapılarla, orman dışına çıkarılan, sözde orman vas fını kaybetmiş 2B alanlarındaki ka çak yapıların affedilmiş olması. Yine; Bu madde kapsamında Hazine adına tescil edilen taşın mazlar, büyükşehirlerde önce likle büyükşehir belediyelerine, büyükşehir belediyelerinin talebi olmaması halinde ilgili belediye lere bedelsiz olarak devredilir. Bu taşınmazların yapı sahiplerine satışı ve genel hükümlere göre de ğerlendirilmesi bu Kanunun 5. maddesine göre yapılır şeklinde düzenlenerek Hazine arazileri üze rine inşa edilmiş olan her türlü ka çak yapının satışına onay vermek tedir. Aslında yasanın yazım dili son de rece karmaşık ve anlaşılması güç ifadelerle süslenerek halkın anla masının önü kesilmiş. İşin Türkçe si Hazine arazileri üzerinde daha ön ce 1981 yılında çıkartılan ve Özal a iki kez iktidar yolu açılmasında büyük katkısı olan imar affı gece kondu affı anlamından başka bir şey değildir. Bu kez artık havuzlu villalar da affa tabi olacak. Zira sa tışlar, halkın ödeyebileceği düzey den uzak olup güncel rayiç değer üzerinden yapılacak. Çıkartılan bu torba yasayla hal kımız tarafından 2B olarak bilinen 6831 sayılı Orman Yasası nın 2. maddesinin B bendiyle orman dışı na çıkartılan alanların da satışını içermektedir. Yani Meclis kapan madan çıkartılacağı belirtilen 2B ya sası da böylece çıkmış olmaktadır. Sadece yapılaşmalara ilişkin satışa izin verilmektedir. Bu da kamuo yunun tepkisinden kaçırılmış; gün dem saptırılarak ipte cambaz oyna tılmıştır. Ülke yapay gündemlerle toz du mana katılarak aradan bu işler sız dırılmıştır. Bu durum ne Sultanbeyli, Alibeyköy, Çavuşbaşı, Beykoz da ki orman dışına çıkartılan alanlarda oluşmuş yerleşimlere ne de Hazine arazilerine yapılmış gecekondulara çözüm getirecektir. Çünkü bu yer leri halk alacak gelir düzeyinde de ğildir. Zaten buralarda konutlar tapu al maya gerek görülmeden noter se nediyle alım satım yapılmakta. An cak bu yasa Bebek sırtlarında, Sa rıyer sırtlarındaki, Beykoz daki, Acarkent teki Hazine ya da 2B kapsamındaki havuzlu villaların malik ne sahiplerine tescil edilme sine yarayacak. Anlaşılan devletin mülküne, ka mu malına, halkın malı üzerine ka çak yapı yapanların ödüllendiril mesi, bir anlamda yasadışılığın ola ğan hale getirilmesi, suçun yaygın laştırılması dönemine geçilmiş ola cak. Yasada; Hazine adına tescil edilen taşınmazların büyükşe hirlerde öncelikle büyükşehirlere, talebin olmaması halinde ilgili belediyelere bedelsiz olarak dev redilir ibaresi, hiçbir anlam ifade etmemektedir. Buradaki yapı sa hiplerine satılır hükmü her şeyi açıklamaya yetmektedir. Yani yapının tanımı bulunmadı ğı için ultra villa olması, havuzlu köşk olması, buralarda oluşmuş si telerin, kooperatif konutlarının ol ması, en önemlisi de 2B kapsamın da olup son yasa düzenlemeleriyle Hazine adına tescil edilen yerlerden olması fark etmemektedir. Bütün iş paraya çevrilmeleri, ticari meta olarak algılanmaları Buna havuzlu villakondu affı da demek olası Sonuç IMF ve AB dayatmalarının arka sına saklanarak bugüne kadar, ül kenin tüm yeraltı ve yerüstü zen ginliklerini yerli taşeronlara ve ya bancılara devretmekten çekinmeden hızla tükeniş noktasına getirildik. Bütün bunlar özelleştirme , kü reselleşme masallarıyla gerçek leştirildi. Ancak ülke, çelik duvara dayandı. Artık işler, ülkenin kılcal damarları derelerin, akarsuların sa tış tahtasına konması durumuna kadar geldi. Bize başka yönlere bakmamız işaret edilerek bir talan, yalan rüzg rları estiriliyor. Gü dümlü medyanın propaganda bom bardımanlarıyla halkın sürekli kafası karıştırılıyor. Bütün bu gece yarısı, halkın bi lincinden uzak tutulan yasaları takip edebilmek bir hüner meselesi hali ne geldi. Aslında yasaların halkın katılımı, desteği ile çıkması gere kirken, torbalara, çuvallara eklene rek çıkartılıyor. Dev gibi dağlar oluşturmuş yok sulluğun arasında, açlık sefalet te peleriyle örülmüş çevrelerini, taş surlarla çevirerek yaşamak hak mı, adalet mi? İnsanlık bunu mu ge rektirir? Bunları anlamak için tari kat ve cemaatlerin ördüğü duvarlar arasında yaşamak nereye kadar mümkün olacak? Halkımız, bu sö mürüye, soyguna ve bu yobazlığa izin verecek mi? Dev gibi dağlar oluşturmuş yoksulluğun arasında, açlık sefalet tepeleriyle örülmüş çevrelerini, taş surlarla çevirerek yaşamak hak mı, adalet mi? İnsanlık bunu mu gerektirir? Bunları anlamak için tarikat ve cemaatlerin ördüğü duvarlar arasında yaşamak nereye kadar mümkün olacak? Halkımız, bu sömürüye, soyguna ve bu yobazlığa izin verecek mi? [email protected] www.bedribaykam.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle