16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 12 EK M 2010 SALI CUMHUR YET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B Döviz kurundaki düşüş ve bunun uzun süre devam edeceği beklentisini oluşturan sebepler ve uygulanan politikalar aslında ülkemizin ekonomisi bakımdan tehlike işaretleri veriyor. Bilindiği gibi döviz talebi ve döviz arzı döviz kurunu belirler. Bir ülkenin milli geliri artıyorsa yerli ve ithal mal ve hizmetlere talep artar. Bu da döviz talebinin artışı demektir. Bizim ülkemizde büyüme oranlarına baktığımızda döviz talebinin de arttığını görebiliriz. İthalatın artışı da bunu gösteriyor. Eğer ithalat yapılan bir ülkede enflasyon sıfır veya ithalatçı ülkedeki enflasyondan düşükse veya ithalatçı ülkede enflasyon artıyorsa ithalat cazip hale geleceği için döviz talebi artar. Türkiye de enflasyon oranları diğer ülkelere göre h l yüksek bulunmakta ve son üç aydır TÜFE de artış gözlenmektedir. Bu nedenle ithalat cazibesini bu yönüyle de devam ettirmektedir. Dış borçların ödenmesi ve döviz istikrarı için döviz piyasasından döviz alımı da döviz talebini etkiler. TCMB küresel şartlar nedeniyle 1.54 ten 1.41 TL ye düşen dolar kurunun istikrarını sağlamak için son bir haftada 180 milyon dolar piyasadan alım yaptı. Merkez Bankası nın son dokuz ayda döviz kuru istikrarı için yaptığı döviz alımı 9.5 milyar doları buldu. Öte yandan döviz rezervleri de kısa vadeli borçların ödenmesi için çok önemli bir kaynaktır. Kısa vadeli vadesi 1 yıldan az olan dış borçların Merkez Bankası döviz rezervlerine oranı 1 in altına inmemeli. IMF nin tahminine göre bu yıl dış borçlar 66.7 milyar dolar, Merkez Bankası rezervleri 100 milyar dolar olacak. Bu durumda tehlike yok. Başbakan ın rezervler 100 milyar dolara çıkmalı sözü aslında IMF nin talebi. Çünkü 2015 yılında Merkez Bankası rezervlerinin 150 milyar doları bulması öngörülüyor. Döviz talebini etkileyen diğer bir etken döviz kurundaki beklentilerdir. Şu anda Türkiye de sıcak para cari açığı finanse ederken, Merkez Bankası döviz rezervleri yükselirken hiç kimse dövizde bir artış beklemiyor veya bekleyemiyor. Sadece ihracatçıların haykırışı var Döviz arzındaki değişmeler de döviz kurunu etkiler. Bunlardan en önemlisi ihracat yapılan ülkelerin milli gelirlerindeki artıştır. Bu durumda ithal edilecek mal ve hizmetlere olan talep bu nedenle artacak ve ihracat artışı nedeniyle döviz arzı yükselecektir. Türkiye de ihracat yapılan ülkelerin çoğunluğu AB ülkeleri olduğu ve bu ülkelerde büyümenin çok az olması nedeniyle fiziki olarak da ihracat artamamaktadır. Düşük kur nedeniyle fiyat tutturamayan ihracatçı pazar genişlemesi nedeniyle miktarı çoğaltabilse belki ihracatı da arttırabilecek ve paçalda k r edebilecekken bu da mümkün olamamaktadır. Tabii ihracatın artması döviz arzını yükselteceği için döviz kurunu aşağıya çekeceğini de unutmayalım. Merkez Bankası nın kurda artış söz konusu olduğunda döviz satması da döviz arzının artması ve kurun düşmesini sağlayacaktır. Ama politika döviz rezervlerinin artışı olduğundan bu politikaya çok zorunlu olmadıkça başvurulmayacağını söyleyebiliriz. Şu anda cari açık sıcak para ile finanse edildiği ve küresel likidite bunu olanaklı kıldığı için döviz kuru düşük seyretmektedir. Cari açığın bu yıl 44, 2011 de 50, 2012 yılında 70 milyar doları bulacağı IMF tarafından tahmin ediliyor. Bu durumda bu açığın yapısal önlemler olmadan en önemli önlem cari açığın azaltılmasıdır, yani ithalat bağımlılığından kurtulmadır sadece sıcak para ile finanse edilmesi tehlikeye işarettir. Sıcak para birden durursa veya giderse Merkez Bankası rezervleri de yeterli olmazsa başta dış borçların ödenmesi için döviz talebi patlar ve bu da devalüasyon demektir. Öte yandan Merkez Bankası nın rezervlerinin artmasının Amerika ya faiz ödememizin artması anlamı taşıdığını gözden uzak tutmamak yani döviz rezervlerinin artışına da bel bağlamamak gerekiyor. Bu durumda cari açığı azaltmak için finansmanı dış borç olan tüketime dayalı ithalatın ve büyümenin yerine üretime dayalı büyümenin tercih edilmesinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Döviz Kuru Hep Böyle Düşük mü Gidecek? M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Atakta... [email protected] Referandum sonuçları destek, Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı, AKP iktidar odakları, cemaatler, gücü katlanmış yandaş medya, yazarları.. giderek daha gür, saldırgan çıkan ortak koroları eşliğinde, ele geçirdikleri kurumları; YÖK örneği, hep birlikte, yaşamın her alanına dönük rejim değişikliği, eksen kaydırma içerikli ataklarında uygun adım marş komutunu almış yürüyorlar... Öncelikle evrensel insan hakları, demokrasi ilkeleri, medyatik algılama çarpıtılmasıyla yerlerde.. tezler, gerçekliği yansıtıyorlarmış gibi ortaya atılıyor, kamuoyunun dize getirilmesi adına medyatik bombardıman yaşanıyor... Anayasal hukuk düzeni, yasalar, yargı kararları, geçerli hukuk içtihatları yok sayılıyor... Pervasız bir saldırganlıkla, fırsat bu fırsat hesabı içinde hızla yeni mevzilere varılması için gözü kara ataklar gerçekleştiriliyor... YÖK Başkanı dün Cumhurbaşkanımızla Köşk te görüşmüşler... Cumhurbaşkanı, türbana ilişkin YÖK icraatlarına yönelik çok iyi bir yolda, çok iyi bir adım atıldı değerlendirmesini yapmışlar... Sabahtan akşama tüm televizyon kanallarında, teksesli ortak koro, arada demokratik görüntünün süsü olarak aykırı görüşler de tuzu biberi, halkın tek gündemiymiş gibi bıktıracak, kusturacak ölçeklerde türban tarşıtmasının batağındayız... Çünkü YÖK yönetimi, AKP iktidarı, Cumhurbaşkanlığı nın yandaş kadrolaştırması zincirinde, vitrindeki çarpıcı tek ölçüt türban yandaşlığı nda, rektörlerden dekanlara uzanan yönetim kadrolaşması gerçekleştirdikten sonra, yürürlükteki YÖK hukuk düzeninin yok sayılabilmesinde, referandum sonrası süreçte önemli yeni bir denemede.. Dünyada en görünen, sadece kadın cinsi için geçerli, özgürleşmenin değil ayrımcılığın, ikinci sınıf kabul edilmesinin simgesi, 1980 ler sonrası modernite, ağırlıklı emperyal, ABD eksenli İslamcı akımlar, cemaatlerce bayrak yapılan tek tip örtünme aracı türban, siyasal İslamın kadın üzerinden savaşımın çok etkin kullanılabilir tek silahı... Çünkü, 18 yaşın üstündeki genç kız, kadın, İnancımın gereği, özgür irademle takıyorum dediğinde söyleyecek sözümüz kalmıyor... Kamu hizmetinden eşit yararlanmak istiyorum, üniversitede okuma hakkımı kullanmak en temel insan hakkım.. dediğinde de elbette bireysel hak ve özgürlükler çerçevesinde sorgulanamıyor. Evrensel insan hakları, hukuk düzeni içinde temel hak ve özgürlükler; düşünce özgürlüğü başta, ırk ve dini inançlarından ötürü bireyin ayrımcılığa hedef olmaması.. kriterleri tabii ki tartışılamaz. Tartışılması gereken bireyin özel yaşam alanındaki temel hak ve özgürlüklerinin en geniş anlamda geçerli olabilmesi kriterleri için, kamusal alanlarda, en çok da azınlıkların haklarının korunabilmesi, güçlünün, yönetenin, iktidarların güçsüzleri ezmemesine yönelik düzenlemeler... Her ülkede uyulması zorunlu anayasal, yasal, hukuk düzenleri, devletler için laiklik kriterlerinin.. evrensel hak ve hukuk, yargı kararları ile uyumluluğu... Tam da bu nedenle en masum, en kolay savunulabilir bir hak pazarlaması içinde, kadının türbanı üzerinden, geçerli anayasalhukuk düzenimiz, Cumhuriyetlaiklik ilkelerinin çiğnenmesi, rejimin ekseninin kaydırılması, şeriata dönük kazanımların, etkin savaşımın stratejik aracı olarak sürekli gündeme taşınıyor. Erdoğan hükümetleri icraatlarında kadının türbanı görünen çok etkin baskı aracı, kadrolaşmada geçiş belgesi olarak kullanılmakla kalınmadı. Eş durumundan kamu alanlarına taşındıktan sonra, yüz binler, milyonların birden tek tip türbanlı olması gerçeği, dayatması, bir yaşam biçimi olarak gündemimize girdi... İktidarda yeterince güçlenilmiş, Başbakan Erdoğan Velev ki İslami bir yaşam biçiminin bayrağı olsun, hak haktır fetvasını verivermişti. AKP nin kendisi Meclis ten çıkardığı yasayla, YÖK yönetimi de icraatlarıyla, geçerli anayasal hukuk düzenini, yasaklarını delmeye çalışmışlardı. Yeni yargı kararları ile püskürtülmüşler, yetmemiş Avrupa İnsan Hakları yargısından aksine karar alma çabalarında başarılı olamamışlardı. Şimdi anayasal hukuk düzeni, demokrasi, insan hakları kriterleri boyutunda değişen hiçbir şey olmamışken, referandum destekli yeni bir atakla yeni bir fiili güç denemesi aşamasındayız. Türbanlı öğrencinin okuma hakkı amaç olsa, CHP nin yasal düzen içinde barış ortamında çözüm önerisine sarılınırdı. Tam tersi bir yol izleniyor... İktidar erki, yandaş cemaatler medya korosu, güçlü, saldırgan, hukuk tanımaz üslupla, türbanlı öğrencinin öğrenim hakkı ile yetinmediklerini dünya leme ilan ediyorlar; Başbakan Erdoğan ın söylemi ile; çocuklardan başlayarak her kademe eğitimde türbanlı öğrenim hakkının üzerine, kamu erkinin kullanılacağı tüm alanlar, mesleklerde türbanlı kadın.. dayatması ile, kadınların insan hak ve özgürlükleri ile ilişkisi olmayan bir siyasal İslamcı yapılanma, laik devlet, hukuk ilkelerinin ayaklar altına alınması gündemde... Zaten Erdoğan, son üniversite açılış söylemiyle artık şeriat hukukunun, isteyenlere ikili hukukun yaşamda geçerli olmasına da kapı açmış bulunuyor... Anadolu Jet Moskova ya uçuyor VİYANA ANKA Anadolu Jet Genel Müdürü Sami Alan, 31 Ekim de başlayacak kış tarifesiyle bir likte check in süresini iç hatlarda 45 dakikadan 30 da kikaya, dış hatlarda ise 1 saatten 45 dakikaya düşür düklerini açıkladı. Alan, kış tarifesiyle birlikte An karaMoskova, İstanbulSivas, İstanbulSamsun, İs tanbulKayseri seferlerinin başlayacağını duyurdu. Alan, kuruldukları 2003 yılından beri Anadolu Jet bün yesinde 8.3 milyon kişiyi uçurduklarını belirti. Anadolu Jet in AnkaraViyana direkt hattının ta nıtımı için Viyana ya düzenlediği basın gezisinde ko nuşan Alan, 31 Ekim olan kış tarifesiyle birlikte bi ri dış olmak üzere 4 yeni seferin hizmete gireceğini açıkladı. Alan, AnkaraMoskova hattının salı, cu martesi ve pazar olmak üzere haftada 3 kere düzen leneceğini kaydetti. Alan İstanbulSivas hattının Salı, Perşembe ve Cu martesi günleri, İstanbulSamsun hattı Cumartesi ha riç her gün ve İstanbulKayseri hattının her gün dü zenleneceğini bildirdi. Muş Şeker Fabrikası ruhsatı yok diye özelleştirilemedi; TSE belgesi yok diye ihracat yapamıyor Muş Belediye Başkanı Necmettin Dede: Bir yıl önce fabrika özelleştirme kapsamına alındığı için bize ruhsatının olup olmadığı soruldu. 1984 öncesine ait bir fabrika olduğu için bizde kaydı bulunmadı. Ancak ruhsatın alınması için de bugüne kadar kimse bize resmi bir başvuruda bulunmadı. MTSO Başkanı Şihmus Sinecem: Fabrikanın arsa sorunu var. Arsalar tek tek kişiler üzerine kayıtlı. Cebri istimlak yapılması gerekiyor. Bu sorun çözülmediği için fabrikaya ruhsat verilemiyor. Fabrika 2750 dönüm arazi üzerine kurulu ve kampanya dönemi olduğu için şu anda burada 750 kişi çalışıyor. Akbank Çinlilerle anlaştı Ekonomi Servisi Akbank, China Development Bank ile işbirliği anlaş ması imzaladı. Akbank tan yapılan ya zılı açıklamada, Akbank Genel Mü dürü Ziya Akkurt ve China Deve lopment Bank Başkan Yardımcısı Gao Jian ın katıldığı bir törenle im zalanan anlaşmanın, iki bankanın uzun vadeli stratejik işbirliğinin temelleri ni atma amacını taşıdığı belirtildi. İşbirliği anlaşması çerçevesinde, Akbank ve China Development Bank ın karşılıklı yuan ve TL he sapları açarak Çin ile Türkiye ara sındaki ticari işlemlerin ülke yerel pa ra birimleri üzerinden gerçekleşti rilmesine yönelik destek sağlayaca ğı, anlaşmayla ayrıca iki banka ara sındaki iş ilişkileri güçlendirilirken, her iki ülke girişimcilerinin altyapı projelerinde, ticaret ve yatırım iş lemlerinde karşılıklı olarak destek lenmesinin hedeflendiği vurgulandı. Nobel i 3 ekonomist paylaştı Ekonomi Servisi Nobel Ekono mi Ödülü nü ABD li Peter Dia mond, Dale Mortensen ile İngiliz ve Güney Kıbrıs vatandaşı Chri stopher Pissarides aldı. İsveç Bi limler Akademisi, Diamond, Mor tensen ve Pissarides i piyasa ana lizleri yönteminden ötürü ödüle la yık gördü. Nobel Ödülü kazananlar, 1896 yılında ölen Alfred Nobel in ölüm yıldönümü olan 10 Aralık ta, İsveç Kralı tarafından 10 milyon İsveç Kronu 1.4 milyon dolar , altın ma dalya ve diploma ile ödüllendirilecek. İsveç Merkez Bankası Riksbank , Nobel Ödülü nün kurucusu Alfred Nobel adına 1968 yılında Nobel Ekonomi Ödülü nün verilmesini ka rarlaştırdı. Nobel Ekonomi Ödü lü nü ilk olarak 1969 yılında Nor veçli ekonomist Ragnar Frisch ve Hollandalı Jan Tinbergen aldı. Babacan OVP yi bakanlar Zafer Çağlayan, Cevdet Yılmaz, Mehmet Şimşek, Nihat Ergün ve Ömer Dinçer ile birlikte anlattı. OVP yi değerlendiren Babacan, yüzde 11 lik büyümede baz etkisine dikkat çekti: Bu büyüme hep böyle gitmez ANKARA Cumhuriyet Bürosu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Ba bacan 2010 yılını yüzde 6.8 büyümeyle kapatmayı öngör düklerini belirterek İlk ya rıda yüzde 11 büyüdük ama geçen yılın ilk çeyreğinde yüzde 14, ikinci çeyrekte yüz de 8 e yakın bir daralma vardı. Yüzde 11 lik bü yüme, o daralmanın üze rine bir büyümedir. Onu dikkate almakta ve bu nun sürekli böyle devam etmeyeceğini fark etmek te fayda var diye konuş tu. Babacan, 2010 u yüzde 6.8 lik bir büyümeyle ka patmayı öngördüklerini, an cak bunun ihtiyatlı bir ra kam olduğunu söyledi. Babacan, Devlet Bakanları Zafer Çağlayan ve Cevdet Yılmaz, Maliye Bakanı Meh met Şimşek, Sanayi ve Tica ret Bakanı Nihat Ergün ve Ça lışma ve Sosyal Güvenlik Ba kanı Ömer Dinçer in de hazır bulunduğu basın toplantısında gelecek yılın büyüme rakamı nın yüzde 4.5, 2012 nin yüzde 5, 2013 te da yüzde 5.5 olaca ğını tahmin etiklerini bildirdi. Cari açığın da büyümeye pa ralel büyüdüğünü belirten Ba bacan, Merkezi Yönetim Büt çe açığında beklentilerin öte sinde iyileşme sağlandığını bildirdi. Bu yılın ortalama işsizlik oranını yüzde 12.2 olarak tah min ettiklerini anlatan Baba can, işsizlik oranlarında gele cek yıldan itibaren mütevazı düşüşler beklediklerini söyle di. Babacan, program dönemi boyunca tarım dışı olarak yak laşık 1.5 milyon civarında ila ve bir istihdam oluşmasını ön gördüklerini ifade ederek İş gücü piyasasındaki katılıklar şu anda maalesef büyük bir problemimiz. Buradaki es neklik noktasında mutlaka yapısal tedbirler almamız gerekiyor, gerekecek diye konuştu. Babacan bütçe ile il gili de şunları söyledi: Bu hafta sonuna kadar bütçemizi göndereceğiz. Ge lecek yıl haziranda seçimle rin olduğunu düşü nürsek, seçim kam panyası en geç martni san gibi başlayacak. Milletvekilleri memle ketlerinde kampanya ile ilgilenecek. Toplantıdan sonra so ruları yanıtlayan Baba can, uzun vadeli bir mesele olan mali kuralı bir kenarda beklettikle rini, Orta Vadeli Program ın OVP 3 yıllık, mali kuralın ise 3 yıldan sonrasıyla ilgili oldu ğunu belirterek şöyle konuştu: Şu var ki mali kural ta nımlı bütçe açığı bu OVP nin hiçbir yerinde yok. Mali ku ralla hesaplanan yüzde 1 ile OVP de hesaplanan yüzde 1 farklı farklıdır. Toplantıya katılan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, vergi ve prim borçlarının yapılandırılmasına ilişkin bir soru üzerine, çalış maları tamamladıklarını belir terek şunları söyledi: Bizim açımızdan çalışma nın üç ana ekseni var: Bir, re el olarak alacaklarımızdan herhangi bir indirimi öngör medik. İki, idari cezalar, ge cikme faizleri, tecil faizleri ile ilgili güncelleme yaptık. Geli şen ekonomik şartlar doğrul tusunda bu oranları yeniden gözden geçirdik. Üç, ödeme kolaylıkları sağlayan düzen lemeler yaptık. Taksitlendirme imk nlarını ve sürelerini uzat tık ama bunların daha ayrın tılı kısımlarını sonra sizlerle paylaşırız. Ana hatları, Eko nomi Koordinasyon Kuru lu nda son kez bir daha göz den geçirmeye ihtiyaç var. ŞEHRİBAN KIRAÇ Devletin fabrikası ruhsatsız çalı şıyor. 1982 yılında kurulan Muş Şe ker Fabrikası nın işletme ve çalış tırma ruhsatının olmadığı ortaya çıktı. 2008 de özelleştirme kapsa mına alınan Muş Şeker Fabrikası ruhsatı olmadığı için özelleştirme den de kurtuldu. Öte yandan fabri kanın TSE belgesinin de olmadığı ortaya çıktı, bu nedenle fabrikada üretilen şekerin ihracatı da mümkün olmuyor. Muş Şeker Fabrikası yıllardır izinsiz şeker üretiyor. 2 yıl önce özelleştirme kapsamına alınan an cak Danıştay frenine takılan fabri kanın bir yıl önce ise ruhsatının ol madığı ortaya çıktı. 2750 dönüm arazi üzerine kurulu olan fabrikanın yıllık 390 bin ton şeker üretme kapasitesi bulunuyor. Dış Ticaret ten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ın memleketi olan Muş taki fabrikadan TSE Belgesi olmadığı için ihracat da yapılamı yor. Muş Belediye Başkanı Nec mettin Dede, fabrikanın özelleşti rilmesi için bir yıl önce belediyeye ruhsatın olup olmadığının sorul duğunu ancak belediyenin kayıtla rında Muş Şeker Fabrikası na ait bir ruhsata rastlamadıklarını söyledi. Dede, Biz 1984 yılından sonraki kayıtlara bakabiliyoruz. Muş Şe ker Fabrikası 1982 de kurulmuş. O döneme ait kayıtlar sanırım Ba yındırlık Bakanlığı nda bulunu yor. Aradan bir yıl geçti ancak fabrikanın ruhsatının alınması için bize resmi ya da sözlü olarak herhangi bir başvuru da yapıl madı diye konuştu. Muş Ticaret ve Sanayi Odası MTSO Başkanı Şihmus Sine cem de fabrikanın arsa sorununun bulunduğunu, arsaların tek tek ki şiler üzerine kayıtlı olduğunu bu ne denle ruhsatın da alınamadığını ifa de etti. Sinecem, Tapular birleştiril meden ruhsat alınamıyor. Ruh satısız fabrika çalıştırmak hu kuk devletine yakışmıyor. Ge çen günlerde Gürcistan dan bir grup buradaki fabrikadan 20 bin ton şeker almak istemiş ancak TSE belgesi olmadığı için bundan vazgeçmişler dedi. Babacan, Geçen yılın ilk çeyreğinde yüzde 14, ikinci çeyrekte yüzde 8 e yakın bir daralma vardı. Yüzde 11 lik büyüme, o daralmanın üzerinedir dedi. Vergi ve prim affı hazır Kaçak devlet fabrikası
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle