17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 12 EK M 2010 SALI 16 KÜLTÜR K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R Ç İ Z İ K KARŞILAŞMALAR İNCİ ARAL Erken Çöken Karanlık Sekiz yaşında tanık olduğum ve kapıldığım panikle engellediğim bir intihar girişimini bilinçaltıma gömdüm ve yıllarca unuttuğumu sandım. Sonra, otuz beş yaşımdayken, konuşmacı olduğum bir toplantıda, kendimi birden yaşadığım korkunç deneyimi anlatırken buldum ve yaramın kapanmamış olduğunu anladım. Yazdıklarımda sürekli intiharı sorgulamam ve hesaplaşmaya çalışmam belki de bundandır. Hayat trajiktir. Birçok insan hayatının bir anında her şeyi bırakıp gitmeyi aklından geçirmiş ama yapamamıştır. Ama ölüm bazen tüm acı ve yoksunluklara son veren en doğru eylemmiş gibi görünür gözümüze. Türkiye Psikiyatri Derneği, intihar edenlerin sayısında yüzde 440 artış olduğunu, son on yılda toplam 25 bin kişinin yaşamına son verdiğini açıkladı. Bizde intihar oranları endüstriyel ülkelerden daha düşük olmasına rağmen aradaki fark kapanıyormuş. Dernek, özellikle 1524 yaş grubunda intiharların hızla çoğaldığını belirtiyor. Besbelli, nüfusun yüzde 60 ını oluşturan gençlerimiz sorunlara boğulmuş durumdalar. Aile, okul, işyeri gibi toplumsal ortamların bozulan dengesi, baskı ve karmaşa, amaçsızlık, yalnızlık, düş kırıklığı, aşağılanma ve başarısızlık gibi etkenler çocuklarımızı karamsarlığa, öfkeye sonra da intihara sürüklüyor. Bencillik ve sevgisizliğin arttığı, şiddetin sıradanlaştığı, uyuşturucu yaşının ilköğretim çağına indiği ve değer değersizlik kavramlarının yer değiştirdiği bu ülkede genç olmak zor. Yetişkinlerin bile yalnızlık, işsizlik ve ekonomik sorunların içinden çıkamadığı bu ülkede varoluş sorunları yakıcı, gelecek perspektifi ise puslu. İntihar, öncelikle ruhsal hastalıklarla ilişkilendiriliyor ama bunca dert ve bu korkunç eğitim sistemi içinde genç insan ruh sağlığını nasıl koruyacak? Harcını yatıramayan ya da cemaat yurtlarına sığınmış öğrenci, babası yaşında adama satılmış genç kız, töre kıskacındaki taze kadın, çocuğuna ekmek alamayan genç baba, haksızlık hukuksuzluk mağduru cinnet getirmekten nasıl kurtulacak? Çaresiz insanın kendi yaşamı üzerindeki tek kontrol ve bireysel başkaldırı yolu intihar mı? Medyada çok fazla yer alan intihar haberleri bulaşıcı bir etki mi yapıyor? Örnekler insana intiharın kesin çözüm olduğu duygusu mu veriyor? Belki de hepsi. Peki ya geride kalan, suçluluk ve pişmanlık içinde yas tutan yakınlar? Bu yarayı küçültmek için yapılacak hiçbir şey yok mu? Kay Redfield ın Ayrıntı Yayınları inceleme dizisinde çıkmış Erken Çöken Karanlık adlı kitabı önemli bir inceleme. Redfield, kendisi de uzun yıllar intihar saplantısıyla boğuşmuş bir psikiyatr. Kitabında intihar olgusunu toplumsal, bireysel ve psikolojik yönleriyle mercek altına almış. Hızla akan, derinlikli anlatısını dünya edebiyatından seçtiği etkileyici örneklerle zenginleştiren Redfield; konuya ilişkin temel sorular soruyor: İntihar evrimsel bir nedene mi bağlı? Kişinin niyeti anlaşılabilir ve engellenebilir mi? Genetik yatkınlık var mıdır, tedavi edilebilir mi? İntihar süreçleri nasıl gelişiyor? Seçilen yöntemler neler? Bırakılan mektupların özellikleri ne? Bu soruları ve daha çoğunu tarihin ve çağımızın intiharları üzerinden ilginç hik yeler aktararak yanıtlayan yazar, edebiyatta, yasalarda ve dini yaptırımlarda kendi canına kıymakla ilgili toplumsal tavır ve tutumları da araştırmış. On yedi yaşından beri kişisel, yirmi beş yıldan fazla da profesyonel ilgi alanı olmuş intihara ya da kendi eliyle ölmeye bakarken hayata ışık tutan Redfield ın kitabı yoğun, etkisi uzun süren bir kitap. Hiç olmazsa bir tek insanın hayatını kurtarabilme umudu ve arzusu duyanlar için... [email protected] [email protected] İ lk kez bir Cervantes oyunun dayız. Dev yapıtı Don Kişot ile yazın tarihinin en büyük leri arasında yer alan İspanyol ya zarın, 16. yüzyılın sonuyla 17. yüzyılın başında tiyatro oyunları da yazdığını biliyoruz. Bir başka bildiğimiz de, he men hemen aynı dönemde altın çağ ını yaşamış olan İspanya ve İngiltere de tiyatro sanatını parlatanların Lope de Vega ve Shakespeare olduğu. Bu bağ lamda Cervantes in adı geçmi yor Ankara Akün Sahnesi nin açık uzamına pek yakışan Behlül dane Tor tasarımı cam dan dekoru hayranlıkla izliyoruz. Geri düzlemi metrekarelerce ör ten cam panonun önünde, altında su bulunan, kimi panelleri açılıp kapanan camdan yapılmış bir döşeme yer alı yor. Her iki düzlemdeki cam yapıla rı parıldatan ve hareketlendiren, sah neyi şıkır şıkır yapan ışık tasarımı Ya kup Çartık ın. Osmanlı sarayındayız. Padişahın adı anılmıyor, delikanlı olduğu söyle niyor. Durukan Ordu, omuzlarına salıverdiği uzun saçları, enerjik jest leri ve hızlı konuşma biçimiyle, ha valı bir modern padişah Ta rihsel oyun sahneleme geleneğimiz içinde, ağır giysiler ve sarıklar içinde ağır ağır devinen ve ağır ağır konuşan padişah imgesini sıfırlayan bu yak laşım yadırgasak da hoşumuza gi diyor. Haremde İspanyol güzeli Hıristiyan bir esir kız var. Dinini değiştirmek tense ölmeyi yeğleyen Nimet İyi gün ün canlandırdığı Oviedolu Ka talina. Ne ki, padişah öyle roman tik , öyle delikanlı bir şık ki, kızın inadına boyun eğecek. Böylece, 16. ve 17. yüzyıllarda Avrupa nın dikkatini üstünde yoğunlaştırdığı Osmanlı im gesi, Cervantes in hümanizma sıy la sarıp sarmalanıyor. Çeşitli sahne lerde Osmanlı düzenine yönelik hoş görülü ve eleştirel bakış açıları yan ya na yer alıyor. Temel izlek ise aşk ın her türlü kuralı yıkan gücü Commedia dell arte biçemi ne yakın oyunculuk örnekleri sunan kişiler sahneye girip çı kıyor. Funda Karasaç ın, tıp kı asker ve iç oğlanlar gruplarına yaptığı gibi tek tip giysi anlayışıyla donattığı cariyelerin görüntüsü ve devinimi cezaevi ortamını imliyor. İki harem ağası Olcay Kavuzlu, Ünsal Coşar , iki vezir Ötüken Hürmüzlü, Güven Besimoğlu , bir İspanyol casus Ha kan Meriçliler ve kaçırılan İspanyol kız Clara Gonca Erçil ile sevgili sinin peşinden Osmanlı sarayına dek gelen Lamberto Ertunç Uygun , kızı Katalina yı görmek için terzi kı lığına girmiş İspanyol baba Erdal Küçükkömürcü , Kadı Can Öz topçu , İran dan gelen elçiler ve da ha bir dolu yerli yabancı insan, ne tip ne de karakter olarak nitelenebi lecek varlıklarıyla bir an görünüp, üç beş söz söyleyip terk ediyorlar sah neyi. Oyun kurucu playmaker işl evi taşıyan karaktertip niteliğin deki kurnaz Madrigal i ustalıkla canlandıran Cüneyt Mete, bu ya pımda yer almaktan en çok yarar sağlamış oyuncu İyi hoş da, oyun nerede? Tam iş lenmemiş bir senaryonun içindeyiz. Gözümüzün önünden hızla geçen görüntüler ve sözler sahne olayını bü tünlemeye yetmiyor. Oyun, 1615 te yazılmış olmasa, 1700 lü yılların or talarına doğru, intermezzo ve interlüd türünde bestelerden geliştirilerek oluş turulan opera buffa komik opera metinlerine benzediğini düşünece ğiz. Neresinden bakarsak bakalım, sanki henüz bestesi yapılmamış ve dansları tasarlanmamış bir libretto var önümüzde. Bu nedenle mi oyuncular boş lukta oynuyor gibiler? Ya da İs panyol yönetmen Jose Maria Pou ile tam iletişim kurulamamış mı? Ya da yönetmenin, Cervantes i postmo dern bir anlayışla sahneleme dü şüncesinin ürününü mü izlemekteyiz? Yer yer kulak tırmalayan davranış yapmak gibi güncel Türkçe yanlış larını ve sokak ağzı kullanımlarını da oyunu çeviren Ertuğrul Önalp ho camızın yeğlediğini düşünmediğimi ze göre postmodern doğaçlama olarak mı değerlendirmeliyiz? Program dergisinde Cervantes in, Büyük Sultan Oviedolu Katali na oyununu ölümünden bir yıl önce yayımladığını, yüzyıllarca dikkat çek meyen metnin dünya prömiyerinin 1992 de İspanya da yapıldığını oku yunca izlenimlerimizin pek de yersiz olmadığını anlıyoruz. Oyunun Türkiye prömiyeri, İstan bul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi kapsamında, Cervantes Ens titüsü, İspanya Büyükelçiliği ve Dev let Tiyatroları arasında çok kültür lülük ve barış içinde yaşama düşün cesini desteklemek amacıyla yapılan protokol gereği gerçekleştirilmiş. Protokol gereği tiyatro nasıl bir şey? İşte böyle bir şey Don Kişot un ünlü yazarı sahne metinlerine de imza atmıştı BirCervantesoyunu...Cervantes in, 1615 te yayımlanmış olmasına karşın yüzyıllarca dikkat çekmeyen Büyük Sultan Oviedolu Katalina oyununun dünya prömiyeri 1992 de İspanya da yapılmış. Türkiye prömiyeri ise, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi kapsamında, Cervantes Enstitüsü, İspanya Büyükelçiliği ve Devlet Tiyatroları ortaklığı olarak gerçekleştirildi. MELTEM YILMAZ İ stanbul u farklı zamanlarda, farklı nedenlerle terk etmek zorunda kalan 47 İstanbullu Rumun hik yesinden oluşan Has retim İstanbul sergisinde, bugü ne kadar gün yüzüne çıkmamış çarpıcı göç ve özlem hik yeleri yan sıtılıyor. Rumların göç hik yeleri nin arka planında huzursuzluk ve güvensizliğin yattığı anlaşılırken her şeye karşın Rumlar, Çamu ruyla, toprağıyla, kaldırımıyla, İs tanbul un her şeyini özlüyor, Zeki Müren ile yoğurtçuların se sini unutamıyorlar. İstanbul 2010 Kültür Ajansı ta rafından desteklenen, Lozan Mü badilleri Vakfı nın Hasretim İs tanbul İstanbullu Rumların Göç Öyküleri ve Özlemleri sergisi, Yunanistan ın İstanbul Başkonso losluğu na ait Sismanoglio Mega ro binasında 8 Ekim de izlenime su nuldu. Sergi, nüfus mübadelesinin yaşandığı 1923 yılından başlayarak 1980 lere kadar İstanbul u terk et mek zorunda kalan ve artık ya şamlarını Yunanistan da sürdüren 47 eski İstanbullu Rumla yapılan görüşmelerden elde edilen görsel ve yazılı malzemeden meydana geli yor. Tüm bu malzemenin panolar da yansıtıldığı sergide, yaşanan göçlere ilişkin çarpıcı bilgiler de gün yüzüne çıkıyor. Sergi kapsamında yapılan gö rüşmelerden elde edilen sonuçlar dan, Rumların İstanbul dan gitme nedenlerinde birinci sırayı ken dilerinin ya da yakınlarının sınır dışı edilmesinin aldığı anlaşılıyor. Ancak göz ardı edilemeyecek bir başka neden, bugün mahalle bas kısı olarak adlandırılan olgunun ta kendisi: Huzursuzluk, güven sizlik, taciz ve kötü muamele. Tüm bunlara karşın, Rumların İs tanbul da en çok özledikleri Ça muruyla, toprağıyla, kaldırı mıyla, İstanbul un her şeyi... En çok özlenen semtler Boğaziçi ve Beyoğlu yken en değer verilen ya pılar, Beyoğlu ndakiler... Zeki Mü ren ve yoğurtçuların sesi, Rumların İstanbul da unutamadıkları sesler. Etler, kebaplar, tatlılar da unutul mayan tatlar; onların ifadesiyle ha len Bizim İstanbul yemekleri . Açılışta konuşan Yunanistan ın İstanbul Başkonsolosu Vasileios Bornovas, şu görüşleri dile getiri yor: O insanların acılarını pay laşıyoruz. Bu sergi, zamanın de ğiştiğinin tanığı. Azınlıklar için güzel ortamlar oluşuyor ve bunun örnekleri daha çok yeni. Umarız bu sergi bir başlangıç olur. Git miş olan İstanbullular için bir fır sat olur. İstanbul burada onları bekliyor. 19 Ekim e kadar gezilebilecek olan sergide izlenime sunulan ya şam hik yeleri Hasretim İstan bul adıyla kitaplaştırılırken bel gesel çalışmalarının da sürdüğü belirtildi. Sahneden jüri üyeliğine Soyundu ve kovuldu Kültür Servisi Viyana Devlet Opera ve Balesi solo balerini Karina Sarkissova erkek moda dergisi olan Wiener e verdiği pozlar nedeniyle opera yönetimi tarafından işten çıkarıldı. Opera yöneticisi Dominique Meyer yaptığı açıklamada balerinin daha önce de Penthose dergisinin mayıs sayısında bu tür pozlar verdiği gerekçesiyle uyarı aldığını ve Sarkissova nın 23 Ağustos ta işten çıkarıldığını belirtti. 2000 yılından bu yana Viyana Operası nda yer alan 1983 doğumlu Rus asıllı Karina Sarkissova, 2009 yılında bale grubunda solo balerin olarak görev almaktaydı. Müşfik Kenter in 63. sanat yılı Kültür Servisi Bakırköy Belediye Tiyatroları nın 13 yıldır genel sanat yönetmenliği görevini yürüten, öğrencilerinin deyimiyle Hocaların Hocası Müşfik Kenter in 63. sanat yılı özel bir etkinlikle kutlanıyor. Tiyatro dünyasına birçok başarılı tiyatro sanatçısı kazandıran Kenter in 63. Sanat Yılı Gecesi nde Yunus Emre Kültür Merkezi Büyük Salonu, Müşfik Kenter Sahnesi olarak adlandırılacak. Yunus Emre Kültür Merkezi ndeki tören bugün saat 20.30 da gerçekleştirilecek. Mehmet Güney yaşamını yitirdi Kültür Servisi Levent Kırca nın Olacak O Kadar isimli programında ve tiyatrosunda 25 yıldır oynayan tiyatro oyuncusu Mehmet Güney hayatını kaybetti. Cuma gecesi rahatsızlanan ve komşuları tarafından Taksim İlkyardım ve Araştırma Hastanesi ne kaldırılan Güney 70 yaşındaydı. Cumartesi gecesi yaşamını yitiren Güney in cenazesi dün Akatlar Kültür Merkezi nde yapılan törenin ardından memleketi Aydın a gönderildi. Halit Refiğ anıldı İSTANBUL AA Yönetmen Halit Refiğ birinci ölüm yıldönümünde Zincirlikuyu Mezarlığı ndaki kabri başında anıldı. Refiğ için mezarı başındaki anma törenine eşi Gülper Refiğ, sinema sanatçısı Müjde Ar, yazarlar Taha Akyol ve Haluk Şahin in de aralarında bulunduğu aile yakınları ile sevenleri katıldı. Işıl Özgentürk Film Atölyesi başlıyor Kültür Servisi Işıl Özgentürk Film Atölyesi yeni döneme 17 Ekim de Kadıköy Belediyesi Aile Danışma Merkezi nde başlıyor. Herkes Film Yapabilir! başlıklı atölye haziran ayına kadar her hafta cumartesi ve pazar günleri saat 11.00 de düzenlenecek. 0 216 368 60 89 Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sedat Hakkı Eldem Oditoryumu nda saat 10.30 da 21. Yüzyıl ve Karikatür konulu panel, saat 14.30 da Uluslararası Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması nın Karikatür Sanatına Katkıları konulu panel. Bir Nokta Sanat Galerisi nde saat 19.00 da Turhan Selçuk sergisi açılışı. NASRETTNHOCAKARKATÜR YARIŞMASI NDABUGÜN Bahçeşehir Üniversitesi Fazıl Say Salonu nda saat 20.00 de Sarp Maden Quartet AKBANK CAZ FEST VAL NDE BUGÜN Zeki Müren ve yoğurtçuların sesini unutamıyorlar 47 İstanbullu Rumun hik yesinden oluşan Hasretim İstanbul sergisinde göç ve özlem hik yeleri yansıtılıyor. GÜNGÖRYURTDIŞINDAJÜRİVEONURKONUĞU SİBEL ÇORBACIOĞLU D evlet Opera ve Ba lesi Genel Müdür lüğü ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Baş kenti Ajansı işbirliğiyle tem muz ayında ikincisi hayata geçirilen İstanbul Uluslar arası Bale Yarışması , dünya dans camiasının il gisini çeken başarısının ar dından yurtdı şından aldığı davetlerle ül kemizi temsil etmeye devam ediyor. Bale rin, koreograf ve eğitmen Nilay Yeşilte pe Güngör ün sanat yönet menliğinde gerçekleştiri len bale yarış masının başa rısı, Gün gör ün, 30 Eylül10 Ekim tarihleri arasında Çin in Pe kin şehrinde gerçekleştirilen 3. Pekin Uluslararası Dans Okulları Bale Yarışma sı na onur konuğu, 21 28 Ekim de Rusya nın Soci kentinde düzenlenecek Yuri Grigorovich 3. Uluslarara sı Bale Yarışması Young Ballet of the World e ise jüri üyesi olarak davet edil mesini sağladı. İlk olarak 2009 yılında Roma daki Premio Roma Yarışması nda jüri üyeliği yapan ve 2011 de New York, Kazakistan ve Seul yarışmalarından da davet al dığını belirten Güngör, bu davetlerin Türk balesi adına keyif veren ve Türk bale sa natçılarının dünya dans are nasındaki şanslarının artma sına sebep olacak davetler olduğunu dile getiriyor. Bugün dünya dans sa natı starlarının geçtiği yol hep böyle ya rışmalar ve ödüllerle dolu bir yoldur di yen Güngör e göre, bu yarış malar, kendile rini uluslararası arenada ispat etmek isteyen bale sanatçıları na ve konserva tuvarda yetişen sanatçı adayları için çok önemli fırsatlar. Zira bu yarışmalar da Yuri Grigo roviç, Nina Annaniashvili, Frank Andersen, Doris Laine, Anna Maria Prina gibi bale dünyasının önemli hocaları, koreografları ve eski starlar jüri olarak bulu nuyor. Katılacağı bu organizas yonlarla bir sonraki İstanbul Uluslararası Bale Yarışması için çok önemli tecrübeler edindiğini ve daha fazla kişi ye yarışmamızı duyurabildi ğini söyleyen Güngör, şim diden 2012 deki yarışmalar için sorular geldiğini, bunun da gelecek için olumlu bir adım olduğunu sözlerine ek liyor. NilayYeşiltepeGüngör CMYB C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle