Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2
009 yõlõnda Ergenekon davasõnõn
dalgalarõ sürdü. Mayõs 2009’da
12. dalga gerçekleştirildi ve Baş-
kent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Mehmet Haberal, Cumhuriyet ga-
zetesi yazarõ Prof. Dr. Erol Manisa-
lı, eski Uludağ Üniversitesi rektörü
Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, eski
Malatya-İnönü Üniversitesi rektörü
Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, eski 19
Mayõs Üniversitesi rektörü Prof. Dr.
Ferit Bernay tutuklandõlar. Çağdaş
Yaşamõ Destekleme Derneği Genel
Başkanõ Prof. Dr. Türkan Saylan’õn
ve Yargõtay Onursal Başsavcõsõ Sabih
Kanadoğlu’nun evi arandõ.
Bu gözaltõna almalar, tüm toplum-
da bir titreme yarattõ. Ne oluyoruz so-
rusu daha yüksek perdeden sorulma-
ya başlandõ.
AKP’yi destekleyen yandaş med-
yanõn yazarlarõ bile bu durumu sor-
gulamaya başladõlar. Hele, Çağdaş Ya-
şamõ Destekleme Derneği Genel Mer-
kezi’nin basõlarak, derneğin verdiği
burslarla ilgili bilgisayarlara el ko-
nulmasõ bardağõ taşõran bir damla
haline geldi.
Türkiye’deki 57 baro başkanõ ve
önde gelen ceza hukuku hocalarõ bir
ilan vererek temel hak ve özgür-
lüklerin güvencesi olan hukuk dev-
letinin korunmasõ yönünde destek
verdiler ve Ergenekon uygulama-
larõnõ eleştirdiler.
Ergenekon davasõ ile ilgili olarak
yapõlan özel dinlemeler ve ortam din-
lemeleri ciddi olarak ele alõndõ ve eleş-
tirildi:
Gazeteci, Mustafa Balbay ve Tun-
cay Özkan, eski Belediye Başkanõ Dr.
Gürbüz Çapan, İşçi Partisi Genel
Başkanõ Doğu Perinçek, Prof. Dr.
Mehmet Haberal ve Prof. Dr. Emin
Gürses ve daha birçoklarõ hâlâ tutuklu
olarak Silivri Cezaevi’nde yatmakta-
dõrlar.
Bu arada, eski Genelkurmay Baş-
kanõ Hilmi Özkök alõşõlmõşõn dõşõn-
da konuyla ilgili olarak İzmir’e özel
olarak giden savcõlar tarafõndan sor-
gulandõ. Ayrõca üç eski kuvvet ko-
mutanõ Aytaç Yalman, Özden Ör-
nek ve İbrahim Fırtına’nõn sorgularõ
Beşiktaş Adliyesi’nde yapõldõ.
Davada savunmasõnõ yapan Bal-
bay’õn söylemi bir slogan olarak tut-
tu ve belki de yõllar boyunca Ergene-
kon’la birlikte anõmsanacaktõr:
“Ben gazeteciyim, buradayım,
darbeyi yapacak olanlar nerede?”
AKP - Basın İlişkileri
2002 yõlõndan bu yana yedi yõlõ aş-
kõn süredir iktidarda olan AKP’nin ve
Başbakan Erdoğan’õn basõna karşõ tu-
tumu artõk iyice biliniyor.
Karikatüristlere, kendisini eleştiren
basõn mensuplarõna karşõ dava açan
Başbakan Erdoğan’õn Doğan Gru-
bu’na karşõ tutumu tarihe not düşüle-
cek niteliktedir.
Başbakan Erdoğan, en sert tepkiyi
Doğan Grubu’na karşõ verdi, önce
açõkça bu grubun gazetelerinin satõn
alõnmamasõnõ istedi.
Daha sonra Doğan Grubu’na oran-
tõsõz vergi cezalarõ kesildi.
Doğan’a uygulanan 5 milyarlõk
(4-5 milyar dolar olarak kabul edi-
liyor) vergi cezasõ bütün dünyada
konuşuluyor.
AB Raporu:
Ekim 2009’da AB ilerleme rapo-
runda Doğan Grubu’na verilen ceza-
nõn orantõsõz olduğu belirtildi ve şöy-
le denildi: “Orantısız vergi cezası,
grubun ekonomik olarak yaşamını
zorlaştırmıştır ve bu basın özgür-
lüğü ilkelerini olumsuz yönde etki-
lemiştir.”
Dünyanõn önde gelen gazeteleri
bu vergi cezasõ üzerinde ciddi yazõ-
lar yazdõlar. Newsweek, bu ağõr ver-
gilerin ve davalarõn daha derin so-
nuçlarla AKP için geri tepebileceği
yorumunu yaptõ. Aralõk ayõ başõnda,
Dünya Gazetecileri ve Gazete Ya-
yõncõlarõ Birliği’nin (WAN) Hindis-
tan’õn Haydarabad kentinde yapõlan
62. Büyük Kongresi’nde “Doğan
Grubu”na verilen vergi cezasõ ele alõ-
nõp, tartõşõldõ. Dünyanõn dört bir ya-
nõndan bu kongreye gelen gazeteci-
ler yayõmladõklarõ bildiride “AKP
iktidarının vergi dosyasının kasıt-
lı olduğuna ve Doğan Grubu’nu
susturmayı amaçladığına inanıyo-
ruz” ifadelerini kullandõ.
WAN, dünyada basõn özgürlüğünün
kõsõtlandõğõ ülkeler olan Çin, Rusya,
Küba ve Pakistan’õn yanõnda Türki-
ye’yi de kõsõtlõ listesine aldõ.
AKP-Yargı organı ilişkileri
AKP’nin öteden beri yüksek yargõ
organlarõna karşõ olumsuz tavõr ser-
gilediği bilinmektedir. Adeta yüksek
yargõ organlarõ ile siyasal iktidar ara-
sõnda bir kavga sürüyor. Hâkimler ve
Savcõlar Yüksek Kurulu’nun (HSYK)
2009 yõlõ toplantõlarõnõn sancõlõ geçtiği,
Adalet Bakanõ ve bakanlõk müsteşa-
rõnõn kurulun asli üyeleriyle özellik-
le yargõç atamalarõ konusunda ters
düştükleri gazetelere geçmiş bulunu-
yor. Hatta, AKP’nin HSYK’nin ya-
põsõnõ değiştirmek için yasa tasarõsõ ha-
zõrladõğõ da bilinmektedir.
12 Kasõm’da, gündeme büyük bir
bomba düştü. Yargõtay santralõnõn
ve aralarõnda İstanbul Cumhuriyet
Başsavcõsõ Aykut Cengiz Engin,
Sincan Ağõr Ceza Mahkemesi Başkanõ
Osman Kaçmaz’õn da bulunduğu
54 yargõcõn telefonlarõnõn “dinlendi-
ği” ortaya çõktõ.
Telefon dinlemeleri konusunda
HSYK Başkanvekili Kadri Özbek
çok sert bir açõklama yaparak bu
noktada “Yargı savunma konu-
mundadır” dedi (13 Kasõm 2009).
Bu durum tüm basõnda ciddi bir bi-
çimde de alõndõ, birçok tarafsõz ya-
zar aşağõda özetlenecek biçimde ya-
zõlar yazdõlar.
“Türkiye’de hiçbir iktidar döne-
minde telefon dinlemede ölçü bu ka-
dar kaçmamıştır. Türkiye artık
bir korku imparatorluğuna dön-
müştür. Hiç kimse güven duygusu
içinde değildir.”
Kimi yazarlar da özellikle yargõnõn
önemli noktalarõndaki yargõçlarõn din-
lenmesine “dinleme işi çığırından
çıktı” biçiminde yorum getirdiler.
New York Times gazetesi de “Ga-
zeteciler korkudan cep telefonları-
nı kapatıyor” diye yazdõ. Bu nokta-
da barolar tekrar harekete geçtiler, yar-
gõç dinlemelerini kõnadõlar. Bu arada
Sincan Ağõr Ceza Mahkemesi Başkanõ
Osman Kaçmaz hakkõnda görevi kö-
tüye kullanma ve soruşturmanõn giz-
liliğini ihlal iddialarõyla iddianame dü-
zenlendi.
Erzincan’daki olayda çok il-
ginçtir şöyleki: Erzincan Cumhu-
riyet Başsavcõsõ İlhan Cihaner
İsmailağa ve Gülen cemaatleriyle
ilgili olarak iki soruşturma yürü-
tüyordu. Soruşturma aslõnda 2007
yõlõnda başlamõştõ. İsmailağa ce-
maatine ilişkin soruşturma sõra-
sõnda şüpheliler gözaltõnda iken,
Ankara’dan Adalet Bakanlõğõ Ce-
za İşleri Genel Müdür Yardõmcõsõ
Çetin Şen ile o günkü Adalet Ba-
kanõ Cemil Çiçek, Erzincan Sav-
cõsõnõ telefonla arayarak, “Genel se-
çimler öncesi kendilerinin çok
zorda kalacaklarını söyleyerek
gözaltındaki şüphelilerin salıve-
rilmelerini” istiyor. Erzincan Baş-
savcõsõ bu önerilere katõlmõyor.
Yasal uygulamayõ sürdürüyor. Bu
soruşturma sürerken İsmailağa ce-
maatine ait mekânlarda silah bu-
lunduğuna dair gelen bir ihbar
mektubu üzerine, Erzurum’daki
özel yetkili mahkemenin Başsavcõsõ
Osman Şanal, işin içine silah gir-
diği için İsmailağa cemaati soruş-
turma dosyasõnõn Erzurum’a gön-
derilmesini istiyor.
Dosya gönderilmeden önce “müj-
deli haber” telefon kayõtlarõna ge-
çiyor. “Müjde arkadaşlar Erzu-
rum’daki özel yetkili mahkemede
yargılanacağız.”
Bu arada bu cemaat soruşturmasõnõ
ilk başlatan Erzincan Başsavcõsõ Ci-
haner hakkõnda 26 yõla kadar hapis
cezasõ ve meslekten ihraç istemiyle
hakkõnda dava açõldõ. Görüldüğü
gibi yargõnõn kendi içinde de ciddi bir
savaş gözleniyor.
Hiçbir mahkeme, hiçbir yargõç,
hiçbir savcõ yaptõğõ konuşmalar ne-
deniyle suçlanmamalõdõr. Yargõçlar
da “onlar bizden” ya da “onlar bi-
ze karşı” diye ayrõmlara tabi tutu-
lursa hukukun temelleri sarsõlõr.
CMYB
C M Y B
6 OCAK 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Kod Adı 4C Olan
Kafes Planı
Gözaltõlar toplumda bir titreme yarattõ. Ne oluyoruz sorusu daha yüksek perdeden çõkmaya başladõ
Ergenekon davasõ konu-
sunda, önemli bir ge-
lişme Jenkins raporudur.
Kõsaca özetleyelim:
Gareth Jenkins bir İn-
giliz gazetecisi, İstan-
bul’da yaşõyor ve dünya
gazetelerine yazõlar gön-
deriyor. Türkiye ve Orta-
doğu konularõnda pek çok
yazõ yazdõ ve kitap yayõn-
ladõ. Jenkins, Ergenekon
davasõnõn 5 bin 800 sayfa
tutan üç iddianamesini
okudu ve inceledi. Sonun-
da, Ergenekon davasõ hak-
kõnda 85 sayfalõk bir rapor
hazõrladõ,
Jenkins görüşlerini şöy-
le özetliyor:
“Adaletin temeli kanıt-
tır. İddianameye bakı-
yorsunuz. Ergenekon di-
ye bir örgütün varlığına
dair tek bir kanıt yok.”
“İddianameye göre
Ergenekon PKK’yi
kontrol ediyor. Bu ka-
dar mantıksızlık olmaz.
Bakın, Gladio hiçbir za-
man tek bir teşkilat ol-
madı. Bunun içinde bir
sürü çete vardı. O za-
man baştan yanlış bir
model ortaya konuyor.
Ergenekon; Hizbullah’ı;
İBDA-C’yi, PKK’yi
kontrol ediyor. Arkasın-
dan Ergenekon 33 aske-
ri öldürüyor. Yani her
şey tek bir merkezden
yönetiliyor buna göre.
Nasıl iş bu?”
Jenkins
Raporu
2009 yõlõnda siyasal par-
tiler açõsõndan gelişme-
ler aşağõda özet olarak ve-
rilmiştir.
? MHP genel kongresi-
ni yaptõ ve Devlet Bahçe-
li yeniden genel başkan
seçildi.
? 1 Aralõk 2009’da
ANAP ve DYP partileri
yaptõklarõ genel kongre-
lerle Demokrat Parti (DP)
adõ altõnda birleştiler. Ge-
nel başkanlõğa Türki-
ye’nin deneyimli politika-
cõsõ eski TBMM Başkanõ
Hüsamettin Cindoruk
getirildi.
? Türkiye Partisi, eski
Başbakan yardõmcõsõ Ab-
düllatif Şener’in başkan-
lõğõnda çalõşmalarõnõ yürü-
tüyor.
? Şişli Belediye Başkanõ
Mustafa Sarıgül, yeni bir
parti kurulmasõ yönünde
çalõşmalarõnõ sürdürüyor.
? DTP’nin Anayasa
Mahkemesi tarafõndan ka-
patõlmasõndan sonra BDP
Meclis’te grup oluşturma
çalõşmalarõna başladõ.
2009’da yapõlan kamuo-
yu anketlerinde genel ola-
rak AKP’nin oy kaybetti-
ği, oy oranlarõnõn yüzde
35’lere hatta yüzde 33’lere
kadar düştüğü, CHP ve
MHP’nin oy oranlarõnõn
göreceli olarak yükseldiği
belirtiliyor.
Yeni siyasi
oluşumlar
AKP ve TSK ilişkilerinde gelinen nokta
2009 yõlõnda, iktidar-TSK ilişkileri
bugüne kadar görülmediği dere-
cede gergin bir düzeyde seyretti. Bu
ilişkileri etkileyen ilk önemli olay
“belge krizi” olarak da adlandõrõlabilir.
Olayõn gelişmesi şöyledir:
Taraf gazetesi, “irtica eylem pla-
nı” ya da “AKP ve Gülen Hareke-
tini Bitirme Planı” adõ verilen bir bel-
ge yayõmladõ (Nisan 2009).
Belge haberinde şunlar yer alõ-
yordu.
? Belge Genelkurmay Başkanlõ-
ğõ’nda hazõrlanmõş ve Deniz Kurmay
Albay Dursun Çiçek tarafõndan im-
zalanmõştõr.
? Belge Ergenekon soruşturmasõ
kapsamõnda tutuklu olan Av. Serdar
Öztürk’ün yazõhanesinde bulun-
muştur.
Belge bir anda büyük yankõ yarat-
tõ. Ancak daha sonra belgenin bir fo-
tokopi olduğu ve altõndaki imzanõn õs-
lak olmadõğõ ortaya çõktõ.
Genelkurmay Başkanõ bu belgeyi
sahiplenmediği gibi, bunun kurumsal
bir çalõşma olduğunu da reddetti.
Haziran ayõnda yaptõğõ basõn toplan-
tõsõnda Genelkurmay Başkanõ Baş-
buğ, “TSK’den elinizi çekin”, “TSK
hukuk dışı ve maksatlı olarak yıp-
ratılıyor” dedi ve bu belgenin “im-
zasız bir kâğıt parçası” olduğunu be-
lirtti.
Belge imzalõ mõ değil mi? Albay Çi-
çek mi yazdõ, kim yazdõ? Bu gibi so-
rularla bütün yaz boyunca kamuoyu
işgal edildi.
Sonbaharda Albay Çiçek iki kez
Beşiktaş Adliyesi tarafõndan tutuklandõ
ve daha sonra serbest bõrakõldõ. Ama
hâlâ belgenin gerçek mi, yoksa biri-
leri tarafõndan özel amaçlarla mõ ya-
zõldõğõ bilinemiyor.
Konu bu kez Deniz Kuvvetleri’ne
sõçrõyor. Deniz Kuvvetleri’nde teğ-
menler tutuklanõyor, bu arada Silah-
lõ Kuvvetler’de bir dizi intiharlar olu-
yordu.
Bu gelişmeler olurken Başbakan
Yardõmcõsõ Bülent Arınç’õn evinin
önünde iki subay bir ihbar üzerine
yakalandõ.
Subaylarõn Arõnç’a suikast yapa-
caklarõ konusunda bir suçlama ile-
riye sürüldü. Bu arada cumartesi ve
pazar günleri (26-27 Aralõk) Anka-
ra 11. Ağõr Ceza Mahkemesi nöbetçi
hâkimi tarafõndan Genelkurmay
Başkanlõğõ Özel Kuvvetler bölü-
münde arama yapõlmasõ kararlaştõ-
rõldõ ve arama sürüyor.
Konu üzerindeki kalõn sis perdesi
henüz kalkmõş değil. İlk kez Genel-
kurmay Başkanlõğõ’nõn en hassas bir
bölümü siviller tarafõndan aranmak-
tadõr. Bu konu 2010 yõlõnda önemli si-
yasi gelişmelere yataklõk edecek gi-
bi görünmektedir.
Sonuç
2009 yõlõ Türk siyasal yaşamõnda
“çalkantılı yıl” olarak siyasal tarihe
geçecektir.
2009’da gerek Ergenekon konu-
sunda, gerek belge konusunda, ge-
rekse diğer olaylarda izlenen yol
“şok etkiler” yaratarak gündemi iş-
gal etme yöntemidir.
Özellikle, Genelkurmay Başkan-
lõğõ en gizli birimi, hatta kalbi sayõ-
lan özel kuvvetler karargâhõnda ara-
ma yapõlmasõ gerilimi en üst noktaya
taşõdõ.
Aralõk ayõnõn son günlerinde orta-
lõk tam anlamõyla toz duman görü-
nümü aldõ, bu karmaşa sürüyor. Kim-
se olup bitenleri tam anlamõyla özüm-
semiş değildir. Kamuoyu büyük bir
bilgi eksikliği ve yanlõş yönlendirme
(dezenformasyon) içerisindeydi.
2009 yõlõ Türk siyasal tarihine ge-
rilimli, kurumlar arasõ çatõşmalarõn
sertleştiği, sancõlõ bir yõl olarak ge-
çecektir.
Türkiye’de kurumlar arasõ çatõşma
var deniliyor. Bu doğru bir yargõ de-
ğildir. Aslõnda kurumlarõ ele geçirmek
isteyen siyasi iktidara karşõ kurumla-
rõn direnmesi söz konusudur.
Bu gerilimin 2010’da da süreceği
açõktõr.
BİTTİ
Almanya’da Eyalet Asliye Mahkemesi tarafõndan görülen ve
mahkeme başkanõna göre, Almanya’da bugüne kadar
görülmekte olan en geniş dolandõrõcõlõk ve yolsuzluk davasõ olarak
nitelenen dava dosyasõ Şubat 2009’da Ankara’ya resmen geldi.
Almanya’daki Deniz Feneri davasõ Eylül 2008’de bitti ve bu
derneğin üç yöneticisi cezaevine gönderildi. Soruşturmayõ yöneten
savcõnõn “asıl failler Türkiye’de” demesinden tam 13 ay sonra bu
kurum ile ilgili olarak Türkiye’de ilk operasyon yapõldõ.
Soruşturmayõ yöneten Ankara savcõsõnõn kararõyla Ankara’dan
İstanbul’a gelen 6 kişilik polis ekibi Kanal7 televizyonunda
araştõrma yaptõ. Türk kamuoyu somut kanõtlarõ olan Deniz Feneri
davasõnõn sonuçlarõnõ merakla beklemektedir.
D E N İ Z F E N E R İ D A V A S I
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
Başbakan dün partisinin yeni yıldaki ilk grup
toplantısında konuşurken İstanbul
Belediyesi’nin özelleştirerek taşeron sistemine
geçirmek istediği itfaiye işçileri de, seslerini
duyurmak amacıyla Saraçhane Parkı’ndaki
direnişlerini sürdürüyorlardı.
Yangın söndürme işçileri, taşeron düzeninin
sendikasızlaştırma demek olduğunu, sadece
hemşerilerine değil; Büyükşehir Belediye
Başkanı’na ve hemen her konuşmasında
Türkiye’nin bir sosyal hukuk devleti
olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan’a da
anlatmaya çalışıyorlar.
Bu yüzden de bugün Ankara’da olacak ve
TBMM’ye ulaşmaya çalışacaklar.
Onların ve TEKEL işçilerinin, 2010’a giren
dünyamızda, emeği vahşi kapitalizmin iki dudağı
arasından çıkacak bir düzenin eline bırakmaya
kararlı olduğunu her fırsatta gösteren bir iktidar
karşısında başlattıkları bu -şimdilik- küçük ama
yakın gelecekte ülkeyi genel grev olarak
kaplaması beklenilen eylemlerinde her sağduyu
sahibi yurttaşın desteklemesini istemeliyiz.
Çünkü, dünkü AKP Meclis Grubu
toplantısında konuşan Erdoğan’ı izleyenler,
sosyal hukuk devletinin gereklerinden ne kadar
uzak olduğuna bir kez daha tanık oldular.
TEKEL’i özelleştiren ve bu nedenle ilk icraata
likör fabrikalarından başlayan AKP iktidarı, bu
fabrikalarda çalışan 10 bin işçiye önce tütün
depolarında görev vermiş. Sonra da sigara
üretimini de yabancı firmalara devrettiği için,
artık sarı tütünün depolanmadığını gerekçe
göstererek bu 10 bin aile babasına 4-C
uygulamasına evet demelerini önermiş.
Dün partisinin milletvekillerine, bu önerisine
başkaldıran işçileri anlayamadığını söylemeye
çalışıyordu.
‘Malın kadar zekâtın olsun’
Erdoğan’a göre, tütün emekçileri hükümetin
iyi niyet ve samimiyetinden habersizdiler.
Çünkü, kendilerine ihbar ve hatta kıdem
tazminatlarını da alarak, bu parayı başka bir
yerde değerlendirebilecekleri söylenmişti. O
arada 4C kapsamına da sanki bir atıfetmiş gibi
girecekleri bildirilmişti.
Rahmetli babam, bu tür altı boş vaatlerde
bulunanlar için malları kadar zekâtları olsun
derken, bir gün o çok sevdiği ülkesinin başına
Erdoğan tipinde bir emek düşmanının
geleceğini düşünemezdi.
Kürsüdeki Başbakan, tütün işçilerinin “4C
kapsamında çalışmak değil; bizi aynı
koşullarla başka bir yerde çalıştırın”
demelerini bile anlamak istemiyordu.
O durumunu da “Herkes devletin kapısına
bir kere kendisini atsın. Ondan sonra, hep
orada kalsın. Böyle şey olmaz” diyebilecek
kadar sosyal devlet ilkelerine yabancı olduğunu
ilan etmekten çekinmeyen bir görüşün
sözcüsüydü.
Başbakan’ın cankurtarma
simidi 4C nedir?
Özelleştirmeleri teşvik etmek için bu iktidarın
2007 yılında 657 sayılı Devlet Personel
Yasası’na eklediği 4C maddesi, geçici personel
olarak çalıştıranların durumunu düzenlemeyi
amaçlıyor.
Özetle söyleyeyim. Kendisini, onca zorluğu
aşarak bir kamu işyerinde çalışmaya başlayan
kişiye, artık burada çalışmayacaksın. Ama
istersen seninle bir yıl için sözleşme
yapalım. O süre içinde 10 ay belirli bir ücret
alacaksın. Sendikal haklarından da
vazgeçmeyi kabul edeceksin deniliyor.
Tarım İşçileri Sendikası, 4C’nin anayasanın
10, 13, 18, 51, 53, 55 ve 90’ıncı maddelerine
aykırı olduğu savı ile Ankara İş Mahkemesi’ne
başvurmuştu.
Başvuru, herkesin kanunlar karşısında eşit
olduğu, angaryanın yasaklandığı, çalışanların
grev ve toplusözleşme haklarını
kullanabilecekleri gibi anayasal kurallar
anımsatılıyordu.
Sendikanın başvurunun sonucunu hâlâ
alamadığı anlaşılıyor.
Ama, iktidara emekçi seçmenlerin yoğun
destekleri ile gelen bu hükümetin, o desteği
hâlâ çantasında sanan Başbakan Erdoğan,
TEKEL işçilerinin geçen yılın son haftalarında
başlattıkları direnişleri sırasında niçin AKP
Genel Merkezi’nin önünü seçmek istediklerini
anlayamadığını da söylüyor.
“İşçiler niçin bizim parti teşkilatımızın
kapısına geliyorlar? Bu, parti teşkilatının
değil, hükümetin kararıdır” diyor.
Başbakan, Türk işçi hareketinin 50’li yıllarda
ve öncelikle TEKEL işçilerinin sendikalaşması
ile örgütlendiğini elbette bilmiyor.
Bilseydi, Süreyya Birol’ların, Ali Rıza
Arı’ların, Seyfi Demirsoy’ların, Halil Tunç’ların
yaktığı kıvılcımların kısa sürede Türk-İş
denilen ilk konfederasyonu nasıl
oluşturduğunu da öğrenirdi.
O emekçilerin bugün torun yaşında olan
kuşakları, iktidarın altını parti örgütünün altını
oyarak başaracaklarını iyi bildiklerini anlatmak
istemiş olmalılar Başbakan’a.
Dünkü yazõmõzda 2009’da
dõş politakadaki gelişmeleri
ve Güneydoğu açõlõmõnõ
ele almõştõk. Bugün iç
politikadaki gelişmelerin ana
noktalarõnõ vurgulayacağõz.
Korku her tarafõ sardõ
Ataşehir’de ikinci Ataevi
İstanbul Haber Servisi - Ataşehir
Belediyesi Yeniçamlõca Ataevi’nden sonra
Âşõk Veysel Ataevi’ni de hizmete açacak.
Ataşehir Belediye Başkanlõğõ Kültür ve
Sosyal İşler Müdürlüğü’nün “Ataevleri”
projesi kapsamõnda kuruluş çalõşmalarõ
tamamlanan Aşõk Veysel Ataevi, ilköğretim
öğrencilerine ücretsiz internet, etüt merkezi,
kütüphane gibi çeşitli hizmetler sunacak.
Ataevinin açõlõşõ bugün saat 13.30’da
Ataşehir Belediye Başkanõ Battal İlgezdi
tarafõndan yapõlacak.