18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2010 ÇARŞAMBA 4 HABERLER İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN [email protected] GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Nostos Algos* [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com Medya “sirkinin” bir parçası gibi durmadığından, ayrıca bir siyaset bilimci olduğundan, “köşesini” düzenli olarak izlemeye çalıştığım bir yazarı, son günlerde okurken, “şimdi bunları söylüyor, ama aslında ne diyor” diye düşünmeden edemiyorum. Düş kırıklığı Sayın yazarın morali bozuk. Belli ki gerçeklik, Greenspan’ın bir sözünü ödünç alırsak, “dünyayı anlamakta kullandığı modele” uymamış. Olaylar, yazarın öngörülerine, umutlarıma uygun yönde gelişmemekte ısrar ediyor. Yazarımız, zamanında tüm tepkilere rağmen başörtüsünü, AKP’nin sistem içinde varlığını, net biçimde dindar kesimin hakkını savunmuş. Şimdi, demokrasi diye diye tek parti rejimine doğru koşuyor olmamızdan korkuyor. Bugünkü iktidar demokrasi adına, her icraatında daha da otoriterleşiyormuş. Sivil otoriter, tek parti rejimine doğru gidiyormuş. Daha otoriter bir siyaset yaklaşımından daha demokratik olana gitmek için başladığımız değişimde gelinen noktada böyle büyük bir savruluş yaşanıyormuş. Uzun vadede, gerçekten vesayet siyasetinden kurtulmanın yolu, sadece askeri kendi sınırına çekmek değil, sivil siyasetin kırıp dökmeden yönetebilme kabiliyetine sahip olmasıymış. Yoksa diyor, asker gider, sivil dikta gelir. Statükoyu beğenmediğimiz, daha iyisini istediğimiz için yola çıkmışız. Eğer bunun sonunda ulaşacağımız yer statüko bile değil, daha da gerisi olacaksa kaygı duymamız gerekirmiş. Örmeğin, Kürt meselesinde, artık daha kötü bir noktadaymışız. Devrim olmadan devrim Yazarımız iki koro arasında solo yapmanın müthiş ağırlığını hissediyormuş; fikir yürütürken akılcı, hakça bir yaklaşım sergilemeye çalışıyormuş. Ama son günlerde, iktidar yanlıları tarafından olmadık suçlamalara maruz kalıyormuş. Türkiye’nin çivisinin çıktığına inanıyormuş, ama bunu söyleyince kendisine statükocu diyorlarmış. Tarih bu dönemi çok karanlık bir dönem olarak yazacakmış. Buna eminmiş. Ama görmek, bakmak istemeyenler karanlığı bile göremezmiş! Yazarımız, bugün komplo teorilerinden halkın artık kimseye inanmadığından da yakınıyor. Daha önceleri AK Parti’ye inanç daha fazlaymış. Mesela e-muhtırada büyük olay olmuş. Şimdi suikast falan dendi mi insanlar pek de ilgilenmiyorlarmış. Asıl tehlike de buymuş. Gidişin sonuçlarını da maalesef 2010’da göreceğiz diye düşünüyor. Şimdiki iyi gidiş diye takdim edilen şeyin, zaten hali hazırda bir tür sivil otoriter tek parti rejimine doğru bir gidiş olduğuna inanıyor. Türkiye’de bir devrim olmadan, devrim niteliğinde değişiklikler gerçekleştirilmek istendiğini düşünüyor. Bu içinde yaşadığımız günleri tarih yazacakmış. Ama çok karanlık dönemler olarak yazacakmış; bundan eminmiş. Ama hâlâ AKP’n ilk döneminin iyi bir rehabilitasyon olduğunu düşünüyormuş… ‘Tehlikenin farkında mısınız?’ diyorduk da… Bugün yazarımızın gerçekleşiyor olmasından korktuğu her şeyin, olacağını daha bu süreç başlarken (ilk dönemden önce) yazmamış mıydık? AKP’nin tek başına değerlendirilmesinin yanlış sonuçlara yol açacağını vurgulamadık mı? AKP’yi siyasal İslamla birlikte, siyasal İslamın dinamiklerini de hem bu hareketin kendi özellikleri, hem de bölge jeopolitiği içinde düşünmek gerektiğini söylemedik mi? Tehlikenin İran tipi şeriat rejimi değil, totaliter rejim olasılığı olduğunu vurgulamadık mı? İki farklı “hakikat rejiminden”, siyasal İslamın “rejiminin”, totaliter özelliklerinden söz etmedik mi? Siyasal İslamın ideolojik kodları ve “bio-politiği” açısından demokrasiye yabancı olduğunu defalarca vurgulamadık mı? Bu ülkede yaşananları İran’la karşılaştırmanın yanlış olduğunu, Mısır deneyimine bakmak gerektiğini yazmadık mı? Siyasal İslamın siyasal, ekonomik ve kültürel iktidarı, devrim yoluyla değil bir “pasif devrim” süreci içinde, AKP aracılığıyla, cemaatlere dayanarak ele geçirmekte olduğunu defalarca vurgulayıp uyarmadık mı? “Türban türban değildir”, olsaydı sorun yoktu, oysa “türban topluma bir hegemonya kristalleştirme nesnesi” olarak dayatılıyordu. Siyasal İslamın demokrasi söylemine, bu hareketin amaçladığı hakikat rejimini, bio-politiği, “Cumhuriyet” (modernite) düşmanlığının reaksiyoner köklerini, uluslararası ilişkilerini göz önüne almadan, destek verenler ile ilgili olarak “liberal entelijensiyanın yavaş intiharından” söz etmedik mi? Halkın artık kimseye inanmadığına gelince, Aydınlanma geleneğine saldırının, postmodernizmin “bedenler ve diller” saplantısının “yapının” “simgesel verimliliğini” yıkacağına da işaret ettik. Ondan sonra herkes, her olayda, “Adamın arkasındaki adamın arkasındaki adam kim?” diye sormaya başlayacaktı… “Biz tehlikenin farkında mısınız?” derken, esas vesayet rejimi, sermayenin vesayet rejimidir diyerek uyarmadık mı?.. “Büyük başkası” (sermaye) dururken etnik, dini “başkası” aramanın olası sonuçlarının bizi buralara getireceğini öngörmedik mi? Şimdi, yazarımızı okurken o günlere “kederli bir dönüş” duygusu yaşıyorum. “Acaba neden derdimizi anlatamadık?”, “Başka türlü mü söyleseydik?”, “Hata acaba bizde mi?” diye düşünerek… Ama içimden bir ses “abartmayın, moralinizi bozmayın, aslında çok az insan kendisini zeitgeist’in cazibesinden kurtarabilir” diyor. * Kederli dönüş ERDOĞAN AKP GRUBUNDA KONUŞTU ‘Kurumlar arasında çatışma yok’ MHP lideri, ‘AKP’ye millet desteğinin devam edip etmediğini sõnama zamanõ geldi’ dedi Bahçeli sandõğõ işaret ettiANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - MHP Genel Başkanõ Devlet Bahçeli, AKP’den kurtuluş için “sandığı” işaret ederek “AKP’ye millet desteğinin devam edip et- mediğinin sınama zamanının gel- diğini” söyledi. MHP Genel Başkanõ Bahçeli, yeni yõldaki ilk grup toplantõsõnda yaptõğõ konuşmada, Kürt açõlõmõnõn Türki- ye’ye olumsuz yansõmalarõnõ sayar- ken, AKP hükümeti döneminde Tür- kiye’nin birlik ve kardeşliğine “sui- kast” düzenlendiğine işaret etti. Bah- çeli, “Bugün bir ateş çemberinden geçmekte olan Türkiye Cumhuri- yeti, devlet ve millet olarak bir be- ka sorunuyla yüz yüzedir. Maruz kaldığımız suikastın hedefi, Tür- kiye’nin milli birliği ve kardeşliği- dir” dedi. AKP’nin Kürt açõlõmõnõ ya- şama geçirmek için olanak ve zemin arayõşõna devam edeceğinin anlaşõl- dõğõnõ belirten Bahçeli, bu konudaki yol haritasõnõn da netleşmeye başla- dõğõnõ bildirdi. AKP’nin, kõsa vadede PKK dayatmalarõnõn yaşama geçiril- mesinin psikolojik altyapõsõnõ hazõr- layõp, bu konuda “köprü” görevi görecek idari düzenlemeler yapõla- cağõnõn anlaşõldõğõnõ belirten Bahçe- li, orta vadede yasal değişiklikler, üçüncü ve son aşamada ise anayasa değişikliklerinin gündeme taşõnaca- ğõnõ, Türk milli kimliğinin değiştiri- lip, ikinci bir dilin eğitim dili haline getirilmesi, yerel yönetimlerin yetki- lilerinin arttõrõlarak otonomiye ze- min hazõrlanmasõnõn TBMM önüne getirileceğini ifade etti. Türkiye’nin hiçbir sorununun çö- zülemez olmadõğõnõ söyleyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu garabetin bir an önce son bulması ve yeni bir onarım ve nor- malleşme sürecinin başlaması Tür- kiye’nin artık en öncelikli mesele- sidir. Bunun yegâne ve meşru yolu bellidir, o da millet iradesine mü- racaat etmektir. İki buçuk yıl önce, AKP’nin arkası gelmeyen vaatle- rine verilen millet desteğinin de de- vam edip etmediğinin sınanmasının zamanı gelmiştir. Er ya da geç mil- letin hakemliğine gidilecektir.” Konuşmasõnda ekonomik geliş- melere de değinen Bahçeli, yeni yõlla birlikte gelen zam yağmuruna da tepki gösterdi. Başbakan Tayyip Erdoğan’õn “ümük sıktırmayaca- ğız” diyerek, IMF’ye rest çektiğini anõmsatan Bahçeli, “Artık ümük sıkmak için IMF’ye gerek kal- mamış, Başbakan bunu tek başı- na yapabileceğini açıkça ispat et- miştir” diye konuştu. Kozmik haberleşme AKP’nin gizli ajandasõnda IMF’yle bir anlaşma planlandõğõnõn son gün- lerdeki açõklama ile iyice anlaşõldõğõnõ kaydeden Bahçeli, Başbakan’õn seçim hesabõnõ da yapõlacak bu anlaşmaya göre yaptõğõnõ kaydetti. Bahçeli, söz- lerini şöyle sürdürdü: “Anlaşıldığı kadarıyla, IMF gel- meden önce kozmik haberleşmey- le klasik talimatlarını Başbakan Erdoğan’a iletmiş, bu kapsamda hükümette buna uygun hareket etmeye karar vermiştir. Alınacak muhtemel IMF kredisiyle, ekono- minin rakamsal ve oransal olarak düzeleceğini hesaplayan AKP zih- niyeti, şartlar elverdiği ölçüde ve uy- gun bir zeminde seçime gitmeyi ka- rarlaştıracaktır. Bütün yollar tı- kandığı için yalnızca bulabildiği ve teslim olmaya amade olduğu uluslararası desteklerle mesafe al- maya çalışan AKP hükümeti ve Başbakan Erdoğan’ın gündeminde bunlardan başka bir hesap olmadığı görülmektedir.” Tayyip Erdoğan, Türkiye’de demokrasiye gölge düşürmeye çalõşanlara karşõ her zaman dik durduklarõnõ belirterek “Nevi şahsõna münhasõr bir demokrasi istemiyoruz” dedi. Kurumlar arasõnda çatõşma olmadõğõnõ savunan Erdoğan, bir kişi üzerinden tüm bir kurumun suçlanmasõna göz yummayacaklarõnõ söyledi. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantõ- sõnda gündemdeki konu- lara ilişkin değerlendir- melerde bulundu. Muhalefetin erken se- çime ilişkin açõklamalarõ- na tepki gösteren Erdoğan, “Bir aklı selim sahibi, ül- keyi seven bir insan bu ifadeyi kullanmaz. Bu ifadeyi ortaya atmak, Türkiye sevdası değil, ancak Türkiye’ye karşı ‘ben nasõl bir tuzak kura- rõm’ anlayışıdır” dedi. İşçilere destek olanları eleştirdi TEKEL işçilerinin ey- leminin tamamen ideolo- jik olduğunu ileri süren Erdoğan, CHP ve MHP’li milletvekillerinin TEKEL işçilerinin eylemine des- tek vermesini de eleştire- rek, “Bu bir tuzaktır, gelenler sadece bu tu- zağın aktörü olarak ge- liyorlar. Sayın Baykal, bir zamanlar SEKA’ya gitti, burayı kimse ka- patamaz dedi. Şimdi git SEKA parkında iyice dinlen diyorum. O gez- diği SEKA da müze olu- yor. Yani bunlar hep popülizmin peşinde koş- tular” dedi. Üstü örtülü Ankara Se- ferlik Bölge Başkanlõ- ğõ’nda yapõlan aramayla il- gili tartõşmalara değinen Erdoğan, demokrasi mü- cadelesinin kesintiye uğ- radõğõ dönemlerin oldu- ğunu belirterek Türkiye Cumhuriyeti devleti için güçlü demokrasiden baş- ka bir tehcihinin olama- yacağõnõ, antidemokratik her girişim karşõsõnda ta- võrlarõnõn net olduğunu söyledi. Erdoğan, “Nevi şahsına münhasır bir demokrasi istemiyoruz. Demokrasi ve milli ege- menlik üzerinde vesa- yeti asla kabul etmedik, bugün de kabul etmiyo- ruz” dedi. Demokratikleşme yo- lunda kaydedilen başarõ- larõn tüm kurumlarõn kat- kõsõ ve desteğiyle olduğu- nu, hiçbir kurumun de- mokrasi karşõtõ gibi gös- terilmesine, haksõz şekil- de eleştirilmesine, yõpra- tõlmasõna göz yummaya- caklarõnõ belirten Erdo- ğan, “Kurumlar içinde suç işleyenler olabilir, yanlış yola tevessül edenler olabilir. Bu kişi ve kişiler tüm kurumu bağlamazlar, bunu böy- le bilmemiz lazım. Bu ki- şi ve kişiler üzerinden asla tüm kurumlar töh- met altında bırakıla- mazlar” diye konuştu. Muhalefet ve medyayõ eleştiren Erdoğan, dedi- kodular, söylentiler, bilgi kõrõntõlarõ ve tahminler üzerinden yapõlan her tür- lü yorumun yargõnõn işle- yişini zorlaştõrdõğõ kadar kurumlarõ da haksõz eleş- tirilerin odağõ haline ge- tirdiğini kaydetti. Türki- ye’nin demokrasi yolcu- luğunun defalarca sõnan- dõğõnõ, bu sõnavlarda sõ- nõfta kalanlarõ tarihin ha- tõrlamadõğõnõ belirten Er- doğan, siyasetçi, entelek- tüel ve kanaat önderlerinin de sõnama ile karşõ karşõ- ya olduğunu, demokra- tikleşme sürecine katkõ verenleri tarihin hayõrla yad edeceğini savundu. Erdoğan, BDP’ye de sağduyulu, sorumlu bir siyaset izlemeleri çağrõ- sõnda bulundu. TBMM’DE DÜZENLENEN ‘90 YILDA 90 BELGE SERGİSİ’NİN AÇILIŞINA SİNAN ÇETİN’İN SÖZLERİ DAMGASINI VURDU ‘Kendi çocuklarõmõzõ öldürüyoruz’ Yargıca mermili zarf Ankara Seferberlik Bölge Başkanlõğõ’nda kozmik belgelerin bulunduğu odada incelemeler yapan hâkim Kayan ve savcõ Bilgili’ye 8’er adet mermi gönderildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Baş- bakan Yardõmcõsõ Bülent Arınç’a suikast id- dialarõnõn ardõndan Ankara Seferberlik Böl- ge Başkanlõğõ’nda arama yapan ve bu so- ruşturmayõ yürüten hâkim ile savcõya gön- derilen zarflardan Kalaşnikof mermisi çõktõ. Kozmik belgelerin bulunduğu odada in- celemelerde bulunan Ankara 11. Ağõr Ceza Mahkemesi Hâkimi Kadir Kayan ve so- ruşturmayõ yürüten savcõ Mustafa Bilgili’ye gönderilen zarflarõn içerisinde 8’er adet Ka- laşnikof mermisi bulundu. Mermilerinin, bir kargo şirketinin Ulus şubesinden gönde- rildiği belirlendi. Olayla ilgili soruşturma baş- latan Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin, kargoyu teslim alan görevlileri- nin ifadesine başvurduklarõ belirtildi. Gönderici hukuk bürosu Kargonun göndericisi olarak bir hukuk bü- rosunun adres olarak gösterildiği, ancak kul- lanõlan gönderici olarak sahte bir isim kulla- nõldõğõ tespit edildi. Bu arada, mermilerin in- celenmek üzere Kriminal Laboratuvar Dai- re Başkanlõğõ’na gönderildiği öğrenildi. Ankara’da, 19 Aralõk’ta Arõnç’õn evinin ya- kõnlarõnda iki askeri personel kuşku üzerine gözaltõna alõnmõş daha sonra serbest bõra- kõlmõştõ. Başlatõlan soruşturma kapsamõnda, Ankara Seferberlik Bölge Başkanlõğõ’nda ilk yapõlan aramanõn ardõndan 8 askeri personel gözaltõna alõnmõş, savcõlõk ve mahkeme sor- gularõnõn ardõndan serbest bõrakõlmõşlardõ. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM’nin 90. yõl et- kinlikleri kapsamõnda şeref ho- lünün tavanõna bugüne dek gö- rev yapan milletvekillerini tem- sil eden 9 bin kõrmõzõ-beyaz plastik top asõldõ ve “90 Yılda 90 Belge” adlõ bir sergi açõldõ. Yönetmen Sinan Çetin, açõlõş töreninde yaptõğõ konuşmada güneydoğudaki çatõşmalarõ gün- deme getirerek, “Biz başka bir ülkeyle savaşmıyoruz. Biz o bombaları kendi ülkemizin içerisine atıyoruz. Üstelik ora- da ölen çocuklarımızın hepsi- nin üstünden Türkiye Cum- huriyeti hüviyet belgesi var, yani biz kendi çocuklarımızı da bir yandan öldürüyoruz... Umarım bu tuhaflık bu sene en kısa zamanda çözülür. Çünkü siz içeri girip ellerini- zi kaldırarak çözebilirsiniz, çünkü sizden daha üstün bir güç yok” dedi. ‘Kim olursa olsun...’ TBMM Başkanõ Mehmet Ali Şahin, Çetin’e yanõt verirken “Türkiye Cumhuriyeti devle- tine, bütünlüğüne kasteden kim olursa olsun, cebinde hangi nüfus kâğıdını taşıyor olursa olsun, ülkenin birliğini bütünlüğünü ve devletin gü- venlik güçlerini hedef alan herkesle, bu devletin güvenlik güçleri mücadele eder, etme- lidir. Özelikle iç barış da çok önemlidir, bunu temin etmek için başta hükümete, herkese büyük görevler düşmektedir” dedi. Erdoğan ve Şahin, bazõ es- ki TBMM başkanlarõyla birlik- te serginin açõlõşõnõ yaptõ. Şahin, serginin sonunda üzeri örtülü bir sehpayõ açtõğõnda, burada ken- di mazbatasõnõ görünce yanõn- daki bürokratlara, “İşgüzarlık yapmayın” diye çõkõştõ. AKP döneminde Türkiye’nin birlik ve kardeşliğine “suikast” düzenlendiğini söyleyen Bahçeli, “Bugün bir ateş çemberinden geçmekte olan Türkiye Cumhuriyeti, devlet ve millet olarak bir beka sorunuyla yüz yüzedir’’ dedi. Bahçeli, zam yağmuruna da tepki gösterdi: “Artõk ümük sõkmak için IMF’ye gerek kalmamõş, Başbakan bunu tek başõna yapabileceğini açõkça ispat etmiştir.” TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin açılış töreninde Sinan Çetin’in sözlerine yanıt verdi. (Fotoğraf:AA) ONUR KIRICI YAYIN Çiçek’ten TRT’ye suç duyurusu ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - “İrticayla Mücadele Ey- lem Planı” belgesinde imzasõ bu- lunduğu gerekçesiyle iki kez tu- tuklanõp serbest bõrakõlan Albay Dursun Çiçek, TRT hakkõnda suç duyurusunda bulundu. Çiçek, TRT-2’de yayõmlanan haberde “onur, şeref ve saygınlığının rencide edildiğini” savundu. Çiçek’in suç duyurusu, avukatõ Mustafa Çevik tarafõndan yapõl- dõ. Çevik’in hazõrladõğõ dilekçe- de, 11 Kasõm 2009’da Çiçek’in orgusu sürerken, TRT-2 televiz- yon kanalõndaki altyazõda “Al- bay Dursun Çiçek, tutuklan- ması talebi ile mahkemeye sevk edildi” şeklinde haberin yayõm- landõğõ dile getirildi. Kanunun yargõyõ etkileyici yayõn yapmayõ suç saydõğõna dikkat çeken Çe- vik, dilekçesinde, TRT-2’de 10 Aralõk 2009’da “Reşadiye’deki terör saldırısına” ilişkin haber- de de Çiçek ile ilgili ifadelere yer verildiğini belirterek sorumlula- rõn cezalandõrõlmasõ istendi. Çevik, TRT’yi, haber nede- niyle RTÜK’e de şikâyet etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle