18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2010 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL İdeolojik SAYIN Başbakan, TEKEL işçilerinin direnişinden söz ederken “ideolojik” dedi. Kendi davranışları, bir bakıma ideolojik değilmiş gibi. Kullandığı sözcüğün hangi anlamlara geldiğini bilerek mi konuştu acaba? Örneğin, “İşçiler Marx’ı, Lenin’i okudular da böyle davranıyorlar” demek mi istedi? Yoksa, “Başlarındakiler Georges Sorel’in etkisiyle birer anarşist sendikacı oldular” diye mi düşünüyordu? Kim bilir, belki de “ideolojik” lafını ille kötü olması gereken bir sözcük saymaktaydı; “Alın ideolojinizi, gidin” demek istemiş de olabilir. Öyle anlaşılıyor ki, doğru düşünebilmek, düşündüğünü doğru ifade edebilmek ve sonrasında yanlış anlamalar yüzünden cinayetlere kadar varan kavgalara sürüklenmemek için kavramlar konusunda herkesi kapsayan öğrenim gitgide önem kazanan bir toplumsal gereksinim olmaktadır. Ama, kolay değil. “İdeoloji” kavramını alalım. Bir tek anlamı yok ki. Belli bir düşünce ve genel bakış açısının tutarlı biçimde ortaya konuşuna ideoloji deseniz bile, ideolojiler hep ünlü siyasal düşünürlerin kitapları gibi yazılmış değil. “Orta sınıfın ideolojisi” gibi bir sözü açıklamak kolay mı? Ya da “Kemalizm, doktrin mi, ideoloji mi, bir yaşayış tarzı ve devrimci ulusal hedefler demeti mi” tartışması hiç bitiyor mu? Yalnız, şurası belli ki, laik düşüncenin, akılcılığın, bilimsel yöntemlerin egemen olmadığı, sömürünün, vurgunculuğun, bencil kazanç hırsının kol gezdiği toplumlarda dillerin ucuna gelen “ideolojik” sıfatı çoğu zaman kötüleyici ve suçlayıcı bir anlam taşımakta. Bütün bunların da, ayrı ayrı ya da bir araya gelerek, aslında yine birer ideoloji oluşturduğu unutulduğu için. Dolayısıyla, “ideoloji” kavramına yöneltilen bu haksız çullanış, sonuçta, doğru dürüst düşünmenin ve öyle düşünmüşlüğü tutarlı biçimde ortaya koymanın değerini yavaş yavaş ve farkına varılmadan yükseltiyor. “İdeolojik” sıfatını küfür gibi kullananlar bunu bir bilseler, onu ağızlarına almaktan bin bir tövbeyle hemen vazgeçerler. [email protected] PENCERE Türkiye’yi Şairler Yarattı... Milas Ören’indeyiz... Belediye Başkanı Kâzım Turan, Ataol Behramoğlu’nun dediği gibi bir “delilik” etmiş, “Melih Cevdet Anday Şiir Günleri” şenliğini düzenlemiş.. Oktay Akbal’a soruyorum: “- Namık Kemal ‘vatan şairi’, Tevfik Fikret ‘insanlık, özgürlük şairi’!.. Melih Cevdet ne şairi?..’’ Akbal hiç duraksamadan diyor ki: “- Şiirin şairi!..” Anday’ın Oktay’ı kanıtlayacak dört dizesi: “Yaprağın altında yaprak Göründü görünecek ucu Uçan kuş gene uçuyordu Kendi gibi olmaya çalışarak” Ne var ki “şiirin şairi’’ yalnız şair değildi; düşünür, romancı, oyun yazarı, köşe yazarı; on parmağında on yetkinlik... Ören, 17 yıl her yaz birlikte olduğu Melih Cevdet’in heykelini Gökova Körfezi’ne karşı dikti... Melih Cevdet adına düzenlenen ‘Şiir Günleri’nin ilk ödülünü de küçük İskender’e verdi... Şiir, şair, şairler, şiir sevenler, aydınlar, edebiyatçılar, halk, Ören’de bir aradaydı... Ancak görünüşe aldanmayın!.. Türkiye’nin bir yüzü bu!.. Ya öteki yüzü?.. Türkiye’nin insanları gün geçtikçe birbirlerinden ayrılıyorlar; düşman kamplara yerleşiyorlar... Ören’deki şiir günleri ‘Aydınlık Türkiye’nin yüzüydü... Ya karanlık Türkiye’nin yüzü ne olacak?.. Karanlık yüz, Melih Cevdet’e katlanamıyor... Ören’de Melih Cevdet adına düzenlenen “Şiir Günleri Şenliği”nde bana söz verilince şunları söyledim: “- Atatürk, Namık Kemal’e ve Tevfik Fikret’e çok şey borçludur.. Namık Kemal vatan yokken vatan diyor.. Tevfik Fikret özgürlük yokken hürriyet diyor.. Başka ülkelerde bu yok.. Fransa, Almanya vb. gibi değiliz.. Biz özgünüz.. Türkiye’yi şairler yarattı.” Gerçekten Namık Kemal Osmanlı İmparatorluğu varken, vatan üzerine şiir yazıyordu.. Tevfik Fikret Osmanlı’da şeriat hukuku geçerliyken ‘mürit’ten, ‘kul’dan, ‘tebaa’dan değil, ‘insan’dan söz açıyordu.. Türkiye’yi şairler yarattı... Edebiyatçılarımızın varoluşumuzdaki katkıları çok büyüktür... Mayamızda şiir var... Denebilir ki: - Şiir mi?.. Boşver!.. Bugünkü halimize bak!.. Oysa bizim mayamızda şiirin bulunuşu, kuruluşumuzun ve oluşmamızın ortak bilinç ve kültürümüzün şiirle yoğrulması, en büyük güvencemizdir... Ne diyor Kutsal Kitap: “Önce kelâm (söz) vardı”... Ne yazmış Melih Cevdet: “İşte o zaman akarsu Geçtiği yerlerden bir daha geçti İsteyerek ikiledi kendini Gök bir daha, bulut bir daha” Cumhuriyeti kurarken geçtiğimiz yerlerden, şiirdeki akarsu gibi, bir daha geçmemiz gerek... (8 Eylül 2009 tarihli yazısı) Y eni yõlõn başõnda Çin-Tür- kiye karşõlõklõ ekonomik ve ticari işbirliği gelişimi- ni sürdürmek, iki ülke ara- sõndaki dostluk münase- betlerini güçlendirmek ve pekiştirmek umudu ile Çin Hükümeti Ekonomik-Ti- cari Heyeti, yüzden fazla işadamõndan oluşan Çin Ticaret ve Yatõrõm Geliştirme Heyeti ile birlikte Türkiye’ye ziyarette bu- lunacaktõr. Çin-Türkiye iki ülke geleneksel dost- luğu köklü bir geçmişe sahip olup binlerce yõl önce tarihi ‘İpek Yolu’, çok eski uy- garlõklar ülkelerinden bu iki ülkeyi bir- birine bağlamõştõr. Bugün Topkapõ Sara- yõ Müzesi’nde sergilenen on binlerce Çin porseleni iki ülkenin dostluk müna- sebetlerinin kanõtlayõcõsõdõr. Çin-Türkiye diplomatik münasebetle- rinin kurulmasõndan bu yana, özellikle; yeni yüzyõla girilmesinin akabinde kar- şõlõklõ ekonomik ve ticari işbirliği hõzla ge- lişim göstermiştir. 2000 yõlõnda, Çin-Türkiye arasõnda karşõlõklõ ticaret hacmi ilk defa 1 milyar dolarõ aşarak, 2008 yõlõnda 12 milyar 570 milyon dolara ulaşmõş. Sekiz yõlda on iki kat artõş göstermiştir. 2009 yõlõnõn ilk on bir ayõnda global finansal krizden cid- di etkilenmesine rağmen karşõlõklõ tica- ret hacmi yine 9 milyar dolar seviyesi- ni yakalamõştõr. Türkiye istatistik veri- lerine göre; Çin, art arda üç yõldõr Tür- kiye’nin dördüncü büyük ticaret ortağõ konumundadõr. Çin’in Türkiye’deki yatırımları İki ülke işletmeleri karşõlõklõ yatõrõmda hõzlõ gelişim dönemine girmişlerdir. 2009 yõlõ Eylül ayõna dek, Çin’in Türkiye’ye gerçekleştirmiş olduğu doğrudan yatõ- rõmlarõ kümülatif toplamõ 313 milyon do- larõ bulmuş olup, 2009 yõlõnõn ilk dokuz ayõ içinde gerçekleştirilen yatõrõmlar 290 milyon dolara ulaşarak, toplam yatõrõm tu- tarõnõn yüzde 92’sini oluşturmuştur. Çinli girişimcilerin Türkiye’deki ya- tõrõm muhteviyatlarõ ulaşõm, deniz nakli- yatõ, enerji, telekomünikasyon, maden- cilik, motorsiklet montajõ, ticaret, tu- rizm vb. gibi pek çok alana yayõlmõş olup, şu anda Çinli girişimciler yap-işlet- devret modeli ile Türkiye’de elektrik üretimi, ulaşõm, altyapõ vb. büyük proje- lerde yatõrõma katõlma yolunda aktif araştõrma çalõşmalarõ yapmaktadõrlar. Bununla birlikte 2009 yõlõ Ekim ayõna dek Türkiye’nin Çin’de fiili kümülatif olarak gerçekleştirmiş olduğu yatõrõm, toplam olarak 100 milyon dolarõ aşmõş olup ya- tõrõm alanlarõ olarak ilk dönem ürün ima- latõ ve işlemesinden kademeli olarak fi- nans, perakende, otel, müteahhitlik gibi hizmet alanlarõna genişlemiştir. Müteahhitlik alanında yeni sayfa Müteahhitlik artõk Çin-Türkiye eko- nomik ve ticari işbirliğinde parlak bir nokta haline gelmiştir. 2007 yõlõnda Çin Demiryolu İnşaat Şirketi ile Çin Ma- kine İthalat ve İhracat Şirketi Ankara- İstanbul hõzlõ tren projesine iştirak et- miştir. Çinli girişimcilerin bu projeyi ka- zanmasõ ile birlikte iki ülke arasõnda mü- teahhitlik alanõndaki işbirliği için yeni bir sayfa açõlmõş olup akabinde Çinli giri- şimciler telekomünikasyon, elektrik santralõ, kömür ocağõ, demir-çelik fab- rikasõ yineleme vb. alanlarda pek çok projeye imza atmõştõr. Çinli girişimciler makul maliyet, üstün kalite ve iyi finansman şartlarõ ile Tür- kiye’nin telekomünikasyon, ulaşõm vb. altyapõ inşasõna olumlu katkõlarda bu- lunmuştur. Çin-Türkiye karşõlõklõ ekonomik ve ti- cari münasebetlerinin kõsa sürede bu ka- dar büyük gelişme kaydetmesi, taraflarõn işbirliğinde çok güçlü tamamlayõcõ un- surlarõ olduğunu açõk şekilde göster- mektedir. Taraflarõn tamamen ortak fayda ve ka- zançlarõna olan bu hõzlõ gelişimin değe- rini bilerek, gelişme yolundaki engelle- rin üstesinden gelip Çin-Türkiye ekono- mik ve ticari işbirliğini bir basamak yu- karõ çõkarmaya çalõşmalõyõz. İlk olarak; Çin-Türkiye arasõndaki ti- caretin dengeli gelişiminde yol alõnma- lõdõr, Çin- Türkiye arasõndaki ticarette Çin için daha fazla bir ticaret fazlasõ söz ko- nusudur. Türkiye’den ithalatõ arttõrma yönünde pek çok etkili tedbirler almõş bu- lunmaktayõz. 2007 yõlõndan beri Çin Ti- caret Bakanlõğõ, art arda dört kere Çin iş- letmelerini organize ederek Türkiye’ye sa- tõn alma heyeti göndermiş, bu sayede sa- tõn alma toplam miktarõ 800 milyon do- larõ aşmõştõr. Satõn alõnan ürünler arasõnda: Mer- mer, yün, zeytinyağõ, akrilik vb. bulun- makta olup ayrõca Urumçi Dõş Ekonomi ve Ticaret Fuarõ’nda özel olarak Türk ma- lõ sergisi düzenlenmiştir. Bu tür tedbirler sayesinde Türkiye’nin Çin’e yönelik ih- racatõnõn artõşõna ivme kazandõrõlmõştõr. 2007 ve 2008 yõllarõnda Türkiye’nin Çin’e gerçekleştirmiş olduğu ihracat ay- rõ ayrõ yüzde 69 ve yüzde 53 oranlarõnda artõş kaydetmiş olup, bu oranlar aynõ dö- nemde Çin’in Türkiye’ye gerçekleştirmiş olduğu ihracattaki artõş oranõnõ ve Tür- kiye’nin diğer pek çok ülkeye gerçek- leştirmiş olduğu ihracattaki artõş oranla- rõnõ belirgin şekilde geçmiştir. İkinci olarak; taraflarõn işbirliği alan- larõnõ durmaksõzõn geliştirmek. İki ülke gi- rişimcilerinin karşõlõklõ yatõrõmlarõnõ da- ha da genişletmeleri yönünde teşvikte bu- lunulmasõ; ulaşõm, telekomünikasyon, santral vb. alanlardaki işbirliklerini güç- lendirmeye devam etmekle birlikle rüz- gâr ve solar enerji, nükleer vb. yeni enerji alanlarõnda işbirlikleri olasõlõklarõnõn görüşülmesi; iki ülke bankalarõnõn taraf- larõn işletmelerinin işbirliğinde daha iyi finansman hizmeti sağlamasõnda destek verilmesi, Türkiye’nin konum olarak Asya, Avrupa ve Afrika gibi üç kõtanõn trafik merkezinde bulunmasõnõn coğrafi avantajõndan yararlanõlarak, ülke işlet- melerinin birlikte üçüncü ülke pazarõ geliştirilmesinde destek sağlanmasõ hu- suslarõna özenle devam edilmelidir. Türk işletmeciler Üçüncü olarak; Türk işletmelerinin Çin’in batõ bölgesi kalkõnma projesine ka- tõlõmõnõ bekleriz. Çin; batõ kesiminde toplum ve ekonominin gelişmesini sağ- lamak amacõyla, özellikle dõşa açõlma ile gelişimini sağlamak üzere, on yõl önce Çin Batõ Bölgesi Kalkõnma Stratejisi’ni uy- gulamaya başlamõştõr. Tarihte İpek Yo- lu Çin’in kuzeybatõsõnda bulunan Xinji- ang, Gansu Shanxi vb. eyaletleri ile Or- ta Asya ve Batõ Asya’yõ sõkõ şekilde bağlamaktaydõ. Batõ bölgesi kalkõnma pro- jesinde Xinjiang gibi sõnõr eyaletlerinin dõ- şa açõlmasõnda, çevresindeki ve Batõ As- ya ülkelerinin ekonomik ve ticari işbir- liklerini güçlendirerek eski İpek Yo- lu’nun canlandõrõlmasõna destek ver- mekteyiz. Dördüncü olarak; taraflarõn çok açõlõ alanlardaki koordinasyonun güçlendiril- mesi. Çin ve Türkiye gelişmekte olan bü- yük ülkeler olup her ikisi de G20 üyesi- dir. Yeni uluslararasõ düzende iki ülkenin ortak çõkarlarõ ve ilgisi gittikçe yoğun- laşmaktadõr. Çin dünya ekonomisinin uyumlu ge- lişmesine katkõda bulunmak amacõyla, Türkiye ile birlikte global finans kriziy- le mücadele etmek, dünya ekonomi me- kanizma yapõsõ, Doha Turu görüşmelerini ileriye götürmek, iklim değişimiyle mü- cadele vb. birçok önemli konularda ile- tişim ve görüşmeleri güçlendirerek ge- lişmekte olan ülkelerin ortak çõkarlarõnõ korumayõ arzu etmektedir. “Bir elin nesi var iki elin sesi var” Türk atasözünden yola çõkarak, yeni bir yõlda Çin-Türkiye iki ülke halklarõnõn el ele vererek karşõlõklõ ekonomik ve ticari işbirliğini geliştirmek ve ülkeler arasõ dost- luk münasebetlerini pekiştirme yolunda çok daha gayret gösterme gerekliliği bir gerçektir. Çin-Türkiye Arasõndaki Ekonomik ve Ticari İşbirliğinin Geniş Perspektifi Chen DEMİN Çin Halk Cumhuriyeti Ticaret Bakanõ Çin, Türkiye ile birlikte global finans kriziyle mücadele etmek, Doha Turu görüşmelerini ileriye götürmek, iklim değişikliğiyle mücadele gibi birçok önemli konuda iletişim ve görüşmeleri güçlendirerek gelişmekte olan ülkelerin ortak çõkarlarõnõ korumayõ arzu etmektedir. TEKEL İşçileri Devranõ Döndürüyor U zak şehirlerden otobüs- lere doluşup aileleriyle birlikte geldiler. Kay- bedecekleri pek bir şey kal- mamõştõ. Bunu ilerleyen gün- lerde daha iyi kavrayacaktõk. Tarihsel anlamda en eski kamu kuruluşlarõndan biri olan iş- yerleri özelleştirilmiş, çalõşma statüleri tamamen değiştirilerek iş güvenceleri ellerinden alõnmõş ve ücretleri açlõk düzeyine ka- dar geriletilmişti. Sorumlu kim Söz konusu olan TEKEL iş- çileriydi. Karşõlaştõklarõ olum- suzluklarõn başlõca sorumlusu- nun mevcut siyasi iktidar ol- duğunu düşünmekteydiler. Bu nedenle Ankara’ya geldikle- rinde soluğu bütün engelleme- lere rağmen AKP Genel Mer- kezi’nde aldõlar. AKP Genel Merkezi belki de tarihinde ilk defa protestocu- larõn kuşatmasõ altõna alõndõ. İlk gelenlere yeni katõlõmlar ol- maya ve işçilerin direnişine ka- muoyunun desteği artmaya başlayõnca iktidarõn gerçek yüzünü görme fõrsatõnõ yaka- lamõş olduk. Tõpkõ demokratik açõlõmda veya 25 Kasõm uya- rõ grevine yönelik tehditkâr ve cezalandõrõcõ tutumunda ol- duğu gibi... Önce işçilerin AKP Genel Merkezi’nde birleşmeleri en- gellendi. Sonra şehir merke- zindeki bir parka sõkõştõrõldõlar. Ve en sonunda da coplar, pan- zerler, tazyikli sular ve gaz bombalarõ eşliğinde kaba şiddet uygulanarak soğuk bir kõş gü- nünde ellerinde bir somun ek- mek ve gaz bombalarõnõn boş fünyeleriyle Ankara’da “deni- ze döküldüler.” Sendika yöneticileri ve bazõ işçiler gözaltõna alõndõ. Pek ço- ğu soğuktan donma tehlikesi ge- çirdi. Bir kõsmõ hastanelerde te- davi görmek zorunda kaldõ. Yõlmadõlar. Yeniden bir araya geldiler. Direnmeyi seçtiler. Kefen giymeyi bile göze al- dõklarõnõ gösterdiler. En çok kullandõklarõ slogan “Ölmek var, dönmek yok”tu. Zaten mevcut durumlarõ ölmekten halliceneydi. İnsan hakları Bu gelişmelere televizyon aracõlõğõyla tanõklõk edip de vicdanõ sõzlamayan olmuş mu- dur? Gönül rahatlõğõyla olma- mõştõr diyemiyorum. Engelli vatandaşlarõmõzõn İstanbul’da- ki şehir içi ulaşõmla ilgili en te- mel taleplerine karşõ “ev hap- sini” öneren “engelsiz” vatan- daşlarõmõzõn duyarlõlõk düze- yini görünce, insanõn en temel insan haklarõ konusundaki ez- beri de bozulabiliyor. Hak arama Üstelik liberal söylemin, kü- resel kapitalizmin nimetleri- nin, özelleştirmenin faziletleri- nin, AKP’nin özgürlükçülüğü ve demokratlõğõnõn kamuoyunu oluşturan hâkim çevrelerce yõl- lardõr vurgulandõğõ ve buna karşõlõk sendikalara, hak ara- maya ve emek hareketlerine yönelik düşmanlõklarõn yaygõn olarak körüklendiği anõmsa- nõnca, TEKEL işçilerine reva görülen muamelenin sade va- tandaşõn vicdanõnõ sõzlatmasõ konusunda insanõn içinde yine de bir şüphe kalabiliyor. Ancak bu kez farklõ bir du- rumla karşõ karşõyaymõşõz gibi gözüküyor. Toplumu ortadan ikiye bölen ayrõlõklar, küresel bunalõmõn etkilerinin reel ücret ve maaşlarõn azalmasõ, işsizlik ve yoksulluğun artmasõ şek- linde yansõmasõ, demokratik açõlõm adõ verilen sürecin yeri- ni kitlesel bir kõyõma bõrakaca- ğõ endişesi ile birleşince, mev- cut iktidara yönelik kabullerin de hõzla değişime uğramaya başladõğõ anlaşõlmaktadõr. Fark- lõ bir ifadeyle, geniş kitlelerin geleceğe yönelik kaygõlarõ art- makta ve değişim istemleri yo- ğunlaşmaktadõr. Bunun en güzel kanõtõnõ kamu emekçileri ve demokratik kitle örgütlerinin TEKEL işçilerine yönelik dayanõşma ziyareti sõ- rasõnda halkõn tepkilerinden çõ- kartmak olanaklõdõr. “TEKEL işçisi direnişin simgesi”, “TE- KEL işçisi yalnız değildir”, “İşçi-memur el ele genel gre- ve” gibi sloganlarla Ankara’nõn en işlek mekânlarõndan geçen korteje belki de uzun yõllardan beri ilk kez alkõşlarla, õslõklar- la gönülden destek verilmiştir. Bu yeni ve üzerinde düşünül- mesi gereken toplumsal bir du- rumdur. Emekten yana İnsanõn aklõna AKP iktida- rõnõn uygulamalarõna yönelik olarak çalõşan kesimlerin irili ufaklõ hemen her gösterisinde söylemekten bõkmadõklarõ bir slogan gelmektedir. “Gün ge- lecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek!” Bu slogan eğer hâlâ kullanõlmaya devam edecekse zaman kipi- nin güncellenmesi gerekmek- tedir. Kamu çalõşanlarõ ve TE- KEL işçilerinin de son dö- nemdeki katkõlarõyla devran dönmekte ve yeni bir gün gel- mektedir. Bu yeni günde AKP’nin eski konumunda ol- mayacağõ açõklõk kazanmak- tadõr. Önemli olan yerine ki- min geleceği değil devranõn nasõl olacağõdõr. Bu noktada barõş, özgürlük ve emekten yana olan güçlerin ortak çabasõ anlam kazanmaktadõr. Kamu çalõşanlarõ ve TEKEL işçilerinin de son dönemdeki katkõlarõyla devran dönmekte ve yeni bir gün gelmektedir. Bu yeni günde AKP’nin eski konumunda olmayacağõ açõklõk kazanmaktadõr. Doç. Dr. Hakan MIHCI Hacettepe Üniv. İktisat Bölümü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle