Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2010 ÇARŞAMBA
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
İdeolojik
SAYIN Başbakan, TEKEL işçilerinin
direnişinden söz ederken “ideolojik” dedi.
Kendi davranışları, bir bakıma ideolojik
değilmiş gibi.
Kullandığı sözcüğün hangi anlamlara
geldiğini bilerek mi konuştu acaba?
Örneğin, “İşçiler Marx’ı, Lenin’i okudular
da böyle davranıyorlar” demek mi
istedi? Yoksa, “Başlarındakiler Georges
Sorel’in etkisiyle birer anarşist sendikacı
oldular” diye mi düşünüyordu?
Kim bilir, belki de “ideolojik” lafını ille
kötü olması gereken bir sözcük
saymaktaydı; “Alın ideolojinizi, gidin”
demek istemiş de olabilir.
Öyle anlaşılıyor ki, doğru düşünebilmek,
düşündüğünü doğru ifade edebilmek ve
sonrasında yanlış anlamalar yüzünden
cinayetlere kadar varan kavgalara
sürüklenmemek için kavramlar konusunda
herkesi kapsayan öğrenim gitgide önem
kazanan bir toplumsal gereksinim
olmaktadır.
Ama, kolay değil. “İdeoloji” kavramını
alalım. Bir tek anlamı yok ki.
Belli bir düşünce ve genel bakış açısının
tutarlı biçimde ortaya konuşuna ideoloji
deseniz bile, ideolojiler hep ünlü siyasal
düşünürlerin kitapları gibi yazılmış değil.
“Orta sınıfın ideolojisi” gibi bir sözü
açıklamak kolay mı? Ya da “Kemalizm,
doktrin mi, ideoloji mi, bir yaşayış tarzı ve
devrimci ulusal hedefler demeti mi”
tartışması hiç bitiyor mu?
Yalnız, şurası belli ki, laik düşüncenin,
akılcılığın, bilimsel yöntemlerin egemen
olmadığı, sömürünün, vurgunculuğun,
bencil kazanç hırsının kol gezdiği
toplumlarda dillerin ucuna gelen “ideolojik”
sıfatı çoğu zaman kötüleyici ve suçlayıcı bir
anlam taşımakta.
Bütün bunların da, ayrı ayrı ya da bir
araya gelerek, aslında yine birer ideoloji
oluşturduğu unutulduğu için.
Dolayısıyla, “ideoloji” kavramına
yöneltilen bu haksız çullanış, sonuçta,
doğru dürüst düşünmenin ve öyle
düşünmüşlüğü tutarlı biçimde ortaya
koymanın değerini yavaş yavaş ve farkına
varılmadan yükseltiyor. “İdeolojik” sıfatını
küfür gibi kullananlar bunu bir bilseler, onu
ağızlarına almaktan bin bir tövbeyle hemen
vazgeçerler.
mumtazsoysal@gmail.com
PENCERE
Türkiye’yi Şairler
Yarattı...
Milas Ören’indeyiz...
Belediye Başkanı Kâzım Turan, Ataol
Behramoğlu’nun dediği gibi bir “delilik”
etmiş, “Melih Cevdet Anday Şiir Günleri”
şenliğini düzenlemiş..
Oktay Akbal’a soruyorum:
“- Namık Kemal ‘vatan şairi’, Tevfik
Fikret ‘insanlık, özgürlük şairi’!.. Melih
Cevdet ne şairi?..’’
Akbal hiç duraksamadan diyor ki:
“- Şiirin şairi!..”
Anday’ın Oktay’ı kanıtlayacak dört dizesi:
“Yaprağın altında yaprak
Göründü görünecek ucu
Uçan kuş gene uçuyordu
Kendi gibi olmaya çalışarak”
Ne var ki “şiirin şairi’’ yalnız şair değildi;
düşünür, romancı, oyun yazarı, köşe yazarı;
on parmağında on yetkinlik...
Ören, 17 yıl her yaz birlikte olduğu Melih
Cevdet’in heykelini Gökova Körfezi’ne karşı
dikti...
Melih Cevdet adına düzenlenen ‘Şiir
Günleri’nin ilk ödülünü de küçük İskender’e
verdi...
Şiir, şair, şairler, şiir sevenler, aydınlar,
edebiyatçılar, halk, Ören’de bir aradaydı...
Ancak görünüşe aldanmayın!..
Türkiye’nin bir yüzü bu!..
Ya öteki yüzü?..
Türkiye’nin insanları gün geçtikçe
birbirlerinden ayrılıyorlar; düşman kamplara
yerleşiyorlar...
Ören’deki şiir günleri ‘Aydınlık Türkiye’nin
yüzüydü...
Ya karanlık Türkiye’nin yüzü ne olacak?..
Karanlık yüz, Melih Cevdet’e
katlanamıyor...
Ören’de Melih Cevdet adına düzenlenen
“Şiir Günleri Şenliği”nde bana söz verilince
şunları söyledim:
“- Atatürk, Namık Kemal’e ve Tevfik
Fikret’e çok şey borçludur..
Namık Kemal vatan yokken vatan diyor..
Tevfik Fikret özgürlük yokken hürriyet
diyor..
Başka ülkelerde bu yok..
Fransa, Almanya vb. gibi değiliz..
Biz özgünüz..
Türkiye’yi şairler yarattı.”
Gerçekten Namık Kemal Osmanlı
İmparatorluğu varken, vatan üzerine şiir
yazıyordu..
Tevfik Fikret Osmanlı’da şeriat hukuku
geçerliyken ‘mürit’ten, ‘kul’dan, ‘tebaa’dan
değil, ‘insan’dan söz açıyordu..
Türkiye’yi şairler yarattı...
Edebiyatçılarımızın varoluşumuzdaki
katkıları çok büyüktür...
Mayamızda şiir var...
Denebilir ki:
- Şiir mi?.. Boşver!.. Bugünkü halimize
bak!..
Oysa bizim mayamızda şiirin bulunuşu,
kuruluşumuzun ve oluşmamızın ortak bilinç
ve kültürümüzün şiirle yoğrulması, en büyük
güvencemizdir...
Ne diyor Kutsal Kitap:
“Önce kelâm (söz) vardı”...
Ne yazmış Melih Cevdet:
“İşte o zaman akarsu
Geçtiği yerlerden bir daha geçti
İsteyerek ikiledi kendini
Gök bir daha, bulut bir daha”
Cumhuriyeti kurarken geçtiğimiz
yerlerden, şiirdeki akarsu gibi, bir daha
geçmemiz gerek...
(8 Eylül 2009 tarihli yazısı)
Y
eni yõlõn başõnda Çin-Tür-
kiye karşõlõklõ ekonomik
ve ticari işbirliği gelişimi-
ni sürdürmek, iki ülke ara-
sõndaki dostluk münase-
betlerini güçlendirmek ve pekiştirmek
umudu ile Çin Hükümeti Ekonomik-Ti-
cari Heyeti, yüzden fazla işadamõndan
oluşan Çin Ticaret ve Yatõrõm Geliştirme
Heyeti ile birlikte Türkiye’ye ziyarette bu-
lunacaktõr.
Çin-Türkiye iki ülke geleneksel dost-
luğu köklü bir geçmişe sahip olup binlerce
yõl önce tarihi ‘İpek Yolu’, çok eski uy-
garlõklar ülkelerinden bu iki ülkeyi bir-
birine bağlamõştõr. Bugün Topkapõ Sara-
yõ Müzesi’nde sergilenen on binlerce
Çin porseleni iki ülkenin dostluk müna-
sebetlerinin kanõtlayõcõsõdõr.
Çin-Türkiye diplomatik münasebetle-
rinin kurulmasõndan bu yana, özellikle;
yeni yüzyõla girilmesinin akabinde kar-
şõlõklõ ekonomik ve ticari işbirliği hõzla ge-
lişim göstermiştir.
2000 yõlõnda, Çin-Türkiye arasõnda
karşõlõklõ ticaret hacmi ilk defa 1 milyar
dolarõ aşarak, 2008 yõlõnda 12 milyar 570
milyon dolara ulaşmõş. Sekiz yõlda on iki
kat artõş göstermiştir. 2009 yõlõnõn ilk on
bir ayõnda global finansal krizden cid-
di etkilenmesine rağmen karşõlõklõ tica-
ret hacmi yine 9 milyar dolar seviyesi-
ni yakalamõştõr. Türkiye istatistik veri-
lerine göre; Çin, art arda üç yõldõr Tür-
kiye’nin dördüncü büyük ticaret ortağõ
konumundadõr.
Çin’in Türkiye’deki yatırımları
İki ülke işletmeleri karşõlõklõ yatõrõmda
hõzlõ gelişim dönemine girmişlerdir. 2009
yõlõ Eylül ayõna dek, Çin’in Türkiye’ye
gerçekleştirmiş olduğu doğrudan yatõ-
rõmlarõ kümülatif toplamõ 313 milyon do-
larõ bulmuş olup, 2009 yõlõnõn ilk dokuz
ayõ içinde gerçekleştirilen yatõrõmlar 290
milyon dolara ulaşarak, toplam yatõrõm tu-
tarõnõn yüzde 92’sini oluşturmuştur.
Çinli girişimcilerin Türkiye’deki ya-
tõrõm muhteviyatlarõ ulaşõm, deniz nakli-
yatõ, enerji, telekomünikasyon, maden-
cilik, motorsiklet montajõ, ticaret, tu-
rizm vb. gibi pek çok alana yayõlmõş olup,
şu anda Çinli girişimciler yap-işlet-
devret modeli ile Türkiye’de elektrik
üretimi, ulaşõm, altyapõ vb. büyük proje-
lerde yatõrõma katõlma yolunda aktif
araştõrma çalõşmalarõ yapmaktadõrlar.
Bununla birlikte 2009 yõlõ Ekim ayõna dek
Türkiye’nin Çin’de fiili kümülatif olarak
gerçekleştirmiş olduğu yatõrõm, toplam
olarak 100 milyon dolarõ aşmõş olup ya-
tõrõm alanlarõ olarak ilk dönem ürün ima-
latõ ve işlemesinden kademeli olarak fi-
nans, perakende, otel, müteahhitlik gibi
hizmet alanlarõna genişlemiştir.
Müteahhitlik alanında yeni sayfa
Müteahhitlik artõk Çin-Türkiye eko-
nomik ve ticari işbirliğinde parlak bir
nokta haline gelmiştir. 2007 yõlõnda
Çin Demiryolu İnşaat Şirketi ile Çin Ma-
kine İthalat ve İhracat Şirketi Ankara-
İstanbul hõzlõ tren projesine iştirak et-
miştir. Çinli girişimcilerin bu projeyi ka-
zanmasõ ile birlikte iki ülke arasõnda mü-
teahhitlik alanõndaki işbirliği için yeni bir
sayfa açõlmõş olup akabinde Çinli giri-
şimciler telekomünikasyon, elektrik
santralõ, kömür ocağõ, demir-çelik fab-
rikasõ yineleme vb. alanlarda pek çok
projeye imza atmõştõr.
Çinli girişimciler makul maliyet, üstün
kalite ve iyi finansman şartlarõ ile Tür-
kiye’nin telekomünikasyon, ulaşõm vb.
altyapõ inşasõna olumlu katkõlarda bu-
lunmuştur.
Çin-Türkiye karşõlõklõ ekonomik ve ti-
cari münasebetlerinin kõsa sürede bu ka-
dar büyük gelişme kaydetmesi, taraflarõn
işbirliğinde çok güçlü tamamlayõcõ un-
surlarõ olduğunu açõk şekilde göster-
mektedir.
Taraflarõn tamamen ortak fayda ve ka-
zançlarõna olan bu hõzlõ gelişimin değe-
rini bilerek, gelişme yolundaki engelle-
rin üstesinden gelip Çin-Türkiye ekono-
mik ve ticari işbirliğini bir basamak yu-
karõ çõkarmaya çalõşmalõyõz.
İlk olarak; Çin-Türkiye arasõndaki ti-
caretin dengeli gelişiminde yol alõnma-
lõdõr, Çin- Türkiye arasõndaki ticarette Çin
için daha fazla bir ticaret fazlasõ söz ko-
nusudur. Türkiye’den ithalatõ arttõrma
yönünde pek çok etkili tedbirler almõş bu-
lunmaktayõz. 2007 yõlõndan beri Çin Ti-
caret Bakanlõğõ, art arda dört kere Çin iş-
letmelerini organize ederek Türkiye’ye sa-
tõn alma heyeti göndermiş, bu sayede sa-
tõn alma toplam miktarõ 800 milyon do-
larõ aşmõştõr.
Satõn alõnan ürünler arasõnda: Mer-
mer, yün, zeytinyağõ, akrilik vb. bulun-
makta olup ayrõca Urumçi Dõş Ekonomi
ve Ticaret Fuarõ’nda özel olarak Türk ma-
lõ sergisi düzenlenmiştir. Bu tür tedbirler
sayesinde Türkiye’nin Çin’e yönelik ih-
racatõnõn artõşõna ivme kazandõrõlmõştõr.
2007 ve 2008 yõllarõnda Türkiye’nin
Çin’e gerçekleştirmiş olduğu ihracat ay-
rõ ayrõ yüzde 69 ve yüzde 53 oranlarõnda
artõş kaydetmiş olup, bu oranlar aynõ dö-
nemde Çin’in Türkiye’ye gerçekleştirmiş
olduğu ihracattaki artõş oranõnõ ve Tür-
kiye’nin diğer pek çok ülkeye gerçek-
leştirmiş olduğu ihracattaki artõş oranla-
rõnõ belirgin şekilde geçmiştir.
İkinci olarak; taraflarõn işbirliği alan-
larõnõ durmaksõzõn geliştirmek. İki ülke gi-
rişimcilerinin karşõlõklõ yatõrõmlarõnõ da-
ha da genişletmeleri yönünde teşvikte bu-
lunulmasõ; ulaşõm, telekomünikasyon,
santral vb. alanlardaki işbirliklerini güç-
lendirmeye devam etmekle birlikle rüz-
gâr ve solar enerji, nükleer vb. yeni
enerji alanlarõnda işbirlikleri olasõlõklarõnõn
görüşülmesi; iki ülke bankalarõnõn taraf-
larõn işletmelerinin işbirliğinde daha iyi
finansman hizmeti sağlamasõnda destek
verilmesi, Türkiye’nin konum olarak
Asya, Avrupa ve Afrika gibi üç kõtanõn
trafik merkezinde bulunmasõnõn coğrafi
avantajõndan yararlanõlarak, ülke işlet-
melerinin birlikte üçüncü ülke pazarõ
geliştirilmesinde destek sağlanmasõ hu-
suslarõna özenle devam edilmelidir.
Türk işletmeciler
Üçüncü olarak; Türk işletmelerinin
Çin’in batõ bölgesi kalkõnma projesine ka-
tõlõmõnõ bekleriz. Çin; batõ kesiminde
toplum ve ekonominin gelişmesini sağ-
lamak amacõyla, özellikle dõşa açõlma ile
gelişimini sağlamak üzere, on yõl önce Çin
Batõ Bölgesi Kalkõnma Stratejisi’ni uy-
gulamaya başlamõştõr. Tarihte İpek Yo-
lu Çin’in kuzeybatõsõnda bulunan Xinji-
ang, Gansu Shanxi vb. eyaletleri ile Or-
ta Asya ve Batõ Asya’yõ sõkõ şekilde
bağlamaktaydõ. Batõ bölgesi kalkõnma pro-
jesinde Xinjiang gibi sõnõr eyaletlerinin dõ-
şa açõlmasõnda, çevresindeki ve Batõ As-
ya ülkelerinin ekonomik ve ticari işbir-
liklerini güçlendirerek eski İpek Yo-
lu’nun canlandõrõlmasõna destek ver-
mekteyiz.
Dördüncü olarak; taraflarõn çok açõlõ
alanlardaki koordinasyonun güçlendiril-
mesi. Çin ve Türkiye gelişmekte olan bü-
yük ülkeler olup her ikisi de G20 üyesi-
dir. Yeni uluslararasõ düzende iki ülkenin
ortak çõkarlarõ ve ilgisi gittikçe yoğun-
laşmaktadõr.
Çin dünya ekonomisinin uyumlu ge-
lişmesine katkõda bulunmak amacõyla,
Türkiye ile birlikte global finans kriziy-
le mücadele etmek, dünya ekonomi me-
kanizma yapõsõ, Doha Turu görüşmelerini
ileriye götürmek, iklim değişimiyle mü-
cadele vb. birçok önemli konularda ile-
tişim ve görüşmeleri güçlendirerek ge-
lişmekte olan ülkelerin ortak çõkarlarõnõ
korumayõ arzu etmektedir.
“Bir elin nesi var iki elin sesi var”
Türk atasözünden yola çõkarak, yeni bir
yõlda Çin-Türkiye iki ülke halklarõnõn el
ele vererek karşõlõklõ ekonomik ve ticari
işbirliğini geliştirmek ve ülkeler arasõ dost-
luk münasebetlerini pekiştirme yolunda
çok daha gayret gösterme gerekliliği bir
gerçektir.
Çin-Türkiye Arasõndaki Ekonomik ve
Ticari İşbirliğinin Geniş Perspektifi
Chen DEMİN Çin Halk Cumhuriyeti Ticaret Bakanõ
Çin, Türkiye ile birlikte global finans kriziyle mücadele etmek,
Doha Turu görüşmelerini ileriye götürmek, iklim değişikliğiyle mücadele
gibi birçok önemli konuda iletişim ve görüşmeleri güçlendirerek
gelişmekte olan ülkelerin ortak çõkarlarõnõ korumayõ arzu etmektedir.
TEKEL İşçileri Devranõ Döndürüyor
U
zak şehirlerden otobüs-
lere doluşup aileleriyle
birlikte geldiler. Kay-
bedecekleri pek bir şey kal-
mamõştõ. Bunu ilerleyen gün-
lerde daha iyi kavrayacaktõk.
Tarihsel anlamda en eski kamu
kuruluşlarõndan biri olan iş-
yerleri özelleştirilmiş, çalõşma
statüleri tamamen değiştirilerek
iş güvenceleri ellerinden alõnmõş
ve ücretleri açlõk düzeyine ka-
dar geriletilmişti.
Sorumlu kim
Söz konusu olan TEKEL iş-
çileriydi. Karşõlaştõklarõ olum-
suzluklarõn başlõca sorumlusu-
nun mevcut siyasi iktidar ol-
duğunu düşünmekteydiler. Bu
nedenle Ankara’ya geldikle-
rinde soluğu bütün engelleme-
lere rağmen AKP Genel Mer-
kezi’nde aldõlar.
AKP Genel Merkezi belki de
tarihinde ilk defa protestocu-
larõn kuşatmasõ altõna alõndõ. İlk
gelenlere yeni katõlõmlar ol-
maya ve işçilerin direnişine ka-
muoyunun desteği artmaya
başlayõnca iktidarõn gerçek
yüzünü görme fõrsatõnõ yaka-
lamõş olduk. Tõpkõ demokratik
açõlõmda veya 25 Kasõm uya-
rõ grevine yönelik tehditkâr
ve cezalandõrõcõ tutumunda ol-
duğu gibi...
Önce işçilerin AKP Genel
Merkezi’nde birleşmeleri en-
gellendi. Sonra şehir merke-
zindeki bir parka sõkõştõrõldõlar.
Ve en sonunda da coplar, pan-
zerler, tazyikli sular ve gaz
bombalarõ eşliğinde kaba şiddet
uygulanarak soğuk bir kõş gü-
nünde ellerinde bir somun ek-
mek ve gaz bombalarõnõn boş
fünyeleriyle Ankara’da “deni-
ze döküldüler.”
Sendika yöneticileri ve bazõ
işçiler gözaltõna alõndõ. Pek ço-
ğu soğuktan donma tehlikesi ge-
çirdi. Bir kõsmõ hastanelerde te-
davi görmek zorunda kaldõ.
Yõlmadõlar. Yeniden bir araya
geldiler. Direnmeyi seçtiler.
Kefen giymeyi bile göze al-
dõklarõnõ gösterdiler. En çok
kullandõklarõ slogan “Ölmek
var, dönmek yok”tu. Zaten
mevcut durumlarõ ölmekten
halliceneydi.
İnsan hakları
Bu gelişmelere televizyon
aracõlõğõyla tanõklõk edip de
vicdanõ sõzlamayan olmuş mu-
dur? Gönül rahatlõğõyla olma-
mõştõr diyemiyorum. Engelli
vatandaşlarõmõzõn İstanbul’da-
ki şehir içi ulaşõmla ilgili en te-
mel taleplerine karşõ “ev hap-
sini” öneren “engelsiz” vatan-
daşlarõmõzõn duyarlõlõk düze-
yini görünce, insanõn en temel
insan haklarõ konusundaki ez-
beri de bozulabiliyor.
Hak arama
Üstelik liberal söylemin, kü-
resel kapitalizmin nimetleri-
nin, özelleştirmenin faziletleri-
nin, AKP’nin özgürlükçülüğü
ve demokratlõğõnõn kamuoyunu
oluşturan hâkim çevrelerce yõl-
lardõr vurgulandõğõ ve buna
karşõlõk sendikalara, hak ara-
maya ve emek hareketlerine
yönelik düşmanlõklarõn yaygõn
olarak körüklendiği anõmsa-
nõnca, TEKEL işçilerine reva
görülen muamelenin sade va-
tandaşõn vicdanõnõ sõzlatmasõ
konusunda insanõn içinde yine
de bir şüphe kalabiliyor.
Ancak bu kez farklõ bir du-
rumla karşõ karşõyaymõşõz gibi
gözüküyor. Toplumu ortadan
ikiye bölen ayrõlõklar, küresel
bunalõmõn etkilerinin reel ücret
ve maaşlarõn azalmasõ, işsizlik
ve yoksulluğun artmasõ şek-
linde yansõmasõ, demokratik
açõlõm adõ verilen sürecin yeri-
ni kitlesel bir kõyõma bõrakaca-
ğõ endişesi ile birleşince, mev-
cut iktidara yönelik kabullerin
de hõzla değişime uğramaya
başladõğõ anlaşõlmaktadõr. Fark-
lõ bir ifadeyle, geniş kitlelerin
geleceğe yönelik kaygõlarõ art-
makta ve değişim istemleri yo-
ğunlaşmaktadõr.
Bunun en güzel kanõtõnõ kamu
emekçileri ve demokratik kitle
örgütlerinin TEKEL işçilerine
yönelik dayanõşma ziyareti sõ-
rasõnda halkõn tepkilerinden çõ-
kartmak olanaklõdõr. “TEKEL
işçisi direnişin simgesi”, “TE-
KEL işçisi yalnız değildir”,
“İşçi-memur el ele genel gre-
ve” gibi sloganlarla Ankara’nõn
en işlek mekânlarõndan geçen
korteje belki de uzun yõllardan
beri ilk kez alkõşlarla, õslõklar-
la gönülden destek verilmiştir.
Bu yeni ve üzerinde düşünül-
mesi gereken toplumsal bir du-
rumdur.
Emekten yana
İnsanõn aklõna AKP iktida-
rõnõn uygulamalarõna yönelik
olarak çalõşan kesimlerin irili
ufaklõ hemen her gösterisinde
söylemekten bõkmadõklarõ bir
slogan gelmektedir. “Gün ge-
lecek, devran dönecek, AKP
halka hesap verecek!” Bu
slogan eğer hâlâ kullanõlmaya
devam edecekse zaman kipi-
nin güncellenmesi gerekmek-
tedir. Kamu çalõşanlarõ ve TE-
KEL işçilerinin de son dö-
nemdeki katkõlarõyla devran
dönmekte ve yeni bir gün gel-
mektedir. Bu yeni günde
AKP’nin eski konumunda ol-
mayacağõ açõklõk kazanmak-
tadõr. Önemli olan yerine ki-
min geleceği değil devranõn
nasõl olacağõdõr. Bu noktada
barõş, özgürlük ve emekten
yana olan güçlerin ortak çabasõ
anlam kazanmaktadõr.
Kamu çalõşanlarõ ve TEKEL işçilerinin de son
dönemdeki katkõlarõyla devran dönmekte ve yeni bir
gün gelmektedir. Bu yeni günde AKP’nin eski
konumunda olmayacağõ açõklõk kazanmaktadõr.
Doç. Dr. Hakan MIHCI Hacettepe Üniv. İktisat Bölümü