24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 6 OCAK 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Kapitalizmin Finansallaşma Süreci ve Küresel Kriz Geçen haftaki yazımızda Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2009 Emeğin Dünyası Raporu’nu tanıtmış ve ILO’nun küresel krizden çıkış sürecinde emek dünyasının enformalleşmeye itildiği ve dışlanmakta olduğu yönündeki kaygılarını sizlerle paylaşmıştım. ILO, küresel krizin başlangıcından bu yana dünya çapında 20 milyondan fazla istihdam kaybı yaşandığını ve canlandırma paketlerinin sürdürülmemesi durumunda en az 5 milyon işçinin daha işini kaybedeceğini vurgulamaktadır. Küresel kriz, özellikle formel (kaliteli) iş biçimlerini tahrip etmiştir. Enformalleşmeyle birlikte işgücü giderek sosyal güvenlik ve işsizlik sigortası güvencesinden dışlanmakta ve yoksullaşmaya itilmektedir. ILO çalışmasının son derece önemli bir vurgusu da küresel finansal sistemin kriz sonrasında yeniden yapılandırılmasına yaptığı atıflardır. ILO küresel krizin ardında yatan ana etkenin sermayenin kuralsızlaştırılmış finansallaşması olduğunu ayrıntılı gerekçelerle ortaya koymaktadır. ILO raporundaki verilere göre, finans sektörünün toplam kârlar içerisindeki payı küresel krizin hemen öncesinde yüzde 40’a ulaşmıştı. Halbuki, 1980’lerin başında söz konusu oran sadece yüzde 25 idi. Japonya, İtalya ve Avustralya’da finansal kârların toplam kârlar içerisindeki payı iki misli, İngiltere’de ise üç misli artış göstermişti. Finansal kârlar, sadece diğer sermaye gelirlerine görece değil, emek gelirlerine görece olarak da artmıştı. Gelişmiş ekonomilerde finansal kârların ücretlere oranı 1990’da yüzde 25 iken, 2005’e gelindiğinde yüzde 40’a ulaşmış olduğu hesaplanmaktaydı. Aşağıda ILO’nun raporundan aldığımız şekil bu olguları betimlemektedir. ILO’nun sunduğu veriler, finansal şirketlerin gerek sermaye-içinde, gerekse emeğin ücret gelirlerine görece olarak daha da önem kazandığını belgelemektedir. Kaynak: ILO, World of Work 2009, şekil 2.1, sf. 48. Şekilden de görüleceği üzere, kapitalizmin merkez ekonomilerinde 1990’lardan bu yana sermayenin giderek finansallaşması ve ücret gelirlerine göreceli olarak da payının arttırılması söz konusudur. Ancak, finansallaşma olgusu sadece finansal gelirlerin göreceli olarak artmasından ibaret değildir. Finansallaşma, sermaye birikimi önceliklerinin giderek reel ekonomik faaliyetlerden uzaklaştırılması ve kısa dönemli, ancak riskli ve yüksek getirili finansal varlıklarda yoğunlaştırılması anlamını da içermektedir. Toplam kârların giderek daha yoğun olarak finansal ekonomide yaratılıyor olması, sabit sermaye yatırımlarına aktarılacak fonların da daralması sonucunu doğurmaktadır. 1970-2000 arasında işletme artığı (brüt kârlar) üzerinden sabit sermaye yatırımlarına ayrılan pay, AB ülkelerinde yüzde 47’den yüzde 40’a, İngiltere’de yüzde 48’den yüzde 42’ye, ABD’de ise yüzde 44’ten yüzde 39’a gerilemiştir. Sabit sermaye yatırımlarındaki söz konusu gerileme, 1980 sonrasında tüm küresel dünyada gözlenen göreceli yavaşlamanın ve giderek 2008 krizine dönüşen sürecin ana unsurlarındandır. Finansal sermayenin öngördüğü sınırsız akışkanlık ve çabukluk, beraberinde yepyeni kurumların geliştirilmesini zorunlu kılmış, bu arada devlet aygıtı da “yönetişimci devlet, piyasa dostu devlet” gibi söylemler geliştirilerek sermayenin çıkarlarına göre yeniden biçimlendirilmiştir. Bu süreçte emeğin yüzyıllık mücadeleler sonucunda elde ettiği kazanımlar, “piyasa gereklerine” göre yeniden biçimlendirilmek üzere tırpanlanmıştır. “Esnek istihdam” söylemleri altında, başta sendikalar olmak üzere, emek örgütleri etkinsizleştirilmiş ve emekçiler enformalleşmeye itilerek dışlanmışlardır. Kapitalizmin 1980 sonrası finansallaşma evresinde gelişmiş, az gelişmiş tüm dünyada emeğin ulusal gelirden aldığı pay geriletilmiştir. ILO, küresel krizin şiddetlenmesinden bu yana neredeyse iki sene geçmesine karşın, kuralsızlaştırılmış finans dünyasının yarattığı aşırı risk, aşırı oynaklık ve istikrarsızlığın önüne geçebilecek yapısal dönüşümlerin gerçekleştirilmemiş olmasından duyduğu kaygıları dile getirmektedir. 2010’un tüm dünyada “toparlanma ve yeniden büyümeye geçiş yılı” olarak şimdiden muştulandığı bu dönemeçte, küresel sermayenin finansallaşmaya dayalı mevcut birikim anlayışının sürdürülmesi durumunda, geleceğin çok daha şiddetli krizlere gebe olduğu açıktır. Bütün bu değerlendirmeler bana Marx’ın o çok ünlü, “sermayenin önündeki en önemli engel gene sermayedir” deyişini anımsattı. Bilmem siz ne dersiniz? [email protected] Hedef iddialı: Ocak ayında üniversite kampusu içinde inşaatına başlanacak ve 2011 Şubat’ta faaliyete geçecek Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi’ni (SUNUM) 3 yıl içinde dünyanın bu alandaki ilk 10 merkezinden biri haline getirmek... Nanoteknoloji, dünyada hızla ilerleyen teknoloji trendini, Türkiye’nin de yakalayabilmesi için üzerine eğilmesi gereken “olmazsa olmaz” alanlardan biri. Belki de en önemlisi. Zira otomotivden, tekstile, tarımdan, tıbba birçok sektörde uygulanabilme özelliğine sahip. Maddenin nano boyutta organize edilmesi ile geliştirilen nanoteknoloji, bir anlamda “olanaklar platformu” diye de tanımlanıyor. Daha önce uygulanabilir olmayan yeni ürün sınıflarının geliştirilmesi olanağının ufkunu açıyor. Hastanelerde nano parçacıklardan dokunmuş çarşafların ve hemşire giysilerinin enfeksiyon kapmaya karşı riski azaltması, hava kirliliğini önleyen iç ve dış cephe boyaları onlarca örnekten yalnızca birkaçı... Dünyada nanoteknoloji pazarının büyüklüğü 2.5 milyar Avro B 7. Çerçeve Programı fonlarından 2013 yılına kadar ayrılan 6.5 milyar Avro ile nanoteknoloji en büyük paya sahip. Sakıp Sabancı Müzesi’nde hem merkez hakkında bilgi almak hem de SUNUM Direktörlüğü’ne getirilen Dr. Volkan Özgüz ile tanışmak amacıyla Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ve SÜ Rektörü Prof. Dr. Nihat Berker’in ev sahipliğinde düzenlenen toplantıdayız. 20 yıldan beri ABD’de yaşayan Özgüz, nanoteknoloji alanında dünyanın sayılı şirketlerinden Irvine Sensors Corp’un Başkan Yardımcılığı görevinden SUNUM’u yönetmek üzere ayrılmış. Özellikle ‘elektronik minyatürleşme’ alanında yürüttüğü çalışmalarıyla başta cep telefonlarında olmak üzere birçok alanda teknolojik ilerlemeye öncülük eden bir bilim insanı. Prof. Dr. Nihat Berker, Özgüz’ün akademik ve endüstriyel Ar-Ge merkezlerinin kurulması, yönetilmesi ve bu merkezler için kaynak geliştirilmesi konusunda büyük deneyime sahip olduğunu vurguladı. SUNUM’un inşaatı bu ay başlayacak. 7 bin 140 metrekare kapalı alana sahip olacak merkezin Sabancı Vakfı ve Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) yarı yarıya kaynak aktarmasıyla 2009 yılında 50 milyon TL’lik bir yatırımla kurulduğunu belirten Berker, 2011 Şubat’ında binanın kullanıma açılacağını, 2014-2018 yılları arasında ise üniversitede dış kaynaklı proje toplamının 55 milyon TL’ye ulaşmasını öngördüklerini söyledi. Tarım ve tarıma bağlı olarak su, çevre temizliği, inşaat sektörü ve tıp SUNUM’un öncelik vereceği alanlar olacak. Güler Sabancı nanoteknolojiye odaklanmalarının uzun süren araştırma dönemi sonunda gerçekleştiğini belirterek “Sabancı Üniversitesi disiplinlerarası yapısı nedeniyle nanoteknolojide mukayeseli avantaja sahiptir. SUNUM sanayinin hızla ürüne dönüştürülebilen teknolojilere yönelik ihtiyacını giderecek” derken üniversitenin beyin göçünü tersine çevirecek bir adım daha attığını vurguladı. Dağ fare doğurdu. Maaşlar arasõndaki uçurumun kapanacağõ sözüne güvenenler sadece yüzde 20.4 ile yetinecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Eski ve yeni emeklilerin aldõklarõ ay- lõklar arasõndaki uçurumun kapatõlacağõ yolundaki haberler yine boş çõktõ. Başbakan Tayyip Erdoğan, en düşük SSK, Bağ-Kur ve tarõm emeklilerinin aylõklarõna yüzde 20.4, en yüksek emekli aylõğõna ise yüzde 4.5 oranõn- da artõş yapõlacağõnõ açõkladõ. Açõkla- nan zam oranlarõ, emekli kuruluşlarõnca protesto edildi. Başbakan Tayyip Erdoğan, dün AKP grup toplantõsõnda, yapõlan dü- zenleme ile sağlanacak artõşõn, SSK işçi emeklileri ve tarõm emeklileri, Bağ-Kur kapsamõndaki esnaf ve ta- rõm emeklileri başta olmak üzere 7 milyon 327 bin 800 kişiyi kapsadõ- ğõnõ belirterek şunlarõ söyledi: “2010 yılının ilk altı ayı için en dü- şük emekli aylığını yüzde 20.4, en yüksek emekli aylığını da yüzde 4.5 oranında arttırıyoruz. 2010 yılı için- de temmuz ayındaki yüzde 3’lük TÜFE artışlarıyla birlikte en düşük aylık alan emeklimizin maaşı yüzde 24.2, en yüksek aylık alan emekli- mizin maaşı da yüzde 7.6 oranında artıyor. Bu iyileştirme ile emeklile- rimizin aylıklarında ilk altı ay için en az 63 lira, en çok 101 lira artış ola- cak. Yılın tamamında ise emekli maaşlarına en az 74 lira, en çok 172 lira artış yapıyoruz. 601 lira olan en düşük SSK emeklisi aylığı, yeni ar- tışla 683 lira, en düşük tarım SSK emekli aylığı 403 liradan 480 liraya, en düşük esnaf emeklisi aylığı 476 li- radan 555 liraya, en düşük Bağ-Kur tarım emeklisi aylığı da 306 liradan 380 liraya çıkıyor.” Erdoğan, bu iyileştirmenin kamuya yõllõk maliyetinin 3 milyar 42 milyon TL olduğunu, ancak bunun mali di- siplini bozmasõna izin vermeyecekle- rini söyledi. Başbakan Erdoğan’õn AKP’nin Meclis grubunda yaptõğõ açõklamaya göre, 2010 yõlõnõn ilk 6 ayõnda en düşük SSK, Bağ-Kur ve tarõm emeklisinin aylõğõna yüzde 20.4, en yüksek emekli aylõğõna ise yüzde 4.5 oranõnda artõş yapõlacak. Oranlar kimseyi memnun etmedi Emekli temsilcileri, birçok emeklinin açlõk sõnõrõnõn altõnda kalmaya devam edeceğini belirtti. DİSK’e bağlõ Emekli-Sen Genel Baş- kanõ Veli Beysülen, “Emeklilerin yüz- de 75’i 31 Aralık itibarıyla açlık sını- rının altındaydı. Öyle kaldı. Yüzde 20 ya da 24 çok büyük bir iyileştirme de- ğil. Emekli maaşları zaten çok düşük, 500 TL alan bir insanı 601 TL’ye çı- karsanız bile 800 TL olan açlık sını- rının altında yaşamaya devam edecek. Hükümet oyalama yapıyor” dedi. ‘Ne bekliyorduk, ne çıktı?’ Kamu-Sen’e bağlõ Türk-Emekli Sen Genel Başkanõ Osman Özdemir, “600 TL alan birisine 60 TL hiçbir şey de- ğil. Bu insanlara 250-300 TL zam ve- rilecekti ki biraz nefes alsınlar. Bu pa- rayla ev, aile geçindiriyorlar, çocuk okutuyorlar, kira veriyorlar. Bek- lentiler karşılamadı” diye konuştu. İşçi-Memur-Bağ-Kur Emeklileri Der- neği Genel Başkanõ Hamdi Öz de “SSK içinde 70 çeşit emekli var, uy- gulamalar yanlış. Biz İntibak Yasa- sı’nın uygulanmasına yönelik davayı açtığımız için bu zamlar geldi” diye- rek açõklanan zamlarõn aynen uygulan- masõnõ istedi. Ballı börekli kurumlar Memur-Sen’e bağlõ Emekli Bir-Sen Genel Başkanõ İsrafil Odabaş da şun- larõ söyledi: “SSK emeklileri arasındaki uçurum Emekli Sandığı emeklileri arasında da vardır. Ballı börekli ku- rumlarda çalışanlar yani Merkez Ban- kası, TRT, Cumhurbaşkanlığı, Baş- bakanlık, TBMM , RTÜK, SPK bun- lar çalışırken de emekli olunca da di- ğer kurumlarda çalışanlardan 2-3 ka- tı maaş alırlar. İyileştirme istiyoruz.” Vestel artık düze çıktı Ekonomi Servisi - Vestel Şirketler Grubu Dõş Ticaret Başkanõ Tu- ran Erdoğan, Vestel’in artõk düze çõktõğõnõ be- lirterek amortismanlarõ- nõn bittiğini, kapasite arttõrõmõ yapmayacakla- rõnõ, yeni dönemde yeni ürün yatõrõmõna ağõrlõk vereceklerini söyledi. Vestel’in 2009 per- formansõnõn değerlen- dirildiği basõn toplantõ- sõnda konuşan Erdoğan, 2009’da 2.1 milyar do- larlõk ihracat ile 2009’da Türkiye’nin en fazla ih- racat gerçekleştiren ikin- ci firmasõ konumuna yükseldiklerini ifade et- ti. Erdoğan, Vestel’in, Vestel Elektronik ve Vestel Beyaz Eşya’dan oluşan konsolide ciro- sunun 2009’da 3 milyar dolar olarak gerçekleş- tiğini, 2010 hedefinin 3.5 milyar dolar oldu- ğunu belirtti. Erdoğan, ayrõca 2-3 marka ile sa- tõn alma görüşmelerinin sürdüğünü ve bazõlarõnõn olumlu ya da olumsuz olarak 2010 içinde so- nuçlanabileceğini söy- ledi. Vestel’in sadece aralõk ayõndaki ihracatõ- nõn bir önceki yõlõn aynõ ayõna göre yüzde 38 ar- tõşla 213 milyon dolar olarak gerçekleştiğini ifade eden Erdoğan, bu artõşõn 2010’un ilk çey- reğinde de devam et- mesini öngördüklerini aktardõ. Ürünlerini dün- yanõn 127 ülkesine ihraç ettiklerini ve bu ihraca- tõn yüzde 40’õnõ kendi markalarõyla gerçekleş- tirdiklerini vurgulayan Erdoğan, “Dünyada tüplü televizyonlardan LCD televizyonlara ge- çiş oldu. Biz bu geçiş- ten önce yüzde 26 pa- zar payıyla Avrupa’da birinciydik. LCD’ye geçişle 2008’de 3.7 mil- yon LCD televizyon ih- racatı yaptık. Geçen yıl bu rakam yüzde 62 artışla 6 milyona çıktı ve Avrupa’da yüzde 15 pazar payıyla Sam- sung’dan sonra ikinci sıraya geldik. Uzun va- dede yine birinciliğe çıkmayı hedefliyoruz” dedi. 3D televizyon üre- timine yönelik olarak çalışmaları olduğunu belirten Erdoğan, 2010 yılı içinde buna yönelik deneme üretimi gerçekleştirmeyi planladıklarını açıkladı. Erdoğan, “3D televizyonlarda birkaç farklı teknoloji var. Gözlüklü veya gözlüksüz izle- mek mümkün. Şu an bunun çalışmasını yapıyoruz. Hangi teknolojinin daha çok tutacağını araştırıyoruz” dedi. 3D TELEVİZYON GELİYOR Eskişehir, İzmir, Isparta doğalgaz fiyatını indirdi Ekonomi Servisi - Aralarõnda İzmir, Eskişehir, Burdur ve Isparta’nõn bulunduğu illerde doğal gazda indirime gidildi. Çorum da indirim yap- mak için çalõşma başlattõ. İzmir Doğal Gaz Da- ğõtõm AŞ 1 Ocak 2010’dan itibaren konut, tica- rethane ve sanayide doğal gaz satõşõnda yüzde 4.4 indirime gitti. Torosgaz Burdur Isparta Do- ğalgaz Dağõtõm da bin metreküp doğalgazda 1 TL’lik indirim yaptõ. Eskişehir Doğalgaz Dağõ- tõm doğalgazda yüzde 4 indirime gitti. Çorum- gaz indirim yapmak için çalõşma başlattõ. Sabancı’nın Hedefi Nanoteknolojide Dünyada İlk 10’a Girmek Türkiye nanoteknolojide neden sıçrama yapamıyor? SUNUM’un açılacak olması çok güzel bir haber. Güler Sabancı, “Türkiye’de sıçrama yapmak için gerekli iklim oluştu, zamanlama ta- mam, fırsat penceresi hazır. Biz de üniversite ola- rak geçmiş 10 yıllık tecrübemize dayanarak bu sıç- ramada önemli bir adım atıyoruz” diyor. Katılı- yorum. Ancak şurası bir gerçek ki bu ülkeye bü- tünsel, gerçek bir sıçrama yaptırabilmek hayli zor. Yapamıyoruz. Biliyorsunuz nanoteknolojide ilk ulusal adım daha 2000’li yıllara girmeden Vizyon 2023 stratejisi ile atılmış belli alanlar belirlenmişti. Ancak büyük bir ilerleme sağlanamadı. Ardından DPT’nin katkısıyla Bilkent Üniversitesi tarafından sunulan bir projeyle Ulusal Nanoteknoloji Mer- kezi (UNAM) kuruldu. Hâlâ başarılı projelerini ve çalışmalarını yürütüyor. Bunlara ek olarak baş- ta İTÜ, ODTÜ, 9 Eylül ve Koç üniversitesi olmak üzere birçok üniversitede nanoteknoloji üzerine araştırmalar yürütülüyor. İnsan kaynağımız hay- li iyi. Buna karşın ulusal bir sıçrama yapamıyo- ruz. Sanırım eksik olan “seferberlik ruhu” ve hız- lı ticarileşmeye yönelik çalışmaların havada kalıyor olması en önemli sorunlar. Tabii buna fi- nasman kaynaklarına erişimi de eklemek gerek. Sonuçta bu ülkede hâlâ bilim kuluçkada, sana- yi beklemede. Türkiye’nin bu konuda nasıl bir yol haritası çizmesi gerektiği ve nanoteknolojinin ya- ratacağı sanayi devrimine kimin liderlik edece- ği kesinleşmedi. Ben, Sabancı Üniversitesi’nin 2010 başında at- tığı bu anlamlı adımın Türkiye’de “yeni sanayi hamlesi” tartışmasını yeniden başlatmasını umuyorum. Ekonomi Servisi - Gebze’deki üretim te- sisini kapatma kararõ alan İngiltere merkezli ilaç üreticisi GlaxoS- mithKline (GSK) bun- dan sonraki üretimini Türkiye’de fason ya- pacağõnõ duyurdu. Dün gazetemizde ya- yõmlanan “İlaç Fiyat- ları Düştü, Glaxo Türkiye’deki Üreti- mini Bitirdi” başlõklõ haberle ilgili açõklama yapan GSK şu görüş- lere yer verdi: “Gebze’deki üretim tesisimizin kapatıl- ması yönünde Eylül 2007’de alınan ka- rar, GSK’nin global düzenlemeleri ile il- gilidir ve Türkiye’de ilaç fiyatlarında indi- rim yapan kararna- me ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Tesisin kapatılması- nın ardından Türki- ye’deki üretim faali- yetlerimiz sektörde varolan işbirlikleri üzerinden, fason üretim yöntemi ile devam edecektir.” Glaxo artõk fasona geçecek B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K Vestel, TİM verilerine göre 2009’da yaptõğõ 2.1 milyar dolarlõk ihracatla Türkiye’nin en fazla ihracat yapan ikinci şirketi oldu. Grubun Dõş Ticaret Başkanõ Erdoğan’a göre Vestel artõk düze çõktõ. Emeklilere bir parmak bal Erdoğan: 2010 hedefimiz de en az 8.5 milyon adet LCD televizyon ihracatını gerçekleştirmek. AKP, MAAŞ FARKI DÜZENLEMESİNDEN VAZGEÇTİ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümet, eski emeklilerle yeni emekliler ara- sõnda yüksek maaş farkõnõ gi- dermek üzere 3 aydõr üzerinde çalõştõğõ intibak düzenlemesin- den vazgeçti. 6 milyon emek- liyi ilgilendiren söz konusu ta- sarõ, bazõ yasa değişiklikleri nedeniyle 2000 yõlõ öncesi ve sonrasõ emekliye ayrõlan işçi- lerin maaşlarõnda oluşan farkõ gidermeyi hedefliyordu. Çalõşma Bakanlõğõ, intibak düzenlemesi için 8 milyar TL’lik maliyet belirlerken; böyle bir düzenlemenin eko- nomik kriz ortamõnda getiril- mesinin sõkõntõlara neden ola- cağõ, mali disiplinin delinme- sine yol açacağõ sonucuna var- dõ. AKP kurmaylarõ, IMF ile görüşmelerin de bu kararda et- kili olduğunu belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle