18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK 2010 ÇARŞAMBA 6 HABERLER AVRUPA GÜRAY ÖZ Sivil Re-form Soruları “Askeri vesayet” tehlikesi mi “sivil vesayet” tehlikesi mi tartışması her geçen gün biraz daha ilginç hale geliyor. Genelkurmay Başkanı’nın “darbe dönemlerinin geride kaldığını, iktidarların seçimle gelip seçimle gideceklerini” vurgulayan son açıklaması, orduyu yeniden yapılandırmak isteyen “mümtaz” şahsiyetleri tatmin etmedi. Zordur onları tatmin etmek. Daha ne yapılabilir bilemiyoruz. Ordunun başına dönüp “İnanmıyoruz, siz yine de yaparsınız bir şeyler mi” diyelim. İki yol var karşımızda. Ya mümtaz şahsiyetlerin dediği gibi orduyu tasfiye edip, yeniden yapılandıracağız nasıl yapacaksak -ki devrim ya da karşıdevrimden başka yolu yoktur- ya da Genelkurmay Başkanı’nın sözlerine itibar edecek, “Kapandı bu dönem” diyeceğiz. Demek ki artık “darbe var, darbeci geliyor” yaygarasının, korkutmasının herhangi bir gerçekliği, inandırıcılığı kalmamıştır. Bu durumda artık öteki tehlikeyi daha açık seçik, nesnel bir şekilde tartışma olanağına da kavuşmuş oluyoruz. Sayın Başbakan sivil darbe, sivil vesayet iddialarına çok kızıyor. Onu kızdırmayı göze alarak, elimizde kalan demokratik hakkı kullanalım da hiç hafife almadan, abartmadan, nesnel durumu gözden geçirelim. Önce bir saptama; “sivil darbe” lafı uygun değildir. Çünkü darbe dediğin bir anda olup biter. Şimdi karşı karşıya bulunduğumuz durum ise bir süreçtir. O nedenle nasıl bir nitelik taşıdığını bir iki cümle sonraya bırakalım da uygun sözcüğün “sivil (yanlış anlaşılmasın ‘civil’ değil) re-form” yani yeniden yapılandırma olduğunu söyleyelim. Ama nasıl bir yapılandırma? Bugünkü somut durum şöyledir: Parlamentoda yani yasama gücünde AKP neredeyse üçte ikiye yaklaşan bir çoğunluğa sahiptir. Yürütme de bildiğiniz gibi AKP’li bakanlardan oluşuyor. Belki AKP çok “demokratik” bir partidir, Bakanlar Kurulu da çok “demokratik” bir şekilde işliyordur ya, görüntüde bir tek Başbakan ve onun öfkeli, asan kesen, son hükmü koyan sözleri var. Kısacası yasama, yürütme bir ve tektir. Bu tabloya AKP’den gelme sayın Cumhurbaşkanımızı ekleyebilir miyiz? Çok isabetli bir şekilde geriye çevirdiği bir yasa dışında yürütme ve yasamanın tüm kararlarını onayladığına göre, evet ekleyebiliriz. Geriye ne kaldı? Yargı. Peki, biz aptal mıyız; şu son aylarda AKP’nin en fazla hangi konuyla meşgul olduğunu bilmiyor muyuz? Yargıyı da yasama ve yürütme ile birleştirme, tekleştirme çabasını göremeyecek kadar kör olabilir miyiz? Önümüze gelecek referandumun temel konusunun yargı re-formu olacağını ilan etmediler mi? Bu re-formlara, yeniden şekillendirmelere bir iki önemli “işi” de ekleyiniz lütfen. Bunlardan birisi, eski başbakan yardımcısı Abdüllatif Şener’in Bakanlar Kurulu’nda görüşülmeden, kendilerinin bilgisi dışında oluşturulduğunu söylediği TİB, şu her türlü dinlemeden sorumlu dairedir. İkincisi yolda, geliyor; Kamu Güvenliği Müsteşarlığı. Bütün bu re-formların zeminindeki ideolojik yaygınlaşma ve derinleşmeyi de görmemek olmaz. Kanıtları çoktur, ideolojik içerikli dinci kadrolaşmayı saymıyorum, daha önemli ikisini söyleyeyim de, yazı uzamasın; üniversitelere, YÖK’e, onların hızla re-forme edilen müfredatlarına bakın, örneğin Roma Hukuku’nu kaldıran ya da lise felsefe derslerini “hikmetle” başlatan ve her gün biraz daha “özgürleşen” düşünceyi hatırlayın. Yetmez mi? O zaman çevrenize bakın. Gazeteleri okuyun, Vakit’ten başlayın Taraf’tan çıkın. O da mı yetmedi? “Demokratikleşiyoruz, bu sivil re- formlar Batılı bir demokrasi içindir” diyorsanız, demokratikleşmenin önemli bir unsuru olduğu söylenen sendikal haklar konusundaki “ilerlemeyi” gözden geçirin. Ya da fazla yorulmayın, Maliye Bakanı Şimşek’in “Hükümetin hatası TEKEL işçilerine merhamet etmek oldu” sözünü düşünün. Düşünemiyor musunuz. O zaman layıktır bu sivil re-form size. Alın hayrını görün. e-posta: [email protected] IŞIK KANSU ANKARA - Araştõrmacõ-yazar Mustafa Yıldırım, Muammer Aksoy’un katledil- mesinden sonra gerekli birimler oluşturul- saydõ diğer cinayetlerin engellenebileceğini söyledi. Yõldõrõm, Aksoy, Üçok, Mumcu ve Kõşlalõ suikastlarõna ilişkin sorularõmõza şu karşõlõklarõ verdi: - Gaffar Okkan’ın Hizbullah’ın çözülme sürecinde yeri neydi? - Diyarbakõr Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, Hizbullah ve İslam devrim örgütlenmesini uzun süredir izlemekteydi; hatta Beykoz’daki ev baskõnõnõ yerinde izlemişti. Daha sonra operasyonlarõ sürdürmüş, zanlõlar listesinden söz etmişti. İzlediği militanlarõ birer casus, yani ya- bancõ devlete bağlõ militanlar olarak ilk kez o nitelemiş ve Uğur Mumcu’nun katillerini bu- lacağõnõ bildirmiş, bu eylemleri “uluslararası eylem” olarak nitelemişti. Operasyonlarõ sür- dürürken Uğur Mumcu’nun ölüm yõldönümü olan 24 Ocak’ta görevli arkadaşlarõyla birlikte öldürüldü. Gaffar Okkan, çalõşmalarõnõ Türki- ye boyutunda sürdürebilecek bir üst görevde ol- saydõ, olaylar çok değişik bir yönde gelişebilirdi. - Cinayetlerin arka planında başka yabancı devletlerin, özellikle CIA’nın bulunduğu da hep ileri sürüldü... - Uğur Mumcu’nun izlediği, açõğa çõkardõğõ kirli olaylara karõşanlar, silah ve uyuşturucu tüc- carlarõ, bu ticaretten pay alan kişiler, örgütler, foyasõnõ meydana çõkardõğõ CIA görevlileri ve içerdeki ortaklarõ, ona hakareti görev bilen muhbir liberaller, onun öldürülmesine üzülmüş olamazlar! Onun yõlmaz bir Kemalist ve ba- ğõmsõzlõk sevdalõsõ olmasõ nedeniyle yabancõ devletlerle ilişkilerin bozulmasõndan hoşlan- mayan sivil-asker yöneticiler de kuşkusuz var- dõr. Sõrf bu yüzden onu askeri mahkemelerde yargõlamõşlar, subay olmasõnõ engelleyerek “sakıncalı piyade” yapmõşlardõr. Böyle düşü- nenler, dosya takipçisi olamayan, barõşçõ, hoş- görülü Bahriye Üçok’un, Ahmet Taner Kış- lalı’nõn öldürülme gerekçelerini açõklamakta güçlük çekeceklerdir. Ancak cinayetler, sui- kastlar kesin delillere göre çözümlenebilir; ön- yargõlara ya da siyasal inançlara göre değil. Öf- kelerimize kapõlarak İran İslam devrimcilerinin yayõlma politikalarõnõ görmezden gelemeyiz. Uğur Mumcu için “İslamcılarla alıp vereme- diği yoktu” demek, onun tam bağõmsõzlõkçõ ka- rakterine, ömür boyu sürdürdüğü savaşõmõ görmezden gelmek ve daha da acõsõ cinayeti iş- leyenleri ve işletenleri aklamak demektir. - Kudüs Ordusu’nun Türkiye’den İran’da eğitildiği söylenen üyelerinin, İran dışındaki kimi istihbarat örgütleri, örneğin CIA tara- fından devşirilmiş kişilerden oluştuğunu ile- ri süren çevreler de oldu. Ne diyorsunuz? - Kanõtsõz varsayõmlar yalnõzca komplo teo- risyenliğine yarar. Kanõtsõz mantõksal kurgularla gerçekleri sis altõnda bõrakmak ve İran istihba- ratõnõ bu kadar yeteneksiz sanmak aldatõcõ olur. Ne ki, CIA’nõn ülkemizde sağlam, dene- yimli bir şebekesi olduğunu söylemek yanlõş ol- maz. CIA’nõn bu cinayetlerle ilgili bilgisi ol- mamasõ da tuhaf olurdu. Ayrõca cinayetlerin Amerika’nõn ulusal devletleri sarsõcõ “din hür- riyeti” operasyonuna yardõmcõ olduğu da bir gerçektir; ama buradan ABD’nin Kudüs Or- dusu’nu yönettiğini çõkarmak, gerçekleri çar- põtmak isteyenlere yardõmcõ olur. - Öldürülenler yaşasaydı son yirmi yıldır ne yaparlardı? - Muammer Aksoy yaşasaydõ, en evvel yur- dumuzun öz kaynaklarõnõn yabancõlara peşkeş çekilmesini engellemek için hem insanlarõ ör- gütler, hem de yasal savaşõmõ sonuna dek sür- dürürdü. Bahriye Üçok yaşasaydõ; militanlar, İran İslam devrimine inanmõş sözde eğitimciler fa- kültelerde, din işlerinde o denli kolayca çalõşa- mazlardõ. Ayrõca Bahriye Üçok, kim bilir kaç ay- dõn düşünceli ilahiyatçõ yetiştirip hurafecilerin keyfini kaçõrõrdõ. Ahmet Taner Kõşlalõ yaşasaydõ, son on yõlda Cumhuriyetin temel ilkelerine sa- hip çõkan kim bilir kaç genç yönetici, akade- misyen ve gazeteci yetişirdi. Uğur Mumcu ya- şasaydõ, pek çok şey olurdu; ama her şeyden ön- ce gazetecilik ilkelerine sonuna dek bağlõ, nice genç gazeteciye önderlik ederdi de, örümcek ağ- larõ o kadar kolay örülemezdi. Hepsinden önem- lisi Uğur Mumcu, geçmişten çõkardõğõ dersleri de göz önüne alarak ihtilalcilik tuzaklarõna dikkat çekerdi. Belki de nice değerli insan, Ame- rikan İslamcõlarõnõn zindanlarõna düşmezdi. Okkan yaşasaydõ durum başka olurdu - Üç suikastın, özellikle bölücülük ve gericiliğin ka- bardığı bugünkü ortama varmamızı kolaylaştıran bir et- kisi oldu mu? - Olmaz olur mu!.. 1988-1993 arasõ örgütlerin ilk eylem dönemidir. Kendilerine güvenleri artan örgütler, sonraki yõl- larda hem eylemliliklerini yükseltmişler, siyasal destekle- rini ve çevrelerini genişletmişler, hem de radikal örgütlü- lüğü geliştirmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kal- dõrmaya ya da iyice zayõflatarak bir parçasõnõ koparmaya ça- lõşanlardan oluşan koalisyon büyümüştür. Buna bir de Ba- tõ’dan gelen kimliksizleştirme, kendine yabancõlaştõrma ve bunun sonucunda federasyonlardan oluşan mozaik bir devlet kurdurma saldõrõsõ eklenmiştir. Cinayetler işlendi, öldürülenlerin önderlikleri, yol gös- tericilikleri, örnek alõnasõ mücadele güçleri ortadan kalktõ. Dayanaksõz, gerçekleri yansõtmayan teorilerle ve hülyalar- la yõllar geçti. İslam devrimcileri, Kürt milliyetçileri, ultra- liberaller, öteki etnik milliyetçiler, örümcek ağõnõn ustala- rõ, 1923 Cumhuriyeti’nin bağõmsõz devletine karşõ tek cep- hede buluştular. Kõsaca; uyarõcõlar, yol göstericiler öldürüldü; alan gerici örgütlere ve bağõmsõzlõk karşõtlarõna kaldõ. ‘TÜM YOL GÖSTERİCİLER ÖLDÜRÜLDÜ’ Rant sağlamaya yönelik uygulamalara yol açacağõ nedeniyle yasalaşmayan tasarõ yeniden gündemde AKP’nin gözü kentlerdeMURAT KIŞLALI ANKARA - Hükümet, AKP’li mil- letvekillerince hazõrlanan ve İçişleri Komisyonu’nun gündeminde olan ya- sa teklifi ile sadece kent içlerindeki de- ğil, kent çevrelerinde de mevcut olan tüm boş alanlarõ kentsel dönüşüm ala- nõ ilan edecek. Böylece İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlerdeki tüm kentsel dö- nüşüm alanlarõ yasallaştõrõlmõş ve meş- rulaştõrõlmõş olacak. TMMOB Şehir Plancõlarõ Odasõ, es- ki Beyoğlu Belediye Başkanõ ve AKP İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar tarafõndan verilen ve Belediye Yasa- sõ’nda değişiklik öngören yasa teklifi- ni şöyle değerlendirdi: AMAÇ YASALARI DOLANMAK: Bu teklif, daha önce gündeme gelen ve bir türlü yasalaştõrõlamayan Kentsel Dönüşüm Yasa Tasarõsõ’nõn önemli bazõ maddelerini Belediye Yasasõ’nõn içine yerleştirerek belediyeler ve Top- lu Konut İdaresi’nin (TOKİ) bu alanda karşõlaşmõş olduğu bazõ güçlükleri or- tadan kaldõrmayõ hedeflemektedir. UYGUN BULUNMAMIŞTI: TBMM Bayõndõrlõk, İmar, Ulaştõrma ve Turizm ile İçişleri komisyonlarõ raporlarõna göre 24.05.2005 tarih, 991 sõra sayõlõ “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Ka- nunu Tasarısı” imar mevzuatõna ay- kõrõlõğõ ve kentlerde rant sağlamaya yönelik uygulamalarõn yolunu açacağõ gibi gerekçelerle uygun bulunmadõ. YENİ SULUKULE’LER: O dönemde komisyon kanun tasarõsõnõn kapsamõnõ daraltarak sit alanlarõyla sõnõrlamõş ve “Yıpranan Tarihi ve Kültürel Ta- şınmaz Varlıkların Yenilenerek Ko- runması ve Yaşatılarak Kullanılma- sı Hakkında Kanun” olarak kabul edilmiştir. Bu yasa kapsamõnda günü- müze kadar sonuçlanmõş herhangi bir uygulama bulunmamaktadõr. İmar ve koruma mevzuatõna rağmen yürürlüğe giren kanun kapsamõnda “Yenileme Alanı” uygulamasõna başlanan alanlarda ise İstanbul Sulukule örneğinde olduğu gibi geri dönüşü mümkün olmayan olumsuz sonuçlar bilinmektedir. BELEDİYELER EL KOYACAK: Yasaya “üzerinde yapı olan veya ol- mayan, imarlı veya imarsız” ifadesi eklenerek imar mevzuatõna, şehircilik il- ke ve esaslarõna aykõrõ bir biçimde be- lediye sõnõrlarõ içindeki tüm alanlar, po- tansiyel kentsel dönüşüm alanõ haline getirilmektedir. Böylece kentin her kö- şesi dönüşüm alanõ ilan edilebilecek ve istenilen bölgesi ya da parseli, mevcut sakinlerinden alõnarak yüksek rant öde- yenlere terk edilir hale gelecektir. PLANSIZLIK YASALLAŞACAK: “İmarsız” ifadesinin eklenmesiyle ken- tin çevresindeki alanlar, kentsel geliş- me için bütünsel planlama yapõlmadan önce, kentsel dönüşüme konu edilebi- lecektir. Bu değişiklikle kent çeperindeki neredeyse tüm boş alanlarõn kentsel dö- nüşüm alanõ ilan edildiği İstanbul, An- kara, İzmir gibi kentlerdeki plansõz kentsel dönüşüm alanlarõ yasallaştõrõl- mõş ve meşrulaştõrõlmõş olacak. YURTTAŞLARIN HAKLARI: Bu değişiklikle, planla denetlenen kentsel dönüşüm, yerini keyfiliğe dayalõ plan- sõz kentsel dönüşüm uygulamalarõna bõ- rakmaktadõr. Bu şekilde de kentte ya- şayanlarõn konut hakkõ, proje ve karar- lara katõlma hakkõ, anayasaya aykõrõ bir biçimde kõsõtlanmaktadõr. BELEDİYELER TOKİ OLACAK: Bir anlamda belediyelerin herbiri, TOKİ tü- rü yetkilerle donatõlmaktadõr. Bu yet- kilerin kullanõmõnõn nasõl denetlenece- ği ise meçhuldür. Suriyeli PKK’liye de tazminat STRASBOURG (ANKA) - AİHM, 1996 yõlõnda PKK üye- si olduğu, patlayõcõ madde bulundurduğu ve örgütün faaliyetleri- ne katõldõğõ gerekçesiy- le Batman’da tutuklan- dõktan sonra yargõlandõ- ğõ DGM tarafõndan 2003 yõlõnda ömür bo- yu hapis cezasõna çarp- tõrõlan Suriye uyruklu Şükrü Abdo’nun baş- vurusu üzerine açõlan davayõ sonuçlandõrdõ. Türkiye, Suriye uyruk- lu PKK üyesine tazmi- nat ödeyecek. Dönmez davası karara kaldı ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Yarbay Mustafa Dönmez’in, Ankara Zir Vadisi’nde bulunan mühimmatla il- gili “askeri eşyayõ gizle- mek” suçundan yargõ- landõğõ davanõn dosyasõ, karar için incelemeye alõndõ. Genelkurmay Başkanlõğõ Askeri Mah- kemesi’ndeki duruşma- da Yarbay Dönmez, ev- lerinde yapõlan aramalar sõrasõnda, bazõ özel eş- yalarõna da el konuldu- ğunu, bazõ eşyalarõnõn ise “polis tarafõndan ça- lõndõğõnõ” iddia etti. SHP’den istifa ANKARA (Cum- huriyet Bürosu) - SHP’nin bazõ eski yö- neticileri partilerinden istifa etti. Eski Genel Sekreterler Erdoğan Dinçel, Hulki Yaku- poğlu ve Ahmet Aba- kay, eski Genel Başkan Yardõmcõsõ Teoman Alptürk, eski Genel Se- kreter Yardõmcõlarõ Eş- ber Atila ve Pelin Taş- demir ile PM üyeleri Ömer Tosun ve Meh- met Yõldõrmak ile MDK üyesi Can Hay- dar Demirel, dün yap- tõklarõ ortak açõklamay- la istifalarõnõ duyurdu. Devlet Bakanõ Çelik, ‘Roman Çalõştayõ’ raporunu muhalefet partilerinin görüşüne sundu Romanlara ‘hutbeli’ çözüm AYŞE SAYIN ANKARA - Devlet Bakanõ Faruk Çelik’in önceki gün muhalefet parti- lerinin görüşüne sunduğu “Roman Çalıştayı” raporunda, toplumdan dõş- lanan Romanlarõn yerleşik hale geti- rilerek, toplumla kaynaştõrõlmasõ için “cuma hutbelerinde konu edilmesi, üniversitelerde Roman enstitüleri kurulması, ders kitaplarında bilgi verilmesi” istemleri yer aldõ Hükümetin girişimiyle geçen 10 Aralõk’ta gerçekleştirilen “Roman Çalıştayı” sonunda hazõrlanan rapor, muhalefet partilerinin görüşüne su- nuldu. Manisa Selendi’de Roman yurttaşlarõn sürgüne gönderilmesi ola- yõyla bir kez daha gündeme gelen ve sa- yõlarõ 500 bini bulan Romanlarõn temel sorunlarõnõn başõnda “toplumsal ön- yargılar”õn geldiği değerlendirmesine yer verildi. Göçebe veya yerleşik olsun tüm Romanlarõn genellikle toplu hal- de, bir arada bulunarak yaşamlarõnõ sür- dürmeyi tercih eden sosyokültürel ya- põya sahip olduğu belirtilen raporda, şu saptamalara yer verildi: ? Romanlar TOKİ’nin kendilerine çok katlõ binalar ve geniş apatman dai- releri yerine, bütçelerine uygun, ancak bahçeli ev yapmalarõnõ istiyorlar. Bu taleplerini kültürel varlõklarõnõn deva- mõ açõsõndan önemli görüyorlar. ? Romanlar, toplumun alt gelir gru- bunda yer aldõklarõ ve küçük yaşlarda çalõşmaya başladõklarõ için sağlõk so- runlarõnõn yaygõnlõğõna vurgu yapõ- yorlar. Ayrõca Roman toplumu içinde yaygõn olarak kullanõlan uyuşturucu vb. maddelerin kullanõmõnõn tehlike sõnõ- rõnõ çoktan aştõğõnõ ve bu tehdidin özellikle çocuklarõ vurduğunu ifade edebiliyorlar. ? Romanlar, kolluk kuvvetlerinin kendilerini ayrõm yapmaksõzõn, her şartta “suçlu ya da suça meyilli” gördüğünü belirterek bu toptancõ yak- laşõmõn, kamunun veya toplumun di- ğer katmanlarõnda da örnek teşkil et- tiğini vurguluyorlar. ? Roman toplumunun on binlerce üyesi hâlâ göçer bir şekilde hayatlarõ- nõ sürdürüyor ve bu insanlarõn büyük çoğunluğunun nüfus cüzdanõ bulun- muyor. Nüfusa kayõtlõ olmama, yer- leşik Romanlar arasõnda da yaygõn bir tutum olarak dikkat çekiyor. Dezavantajlı gruplar Raporun sonuç bölümünde, Türki- ye’deki “dezavantajlı” gruplar sõra- lamasõnda en ön sõrada yer alan Ro- manlarõn, “insan olduklarını ispat- lamak için Roman olduklarını in- kâra yöneldiği”ne dikkat çekilerek ka- tõlõmcõlarõn istekleri şöyle sõralandõ: Yerleşik olmayan konaklama yer- lerinde kolaylõk sağlanõlmasõ, mobil eğitim imkânlarõnõn sağlanmasõ, oku- la kayõtlõ olmayan çocuklar için özel girişim başlatõlmasõ. Yaşadõklarõ bölgelerin “suç ma- halli” olarak görülmesinin önüne ge- çilmesi. Cuma hutbelerinde Romanlarõn konu edilmesi, ders kitaplarõnda Ro- manlarla ilgili bilgi verilmesi. Tahkir ve tezyif içerikli ifadelerin kitaplardan çõkarõlmasõ. Üniversitelerde Roman enstitüleri kurulmasõ. “Romanların Dikkate Alınması İçin 10 Yıl İnisi- yatifine” Türkiye’nin de katõlmasõ. NE BAYRAK VAR NE ATATÜRK BÜSTÜ Kamu kurumlarıyla ilgili mevzuatlarda ‘zorunlu’ görünmesine karşın AKP’li Mahmut Çelikcan’ın başkanlığındaki Yüreğir Belediyesi’nde Atatürk büstü ol- madığı gibi, ne bayrak direği ne de Türk bayrağı bulunuyor. Her gün binlerce yurttaşın hizmet aldığı belediyede alenen yaşanan bu duruma, duyarlı yurttaşla- rın tepki gösterdiği öğrenildi. Konuyla ilgili olarak belediye yetkililerine hem sözlü hem de yazılı dilekçeler verildiğini belirten çevre sakinleri, belediye binasın- da Atatürk büstü ve Türk bayrağı olma- masına anlam veremediklerini belirti- yorlar. (Fotoğraf: YUSUF BAŞTUĞ) - BİTTİ - Şalk: MİT, Öcalan’ı kullanmış olabilir Haber Merkezi - Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’õ yargõlayan mahkemede de görev yapan emekli DGM savcõsõ Talat Şalk, PKK’nin kuru- luşundaki bazõ asõlsõz iddialarõn ortaya atõldõğõnõ söyleyerek, “Bu kanlı terör örgütünü MİT ya da Ergenekon örgütü kurdurmadı. O yıllarda Ergenekon örgütünün varlığından söz edile- mez” dedi. ‘Apo’nun yargılanmasının bilin- meyenleri’ konulu panele katõlan Şalk, “MİT Apo’yu kullanmış olabilir. Ancak MİT’in Öcalan’ı ajan olarak kullanmasıyla, PKK’yi kurdurmuş olması farklı şeylerdir. Öcalan, sonrasında müstakil olarak örgütü kurmuş ve bu örgüt Türkiye Cumhuriyeti’ni uzun yıllar uğraştırmış ve uğraştırmaktadır” diye konuştu. İmralı’da inceleme Haber Merkezi - Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi’nden oluşan 6 kişilik heyet, dün İmralõ Adasõ’na giderek terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’õn cezaevi koşullarõnõ denet- ledi. Öcalan ve diğer 5 mahkûmla görüşen he- yetin incelemeleri 8 saat sürdü. Geceyi Bursa’da geçirecek olan heyetin bugün yapacağõ bazõ gö- rüşmelerin ardõndan Türkiye’den ayrõlacağõ bil- dirildi. 2 yõl önce yine İmralõ’da yapõlan incele- melerde ‘yalnızlık’ dõşõnda bütün koşullar uy- gun bulunmuştu. Heyetin vereceği raporun, Avrupa’nõn tavrõnõ belirleyeceği belirtiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle