Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK 2010 ÇARŞAMBA
6 HABERLER
AVRUPA
GÜRAY ÖZ
Sivil Re-form Soruları
“Askeri vesayet” tehlikesi mi “sivil vesayet”
tehlikesi mi tartışması her geçen gün biraz daha
ilginç hale geliyor. Genelkurmay Başkanı’nın
“darbe dönemlerinin geride kaldığını,
iktidarların seçimle gelip seçimle
gideceklerini” vurgulayan son açıklaması, orduyu
yeniden yapılandırmak isteyen “mümtaz”
şahsiyetleri tatmin etmedi. Zordur onları tatmin
etmek. Daha ne yapılabilir bilemiyoruz. Ordunun
başına dönüp “İnanmıyoruz, siz yine de
yaparsınız bir şeyler mi” diyelim.
İki yol var karşımızda. Ya mümtaz şahsiyetlerin
dediği gibi orduyu tasfiye edip, yeniden
yapılandıracağız nasıl yapacaksak -ki devrim ya
da karşıdevrimden başka yolu yoktur- ya da
Genelkurmay Başkanı’nın sözlerine itibar edecek,
“Kapandı bu dönem” diyeceğiz. Demek ki artık
“darbe var, darbeci geliyor” yaygarasının,
korkutmasının herhangi bir gerçekliği, inandırıcılığı
kalmamıştır.
Bu durumda artık öteki tehlikeyi daha açık
seçik, nesnel bir şekilde tartışma olanağına da
kavuşmuş oluyoruz.
Sayın Başbakan sivil darbe, sivil vesayet
iddialarına çok kızıyor. Onu kızdırmayı göze
alarak, elimizde kalan demokratik hakkı kullanalım
da hiç hafife almadan, abartmadan, nesnel
durumu gözden geçirelim.
Önce bir saptama; “sivil darbe” lafı uygun
değildir. Çünkü darbe dediğin bir anda olup biter.
Şimdi karşı karşıya bulunduğumuz durum ise bir
süreçtir. O nedenle nasıl bir nitelik taşıdığını bir iki
cümle sonraya bırakalım da uygun sözcüğün
“sivil (yanlış anlaşılmasın ‘civil’ değil) re-form”
yani yeniden yapılandırma olduğunu söyleyelim.
Ama nasıl bir yapılandırma?
Bugünkü somut durum şöyledir: Parlamentoda
yani yasama gücünde AKP neredeyse üçte ikiye
yaklaşan bir çoğunluğa sahiptir. Yürütme de
bildiğiniz gibi AKP’li bakanlardan oluşuyor. Belki
AKP çok “demokratik” bir partidir, Bakanlar
Kurulu da çok “demokratik” bir şekilde işliyordur
ya, görüntüde bir tek Başbakan ve onun öfkeli,
asan kesen, son hükmü koyan sözleri var.
Kısacası yasama, yürütme bir ve tektir. Bu tabloya
AKP’den gelme sayın Cumhurbaşkanımızı
ekleyebilir miyiz? Çok isabetli bir şekilde geriye
çevirdiği bir yasa dışında yürütme ve yasamanın
tüm kararlarını onayladığına göre, evet
ekleyebiliriz.
Geriye ne kaldı? Yargı.
Peki, biz aptal mıyız; şu son aylarda AKP’nin en
fazla hangi konuyla meşgul olduğunu bilmiyor
muyuz? Yargıyı da yasama ve yürütme ile
birleştirme, tekleştirme çabasını göremeyecek
kadar kör olabilir miyiz? Önümüze gelecek
referandumun temel konusunun yargı re-formu
olacağını ilan etmediler mi?
Bu re-formlara, yeniden şekillendirmelere bir iki
önemli “işi” de ekleyiniz lütfen. Bunlardan birisi,
eski başbakan yardımcısı Abdüllatif Şener’in
Bakanlar Kurulu’nda görüşülmeden, kendilerinin
bilgisi dışında oluşturulduğunu söylediği TİB, şu
her türlü dinlemeden sorumlu dairedir. İkincisi
yolda, geliyor; Kamu Güvenliği Müsteşarlığı.
Bütün bu re-formların zeminindeki ideolojik
yaygınlaşma ve derinleşmeyi de görmemek
olmaz. Kanıtları çoktur, ideolojik içerikli dinci
kadrolaşmayı saymıyorum, daha önemli ikisini
söyleyeyim de, yazı uzamasın; üniversitelere,
YÖK’e, onların hızla re-forme edilen
müfredatlarına bakın, örneğin Roma Hukuku’nu
kaldıran ya da lise felsefe derslerini “hikmetle”
başlatan ve her gün biraz daha “özgürleşen”
düşünceyi hatırlayın.
Yetmez mi?
O zaman çevrenize bakın. Gazeteleri okuyun,
Vakit’ten başlayın Taraf’tan çıkın. O da mı
yetmedi? “Demokratikleşiyoruz, bu sivil re-
formlar Batılı bir demokrasi içindir” diyorsanız,
demokratikleşmenin önemli bir unsuru olduğu
söylenen sendikal haklar konusundaki
“ilerlemeyi” gözden geçirin.
Ya da fazla yorulmayın, Maliye Bakanı
Şimşek’in “Hükümetin hatası TEKEL işçilerine
merhamet etmek oldu” sözünü düşünün.
Düşünemiyor musunuz.
O zaman layıktır bu sivil re-form size.
Alın hayrını görün.
e-posta: guray@cumhuriyet.com.tr
IŞIK KANSU
ANKARA - Araştõrmacõ-yazar Mustafa
Yıldırım, Muammer Aksoy’un katledil-
mesinden sonra gerekli birimler oluşturul-
saydõ diğer cinayetlerin engellenebileceğini
söyledi. Yõldõrõm, Aksoy, Üçok, Mumcu ve
Kõşlalõ suikastlarõna ilişkin sorularõmõza şu
karşõlõklarõ verdi:
- Gaffar Okkan’ın Hizbullah’ın çözülme
sürecinde yeri neydi?
- Diyarbakõr Emniyet Müdürü Gaffar Okkan,
Hizbullah ve İslam devrim örgütlenmesini
uzun süredir izlemekteydi; hatta Beykoz’daki
ev baskõnõnõ yerinde izlemişti. Daha sonra
operasyonlarõ sürdürmüş, zanlõlar listesinden söz
etmişti. İzlediği militanlarõ birer casus, yani ya-
bancõ devlete bağlõ militanlar olarak ilk kez o
nitelemiş ve Uğur Mumcu’nun katillerini bu-
lacağõnõ bildirmiş, bu eylemleri “uluslararası
eylem” olarak nitelemişti. Operasyonlarõ sür-
dürürken Uğur Mumcu’nun ölüm yõldönümü
olan 24 Ocak’ta görevli arkadaşlarõyla birlikte
öldürüldü. Gaffar Okkan, çalõşmalarõnõ Türki-
ye boyutunda sürdürebilecek bir üst görevde ol-
saydõ, olaylar çok değişik bir yönde gelişebilirdi.
- Cinayetlerin arka planında başka yabancı
devletlerin, özellikle CIA’nın bulunduğu da
hep ileri sürüldü...
- Uğur Mumcu’nun izlediği, açõğa çõkardõğõ
kirli olaylara karõşanlar, silah ve uyuşturucu tüc-
carlarõ, bu ticaretten pay alan kişiler, örgütler,
foyasõnõ meydana çõkardõğõ CIA görevlileri ve
içerdeki ortaklarõ, ona hakareti görev bilen
muhbir liberaller, onun öldürülmesine üzülmüş
olamazlar! Onun yõlmaz bir Kemalist ve ba-
ğõmsõzlõk sevdalõsõ olmasõ nedeniyle yabancõ
devletlerle ilişkilerin bozulmasõndan hoşlan-
mayan sivil-asker yöneticiler de kuşkusuz var-
dõr. Sõrf bu yüzden onu askeri mahkemelerde
yargõlamõşlar, subay olmasõnõ engelleyerek
“sakıncalı piyade” yapmõşlardõr. Böyle düşü-
nenler, dosya takipçisi olamayan, barõşçõ, hoş-
görülü Bahriye Üçok’un, Ahmet Taner Kış-
lalı’nõn öldürülme gerekçelerini açõklamakta
güçlük çekeceklerdir. Ancak cinayetler, sui-
kastlar kesin delillere göre çözümlenebilir; ön-
yargõlara ya da siyasal inançlara göre değil. Öf-
kelerimize kapõlarak İran İslam devrimcilerinin
yayõlma politikalarõnõ görmezden gelemeyiz.
Uğur Mumcu için “İslamcılarla alıp vereme-
diği yoktu” demek, onun tam bağõmsõzlõkçõ ka-
rakterine, ömür boyu sürdürdüğü savaşõmõ
görmezden gelmek ve daha da acõsõ cinayeti iş-
leyenleri ve işletenleri aklamak demektir.
- Kudüs Ordusu’nun Türkiye’den İran’da
eğitildiği söylenen üyelerinin, İran dışındaki
kimi istihbarat örgütleri, örneğin CIA tara-
fından devşirilmiş kişilerden oluştuğunu ile-
ri süren çevreler de oldu. Ne diyorsunuz?
- Kanõtsõz varsayõmlar yalnõzca komplo teo-
risyenliğine yarar. Kanõtsõz mantõksal kurgularla
gerçekleri sis altõnda bõrakmak ve İran istihba-
ratõnõ bu kadar yeteneksiz sanmak aldatõcõ
olur. Ne ki, CIA’nõn ülkemizde sağlam, dene-
yimli bir şebekesi olduğunu söylemek yanlõş ol-
maz. CIA’nõn bu cinayetlerle ilgili bilgisi ol-
mamasõ da tuhaf olurdu. Ayrõca cinayetlerin
Amerika’nõn ulusal devletleri sarsõcõ “din hür-
riyeti” operasyonuna yardõmcõ olduğu da bir
gerçektir; ama buradan ABD’nin Kudüs Or-
dusu’nu yönettiğini çõkarmak, gerçekleri çar-
põtmak isteyenlere yardõmcõ olur.
- Öldürülenler yaşasaydı son yirmi yıldır
ne yaparlardı?
- Muammer Aksoy yaşasaydõ, en evvel yur-
dumuzun öz kaynaklarõnõn yabancõlara peşkeş
çekilmesini engellemek için hem insanlarõ ör-
gütler, hem de yasal savaşõmõ sonuna dek sür-
dürürdü. Bahriye Üçok yaşasaydõ; militanlar, İran
İslam devrimine inanmõş sözde eğitimciler fa-
kültelerde, din işlerinde o denli kolayca çalõşa-
mazlardõ. Ayrõca Bahriye Üçok, kim bilir kaç ay-
dõn düşünceli ilahiyatçõ yetiştirip hurafecilerin
keyfini kaçõrõrdõ. Ahmet Taner Kõşlalõ yaşasaydõ,
son on yõlda Cumhuriyetin temel ilkelerine sa-
hip çõkan kim bilir kaç genç yönetici, akade-
misyen ve gazeteci yetişirdi. Uğur Mumcu ya-
şasaydõ, pek çok şey olurdu; ama her şeyden ön-
ce gazetecilik ilkelerine sonuna dek bağlõ, nice
genç gazeteciye önderlik ederdi de, örümcek ağ-
larõ o kadar kolay örülemezdi. Hepsinden önem-
lisi Uğur Mumcu, geçmişten çõkardõğõ dersleri
de göz önüne alarak ihtilalcilik tuzaklarõna
dikkat çekerdi. Belki de nice değerli insan, Ame-
rikan İslamcõlarõnõn zindanlarõna düşmezdi.
Okkan yaşasaydõ durum başka olurdu
- Üç suikastın, özellikle bölücülük ve gericiliğin ka-
bardığı bugünkü ortama varmamızı kolaylaştıran bir et-
kisi oldu mu?
- Olmaz olur mu!.. 1988-1993 arasõ örgütlerin ilk eylem
dönemidir. Kendilerine güvenleri artan örgütler, sonraki yõl-
larda hem eylemliliklerini yükseltmişler, siyasal destekle-
rini ve çevrelerini genişletmişler, hem de radikal örgütlü-
lüğü geliştirmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kal-
dõrmaya ya da iyice zayõflatarak bir parçasõnõ koparmaya ça-
lõşanlardan oluşan koalisyon büyümüştür. Buna bir de Ba-
tõ’dan gelen kimliksizleştirme, kendine yabancõlaştõrma ve
bunun sonucunda federasyonlardan oluşan mozaik bir
devlet kurdurma saldõrõsõ eklenmiştir.
Cinayetler işlendi, öldürülenlerin önderlikleri, yol gös-
tericilikleri, örnek alõnasõ mücadele güçleri ortadan kalktõ.
Dayanaksõz, gerçekleri yansõtmayan teorilerle ve hülyalar-
la yõllar geçti. İslam devrimcileri, Kürt milliyetçileri, ultra-
liberaller, öteki etnik milliyetçiler, örümcek ağõnõn ustala-
rõ, 1923 Cumhuriyeti’nin bağõmsõz devletine karşõ tek cep-
hede buluştular. Kõsaca; uyarõcõlar, yol göstericiler öldürüldü;
alan gerici örgütlere ve bağõmsõzlõk karşõtlarõna kaldõ.
‘TÜM YOL GÖSTERİCİLER ÖLDÜRÜLDÜ’
Rant sağlamaya yönelik uygulamalara yol açacağõ nedeniyle yasalaşmayan tasarõ yeniden gündemde
AKP’nin gözü kentlerdeMURAT KIŞLALI
ANKARA - Hükümet, AKP’li mil-
letvekillerince hazõrlanan ve İçişleri
Komisyonu’nun gündeminde olan ya-
sa teklifi ile sadece kent içlerindeki de-
ğil, kent çevrelerinde de mevcut olan
tüm boş alanlarõ kentsel dönüşüm ala-
nõ ilan edecek. Böylece İstanbul, Ankara,
İzmir gibi kentlerdeki tüm kentsel dö-
nüşüm alanlarõ yasallaştõrõlmõş ve meş-
rulaştõrõlmõş olacak.
TMMOB Şehir Plancõlarõ Odasõ, es-
ki Beyoğlu Belediye Başkanõ ve AKP
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar
tarafõndan verilen ve Belediye Yasa-
sõ’nda değişiklik öngören yasa teklifi-
ni şöyle değerlendirdi:
AMAÇ YASALARI DOLANMAK:
Bu teklif, daha önce gündeme gelen ve
bir türlü yasalaştõrõlamayan Kentsel
Dönüşüm Yasa Tasarõsõ’nõn önemli
bazõ maddelerini Belediye Yasasõ’nõn
içine yerleştirerek belediyeler ve Top-
lu Konut İdaresi’nin (TOKİ) bu alanda
karşõlaşmõş olduğu bazõ güçlükleri or-
tadan kaldõrmayõ hedeflemektedir.
UYGUN BULUNMAMIŞTI: TBMM
Bayõndõrlõk, İmar, Ulaştõrma ve Turizm
ile İçişleri komisyonlarõ raporlarõna
göre 24.05.2005 tarih, 991 sõra sayõlõ
“Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Ka-
nunu Tasarısı” imar mevzuatõna ay-
kõrõlõğõ ve kentlerde rant sağlamaya
yönelik uygulamalarõn yolunu açacağõ
gibi gerekçelerle uygun bulunmadõ.
YENİ SULUKULE’LER: O dönemde
komisyon kanun tasarõsõnõn kapsamõnõ
daraltarak sit alanlarõyla sõnõrlamõş ve
“Yıpranan Tarihi ve Kültürel Ta-
şınmaz Varlıkların Yenilenerek Ko-
runması ve Yaşatılarak Kullanılma-
sı Hakkında Kanun” olarak kabul
edilmiştir. Bu yasa kapsamõnda günü-
müze kadar sonuçlanmõş herhangi bir
uygulama bulunmamaktadõr. İmar ve
koruma mevzuatõna rağmen yürürlüğe
giren kanun kapsamõnda “Yenileme
Alanı” uygulamasõna başlanan alanlarda
ise İstanbul Sulukule örneğinde olduğu
gibi geri dönüşü mümkün olmayan
olumsuz sonuçlar bilinmektedir.
BELEDİYELER EL KOYACAK:
Yasaya “üzerinde yapı olan veya ol-
mayan, imarlı veya imarsız” ifadesi
eklenerek imar mevzuatõna, şehircilik il-
ke ve esaslarõna aykõrõ bir biçimde be-
lediye sõnõrlarõ içindeki tüm alanlar, po-
tansiyel kentsel dönüşüm alanõ haline
getirilmektedir. Böylece kentin her kö-
şesi dönüşüm alanõ ilan edilebilecek ve
istenilen bölgesi ya da parseli, mevcut
sakinlerinden alõnarak yüksek rant öde-
yenlere terk edilir hale gelecektir.
PLANSIZLIK YASALLAŞACAK:
“İmarsız” ifadesinin eklenmesiyle ken-
tin çevresindeki alanlar, kentsel geliş-
me için bütünsel planlama yapõlmadan
önce, kentsel dönüşüme konu edilebi-
lecektir. Bu değişiklikle kent çeperindeki
neredeyse tüm boş alanlarõn kentsel dö-
nüşüm alanõ ilan edildiği İstanbul, An-
kara, İzmir gibi kentlerdeki plansõz
kentsel dönüşüm alanlarõ yasallaştõrõl-
mõş ve meşrulaştõrõlmõş olacak.
YURTTAŞLARIN HAKLARI: Bu
değişiklikle, planla denetlenen kentsel
dönüşüm, yerini keyfiliğe dayalõ plan-
sõz kentsel dönüşüm uygulamalarõna bõ-
rakmaktadõr. Bu şekilde de kentte ya-
şayanlarõn konut hakkõ, proje ve karar-
lara katõlma hakkõ, anayasaya aykõrõ bir
biçimde kõsõtlanmaktadõr.
BELEDİYELER TOKİ OLACAK: Bir
anlamda belediyelerin herbiri, TOKİ tü-
rü yetkilerle donatõlmaktadõr. Bu yet-
kilerin kullanõmõnõn nasõl denetlenece-
ği ise meçhuldür.
Suriyeli PKK’liye
de tazminat
STRASBOURG
(ANKA) - AİHM,
1996 yõlõnda PKK üye-
si olduğu, patlayõcõ
madde bulundurduğu
ve örgütün faaliyetleri-
ne katõldõğõ gerekçesiy-
le Batman’da tutuklan-
dõktan sonra yargõlandõ-
ğõ DGM tarafõndan
2003 yõlõnda ömür bo-
yu hapis cezasõna çarp-
tõrõlan Suriye uyruklu
Şükrü Abdo’nun baş-
vurusu üzerine açõlan
davayõ sonuçlandõrdõ.
Türkiye, Suriye uyruk-
lu PKK üyesine tazmi-
nat ödeyecek.
Dönmez davası
karara kaldı
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Yarbay
Mustafa Dönmez’in,
Ankara Zir Vadisi’nde
bulunan mühimmatla il-
gili “askeri eşyayõ gizle-
mek” suçundan yargõ-
landõğõ davanõn dosyasõ,
karar için incelemeye
alõndõ. Genelkurmay
Başkanlõğõ Askeri Mah-
kemesi’ndeki duruşma-
da Yarbay Dönmez, ev-
lerinde yapõlan aramalar
sõrasõnda, bazõ özel eş-
yalarõna da el konuldu-
ğunu, bazõ eşyalarõnõn
ise “polis tarafõndan ça-
lõndõğõnõ” iddia etti.
SHP’den istifa
ANKARA (Cum-
huriyet Bürosu) -
SHP’nin bazõ eski yö-
neticileri partilerinden
istifa etti. Eski Genel
Sekreterler Erdoğan
Dinçel, Hulki Yaku-
poğlu ve Ahmet Aba-
kay, eski Genel Başkan
Yardõmcõsõ Teoman
Alptürk, eski Genel Se-
kreter Yardõmcõlarõ Eş-
ber Atila ve Pelin Taş-
demir ile PM üyeleri
Ömer Tosun ve Meh-
met Yõldõrmak ile
MDK üyesi Can Hay-
dar Demirel, dün yap-
tõklarõ ortak açõklamay-
la istifalarõnõ duyurdu.
Devlet Bakanõ Çelik, ‘Roman Çalõştayõ’ raporunu muhalefet partilerinin görüşüne sundu
Romanlara ‘hutbeli’ çözüm
AYŞE SAYIN
ANKARA - Devlet Bakanõ Faruk
Çelik’in önceki gün muhalefet parti-
lerinin görüşüne sunduğu “Roman
Çalıştayı” raporunda, toplumdan dõş-
lanan Romanlarõn yerleşik hale geti-
rilerek, toplumla kaynaştõrõlmasõ için
“cuma hutbelerinde konu edilmesi,
üniversitelerde Roman enstitüleri
kurulması, ders kitaplarında bilgi
verilmesi” istemleri yer aldõ
Hükümetin girişimiyle geçen 10
Aralõk’ta gerçekleştirilen “Roman
Çalıştayı” sonunda hazõrlanan rapor,
muhalefet partilerinin görüşüne su-
nuldu. Manisa Selendi’de Roman
yurttaşlarõn sürgüne gönderilmesi ola-
yõyla bir kez daha gündeme gelen ve sa-
yõlarõ 500 bini bulan Romanlarõn temel
sorunlarõnõn başõnda “toplumsal ön-
yargılar”õn geldiği değerlendirmesine
yer verildi. Göçebe veya yerleşik olsun
tüm Romanlarõn genellikle toplu hal-
de, bir arada bulunarak yaşamlarõnõ sür-
dürmeyi tercih eden sosyokültürel ya-
põya sahip olduğu belirtilen raporda, şu
saptamalara yer verildi:
? Romanlar TOKİ’nin kendilerine
çok katlõ binalar ve geniş apatman dai-
releri yerine, bütçelerine uygun, ancak
bahçeli ev yapmalarõnõ istiyorlar. Bu
taleplerini kültürel varlõklarõnõn deva-
mõ açõsõndan önemli görüyorlar.
? Romanlar, toplumun alt gelir gru-
bunda yer aldõklarõ ve küçük yaşlarda
çalõşmaya başladõklarõ için sağlõk so-
runlarõnõn yaygõnlõğõna vurgu yapõ-
yorlar. Ayrõca Roman toplumu içinde
yaygõn olarak kullanõlan uyuşturucu vb.
maddelerin kullanõmõnõn tehlike sõnõ-
rõnõ çoktan aştõğõnõ ve bu tehdidin
özellikle çocuklarõ vurduğunu ifade
edebiliyorlar.
? Romanlar, kolluk kuvvetlerinin
kendilerini ayrõm yapmaksõzõn, her
şartta “suçlu ya da suça meyilli”
gördüğünü belirterek bu toptancõ yak-
laşõmõn, kamunun veya toplumun di-
ğer katmanlarõnda da örnek teşkil et-
tiğini vurguluyorlar.
? Roman toplumunun on binlerce
üyesi hâlâ göçer bir şekilde hayatlarõ-
nõ sürdürüyor ve bu insanlarõn büyük
çoğunluğunun nüfus cüzdanõ bulun-
muyor. Nüfusa kayõtlõ olmama, yer-
leşik Romanlar arasõnda da yaygõn bir
tutum olarak dikkat çekiyor.
Dezavantajlı gruplar
Raporun sonuç bölümünde, Türki-
ye’deki “dezavantajlı” gruplar sõra-
lamasõnda en ön sõrada yer alan Ro-
manlarõn, “insan olduklarını ispat-
lamak için Roman olduklarını in-
kâra yöneldiği”ne dikkat çekilerek ka-
tõlõmcõlarõn istekleri şöyle sõralandõ:
Yerleşik olmayan konaklama yer-
lerinde kolaylõk sağlanõlmasõ, mobil
eğitim imkânlarõnõn sağlanmasõ, oku-
la kayõtlõ olmayan çocuklar için özel
girişim başlatõlmasõ.
Yaşadõklarõ bölgelerin “suç ma-
halli” olarak görülmesinin önüne ge-
çilmesi.
Cuma hutbelerinde Romanlarõn
konu edilmesi, ders kitaplarõnda Ro-
manlarla ilgili bilgi verilmesi. Tahkir
ve tezyif içerikli ifadelerin kitaplardan
çõkarõlmasõ. Üniversitelerde Roman
enstitüleri kurulmasõ. “Romanların
Dikkate Alınması İçin 10 Yıl İnisi-
yatifine” Türkiye’nin de katõlmasõ.
NE BAYRAK VAR
NE ATATÜRK BÜSTÜ
Kamu kurumlarıyla ilgili mevzuatlarda
‘zorunlu’ görünmesine karşın AKP’li
Mahmut Çelikcan’ın başkanlığındaki
Yüreğir Belediyesi’nde Atatürk büstü ol-
madığı gibi, ne bayrak direği ne de Türk
bayrağı bulunuyor. Her gün binlerce
yurttaşın hizmet aldığı belediyede alenen
yaşanan bu duruma, duyarlı yurttaşla-
rın tepki gösterdiği öğrenildi. Konuyla
ilgili olarak belediye yetkililerine hem
sözlü hem de yazılı dilekçeler verildiğini
belirten çevre sakinleri, belediye binasın-
da Atatürk büstü ve Türk bayrağı olma-
masına anlam veremediklerini belirti-
yorlar. (Fotoğraf: YUSUF BAŞTUĞ)
- BİTTİ -
Şalk: MİT, Öcalan’ı
kullanmış olabilir
Haber Merkezi - Terör örgütü lideri Abdullah
Öcalan’õ yargõlayan mahkemede de görev yapan
emekli DGM savcõsõ Talat Şalk, PKK’nin kuru-
luşundaki bazõ asõlsõz iddialarõn ortaya atõldõğõnõ
söyleyerek, “Bu kanlı terör örgütünü MİT ya
da Ergenekon örgütü kurdurmadı. O yıllarda
Ergenekon örgütünün varlığından söz edile-
mez” dedi. ‘Apo’nun yargılanmasının bilin-
meyenleri’ konulu panele katõlan Şalk, “MİT
Apo’yu kullanmış olabilir. Ancak MİT’in
Öcalan’ı ajan olarak kullanmasıyla, PKK’yi
kurdurmuş olması farklı şeylerdir. Öcalan,
sonrasında müstakil olarak örgütü kurmuş ve
bu örgüt Türkiye Cumhuriyeti’ni uzun yıllar
uğraştırmış ve uğraştırmaktadır” diye konuştu.
İmralı’da inceleme
Haber Merkezi - Avrupa Konseyi İşkenceyi
Önleme Komitesi’nden oluşan 6 kişilik heyet,
dün İmralõ Adasõ’na giderek terör örgütü lideri
Abdullah Öcalan’õn cezaevi koşullarõnõ denet-
ledi. Öcalan ve diğer 5 mahkûmla görüşen he-
yetin incelemeleri 8 saat sürdü. Geceyi Bursa’da
geçirecek olan heyetin bugün yapacağõ bazõ gö-
rüşmelerin ardõndan Türkiye’den ayrõlacağõ bil-
dirildi. 2 yõl önce yine İmralõ’da yapõlan incele-
melerde ‘yalnızlık’ dõşõnda bütün koşullar uy-
gun bulunmuştu. Heyetin vereceği raporun,
Avrupa’nõn tavrõnõ belirleyeceği belirtiliyor.