18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 27 OCAK 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Seferihisar... Gece, kendi içindeki şarkılardan habersizdi. Hava buz kesiyordu... Issız bir kış, Sığacık’ın denize uzanan tepelerinden denize doğru yürümeye başlamıştı. Seferihisar ve Sığacık... Issızlık karanlıktaki yüzlerin üzerinde gölgeleri çoğaltırken, yalnızlık üşütücü soğuğun, çıplak ağaç dallarındaydı. Kokulu otların, çiçeklerin, gökyüzündeki yıldızların unutuluşuydu... Gün batımında bulutların uçuşu, minik serçelerin evlerin damlarında kuytuluklara çekilişi, tarihin derin sularında saklanışı, binlerce yıllık kültürün günümüze dek uzanması sanırım bir şeylerin habercisiydi. Sokaklar bomboştu Seferihisar’a geldiğimizde... Belediye Başkanı Tunç Soyer’le “sakin kent projesi”ni konuşuyoruz. İtalyan citta (kent) ve İngilizce slow, cittaslow “sakin kent” anlamına kullanılıyor. 1999 yılında İtalya’da kurulan Cittaslow Birliği, küreselleşmenin kentlerin dokusunu, sakinliklerini ve yaşam koşullarını birbirlerine benzettiği için kurulmuş. Bir başka deyişle antiemperyalist bir proje! Bir kentin tarihi ve kültürel varsıllığı, rengi, müziği, öyküsü insanların ilgisini çeker. Çevreye duyarlı insanlar, birbirlerine benzeyen, sıradan kentlere ilgi duymazlar. Geriye dönmek ya da eskide yaşamak mıdır böyle bir durum? Asla! Yaşamın dinginliği bir kentin tarihsel ve kültürel dokusuyla ivme kazanır. Sakin kentler halkla ve yerel yöneticilerle tümleşerek yaşamın çoğaltılmasına katkı sağlarlar. Sakin kent bir başka deyişle yavaş kent, gürültüsüz, trafiği olmayan, çevreye duyarlı, suları kirlenmeyen yerleşim birimleridir. Nüfusları ise 50 bindir... Almanya’da, İngiltere’de, İtalya’da kimi kasabalar yavaş kentleri oluşturuyor... Soğuk bir kış akşamında Sığacık’ta Tunç Soyer ve Serdar Kızık’la yavaş kentleri konuşurken tarihin derinliklerine iniyoruz. Tunç Soyer, küreselleşmeye karşı bir başkaldırının öyküsünü anlatırken şöyle diyor: “Cittaslow olmak isteyen kentlerin sahip olmaları gereken nitelikleri belirlemek ve bu kentlerin özelliklerini korumalarını garanti altına almak için birlik tarafından 60 kriter belirlenmiştir. Bu kriterler arasında hava, su ve toprak temizliğinin sağlanması, ışık ve elektromanyetik kirliliğe karşı önlem alınması gibi ülkemizde henüz bilinmeyen, uygulanmayan konularda çalışmaların gerçekleştirilmesi gerekmektedir.” Peki, nelerdir gerçekleştirilmesi gerekenler bir kent için? Okul bahçelerinde sebze bahçelerinin kurulması... Çocukların yetiştirdikleri sebzelerin ve meyvelerin okul yemeklerinde kullanılması... Kentin yeterli yeşil alanlara sahip olması... Yerel lezzetlerin, tarihi ve kültürel dokunun, çevrenin bozulmaması... yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmesi... Tüm bunlar güçlü bir turizm potansiyelini harekete geçirebilir. Seferihisar Cittaslow’a başvurdu ve üye oldu... Türkiye’de pek çok kentimiz başvurabilir. Yaşamı daha dingin kılacak, üretimi güçlendirecek önlemler alabilir. Tunç Soyer bu işi başarmış ve Seferihisar’ı yavaş kentler arasına sokmuş... Belediyecilik bu işte... Seferihisar bir İyonya kenti... Sığacık’taki Teos üç bin yıl önce bir sanat, bilim merkeziydi. Dünyanın en büyük kitaplığı buradaydı. Kentlerimiz beton yığınları arasında sıkışıp kaldı... Yeşil alanlar kısıtlandı... İzmir yeşil bir kentti 30 yıl önce... Şimdilerde çorak ve beton yığını bir kente dönüştü İstanbul ve Ankara gibi... Yarın Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ı anlatacağım... Denizli’deki tekstil fabrikalarının ekonomik krizden nasıl etkilendiğini... Söke ve Gediz’deki üreticileri... CHP İzmir ilçe kongrelerinde Deniz Baykal’a karşı Önder Sav ve ekibinin ayak oyunlarını... [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 Erdoğan’a göre, Mumcu, İpekçi, Üçok cinayetlerinde belli kesimler töhmet altõnda bõrakõldõ ‘Adres saptırıldı’ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Tayyip Erdoğan, Uğur Mumcu, Ab- di İpekçi, Bahriye Üçok ve Necip Hablemitoğlu cinayet- lerinde belli kesimlerin töhmet altõnda bõrakõldõğõnõ, adres sap- tõrõldõğõnõ ileri sürdü. Azmetti- renler ortaya çõkarõlamadan dosyalarõn kapatõldõğõnõ belirten Erdoğan, “Yavaş yavaş her şey açığa çıkmaya başladı. Bugün bizim yaptığımız bu kirli sal- dırıların üzerindeki sis per- desini kaldırmaktır” dedi. Partisinin gup toplantõsõnda CHP ve MHP’yi eleştiren Er- doğan, AKP’nin demokrasi ve değişim mücadelesi verirken muhalefetin gerilimin ve çö- zümsüzlüğün temsilciliğini yap- tõğõnõ ileri sürdü. Erdoğan, “Bi- zi karalamaya çalışanların demokrasi sicili kara leke- lerle dolu. Bu ülkede tek par- ti zihniyetinin temsilciliğini ki- min yaptığı çok açık bellidir. Bu ülkede çetelerin avukatlı- ğını kimin yaptığı çok açık or- tadadır. Milletvekilleri avu- katlık için Silivri’den hiç ay- rılmıyorlar” dedi. Sivil dikta tartõşmalarõna tep- ki gösteren Erdoğan, tek parti- li dönem deyince akla CHP’nin geldiğini belirterek, “Bu ancak totaliter rejimlerde olur bu da CHP’ye yakışır, onun ta- rihinde var. Şimdi yandaş kalemleri bize kalkıp, tek parti diktası diyor, ayıptır” görüşünü savundu. Hukuk devleti ve milli ege- menlik adõna son derece önem- li günlerden geçtiklerini belir- ten Erdoğan, “Kirli planlar açığa çıkıyor, özgürce eleşti- rilebiliyor, tartışılabiliyorsa bu ortaya konan kararlı ira- denin neticesidir” dedi. Bazõ köşe yazarlarõnõn kendilerine gaz vermeye çalõştõğõnõ belirten Erdoğan, “Önce yasaları iyi okusunlar tahlil etsinler, hu- kuk devleti içinde bunların nasıl yapılacağını iyi bilsinler, görsünler” diye konuştu. Uğur Mumcu suikastõnõn hemen ardõndan belli kesimle- rin töhmet altõnda bõrakõldõğõ- nõ, adres saptõrõldõğõnõ ileri sü- ren Erdoğan, Mumcu dosyasõ- nõn birçok soru işaretine mahal verecek şekilde kapatõldõğõnõ, azmettirenlerin ortaya çõkarõ- lamadõğõnõ söyledi. Aynõ şeyin Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Abdi İpekçi ve Necip Hable- mitoğlu cinayetleri için de ge- çerli olduğunu kaydeden Er- doğan, “Nice suikast azmet- tirenler ortaya çıkarılmadan, işleniş gayeleri net olarak be- lirlenemeden belli kesimlere fatura edildi. Bak şimdi yavaş yavaş her şey açığa çıkmaya başladı. Bugün yaptığımız Hrant Dink, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi ve diğer tüm kirli saldırıların üzerindeki sis perdesini kaldırmak, tüm bu olayları aydınlığa kavuş- turmak, gelecekte bu mela- netlerin yaşanmasını önle- meye yöneliktir” dedi. Da- nõştay saldõrõsõnõn ardõndan manşetler atõldõğõnõ kaydeden Erdoğan, “Şimdi ne oldu, hop Ergenekon’la birleşti. Bizim yaptığımız tetikçilerin, ma- şaların, kiralık katillerin, fi- güranların nasıl bir kirli oyun tezgâhının içinde olduğunu göstermektir” dedi. ‘Balyoz’ göndermesi “Balyoz planına” gönderme yapan Erdoğan, “Demokrasi- yi zafiyete uğratacak her gi- rişim, hukuku çiğneyen her plan bu milletin, bu devletin bekası için bir tehdittir. Bu karanlık senaryoların hepsi lanetlidir ve bu lanet hepsini karanlığın içine çekip, insan- lık vicdanında ebediyen mah- kûm edecektir. Gizli kapaklı işlerin aydınlığa çıkmasın- dan kim, neden endişe edi- yor? Her olayı küçümseyerek, her olaya kılıf bularak bu ül- kede hukuku korumak müm- kün müdür? Demokratikleş- me, şeffaflaşma adına hangi adımı atsak, karşımızda sta- tükoyu buluyoruz” dedi. Daha “anayasa” kelimesi gündeme gelir gelmez malum çevrelerin sahneye fõrladõğõnõ anlatan Erdoğan, yeni anayasa çalõşmalarõyla ilgili şunlarõ söy- ledi: “Cumhuriyetin kurulu- şundan beri nasıl yapıldıysa gene yapılır. Ama daha adını zikrettiğiniz anda, hemen ‘is- temezük’ başlıyor. Çünkü bunlar istemezük familyasının mensuplarıdır.” ‘Batı’daki darbecilerin Doğu’daki ortağı AKP’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - BDP Grup Başkanõ Nuri Yaman, AKP’nin Doğu’da Kürt halkõna yö- nelik ağõr baskõ ve şiddet uyguladõğõ- nõ belirterek “Batı’daki darbecile- rin Doğu’daki iş ortağının AKP hükümeti” olduğunu savundu. Grup toplantõsõndaki konuşmasõna, ocak ayõnda “faili meçhul” cinayetle- re kurban giden, aralarõnda gazetemiz yazarõ Uğur Mumcu ile gazeteci Hrant Dink, Diyarbakõr Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’õn da bulun- duğu yazar, aydõn ve sanatçõlarõ ana- rak başlayan Yaman, ocak ayõnõn ade- ta “faili meçhuller ayı”na dönüştüğü- ne dikkat çekti. Meçhul kalan cinayet- lerin faillerinin aslõnda belli olduğunu ileri süren Yaman, “Eğer failler bu- lunup yakalanamamışsa, bunlar devlet içinde örgütlenmiş yasadışı güçlerdir” diye konuştu. “Balyoz darbe planı” iddialarõna değinen Yaman, bu tür demokrasi ve hukuk dõşõ girişimlerin toplumda ka- bul görmesinin mümkün olmadõğõnõ ifade etti. Bu planla ilgili Başbakan Tayyip Erdoğan’õn “Başından beri haberimiz vardı, ama gerilim olma- ması için sessiz kaldık” sözlerinin ne denli “acz içinde” olduğunu orta- ya koyduğunu belirten Yaman, AKP’nin halkõn iradesini “kötüye kullandığını” söyledi. AKP’nin yap- tõğõnõn iktidarõnõ uzatmak için “güç odaklarıyla uzlaşmak” olduğunu kaydeden Yaman, “Omurgasız siya- setin sonucu budur ve bu da AKP’ye yakışmaktadır” dedi. BDP’li siyasetçilere yönelik operas- yonlarõn sürdüğüne dikkat çeken Ya- man, AKP’nin seçimde kazanamadõğõ illerden intikamõnõ, belediye başkan- larõnõ tutuklatarak aldõğõnõ ileri sürdü. ‘Her türlü darbe tezgâhlanır’ AKP’nin bölgede artõk “darbeci bir parti” olarak anõlacağõnõ kayde- den Yaman, açõlõmõn koordinatörü olan İçişleri Bakanõ’nõn da “kelepçe koordinatörü” olarak adlandõrõlaca- ğõnõ söyledi. Yaman, “Darbe planla- rını can simidi gibi kullanarak ken- disini allayıp pullayıp, demokrat göstermeye çalışan bu hükümetin, gerçek yüzünü herkes iyi görmeli- dir. Batı’daki darbecilerin Do- ğu’daki iş ortağının AKP hüküme- tinin ta kendisi olduğunu herkes bilmelidir. Bu ortaklıklarının adı da ‘Her türlü darbe tezgâhlanõr’ adi şirket ortaklığıdır” dedi. Deniz Baykal, grup toplantısında Başbakan Erdoğan’ın “sivil darbe” tartışmalarıyla ilgili olarak partilerini hedef alan suçlamalarına yanıt verdi. Erdoğan’ın 1930’lardan bahsederken Atatürk’ü itham ettiğini savunan Baykal, darbe planı iddialarına ilişkin olarak da, “Ortada darbe yok, darbe söylemi var. Darbe siyaseti yok, darbe ticareti var” yorumunu yaptı. (Fotoğraf: AA) ‘Erdoğan’õn zihniyetindekiler işgalcilere destek veriyordu’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başkanõ Deniz Baykal, “Bu ülke tek parti diktatörlüğünü CHP’yle yaşadı” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan’a “1930’ları, Ata- türk’ü itham ediyor. Türkiye Cum- huriyeti savaş meydanlarında ku- rulmuştur. Bu devleti kuranlar bu mücadeleyi yaparken Tayyip Erdo- ğan zihniyetinde olanlar o işgali hi- maye edenlere destek veriyorlardı” karşõlõğõnõ verdi. Baykal, grup toplantõsõnda yaptõğõ konuşmada darbe tar- tõşmalarõnõ değerlendirirken “1980 darbesinin üzerinden 30 yıl geçtiğini” vurguladõ. Baykal, “Ortada darbe yok, darbe söylemi var. Darbe si- yaseti yok, darbe ticareti var” derken Albay Dursun Çiçek’le ilgili süreci anõmsattõ ve “Ne- rede o tanık? O iddia doğruysa önemli, doğru değilse daha da önem- li. Niye aydınlatılmıyor?” diye sordu. Başbakan Yardõmcõsõ Bülent Arınç’a yönelik suikast savõna dikkat çeken Baykal, sözlerini şöyle sürdür- dü: “Bunların fos çıkması, fiyasko haline dönüşmesi bir anlam taşımı- yor mu? Yürüyün kozmik odaya... Cipi çevirdiler, patates çıktı. Siste- matik biçimde Türkiye’nin önüne bazı konular, suçlamalar taşınıyor. Sonuncusu da yeni bir darbe planı ifşaatı... Fatih Camii bombalana- cakmış, Türk jeti düşürülecekmiş... Bu da devletin resmi planıymış. Artık itham edilen falan albay, filan yarbay olmaktan çıkıyor, TSK olu- yor. Bu plan 2003’te yapılmış, 7 yıl boyunca 1. Ordu’da, Kara Kuvvet- leri’nde, Genelkurmay’da kaç ko- mutan gelmiş geçmiş, hiç kimse böyle bir garabeti tespit etmiyor, 7 yıl sonra birileri ortaya çıkarıyor. Genelkurmay Başkanı, dün büyük bir rahatsızlık, huzursuzluk içinde, neredeyse mahcubiyet içinde özür dileyerek darbe kelimesini ağzına al- mak zorunda olduğunu ifade etti, bunlar kime yarıyor, diye sordu. Bu soru önemli. Bunu kim yapıyor? Camiler yakılacak, jetler düşürüle- cekmiş. Bu iddiayı geçerli görüyor- san derhal Genelkurmay Başka- nı’nı görevden almak zorundasın. Kimbilir daha neler çıkacak, diyor Başbakan. Sen bilirsin, sen bilmeden olur mu bunlar?” Baykal, Başbakan Erdoğan’õn “sivil darbe” tartõşmalarõyla ilgili olarak partilerini hedef alan suçlamalarõna dikkat çekerken şu değerlendirmeleri yaptõ: “Dikta bizimle son buldu, CHP diktası vardı, diyor. Allah Al- lah, 2002’ye kadar dikta varmış. Bu Ecevit’in diktası mıydı? Dilinin al- tındaki baklayı çıkar. CHP’den kastın ne, kim o CHP? Türkiye birdenbire sevgiyle, şefkatle, ağzın- da gümüş kaşıkla ortaya çıkmadı, bir büyük mücadele sonunda varlı- ğını kazandı. Türkiye Cumhuriye- ti savaş meydanlarında kurulmuş- tur. Biz el bebek gül bebek bir Tür- kiye bulmadık, işgal altında bir Türkiye bulduk. Bu devleti kuran- lar bu mücadeleyi yaparken Tayyip Erdoğan zihniyetinde olanlar, o iş- gali himaye edenlere des- tek veriyorlardı. Elbette kurulduğu zaman asker iktidardaydı. Tek parti dönemi Türkiye’nin bir gerçeğidir. Kimi itham et- meye çalışıyor? 1930’ları, Mustafa Kemal Atatürk’ü itham ediyor. Açıkça söy- lemeye cesaret edilmiyor ama kastettiği o dönemdir, Ata- türk dönemidir...” Baykal, TEKEL işçilerinin eyle- miyle ilgili olarak da “Kızılay’da TEKEL işçileri direnmiyor, Baş- bakan direniyor. Bir an önce çözüm için gereken yapılmalıdır” dedi. Baykal, yaşamõnõ yitiren Şakir Ecza- cıbaşı ile geçen yõllarda yitirdiğimiz İs- mail Cem, Uğur Mumcu ve Gaffar Okkan’õ da andõ. Baykal, “Uğur Mumcu’nun 20 yıl önce söyledikle- ri bugün 20 yıl öncekinden daha güncel hale gelmiştir. Hem gazete- ci kimliğiyle, hem de bir mücadele insanı olarak hepimizin gönlünde ışıl ışıl yaşıyor” dedi. Sistematik olarak Türkiye’nin önüne bazı konular ve suçlamalar taşındığını fakat bunların ‘fos’ çıktığını söyleyen Baykal, Erdoğan’ın darbe planına yönelik iddiayı geçerli görüyorsa derhal Genelkurmay Başkanı’nı görevden almak zorunda olduğunu belirtti. K A N A D O Ğ L U : A K P B E L D E N A Ş A Ğ I V U R U Y O R ANKARA (ANKA) -Yargõtay Onursal Cumhuriyet Baş- savcõsõ Sabih Kanadoğlu, Bandõrma’da söylediği, “Laik, demokratik Cumhuriyet aleyhine eylemlerin odağı ol- duğu Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmiş bir iktidarın ne reform yapmaya, ne de anayasa değişikliği yapmaya hakkı yoktur” sözlerine açõklõk getirdi. Sözleri- nin AKP’liler tarafõndan saptõrõldõğõnõ ve AKP’nin bu şe- kilde “belden aşağı vurmaya” çalõştõğõnõ söyleyen Kana- doğlu, “Demek istediğim, iktidarın anayasanın 175. maddesine göre değişiklik yapamayacağı değil. Bunca yıllık bir hukukçu böyle bir ifade kullanır mı? Şunu demek istiyorum; söz konusu değişiklik yapılsa dahi halkoylamasına gelmeden, zaten Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilir” dedi. Anayasanõn 175. maddesine göre anayasada değişiklik yapõlmasõnõn mümkün olduğunu anõmsatan Kanadoğlu, “Ancak bu sadece anayasanın de- ğiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez hü- küm ve ilkelerini yozlaştırmamak veya ortadan kalk- masını doğrudan veya dolaylı olarak gündeme getir- memek kaydıyla mümkündür” görüşünü dile getirdi. Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi tarafõndan laik, demo- kratik Cumhuriyet aleyhine eylemlerin odağõ olduğu tes- pit ve tecil edilen bir siyasi iktidarõn kendisini “muktedir kılmak” amacõyla yargõ bağõmsõzlõğõ ve hukuk devleti il- kesini zedeleyecek bir anayasa değişikliğine girişmesinin Anayasa Mahkemesi’nden döneceğini söyledi. BDP’Lİ NURİ YAMAN bildirildi. Ağca pasaport için başvurdu İstanbul Haber Servisi - Gazeteci-yazar Abdi İpekçi’nin öldürülmesi ve iki ayrõ gasp olayõndan hükümlü bulunduğu cezaevinden tahliye edilen Mehmet Ali Ağca, pasaport başvurusunda bulundu. Pendik İlçe Emniyet Müdürlüğü Pasaport Büro Amirliğine ağabeyi Adnan Ağca ile gelen Mehmet Ali Ağca, 5 yõllõk pasaport almak için başvuru yaptõ. Normal prosedür uygulanan Ağca, parmak izi de verdi. Ağca, emniyetten ayrõlõrken basõn mensuplarõnõn, “Ne zaman yurtdõşõna çõkacağõ ve nereye gideceği”ne ilişkin sorularõna sadece el sallayarak karşõlõk verdi. Bakanlıktan ‘silah’ uyarısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Milli Savunma Bakanlõğõ temsilcileri, İçişleri Komisyonu bünyesinde oluşturulan alt komisyonda emniyete ve MİT’e ağõr silah ithal yetkisi veren Silah Yasasõ Tasarõsõ üzerinde görüşlerini dile getirdi. Yasanõn komisyondaki kapsamõda tabanca ve av tüfeklerinin yanõ sõra kimyasal silahlar, TNT, füze rampalarõnõn da girebileceğini belirten temsilciler, “Tasarõnõn bu şekliyle yasalaşmasõ halinde silah ve malzemelerin ithalatõnõn tek elden takip edilemeyeceği, kontrolsüz kalacağõ”nõ ileri sürdü. 13 yıllık tutukluluk STRASBOURG (ANKA) - Uzun bir tutukluluk ve yargõ süreci, Türkiye’ye pahalõya mal oldu. Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi (AİHM), 1997 yõlõnda İstanbul’da yasadõşõ bir örgüte karşõ düzenlenen operasyon sõrasõnda gözaltõna alõnan ve o zamandan beri tutuklu bulunan Kazõm Kürüm’ün şikâyeti üzerine açõlan davayõ karara bağlarken “özgürlük ve güvenlik ile adil yargõlanma haklarõnõn ihal edildiği”ni bildirdi. Mahkeme kararõnda, 2002 yõlõnda başlatõlan yargõ sürecinin henüz sonuçlanmadõğõna, Kürüm’ün halen Edirne Cezaevi’nde bulunduğuna dikkat çekerek 15 bin Avro ödenmesine karar verdi. Öğretmen atamaları ANKARA (AA) - Milli Eğitim Bakanlõğõ’ndan, 2010 yõlõndaki 10 bin öğretmen atamasõnõn ilkinin haziran ayõnda yapõlacağnõ bildirildi. Açõklamada, “2008- 2009 yõllarõnda KPSS sõnavõna giren öğretmen adaylarõmõzõn şubat ayõnda yapõlmayacak atamadan ötürü hak kaybõ olmayacağõ, alõnan puanlarõn haziran ayõndaki atama için de geçerli olacağõ belirtildi. Açõklamada, öğretmen adaylarõnõn ağustos ayõnda yapõlacak 2. atamaya 2009 ve Temmuz 2010’da yapõlacak KPSS sonuçlarõna göre başvurabileceği
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle