Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
27 OCAK 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 5
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
HİKMET ÇETİNKAYA
Seferihisar...
Gece, kendi içindeki şarkılardan habersizdi.
Hava buz kesiyordu...
Issız bir kış, Sığacık’ın denize uzanan
tepelerinden denize doğru yürümeye
başlamıştı.
Seferihisar ve Sığacık...
Issızlık karanlıktaki yüzlerin üzerinde
gölgeleri çoğaltırken, yalnızlık üşütücü
soğuğun, çıplak ağaç dallarındaydı.
Kokulu otların, çiçeklerin, gökyüzündeki
yıldızların unutuluşuydu...
Gün batımında bulutların uçuşu, minik
serçelerin evlerin damlarında kuytuluklara
çekilişi, tarihin derin sularında saklanışı,
binlerce yıllık kültürün günümüze dek
uzanması sanırım bir şeylerin habercisiydi.
Sokaklar bomboştu Seferihisar’a
geldiğimizde...
Belediye Başkanı Tunç Soyer’le “sakin kent
projesi”ni konuşuyoruz.
İtalyan citta (kent) ve İngilizce slow, cittaslow
“sakin kent” anlamına kullanılıyor.
1999 yılında İtalya’da kurulan Cittaslow
Birliği, küreselleşmenin kentlerin dokusunu,
sakinliklerini ve yaşam koşullarını birbirlerine
benzettiği için kurulmuş.
Bir başka deyişle antiemperyalist bir proje!
Bir kentin tarihi ve kültürel varsıllığı, rengi,
müziği, öyküsü insanların ilgisini çeker.
Çevreye duyarlı insanlar, birbirlerine benzeyen,
sıradan kentlere ilgi duymazlar.
Geriye dönmek ya da eskide yaşamak mıdır
böyle bir durum?
Asla!
Yaşamın dinginliği bir kentin tarihsel ve
kültürel dokusuyla ivme kazanır.
Sakin kentler halkla ve yerel yöneticilerle
tümleşerek yaşamın çoğaltılmasına katkı
sağlarlar.
Sakin kent bir başka deyişle yavaş kent,
gürültüsüz, trafiği olmayan, çevreye duyarlı,
suları kirlenmeyen yerleşim birimleridir.
Nüfusları ise 50 bindir...
Almanya’da, İngiltere’de, İtalya’da kimi
kasabalar yavaş kentleri oluşturuyor...
Soğuk bir kış akşamında Sığacık’ta Tunç
Soyer ve Serdar Kızık’la yavaş kentleri
konuşurken tarihin derinliklerine iniyoruz.
Tunç Soyer, küreselleşmeye karşı bir
başkaldırının öyküsünü anlatırken şöyle diyor:
“Cittaslow olmak isteyen kentlerin sahip
olmaları gereken nitelikleri belirlemek ve bu
kentlerin özelliklerini korumalarını garanti
altına almak için birlik tarafından 60 kriter
belirlenmiştir.
Bu kriterler arasında hava, su ve toprak
temizliğinin sağlanması, ışık ve
elektromanyetik kirliliğe karşı önlem
alınması gibi ülkemizde henüz bilinmeyen,
uygulanmayan konularda çalışmaların
gerçekleştirilmesi gerekmektedir.”
Peki, nelerdir gerçekleştirilmesi gerekenler
bir kent için?
Okul bahçelerinde sebze bahçelerinin
kurulması... Çocukların yetiştirdikleri
sebzelerin ve meyvelerin okul yemeklerinde
kullanılması... Kentin yeterli yeşil alanlara sahip
olması...
Yerel lezzetlerin, tarihi ve kültürel dokunun,
çevrenin bozulmaması... yenilenebilir enerji
kaynaklarına yönelinmesi...
Tüm bunlar güçlü bir turizm potansiyelini
harekete geçirebilir.
Seferihisar Cittaslow’a başvurdu ve üye
oldu...
Türkiye’de pek çok kentimiz başvurabilir.
Yaşamı daha dingin kılacak, üretimi
güçlendirecek önlemler alabilir.
Tunç Soyer bu işi başarmış ve Seferihisar’ı
yavaş kentler arasına sokmuş...
Belediyecilik bu işte...
Seferihisar bir İyonya kenti...
Sığacık’taki Teos üç bin yıl önce bir sanat,
bilim merkeziydi. Dünyanın en büyük kitaplığı
buradaydı.
Kentlerimiz beton yığınları arasında sıkışıp
kaldı... Yeşil alanlar kısıtlandı...
İzmir yeşil bir kentti 30 yıl önce... Şimdilerde
çorak ve beton yığını bir kente dönüştü
İstanbul ve Ankara gibi...
Yarın Konak Belediye Başkanı Hakan
Tartan’ı anlatacağım... Denizli’deki tekstil
fabrikalarının ekonomik krizden nasıl
etkilendiğini... Söke ve Gediz’deki üreticileri...
CHP İzmir ilçe kongrelerinde Deniz
Baykal’a karşı Önder Sav ve ekibinin ayak
oyunlarını...
hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr
Faks numaramız: 0212 343 72 69
Erdoğan’a göre, Mumcu, İpekçi, Üçok cinayetlerinde belli kesimler töhmet altõnda bõrakõldõ
‘Adres saptırıldı’ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Başbakan Tayyip
Erdoğan, Uğur Mumcu, Ab-
di İpekçi, Bahriye Üçok ve
Necip Hablemitoğlu cinayet-
lerinde belli kesimlerin töhmet
altõnda bõrakõldõğõnõ, adres sap-
tõrõldõğõnõ ileri sürdü. Azmetti-
renler ortaya çõkarõlamadan
dosyalarõn kapatõldõğõnõ belirten
Erdoğan, “Yavaş yavaş her şey
açığa çıkmaya başladı. Bugün
bizim yaptığımız bu kirli sal-
dırıların üzerindeki sis per-
desini kaldırmaktır” dedi.
Partisinin gup toplantõsõnda
CHP ve MHP’yi eleştiren Er-
doğan, AKP’nin demokrasi ve
değişim mücadelesi verirken
muhalefetin gerilimin ve çö-
zümsüzlüğün temsilciliğini yap-
tõğõnõ ileri sürdü. Erdoğan, “Bi-
zi karalamaya çalışanların
demokrasi sicili kara leke-
lerle dolu. Bu ülkede tek par-
ti zihniyetinin temsilciliğini ki-
min yaptığı çok açık bellidir.
Bu ülkede çetelerin avukatlı-
ğını kimin yaptığı çok açık or-
tadadır. Milletvekilleri avu-
katlık için Silivri’den hiç ay-
rılmıyorlar” dedi.
Sivil dikta tartõşmalarõna tep-
ki gösteren Erdoğan, tek parti-
li dönem deyince akla CHP’nin
geldiğini belirterek, “Bu ancak
totaliter rejimlerde olur bu
da CHP’ye yakışır, onun ta-
rihinde var. Şimdi yandaş
kalemleri bize kalkıp, tek
parti diktası diyor, ayıptır”
görüşünü savundu.
Hukuk devleti ve milli ege-
menlik adõna son derece önem-
li günlerden geçtiklerini belir-
ten Erdoğan, “Kirli planlar
açığa çıkıyor, özgürce eleşti-
rilebiliyor, tartışılabiliyorsa
bu ortaya konan kararlı ira-
denin neticesidir” dedi. Bazõ
köşe yazarlarõnõn kendilerine
gaz vermeye çalõştõğõnõ belirten
Erdoğan, “Önce yasaları iyi
okusunlar tahlil etsinler, hu-
kuk devleti içinde bunların
nasıl yapılacağını iyi bilsinler,
görsünler” diye konuştu.
Uğur Mumcu suikastõnõn
hemen ardõndan belli kesimle-
rin töhmet altõnda bõrakõldõğõ-
nõ, adres saptõrõldõğõnõ ileri sü-
ren Erdoğan, Mumcu dosyasõ-
nõn birçok soru işaretine mahal
verecek şekilde kapatõldõğõnõ,
azmettirenlerin ortaya çõkarõ-
lamadõğõnõ söyledi. Aynõ şeyin
Bahriye Üçok, Çetin Emeç,
Abdi İpekçi ve Necip Hable-
mitoğlu cinayetleri için de ge-
çerli olduğunu kaydeden Er-
doğan, “Nice suikast azmet-
tirenler ortaya çıkarılmadan,
işleniş gayeleri net olarak be-
lirlenemeden belli kesimlere
fatura edildi. Bak şimdi yavaş
yavaş her şey açığa çıkmaya
başladı. Bugün yaptığımız
Hrant Dink, Uğur Mumcu,
Abdi İpekçi ve diğer tüm
kirli saldırıların üzerindeki
sis perdesini kaldırmak, tüm
bu olayları aydınlığa kavuş-
turmak, gelecekte bu mela-
netlerin yaşanmasını önle-
meye yöneliktir” dedi. Da-
nõştay saldõrõsõnõn ardõndan
manşetler atõldõğõnõ kaydeden
Erdoğan, “Şimdi ne oldu, hop
Ergenekon’la birleşti. Bizim
yaptığımız tetikçilerin, ma-
şaların, kiralık katillerin, fi-
güranların nasıl bir kirli oyun
tezgâhının içinde olduğunu
göstermektir” dedi.
‘Balyoz’ göndermesi
“Balyoz planına” gönderme
yapan Erdoğan, “Demokrasi-
yi zafiyete uğratacak her gi-
rişim, hukuku çiğneyen her
plan bu milletin, bu devletin
bekası için bir tehdittir. Bu
karanlık senaryoların hepsi
lanetlidir ve bu lanet hepsini
karanlığın içine çekip, insan-
lık vicdanında ebediyen mah-
kûm edecektir. Gizli kapaklı
işlerin aydınlığa çıkmasın-
dan kim, neden endişe edi-
yor? Her olayı küçümseyerek,
her olaya kılıf bularak bu ül-
kede hukuku korumak müm-
kün müdür? Demokratikleş-
me, şeffaflaşma adına hangi
adımı atsak, karşımızda sta-
tükoyu buluyoruz” dedi.
Daha “anayasa” kelimesi
gündeme gelir gelmez malum
çevrelerin sahneye fõrladõğõnõ
anlatan Erdoğan, yeni anayasa
çalõşmalarõyla ilgili şunlarõ söy-
ledi: “Cumhuriyetin kurulu-
şundan beri nasıl yapıldıysa
gene yapılır. Ama daha adını
zikrettiğiniz anda, hemen ‘is-
temezük’ başlıyor. Çünkü
bunlar istemezük familyasının
mensuplarıdır.”
‘Batı’daki
darbecilerin
Doğu’daki
ortağı AKP’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- BDP Grup Başkanõ Nuri Yaman,
AKP’nin Doğu’da Kürt halkõna yö-
nelik ağõr baskõ ve şiddet uyguladõğõ-
nõ belirterek “Batı’daki darbecile-
rin Doğu’daki iş ortağının AKP
hükümeti” olduğunu savundu.
Grup toplantõsõndaki konuşmasõna,
ocak ayõnda “faili meçhul” cinayetle-
re kurban giden, aralarõnda gazetemiz
yazarõ Uğur Mumcu ile gazeteci
Hrant Dink, Diyarbakõr Emniyet
Müdürü Gaffar Okkan’õn da bulun-
duğu yazar, aydõn ve sanatçõlarõ ana-
rak başlayan Yaman, ocak ayõnõn ade-
ta “faili meçhuller ayı”na dönüştüğü-
ne dikkat çekti. Meçhul kalan cinayet-
lerin faillerinin aslõnda belli olduğunu
ileri süren Yaman, “Eğer failler bu-
lunup yakalanamamışsa, bunlar
devlet içinde örgütlenmiş yasadışı
güçlerdir” diye konuştu.
“Balyoz darbe planı” iddialarõna
değinen Yaman, bu tür demokrasi ve
hukuk dõşõ girişimlerin toplumda ka-
bul görmesinin mümkün olmadõğõnõ
ifade etti. Bu planla ilgili Başbakan
Tayyip Erdoğan’õn “Başından beri
haberimiz vardı, ama gerilim olma-
ması için sessiz kaldık” sözlerinin
ne denli “acz içinde” olduğunu orta-
ya koyduğunu belirten Yaman,
AKP’nin halkõn iradesini “kötüye
kullandığını” söyledi. AKP’nin yap-
tõğõnõn iktidarõnõ uzatmak için “güç
odaklarıyla uzlaşmak” olduğunu
kaydeden Yaman, “Omurgasız siya-
setin sonucu budur ve bu da
AKP’ye yakışmaktadır” dedi.
BDP’li siyasetçilere yönelik operas-
yonlarõn sürdüğüne dikkat çeken Ya-
man, AKP’nin seçimde kazanamadõğõ
illerden intikamõnõ, belediye başkan-
larõnõ tutuklatarak aldõğõnõ ileri sürdü.
‘Her türlü darbe tezgâhlanır’
AKP’nin bölgede artõk “darbeci
bir parti” olarak anõlacağõnõ kayde-
den Yaman, açõlõmõn koordinatörü
olan İçişleri Bakanõ’nõn da “kelepçe
koordinatörü” olarak adlandõrõlaca-
ğõnõ söyledi. Yaman, “Darbe planla-
rını can simidi gibi kullanarak ken-
disini allayıp pullayıp, demokrat
göstermeye çalışan bu hükümetin,
gerçek yüzünü herkes iyi görmeli-
dir. Batı’daki darbecilerin Do-
ğu’daki iş ortağının AKP hüküme-
tinin ta kendisi olduğunu herkes
bilmelidir. Bu ortaklıklarının adı
da ‘Her türlü darbe tezgâhlanõr’ adi
şirket ortaklığıdır” dedi.
Deniz Baykal, grup
toplantısında
Başbakan Erdoğan’ın
“sivil darbe”
tartışmalarıyla ilgili
olarak partilerini
hedef alan
suçlamalarına yanıt
verdi. Erdoğan’ın
1930’lardan
bahsederken
Atatürk’ü itham
ettiğini savunan
Baykal, darbe planı
iddialarına ilişkin
olarak da, “Ortada
darbe yok, darbe
söylemi var. Darbe
siyaseti yok, darbe
ticareti var”
yorumunu yaptı.
(Fotoğraf: AA)
‘Erdoğan’õn zihniyetindekiler
işgalcilere destek veriyordu’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- CHP Genel Başkanõ Deniz Baykal,
“Bu ülke tek parti diktatörlüğünü
CHP’yle yaşadı” diyen Başbakan
Tayyip Erdoğan’a “1930’ları, Ata-
türk’ü itham ediyor. Türkiye Cum-
huriyeti savaş meydanlarında ku-
rulmuştur. Bu devleti kuranlar bu
mücadeleyi yaparken Tayyip Erdo-
ğan zihniyetinde olanlar o işgali hi-
maye edenlere destek veriyorlardı”
karşõlõğõnõ verdi.
Baykal, grup toplantõsõnda
yaptõğõ konuşmada darbe tar-
tõşmalarõnõ değerlendirirken
“1980 darbesinin üzerinden
30 yıl geçtiğini” vurguladõ.
Baykal, “Ortada darbe yok,
darbe söylemi var. Darbe si-
yaseti yok, darbe ticareti var”
derken Albay Dursun Çiçek’le
ilgili süreci anõmsattõ ve “Ne-
rede o tanık? O iddia doğruysa
önemli, doğru değilse daha da önem-
li. Niye aydınlatılmıyor?” diye sordu.
Başbakan Yardõmcõsõ Bülent
Arınç’a yönelik suikast savõna dikkat
çeken Baykal, sözlerini şöyle sürdür-
dü: “Bunların fos çıkması, fiyasko
haline dönüşmesi bir anlam taşımı-
yor mu? Yürüyün kozmik odaya...
Cipi çevirdiler, patates çıktı. Siste-
matik biçimde Türkiye’nin önüne
bazı konular, suçlamalar taşınıyor.
Sonuncusu da yeni bir darbe planı
ifşaatı... Fatih Camii bombalana-
cakmış, Türk jeti düşürülecekmiş...
Bu da devletin resmi planıymış.
Artık itham edilen falan albay, filan
yarbay olmaktan çıkıyor, TSK olu-
yor. Bu plan 2003’te yapılmış, 7 yıl
boyunca 1. Ordu’da, Kara Kuvvet-
leri’nde, Genelkurmay’da kaç ko-
mutan gelmiş geçmiş, hiç kimse
böyle bir garabeti tespit etmiyor, 7
yıl sonra birileri ortaya çıkarıyor.
Genelkurmay Başkanı, dün büyük
bir rahatsızlık, huzursuzluk içinde,
neredeyse mahcubiyet içinde özür
dileyerek darbe kelimesini ağzına al-
mak zorunda olduğunu ifade etti,
bunlar kime yarıyor, diye sordu. Bu
soru önemli. Bunu kim yapıyor?
Camiler yakılacak, jetler düşürüle-
cekmiş. Bu iddiayı geçerli görüyor-
san derhal Genelkurmay Başka-
nı’nı görevden almak zorundasın.
Kimbilir daha neler çıkacak, diyor
Başbakan. Sen bilirsin, sen bilmeden
olur mu bunlar?”
Baykal, Başbakan Erdoğan’õn “sivil
darbe” tartõşmalarõyla ilgili olarak
partilerini hedef alan suçlamalarõna
dikkat çekerken şu değerlendirmeleri
yaptõ: “Dikta bizimle son buldu,
CHP diktası vardı, diyor. Allah Al-
lah, 2002’ye kadar dikta varmış. Bu
Ecevit’in diktası mıydı? Dilinin al-
tındaki baklayı çıkar. CHP’den
kastın ne, kim o CHP? Türkiye
birdenbire sevgiyle, şefkatle, ağzın-
da gümüş kaşıkla ortaya çıkmadı,
bir büyük mücadele sonunda varlı-
ğını kazandı. Türkiye Cumhuriye-
ti savaş meydanlarında kurulmuş-
tur. Biz el bebek gül bebek bir Tür-
kiye bulmadık, işgal altında bir
Türkiye bulduk. Bu devleti kuran-
lar bu mücadeleyi yaparken Tayyip
Erdoğan zihniyetinde olanlar, o iş-
gali himaye edenlere des-
tek veriyorlardı. Elbette
kurulduğu zaman asker
iktidardaydı. Tek parti
dönemi Türkiye’nin bir
gerçeğidir. Kimi itham et-
meye çalışıyor? 1930’ları,
Mustafa Kemal Atatürk’ü
itham ediyor. Açıkça söy-
lemeye cesaret edilmiyor
ama kastettiği o dönemdir, Ata-
türk dönemidir...”
Baykal, TEKEL işçilerinin eyle-
miyle ilgili olarak da “Kızılay’da
TEKEL işçileri direnmiyor, Baş-
bakan direniyor. Bir an önce çözüm
için gereken yapılmalıdır” dedi.
Baykal, yaşamõnõ yitiren Şakir Ecza-
cıbaşı ile geçen yõllarda yitirdiğimiz İs-
mail Cem, Uğur Mumcu ve Gaffar
Okkan’õ da andõ. Baykal, “Uğur
Mumcu’nun 20 yıl önce söyledikle-
ri bugün 20 yıl öncekinden daha
güncel hale gelmiştir. Hem gazete-
ci kimliğiyle, hem de bir mücadele
insanı olarak hepimizin gönlünde ışıl
ışıl yaşıyor” dedi.
Sistematik olarak Türkiye’nin önüne bazı
konular ve suçlamalar taşındığını fakat bunların
‘fos’ çıktığını söyleyen Baykal, Erdoğan’ın
darbe planına yönelik iddiayı geçerli görüyorsa
derhal Genelkurmay Başkanı’nı görevden almak
zorunda olduğunu belirtti.
K A N A D O Ğ L U : A K P B E L D E N A Ş A Ğ I V U R U Y O R
ANKARA (ANKA) -Yargõtay Onursal Cumhuriyet Baş-
savcõsõ Sabih Kanadoğlu, Bandõrma’da söylediği, “Laik,
demokratik Cumhuriyet aleyhine eylemlerin odağı ol-
duğu Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmiş bir
iktidarın ne reform yapmaya, ne de anayasa değişikliği
yapmaya hakkı yoktur” sözlerine açõklõk getirdi. Sözleri-
nin AKP’liler tarafõndan saptõrõldõğõnõ ve AKP’nin bu şe-
kilde “belden aşağı vurmaya” çalõştõğõnõ söyleyen Kana-
doğlu, “Demek istediğim, iktidarın anayasanın 175.
maddesine göre değişiklik yapamayacağı değil. Bunca
yıllık bir hukukçu böyle bir ifade kullanır mı? Şunu
demek istiyorum; söz konusu değişiklik yapılsa dahi
halkoylamasına gelmeden, zaten Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilir” dedi. Anayasanõn 175. maddesine
göre anayasada değişiklik yapõlmasõnõn mümkün olduğunu
anõmsatan Kanadoğlu, “Ancak bu sadece anayasanın de-
ğiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez hü-
küm ve ilkelerini yozlaştırmamak veya ortadan kalk-
masını doğrudan veya dolaylı olarak gündeme getir-
memek kaydıyla mümkündür” görüşünü dile getirdi.
Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi tarafõndan laik, demo-
kratik Cumhuriyet aleyhine eylemlerin odağõ olduğu tes-
pit ve tecil edilen bir siyasi iktidarõn kendisini “muktedir
kılmak” amacõyla yargõ bağõmsõzlõğõ ve hukuk devleti il-
kesini zedeleyecek bir anayasa değişikliğine girişmesinin
Anayasa Mahkemesi’nden döneceğini söyledi.
BDP’Lİ NURİ YAMAN
bildirildi.
Ağca pasaport
için başvurdu
İstanbul Haber
Servisi - Gazeteci-yazar
Abdi İpekçi’nin
öldürülmesi ve iki ayrõ
gasp olayõndan hükümlü
bulunduğu cezaevinden
tahliye edilen Mehmet
Ali Ağca, pasaport
başvurusunda bulundu.
Pendik İlçe Emniyet
Müdürlüğü Pasaport
Büro Amirliğine ağabeyi
Adnan Ağca ile gelen
Mehmet Ali Ağca, 5
yõllõk pasaport almak
için başvuru yaptõ.
Normal prosedür
uygulanan Ağca, parmak
izi de verdi. Ağca,
emniyetten ayrõlõrken
basõn mensuplarõnõn,
“Ne zaman yurtdõşõna
çõkacağõ ve nereye
gideceği”ne ilişkin
sorularõna sadece el
sallayarak karşõlõk verdi.
Bakanlıktan
‘silah’ uyarısı
ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Milli Savunma
Bakanlõğõ temsilcileri,
İçişleri Komisyonu
bünyesinde oluşturulan
alt komisyonda emniyete
ve MİT’e ağõr silah ithal
yetkisi veren Silah
Yasasõ Tasarõsõ üzerinde
görüşlerini dile getirdi.
Yasanõn komisyondaki
kapsamõda tabanca ve av
tüfeklerinin yanõ sõra
kimyasal silahlar, TNT,
füze rampalarõnõn da
girebileceğini belirten
temsilciler, “Tasarõnõn
bu şekliyle yasalaşmasõ
halinde silah ve
malzemelerin ithalatõnõn
tek elden takip
edilemeyeceği,
kontrolsüz kalacağõ”nõ
ileri sürdü.
13 yıllık
tutukluluk
STRASBOURG
(ANKA) - Uzun bir
tutukluluk ve yargõ
süreci, Türkiye’ye
pahalõya mal oldu.
Avrupa İnsan Haklarõ
Mahkemesi (AİHM),
1997 yõlõnda İstanbul’da
yasadõşõ bir örgüte karşõ
düzenlenen operasyon
sõrasõnda gözaltõna
alõnan ve o zamandan
beri tutuklu bulunan
Kazõm Kürüm’ün
şikâyeti üzerine açõlan
davayõ karara bağlarken
“özgürlük ve güvenlik
ile adil yargõlanma
haklarõnõn ihal
edildiği”ni bildirdi.
Mahkeme kararõnda,
2002 yõlõnda başlatõlan
yargõ sürecinin henüz
sonuçlanmadõğõna,
Kürüm’ün halen Edirne
Cezaevi’nde
bulunduğuna dikkat
çekerek 15 bin Avro
ödenmesine karar verdi.
Öğretmen
atamaları
ANKARA (AA) -
Milli Eğitim
Bakanlõğõ’ndan, 2010
yõlõndaki 10 bin
öğretmen atamasõnõn
ilkinin haziran ayõnda
yapõlacağnõ bildirildi.
Açõklamada, “2008-
2009 yõllarõnda KPSS
sõnavõna giren öğretmen
adaylarõmõzõn şubat
ayõnda yapõlmayacak
atamadan ötürü hak
kaybõ olmayacağõ, alõnan
puanlarõn haziran
ayõndaki atama için de
geçerli olacağõ belirtildi.
Açõklamada, öğretmen
adaylarõnõn ağustos
ayõnda yapõlacak 2.
atamaya 2009 ve
Temmuz 2010’da
yapõlacak KPSS
sonuçlarõna göre
başvurabileceği