23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
BURCU YASEMİN ŞEYBEN Mürsel Yaylalı’nõn yazõp Er- kan Taşdöğen’in yönettiği “Kod Adı Kongo” adlõ oyun hakkõnda İs- tanbul Devlet Tiyatrosu’nun bro- şüründe “Avrupa Birliği’ne ka- tılma hazırlıklarındaki üçüncü dünya ülkesiyiz. Reformcular, sapık suçlular, devleti kökünden sarsan bir komplo ve yıkılan er- keklik gururu. Çılgın bir azgeliş- mişlik komedisi” şeklinde yer alan tanõma dahi taş çõkaran bir tiyatro prodüksiyonuyla karşõ karşõyayõz. Oyun, kendi değerleri ve düzeni Av- rupa Birliği’ninkiyle (AB) ters dü- şen ama AB’ye girmeye çalõşan Kongo adlõ hayali bir ülkede geçen olaylarõ anlatõlõyor. Öte yandan, oyunda devletin na- musunu veya genel olarak namus kavramõnõ erkeğin namusuna indir- geyen tüm iktidar “kod”larõ alaşağõ edilerek sadece azgelişmiş toplum- larõn değil, genel anlamda erkek egemen bir dünya düzeninin paro- disi yapõlõyor. Yaylalõ’nõn metninin işaret ettiği bu göstermelik düzenin saçmalõğõ Taşdöğen’in yönetimin- deki başarõlõ ve incelikli oyuncu- luklar, mizansen, dekor ve aksesu- varlarla hayat buluyor. Oyunun başõnda bir polis kara- kolundaki memurlar arasõnda Kon- go’nun AB’ye aday olmasõ coşku- su yaşanõyor. Kadõn polis memuru, İngilizce öğreniyor. Bir başka polis memuru sokakta satõldõğõnõ söylediği AB adaylõk sözleşmesinin çerçeve- li bir kopyasõnõ duvara asõyor. Ge- nel olarak, AB’ye “uyumlu” dav- ranõşlar sergileniyor. “Normal” dav- ranmadõğõndan ötürü polis tarafõndan tutuklanan Fallus adlõ baş karakter, AB normlarõna uygun -fiziksel şid- detten uzak, psikolojik danõşmanlõk şeklinde nitelendirilebilecek aşõrõ gelişmiş- yeni sorgulama tekniğiy- le önce siyasi, sonra adli suçlu ola- rak sorgulanõyor. Ta ki üç erkeğe te- cavüz ettiğini itiraf edinceye kadar. Suçlunun üç erkeğe tecavüz etme- si, üstelik de bu erkeklerin ikisinin devletin üst kademelerinde yer al- masõ, olaylarõn seyrini değiştiriyor. Mağdurlarõn namusu devletin na- musu olarak algõlanõyor. AB coşkusu bir kenara bõrakõlõyor ve erkekliğin rüştü ispata çalõşõlõyor. Erkekliğin kodlarõnõn ironik tem- sili, hem metnin hem de sahnelerin en başarõlõ ve komik unsuru. AB adayõ ülkenin polislerinin, “her şey bir yana tecavüzlerden sonra mağdurların bıyıklarının kesil- miş” olmasõndan kaynaklanan üzün- tüleri, “karı gibi yılışma”, “erkek gibi kadın memur” gibi benzet- meleri azgelişmiş erkek egemen bir toplumda olabilecek türden. Ancak iktidar sahibi olan herkesin elinde- ki erkeklik organõnõ çağrõştõran ak- sesuvarlar aslõnda her türlü erkek egemen iktidarõ ve onun gösterge- lerini hedef alõyor. Polis copunu, psi- kolog bastonunu, savcõ ise elindeki televizyon antenini sallaya sallaya sahnede dolaşõrken, gücünü meşru- laştõrmaya çalõşõyor. Lakin boşa. “Kod Adı Kongo”, elbette sade- ce erkek hegemonyasõnõn eleştirisi olarak algõlanamaz. Bu eleştiri, bir ülkenin kendi kültürüne yabancõ, hat- ta ters gelen değer ve uygulamala- rõ yerleştirmeye çalõşmasõndaki sõ- kõntõlarla birlikte yer alõyor oyunda. Öyle ki, oyunun dekor tasarõmõnda kullanõlan dimdik tahta bloklarõn eğ- retiliği, hem erkek egemen toplumu, hem de AB’ye uyumdaki çapraşõk durumu bir arada göstermeyi başa- rõyor. Taşdöğen metnin ayrõntõla- rõnda gizlediği bu çok katmanlõ ama ince mizahõ her açõdan sahneye ta- şõmayõ başardõğõ prodüksiyonuyla yõ- lõn en iyileri arasõnda yer alõyor. Şişli Cevahir Sahnesi Salon 1’de: 2, 3, 4, 5 Şubat 20.00; 6 Şubat 15.00- 20.00; 7 Şubat 15.00. CMYB C M Y B Derviş Zaim’in ‘Nokta’ filminin müziklerinden oluşan Mazlum Çimen imzalõ albüm piyasada CEREN ÇIPLAK Solo albümlerinin ya- nõ sõra film müzikleriyle de adõndan söz ettiren bale ve keman sanatçõ- sõ Mazlum Çimen, Derviş Zaim’in “sessiz- liğin duyulabileceği bir müzik” istediği ‘Nokta’ fil- minin müziği için, “Benim ku- yumdan çıkan su buydu” diyor... Geçen günlerde Çimen Yapõmevi ta- rafõndan yayõmlanarak raflarda yerini alan albümün mimarõ, bugüne dek “Umut”, “Son Cellat”, “Oyun”, “Mar- tılar Açken”, “Gönlümdeki Köşk Ol- masa”, “Büyük Adam Küçük Aşk”, “Işıklar Sönmesin”, “Mem-û Zin”, “68’den 6 Mayıs’a” gibi pek çok yapõ- mõn müziklerine imza attõ. Tuz Gölü’nde geçen ve işlediği bir suç yüzünden çektiği azabõ dindirmeye ça- lõşan bir adamõ anlatan “Nokta”daki ba- şarõsõyla ise Antalya, Adana ve aynõ za- manda Montpellier festivallerinden “En İyi Film Müziği” ödülleriyle döndü. Mazlum Çimen’in çalõşmasõ, şimdi de 31 Ocak’ta sahiplerini bulacak SİYAD Ödülleri’nde “En İyi Müzik” dalõnda aday. Mazlum Çimen “Nokta” filminin müziğini yapabilmek için değişik yollar denemiş, nasõl mõ? Mesela… - “Nokta” filminin müziğini yapa- bilmek için bendirin üzerine tuz dö- kerek ses aramışsınız... Başka neler de- nediniz? Filmin görüntüsünde sonsuz bir fon vardõ. Öyle ki, duygu olarak yaslanaca- ğõm bir şey yoktu. Derviş, bu filme “psi- kopat bir müzik” lazõm dedi. ‘Hiç de- nemediğim bir enstrüman olmalı’ di- ye düşündüm. Mesela elle deriyi okşa- yarak ses aradõm, bağlamanõn sapõnõ kes- tim, iyice kõsalttõm, sonra bütün telleri çõ- kararak sõrma tel taktõm ve parmakla çal- dõm. Kulağõmõn hiç alõşõk olmadõğõ bir ses geldi, çözemedim o sesi. Bu ses “psi- kopat bir ses” derken, enstürmanõn adõ da psikopat kaldõ. (albüm kitapçõğõnda “Enstürmanın adı: psikopat - bağla- ma, Çalan: Mazlum Çimen” yazõyor) - Peki, sonuç? İstediğiniz müziği ya- kalayabildiniz mi? Bunun ötesinde bir şey yapamazdõm. Benim kuyumdan çõkan su buydu. As- lõnda biz ‘melodi bulucu’yuz. - Film müziği yaparken nelere dik- kat edersiniz? Projeye bakarõm. Hikâye ne, iş benimle buluşabiliyor mu? Eğer o dünyaya bir şey katabileceksem kabul ederim. Ama ba- na hiçbir şekilde değerlerimin karşõsõn- da olan işleri yaptõramazsõnõz, çünkü seç- mekle yükümlüyüm, tarafõm. Bana an- lattõğõ hikâye hayatõmõn gerçeğinde var- sa da ya tamamen göbeğinde olmalõyõm ya da çok dõşõnda. Tuhaf bir şey olma- lõ, işte “Nokta” öyleydi. - Sizce “Nokta” filminin başarısın- da müzik ne kadar etkili oldu ? ‘El - eldiven buluşması’ diyorum ben buna. Film else ben de ona eldiven giy- diriyorum. Önemli olan iyi oturmasõ, bu- nu biz iyi oturttuk diye düşünüyoruz. - Peki bir filmin başarısında ‘film müziği’ ne kadar etkili ya da müzik bir filmin neresindedir? Müzik, filmi bir beşik gibi içine almalõ, kendi notasõnda, kendi tõnõsõnda salla- yabilmeli. Aslõnda susmak gibi; sessiz- liği ne kadar iyi kullanabilirseniz müzik o kadar güzeldir hikâyenin içinde. Bir fil- mi unutabilirsin, ama müziği akõlda ka- lõr. “Baba”, “Sürü” filmleri öyledir me- sela. Ben “bir filmin yüzde 40’ı mü- ziktir” derim. - Film müziği üzerine kafa yorma- ya ne zaman başladınız? Beni film müziği dünyasõna iten Onat Kutlar’dõr. İlk olarak oyun müziğiyle başladõm. 1989’da Diyarbakõr Devlet Ti- yatrosu ‘Yunus Emre’yi sahneye ko- yuyordu; ben de oyunun müziklerini, sah- ne düzenlemesini ve koreografisini yap- mõştõm. Ama ilk önce “Mem-û Zin”in müziklerini yapan adam olarak tanõndõm. - Son dönemde de ‘film müziği ya- pan adam’ olarak tanınıyorsunuz. Bu, müzik kariyeriniz açısından sizi sı- nırlıyor mu? Hayõr, çok hoşuma gidiyor çünkü müzisyenlik noktasõndan da ayrõlõyor- sunuz. Beni bu şekilde şõmartõyorlar aslõnda. Çünkü sadece besteci ya da so- list değilsiniz, film müziği yapõyorsunuz, illüzyonu olan bir dünyadasõnõz. ‘Müzik, filmi bir beşik gibi içine almalõ, kendi notasõnda, kendi tõnõsõnda sallayabilmeli. Aslõnda susmak gibi; sessizliği ne kadar iyi kullanabilirseniz müzik o kadar güzeldir hikâyenin içinde.’ Gürkal Aylan anması Kültür Servisi - Şair Gürkal Aylan ölümünün 1. yõlõnda bugün saat 15.00’te Kadõköy Öteki Kültür Sanat’ta anõlacak. Aylan’õn anma gününde Artshop Yayõncõlõk’tan çõkan “Quadro Della Fotografia” ve “Ben Ne Aşklardan Geldim” adlõ şiir kitaplarõ tanõtõlacak. Çeşitli ajanslarda reklam yazarlõğõ, yaratõcõ yönetmenlik ve yöneticilik yapan Aylan, onlarca telif ve çeviri eser hazõrladõ. Tahran’dan ‘barış ve dostluk’ TAHRAN (AA) - İran’õn Tahran Senfoni Orkestrasõ, aralarõnda Roma, Paris ve Berlin’in de bulunduğu 5 Avrupa başkentinde konser verecek. Besteci Mecid İntizami yönetimindeki orkestranõn 4 Şubat’a kadar vereceği konserlerde, ‘barõş ve dostluk’ konusunu işleyeceği ve klasik İran müziğinden örnekler sunacağõ belirtildi. Orkestraya İran İçişleri Bakanlõğõ tarafõndan maddi destek veriliyor. ‘Tam’ Metropolis, Berlinale’de Kültür Servisi - Fritz Lang’õn fütürist bir bakõşla çektiği ve bilim kurgu türünün ilk örneklerinden sayõlan “Metropolis” filminin uzun versiyonu, 12 Şubat’ta ‘Uluslararasõ Berlin Film Festivali’ kapsamõnda gösterilecek. Uzun süre kayõp zannedilen ve yaklaşõk 25 dakika daha uzun olan bu versiyon, iki yõl önce Buenos Aires’te bulunmuş ve titizlikle onarõlmõştõ. 145 dakikalõk yeni versiyon, filmin Ocak 1927’de gösterime girdiği dönemdeki orijinal uzunluğuyla hemen hemen aynõ uzunlukta. Kadıköy’de bir ‘bilimevi’ Kültür Servisi - Yayõn hayatõna altõ yõldõr devam eden popüler bilim dergisi ‘Bilim ve Gelecek’i çõkaran ekibin kurduğu ‘Bilim ve Gelecek Kitabevi’ bugün Kadõköy’de açõlõyor. Saat 14.00’teki açõlõşa katõlacak isimler arasõnda bulunan Muazzez İlmiye Çõğ, Alâeddin Şenel ve Afşar Timuçin, kitabevinde kitaplarõnõ da imzalayacaklar. Kitapevi, bilimin tüm alanlarõndan kitaplarõn yanõ sõra, bünyesinde herkesin kullanõmõna açõk bir dergi arşivi de bulunuyor. Arşivde, Cumhuriyet Dönemi’nde yayõmlanmõş hemen bütün bilim dergileri, araştõrmacõlarõn hizmetine sunuluyor. (Adres: Moda Cad. Zuhal Sok. No:9/1 Kadõköy - İstanbul. Tel : 0 216 349 71 72) Kısa Film Sineması açılıyor Kültür Servisi - Türkiye’nin ilk kõsa film sinemasõ Kadõköy Nâzõm Hikmet Kültür Merkezi’nde (NHKM) bugün açõlõyor. NHKM, kõsa filmcilerin buluşma, paylaşma mekânõ olmasõ amaçlanan sinemada her pazar saat 16.00’da film gösterimi olacak. SAYFA CUMHURİYET 23 OCAK 2010 CUMARTESİ 18 KÜLTÜR [email protected] Mürsel Yaylalõ’nõn yazdõğõ, Erkan Taşdöğen’in yönettiği ‘Kod Adõ Kongo’, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Kod adõ erkek Mazlum Çimen. ‘Bir filmin yüzde 40’ı müziktir’ Şair Taner Baybars’ı yitirdik Kültür Servisi - Bir süredir kanser tedavisi gören şair Taner Bay- bars (73), Fransa’nõn Bezier şehrinde yaşa- mõnõ yitirdi. Kõbrõs’tan çõkmõş en dikkat çekici şairlerden biri olan Baybars, Lefkoşa’da doğdu. İlk şiir kitabõ, 1954’te y a y õ m l a n - dõ.1956’da L o n d r a ’ y a yerleşen Bay- bars, İngiliz Askeri Kütüp- hanesi ile British Co- uncil’da kitap ve ya- yõnla ilgili çeşitli işler- de çalõştõ. Emekli ol- duktan sonra Fransa’ya yerleşti. Türkçe, İngi- lizce, Fransõzca yazan Taner Baybars, aynõ za- manda Nâzõm Hik- met’ten çeviriler yaptõ, çağdaş Türk şiirini İn- giliz diline tanõttõ. Çok- kültürlü, çokdilli şiirle- rinde, Türk, İngiliz, Yu- nan, Fransõz şiir gelenek ve dillerini birlikte kulla- narak farklõ bir tarz yarat- tõ. Roman ve anõ kitaplarõ da bulunan Baybars’õn şi- ir kitaplarõ arasõnda Nar- cissus in a Dry Pool (1978); Preg- nant Shadows (1981), Seçme Şiirler 1947- 1997 (Çev.: Mehmet Yaşin, YKY 1997); Toplu Şiirler - Tilki ile Çobanaldatan (YKY 2007) yer alõyor. ‘Kod Adõ Kongo’, sadece erkek hegemonyasõnõn eleştirisi olarak algõlanamaz. Bu eleştiri, bir ülkenin kendi kültürüne yabancõ değer ve uygulamalarõ yerleştirmeye çalõşmasõndaki sõkõntõlarla birlikte yer alõyor oyunda.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle