20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 2009 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER BİTTİ sanıyorduk, meğer bitmemiş. Ankara’daki bazı büyükelçiliklerde ve bağlı oldukları başkentlerde bir te- laştır gidiyor. Neymiş? Türkiye, ülke- sinde yapılan arkeolojik kazılarda mut- laka görevli ve sorumlu bir yerli ar- keoloğun da bulunmasını zorunlu kı- lacak, daha çok arkeoloji uzmanının iş bulmasına ve dolayısıyla daha iyi ye- tişmesine zemin sağlayacak mevzuat değişikliği hazırlamaktaymış. Ayrıca, gizli kazılara, define aramalarına falan konan cezaların arttırılması da söz ko- nusu. Bu önlemlere neden gerek duyul- duğunu ayrıca belirtmeye hacet var mı? Dış ülkelerde müze gezen tarih ve sa- nat meraklılarımızın genellikle niçin bir çeşit hüzne kapıldığını anlamak is- terseniz, Berlin’e yolunuz düştüğünde Zeus Sunağı’nın bulunduğu Perga- mon Müzesi’ne mutlaka gidin. O sunak, Soğuk Savaş’ta kentin Doğu kesimine düşmüştü; iki kesim arasındaki tampon bölgenin iç karartıcı harabelerini ve ıssızlığını geçip müzeye girer girmez bin- lerce mumluk ampullerle bile asla sağlanamayacak bir aydınlık getirirdi içi- nize. Şimdi de öyledir herhalde. Gök ma- visine boyanmış duvara yaslanmış yay- van bir “U” biçimindeki sunağın gör- kemli güzelliği karşısında gözleriniz kamaşır, diliniz tutulur, ne diyeceğini- zi bilemezsiniz. Ama, Türk iseniz, asıl şaşkınlık, böyle bir başyapıtın neden İz- mir’in Bergama’sında değil de binlerce kilometre uzaklardaki bir Alman mü- zesinde bulunduğunu öğrenince gele- cektir. İster müzeyi gezerken, ister herhan- gi bir sanat tarihi kitabını okurken. Çünkü, Milat’tan önce ikinci yüzyılda yapılan o sunağın kalıntıları, kimimizce yere göğe sığdırılamayan, hele bazı söz- de “aydın”ımızca “Mustafa Kemal’den de değerli eğitim devrimcisi” sayılan Pa- dişah İkinci Abdülhamid’in resmî izniyle Almanya’ya taşınarak şimdiki yerinde yeniden kurulmuş. Kalıntıları bulup toprak altından çıkaran, değerini bilen ve kırılmadan ülkesine ulaştıran da, de- miryolu yapımında çalışan Carl Hu- mann adlı bir Alman mühendisi. Yeniden kuruluşta ve sunuşta gös- terilen beceri de işin cabası. Önce gıpta edip sonra da üzüntüden kahrolmaz mısınız? Anadolu, bir arkeoloji cenneti olma- yı hâlâ sürdürüyor. Şu sıra süren tam 140 kazıdan söz ediliyor. Bereket, Atatürk Cumhuriyeti var da, “Taş değil mi, alsın taşısın elin gâvuru” diyen ca- hilliğin sonu gelmiş, Türkiye birinci sı- nıf arkeologlar ve müzeciler de yetişti- ren bir ülke olmuştur. Ama, yer yer laç- kalıklara, bilimsel soygunculuğa ve ge- reksiz hoşgörüye yine rastlanabiliyor. Cumhuriyet döneminde de bazı yüz kı- zartıcı olaylar yaşandı. Önlemlerin sıkılaştırılmasına karşı dışta uyanan telaş da gösteriyor ki, cen- neti soyma hevesi henüz tam sönme- miştir. [email protected] PENCERE Sınıf ve Demokrasi?.. Aydın Ilgaz’ın ‘gecikmiş ilk kitabı’ nın adı: “Sı- nıf’ın Efsanesi” . (Çınar Yayınları) Bir zamanlar Türkiye’nin demokratik olmayan çok partili düzeninde ‘sınıf’ sözcüğü belâsına ne korkular yaşanıyor, insanlar nasıl harcanıyordu?.. Aydın’ın kitabı bu konu üzerine elle tutulur bir belgeleme... Değeri büyük!.. Haftalık ‘DOLMUŞ’ mizah dergisinin ilk sayısı 5 Ocak 1956’da çıkmıştı... İmtiyaz sahibi: Osman Asaf Kermen. Yazarları çizerleri arasında kimler yoktu ki?.. Türk mizah edebiyatının en değerli adları bir araya top- lanmıştı; bunların arasında Rıfat Ilgaz da vardı.. Rıfat Ilgaz tepeden tırnağa aydın sorumluluğu taşıyan bir güzel adamdı.. Şairdi.. Öğretmendi.. Yazardı.. Bugün birisi kalkıp da bana “Rıfat Ilgaz gibi bir adam göster” dese gösteremem.. Para, pul, gösteriş, görgüsüzlük, hırs, üçkâğıt medya dünyasında öylesine ağır bastı ki, insan bozuldu.. Rıfat, bugünden düne bakınca, eski zaman sen- yörleri gibi kalıyor. Rıfat Ilgaz’ı uzun boylu tanıtmama gerek yok; Türk edebiyatına biraz meraklı olan, şairi iyi ta- nır; Dolmuş’ta yazmaya başladığı zaman ‘mim- li’ idi; daha önce çıkardığı ‘Sınıf’ adlı şiir kitabı yü- zünden adı komüniste çıkmıştı. Dolmuş’u ben yönetiyorum; bir gün Ilgaz der- gide yeni bir öykü dizisine başladı: Adı: ‘Hababam Sınıfı’. Ilgaz gibi ‘Hababam Sınıfı’nı da tanıtmaya ge- rek yok!.. Bugün bile televizyonun düğmesine do- kunsanız, Rıfat’ın öykülerinden biri film olarak kar- şınıza çıkar... ’Sınıf’ adlı şiir kitabı yüzünden başı belaya gir- mişti Ilgaz’ın.. Ama ‘Hababam Sınıfı’ bir tuttu ki sormayın!.. Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz’ın yazdığı “Sınıf’ın Efsanesi” adlı kitap, bu iki sınıfın basın tarihimi- ze geçen romanını anlatıyor... Peki, roman bunun neresinde?.. Çünkü Rıfat Ilgaz, Dolmuş dergisine yazdığı ‘Ha- babam Sınıfı’ öykülerinin altına imzasını atamıyor; bir ‘müstear’ ad kullanıyordu... Neydi o ad?.. ’Stepne!..’ Üstelik öyküleri derleyip bir de kitap çıkarmış- tık; Rıfat’a dedim ki: - Hiç olmazsa kitaba adını koyalım!.. Olmadı. 1950’li yıllar.. Çok partili rejim.. Demokrat Parti iktidarda.. Başbakan kim?.. Adnan Menderes!.. Dolmuş mizah dergisine biz yalnız Rıfat Ilgaz’ın değil, Aziz Nesin’in adını da koyamıyorduk; iki büyük ustanın her ikisi de sakıncalı idiler; işte böy- le bir demokrasi yaşanıyordu... Aydın Ilgaz’ın yazdığı “Sınıf’ın Efsanesi” oku- nunca 1950’lerdeki demokrasinin de efsane ol- duğu anlaşılır; yazık ki bu tür demokrasi anlayı- şı Türkiye’yi döndürdü dolaştırdı, sonunda ta- kıyyecilere teslim etti. (19 Ağustos 2004 tarihli yazısı) S ayõn Cumhurbaşkanõ’nõn bir- denbire ortaya attõğõ “Tari- hi fırsat...” söylemi içinde gündeme giren Kürt açõlõmõ ilginç boyutlarõ olan bir konu. Tarih boyunca hiçbir zaman bir devleti olmamõş, aynõ bölgede baş- ka halklarla ve özellikle Türklerle ortak yaşamõş, ortak tarihi, ortak kültürü paylaşmõş Kürtler zaman zaman başkaldõrõlarda bulunmuşlar ve hepsi Kürtler adõna hüsranla so- nuçlanmõştõr. Bu başkaldõrõlarõ incelediğimiz- de bugün olduğu gibi arkasõnda hep emperyal güçler çõkar. - Musul meselesi çõktõğõnda Şeyh Sait isyanõnõ, - Hatay meselesi çõktõğõnda Der- sim isyanõnõ, - Kõbrõs meselesi çõktõğõnda ASALA olayõnõ, - Irak’õn işgali ile İsrail ve Ame- rika adõna kukla devlet kurma gün- deme geldiğinde PKK ve Kuzey Irak olayõnõ, - BOP ve Dicle-Fõrat sularõnõn paylaşõmõ ortaya çõkõnca Anadolu kürtlerinin PKK örgütüne dayalõ si- yasallaşma sürecini görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin sõnõrlarõ Kurtuluş Savaşõ sonunda Lozan Antlaşmasõ ile çizilmiştir. Bu ant- laşma sadece sõnõr belirlemesi ol- mayõp sonsuza dek sürecek Türki- ye Cumhuriyeti’nin ve Anado- lu’daki yaşamõn hukuki belgesidir. Türkiye Cumhuriyeti ulusal - üniter - laik bir hukuk devletidir. Ve çevresinde örnek bir ülkedir. Kürt Açõlõmõ Üzerine Melih ÇINAR ADD Bandõrma Şube Başkanõ AÇI MÜMTAZ SOYSAL Cennet Soygunu Arkası 8. Sayfada
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle