19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 EYLÜL 2009 SALI 10 DIŞ HABERLER [email protected] CMYB C M Y B Müzakere öncesi füze hamlesi Dış Haberler Servisi - İran önceki gün baş- lattõğõ füze tatbikatõnõn dünkü üçüncü aşama- sõnda, geliştirilmiş uzun menzilli Şahab 3 ve Sic- cil füzelerini başarõyla denediğini bildirdi. 2 bin km. menzilli füzeler, İsrail’i, Orta- doğu’daki Amerikan askeri üslerini, Avru- pa’nõn bir bölümünü ve Türkiye topraklarõnõn büyük bölümünü vura- biliyor. Rusya’nõn baş- kenti Moskova, Yuna- nistan’õn başkenti Atina ve İtalya’nõn güneyinin füzelerin men- zili içinde olduğu belirtiliyor. Şahab 3 ve Siccil füzeleri, İran’õn sahip olduğu en uzun menzilli füzeler. Kum kentinde yapõlan “Kutsal Sa- vunma Haftası” kapsamõndaki yõllõk planlõ tatbikatõn ilk aşamasõnda, kõsa menzilli Fatih-110, Tonder-69 füzeleri ile Zilzal roketi fõrlatõlmõştõ. Fatih füzeleri 193, Tonder füzeleri ise 150 km. menzilli. Devrim Muhafõzlarõ Hava Kuvvetleri tarafõndan gerçekleştirilen tatbikatõn ikinci aşamasõnda ise 300 ila 700 kilo- metre menzilli Şahap-1 ve Şahap-2 fü- zelerinin başarõyla fõrlatõldõğõ duyurul- muştu. İran bundan önce bilinen son fü- ze denemesini geçen mayõs ayõnda ger- çekleştirmiş ve Siccil 2 füzesinin başa- rõyla denendiği duyurulmuştu. Devrim Muhafõzlarõ Hava Kuvvetle- ri Komutanõ Tuğgeneral Hüseyin Sela- mi, tatbikat dolayõsõyla yaptõğõ açõkla- mada, “bütün tehditlere karşı hazır ve kararlı olduklarını” söyledi. Tuğge- neral Selami, tatbikatõn İran’õn savunma gücünü ve caydõrõcõlõğõnõ arttõrmaya yö- nelik olduğunu belirterek “bölgedeki tüm hedeflerin” füzelerin menzili için- de olduğunu vurguladõ. Avrupa endişeyle karşıladı Fransa, tatbikatla ilgili açõklamasõnda, İran’õ dünyada istikrarsõzlõk yaratacak faa- liyetlere son vermeye çağõrdõ. Avrupa Birliği Ortak Dõş Politika ve Savunma Yüksek Temsilcisi Javier Solana da İran’õn eylemlerinin endişe verici oldu- ğunu söyledi. Solana, İran’õn nükleer programõyla ilgili sorunlarõ Birleşmiş Mil- letler’le çözmesi gerektiğini de belirtti. Rusya ise İran’a gösterilen tepkiler konusunda, herkesin “sakin” olmasõ ve “duygularına kapılmaktan” kaçõn- masõ gerektiğini bildirdi. Füze tatbikatõ, 1 Ekim’de yapõlacak müzakereler ön- cesinde Tahran yönetiminin elini güç- lendirme hamlesi olarak değerlendiri- liyor. İran nükleer faaliyetleri konu- sunda, perşembe günü Cenevre’de ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya ile masaya oturacak. ABD Dõşişleri Bakanõ Hillary Clin- ton, müzakereler öncesinde yaptõğõ açõklamada, İran’õn, nükleer çalõşma- larõnõn barõşçõ olduğuna ABD ve diğer ülkeleri inandõrabileceğini sanmadõğõ- nõ söyledi. ABD Savunma Bakanõ Ro- bert Gates ise İran’a karşõ bir askeri ha- rekâtõn etkili olmayacağõnõ, ekonomik ve diplomatik baskõ kurmanõn İran’õn politikalarõnõ değiştirmek açõsõndan da- ha iyi bir yol olduğunu söyledi. İran, 1 Ekim’de yapõlacak nükleer müzakereler öncesinde uzun menzilli füze sistemlerini denedi. Şahab 3 ve Siccil füzeleri, Ortadoğu, Avrupa ve Türkiye’yi vurabiliyor İran, Şahab 3’le gövde gösterisi yaptı. İngiliz gazeteleri, Almanya seçim sonuçlarõnõ Türkiye açõsõndan olumsuz olarak görüyor ‘Seçimlerin asõl kaybedeni Türkiye’ Dış Haberler Servisi - Almanya’daki seçimlerle ilgili dõş basõndaki yorumlarda, seçim sonuçlarõnõn Türkiye’yi olumsuz etkileyeceği değerlendirmesine yer verildi. İngiliz Times gazetesi, “Yeni hükümet oluşumunda asıl kaybeden Türkiye olabilir” ifadesini kullandõ. Gazetedeki yorum haberde, “Alman Sosyal Demokratlar 11 yıldır Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesinin en büyük savunucusu oldu. Önce Yeşiller ile kurdukları ittifakla, son dönemde de Hıristiyan Demokratlar ile kurdukları büyük koalisyonla. Ancak Sosyal Demokratlar artık muhalefette. Paris ve Berlin’de Ankara’nın üyeliğine şüpheyle yaklaşan hükümetler var” denildi. Independent gazetesinin haberinde de, “Dış politikada, merkez sağ koalisyon Türkiye’nin AB’ye katılma girişimine daha güçlü bir sesle engel olmayı deneyebilir. Merkel Ankara için ‘imtiyazlõ ortaklõktan’ yana” ifadesi kullanõldõ. Öger: Süreç yavaşlayacak Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) eski Avrupa Parlamentosu milletvekili olan Vural Öger, Angela Merkel ile Liberallerin kuracağõ hükümetin Türkiye’nin AB müzakere sürecine olumsuz yansõmalarõ olacağõnõ söyledi. Öger, ABHaber’e yaptõğõ açõklamada “Liberaller, liberal oldukları için kategorik olarak Türkiye’nin AB üyeliğine hayır demiyorlar. Almanya’dan bakıldığı zaman Türkiye-AB müzakere süreci yavaşlar. Kayıtsız şartsız evet veya hayır demeyecekler. Süreç durmayacak daha da yavaşlayacak, ama hızlandırılması için hiçbir şey yapılmayacak” dedi. Sosyal Demokratlarõn bugüne kadar Merkel’in “Türkiye için imtiyazlı ortaklık” görüşünü ülkenin resmi politikasõ haline getirmesini önlediğini kaydeden Öger, “Şimdi AB içinde müzakere sürecini durdurmak için ellerinden geleni yapacaklar. AB’deki diğer Türkiye karşıtları bundan cesaret alacak” diye konuştu. 2005- 2009 döneminde, Federal Meclis’te Sol Parti’yi temsil eden Prof. Dr. Hakkı Keskin de, Cumhuriyet’e yaptõğõ açõklamada, “Bu seçim sonuçları şunu gösteriyor: Bir kere Hıristiyan Birlik Partisi ve onun başkanı Merkel ile, AB-Türkiye ilişkilerinde bu partiye çok yakın duran liberallerin oluşturacağı hükümette, daha önce Sosyal Demokratların izlediği Türkiye’ye destek veren politikayı göremeyeceğiz” diye konuştu. Keskin, şu anda iktidara gelmesi beklenen hükümetin Türkiye’ye soğuk olduğunu söylemekle birlikte, Türkiye’yle yapõlan anlaşmanõn bu hükümet için de bağlayõcõ olduğunu, Merkel’in de anlaşmalara bağlõ kalacağõnõ ifade ettiğini anõmsattõ. Keskin ayrõca mecliste güçlü bir sol muhalefetin bulunacağõnõ da vurguladõ. Almanya’daki seçim sonuçlarõnõn Türkiye’ye etkisi daha ilk günden tartõşõlmaya başlandõ. Hakkõ Keskin, yeni Berlin hükümetinin “Türkiye’ye soğuk olacağõnõ” kabul etmekle birlikte, kapõlarõn Türkiye’ye tamamen kapanacağõ yorumlarõna katõlmõyor. KAVŞAK ÖZGEN ACAR Her Horozun Ödü! Nev York’ta eylül ayı çok güzel- dir! Sıcaklık erimiştir. Korkunç rutubet azalmıştır. Bu nedenle Bir- leşmiş Milletler’in (BM) Genel Kurul toplantılarına katılacak 200’e yaklaşan ülkenin başkan, başbakan ya da dış- işleri bakanlarının buluşmaları için eylül ayının sonu seçilmiştir. Gerilim- li ortamlardan sonra, konukların bu ılı- man iklim koşullarında rahat hava al- maları uygun görülmüştür. Manhattan Adası’ndaki 38 katlı BM binasının ön cephesi “1. Cad- de”ye, arkası “Doğu Nehri”ne bakar. BM binasının karşı kaldırımında ise Dışişleri Bakanı iken İhsan Sabri Çağlayangil’in satın alıp Türkiye’ye kazandırdığı bir gökdelen “Türk Evi” adını taşır. Binada, BM’deki Türk Temsilciliği, başkonsolosluk ve çeşitli devlet kuruluşlarının daireleri vardır. Orada görev yaptığım yıllarda, Genel Kurul’un açılış günü gelene- ği olarak ev sahibi konumundaki ABD Başkanı Ronald Reagan’ın, konuklarına verdiği öğle yemekleri- ne, açış konuşmalarına tanık ol- muştum. Her yıl olduğu gibi o gün BM’ye giden yollar Nev York poli- since kesilir, o sokaklardaki bina- larda yaşayan in- sanlara bile, Rea- gan oradan uzakla- şıncaya değin giriş çıkış yasaklanırdı. Yine her yıl olduğu gibi o gün Reagan, BM binasına girişi ön- cesi ve çıkışı sonra- sındaki on dakika bo- yunca, tüm devlet ve hükümet başkanları- nın bile giriş çıkışları- na izin verilmezdi. Bir keresinde, Türk Dış- işleri Bakanı’nın “Türk Evi”nden çıkıp karşı kaldırımdaki BM’ye yürümesi, yanında FBI’ın korumaları bu- lunduğu halde, engellenince bakan kapıda “mahsur” kalmıştı. Bir başka zaman Başkonsolos Yar- dımcısı Ferhat Ataman, Reagan’ın 100 koruma araçlı, ameliyat bile ya- pılacak 10 ambulanslı konvoyunu iz- lemek için odasının penceresinden dı- şarıya bakmak istediğinde, sokakta- ki birkaç polis dürbünlü tüfeklerini ken- disine doğrultarak içeriye girmeye zorlamışlardı! “Diplomatik dokunul- mazlığı” kimsenin umurunda değildi. Ataman, geri çekilmeseydi, dürbün- lerin yönlendirdiği tetiklerin hedefi olması işten bile değildi. Bu deneyimlerden dolayı Türk Tem- silciliği bir Türk’ü Nev York Polisi (NYP) ve FBI arasında “bağlantı” kur- mak ve “eşgüdüm” yapmak amacıy- la görevlendirmişti. Örneğin, Turgut Özal Nev York’a gelmeden önce bu görevli yerel güvenlikçiler ile ziyaret programını görüşür, belirli bir telsiz fre- kansından saniye saniye NYP ve FBI ile eşgüdüm sürdürürdü. Özal’ın uça- ğı indiği andan, havalandığı ana ka- dar en ufak bir olay ya da bir itiş ka- kış yaşanmazdı. Daha sonra bu “so- rumluluk sahibi görevli” Türk Temsil- ciliği’nden ayrılmak zorunda bırakıldı! Yıllarca Türk Evi’nde Federasyon Başkanlığı yapan, günümüzde AB’den sorumlu Bakan Egemen Bağış bu düzenlemeleri çok iyi bilir. Unutmayınız ki ABD Başkanı John Kennedy ve kardeşi Adalet Bakanı Robert Kennedy sıkı korumaya kar- şın öldürüldüler. Reagan’a yapılan sui- kastta kurşun kalbinin 2 cm. yanından geçip ciğerine saplanmış, ameliyatla kurtarılmıştı. Anlaşılan daha önceleri olduğu gi- bi, belirli bir odaktan eşgüdüm yapıl- madığı için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İngilizce bilmeyen koru- maları ile Başkan Barrack Hussein Obama’nın korumaları arasında -her ne demekse- bir “arbede” çıkmış! Tam Türkçesiyle “itiş kakış” olayında Tür- kiye Başbakanı da argoda “goril” denilen bir Amerikalı korumayı eli ile iterek “fiziki tepki” bile göstermiş! Erdoğan, Davos benzeri bir davra- nışla, bu olayı kınamak amacıyla eski Başkan Bill Clinton’un “Küresel Giri- şim” toplantısına git- meyerek “G-20 Zirve- si ve Küresel Etkileri” konuşmasını yapma- mış! FBI sözcüsü de TC heyetini “kafası ka- rışan bir yabancı heyet” sözleri ile tefe almış! Erdoğan, bir süre sonra 5. Cadde’de bazı bakanları ile yü- rüyüş yapmış. Yürü- yüş kaçamağını gö- rüntüleyen Türk ga- zetecilerinin “Güzel bir fırsat bulup Nev York’ta yürüyüşe çık- mışsınız” sözlerine şöyle sitem etmiş: “Türkiye’nin yoğun gündeminde fırsat mı veriyorsunuz? Her gün yeni bir şey çıkarıyorsunuz. Burada fırsattan istifade ben de nor- mal bir insan gibi nefes alayım, so- kaklarda yürüyeyim, dedim!” Başbakan haklı! Ankara’da, İstan- bul’da değil yürümek; ABD Başkanı kadar olmasa bile, çok sıkı bir güvenlik ordusu ile kavşaklarda durmadan geçmek için trafik ışıklarını değiştirmek, elbette herkes için can sıkıcı… Kasımpaşalı Erdoğan’ın bu ikinci meydan savaşı… Geçen yıl da İs- panya’da “Uygarlıklar İttifakı” top- lantısında da ev sahibi korumalarla “itiş kakış” yaşanmıştı. Eskiden “Her horoz kendi çöplü- ğünde öter…” diye bir deyiş vardı. Anlaşılan ABD’de Obama, İspan- ya’da Jose Luis Rodriguez Zapa- tero, Türkiye’de Erdoğan kendi ül- kelerinde güvenlik konusunda “önce ben” diyorlar. Eski söylemi şöyle değiştirsek acaba nasıl olur? “Her ho- rozun ödü kendi çöplüğünde patlar!” “Courage to Care (İlgiye Ce- saret)” ödülü sahibi Başba- kan Erdoğan’ın Nev York’a iner inmez ilk işi, bu ödüle “ihanet etmediğini” göstermek için olsa gerek, ABD’de- ki 50 Yahudi kurumunun temsilcile- rini kabul etmek oldu. Erdoğan, “47. Sokağın” bir başın- daki “Türk Evi” ile öteki başındaki “İn- kâr ve İftiraya Karşı Birlik (ADL)” ad- lı Yahudi lobisinin karargâhının baş sorumlusu Abraham Foksman ile “one minute”a (bir dakika) değinil- meden dakikalarca konuşmuş. Foksman, Erdoğan’a “gündemin- de İsrail ziyareti olup olmadığını” sormuş. Başbakan, planlanmış bir zi- yaretin olmadığını, ekimde bir za- manlar “kitlesel imha silahlarının” bulunduğu savlanan komşu Irak’ı, şimdilerde “nükleer silah üretim mer- kezi” fotoğrafları yayımlanan İran’ı zi- yaret edeceğini söylemiş. Irak Başbakanı Celal Talabani’nin Nev York’ta “İran’a karşı yapılacak bir harekâta ülkesinin yataklık etmeye- ceğini” açıklamasının ardından Er- doğan’ın ADL’cilere ne söylediğini bil- miyoruz. Ama şu açıklaması Dışişle- ri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun si- yasasının kokusunu taşıyor: “Yatıyor kalkıyor İran diyoruz! Ortadoğu’da İsrail nükleer silaha sahip değil mi?” Başbakan’ın bu haklı sorgulama- sına elbette karşı çıkılamaz… Gü- neyde İsrail, doğuda İran’ın atomla- rına karşılık Türkiye 7.8 milyar dolar- lık füzesavar sisteminin peşinde… Türkiye, Suudi Arabistan ile birlikte bölgedeki ABD silah sanayisinin en önemli müşterilerinin başında geliyor. Arapların silahlanmasının temel ne- deni İsrail’deki nükleer silahlar değil mi? O silahların üzerinde ABD eti- ketleri bulunmuyor mu? ABD, Irak’ın ardından şimdi de İran’ı boy hedefi yapma peşinde silah satışlarını art- tırmıyor mu? ABD’li ev sahibi bakanlar oldum olası, BM toplantısı için Nev York’a gelen yabancı meslektaşı ile ikili gö- rüşmeler yaparlar. ABD’li diplo- matlar bu görüşmelerde kendi ba- kanlarını “psikiyatr”, konuk bakan- ları da sorunlarını anlatan “hasta- lara” benzetirler. Başbakan Erdoğan’ın ABD’de “devlet” kavramı ile bağlantılı te- maslarını en güzel yansıtan iki fo- toğrafı pazar günü Vatan gazetesi yan yana kullandı. İki devin devlet baş- kanları Obama ve Dimitri Medvedev ile G-20’ler toplantısının yapıldığı Pittsburgh’da beklenmedik, baş ba- şa görüşmelerini gösteren iki resim, Türkiye’nin uluslararası siyasada gel- diği önemli konumun açık gösterge- siydi. “Psikiyatrın muayenehanesinde” yapılmayan her iki görüşmenin iste- mi de iki başkandan gelmişti. Daha ayrıntılı görüşmeler için ara- lıkta Vaşington’a gideceği anlaşılan Er- doğan’a tezkere gerginliğinden son- ra yeniden ABD Başkanı’nın baş ma- sasında yer verilmişti. Obama’nın beyaz şarap kadehi ile “şerefe” dediği Erdoğan “su bardağı” ile yanıt vermiş. Oysa “şerefe şarap kadeh kaldırma- nın” mucidi Göktürkler ve Hunlardır! İster komşu ülkeler ile yaptıkları an- laşmaları, ister ticaret bağlantılarını ko- ruyacaklarına, atalarımız “toluy” de- dikleri kadehleri kaldırarak “şarap” üzerine ant içerlerdi! Nereden nereye? ‘Şeref’ Andı ve Şarap! Elmek: [email protected] Faks: 0312. 442 79 90 Erdoğan ABD’de. Vatan Gazetesi’nden. Aydan Özoğuz. Ekin Deligöz. Sevim Dağdelen. Beş Türk Bundestag’da Dış Haberler Servisi - Alman- ya’da önceki gün yapõlan genel se- çimler sonucunda, 5 Türk kökenli milletvekili adayõ federal meclise (Bundestag), biri ise eyalet meclisine girmeyi başardõ. Seçimlerde federal mecliste sandalye kazanan Türk kökenli isimler, Hür Demokrat Par- ti’den (FDP) Serkan Tören, Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) Aydan Özoğuz, Yeşiller Partisi’nden Ekin Deligöz ve Memet Kılıç, Sol Par- ti’den Sevim Dağdelen olurken eyalet meclisi seçimlerinde SPD’nin adayõ Serpil Midyatlı kazanan isim- ler arasõnda yer aldõ. Hür Demokrat Parti (FDP) Aşa- ğõ Saksonya eyaletinde aday olan Serkan Tören’in meclise girme- siyle FDP, genel seçimlerde ilk kez bir Türk kökenli bir milletve- kili çõkarmõş oldu. Tören: Korkmayın Stade kentinde bir kafede seçim so- nuçlarõnõ ailesi ve partisinden önde ge- len isimlerle birlikte izleyen Tören, AA’ya verdiği demeçte, “Çok mutluyum. 1993’ten bu yana FDP’de aktif ola- rak çalışmaktayım. CDU ve FDP koa- lisyon hükümeti kurarsa, ilgili ba- kanlıkların içişleri ya da dışişleri ko- misyonlarında görev almak isterim. Türki- ye’nin yeri Avru- pa’dır. Türkiye’nin AB’ye girmesi ko- nusuna ağırlık vereceğim” dedi. FDP’nin birlik partileriyle (CDU/CSU) bir koalisyon hükümeti kurmasõ durumunda partisinin dõşiş- leri bakanlõğõ görevini üstleneceğine inandõğõnõ ifade eden Tören, “FDP’nin iktidarda olduğu dö- nemlerde, Türkiye AB’ye daha ya- kın oldu. Hatta müzakere süreci başladı. Korkmaya gerek yok. Tür- kiye’nin Kopenhag kriterlerini ye- rine getirdiği takdirde, AB’ye üye olacağına inanıyorum” ifadesini kullandõ. Sonradan uyum olmayaca- ğõnõ söyleyen Tören şöyle devam et- ti: “Çok küçük yaşlarda eğitime ve dil eğitimine ağırlık verilmeli. Her- kese eşit haklar tanınmalı. Eğitime önem vermezsek uyum da olmaz. Almanya bizim memleketimiz. O halde buraya uyum sağlamamız ve eğitime önem vermemiz gerekir.” FDP’nin orta sõnõfõn haklarõna ağõr- lõk veren bir parti olduğunu, Alman- ya’da son yõllarda devlet müdahale- sinin çok arttõğõnõ savunan Tören, “On bir yıldan bu yana sosyal demok- ratlar ülkede iktidarda. Çifte va- tandaşlık dediler, olmadı. Alman vatandaşlığına geçişi kolaylaştı- racağız dediler, olmadı. Gelinler, damatlar bu ülkeye gelemez oldu. Kısacası sosyal demokratlar ver- dikleri sözleri yerine getiremedi- ler” dedi. Annesi Nejla Tören de, “Oğlum adına çok sevinçliyim. 7 ay önce babasını kaybetmişti. Babası oğlumun milletvekili ol- masını çok istiyordu. Buruk bir sevinç içindeyim” diye konuştu. SPD Hamburg eyalet listesin- den milletvekili adayõ olan Aydan Özoğuz da partisinin aldõğõ kötü se- çim sonucuna rağmen federal mec- lise girmeyi başardõ. Hamburg Eya- let Meclisi üyesi olarak 2001-2008 arasõnda partisinin meclis grubun- da göç politikalarõ sözcülüğünü yapan Özoğuz, federal mecliste ai- le, göç ve eğitim konularõna ağõrlõk vermek istediğini kaydetti. Yeşiller Partisi’nin Bavyera eya- let listesinden milletvekili adayõ olan Ekin Deligöz 4. kez meclise gir- meyi başardõ. Tokat doğumlu Deli- göz, Kasõm 2005’ten bu yana mec- listeki aile, kadõn ve gençlik komis- yonunun başkan yardõmcõlõğõnõ ya- põyor. Deligöz, partisinin oy ora- nõnõ arttõrmasõnõn memnuniyet verici olduğunu belirtirken Birlik partileriyle FDP’nin kuracağõ koalisyon hüküme- tinin ülkeyi geriye götürece- ğini, göç politikalarõnõ da zayõflatacağõnõ kaydetti. Ye- şiller Partisi adayõ Memet Kılıç ise Baden-Württenberg eyaletinde seçimi kazanarak, bu partideki ikinci Türk köken- li milletvekili oldu. Evli ve bir çocuk sahibi olan Kõlõç, hukukçu olarak mecliste hukuk ve iç- işleri komisyonlarõnda yer alabilece- ğini, AB hukuku konusunda da ça- lõşmalar yaptõğõ için AB Komisyo- nu’nda da görev yapabileceğini ifade etti. Kõlõç, 2000 yõlõndan bu yana da yabancõlar meclisinin baş- kanlõğõnõ yürütüyor. Kuzey Ren Vestfalya eyaletinden seçime katõlan Sol Parti adayõ Se- vim Dağdelen de ikinci kez mec- lise girdi. Almanya’nõn Duisburg kentinde doğan Dağdelen, Ekim 2005’ten bu yana Bundestag üye- si. Dağdelen seçmenlere teşekkür ettiği konuşmasõnda: “Şimdi görev sırası, kurulacak CDU/CSU-FDP koalisyon hükümetinin ilan etti- ği sosyal eşitsizlik politikalarına karşı hem mecliste, hem de mec- lis dışında muhalefeti güçlendir- meye geldi. Özellikle ekonomik krizin yüklerinin emekçilerin sır- tına yüklenmesine, yoksulluğun artmasına, savaş yanlısı, göç- menlere yönelik dışlayıcı politi- kalara karşı daha fazla mücade- le etmemiz gerekecek.” Schleswig-Holstein eyaletinde genel seçimlerle eşzamanlõ düzen- lenen eyalet meclisi seçimlerinde ise SPD’nin Kiel kentinden milletvekili adayõ olan Serpil Midyatlı (34), eyalet meclisine giren isim oldu. Özdemir meclise giremedi Alman siyaset sahnesinin ünlü Türk kökenli isimleri Cem Özdemir ve Lale Akgün ise bu seçimlerde federal meclise giremedi. Stuttgart kentinden doğ- rudan aday olan Yeşiller Partisi Eşbaşkanõ Özde- mir, seçmen oylarõnõn 29.9’unu alõrken yaptõ- ğõ açõklamada 2015 yõ- lõnda yapõlacak genel seçimlere yeniden ka- tõlmak istediğini söyledi. SPD adayõ Lale Akgün ise siyasetten çekilme kararõ al- dõğõnõ kaydetti. FDP’den Serkan Tören, Türkiye’nin AB’ye girmesi konusuna ağõrlõk vereceğini, SPD’den Aydan Özoğuz da göç konusuna eğilmek istediğini ifade etti. Yeşiller Partisi’nden Ekin Deligöz ve Memet Kõlõç, Sol Parti’den Sevim Dağdelen federal meclise, SPD’nin adayõ Serpil Midyatlõ da eyalet meclisine giren Türk kökenli diğer isimler oldu. S. Tören. M. Kılıç.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle