23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
î 9 AĞUSTOS 2009 / SAYI 1220 Tassos Boulmetis ve ailesi 1964 yılında sessiz sedasız îstanbuTdan sınır dışı edildi. Boulmetis o zaman henüz yedi yaşındaydı. îstanbuTu ve yaşadıklarını unutamadı. Polis ve askerlerden korkması, zamansız telefon ve kapı zillerinden tedirginliği o günlerden miras kaldı. îstanbuTa da otuz yıl sonra dönebildi. "Bir Tutam Baharat" isimli bol ödüllüfilmiyletüm bu korkulan geride bıraktı. Ama affetmesi için hâlâ erken. ... . : • & , , ; . . . . • ; • • . ; • • • • • • • . - • * , Artık zillerin sesi sustu... Tassos Boulmetis Büyükada'daki film gösterimi öncesinde bir anısını paylaşıyor. Henüz lstanbul günlerinde, çok mutlu bir çocukluk geçirirken epey de haylaz olduğunu söylüyor. Hatta o kadar ki herkesi bezdirdiğini hatırlıyor. Annesi de ona bu yüzden küçük ziller takıyor. Üstünden çıkarmasına da izin vermiyor. Böylece hem geldiğini belli ediyor hem de muzurluk yapmaması için annesinin uyarısını sürekli hatırlıyor. Sonra Istanbul'dan sürgün ediliyor ve Atina'ya taşınıyorlar. Elbette zilini de yanında götürüyor. Hem Türkiye'den gelen bir Yunanlı hem de zil takan bir çocuk olduğu için de epey dışlanıyor. "Dışlandığım için yahuz oynamanın keyfıni çıkardım. O yüzden yalnızlıktan da hiç korkmadım. Zillerimi çıkardıktan sonra da kulaklanmdan sesi hiç gitmedi. Ne zaman bu filmi tamamladım, artık onları duymuyorum" diyor, "Hatta filmim de buna göndenneler yaptığım ve ailemin davranışlannı fazla dürüstçe sergilediğim için bana kızdıklannı da biliyorum. Ama özellikle annemin bu filmi defalarca izlediğini biliyorum." Yaşadıklarımla banştım ama affetmedim... ALİ DENİZ USLU T assos Boulmetis 1957 yıhnda Kadıköy, Moda Caddesi'nde Yunan asıllı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Aya Efehmia kilisesinin karşısındaki bir bakkal dükkânında ilk çocukluğunu yaşadı. Yıllar 1964'ü gösterdiğinde her şey değişti. Çünkü 1964 "mübadelesi" tstanbul'da yaşayan Rumlann sınır dışı edilmesi anlamına geliyordu. Yedi yaşında, Atina'da yeni arkadaşlar, yeni dostlar ve yeni bir hayata yelken açtı. Türkiye'den Yunanlı olduğu için sürgün edilmişti ama Yunanistan'da da bir Türk olduğu için dışlandı. Doğduğu topraklardan uzağa düşenlerden yalnızca biriydi Boulmetis. Özlemini duyduğu, vatanım dediği tstanbul'a dönecek cesareti ise 30 yıl sonra bulabildi. Kadıköy'ü, Moda'yı yenidcn tanıdı. lşte tüm bu çelişkileri sindirdikten sonra menem hayatını "Bir Tutam Baharat" filmiyle beyazperdeye taşıdı. Film birçok ödül aidı, 42 ülkede izlendi. Yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı "Bir Tutam Baharat" 44. Selanik Film Festivali'nde de en iyi yönetmen ve en iyi film dahil tam sekiz ödül aldı. Ama niyedir ki Türkiye'de konuşulmadı. Filmin başarısına rağmen Türkiye'deki ilgisizlik oldukça ilginç. Boulmetis'e de söylenenler ekonomik nedenlermiş. Nedeni politik olarak gönnek istemediği de özellikle üstünde durduğu bir nokta. Pek çok kişi filmin adını Başak Köklükaya ve Tamer Karadağh'nın konuk oyunculukları nedeniyle biliyor. Bu da işin tuhaf tarafi. 2003 yapımı bu filmin özel gösterimi Büyükada'da yeni açılan yazlık Belcdiye Halk Sineması'nda yapıldı. Biz de oradaydık. Daha sonra Tassos Boulmetis ile filmin hikâyesine konu olan hayatını, geçmişi ve şimdiyi konuştuk. Boulmetis, "Bir Tutam Baharaf'ta travması, acılan ve korkulanyla yüzlcştigini söylüyor. Elbette bu bir kabullenme olmasa gerek. Anlatıyor; "Evet, travmamla banştım. Babamdan unutmak için her şeyi bırakıp gitmek, uzaklaşmak tek çareniz ya da çaresizliğinizdi. Bu, tstanbul Rumlannda hâlâ tazedir. 'Unuttuk, bitti, her şcy geçti' deseler de içlerindekileri bilemezsiniz" sözleri yaşadığı derin tedirginliği anlatıyor. O yüzden polisleri ve askerleri sevmiyor. Üniformah insanlardan çekiniyor. Çünkü yedi yaşında da olsa evinden edilmenin ne olduğunun hatırası peşini hiç bırakmamış. "Çok mutlu bir hayat yaşıyordum. Bu şehre âşıktım. miras kalan bir hırs ve üzüntüydü o. Hem hayatıma onunla da devam edemezdim. Ama bu banşma o zamanki rejimin yaptıklarını affettiğim anlamına gelmiyor. Yani sisteme karşı hissettiklerim hiç azalmadı. Beni mutlu eden ise bu filmi iki kıyıda da izleyen insanlann hissettikleri buruk mutluluk." Peki, Istanbul'dan sınır dışı edildikten sonra 30 yıl nasıl dayandı, niye gelmek için bu kadar bekledi? Cevaplar yaşanılanlann anlatılanlar kadar kolay olmadığmı doğruluyor. Boulmetis'in, "İlk scbep travma ve korkuydu. Yaşananları Kıbns olaylanmn ivmelenmesi lstanbul'da tedirgin edici bir hava yaratmıştı. Anlıyorduk ki biz Rumlan iyi günler beklemiyordu." Hikâyesini anlattığı filmindc de bunlan görmek mümkün. Zamansız çalan telefonlar ve kapı zilleri kötü haberin tellallığım yapıyor. Böyle olunca soruyoruz, hâlâ rahatsız oluyor mu bu seslerden? Çevabı tebessümle veriyor ama mutlu bir tebessüm değil bu; "Artık değil". Tassos Boulmetis yaşadıklarmı sinemasıyla anlatıyor. Böyle rahatlıyor, geçmişiyle yüzleşip banşıyor. O yüzden şanslı, ya diğerleri? Bunları paylaşamadan yaşamak zorunda kahyorlar. Boulmetis sinema olmasaydı ne yapardı? Çevabı o da bilmiyor. Belli ki kendini şanslı görüyor. Sineması geçmişiyle şimdinin farklı dengelerini kuruyor. "Bir Tutam Baharaf'ta lstanbul çok mistik, gizemli ve masalsı bir anlatımla sunulmuş. Zira Boulmetis yönetmenlik ve senaristliğinin dışında iyi de bir efekt uihıanı. Yine de bunun başka bir anlamı var gibi geliyor izleyiciye. O da bunu söyledikleriyle doğruluyor, "Bu Istanbul'a duyduğum özlemin resmi". SUYUNIKİ TARAFİ Filmin gerçek adı "Politiki Kouzina", "Şehrin, Istanbul'un Mutfağı" anlamına geliyor. Türkçeye "Bir Tutam Baharat" olarak çevrilmiş. Filmde baharat önemli bir metafor. Her şeyi anlatıyor; aidiyetsizliği, aşkı, mutluluğu, huzuru, özlemi, hayal kınklıklannı ve yeri doldurulamayanlan... Boulmetis ise öncelikli olarak baharatlan vatan değiştiren insanlann esas unsuru olarak görüyor. "Ulusal mutfaklar bir yerden diğer yere giden insanlar tarafından yapılmıştır ve baharat geldiğiniz yere özeldir. Anılannızı taşır, özlemi yaşatır" diyor. O, filminde tüm yaşadıklannı ironik, tarafsız ve insani bir jargonla anlatırken, "Suyun tki Tarafi"nın yaşadıklannı hatırlatıyor. Derdi acılan tazelemek değil, geleceğe daha umutlu bakabilmek. Yine de Türk kahvesi mi? Yunan kahvesi mi? "Baklavaya da sahip çıktılar" nidalanyla yola devam etmek tercih ve anlayış meselesi. • Diiiişleeeeeriiüm beeeeyaaaaz. Maden suyundan! Maden suyunu çok sevtyordum ama, çocukken içtiğim maden sulanndaki florürün dişlerimde çürük oluşmasını engellediğini bilmiyordum. İyi ki engellemiş, koca koca gülemeseydim ne yapardım bilmem! masuderTDrkiye Madensuyu Ureticileri Dernegi www.masuder.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle