23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 AĞUSTOS 2009/ SAYI 1220 BRUKSEL TORONTO Şarkılardaki Brüksel hiç de sıkıcı değil ERDİNÇ UTKU Londra'nın "en pahalı ve en pis", Paris'in "en romantik", Zürih'in "en temiz" ve Dublin'in "en dostane" kent olarak nitelendirilmesi konusunda bir şey diyemem ancak sık sık Avrupa'nın "en sıkıcı kenti" ilan edilen Brüksel'in imaj problemi olduğu kesin. Aslında Brüksel keşfedilmeyi bekleyen, keşfedildikçe karşınıza yeni sorular çıkaran zevkli bir bulmaca gibi. Hollandalı şarkıcı Dick Annegarn gibi Brüksel'e ilan-ı aşk etmedim, ama Brüksel'e haksızlık edildiğini düşünüyorum. Bazı şarkılar kentlerle, kentler de şarkılarla özdeşleşmiştir. Sanınm "Şarkılarda Brüksel" diye bir kitap henüz yayınlanmadı ama Brüksel 'i anlatan şarkılan sıralamak zor değil. Tabii Brüksel denince aklımıza hemen Jacques Brel ve şarkısı Bruxelles geliyor. "C'etait au temps oü Bruxelles revait... c'etait au temps du cinema muet"... Jacques Brel ve şarkısı Bruxelles BARNSLEY Leydi Mary, hâlâ anımsanıyor ve Brel'in ölümünden yıllar sonra bile hâlâ söyleniyor. Şarkının olağanüsrü gücünün kanıtı Brüksel'in adını Belçika sınırlan dışına okyanuslar ötesine taşıması. Bu şarkı aralarında Juliette Greco ve Vadinı Piankov'un da bulunduğu başkaları tarafından da seslendirildi. Şarkıcı Liesbeth List tarafından Hollandacaya çevrildi. tkinci sırada ise Hollandalı Dick Annegarn'ın Briiksel'e ilan-ı aşk ettiği "Bruxelles, ma belle" geliyor. Annegarn Paris'i "nevrozlu, sinir hastası" olarak tanımlarken Briiksel'e vuruluyor. Bu en çok bilinen şarkısı Annegarn'ın kariyerinde bir dönüm noktası. Belçika'da başta Marc Morgan ve Myriam Lafar olmak üzere değişik versiyonları yapıldı. Birçok Belçikalı şarkıcı Brüksel ve semtlerine şarkılarında gönderme yapıyor; Andre Bialek, Rue de l'Arbre Benit albümünde Ixelles semtindeki küçük bir sokağa ve "L'innovation" mağazasına (Bossa l'inno) yer veriyor. Bai Kamara Jr, "Livı'ng room" albümünde Down Town Saint Josse'u anlatıyor. Pierre Rapsat Brüksel'de Grand-Place'ı kar altında ışıldarken hayal ediyor. Johann Verminnen, "Brussel" ve "de Rue des Bouchers" şarkılanyla dikkat çekti. Claude Semal için Brüksel bir köy ve şarkısının başlığı da öy/e zaten, "Bruxelles est un villaje". Michel Noirret, Tropikal Brüksel'den dem vuruyor. 1960'Urda, Wallace Collection Brüksel için iki parçahk bir ode kaydetti. Pitcho (District 1030, Schaeıbeek hakkında), Incantation, Wadep Ouzk ve La Dissidence gibi Brüksel'in hip-hop sanatçıları da gerçekçi ve eleştirel şarkılarında kent hakkında konuşmayı seviyorUr. Yabmcı şarkıcılann da bazen kalbi Brüksel için çarpıyor. Dalida, "Ilpleut sur Bruxelles" şarkısında Bfel'i anıyor. Elton John, "Just /ike Belgium" şarkısında müzesiyle, kırmızı ışığıyla, dilencisiyle Brüksel'den bahsediyor. "Je t'aime le lundi" aşısı ve TürkiyeATİLA BESCELİ T zun zamandır görmediğim bir v-/ arkadaştan telefon geldi. Çahştığı yerde, Barnsley'de 1746'da Leydi Mary için dikilmiş büyükçe bir anıt varmış. Gidip mutlaka görmeliymişim. Barnsley 75 bin nüfuslu, sıradan bir İngiliz kasabası. Bugünlerde burada bulunan Wenworth Kalesi'ndeki binalar onanhyor. Anıt da işte bu kalenin içinde. Peki, Leydi Mary de kim? Türkiye'den İngiltere'ye çiçek aşısı götüren kişi. Kinston dükünün kızı. Büyükelçi olan kocasıyla 1716'da İstanbul'a gelir. O zaman III. Alımet padişah. Daha İngiltere'de iken 26 yaşında çiçek hastalığına yakalanır ve güzel yüzünde nahoş bir iz kalır. Hatta erkek kardeşi de çiçeğe yakalanıp 20 yaşında ölür. Hiç olmazsa çocuklannı çiçek felaketinden korumak ister leydi ve Türkiye'de onlara aşı yaptınr. Londra'ya dönünce de Türkiye'de başarıyla uygulanan bu aşı yöntemini İngiltere'de yaymaya çalışır. Ama ne de olsa bu aşı Türkiye'den -bir Doğu ülkesinden (!)- geldiği için ve kendisi de eksik etek (!) olduğundan, turucu tıp çevreleri ve halk tarafından kuşkuyla karşılanır. Gene de bütün engellere rağmen aşı İngiltere'de yaygınlaşır, hatta Kraliyet ailesi bile çocuklarına çiçek aşısı yaptınr. Sunay Akın, "Tuncay Terzihanesi" adlı kitabında bu konuyla ilgili şunları yazmış: 9 Ağustos 1721'de çiçek hastalığına karşı Türk usulü aşılama yöntemi Newgate'de uygulanır. Aşının ilk yapıldığı insanlar da altı mahkûm ve öıe f f i şarkısı ile ünlenen Edouardo, 2001'de "Les frites de Bruxelles" şarkısını söyledi. Brüksel âşığı ve Polyphonic Size grubunun eski üyesi Daniel Darc "ex-Taxi Girl" ise 90'larda duygusal bir Brüksel serenadı yaptı. Maurice Chevalier tarzı Fransız geleneğinin takipçisi Henri Genes, Bobino konserinde "Bruxelles-Tango" şarkısını söyledi. Maurice Chevalier ise tipik Brüksel karakteri Manneken Pis (İşeyen Çocuk) için dünyaca ünlü bir şarkı yazdı. Brüksel salon müziğinde de kendinden bahsettirmesini biliyor. Jaz sanatçısı Benny Goodman "Brussels blues" yaparken akordiyonda ise Maurice le Gaulois "Brüksel" şarkısını söyledi. Seyahat acentelerinin yaptırdığı anketlerde Briiksel'e sıkıcı damgası vuranlar bir de şarkılardaki Brüksel'i dinlesinler. Şarkılardaki Brüksel hiç de sıkıcı değil! • erdincutku@binfikir.be Vejetaryen ol dünyayı kurtar... Gerçekten dünyayı kurtarmanın formülü bu cümlede mi gizli? PETA üyelerine göre öyle. Bir taşla iki kuş vuracağız, hem iklim değişikliğyle mücadele edeceğiz hem de gıda için hayvanlara türlü işkenceler yapmaktan vazgeçmiş olacağız. Japonya'nın başkenti Tokyo'da bir yaya geçidini işgal eden marul yaprağı desenli bikinisini kuşanmış gösterici derdini oldukça iyi anlatıyor... pek çok yetim çocuktur. Denekler çiçek hastalarının arasma konulsa da aralarından hiçbiri ölmez!.. Leydi Mary İstanbul anılarını the Turkish Embassy Letters, (Türk Sefaret Mektupları) adıyla yayımlar. En çok da bu eseriyle tanınır. Bu kitapta Türk kadınının bilinmeyen özellikleri anlatılır. Lady, kadın olmanın avantajını kullanır ve Türk kadınının o pek kapalı dünyasına girer. örneğin kadın hamamlarına gidip onlarla sohbet yapar, bilinmeyen bir hayatı gözler önüne serer. O zaman Avrupa'da Doğu kadınını anlatan kitaplar pek yoktur. Bağımsız mizaçlı bir kadındır Leydi Mary; evlilik dışı ilişkileri olur, sonunda Francesco adlı bir İtalyana âşık olup çok zengin kocasını terk eder 1739'da. İngiltere'den aynlıp Venedik'e gider. Ama o ilişki de mutlu sonla bitmez. Oğlu Edward da kendisi gibi yazar ve gezgindir. Sıra dışıhğını annesinden almıştır. Hollanda'nın Leiden kentinde Arap dili okur. Doğu kültürüne düşkündür. Sheffield Ruskin Galeri'de Leydi Mary ve oğlunun yağlıboya portreleri sergileniyor. Bunlardan birinde Edward, Osmanlı giysileri içinde elinde kılıcıyla resmedilmiş. Tablonun altında ise şu bilgi göze çarpıyor: Edvvard, dönemin Osmanlı padişahına "ben sizin çocuğunuzum" iddiasında bulundu. Leydi Mary Osmanlı padişahıyla da ilişki kurmuş mudur, Edward bu ilişkiden doğmuş bir çocuk mudur? Bunu da bırakahm tarihçiler araştırsm. • Eskici mevsimi UĞUR GÜNDOÖMUŞ Çocukluğumun yaz günlerinde, sokaktan geçen eskicinin sesi hâlâ kulaklarımdadır: "Eskiler alıyo'm. Eskici geldi, eskiciiiii..." Bir de, bohçacı dediğimiz bir kadın vardı. 3-4 ayda bir ortaya çıkar, usulca açtığı kapıdan başını uzatır, "Kimse yok mu?" diyerek bahçemize dalardı. Annem, artık giyilmeyeceğini düşündüğü elbiseleri ve kullanılmayan bazı eşyaları, bazen para, bazen mutfak eşyası karşıhğında bohçacıya verirdi. Bu ilginç alışveriş ve değiş-tokuştan kârlı çıktığımızı düşünürdüm hep. Kanada ve Amerika'daki eskicilik ise, satıcıların elden çıkarmak istediği eşyaları sergilemesiyle gerçekleşiyor. Genellikle cumartesi günleri düzenlenen bu eski eşya satışma, eşyalar garajlann önündc sergilendiği için "Garaj Satışı" . deniliyor. Bugünlerde Toronto'da hangi mahallede dolaşırsanız dolaşın, elektrik ve telefon direklerine iliştirilmiş "Garaj Satışı" duyurulannı görebilirsiniz. Haziran ayında başlayan bu satışlar yaz bitene kadar devam ediyor. Neler mi satılıyor garaj satışlannda? Her şey. Kitaplar, dergiler... Kaşıktan miksere her türlü mutfak malzemesi... Masalar, sandalyelcr, koltuklar ve kanepeler... Saatten radyoya, televizyondan bilgisayara her çcşit elektronik alet; Lambalar, avizeler... Tablolar, posterler, plaklar, kasetler, oyımcaklar, bisikletler ve süs eşyaları... Kısaca, bir evde bıılunabilecek ve akhnıza gelebilecek hemen her şey... Yapıştınyorsunuz duyuruları mahallenizin değişik yerlerine, koyuyorsunuz eşyalannızı garaj ınızın önüne ve bekliyorsunuz alıcıları. Sergilediğiniz eşyalann çeşitliliğine bağlı olarak çok iyi satış yapabileceğiniz gibi, günü siftah yapmadan da kapatabilirsiniz elbet. İllaki kurtulmak istiyorsanız bütün eşyalannızdan, akşamüzeri hava karannca bir "bedava" levhası koyuyorsunuz her şeyin önüne ve ertesi güne kadar orada bırakıyorsunuz. Sabah kalktığınızda, büyük ihtimalle, dünkü eşya yığmımn büyük bölümünün yerinde yeller estiğini göreceksiniz. Zaten, hemen hemen hiç kimse, garaj satışlarından tatlı bir kazanç sağlamak amacmda değil. Kanadalıları garaj satışına yönlendiren şeylerin başında "Bizim ihtiyacımızın olmadığı bu eşyalar, bir başkasmın işine yarayabilir" düşüncesi geliyor. Komşularınızla ve potansiyel müşterilerinizle yapacağımz muhabbet faktörünü de unutmayın lütfen. Garaj satışlannın son zamanlarda yaygınlaşan yeni biçimi ise, aynı sokakta oturanların aynı gün hep birlikte garaj satışı düzenlemeleri. O sokaklarda, cumartesi günleri hayatın ne kadar renklendiğini tahmin edebilirsiniz. Bizleri hep yeni şeyler almaya özendiren reklamlara inat, eskiye rağbetin hâlâ devam ettiğini görmek gerçekten çok ilginç. Geçmişle bugünün, eskiyle yeninin birbirlerinin karşıtı değil, birbirlerini tamamlayan şeyler olduğunu hatırlatıyor garaj satışları. Hiç tanımadığınız birinin kullandığı herhangi bir eşya, tıpkı antika mobilyalar gibi, sizin evinizde yeniden hayat buluyor. Bu "Eskici Mevsimi"nde Toronto sokaklannda dolaşırken, "Eskilerimi satıyo'm. Almaz mısmız?" seslerini duyar gibiyim... • ugur@gundogmus.com K A F K A • M O N T E L L I E R • M A I R O V V I T Z DAVA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle