Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 AĞUSTOS 2009 PAZAR
12 PAZAR KONUĞU leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
CMYB
C M Y B
Görev süresi sona eren İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Amihay’dan veda sözleri:
Türkiye doğal müttefikimiz
İsrail’in dört yõldõr İstanbul
Başkonsolosluğu’nu yapan Mordehay
Amihay’õn görev süresi doldu. İsrail’e
dönmesinden önce Amihay’la bu dört yõlõn bir
muhasebesini yaptõk. Amihay dört yõl içinde
Türkiye’yle İsrail arasõndaki ilişkilerin inişli
çõkõşlõ olduklarõnõ vurguladõ. Gazze Savaşõ’ndan
ve “one minute”lü ünlü Davos toplantõsõndan
beri de hükümetler arasõ ilişkilerin bir türlü
normalleşemediğine işaret etti. Amihay, “Ne
olursa olsun, Türkiye ve İsrail iki doğal
müttefiktir. Pek çok değeri paylaşıyoruz.
Nasılsa bu dönemi de atlatırız” diye konuştu.
- Türkiye’deki dört yıllık görev sürenizde
Türkiye-İsrail ilişkilerini değerlendirir misiniz?
M.A. - Bu dört yõl bir hayli zor geçti. İnişli
çõkõşlõ dönemler oldu. Buraya geldiğimde ilişkiler
tozpembe görünüyordu. Her düzeyde ilişkilerde
hõzlõ gelişmeler vardõ. İstanbul’a atandõğõmõn ilk
aylarõnda burada İsrail ve Pakistan Dõşişleri
Bakanlarõ Four Seasons Otel’de bir araya
gelmişlerdi. Türkiye, Pakistan’la ilişkilerimizin
gelişmesi konusunda inanõlmaz kolaylõklar
göstermişti. Bizim tarafta herkes Türk
diplomasisinin bu çok önemli toplantõya yaptõğõ
katkõlar için müteşekkirdi. İstanbul
Başkonsolosluğumun ilk bir yõlõnda Türkiye ve
İsrail arasõnda hõzlõ bir ziyaret trafiği oldu.
Başbakan Erdoğan dahil olmak üzere kabinenin
neredeyse bütün bakanlarõ İsrail’i ziyaret etti.
İsrail’den de benzer ziyaretler gerçekleşti. Derken
2006’da İsrail’le Lübnan arasõnda Hizbullah
savaşõ patlak verdi. Bu Türkiye’de yaşadõğõm ilk
ciddi krizdi. Açõkça söylemem gerekirse
Türkiye’den, her düzeyde, İsrail’e gösterilen
tepkilerin sertliği beni şoka soktu. Bundan önce
her şey o kadar güzel görünürken atmosfer birden
tersine dönmüştü. Durum korkutucuydu.
Türkiye’de böylesine tepkilerin olabileceğini
düşünemiyordum. Tabii ki geçmiş olaylarda
yaşananlarõ okumuştum. Ama bunu ilk kez bizzat
yaşõyordum. Ama savaşõn bitiminden görece kõsa
bir süre sonra her şey normale döndü. Derken
Gazze Savaşõ patlak verdi. Bu her düzeyde daha
da zorlu bir süreç oldu. Şu anda Gazze Savaşõ’nõn
üzerinden Birkaç ay geçmiş olmasõna rağmen
resmi düzeyde hâlâ hiçbir şey normale dönmedi.
Öte yandan halklar, iş dünyasõ düzeyinde ilişkiler
ise etkilenmedi. Tek kötü etkilenen sektör turizm
oldu. Türkiye’den gelen tepkileri gören İsrailliler
kendilerini o kadar hakarete uğramõş hissettiler ki
Türkiye’de tatil yapmaktan vazgeçtiler.
- Özellikle Davos’taki o ünlü “one minute”
olayından sonra mı?
- Davos’tan önce de... Gazze Savaşõ’na
Türkiye’den gelen tepki õlõmlõ Arap dünyasõndan
bile gelmedi. Mõsõr, Ürdün, Suudi Arabistan, öbür
Arap ülkelerindeki yansõmalar çok daha
yumuşaktõ. Çünkü Hamas’õn arkasõnda kimin
olduğunu biliyorlardõ. İran’õn Hamas’õ nasõl
kullandõğõnõ görmüşlerdi. İslam köktendinciliği
tehlikesinin farkõna varmõşlardõ. O nedenle Mõsõr,
Gazze sõnõrõnõ kapatmõştõ. Dolayõsõyla õlõmlõ Arap
ülkelerinin anladõğõ gerçeği burasõ açõkça
anlamamõştõ.
- Peki, siz bütün bu olanlara bakarak bugün
Türkiye’de bir İslam köktendinciliği tehlikesi
görüyor musunuz?
- Ben Türkiye uzmanõ değilim. Burada sadece
dört yõl bulundum. Dolayõsõyla pek bir şey
söyleyemem. Ama gördüğüm çok modern, güçlü
toplumsal kesimler var. Bu kesimler
modernizasyonu, demokrasiyi, liberalizmi
kendilerine amaç edinmişler. Türkiye’de daha
çok muhafazakâr olarak tanõmlayabileceğim bir
kesim var. Örneğin ülkenin kimi kentlerinde
alkollü içki satan lokanta bulmak zorluğu
olduğunu duyuyorum. Ya da eşinizin başõ
kapalõysa iş bulmanõn sizin için çok daha kolay
olduğu söyleniyor. Ama Türkiye’de toplumun
güçlü bir kesiminin demokrasi, liberalizm, insan
haklarõna saygõ, Batõlõlaşma ve moderniteye
kendini adadõğõnõ biliyorum. Şunu da biliyorum ki
Türkiye dramatik biçimde başka bir yöne
kayamaz.
İlişkilerimiz hâlâ soğuk
- Türkiye’de Türk Silahlı Kuvvetleri’ni
yıpratmak ve Atatürk’ün yaptıklarını
küçümsemek moda haline geldi. Bu modayı
nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Tarih değişiyor. İnsanlar, vizyonlar,
beklentiler farklõlaşõyor. Önemli olan
demokrasinin, cumhuriyetin temellerini oluşturan
kurumlarõn güçlü olarak ayakta kalmalarõnõ
sağlamaktõr. Böyle olduğu zaman bütün şoklar ve
tehditler atlatõlõr. Her ülkenin kendine özgü bir
demokrasisi vardõr. Ama hepsi de demokrasidir.
- Davos olayından sonra şu andaki ikili
ilişkilerin durumu nasıl?
- Özellikle resmi ağõzlardan çõkan o sert
tepkilere rağmen ilişkiler sürüyor. Yani
büyükelçiler geri çekilmedi, ikili anlaşmalar iptal
edilmedi, karşõlõklõ alõşverişler durmadõ. Dediğim
gibi turizm sektörü etkilendi. Ama bana göre
görece kõsa bir süre sonra İsrailli turistler yeniden
Türkiye’ye gelmeye başlayacak. İkili ticaret bir
hayli düştü. Ama bunun nedeni siyasi değil, bütün
dünyanõn yaşadõğõ küresel krizin etkisiydi. Bence
hem İsrail’de hem de Türkiye’de herkes
aramõzdaki bağlarõn aramõzdaki farklõlõklardan
çok daha güçlü olduğunu anladõ. Sonuçta biz
doğal müttefikleriz. Çünkü gerek İsrail gerekse de
Türkiye bu bölgenin istikrarõna, gelişmesine ve
demokrasisine katkõda bulunabilecek yegâne iki
demokratik ülkedir. Bu açõdan baktõğõmõz zaman
birlikte çalõşmaktan başka çaremiz olmadõğõnõ
görürüz. Bu gerçeğin İsrail de Türkiye de
farkõndadõr. O nedenle resmi düzeyde ilişkilerin
de normale dönmeleri için sadece biraz zamana
ihtiyaç var.
- Resmi düzeydeki ilişkiler hâlâ soğuk mu?
- Evet. Bu gerçeği görelim. Son aylarda iki
taraftan da bakan düzeyinde hiçbir ziyaret
gerçekleştirilmedi. Tabii ki bunun başka nedenleri
de var. İsrail’de seçimler yapõldõ. Ayrõca iki
Filistin arasõndaki bölünmüşlük de olaylara
yardõmcõ olmuyordu. ABD’de Başkanlõk
seçimleri telaşõ vardõ. Herkes yeni ABD
yönetiminin yaklaşõmlarõnõn ne olacağõnõ merak
ediyordu. Ama bütün bunlarõn ötesinde bir şeyler
olduğunu da göz ardõ edemem. Yine de
diplomatik düzeyde her şeyin normal seyrini
izlemesi için elimizden geleni yaptõk. Türkiye
Dõşişleri Bakanlõğõ Müsteşarõ (Büyükelçi
Ertuğrul Apakan) İsrail’i ziyaret etti. İsrail
Dõşişleri Bakanlõğõ Genel Direktörü’yle görüştü.
İsrailli mevkidaşõ da Türkiye’ye geldi. Diplomasi
düzeyinde bu temaslar sürüyor. Her iki hükümet
de birbirleriyle ilgili son bilgilere sahipler. Görece
kõsa zamanda bakanlar düzeyinde de toplantõlar
başlayacağõnõ umuyorum.
- İsrail’in, Gazze Savaşı’na burada gösterilen
tepkiler üzerine insansız hava aracı Heron’ları
Türkiye’ye göndermekten vazgeçtiği haberleri
yayılmıştı. Bunları İsrail’in Ankara Büyükelçisi
Levy’ye sorduğumda böyle bir şeyin söz konusu
olmadığını, Heron’ların tamamının mayıs
ayında teslim edileceklerini söylemişti. Bu
gerçekleşti mi?
- Kaç tane Heron’un Türkiye’ye teslim
edildiğini tam olarak bilmiyorum. Aslõnda teknik
bir sorun vardõ. Sorun Türk tarafõnõn Heron’lara
Türkiye’de üretilen kameralar koymakta õsrar
etmesiyle başladõ. Ama bu kameralarõn İsrail’de
üretilen kameralardan daha ağõr olduğu, bunun da
Heron’larõn performansõnõ olumsuz etkilediği
ortaya çõktõ. Bu çalõşmalar nedeniyle teslimat
gecikti. Epey bir zamandõr teknik bir çözüm
arõyorduk. Bildiğim kadarõyla sorun aşõldõ. İsrail
tabii ki taahhüdünü yerine getiriyor. Ama
bunlarõn teslimatõnõn hangi tarihte
tamamlanacağõnõ tam olarak bilmiyorum. İsrail’in
böyle bir misillemede bulunacağõ düşünülemez
bile. İkili ilişkiler o kadar güçlü ki İsrail’de hiç
kimse duygusal davranõp bunlarõ bozmayõ aklõnõn
ucundan bile geçiremez. Türkiye’yle ilişkilerin ne
kadar stratejik öneme sahip olduğunu İsrail’de
herkes anlõyor. İsrail Savunma Bakanlõğõ da bir
açõklama yaparak her iki ülke silahlõ kuvvetleri
arasõndaki ilişkilerde herhangi bir değişiklik
olmasõnõn söz konusu olmadõğõnõ bildirdi.
Terör örgütüyle müzakere olmaz
- Türkiye Ortadoğu’da birtakım arabulucu
roller üstlendi. Sizin de dediğiniz gibi İsrail’le
Pakistan, ayrıca da İsrail’le Suriye arasında
arabuluculuk yaptı. İsrail’in bundan büyük
memnunluk duyduğunu biliyoruz. Şimdi
Türkiye’nin İsrail’le Hamas arasında
arabuluculuk yapmak istemesine ne
diyorsunuz?
- Hamas’la dolaylõ da olsa temas kurmamõz söz
konusu olamaz. İsrail olarak sadece biz değil ama
AB de ABD de Hamas’õ resmen bir terör örgütü
olarak görüyor. Biz Hamas’la ne müzakere ederiz
ne de Hamas’la aramõzda bir arabuluculuk
istiyoruz. Hamas terorizmden vazgeçmediği
takdirde hiç kimseden Hamas’la aramõzda
arabuluculuk yapmasõnõ kesinlikle istemeyiz. Bu
bizim için geriye dönüşü olmayan bir yoldur.
Türk hükümetinin bir şekilde Hamas’a angaje
olduğunu biliyoruz. Ama bu iş başka. Bu Türk
hükümetinin politikasõ. Hamas terör örgütü
olduğundan, araya ister Türkiye isterse de
dünyanõn başka bir ülkesi girsin İsrail
hükümetinin onunla hiçbir işi olamaz. Suriye’yle
aramõzdaki temaslar daha farklõydõ. Orada da
arabuluculuktan söz edemeyiz. İstanbul’daki
görüşmeler ön temaslardan öteye değildi. Çünkü
İsrail ve Suriye gelecekte yapõlacak bir
müzakerenin zeminini oluşturmaya çalõşõyordu.
Ama gerçek bir müzakereye götürecek bir yola
girmedik. Türkiye’nin yaptõğõ sadece iki taraf
arasõnda mesaj taşõmaktõ, daha fazlasõ değil. Yani
Türkiye bir anlamda temaslarõ kolaylaştõrõcõ rolü
üstlendi. Dolayõsõyla hiçbir zaman somut
müzakerelerin yolu açõlmadõ.
- Peki, neden?
- Suriye’nin, İsrail’in Golan Tepeleri’ni
boşaltõp Haziran 1967 öncesi sõnõrlarõna çekilmesi
konusundaki õsrarõndan bir adõm taviz
vermemesinden... Böyle bir önkoşul bizim
tarafõmõzdan kabul göremezdi.
İsrail’deki yeni hükümet, “Suriye’yle,
masanın üzerinde hiçbir şey olmadan
müzakerelere oturmaya hazırız. Biz de hiçbir
önkoşul getirmeye niyetli değiliz” dedi. Suriye,
İsrail’in sadece geri çekilmeyi müzakere etmesini
değil, aynõ zamanda masaya otururken askerlerini
Golan Tepeleri’nden tamamõyla çekeceğinin
güvencesini vermesini istiyor. İsrail böyle bir ön
koşulu kabul edemez. Evet, konuyu müzakere
etmeye hazõrõz. Masada biz kendi tezlerimizi
ortaya koyarõz, onlar da aynõ şeyi yaparlar.
Oturur, konuşuruz. Anlaşmaya varõp
varamayacağõmõza bakarõz. Önkoşullara prim
vermediğimiz için de şimdilik hiçbir sonuca
varõlmadõ.
Irak’õn toprak bütünlüğünün bozulmasõ bölge istikrarõnõ altüst eder
- Siz AKP hükümetinin
Kürt açılımını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
- Türkiyeli Kürtler de
İsrail’deki Araplar gibi
nüfusun yüzde 20’sine
yakõnõnõ oluşturuyor. İsrail’de
Arapça resmi dil. Araplar
eğitimlerini Arapça alõyorlar.
Bugün İsrail’de üç tane Arap
siyasi partisi var.
Bir ülkede yaşayan etnik bir
topluluğun ihtiyaçlarõnõn
karşõlanmasõ gerektiğini her
zaman savunurum. Ama
İsrail’deki durumu da
yaşõyoruz. Ben Türkiye’deki
Kürtlerin ne istediklerini tam
olarak bilmiyorum. Bunlar
kabul edilebilir ya da kabul
edilemez istekler olabilir. Bu
bağlamda Türkiye dõşõnda
yaşayan Kürtlerin tutumu
nedir? Burada tam olarak
bilmediğim pek çok unsur
var.
- Medyada yer alan
haberlere göre Kürt açılımı
esas olarak ABD’nin amacı
Irak’tan askerlerini çekerken
Kuzey Irak’taki Kürt
nüfusun güvenliğini
Türkiye’nin garantisine
vermek. Kimileri bunun
ileride Türkiye’nin başına
bir federasyon sorunu
çıkaracağı endişesini taşıyor.
Sizce böyle bir olasılık
olabilir mi?
- Bu haberleri ben de
okudum. İsrail bu Irak
oyununda oyunculardan birisi
değil. İsrail kendi sorunlarõyla
boğuşan küçük bir ülke.
Irak’ta hiçbir ağõrlõğõmõz yok.
Yalnõz burada defalarca
söylediğimiz bir görüşümüzü
tekrarlamak istiyorum. İsrail,
Irak’õn toprak bütünlüğünün
korunmasõnõ istemektedir. Bu
çok önemlidir. Irak’õn toprak
bütünlüğünü korumak
bölgenin istikrarõnõn
garantisidir.
Irak’õn toprak bütünlüğünün
bozulmasõ o ülkede etnik
çatõşmalara yol açar. Bu da
bütün bölgeyi kaosa sürükler.
Şiiler İran’õn etkisine girer.
Sünniler bir Sünni
köktendinciliğe yönelebilir.
Bölgedeki öbür Kürt
azõnlõklar uç vermeye
başlayabilir. Dolayõsõyla
Irak’õn toprak bütünlüğünün
mutlaka korunmasõ lazõmdõr.
Anladõğõm kadarõyla bu
ABD’nin de politikasõdõr.
Aynõ politikayõ AB ülkeleri,
Türk hükümeti de izliyor. Biz
şunu çok iyi anlõyoruz: Orada
nasõl bir çözüm olmasõ
gerektiğinin karar aşamasõnda
mutlaka Türkiye’nin görüşü
göz önüne alõnmalõdõr.
PKK’yle Hamas
arasõnda fark yok
- ABD Başkanı
Obama’nın, Gazze
Savaşı’nın
durdurulması için
arabuluculuk eden
ülkelere teşekkür
ederken Türkiye’nin
adını anmayıp Mısır’ı
ön plana çıkarmasını
nasıl karşıladınız?
- Gazze Savaşõ
bittikten sonra Obama
Türkiye’yi ziyaret etti.
Türkiye’ye birtakõm
sõcak mesajlar verdi.
Türkiye’yi çok önemli
bir uluslararasõ oyuncu
olarak gördüğünden hiç
kuşku yok. Tabii ki
Türkiye pek çok
nedenden ABD için
çok önemli bir ülke.
Şu anda Türkiye’yle
ABD arasõndaki
ilişkilerde hiçbir sorun
görmüyorum. Ama bu
tabii ki benim
görüşüm. Kimi
konularda bazõ
nüanslar olabilir. Ama
Türkiye’nin bu savaşõ
sona erdirme rolünü
üstlendiği sõrada
Hamas’la temaslarõnõ
sürdürmesi ne ABD ne
de AB tarafõndan kabul
edilebilir bir durumdu.
Aslõnda bu hem ABD
hem de AB yasalarõna
aykõrõ bir durumdu.
Çünkü Hamas ABD ve
AB’de yasalara göre
bir terör örgütüdür.
ABD ve AB yasalarõ
Hamas’la her türlü
temasõ
yasaklamaktadõr.
Biz PKK ve Hamas
arasõnda bir fark
görmüyoruz. Biz İsrail
ve Türkiye’nin terörle
mücadelede yan yana
durduklarõna
inanõyoruz. Evet,
İsrail’le Türkiye’nin
tarihi, siyasi, toplumsal
koşullarõ farklõ olabilir.
Kabul. Ama terör
terördür. İsrail’de ya da
Türkiye’de olsun, eğer
masum siviller şiddet
örgütleri tarafõndan
silahlõ eylemlerde
hedef alõnõyorsa bu
terorizmdir. İsrail
olarak biz bu
terorizmle birlikte
mücadele etmemiz
gerektiğine inanõyoruz.
Şöyle ya da böyle bir
terör örgütü
meşrulaştõrõlmaya
çalõşõlõrsa terörle ortak
mücadele zayõflar.
P
O
R
T
R
E
MORDEHAY AMİHAY
İsrail, Natanya, 1954 doğumlu. Aile kökeni Osmanlõ.
Anne ve baba tarafõ da Sefarad Yahudilerinden. Kudüs
İbrani ve Hayfa üniversitelerinden siyaset bilimi
alanõnda master derecesini aldõ. İsrail Ulusal
Güvenlik Koleji’ni bitirdi. İsrail Dõşişleri
Bakanlõğõ’nda çeşitli iç ve dõş görevler aldõ. Dõşişleri
Bakanlõğõ sözcü yardõmcõlõğõnõ yürüttü. 1991’de Tokyo
Büyükelçiliği’ne müsteşar olarak gitti. Bunun
ardõndan Dõşişleri Bakanlõğõ’nõn Pasifik, daha sonra
da Güney ve Güneydoğu Asya Daire Başkanlõklarõnda
bulundu. Dört yõl önce İsrail’in İstanbul Başkonsolosu
olarak atandõ.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
- İran’daki Cumhurbaşkanlığı seçiminden
sonra meydana gelen olayları nasıl
değerlendiriyorsunuz?
- Muhalefetin nasõl acõmasõzca saldõrõya
uğradõğõnõ, nasõl bastõrõldõğõnõ hepimiz gördük. Bir
kez daha o acõmasõz rejimin gerçek yüzünü
seyrettik. Eğer bu aşõrõ radikal rejim nükleer güçten
vazgeçmezse gerek bölgede gerekse bütün dünyada
çok farklõ bir oyun oynanmaya başlar. Yani bu
radikal rejim güçlenir. Daha da açõk söylemek
gerekirse aşõrõcõlõk kazanõr.
Daha da öte Türkiye’de, Suudi Arabistan’da,
bütün bölgede köktencilik iyice yükselir. Bu da
Ortadoğu’da bir nükleer yarõşa yol açar. İran
nükleer silahlarõnõ güçlendirdiği takdirde Türkiye
ya da Mõsõr susup yerinde oturamaz. Bütün büyük
güçlerin bu tehlikenin farkõnda olduklarõndan
eminim. Hatta ABD yönetimi eylül sonuna kadar
bir süre de verdi. BM Genel Kurulu’nda ileri
sürülecek önerilere karşõ İran’õn ne tepki vereceğine
bakõlacak. Eğer İran bu önerilere sõcak bakmazsa o
zaman çok daha ağõr yaptõrõmlar uygulanmalõdõr.
İran’õn, bütün dünyanõn böyle bir nükleer
silahlanmaya göz yummayacağõnõ algõlamasõ
lazõmdõr.
- İran bu önerileri kabul etmez, hatta ekonomik
ambargoya varabilecek ağır yaptırımlara karşı da
kılını kıpırdatmazsa o zaman ne olur?
- Bir kere diplomatik çanta içindeki bütün
aygõtlarõn kullanõlmasõ lazõmdõr. Her türlü
diplomatik imkânõn kullanõlmasõ gerektiğine
inanõyoruz. Örneğin İran petrolüne ambargo
konabilir. İran uçaklarõnõn hiçbir ülkeye inişine izin
verilmez. İran yetkililerin dõş dünyaya seyahat
etmeleri yasaklanabilir. Bir kere bu ağõr yaptõrõmlar
uygulanmaya başlanõrsa İranlõlar işin vahametinin
farkõna varabilirler.
Evet, bütün bu saydõğõm seçenekler ağõr
yaptõrõmlar. Ama yine de İran’õn bir nükleer güç
haline gelmesinden daha iyidir.
Türkiye’yle İsrail bölgenin istikrarõna,
gelişmesine ve demokrasisine katkõda
bulunabilecek yegâne iki ülkedir. O nedenle
birlikte çalõşmaktan başka çaremiz yok.
Türk hükümetinin bir şekilde
Hamas’a angaje olduğunu
biliyoruz. Ama araya ister Türkiye
isterse başka bir dünya ülkesi girsin
Hamas’la hiçbir işimiz olamaz.
İRAN’IN NÜKLEER GÜCÜ BÜYÜK TEHDİT