23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Ş ii dünyasõnda ilk kez Ayetullah en-Neraki tarafõndan ortaya atõlan Velayet-i Fakih anlayõşõ, Ayetul- lah Humeyni tarafõndan altõ doldurulmuş ve devrimden sonra anaya- saya alõnarak yaşama geçirilmiştir. Velayet-i Fakih kuramõ dizinin ilk bölü- münde ele aldõğõmõz Şianõn imamet teorisinin devamõ niteliğindedir. Şiaya göre, peygamberin ölümünden sonra Müslümanlarõ yönetme hakkõ, ilahi irade, yani Allah tarafõndan seçilmiş imamlara aittir. İmamlar zincirinin son halkasõ olan Mehdi’nin, dünyada adaleti hâkim kõl- mak için yeniden ortaya çõkacağõ güne kadar İslam toplumunu kimin yönete- ceği sorusuna İmamiye Şiiliğin ortaya çõktõğõnõ günden beri yanõt aranmõştõr. İşte Velayet-i Fakih kuramõ ile bu soru yanõtlanmõştõr. Humeyni ve ondan önce konuyu ele alan Şii ulemaya göre, Gizli İmam’õn yokluğunda İslam toplumunu yönetme hakkõ “Başmüçtehit” kimse ona aittir. HUMEYNİ’NİN TEMELLENDİRDİĞİ VELAYET-İ FAKİH KURAMI Necef’te sürgünde iken derslerde bu konuyu işleyen Humeyni’nin Velayet-i Fakih kuramõnõ temellendiren görüşle- rini Sami Zubaida şöyle açõyor. “İslam bir devlet sistemi içermek zorundadır. Dinin devletten ayrılması İslama tamamıyla aykırıdır. Peygam- ber İslami bir devlet kurmuştur ve bir vâris, halife atamak suretiyle onun devam etmesinin koşullarını hazırlamıştır. İslam her şeyin ötesinde ilahi hukuktur ve yasa yalnızca üze- rinde çalışılmak ve analiz edilmek için değil, fakat bir devlet içerisinde uygu- lanmak ve kurumsallaştırılmak için verilmiştir. Humeyni daha sonra bu görevi üstlenmesi gereken kişide bulunması gereken liyakat şartlarını belirlemenin peşine düşmüştür. Bura- daki yönetim fikrinin, modern ‘devlet’ düşüncesini oluşturan kurumsal mahiyetten ziyade bir yöneticinin özellikleri üzerinden belirlenmekte olduğuna dikkat edilmelidir. Adil bir hükümdarda, Müslümanların ortak olarak belirlediği iki liyakat şartının bulunması gerekir: Tüm hukuk ala- nında derinlemesine bilgi ve onu uygulamada adalet üzerinde olma. Şia bu özelliklerin imametin liyakat şart- ları arasında bulunduğuna inanmaktadır; imamlar ilahi yanılmazlık lütfuna sahip bulunmak- tadırlar. O halde imametteki bu ilham edilmiş rehberliğin bulunma- dığı durumlarda insanlar ne yapacaklardır? Şeriat askıda kalamaz ve Müslümanlar anarşi içerisinde veyahut da yabancı ve dinsiz bir dev- letin yönetiminde yaşayamazlar. Humeyni görüşlerini şöyle sonlandı- rır: İmamın yokluğunda benzeri işlevleri yerine getirmek için, imamın yanılmazlık özelliğine sahip olmasa da adil fakih gayret gösterecektir. Adil fakih, en azından hukuk bilgisi, adaleti ve kutsal metnin ve Peygam- ber’in hadislerinin manalarını ve imamların kasıtlarını derinlemesine anlayabilme yeteneği yoluyla bu gör- evi ifa edecektir.” (Sami Zubaida- İslam Dünyasõnda Hukuk ve İktidar) CMYB C M Y B 8 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Humeyni’nin yeniden biçimlendirdiği Şii anlayõşõ, devrimden sonra anayasaya alõnarak yaşama geçirildi Y A R I N : D E V R İ M ’ İ N A K T Ö R L E R İ H umeyni, İran İslam Cumhuriyeti anayasasõnõn ruhunu oluşturan düşüncelerin nüvelerini, 1942 yõlõnda isimsiz yayõmladõğõ Keşfü’l-es- rar “Sırların Keşfi” adlõ kitabõnda haber vermişti. Bu kitapta ilk kez Allah’õn hükümlerinin ve ulemanõn mutlak otoritesinin geçerli olduğu bir İslam devleti hayalini ortaya koymuştur. 1979 İran Anayasasõ’nda hem seçimle gelen bir yasama organõna hem de bu yasama organõnõn alacağõ her kararõ veto yetkisine sahip Velayet-i Fakih kurumuna birlikte yer verilmiş. Sami Zubaida, bu çelişkiyi devrime katõlan seküler gruplarla mollalarõn arasõndaki uzlaşmaya bağlõyor: “Devrim anayasası çelişkili olarak kabul edilebi- lecek iki ilke içermektedir. Birisi seçilmiş bir yasa- ma meclisi yoluyla halkın egemenliği ilkesi, diğeri de yönetici fakihin temsilciliği yoluyla Allah’ın hâ- kimiyeti ilkesidir. Humeyni ve takipçileri ve arka- daşlarının çoğu tarafından, Müslümanların dininin ve onun şeriatının mükemmel ve tamamlanmış ol- duğu, insanlığın tüm zamanlardaki ve mekânlar- daki bütün ihtiyaçlarını karşılayabileceği sıklıkla ifade edilmiştir. Eğer durum böyle ise o halde ne- den seçilmiş bir yasama meclisine veya halkın hâ- kimiyetine ihtiyaç duyulduğu sorulabilir. Bunun mantıklı bir cevabı yoktur. Bu ikilik, 1979 Devri- mi’ne katılmış pek çok seküler ile molla olmayan İslami unsurları içeren güçler arasındaki siyasi uz- laşmaların sonucu olarak dayatılmıştır. Devrimci yönetimin ilk yılı süresinde, din adamları kendile- rini oldukça üstün bir konum içerisinde konumlan- dırdılar ve bunun ardından anayasanın demokra- tik unsurlarını bozabilecek hale geldiler. Demokra- tik maddelerine rağmen yönetici fakihe en büyük gücü ve karar ve siyasetler üzerindeki veto hakkı veren bir anayasada zor değildi. Humeyni’nin İs- lam Devleti, demokrasi değildir. Bir yandan Vela- yet-i Fakih öğretisi İslam Cumhuriyeti’nin anaya- sasında kutsallaştırılırken o tam teşeküllü bir tesli- miyetçi hükümet ile seçilmiş bir başkan ve bir yasa- ma meclisi ile kolay olmayan bir şekilde, bir arada yer almak zorunda kaldı.” ANAYASA MEHDİ GELENE KADAR YÜRÜRLÜKTE KALACAK Humeyni’nin ölümünden sonra 40 kanun değişikliği yapõlan anayasa, Mehdi gelene kadar yürürlükte kala- caktõ. Anayasanõn giriş bölümünde Allah’a, İlahi Ada- let’e, Kuran’a, Kõyamet Günü’ne, Hz. Muhammed’e, On İki İmam’a, İmam Mehdi’nin gelişine ve Humey- ni’in Velayet-i Fakih kavramõna olan inanç vurgulanõ- yor. Her türlü otoriter, sömürgeci ve emperyalist düşün- ceye karşõ çõkõldõğõ anayasada Humeyni’nin, Büyük Fa- kih, Ruhani Lider, Devrim Rehberi, İslam Cumhuriye- ti’nin Kurucusu, Ümmetin İmamõ gibi unvanlarõna atõfta bulunuluyor. Anayasa ile Humeyni ölene kadar ruhani lider olarak ilan edilmişti. Humeyni’nin ölümünden son- ra Uzmanlar Meclisi tarafõndan yerine üstün bir dini li- der getirileceği, eğer böyle biri yoksa üç ya da beş faki- hin bir araya geleceği bir Liderlik Konseyi’nin kurulaca- ğõ hükmüne yer verilmişti. Anayasada bütün yetkiler yö- netici fakihte toplanõrken, halka da cumhurbaşkanõnõ, vi- layet ve yerel konseyleri ve Uzmanlar Meclisi’ni seçme yetkisi tanõnmõştõ. Cumhurbaşkanlõğõ dört yõlda bir seçiliyor ve en fazla iki dönem görev yapabiliyor. Anayasada cumhurbaşka- nõnõn görevleri, kabineye başkanlõk etmek, bakanlarõ, bü- yükelçileri, valileri, belediye başkanlarõnõ, Merkez Ban- kasõ’nõn, Ulusal İran Petrol Şirketi’nin ve Planlama ve BütçeTeşkilatõ’nõn başkanõnõ seçmek olarak belirlenmiş. Cumhurbaşkanõnõn “İslam devrimi ilkelerine bağlı” er- kek ve Şii olmasõ gerekiyor. YETKİLER YÖNETİCİ FAKİHTE ŞERİATMEDARİ KARŞI ÇIKTI Ayetullah Humeyni anayasasõ Velayet-i Fakih kuramõ Meclisin yetkileri ise devrim anaya- sasõnda şöyle belirlenmiş: Dört yõlda bir seçilen meclis, devletin bütün işlerini ve yürütmeyle yargõlama hak- kõndaki her türlü şikâyeti soruşturmaya, cumhurbaşkanõnõn seçtiği bakanlarõ onamaya ve bu onamayõ istediği zaman geri çekmeye, cumhurbaşkanõyla bakan- lar kurulu üyelerini sorgulamaya, bütçeleri, kredileri ve uluslararasõ anlaşmalarõ onaylamaya, yabancõ danõşmanlarõn göreve getirilmesine onay vermeye, kapalõ toplantõlar yap- maya, üyelerine dokunulmazlõk sağlamaya, kendi içtüzüğünü düzenle- meye ve sõkõyönetim ilanõnõn haklõ olup olmadõğõna karar vermeye, yargõnõn hazõrladõğõ listeden Gözetim Konseyi’nin diğer altõ üyesini seçmeye yetkili kõlõnmõştõ. Meclisin milletvekili sayõsõ 270 olarak belirlenmiş, on yõlda bir yapõlan nüfus artõşõna göre bu sayõ arttõrõlabilirdi. Resmen tanõnan azõnlõk- lara (Ermeni, Zerdüşt, Yahudi, Süryani) bağõmsõz üyelik kontenjanõ ayrõlmõştõ. Anayasada õrk, etnik köken, inanç ve cinsiyet ayrõmõ gözetmeksizin bütün yurttaşlara temel insan haklarõ ve kişi- sel özgürlükler tanõnmõş, basõn, ifade, ibadet, örgütlenme ve dilekçe hakkõ, temyiz hakkõ ve keyfi tutuklanmadan, işkenceden, gözaltõndan ve haberleşme özgürlüğünün ihlal edilmesinden korunma hakkõ güvence altõna alõnmõş. MECLİSİN YETKİLERİ İ slam Cumhuriyeti’nin 5. madde- sine göre, 12. imamõn gaybeti nedeniyle iktidar ve imamet, adil, takva sahibi, zamanõn gereklerini bilen, gözüpek, becerikli, tedbirli fakihin uhdesindedir. İran siyasal sis- teminde Velayet-i Fakih, yürütme organõnõn üstünde ve lideri konumun- dadõr. Demokratik bir sistemde yürütme organõna ait yetkilerin nere- deyse tamamõna yakõnõ Velayet-i Fakih’e tanõnmõştõr. Velayet-i Fakih’in yetkileri ve görev alanlarõ şunlardõr: ? İslam Cumhuriyeti’nin genel politikalarõnõ belirlemek. ? Alõnan kararlarõn yürürlüğe gir- mesini denetlemek. ? Referandum ilan etmek. ? Silahlõ Kuvvetlerin başkomutan- lõğõ görevini yerine getirmek ? Savaş ve barõşa karar vermek, seferberlik ilan etmek. ? Gözetici Konsey’in fakih üyele- rini atamak. ? Ülkenin en yüksek yargõ organõ üyelerini atamak ? Genelkurmay Başkanõ’nõn atan- masõ ve azli. ? Devrim Muhafõzlarõ Genel Komutanõ’nõn atanmasõ ve azli. ? Milli Savunma Yüksek Konseyi’ni oluşturmak. ? Silahlõ Kuvvetlerin üst düzey komutanlarõnõ belirlemek. ? Seçilen cumhurbaşkanõnõn onay- lanmasõ. ? Meclisin siyasi yetersizlik verme- sinden sonra cumhurbaşkanõnõ azletmek. ? Radyo - televizyon kurumu yöne- timini belirlemek ve kurumun yayõn politikasõnõ denetlemek. ? Yasama, yürütme ve yargõ güç- leri arasõndaki sorunlarõ çözmek. Toplumdaki pek çok vakõf ve yar- dõm kuruluşu da Velayet-i Fakih’e bağlõdõr. Bu durumda halkõn iradesiyle görev yapan yürütmenin yapacağõ pek fazla bir görev kalmõyor. Alt düzeydeki bürokratlarõ atama dõşõnda fazlaca bir yetkisi bulunmayan yürütme organõ, davulu boynuna asmõş ama onu çalacak tokmağõ yok. Çünkü tokmak Velayet-i Fakih’in elinde. Yönetici fakihe tanõnan bu geniş yetkiler, yasama ve yürütmeye bir hareket alanõ bõrakmamõştõr. Top- lumda karşõlaşõlan her sorun yönetici fakih ve kõdemli müçtehitlerden olu- şan konseyin içtihatlarõ õşõğõnda çözülecektir. H umeyni tarafõndan yaşama geçirilen Velayet-i Fakih ilke- sinin ulemanõn tümü tarafõndan onaylandõğõ söylenemez. İslam demokrasisi görüşünü savu- nan, devrimin önemli aktörlerinden Ayetullah Şeriatmedari, din adamlarõnõn devleti yönetmesi fik- rine karşõ çõkmõş ve Humeyni’nin Velayet-i Fakih kavramõnõ dayan- dõrdõğõ dinsel ve teorik delilleri eleştirmişti. Devrimin ilk yõllarõnda birçok muhalife yöneltilen “rejimi yıkma amacıyla komplo düzenle- diği” suçlamasõyla tutuklandõ ve dinsel mevkisini gösteren cüppesi çõkartõldõ. Oysa Şiilikte ulemanõn konumlarõnõ belirleyen merkezi bir dini kurum olmadõğõ için bir müçte- hidin elde ettiği unvanõn elinden alõnmasõ o güne kadar yaşanmamõş bir örnekti. İktidarõ paylaşan ulema- dan bir itiraz yükselmedi. Bir kişi hariç: Ayetullah Gulpayegani. İran siyasal sisteminin lideri konumunda bulunan Velayet-i Fakih’in yetkileri ve görev alanlarõ arasõnda Silahlõ Kuvvetlerin başkomu- tanlõğõ görevini yerine getirmek, üst düzey komutanlarõ belirlemek, savaş ve barõşa karar vermek, seferberlik ilan etmek bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle