24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 Cumhuriyet TA 8 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİ Sistemin çarklarına karşı iki Don Kişot Barbaros Uzunöner ve Utku Erişik'in kurduğu Tiyatro Birileri, Hoş Gelişler Ola'yla Milli Mücadele dönemini fotoğraflar eşliğinde sahnede anlatıyor. Anadolu'da bir hayran kitlesi edinen ikili, "Biz, Anadolu insanına unutturulmak istenen Mustafa Kemalini götürüyoruz" diyor. ZEREN KOÇAK Barbaros Uzunöner ve Utku Erişik, izleyicilerin salondan çıkarken "Evet, birileri bunu yapmalıydı..." diyeceği özgünlükte oyunlar hazırlamak ve aynı zamanda tiyatroyu "bir ileri" götürmek için Tiyatro Birileri'ni kurdular. Herkesin çeşitli açılardan sorunlar yaşadığı bir sistemde suçlu olarak hep "birileri" gösterilirken, onlar "birileri"ni aklayarak suçluyıı yine kendi içimizde arayıp sanatın gücüyle özeleştiri yapabilmek hedefıyle buna kalkıştılar. Kurtuluş Savaşı sürecini anlatan gösterileri "Hoş Gelişler Ola" ile gittikleri yerlerde bazen "fazla muhalif' görülüyorlar; bazı kaymakam ve belediye başkanlan oyunu yanda terk ediyor. Bazense sahneden haykırdıklan gerçekler gözyaşı olup akıyor izleyicilerin gözlerinden. Nefesleri yettikçe Anadolu 'nun her köşesine gidip gerçekleri herkese anlatacaklannı söylüyorlar. Uzunöner ve Erişik ile önümüzdeki sezon da devam edecek olan "Hoş Gelişler Ola"yı ve iki yıl önce büyük bir amaç uğruna kurduklan Tiyatro Birileri'ni konuştuk. Haydarpaşa Lisesi'nden sonra Karadeniz Teknik Üniversitesi lşletme Bölümü'ne girmiş Barbaros Uzunöner. Ancak iki yıl sürdürebilmiş üniversite yaşamını ve kendisini başka bir kulvarda bulmuş. Gırgır'da yazmaya, Kiss FM, Radyo D, FB TV'de programlar yapmaya başlamış. Utku Erişik ise, bilim adamı olmak üzere gittiği Ankara Fen Lisesi'ni bitirdikten sonra, lstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni üçüncü sınıfta bırakarak, Gösteri Sanatlan Merkezi'nde tiyatro eğitimi almış. Ardından Çınar Yayrnları'nda çalışmaya başlamış. tkisinin yollannı kesiştiren ve Tiyatro Birileri 'nin temelini atacak dostluğun başlangıcı ise Uzunöner'iıı radyo progranılanndan birine Erişik'i davet etmesiyle gerçekleşmiş. Arzu tramvayına binmişiz Onlara "Kimdir bu birileri?" diye sorduğumuzda yanıtlan "Birileri giderken yalnız kalmak istemeyen iki küçük çocuk. Ve izleyiciler hep bu iki çocuğun oy ıınıııııı izleyecekler sahnede..." oluyor ve Uzunöner'in sözlerini şöyle tamamlıyor Erişik: "Nâzım'ların, Orhan Veli'lerin, Sabahattin Ali'lerin, Aziz Nesin'lerin sanat adabıyla Beyoğlu'nda bir meyhanede yenilikler üzerine düşünüp tartışabilen ve sistemin çarkları yel değirmeni olup dönüyorken buna karşı çıkabilen iki Don Kişot'uz. Yazan da biziz, oynayan da biziz, üstümüze oynanan oyunları anlatan da biziz." . Erişik'in de söylediği gibi, oyunlannın hepsini kendileri yazıyorlar. Günümüz tiyatrolannda çok yaygın bir durum değil bu. Onlar, bu konuda fark yarattıklannı düşünüyorlar: "Bugün, izleyicinin önüne dört yüz yıl öncesinin Avrupasını anlatan oyunlar ğetirmekten çok, ona bugünkü karanhktan nasıl çıkacağını yine kendi diliyle, kendi insanıyla, kendi coğrafyasıyla anlatmak gerekir. Öbür türlüsü boşa zaman harcama, harcatma ve dolayısıyla toplumsal harcanmadır. Ve hatta ihanettir!" diyor Erişik. Uzunöner'in bu konudaki örneğiyse şöyle: "Oscar Brocket'in 'Tiyatro Tarihi' adlı bir kitabı var. Hayatımda gördüğüm en kahn kitaplardan biri. Her ülkenin tiyatrosu var da, bizden bir cümle bile yok; çünkü biz, kendi tiyatromuzu yaratmak varken arzu tramvayına binip bir yaz gecesi rüyasına dalmışız." Gelişler Ola", Anadolu'da kendine özel bir hayran kitlesi yaratmış durumda. Aynı adlı türküdcn yola çıkılarak hazırlanan tek kişilik gösteride, fotoğraflar eşliğinde Milli Mücadele anlatılıyor. Gösteri sırasında ve oyun arasında Mustafa Kenıal Atatürk'ün sevdiği türküler de izleyici ile buluşturuluyor. "O döncme dair farklı ayrıntılara girerek farklı bir üslup denedik. tzleyicinin en çok bu hoşuna gitti. Bugüne kadar kimsenin cesaret dahi edemediği, gündeme dair bazı göndermeleri sanat silahını kuUanarak yapıyoruz" diyor Erişik. Büyük bir coşkuyla izleniyor gösteri, öyle ki bir yıl içinde aynı yere üç kez bile çağnldığı oluyor. Erişik, insanlann bu ilgisi hakkında şunlan söylüyor: "Biz, Anadolu insanına unutturulmak istenen Mustafa Kemalini götürüyoruz. Bandırma Vapuru'na şür dizelerini, türkü sözlerini, analarm ağıtlarını yükleyip sahneye demir atıyoruz. Anadolu'nun mayasında olan ve Mustafa Kemal'in, üzerine serpilmiş ölü toprağını atıp elinden tularak doğrulttuğu ve hatta baş tacı ettiği Türk külf iirüııün bugüqı sahipsiz olmadığını, sanat cephesini bizim koruduğumuzu izleyiciye hissettirdiğimiz için bu coşku bizi şaşırtmıyor." Sesini yükselten bir oyun Sanat silahı: Işte buna karşı durabilmek için; yazma yeteneklerini, ellerindeki kalemleri yol gösteren ışıkJar olarak kullanmayı ve aydınlatmayı istiyorlar. Bu doğrultuda hazırladıklan oyunlan ve gösterileriyle defalarca yurt dışına, 60 il merkezine ve birçok ilçeye gittiler. Bu gösterilerden "Hoş "Hoş Gelişler Ola", 1919'da emperyaliznıin bizi boğmak istediği şartlar neysc, doksan yıl sonra bugün de aynı şartlann gecerli olduğunu anlatıyor. Erişik, gösterinin muhalif çizgisini sorduğumuzda da şöyle konuşuyor: "Mustafa Kemal'den her geçen gün uzaklaşmamızı isteyen ve onun yaptıklarını yıkan, Cumhuriyet'i ve onun kazanımlarını yok etmeye çalışan iktidarmdan, her türlü yetkilisine karşı sesini yükselten bir oyun. Çizgisi, Mustafa Kemal düşmanları için muhalif olabilir. Mustafa Kemal sevgisini bir türlü yüreğinden atamayan Türk insanı içinse, Şerife Bacı'nın lnebolu'dan Anadolu'ya uzanan çizgisidir." Tiyatro Birileri'nin oyunlarından biri de, Uzunöner'in sahnelediği "Olmuş Bi Kere" başhklı stand-up gösterisi. Yıldız Kenter'in, Uzunöner'in "Türk müsün Canım?" adlı kitabından bir gösteri hazırlanabileceğini söylemesi üzerine yazılmış bir oyun "Olmuş Bi Kere." Gösteride sadece mizah yok. Uzunöner, "Türkiye'nin dünyanın en güzel coğrafyası olduğuna da, Karadeniz'in mizahın başkenti olduğuna da, futbolun sadece futbol olmadığına da değiniliyor. Bu oyun yaparken değil, izlerken farkedeceğimiz davranışlarımızın bir aynası. Ve oyunu farklı kılan, samimiyettir bizce" diyor. Oyunu izleyen edebiyatçı Tahsin Yücel, "Ben çok beğendim. Torunumu da getirmeliyim..." demiş. Uzunöner, her yaştan izleyicinin birlikte izleyebilmesinin, yedi yaşmdaki bir çocukla, yetmiş yaşındaki birinin İcahkahalannın birbirine kanşarak sahneden duyulmasının da oyunu farklı kıldığını söylüyor. Başarılı işlerin getirdiği şöhreti seviyorum ZUHAL AYTOLUN Doğa Rutkay, oyunculuğunun yanı sıra destek verdiği sosyal sorumluluk projeleriyle de dikkat çekiyor. Doğa Rutkay, eğitimi, kendine kattıklan ve tiyatrocu bir babanın kızı olarak beslendikleriyle devam ediyor oyunculuk serüvenine. Sadece oyunculuk da değil, sunuculuk ve sosyal sorumluluk projeleri de onun hayatında önemli bir yer tutuyor. Adını kimi zaman popüler işlerde ya da magazin haberlerinde görsek de o bilinmeyen yönleriyle gizemini korumayı başanyor. Işitme engelli anneannesi ve dedesi ile küçük yaşta, işaret dili alfabesiyle konuşmaya başlaması verebileceğimiz örneklerden biri. Ki küçüklüğünde bunun ne kadar önemli olduğunu anlamamış olsa da şimdilerde tüm işitme engellilerle rahathkla buluşabiliyor. Enerjisinden besleniyor Doğa Rutkay, çok enerjik. Yerinde duramıyor. Üzgün ve mutsuz halini görebilenimiz azdır herhalde. Bu enerjiden besleniyor, yaptığı işlere aktanyor bunu. Ankara Sanat Tiyatrosu'nun yöneticiliğini yapan babası Rutkay Aziz sayesinde, hep tiyatro kulislerinde geçmiş bir çocukluk onunkisi. Kariyer planlannı yaparken de bu yüzden tereddütsüz oyunculuğu seçmiş. "Böyle geçen bir çocukluğun ardından başka bir nıeslek seçmem olanaksızdı" diyor. Ama ya oyunculuğu seçmemiş olsaydı? Onun için de aklında iki farklı alan olduğunu dile getiriyor: Güçlü bir avukat ya da arkeolog. Ancak şu an seçtiği mesleğinde de hiç pişman değil belli ki. Her başarılı ebeveynin çocuğu gibi aynı alanda yürümüş bir babanm kızı olmanm dezavantajını yaşamış. Babasma yetişmeye çalışıyor olmak. Bu bir dezavantaj gibi görünse de bir yanş, bir aşama olarak değerlendirilebilir. Avantajlan da elbette ki "dezavantajı"ndan daha fazla. Sorular soruyor, okuması gereken yayınlan, izlemesi gereken oyunlan politikayı, sanatı, sporu her şeyi beraber konuşuyor, tartışıyorlar. Böyle başarılı bir babanın kızı olarak onun gölgesinde kalıyor olabilir mi? "Asla" diyor. Bunu düşünmemiş hiçbir zaman. Hatta gölgesinde kalsa dahi bundan memnun olacağını dile getiriyor. nsan, hayvan ve tabiat âsığıyım Farklı yönleri de var Doğa Rutkay'ın. Mesela çocukluklannda ciddi bir rahatsızhk geçiren anneannesi ve dedesi işitme engelli. Onlarla geçirdiği çocukluğunda, küçük yaşta işaret dili alfabesini öğreniyor. îletişimini bu yolla kuruyor. "O zamanlar bunun ne kadar önemli olduğunu anlayamasam da, şimdi bulunduğum konuııı ve yaptığım işler sayesinde Türkiye'deki tüm işitme engellilerle rahathkla buluşabiliyorum" diyor. Bilmediğimiz daha başka yönleriniz de var mı sorumuzu "Olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan bir insanım. Orijinal taraflarım da vardır, sıradan olanlar da. lnsan, hayvan ve tabiat aşığıyım" diyerek yanıtlıyor. Kalabalıklardan hiç hoşlanmayan, tenhasına çekilmeyi sevdiğini söyleyen Doğa Rutkay, "Seçici olduğum dostlarım vardır. Kendi tenhalığımda, onların yarattığı kalabalık olıııadan yaşayamam" diyor. Duvarlannın ise her kadın kadar korunakh olduğunu söylüyor. Bu da onun için bu sektörde kaybedilmemesi gereken bir savunma mekanizması. Çünkü yaşanan arkadaşlıkJardan ilişkilere kadar herşeyin göz önünde olduğu, pek de kaçmaya yer bırakılmayan magazin dünyasında adı da pek çok geçiyor. Bununla ilgili de "Göz önünde olan insanlar ilişkilerini ve şöhreti sahiplenmek zorundadır. Kimse istemediği bir şeyi yaşamaz. Ben başarılı işler yapmanın getirdiği şöhreti çok seviyorum" diyor. Bu şöhreti ve popülariteyi de yine faydalı işlere çevirmek aslında yegane amacı: "Sokak hayvanları, AIDS ve engellilerle ilgili birçok projenin bizzat içinde bulunuyorum. Bu konularda da kendimi daha da fazla büyütmek en büyük hayalim." Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde bir yıldır tiyatro hocalığı yapıyor Doğa Rutkay. Mcsleğe başladığı günden bu yana da her yıl bir tiyatro oyununda yer alıyor. Dizilcrde ise fazlasıyla seçici. Şimdilerde farklı rollerde birçok dizi teklifi almasma rağmen, kendisini en fazla mutlu hissedeceği rolü bekliyor. Televizyon programcılığında ise 7. yılını doldurmuş. "Çok eğlendiğim, keyif aldığım talk showlar da yaptım, Türkiye'nin her yerini gezdiğim belgeseller de. Ancak son bir sezondur içinde bulunduğum 'Eğitim Her Engeli Aşar' projesini kapsayan TRT l'deki programıma canı gönülden bağlıyım" diyor. Sosyal sorumluluk içeren tüm projelere sıcak bakan Doğa Rutkay, bu anlamda bayrağı daha da ileriye taşımaya kararlı. T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle