18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 4 AĞUSTOS 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Açılım mı Saçılım mı? PENCERE Şehitlerin Hesabını Kim Verecek?.. Türkçemizde ne güzel “laflar” vardır, bunlardan biri de şu: “- Bayram değil, seyran değil, eniştem beni ni- ye öptü?..” Her eylemin arkasında ilk bakışta görülmeyen ya da sezinlenemeyen bir neden bulunduğunu mi- zah içeriğiyle anlatabilecek bir başka tümce bu- labilir misiniz?.. AKP’nin Kürt açılımı evlere şenlik bir biçimde başladı?.. Peki, birdenbire neden böyle bir girişime gerek görüldü?.. Bu konuda medyada ileri sürülen nedenler, ge- rekçeler, açıklamalar genellikle şu noktada birle- şiyor: - Amerika Irak’tan çekiliyor, PKK bundan böy- le ayakta duramaz, Kürt sorununu çözmek için tam zamanıdır, Obama’nın isteği bu... Gerçekçi bir açıklama... Ama Türkiye için tüyler ürpertici bir açıklama... Demek ki şimdiye dek PKK’nin arkasında Amerika vardı... Asıl düşman PKK değil, Amerika idi... Peki, Türkiye’nin yedi yıldır bunca şehit vermesi Amerika’nın PKK’yi koruyup kollaması yüzünden değil mi?.. Gerçeği tüm boyutlarıyla kavramak için biraz ge- riye gidelim... Amerika Irak’ı işgal etmeden önce Türk aske- ri istediği zaman Kuzey Irak’a girip teröristlere kar- şı öngördüğü operasyonları yapabiliyordu... PKK’nin çanına ot tıkanmıştı... Amerika Irak’ı işgal ettikten sonra Kuzey Irak’ta PKK’yi himayesine alıp Türk askerinin başına çu- val geçirdi... TSK artık Kuzey Irak’a giremiyordu... Çanına ot tıkanan PKK’nin yeniden canlanma- sı, terörde yeni yöntemler keşfetmesi Ameri- ka’nın himayesi sayesindedir. Bunu ben söylemiyorum... Kim söylüyor?.. Yaşanan olaylar tarihe not düşüyor... Herkesin söylediği gerçeği bir kez daha yine- leyelim: Amerika Kuzey Irak’tan çekildiğine göre PKK’nin sonu gelmiş... Artık Talabani ile Barzani de us- lu durup yola geleceklermiş... Türkiye için yeni bir dönem başlıyormuş... Yedi yıldan beri PKK terörünün arkasında Amerika olduğu daha başka nasıl anlatılabilir?.. Peki değişen ne?.. Demek ki Amerika’nın artık PKK’ye ihtiyacı yok... Türkiye’ye ihtiyacı var... Soru: Yedi yılda verdiğimiz şehitler ne olacak?.. Yedi yıldan beri PKK’yi himaye eden, TSK’nin Kuzey Irak’a girmesini yasaklayan Amerika mı şe- hitlerimizin hesabını verecek?.. Yoksa iktidarını ayakta tutmak için, PKK’yi hi- maye eden ABD’ye teslim olan AKP mi şehitle- rimizin hesabını verecek?.. Ak sakallı Tarih Baba’nın bu sorusu, artık gün- cel siyasette de gündeme girmiştir... İ nsanlõğõn ulaştõğõ bilim çağõ ve teknoloji, insanlar ve toplumlar arasõndaki eşitsizliği, adaletsiz- liği, haksõzlõğõ ve en önemlisi ya- şam kaynağõ olan gelirin dağõlõ- mõndaki dengesizliği, dolayõsõyla eme- ğe yapõlan saldõrõlarõ giderememiştir. Bu olumsuzluklarõn asgari düzeye in- dirilebildiği toplumlarda egemen güç, hukuk ve hukuk devletidir. Çünkü hukuk devletinde her şeyi hukuk be- lirler, temel ölçüt özgür bireydir. Tebaa yoktur, kul yoktur, yurttaş var- dõr. İnsanõn gönenci ve mutluluğu, özgürlüğünün ve yaratõcõlõğõnõn ko- runmasõ devletin varlõk koşuludur. Hukukun üstünlüğü Yeni Bir Avrupa İçin Paris Şar- tõ’nõn önsözünde, “Demokrasinin te- melinde insana saygı ve hukukun üs- tünlüğü yatar. Kimse hukukun üs- tünde değildir” denilmek suretiyle hu- kukun üstünlüğünün ulus üstü bir kav- ram olduğuna vurgu yapõlmõştõr. Kõsaca hukuk devleti; tüm faaliyet, işlem ve eylemleri hukuk kurallarõna ve anayasal ilkelere uyan, kendisini bu kurallarla bağlõ sayan devlet demektir. Hukuk devletinde, yürütme erkini elinde tutan hükümet üyeleri, hiçbir bi- çimde yargõ temsilcilerini etkileye- cek beyan ve davranõşlarda bulunamaz. Hukuk devletinde üstünlerin huku- kundan değil, hukukun üstünlüğünden söz edilir. Hukuk devletinin en önemli unsur- larõndan biri de kuşkusuz yargõ ba- ğõmsõzlõğõdõr. Toplumda adalet duy- gusunun oluşmasõnõ ve korunmasõnõ sağlayacak bağõmsõz yargõ, aynõ za- manda çağõn yönetim biçimi olan de- mokrasi olgusunun da olmazsa olmaz koşuludur. Özellikle her ne şekilde olursa olsun, siyasal iktidarlarõn etki- si altõnda bir yargõnõn bağõmsõzlõğõndan asla söz edilemez. İmtiyaz değildir Yargõ bağõmsõz ve yargõç güvence- li olmalõdõr ki, devletin yasama ve yü- rütme erklerinin hukuk dõşõ işlemleri- ni hukuk içine çekebilsin, hukuk için- de tutabilsin. Öte yandan yargõ bağõmsõzlõğõ, yar- gõ mensuplarõna verilmiş bir imtiyaz değildir. Yargõ bağõmsõzlõğõ, bireyin doğru ve adil yargõlanma hakkõnõn te- minatõ olarak tanõnmõştõr. Ülkemizde ilk kez bu amaçlarla 1961 Anayasasõ’nõn 143-144. madde- leriyle yapõlandõrõlan ve içinde tek bir siyasi üyenin bulunmadõğõ Yüksek Hâkimler Kurulu; yargõ erkinin, yasa- ma ve yürütme karşõsõnda bağõmsõzlõ- ğõnõ korumak için yapõlandõrõlmõştõr. Zamanõn Yargõtay Başkanõ büyük hukukçu Recai Seçkin ilk Yüksek Hâkimler Kurulu üyelerinin göreve başlamasõ nedeniyle yaptõğõ konuş- mada; “...Anayasamız Yüksek Hâ- kimler müessesesini hukukumuza armağan etmiştir. Bu mutlu olaydan dolayı ne kadar sevinsek ve ne kadar övünsek yeridir. Yüksek Hâkimler Kurulu yabancı ülkelerde bile henüz kısa bir tarihe malik bir müessese- dir. Gerek oralarda gerek bizde, bu müesseseye karşı olan birçok ki- şinin olduğu söylenebilir. Yüksek Hâkimler Kurulu’na dü- şen ilk görev, çalışmalarını gayet sağ- lam ilkeler ve doğru gelenekler üze- rine kurmak, işlemleri üzerinde eşit- liğe aykırılık ve adaletsizlik gölge- lerinin düşürülmesine meydan ver- memektir. Gerçek hâkim teminat zırhına bürünmüştür, fakat o her şeyden önce davranışları ve tutumu ile böyle bir zırha layık olduğunu her an ispat etmek zorundadır. Hâkime bu borcunu yerine getirmek Yüksek Hâkimler Kurulu’nun ödevlerin- dendir. Yüksek Hâkimler Kuru- lu’nun görevini gereği gibi titizlikle yapmadığı, mesleği zayıf duruma dü- şürdüğü düşüncesinin sosyal or- tamda yerleşmesi ve genişlemesi za- manla bu kuruluşa karşı olanların cesaretini arttırır ve bir anayasa değişikliğiyle kurulan şimdiki ba- ğımsız durumu sona erdirir ki, bu hal; hâkim teminatının sona erme- sinden başka bir anlama gelmez. Bana öyle geliyor ki, Yüksek Hâ- kimler Kurulu’nun üyeleri böyle bir tehlikenin gerçekleşmesine asla meydan bırakmayacaklar, kurulu- şa karşı olanların cesaretlerini kı- racaklardır...” demiştir. Yaz kararnamesi Rahmetli Recai Seçkin başkanõn en- dişeleri kõsa süre sonra gerçekleşti, ku- rumsal uygulamalar yerini bireysel tercihlere bõraktõ ve bunun üzerine 1971 yõlõnda kõsmi bir değişiklik ya- põldõ ve 1982 Anayasasõ’yla da yargõ bağõmsõzlõğõnõ tümden öteleyen HSYK Hukuk Devleti ve Yargõ Bağõmsõzlõğõ Özdemir ÖZOK Avukat -Türkiye Barolar Birliği Başkanõ Atanmalarõ ya da yer değiştirilmelerinin uygun olup olmadõğõ ayrõ bir tartõşma konusu olabilir, ama atanma ya da yer değiştirme konusunda HSYK’nin objektif bir düşüncesi ya da belge ve bulgulara dayanan eğilimi varsa, alõnmasõ düşünülen karar Adalet Bakanlõğõ’nõn üstün savunmasõyla engellenmişse, adõ geçen görevlilerin ruh halini ve çevreleriyle uyumunu bir düşününüz. oluşturuldu. HSYK’nin oluşumu ve hukuksal ya- põsõyla ilgili olarak 1982’den bu yana yaptõ- ğõmõz eleştiri ve önerile- rimizde ne denli haklõ olduğumuz yaklaşõk bir aydõr kamuoyunda tartõ- şõlan yaz kararnamesiyle gündeme gelen çalõşma- lar sõrasõnda bir kez daha net bir biçimde ortaya çõkmõştõr. Tartõşmalarõn odağõnda yargõ temsilcilerinin ya- şadõğõ acz yanõnda yü- rütmeyi temsil eden ku- rumlarõn günlük siyasete bağlõ olarak ortaya koy- duğu yaklaşõmlar karşõ- sõnda hukukun üstünlüğü, hukuk devleti, yargõ ba- ğõmsõzlõğõ ve yargõç gü- vencesi ilke ve kavram- larõ yönünden ne hazin durumda olduğumuzu bir kez daha açõkça görme- nin hayret ve bazen de dehşetini yaşadõk. Kaygı verici Oysa tüm eksiğine ve fazlasõna karşõn anaya- sanõn 7.11.1982 günü ka- bulünden önce 13.5.1981 günü kabul edilen 2461 sayõlõ Hâkimler ve Sav- cõlar Yüksek Kurulu Ka- nunu’nun 4. maddesinde ve anayasanõn 159. mad- desinde Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kuru- lu’nun görev ve yetkile- ri sayõlmõştõr. Bu görev ve yetkilerin kullanõlma- sõnõn engellenmesi yö- nünde Adalet Bakanõ ve müsteşar başta olmak üzere bakanlõk bürokrat- larõnõn direnci, yargõ ba- ğõmsõzlõğõ ve yargõç gü- vencesi bakõmõndan son derece kaygõ vericidir. Atanmalarõ ya da yer değiştirilmelerinin uy- gun olup olmadõğõ ayrõ bir tartõşma konusu ola- bilir, ama atanma ya da yer değiştirme konusun- da HSYK’nin objektif bir düşüncesi ya da bel- ge ve bulgulara dayanan eğilimi varsa, alõnmasõ düşünülen karar Adalet Bakanlõğõ’nõn üstün sa- vunmasõyla engellen- mişse, adõ geçen görev- lilerin ruh halini ve çev- releriyle uyumunu bir düşününüz. Zaten yaptõğõ kimi usulsüz işlemler nede- niyle eleştirilen bu ayrõ- calõklõ kişileri hangi usul ya da yasa kuralõ bağla- yacaktõr? Bir açılımdır, saçılımdır gidiyor! Ne açılacak, bekleyelim görelim diyoruz, ama ortada içi boş laf- lardan başka bir şey yok... Yetmemiş bir de ‘akil’ sandık- ları gazetecileri çağırmışlar yar- dıma... Onlar düşüncelerini, gö- rüşlerini bildirecekler, Tayyip Bey kadrosu da uzun yıllardır sü- rüp gelen Kürt sorununu çö- zümleyecek!.. Bir de baktım AKP’nin ‘akil’ sandığı kişiler bir zamanların aşı- rı solcuları, Marks’çıları, Mao’cu- ları değil mi? O günlerdeki yazı- larını biri çıkıp ortaya dökse!.. Şu döneklik hiçbir zaman AKP dönemindeki kadar kazançlı bir iş olmadı: “Dön baba dönelim zenginliklere gidelim” diye mi, yoksa bir zamanlar yaptıklarından pişman oldukları, kendilerine ye- ni bir sığınak, güven veren bir ocak aradıkları için mi? Adları vermek neye yarar? Atatürk Cumhuriyeti’ni savu- nanlar, çağdaş bir ülke, tam ba- ğımsız bir vatan, halktan, emek- ten, bilimden, kültürden yana olan halkımız; AKP’nin açılımına kanat gerenleri, AKP’nin Başba- kanı’nı durmaksızın övenleri iyi ta- nır... Her gün biraz daha utanç batağına saplanan dünkü solcu, şimdiki liberal faşist eğilimdeki- leri... Bir okur telefonda ne dedi bi- lir misiziniz? “Siz yetiştirmediniz mi bu adamları? Gazetenizde aylarca, yıllarca sütun vererek, ta- nınmalarını, ünlenmelerini sağla- yarak...” Doğru söze ne denir? Hepsi Cumhuriyet gazetesinden yetiş- miş, Çandar’lar, Hasan Ce- mal’ler, Oral Çalışlar’lar, daha ötekiler... Yanı başımızda yetiş- mişler.. İçimizde saklanarak!... Günlerinin gelmesini bekliyorlar- mış! Bir Tayyip çıkacak, AKP’yi ik- tidara getirecek, Atatürk Cum- huriyeti’nin temellerini tek tek çürütmeye girişecek.. bu yazar takımı da büyük bir coşkuyla bu akımın, daha doğrusu bu açılımın baş destekcisi, baş övgücüsü olacak... İnsan çok yaşamalı! Hiçbir za- man aklından geçmeyeni, hiçbir zaman olmayacak sandığı işleri, çıkışları, tutumları görmek için ya- şamalı!.. Belki de yaşamamalı? Bu utanç görüntüsünü, bu aydın çirkinliğini tanımamak için!.. Açılım! Buna daha çok kapa- nış demeli! Yanlışlıkların, bile bi- le işlenen yanılgıların üstüne ine- cek bir kara perdenin önündeyiz... O kara perde yalnız AKP’nin Kürt açılımına değil, hepimizin üs- tüne inen bir zulmet perdesi. Görmeyin, tartışmayın, karşı çık- mayın, yoksa yolunuz Silivri’dir korkutması... Şu insanoğlu ne garip bir ya- ratık!.. Belleksiz desem değil, unutkan hiç değil. Hepsi iyi kötü okumuş yazmış, profesör, doçent bile olabilmiş bir ikinci cumhuri- yetçi takımı!.. Kürt açılımı mı, yoksa Kürt sa- çılımı mı? Yaşadığımız ortamda açılım ve saçılımın ne olduğu, ne olacağı belli değil!.. Oturuyorlar, konuşuyorlar, kendilerini övü- yorlar, ama ortada doğru dürüst bir öneri, bir plan, bir hazırlık, bir uygulama sunamıyorlar!.. Açılmak mı, kapanmak mı, iş- te sorun bu? Hamlet’i gel de anımsama!..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle