Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
PERİHAN ERGUN
“Lozan Antlaşması, Türk ulusu
aleyhinde asırlardan beri hazırlan-
mış ve Sevr Antlaşması ile ikmal
edildiği sanılmış büyük bir suikas-
tın yıkılmasını ifade eden bir bel-
gedir.”
Mustafa Kemal
ATATÜRK
Ulu Önderimizin bu özdeyişi
Lozan Konferansı ve Antlaşma-
sı’nın özgürlük ve bağımsızlığı-
mızın tapu senedi, “Türk tarihinin
dönüm noktası” olmasının eşli-
ğinde, büyük zorluklarla kazan-
dığımız Kurtuluş Savaşımızdan
sonra devletimizin uluslararası
siyasal, ekonomik ve hukuksal
haklarıyla bağımsızlığımızın da
kazanıldığı politik zaferinin anla-
tımıdır.
Lozan’da Atatürk’ün başkan-
lığını uygun gördüğü İsmet Pa-
şa’nın (İnönü) katılımıyla 21 Ka-
sım 1922 günü başlayan tartış-
malı konferans önerilerimizin yad-
sınması nedeniyle şubatta kesil-
di. Biz isteklerimizde ısrarlı oldu-
ğumuzu aksi halde tekrar sava-
şabileceğimizi belirtince, 23 Nisan
1923’te yeniden toplanıldı. Kon-
feransta yedi düveli temsil eden
İngiltere Dışişleri Bakanı, kendini
beğenmiş, uluslararası güce sa-
hip tavrıyla Lord Curzon müza-
kereleri başlattı. Sevr’in bir kıs-
mından vazgeçilebilineceğini be-
lirtmenin yanında, Musul ve ada-
lar konusuyla önemli birçok nok-
talarda öfke ve kibriyle ısrarlıydı.
İnönü ise inatla vazgeçmeksizin,
sunduğu belgedeki maddeleri
soğukkanlılıkla savundu. Başarı-
sızlığa düştüğünü gören Curzon,
sonunda pes ederek 24 Temmuz
1923’te Sevr’in iptalini kabul et-
ti. Avunmak için İnönü’ye “Bu
maddeleri tek tek yazarak cebime
koydum. Bir gün geri alacağım”
dediği de bilinmektedir. İşte bun-
ların çok güçlüklerle kazanıldığı-
nın bağımsız laik demokratik
cumhuriyetimizin sonsuza dek
yaşamasının gereğine inanan ulu-
salcılarca bıkıp usanmaksızın hal-
kımıza anlatılması ilkeli bir gö-
revdir. Büyük Ortadoğu strateji-
sinin ortağı olanlarca her konuda,
vatan topraklarının satılmasını
bile göze alabilenlere karşı öz-
gürlük ve bağımsızlık savaşını
vermemiz, ne pahasına olursa ol-
sun en önde gelen görevimizdir.
Lozan Antlaşması’ndan hiç ödün
vermeksizin bu sürdürülmelidir.
Bana ortaokulu bitirdiğimde üç yıl
kesintisiz başarılı olmamın ödü-
lü olarak sunulan İsmet İnönü’nün
ve Hasan Âli Yücel’in kutlama-
larını da içeren imzalı Lozan Kon-
feransı kitabı ile altın kalem veril-
diğinde bu görev alnıma yazılmış
oldu...
Anlatmaya çalıştığım bu duy-
gularla Ada Dostları Derneği’nin
1989’da kurulmasından da önce
Heybeliada’daki İnönü Müze-
si’nde her yıl 24 Temmuz’da Lo-
zan’ı anlama ve anlatmayı görev
bilerek Anma Günleri’ni bir grup
ulusseverle başlattık. Daha son-
ra İnönü Vakfı’nın da katıldığı
toplantıları dernekçe sürdürdük.
Dört yıl önce erken kaybımız olan
ÇYYD Genel Başkanı sevgili Tür-
kan Saylan’ın önerileriyle Hey-
beliada’nın Cumhuriyet Meyda-
nı’nda halkın yoğun katılımıyla
İnönü Vakfı Genel Başkanı Özden
İnönü-Toker, Kadın Araştırmaları
Derneği, İstanbul Kadın Kuru-
luşları Birliği başkan ve üyelerinin
güç vermeleriyle başarılı ve etkin
çalışmaları geçen yıla kadar sür-
dürdük. İKKB’nin 24 Temmuz
günü Cumhuriyet gazetesindeki
“86. Yılında Lozan’ın Önemi” baş-
lıklı bildirisinde, iki yıl aralıksız an-
maya gelenlere dağıttığmız ren-
kli Sevr haritasıyla vatan toprak-
larının emperyalistlerce yağma-
lanışını aktarmış, hemen onun
altında BOP’un hedeflerini çizen
harita ve en altta da Lozan’la ka-
zanılmış çizgileri belirleyen Türkiye
Cumhuriyeti haritasıyla haklarımız
belirlendiği için el ele verme za-
manının geldiğini göstermiştik.
Bu çok anlamlı görüntülere ne
denli teşekkür edilse azdır.
2008’in anmasından iki gün son-
ra talihsiz bir kazayla düşerek om-
zumu kırmamın sonucu, zincirle-
me operasyonlarla sağlıksızlığım
nedeniyle ve yönetim kurulu-
muzca da üzülerek verilen karar-
la anma çalışmalarını oluştura-
mamıştık. Çok şükür ki bu yıl İnö-
nü Vakfı’nın müze-evinde yaptı-
ğı ve çok başarılı olduğunu duy-
duğum toplantıya katılamamanın
üzüntüsünü yaşamakla birlikte
çok sevindim. Günlerin anıları
içinde en etkin olanı, vefatından
önce 2007 Temmuz’undaki an-
maya katılamayan çok değer
verdiğim, saydığım, ulusça borç-
lu olduğumuz, öldürücü hastalı-
ğın aramızdan aldığı Genel Baş-
kanım Prof. Dr. Erdal İnönü’nün
lütfedip gönderdiği çok değerli
mesajını önemseyerek yansıta-
cağım:
“Lozan Barış Antlaşması’nın
imzalanmasının yıldönümünde
düzenlediğiniz Anma Toplantısı
için sizi candan kutluyorum. Sağ-
lık nedenleriyle aranızda buluna-
madığım için de üzgünüm. Size
başarılar diler, toplantıya gelen
tüm vatandaşlarımızı sevgi ve
saygıyla selamlarım.
Lozan Barış Antlaşması, Türki-
ye Cumhuriyeti’nin adeta tapu se-
nedi olduğu bilinen bir gerçektir.
Bizi dünyada tüm uluslarla eşit
haklara sahip, özgür, bağımsız ve
kendi geleceğini belirleme yetki-
sini kimseyle paylaşmayan çağ-
daş, laik ve demokratik bir devlette
yaşama mutluluğunu kazandıran
bu antlaşmanın hangi çetin zor-
luklar, aşılmaz görülen engeller
aşılarak imzalandığını gençleri-
mize, hepimize tekrar anlatmak-
la hem özgürlüklerimize sahip
çıkma azmimizi perçinliyorsunuz
hem de bugün karşımızdaki baş-
ka zorlukları nasıl yeneceğimizi
gösteriyorsunuz.
Sağ olun, var olun!..”
24 Temmuz 2007
Erdal İNÖNÜ
Not: Geçen hafta bu köşede
yayımlanan yazarımız Perihan
Ergun’un bir karışıklık sonucu
eski yazısı çıkmıştır. Düzeltir
özür dileriz.
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN
HARBİ SEMİH POROY
4 Ağustos
Lozan Konferansı ve
Antlaşması 86 Yaşında
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com
4 AĞUSTOS 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA
15
İktidar, tehditle
delil yaratıyormuş.
Gizli tanıklar da
şantaj ürünü!
Arzuhalci
Sema Akdemir:
“İktidar, Hakimler
ve Savcılar
Yüksek
Kurulu’nun noter
olmasını istemiyor;
arzuhalci olsun
yeter!”
Destroyer
Soner Önal: “Bundan
sonra tutuklanacak
denizci subayların
evlerinde birer
destroyer veya
hücumbot
bulunması
bekleniyor!”
Millet
Metin Altay:
“Milletvekilinin emekli
maaşı 4 bin 668 lira,
milletin emekli maaşı
688 lira. Demek ki
millet layığını
bulmuş!”
YağmurDeniz
Şeriat yolunda bir adım daha!
TÜRKİYE İslam Cumhuriyeti’nin
kuruluşuna ilişkin çok önemli bir
adım daha geçenlerde kendiliğinden
atıldı!
Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde
Demokratik Toplum Partili olarak
tanınan iki hayvan tüccarının
Beşağaç köyü yakınlarında
öldürülmüş olarak bulunması
üzerine, çevre köylerde yaşayan ve
aralarında köy korucularının da
bulunduğu 100 kişi Günyüzü
köyünde toplanıp iki imamın önünde
Kuran üzerine el basarak cinayetle
ilgileri olmadığına ilişkin yemin etti.
Haşlanan kurbağa için ne kadar
olağan değil mi? Bundan sonrası
çok daha normal sayılacaktır:
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörle
mücadelesine yardımcı olan köy
geçici korucularının şeriat yolunda
sağladıkları bu katkının Şırnak
Cumhuriyet Başsavcılığı’nca da
takdirle karşılanması ve söz konusu
cinayet soruşturmasından Kuran’a
el basarak yemin eden köylülerin
muaf tutulması bekleniyor. Adalet
Bakanlığı’na yakın kaynaklarda da
savcılığın soruşturma aşamasında
gerekirse köylülere yemin ettiren iki
imamın şahadetini isteyebileceği
belirtiliyor. Bu arada, Genelkurmay
Başkanlığı internet sitesinde “bilgi
notu” yayımlayarak açıklama
yapmış:
Astsubayların rütbelerinin
“bey”leştirilmesine ilişkin bir çalışma
yapılmıyormuş.
Bu saatten sonra ne diyelim; Allah
razı olsun!
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
TARİHE not düşmek gerektiği için önce bir
çırpıda akla gelen gazeteci ve yazarların listesi:
Adnan Akfırat, Adnan Bulut, Doğu Perinçek,
Emin Gürses, Ergün Poyraz, Erol Manisalı, Erol
Mütercimler, Ferit İlsever, Güler Kömürcü,
İlhan Selçuk, Merdan Yanardağ, Mustafa
Balbay, Serhan Bolluk, Tuncay Özkan, Ümit
Oğuztan, Vedat Yenerer, Yalçın Küçük.
Listede adı geçen gazeteci ve yazarlar ne idüğü
birincil savcısından menkul bir terör örgütünün
üyesi oldukları iddiasıyla sanık durumundalar.
İkincil savcıların vurmak istediği “terörist”
damgası bir yana ayrılıkçı terör örgütüyle
işbirliğiyle de suçlanıyorlar. Bir kısmı Silivri’deki
toplama kampında tutuklu. Profesörlerle, emekli
generallerle, yurtsever aydınlarla “terörist” listesi
uzayıp gidiyor. Gazeteci- yazar “terörist”lerin en
önemli ortak yönü, AKP-FG koalisyonuna muhalif
olmak! İktidara yalakalık yapmayan televizyon
kanalları Avrasya, Başkent, Bizim ve Ulusal’ın
yöneticileri de hapiste.
Şimdi bir başka gazeteci ve yazar listesi:
Akşam’dan Deniz Ülke Arıboğan, Haber
Türk’ten Muharrem Sarıkaya, Milliyet’ten Hasan
Cemal, Radikal’den Cengiz Çandar, Oral
Çalışlar, Sabah’tan Okan Müderrisoğlu,
Star’dan Mustafa Karaalioğlu, Nasuhi Güngör,
Taraf’tan Mithat Sancar, Vatan’dan Ruşen
Çakır, Yeni Şafak’tan Fehmi Koru, Ali
Bayramoğlu, Zaman’dan Mümtazer Türköne,
İhsan Dağı.
İkinci listedekiler AKP-FG koalisyonunun
görüşlerine değer verdiği ak-oğlanlar ve
ak-kızlardan küçük bir grup! Bir kısmının
ayrılıkçı terör örgütünün başındaki ile
görüşmüşlüğü var; ayrılıkçı terör örgütünün
başaltındaki yöneticileri ile fikir alışverişinde
bulunmuşluğu var, uzun yıllar öncesinden beri
mesaj getirip götüreni var. Bunları İçişleri
Bakanı Beşir Atalay, Ankara’daki Polis
Akademisi’nde toplamış. Beşir Atalay bildiğiniz
gibi şeriatçı davranışları nedeniyle görevinden
alınan ilk ve tek üniversite rektörüdür!
Polis de bildiğiniz gibi Recep’in ülkesinde
demokrasinin teminatı sayılıyor! AKP-FG
koalisyonu “Kürt açılımı” için “çalıştay”
düzenlemiş; bunlardan “fikir” alıyor, bunlarla
“açılım” yapıyor. Yurtseverler içeri tıkılırken
yapılan açılım insanın aklına bildik tempoyu
getiriyor: Aç! Aç! Aç!
Aç! Aç! Aç!
SESSİZ SEDASIZ (!)
GÖRÜŞ
BEDRİ BAYKAM
Tarih, Artık
Mesainizi İstiyor…
Cuma gece yarısı Facebook chat’de Murat Varol
soruyor, “Balbay’ı serbest bırakmışlar, doğru mu? Ger-
çekgündem sitesi yazıyor.” Hemen siteye bakıyorum
gerçekten öyle bir haber var. Heyecanla gazeteyi arı-
yorum. Böyle bir bilgi ulaşmamış. TV’leri geziyorum
umut içinde… Hayır, lanet olasıca, aptalca bir aspa-
ragastan ibaretmiş…
Ortam gittikçe daha sinir bozucu! HSYK üyesi Er-
tosun basın toplantısı yapıyor, adama şeriatçı basın
olmadık yöntemlerle provokatif saldırıya geçiyor.
Densizin biri çıkıp tiksinç bir şekilde uluorta “Ergenekon
Terör Örgütü, ETÖ”den söz ediyor. HSYK’ye yapılan
hükümet baskısı artık “ayyuka çıktı” dediğimizde, çok
hafif kalıyor. Yandaş basın da bu ahlaksız operasyo-
nun suç ortağı rolünde, her noktada işi militanca ço-
maklıyor. Gazeteciden başka her şeye benziyorlar...
Hafta içinde büyük bir acıyla Sevgili Demirtaş Ağa-
beyimizi yüreğimize gömdük. Bakın, size bir sahne:
Bir masa düşünün, Çiçek Pasajı’nda: Duayen abimiz
Muammer Aksoy konuşuyor. Uğur Mumcu rakısıyla
gülümseyerek dinliyor… Yanında Emre Kongar,
onun yanında Ankara Bürosu’ndan Mustafa Balbay
ve onun yanında Alev Coşkun … Masanın başında
o sade gülümsemesiyle İlhan Abi oturuyor. Ümit Zi-
leli ve benim yanımda Demirtaş Abi, Sevgili Sirmen
ve Erol Manisalı, Perinçek’le kadeh kaldırırken
Hikmet Çetinkaya, Coşkun Özdemir ve Mustafa Ek-
mekçi’ye fıkra anlatıyor. Başkentin klas aydını, Ah-
met Taner Kışlalı ve İbrahim Yıldız kulak misafiri olu-
yorlar, bir yandan öbür başta Muammer Hoca’yı Tun-
cay Özkan’ın yanında dinlerken…
İşte bu sahneyi bal gibi yaşayabilirdik; hiçbir gerekçe
yoktu aksi için… Ama yaşayamadık. Evet, ecel bazı
isimleri olağan yollarla ebediyete taşıdı. Ama bu ta-
kımın üçte biri yobazlar tarafından katledilirken üçte
biri de şimdi “devir” değiştiği için (!) Atatürkçülükten
içerideler. Bu bir koca kâbus! Seyredenlere yazıklar
olsun.
Bakın kâbusun içinde başka neler var, bugüne dö-
nersek: Mesela Kanal Biz’e, Kanal B’ye, Ulusal Ka-
nal’a veya Art TV’ye reklam vermekten korkan zavallı
ve kişiliksiz işadamları var. Ülkesini savunmaktan âciz
işadamcıkları. Servetleri yüz milyar dolar olsa ne ya-
zar, kalp ve beyinleri aynı anda yok olduktan sonra?
Bu insanlar; diplomaları nereden gelirse gelsin, ister
Cambridge, ister Sorbonne, sınıfta kaldılar. Atatürk on-
larla gurur duymuyor. Hem de isterlerse yüz bin kişi-
ye iş sağlamış olsunlar. “Ekonomi yürüsün, laik Cum-
huriyet çökse de olur”. Kalıbınızdan utanın ve artık ken-
dinize gelin.
Dik durmayı bilen yazar, ressam, tiyatrocu, çiftçi, öğ-
retmen, mimar, mühendis çıkıyor da niye “koca işa-
damları” arasından bir “büyük insan” çıkamıyor?
Artık “mış” gibi sürdürülen mücadelenin bir kena-
ra bırakılması lazım. “Adammış” gibi davranmak yet-
miyor, adam olmak gerekiyor. Atatürkçülüğü, ana-
yasanın değişmez maddelerini, laikliği, halkı savun-
mak için mesaisinin en az üçte birini her gün bu işe
yatıracak cesur kadınlar ve erkekler aranıyor! Var
mısınız ringe çıkmaya?
Yeni parlayan bir “programcı” var, “Ulusalcı”. Ay-
lar önce Ankara’da bir mitingimizde kendisini ko-
nuşmacı ilan ettiler. Gelemedi! Ya yolu bulamadı ya
da trafiğe takıldı(!) Bu da yetmedi, geçenlerde Darwin
kuramı aleyhine durup dururken makale yazdı… Ni-
ye mi? Bilemiyorum, tespit etmekle yetiniyorum. İn-
sanlar o kadar yoklukta “adam gibi adam” görmeye
susamışlar ki herkesin üstüne atlayıp neredeyse iki
günde heykelini dikecekler…
“İşte bu ahval ve şeraitte dahi” bizler dayanışma-
mızı bozmamaya ve yere sağlam basmaya mecbu-
ruz. Artık bu mücadelede başarının tek çıkar yolunun,
CHP’nin kapılarını açıp solda birliği sağlayıp yürümek
olduğunu genç–yaşlı, köylü-kentli herkes görmeli. Hâ-
lâ aynı gemiye dolup aynı sepete oy vermeye git-
mezsek, gerçekten yuh olsun bizlere!
Bakın sürekli çeşitli partiler açılıyor ya da “açıldı açı-
lacak” diye balonun gazı ile oyalanıyoruz. Hatırlar mı-
sınız, Ali Haydar Veziroğlu’nun Barış Partisi vardı, mil-
yarlar çöpe gitti. Ya da Metin Akpınar parti açıyor-
du, Yaşar Nuri Öztürk de “Başkan” sıfatıyla “parti-
si” adına konuştu durdu… Herkese söylüyorum: Bı-
rakın artık bu saçma bölme senaryolarını!
CHP’nin kapılarını ardına kadar açmak ise bizlerin
hem hedefi, hem de kaçınılmaz başarısı olacak.
Ama her şey size bağlı, başka hiç kimseye değil. Ye-
ter ki bunu unutmayın!
bedri.baykam@gmail.com
www.bedribaykam.com
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Osmanlõ garni-
zonlarõnda hizmet
eden Hõristiyan as-
kerlere verilen ad.
2/ Memelilerde
protein metaboliz-
masõnõn son ürünü
olan ve idrarla dõ-
şarõ atõlan azotlu
madde... İskambil-
de bir renk. 3/ Sa-
rõmsaklõ yoğurt ve
çeşitli sebzelerle
yapõlan bir meze. 4/ “ ---
bellediğin bir yola yalnõz
gideceksin” (Tevfik Fi-
kret)... Tanrõ’ya göre in-
san. 5/ Tavõr, davranõş...
Eski Yunan kentlerinde
pazar yeri. 6/ Tövbe... Ba-
ğõşlama. 7/ Vilayet... Gü-
rültü, patõrtõ. 8/ Sağlõklõ,
salim... Lifleri ip ve çuval
yapõmõnda kullanõlan bir
bitki. 9/ Bir süs taşõ...
Leylak rengi, açõk mor.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Başka bir dindeyken Müslüman olan kimse; dönme. 2/
Mesafe... Ağõrbaşlõ, uslu. 3/ “Fesleğen” de denilen, yap-
raklarõ güzel kokulu bir bitki... Bir nota. 4/ Rusçada “evet”...
Vaşak denilen hayvanõn ufak bir türü. 5/ Japonya’da bir
kent... Tarla sõnõrõ. 6/ Kaynağõ mitolojik çağlara dayanan
kirişli bir çalgõ... “Bana derler --- yükünü sen götür / Be-
nim yük götürür dermanõm mõ var” (Karacaoğlan). 7/ Özel-
likle çocuklarda görülen tõrnak kemirme saplantõsõ. 8/ Tav-
lada “üç” sayõsõ... Tümör... Çok ince gözenekli bir doku-
ma. 9/ İri taneli bir zeytin cinsi.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
D O L A Y L I K
O T A Ğ A R A M
L E B K L A P A
A L E V A K U T
M L İ N K T İ
A S Z İ L İ Z
N A G İ N A T A
K Ö T E K M İ
V A L E A Z A P
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com