Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
26 AĞUSTOS 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Uluslararası Tahkimin
Onuncu Yılında
Enerji sektöründeki altyapı yatırımlarına ilişkin im-
tiyaz sözleşmelerinde uluslararası tahkim hükmüne yer
verilebilmesini hedefleyen anayasa değişikliklerinin üze-
rinden tam on yıl geçti. Bağımsız Sosyal Bilimciler gru-
bundan dostumuz Sedat Çal, grubun sitesine yolla-
mış olduğu bir çalışmasında anılan değişikliklerin kı-
sa bir değerlendirmesini sunmakta. Sayın Çal’ın de-
ğerlendirmelerinden bir özet derlemeyi, sizlerle pay-
laşmak arzusundayım.(*)
Anımsanacağı üzere, 1999 yılının Temmuz ayında
gerçekleştirilen anayasa değişiklikleriyle, enerji altya-
pısına yönelik olarak devlet ile özel kişiler arasında im-
zalanan -ve o ana kadar “kamu hizmeti imtiyaz söz-
leşmesi” olarak nitelendirilen- sözleşmelerin, bundan
böyle yasal düzenlemelerle “özel hukuk sözleşmele-
ri” şeklinde düzenlenebilmesi olanağı getirilmişti. Bu-
nunla da yetinilmeyip, ayrıca bu türden bir yasal dü-
zenlemeye gidilmediği durumlarda hâlâ imtiyaz söz-
leşmesi olarak kalabilecek sözleşmelere uluslararası
tahkim koşulunun konulabilmesi olanağı tanınmıştı.
Böylece, söz konusu değişiklikler öncesindeki Da-
nıştay ve Anayasa Mahkemesi kararlarıyla imtiyaz söz-
leşmesi niteliğinde olduğu vurgulanan enerji altyapı söz-
leşmeleri çerçevesinde yabancı yatırımcılar ile devlet
arasında doğabilecek uyuşmazlıkların, Danıştay yeri-
ne yabancı hakem heyetlerince görülmesi olanağı ge-
tirilmekteydi.
1999’daki anayasa değişikliği ile Türk hukuk siste-
minin devre dışı bırakılması süreci aslında daha 1995
yılında başlatılmış idi. O tarihte enerji sektöründe “özel-
leştirme” adı altında özel kişilerle imzalanmaya baş-
lanan “yap-işlet-devret” (YİD) veya “işletme hakkı dev-
ri” (İHD) sözleşmelerinin Danıştay ve Anayasa Mah-
kemesi’nce imtiyaz sözleşmesi olarak nitelendiril-
mesi 1999’a giden yolun kapısını aralamaktaydı.
Bu dönemin hararetli tartışmalarında, bir yanda Os-
manlı devrinin kapitülasyonlarının geride bıraktığı acı
izlerin etkilediği, ülkenin ekonomik ve yargısal ba-
ğımsızlığı yönünde endişeler taşıyan uluslararası tah-
kim karşıtları; diğer yanda ise, tahkimin hiç de kor-
kulacak bir kurum olmadığı ve hatta “tahkimin olum-
suzluk içerdiği yönünde hiçbir bilimsel veri bulunma-
dığı” gibi mesnetsiz iddiaları savunan, tahkimin “çağ-
daşlığın bir gereği” olduğu ve giderek “tahkimi kabul
etmeyen ülkelerin yok olacağı” yolundaki veciz gö-
rüşlerini gayretle ortaya koyan tahkim yanlıları mev-
zileniyordu. Ticari tahkim ile yatırım tahkimi ayrımının
kavranılamamış olması ise en temel eksiklik olarak be-
lirmekteydi.
Tahkim için canhıraş gayretler sergilenirken Türki-
ye kamuoyu bitmez tükenmez efsaneler ve şantajlar
ile yoğun bir baskı altında tutulmuş durumdaydı. Ör-
neğin, o günlerin hafızalarda kalan en önemli savları
arasında. “Ülkenin karanlıkta kalmaması için elektrik ya-
tırımlarının bir an önce yapılması gerektiği” veya “sı-
nırlarımızın hemen dışında 50 milyar ABD Dolarlık ser-
mayenin yatırım aşkıyla” ve “hazır kıta durumunda bek-
lediği” sözleri anımsanacaktır. Tahkim yanlısı cephe-
nin flamasında dosta düşmana heybetle sallanan düs-
turu ise, dönemin Cumburbaşkanı tarafından özenle
işlenmişti: “Ya uluslararası tahkim, ya açlık ve işsizlik.”
Ancak bu kadar çok sayıda enerji üretim yatırımı-
nın makul sürede yapılamayacağı da aslında açıktı. Bu
sözleşmelerin yapılmasını -anayasa değiştirilerek tah-
kim olanağı şirketlere tanınıncaya değin- zorlayan, an-
cak bunların ülke ekonomisinde mali dengeleri bozacak
denli olumsuz etki yaratacağını değişiklikler yapıldık-
tan sonra birdenbire ve “nihayet fark eden” IMF’nin
telkiniyle, bu kez sözleşmelerin iptali yolu arandı ve ola-
bilecek en kötü senaryo böylece yazılmış oldu: Yasa
çıkararak aşırı sayıdaki imzalı sözleşme sorununun kö-
künü kurutmak, yani yasayla iptal etmek. Devletin ulus-
lararası tahkimde sorumluluğuna hükmedilmesini ve
tazminat ödemesini bundan daha kolaylaştıracak bir
çözüm olamazdı!
Ne var ki, iptal edilmesi için yasa çıkarılan bu söz-
leşmelere, yasayla iptal girişiminin hemen öncesinde
uluslararası tahkim olanağı ihsan edilmişti... Sonuç, şa-
şırtıcı olmayan biçimde, sözleşmelerdeki tahkim ola-
nağından yararlanmak suretiyle, yabancı yatırımcıla-
rın yüzlerce milyon ABD Doları tutarlarına varan taz-
minat davalarını uluslararası tahkim heyetlerinin önlerine
koyması oldu. Daha geçen günlerde, bunların birisi ül-
kemiz aleyhine 100 milyon dolarlık tazminat kararıy-
la sonuçlandı. Milyar dolarlık diğer kimi tahkim dava-
ları ise halen devam etmekte.
Aslında yaşanan gelişmeler için kehanette bulun-
maya gerek yoktu. Yabancı yatırımcıların tahkimi bir
bahane olarak kullandıkları yönünde özel sektördeki
ilgili çevrelerden gelen değerlendirmeler de bulun-
maktaydı. Ancak, tahkim sevdasının ateşi bir kez yan-
mıştı. Dünya Bankası ve IMF’nin telkinleri -ve gide-
rek kredileri durdurma ve sair mekanizmalar yoluyla
zorlamaları- ise, bu ateşin kor haline gelmesini sağlı-
yordu.
Uluslararası tahkime gidilmesinin ardından geçen on
senede Türkiye’nin dünya ekonomileri ile olan iktisa-
di ve siyasi bütünleşmesinin doğurduğu çarpık küre-
selleşme sürecinin tüm sancılarının artık gözler önü-
ne serildiği bir noktadayız. Tahkim ile beklenen 50 mil-
yarlık yabancı sermaye akımlarına dayalı şantajlar ye-
rini, ulusal varlıklarımızın ulus-ötesi şirketlere aktarıl-
dığı ve ulusal ekonominin geleceğinin uluslararası fi-
nans şirketlerinin ve derecelendirme kuruluşlarının kap-
rislerine terk edildiği bir sürece bıraktı. Tahkimin ya-
rattığı hukuk boşluğu ise çok daha derin sorunların ana
kaynağı olarak Demokles’in kılıcını andırır biçimde üze-
rimizde asılı duruyor.
(*) Sedat Çal’ın yazısının bütününe www.tobb.org
sitesinden ulaşılabilir.
ABD Başkanõ Barack Obama, Fed Başkanõ Ber
Bernanke’yi ikinci dönem için de bu göreve aday
gösterdi. Obama, adaylõğõ duyurmak için hazõrladõğõ
konuşmada, Ben Bernanke’nin büyük bunalõmõn
tekrar yaşanmasõnõ önlediğini öne sürdü. Görev
süresi 31 Ocak’ta dolan Bernanke’nin atanabilmesi
için Senato’nun onayõ gerekiyor. Analistlere göre
Bernanke’nin göreve devamõ dolarõ zayõflatõp
hükümet müdahalelerini gerektirebilir.
Obama Bernanke’den vazgeçmiyor
Çin Borsasõ dün yüzde 5’in üstünde değer kaybetti.
Bunda, petrol ve bankacõlõk sektöründeki hisse
senetlerinin düşüşünün yanõ sõra, Çinli yetkililerin
ekonomik toparlanma konusunda kaygõ verici
konuşmalarõ etkili oldu.
TEPAV YİNE UYARDI:
İhracat için
önlemler
yetersiz
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Türkiye
Ekonomi Politikalarõ
Araştõrma Vakfõ (TE-
PAV), “Türkiye’de ih-
racatın geliştirilmesi yö-
nünde alınan tedbirle-
rin yetersiz kaldığı ve
ihracatın pazar kayıpla-
rına yol açabilecek şe-
kilde daraldığı” değer-
lendirmesinde bulundu.
TEPAV, “İhracatın
Desteklenmesine Yöne-
lik Türkiye’nin Rakip-
lerinin Uyguladıkları Ka-
mu Politikaları” başlõklõ
politika notu yayõmladõ.
Notta, krizin ticari denge-
leri kalõcõ etkileme potan-
siyeline sahip olduğu be-
lirtilerek, egemen devlet-
lerin uygulayacaklarõ kamu
politikalarõnõn yakõndan
takibinin büyük önem ta-
şõdõğõ vurgulandõ. “Tür-
kiye’nin rekabetçi oldu-
ğu ve en fazla ihracat
yaptığı sektörlerde dahi
ihracatının AB’nin top-
lam ithalatından daha
hızlı daraldığı gözlen-
miştir. Bu dönemde
ABD, Çek Cumhuriyeti,
Polonya, Kore, Roman-
ya, Çin ve Hindistan kar-
şısında Türkiye, pazar
payı kaybetmiştir” de-
ğerlendirmesine yer verilen
notta sektörlere özel ihra-
cat destekleri anlatõldõ.
Beşinci tur görüşmelerden de zam konusunda bir karar çõkmadõ, hükümet memura zam teklifini bugüne bõraktõ
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Toplu görüşmelerin 5. turu dün sona erer-
ken zam konusunda herhangi bir karar
çõkmadõ. Hükümet, zam teklifini bugün
masaya getirecek.
Başbakanlõk merkez binada dün yapõ-
lan toplu görüşmelerin 5. tur toplantõsõnda,
Devlet Bakanõ Hayati Yazıcı, memur
maaşlarõna gelecek yõl yapõlacak zam ko-
nusunda dün getirmeleri beklenen tek-
liflerini bugüne bõraktõklarõnõ açõkladõ.
Mali haklarla ilgili görüşmelere bugün sa-
at 14.00’te devam
edilecek.
Kamu-Sen Başka-
nõ Bircan Akyıldız
toplu görüşmelerin
başladõğõ Ağustos’un
15’inden bugüne ka-
dar Kamu İşveren
Kurulu’nun kamu ça-
lõşanlarõnõn beklenti-
lerine cevap verecek
mali ve sosyal hak-
larla ilgili herhangi
bir teklifi alamadõk-
larõnõ belirterek şöy-
le konuştu:
“Sayın Bakan’ın ifade ettiği bir
cümlede zammın hangi noktada geli-
şebileceğini ve beklentilerin hayal kı-
rıklığıyla sonuçlanabileceğini şimdiden
ifade etmem mümkündür. Çünkü Sa-
yın Bakan ‘Abartõlõ rakamlarla kamu ça-
lõşanlarõnõ beklentiye sokmayõn’ ifadesini
kullanmıştır. Hazine müsteşarı, bu
seneki enflasyon hedefiyle gelecek se-
neki enflasyon hedefini kümülatif de-
ğerlendirdiğimizde 2010 sonu itibarıyla
yüzde 11 toplam enflasyon gerçekle-
şeceğini, 2009 itibarıyla yüzde 8.7’lik
enflasyon farkı, daha doğrusu ücret ar-
tışı sağlandığını ifade ederek, yüzde
11’den geriye kalanın zam olarak
yansıtılabileceği şeklinde bir ifade kul-
lanmıştır. Yani öyle görünüyor ki Ka-
mu İşveren Kurulu, yüzde 2.3’lük bir
artışı dile getirecektir.”
‘Sabit gelirli desteklenmeli’
Akyõldõz, kamu çalõşanlarõnõn dar ve sa-
bit gelirliler içinde en önemli kesimi, ül-
ke nüfusunun yaklaşõk 12
milyonunu teşkil ettiğini
vurguladõ. Akyõldõz, kamu
çalõşanlarõnõn ücretlerin-
deki iyileşmenin ülkedeki
krizin aşõlmasõ için ciddi
anlamda talep artõşõnõ sağ-
layacağõnõ da kaydetti.
Teklifin neden bugün ya-
põlmadõğõ sorusuna da Ak-
yõldõz, “Buna biz bir ce-
vap alamadık ama siz so-
rar cevap alırsanız, bizi
de bilgilendirirseniz
memnun oluruz” diye
karşõlõk verdi.
Başbakan ayrı, bürokratlar
ayrı konuşuyor
Memur-Sen Başkanõ Ahmet Gün-
doğdu ise Başbakan Recep Tayyip Er-
doğan ve ekonomi ile ilgili bakanlarõn
ekonomik krizin geçmekte olduğu yö-
nünde açõklamalar yaptõğõna işaret ede-
rek ancak bürokratlarõn farklõ bir tablo
yansõttõklarõnõ belirtti. Gündoğdu, “Maa-
lesef teklif yok, siyasi irade henüz
masaya oturmadı” diye konuştu.
Kamu-Sen Genel Başkanõ
Bircan Akyõldõz, Kamu
İşveren Kurulu’nun yüzde
2.3’lük bir artõşõ dile
getireceğini söylerken,
Memur-Sen Genel
Başkanõ Ahmet Gündoğdu
hedef enflasyonun
altõndaki bir rakamõn
sağlõklõ olmayacağõnõ
dile getirdi.
8 bankaya
rekabet
soruşturmasõ
Akbank’õn yüzde
6.72’si ABD
Hazinesi’nin
Ekonomi Servisi - Bankacõlõk De-
netleme ve Düzenleme Kurumu’nun
(BDDK), ABD Hazinesi’nin Citig-
roup’a ait yüzde 33.6 hisseyi edin-
mesine izin vermesinin ardõndan
ABD Hazinesi’nin Akbank’taki pa-
yõnõn yüzde 6.72 olduğu açõklandõ.
Citigroup’un, ABD Hazinesi’nin so-
runlu finans kurumlarõnõ kurtarma
programõ kapsamõnda 45 milyar
dolar yardõm almasõnõn ardõndan
ABD devleti, Citigroup’ta yüzde
33.6 pay sahibi olmuştu.
Kamuyu Aydõnlatma Platformu’na
(KAP) yapõlan açõklamaya göre
Citigroup da iştiraki olan Citibank
Overseas Investment Corporation
üzerinden Akbank’õn yüzde 20’si-
ne sahip olduğu için, ABD Hazinesi
Akbank’ta dolaylõ pay sahibi oldu.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Rekabet Kurulu, kamu kurumu ve-
ya özel firmalara maaş ödemeleri-
ne yönelik teklif ettikleri promos-
yonlar konusunda aralarõnda an-
laştõklarõ iddiasõ ile 8 banka hak-
kõnda soruşturma açtõ. Rekabetin
Korunmasõ Hakkõnda Yasa uya-
rõnca soruşturma açõlmasõna karar
verilen bankalar şöyle:
Türkiye Garanti Bankasõ, Akbank,
Türkiye İş Bankasõ, Yapõ ve Kredi
Bankasõ, Türkiye Vakõflar Banka-
sõ, Finans Bank, Denizbank, Yapõ
ve Kredi Bankasõ (Koçbank’õn ey-
lemlerinden dolayõ) ve Halk Ban-
kasõ (Pamukbank’õn eylemlerin-
den dolayõ) oldu.
Kurul, 19 Ağustos Çarşamba günü al-
dõğõ bir diğer kararõnda ise Garan-
ti Bankasõ AŞ, Akbank TAŞ ve
HSBC Bank AŞ haklarõnda Kültür
ve Turizm Bakanlõğõ personeline
ödenecek maaş promosyonu ko-
nusunda anlaştõklarõ iddiasõna iliş-
kin ise herhangi bir delile ulaşõla-
madõğõndan soruşturma açõlmasõna
gerek olmadõğõ ve şikâyetin red-
dedilmesine hükmetti.
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
Enerji deyince ilk anda iki kaynak
geliyor akla: Petrol ve doğalgaz.
Politikalar, stratejiler bu iki kaynak
üzerine oluşturuluyor. Savaşlar, ça-
tışmalar daima bu iki kaynak üzerin-
den çıkıyor.
Tamam petrol ve doğalgaz son de-
rece önemli, Türkiye bu kaynaklara
sahip olmasa da enerji koridorunun
tam ortasındaki konumundan ötürü
önemli bir ülke... Bunların hepsini an-
lıyorum da sanıyorum daima gözden
kaçırdığımız iki önemli unsur oluyor.
Bunlardan biri Türkiye’nin bu kay-
nakları enerjiye dönüştürecek tekno-
lojiye de bağımlı olması ve bu kadar
yıl içinde gaz türbinleri veya buhar
türbinleri gibi enerji çevrim teknoloji-
lerinde neredeyse yüzde 100 olan dı-
şa bağımlılığını bir nebze olsun azal-
tacak teknolojiyi ve sanayiyi geliştire-
memesi.
İkinci nokta ise yerli kaynaklara ge-
reken önemin verilmemesi. Burada
hem rüzgâr ve güneş enerjisi gibi ye-
nilenebilir hem de kömür ve linyit gi-
bi yerli kaynaklar söz konusu.
Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma
Merkezi (CNRS) Yanma, Aerotermik,
Rektivite ve Çevre Enstitüsü (ICARI)
Müdürü Dr. İskender Gökalp, yerli
kömür tekno-ekonomisinin genel
ekonomiye özellikle de istihdama kat-
kısına hem de kömürden yola çıkarak
çeşitli teknolojilerle sıvı ve gaz yakıt-
lar elde edilebileceğine dikkat çeki-
yor. Örneğin Türkiye’de hiç üretilme-
yen, ithal edilerek biodizel alanında
da kullanılan metanol.
Tabii burada temel şart temiz kö-
mür teknolojilerinin geliştirilmesi.
Dünyada temiz kömür teknolojileri
konusunda ciddi çalışmalar yapılıyor.
Türkiye’de ise ne yapıldığına dair faz-
la bir bilgi yok elimizde. Bu arada, yıl-
lar içinde toplam kömür tüketimi için-
de ithal kömürün payının giderek art-
tığını öğreniyoruz. 1970’li yıllarda yüz-
de 1-2 seviyelerinde olan bu pay,
1980’li yıllarda yüzde 10-15, 1990’lı
yıllarda yüzde 20-25, 2000’li yıllarda
ise yüzde 50 seviyelerine ulaşmış.
Neden temiz kömür teknolojisine ya-
tırım yapılacağı yerde ithal kömür için
tonlarca para saçıldığının yanıtı ise
havada duruyor...
Gelelim yenilenebilir kaynaklara ya-
tırıma... Türkiye’de yenilenebilir ener-
ji yasasındaki değişiklik gecikirken bir
başka şey daha oldu. Başbakan’ın
son olarak açıkladığı bölgesel ve
proje bazında verilen teşvikler ara-
sında enerji projeleri ne yazık ki yer al-
mıyor. Yenilenebilir enerji konusunda
geçen haftalarda yazdığım yazıya
katkıda bulunan Su Politikaları Uz-
manı Dursun Yıldız, “elektromekanik
alanında, türbin ve jeneratör üretimi
yapmak isteyen sanayiciye üretim
teşviki verilmedi.Sadece bu alanda
yerli üretim kullanılması konusunda
bir pazar teşviki var. Bu da yenilene-
bilir enerji yasasındaki değişikliği bek-
liyor” diyor.
Aslında bunlar Türkiye’nin enerji
politikasına sadece tek gözlükle bak-
tığını gösteriyor: Petrol ve doğalgaz
gözlüğü. Buna bir de şimdi nükleer
enerji eklendi.
Yerli kaynakları nasıl temiz ve gü-
venli enerjiye çevirebiliriz, bunun için
ne tür teknolojilere yatırım yapmalıyız,
sanayiciye ne tür destekler verebiliriz
gibi bir gündem ne yazık ki yaratıla-
mıyor. Oysa Türkiye’nin en yaşamsal
iki önemli sorunu olan cari açık ve is-
tihdam açısından da kazanımlar ya-
ratabilecek bir alanı pas geçmeyi ter-
cih ediyoruz.
Enerjide Bu Kadar Bağımlı Olmak Zorunda mıyız?
Haber Merkezi - Bir süredir
çeşitli protesto gösterileri ya-
pan KESK, dün de Samsun, Adana ve Gaziantep’in de aralarõnda bu-
lunduğu hemen hemen bütün yurt genelinde yaptõğõ eylemlerle toplu-
sözleşme sürecini protesto etti. KESK’e bağlõ memurlar, İstanbul Üni-
versitesi İstanbul Tõp Fakültesi (İTF), Şişli Etfal ve Okmeydanõ Eğitim
ve Araştõrma hastanelerinde toplu görüşmeleri protesto ettiler. KESK
Genel Başkanõ Sami Evren de Ankara’da Sakarya Caddesi’ndeki Öz-
gürlük Heykeli önünde toplanan KESK üyelerinin eylemi sõrasõnda ba-
sõn açõklamasõyla toplusözleşme hakkõna ilişkin taleplerini yineledi.
Hükümet memuru oyalõyor
KESK’ten grev uyarısı
B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK
Çin borsası yine kayıpta
Fotoğraf:SerkanYILDIZ