18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 26 AĞUSTOS 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Uluslararası Tahkimin Onuncu Yılında Enerji sektöründeki altyapı yatırımlarına ilişkin im- tiyaz sözleşmelerinde uluslararası tahkim hükmüne yer verilebilmesini hedefleyen anayasa değişikliklerinin üze- rinden tam on yıl geçti. Bağımsız Sosyal Bilimciler gru- bundan dostumuz Sedat Çal, grubun sitesine yolla- mış olduğu bir çalışmasında anılan değişikliklerin kı- sa bir değerlendirmesini sunmakta. Sayın Çal’ın de- ğerlendirmelerinden bir özet derlemeyi, sizlerle pay- laşmak arzusundayım.(*) Anımsanacağı üzere, 1999 yılının Temmuz ayında gerçekleştirilen anayasa değişiklikleriyle, enerji altya- pısına yönelik olarak devlet ile özel kişiler arasında im- zalanan -ve o ana kadar “kamu hizmeti imtiyaz söz- leşmesi” olarak nitelendirilen- sözleşmelerin, bundan böyle yasal düzenlemelerle “özel hukuk sözleşmele- ri” şeklinde düzenlenebilmesi olanağı getirilmişti. Bu- nunla da yetinilmeyip, ayrıca bu türden bir yasal dü- zenlemeye gidilmediği durumlarda hâlâ imtiyaz söz- leşmesi olarak kalabilecek sözleşmelere uluslararası tahkim koşulunun konulabilmesi olanağı tanınmıştı. Böylece, söz konusu değişiklikler öncesindeki Da- nıştay ve Anayasa Mahkemesi kararlarıyla imtiyaz söz- leşmesi niteliğinde olduğu vurgulanan enerji altyapı söz- leşmeleri çerçevesinde yabancı yatırımcılar ile devlet arasında doğabilecek uyuşmazlıkların, Danıştay yeri- ne yabancı hakem heyetlerince görülmesi olanağı ge- tirilmekteydi. 1999’daki anayasa değişikliği ile Türk hukuk siste- minin devre dışı bırakılması süreci aslında daha 1995 yılında başlatılmış idi. O tarihte enerji sektöründe “özel- leştirme” adı altında özel kişilerle imzalanmaya baş- lanan “yap-işlet-devret” (YİD) veya “işletme hakkı dev- ri” (İHD) sözleşmelerinin Danıştay ve Anayasa Mah- kemesi’nce imtiyaz sözleşmesi olarak nitelendiril- mesi 1999’a giden yolun kapısını aralamaktaydı. Bu dönemin hararetli tartışmalarında, bir yanda Os- manlı devrinin kapitülasyonlarının geride bıraktığı acı izlerin etkilediği, ülkenin ekonomik ve yargısal ba- ğımsızlığı yönünde endişeler taşıyan uluslararası tah- kim karşıtları; diğer yanda ise, tahkimin hiç de kor- kulacak bir kurum olmadığı ve hatta “tahkimin olum- suzluk içerdiği yönünde hiçbir bilimsel veri bulunma- dığı” gibi mesnetsiz iddiaları savunan, tahkimin “çağ- daşlığın bir gereği” olduğu ve giderek “tahkimi kabul etmeyen ülkelerin yok olacağı” yolundaki veciz gö- rüşlerini gayretle ortaya koyan tahkim yanlıları mev- zileniyordu. Ticari tahkim ile yatırım tahkimi ayrımının kavranılamamış olması ise en temel eksiklik olarak be- lirmekteydi. Tahkim için canhıraş gayretler sergilenirken Türki- ye kamuoyu bitmez tükenmez efsaneler ve şantajlar ile yoğun bir baskı altında tutulmuş durumdaydı. Ör- neğin, o günlerin hafızalarda kalan en önemli savları arasında. “Ülkenin karanlıkta kalmaması için elektrik ya- tırımlarının bir an önce yapılması gerektiği” veya “sı- nırlarımızın hemen dışında 50 milyar ABD Dolarlık ser- mayenin yatırım aşkıyla” ve “hazır kıta durumunda bek- lediği” sözleri anımsanacaktır. Tahkim yanlısı cephe- nin flamasında dosta düşmana heybetle sallanan düs- turu ise, dönemin Cumburbaşkanı tarafından özenle işlenmişti: “Ya uluslararası tahkim, ya açlık ve işsizlik.” Ancak bu kadar çok sayıda enerji üretim yatırımı- nın makul sürede yapılamayacağı da aslında açıktı. Bu sözleşmelerin yapılmasını -anayasa değiştirilerek tah- kim olanağı şirketlere tanınıncaya değin- zorlayan, an- cak bunların ülke ekonomisinde mali dengeleri bozacak denli olumsuz etki yaratacağını değişiklikler yapıldık- tan sonra birdenbire ve “nihayet fark eden” IMF’nin telkiniyle, bu kez sözleşmelerin iptali yolu arandı ve ola- bilecek en kötü senaryo böylece yazılmış oldu: Yasa çıkararak aşırı sayıdaki imzalı sözleşme sorununun kö- künü kurutmak, yani yasayla iptal etmek. Devletin ulus- lararası tahkimde sorumluluğuna hükmedilmesini ve tazminat ödemesini bundan daha kolaylaştıracak bir çözüm olamazdı! Ne var ki, iptal edilmesi için yasa çıkarılan bu söz- leşmelere, yasayla iptal girişiminin hemen öncesinde uluslararası tahkim olanağı ihsan edilmişti... Sonuç, şa- şırtıcı olmayan biçimde, sözleşmelerdeki tahkim ola- nağından yararlanmak suretiyle, yabancı yatırımcıla- rın yüzlerce milyon ABD Doları tutarlarına varan taz- minat davalarını uluslararası tahkim heyetlerinin önlerine koyması oldu. Daha geçen günlerde, bunların birisi ül- kemiz aleyhine 100 milyon dolarlık tazminat kararıy- la sonuçlandı. Milyar dolarlık diğer kimi tahkim dava- ları ise halen devam etmekte. Aslında yaşanan gelişmeler için kehanette bulun- maya gerek yoktu. Yabancı yatırımcıların tahkimi bir bahane olarak kullandıkları yönünde özel sektördeki ilgili çevrelerden gelen değerlendirmeler de bulun- maktaydı. Ancak, tahkim sevdasının ateşi bir kez yan- mıştı. Dünya Bankası ve IMF’nin telkinleri -ve gide- rek kredileri durdurma ve sair mekanizmalar yoluyla zorlamaları- ise, bu ateşin kor haline gelmesini sağlı- yordu. Uluslararası tahkime gidilmesinin ardından geçen on senede Türkiye’nin dünya ekonomileri ile olan iktisa- di ve siyasi bütünleşmesinin doğurduğu çarpık küre- selleşme sürecinin tüm sancılarının artık gözler önü- ne serildiği bir noktadayız. Tahkim ile beklenen 50 mil- yarlık yabancı sermaye akımlarına dayalı şantajlar ye- rini, ulusal varlıklarımızın ulus-ötesi şirketlere aktarıl- dığı ve ulusal ekonominin geleceğinin uluslararası fi- nans şirketlerinin ve derecelendirme kuruluşlarının kap- rislerine terk edildiği bir sürece bıraktı. Tahkimin ya- rattığı hukuk boşluğu ise çok daha derin sorunların ana kaynağı olarak Demokles’in kılıcını andırır biçimde üze- rimizde asılı duruyor. (*) Sedat Çal’ın yazısının bütününe www.tobb.org sitesinden ulaşılabilir. ABD Başkanõ Barack Obama, Fed Başkanõ Ber Bernanke’yi ikinci dönem için de bu göreve aday gösterdi. Obama, adaylõğõ duyurmak için hazõrladõğõ konuşmada, Ben Bernanke’nin büyük bunalõmõn tekrar yaşanmasõnõ önlediğini öne sürdü. Görev süresi 31 Ocak’ta dolan Bernanke’nin atanabilmesi için Senato’nun onayõ gerekiyor. Analistlere göre Bernanke’nin göreve devamõ dolarõ zayõflatõp hükümet müdahalelerini gerektirebilir. Obama Bernanke’den vazgeçmiyor Çin Borsasõ dün yüzde 5’in üstünde değer kaybetti. Bunda, petrol ve bankacõlõk sektöründeki hisse senetlerinin düşüşünün yanõ sõra, Çinli yetkililerin ekonomik toparlanma konusunda kaygõ verici konuşmalarõ etkili oldu. TEPAV YİNE UYARDI: İhracat için önlemler yetersiz ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Türkiye Ekonomi Politikalarõ Araştõrma Vakfõ (TE- PAV), “Türkiye’de ih- racatın geliştirilmesi yö- nünde alınan tedbirle- rin yetersiz kaldığı ve ihracatın pazar kayıpla- rına yol açabilecek şe- kilde daraldığı” değer- lendirmesinde bulundu. TEPAV, “İhracatın Desteklenmesine Yöne- lik Türkiye’nin Rakip- lerinin Uyguladıkları Ka- mu Politikaları” başlõklõ politika notu yayõmladõ. Notta, krizin ticari denge- leri kalõcõ etkileme potan- siyeline sahip olduğu be- lirtilerek, egemen devlet- lerin uygulayacaklarõ kamu politikalarõnõn yakõndan takibinin büyük önem ta- şõdõğõ vurgulandõ. “Tür- kiye’nin rekabetçi oldu- ğu ve en fazla ihracat yaptığı sektörlerde dahi ihracatının AB’nin top- lam ithalatından daha hızlı daraldığı gözlen- miştir. Bu dönemde ABD, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Kore, Roman- ya, Çin ve Hindistan kar- şısında Türkiye, pazar payı kaybetmiştir” de- ğerlendirmesine yer verilen notta sektörlere özel ihra- cat destekleri anlatõldõ. Beşinci tur görüşmelerden de zam konusunda bir karar çõkmadõ, hükümet memura zam teklifini bugüne bõraktõ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Toplu görüşmelerin 5. turu dün sona erer- ken zam konusunda herhangi bir karar çõkmadõ. Hükümet, zam teklifini bugün masaya getirecek. Başbakanlõk merkez binada dün yapõ- lan toplu görüşmelerin 5. tur toplantõsõnda, Devlet Bakanõ Hayati Yazıcı, memur maaşlarõna gelecek yõl yapõlacak zam ko- nusunda dün getirmeleri beklenen tek- liflerini bugüne bõraktõklarõnõ açõkladõ. Mali haklarla ilgili görüşmelere bugün sa- at 14.00’te devam edilecek. Kamu-Sen Başka- nõ Bircan Akyıldız toplu görüşmelerin başladõğõ Ağustos’un 15’inden bugüne ka- dar Kamu İşveren Kurulu’nun kamu ça- lõşanlarõnõn beklenti- lerine cevap verecek mali ve sosyal hak- larla ilgili herhangi bir teklifi alamadõk- larõnõ belirterek şöy- le konuştu: “Sayın Bakan’ın ifade ettiği bir cümlede zammın hangi noktada geli- şebileceğini ve beklentilerin hayal kı- rıklığıyla sonuçlanabileceğini şimdiden ifade etmem mümkündür. Çünkü Sa- yın Bakan ‘Abartõlõ rakamlarla kamu ça- lõşanlarõnõ beklentiye sokmayõn’ ifadesini kullanmıştır. Hazine müsteşarı, bu seneki enflasyon hedefiyle gelecek se- neki enflasyon hedefini kümülatif de- ğerlendirdiğimizde 2010 sonu itibarıyla yüzde 11 toplam enflasyon gerçekle- şeceğini, 2009 itibarıyla yüzde 8.7’lik enflasyon farkı, daha doğrusu ücret ar- tışı sağlandığını ifade ederek, yüzde 11’den geriye kalanın zam olarak yansıtılabileceği şeklinde bir ifade kul- lanmıştır. Yani öyle görünüyor ki Ka- mu İşveren Kurulu, yüzde 2.3’lük bir artışı dile getirecektir.” ‘Sabit gelirli desteklenmeli’ Akyõldõz, kamu çalõşanlarõnõn dar ve sa- bit gelirliler içinde en önemli kesimi, ül- ke nüfusunun yaklaşõk 12 milyonunu teşkil ettiğini vurguladõ. Akyõldõz, kamu çalõşanlarõnõn ücretlerin- deki iyileşmenin ülkedeki krizin aşõlmasõ için ciddi anlamda talep artõşõnõ sağ- layacağõnõ da kaydetti. Teklifin neden bugün ya- põlmadõğõ sorusuna da Ak- yõldõz, “Buna biz bir ce- vap alamadık ama siz so- rar cevap alırsanız, bizi de bilgilendirirseniz memnun oluruz” diye karşõlõk verdi. Başbakan ayrı, bürokratlar ayrı konuşuyor Memur-Sen Başkanõ Ahmet Gün- doğdu ise Başbakan Recep Tayyip Er- doğan ve ekonomi ile ilgili bakanlarõn ekonomik krizin geçmekte olduğu yö- nünde açõklamalar yaptõğõna işaret ede- rek ancak bürokratlarõn farklõ bir tablo yansõttõklarõnõ belirtti. Gündoğdu, “Maa- lesef teklif yok, siyasi irade henüz masaya oturmadı” diye konuştu. Kamu-Sen Genel Başkanõ Bircan Akyõldõz, Kamu İşveren Kurulu’nun yüzde 2.3’lük bir artõşõ dile getireceğini söylerken, Memur-Sen Genel Başkanõ Ahmet Gündoğdu hedef enflasyonun altõndaki bir rakamõn sağlõklõ olmayacağõnõ dile getirdi. 8 bankaya rekabet soruşturmasõ Akbank’õn yüzde 6.72’si ABD Hazinesi’nin Ekonomi Servisi - Bankacõlõk De- netleme ve Düzenleme Kurumu’nun (BDDK), ABD Hazinesi’nin Citig- roup’a ait yüzde 33.6 hisseyi edin- mesine izin vermesinin ardõndan ABD Hazinesi’nin Akbank’taki pa- yõnõn yüzde 6.72 olduğu açõklandõ. Citigroup’un, ABD Hazinesi’nin so- runlu finans kurumlarõnõ kurtarma programõ kapsamõnda 45 milyar dolar yardõm almasõnõn ardõndan ABD devleti, Citigroup’ta yüzde 33.6 pay sahibi olmuştu. Kamuyu Aydõnlatma Platformu’na (KAP) yapõlan açõklamaya göre Citigroup da iştiraki olan Citibank Overseas Investment Corporation üzerinden Akbank’õn yüzde 20’si- ne sahip olduğu için, ABD Hazinesi Akbank’ta dolaylõ pay sahibi oldu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Rekabet Kurulu, kamu kurumu ve- ya özel firmalara maaş ödemeleri- ne yönelik teklif ettikleri promos- yonlar konusunda aralarõnda an- laştõklarõ iddiasõ ile 8 banka hak- kõnda soruşturma açtõ. Rekabetin Korunmasõ Hakkõnda Yasa uya- rõnca soruşturma açõlmasõna karar verilen bankalar şöyle: Türkiye Garanti Bankasõ, Akbank, Türkiye İş Bankasõ, Yapõ ve Kredi Bankasõ, Türkiye Vakõflar Banka- sõ, Finans Bank, Denizbank, Yapõ ve Kredi Bankasõ (Koçbank’õn ey- lemlerinden dolayõ) ve Halk Ban- kasõ (Pamukbank’õn eylemlerin- den dolayõ) oldu. Kurul, 19 Ağustos Çarşamba günü al- dõğõ bir diğer kararõnda ise Garan- ti Bankasõ AŞ, Akbank TAŞ ve HSBC Bank AŞ haklarõnda Kültür ve Turizm Bakanlõğõ personeline ödenecek maaş promosyonu ko- nusunda anlaştõklarõ iddiasõna iliş- kin ise herhangi bir delile ulaşõla- madõğõndan soruşturma açõlmasõna gerek olmadõğõ ve şikâyetin red- dedilmesine hükmetti. [email protected] Enerji deyince ilk anda iki kaynak geliyor akla: Petrol ve doğalgaz. Politikalar, stratejiler bu iki kaynak üzerine oluşturuluyor. Savaşlar, ça- tışmalar daima bu iki kaynak üzerin- den çıkıyor. Tamam petrol ve doğalgaz son de- rece önemli, Türkiye bu kaynaklara sahip olmasa da enerji koridorunun tam ortasındaki konumundan ötürü önemli bir ülke... Bunların hepsini an- lıyorum da sanıyorum daima gözden kaçırdığımız iki önemli unsur oluyor. Bunlardan biri Türkiye’nin bu kay- nakları enerjiye dönüştürecek tekno- lojiye de bağımlı olması ve bu kadar yıl içinde gaz türbinleri veya buhar türbinleri gibi enerji çevrim teknoloji- lerinde neredeyse yüzde 100 olan dı- şa bağımlılığını bir nebze olsun azal- tacak teknolojiyi ve sanayiyi geliştire- memesi. İkinci nokta ise yerli kaynaklara ge- reken önemin verilmemesi. Burada hem rüzgâr ve güneş enerjisi gibi ye- nilenebilir hem de kömür ve linyit gi- bi yerli kaynaklar söz konusu. Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (CNRS) Yanma, Aerotermik, Rektivite ve Çevre Enstitüsü (ICARI) Müdürü Dr. İskender Gökalp, yerli kömür tekno-ekonomisinin genel ekonomiye özellikle de istihdama kat- kısına hem de kömürden yola çıkarak çeşitli teknolojilerle sıvı ve gaz yakıt- lar elde edilebileceğine dikkat çeki- yor. Örneğin Türkiye’de hiç üretilme- yen, ithal edilerek biodizel alanında da kullanılan metanol. Tabii burada temel şart temiz kö- mür teknolojilerinin geliştirilmesi. Dünyada temiz kömür teknolojileri konusunda ciddi çalışmalar yapılıyor. Türkiye’de ise ne yapıldığına dair faz- la bir bilgi yok elimizde. Bu arada, yıl- lar içinde toplam kömür tüketimi için- de ithal kömürün payının giderek art- tığını öğreniyoruz. 1970’li yıllarda yüz- de 1-2 seviyelerinde olan bu pay, 1980’li yıllarda yüzde 10-15, 1990’lı yıllarda yüzde 20-25, 2000’li yıllarda ise yüzde 50 seviyelerine ulaşmış. Neden temiz kömür teknolojisine ya- tırım yapılacağı yerde ithal kömür için tonlarca para saçıldığının yanıtı ise havada duruyor... Gelelim yenilenebilir kaynaklara ya- tırıma... Türkiye’de yenilenebilir ener- ji yasasındaki değişiklik gecikirken bir başka şey daha oldu. Başbakan’ın son olarak açıkladığı bölgesel ve proje bazında verilen teşvikler ara- sında enerji projeleri ne yazık ki yer al- mıyor. Yenilenebilir enerji konusunda geçen haftalarda yazdığım yazıya katkıda bulunan Su Politikaları Uz- manı Dursun Yıldız, “elektromekanik alanında, türbin ve jeneratör üretimi yapmak isteyen sanayiciye üretim teşviki verilmedi.Sadece bu alanda yerli üretim kullanılması konusunda bir pazar teşviki var. Bu da yenilene- bilir enerji yasasındaki değişikliği bek- liyor” diyor. Aslında bunlar Türkiye’nin enerji politikasına sadece tek gözlükle bak- tığını gösteriyor: Petrol ve doğalgaz gözlüğü. Buna bir de şimdi nükleer enerji eklendi. Yerli kaynakları nasıl temiz ve gü- venli enerjiye çevirebiliriz, bunun için ne tür teknolojilere yatırım yapmalıyız, sanayiciye ne tür destekler verebiliriz gibi bir gündem ne yazık ki yaratıla- mıyor. Oysa Türkiye’nin en yaşamsal iki önemli sorunu olan cari açık ve is- tihdam açısından da kazanımlar ya- ratabilecek bir alanı pas geçmeyi ter- cih ediyoruz. Enerjide Bu Kadar Bağımlı Olmak Zorunda mıyız? Haber Merkezi - Bir süredir çeşitli protesto gösterileri ya- pan KESK, dün de Samsun, Adana ve Gaziantep’in de aralarõnda bu- lunduğu hemen hemen bütün yurt genelinde yaptõğõ eylemlerle toplu- sözleşme sürecini protesto etti. KESK’e bağlõ memurlar, İstanbul Üni- versitesi İstanbul Tõp Fakültesi (İTF), Şişli Etfal ve Okmeydanõ Eğitim ve Araştõrma hastanelerinde toplu görüşmeleri protesto ettiler. KESK Genel Başkanõ Sami Evren de Ankara’da Sakarya Caddesi’ndeki Öz- gürlük Heykeli önünde toplanan KESK üyelerinin eylemi sõrasõnda ba- sõn açõklamasõyla toplusözleşme hakkõna ilişkin taleplerini yineledi. Hükümet memuru oyalõyor KESK’ten grev uyarısı B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK Çin borsası yine kayıpta Fotoğraf:SerkanYILDIZ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle