18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 24 AĞUSTOS 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Macahel... Doğru dürüst bilimsel çalışmalar yapılmadan Doğu Karadeniz derelerinin HES’lere (hidro- elektrik santral) kurban edilmesi süreci, Gürcis- tan sınırındaki doğal cennet Macahel’e gelmiş bu- lunuyor. Gürcüce maca (bilek) ve hel (el) sözcüklerinin birleşimi olan Macahel, bu anlamı yansıtan “bir büyük ve beş daha küçük” köyden oluşuyor. Avlanılması çeyrek asırdır yasak olan Dağala- sı’nın (kırmızı benekli alabalık) doğal yaşam ala- nı Macahel, Artvin’in öbür ucunda, yeşilin tüm tonlarının ve biçimlerinin iç içe geçtiği; yeraltı su- larının tepelerden sızarak derelere dönüştüğü; çi- çeklerin, otların hışırtısının kuş seslerine karıştı- ğı bir doğa harikası. Çok sayıda “karşı” bilimsel ve teknik çalışma, Macahel’i HES saldırısından korumaya yetmi- yor. Örneğin, Küresel Çevre Fonu’nun 2000 yı- lından bu yana yürüttüğü biyolojik çeşitlilik ve doğal kaynak çalışmaları; UNESCO’nun, Çev- re ve Orman Bakanlığı’nın başvurusuyla, 27 Ha- ziran 2005’te Türkiye’de bir ilk ve bugüne dek tek Biyosfer Rezerv Alanı, yani, biyolojik koruma alanı ilan etmesi; TEMA’nın raporlar çıkışı bun- lar arasında sayılabilir. Daha da önemlisi, yöre halkının “helessa heyy” (elbirliğiyle) diyerek HES yapılmasına karşı çık- ması göz ardı ediliyor. Şu sırada Macahel’de “sekiz” hidroelektrik santral (HES) kurulmasına çalışılıyor (Radikal, 18 Ağustos). Bunlardan yalnızca “biriyle” ilgili haberde yer alan bilgiler bile, yaşanacak doğal yıkımın ağırlı- ğını ve boyutlarını kanıtlıyor. HES kuracak şir- ketlerden birinin ortağı olduğunu söyleyen, ancak ortaklığı Ticaret Sicili kayıtlarında yer almayan Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Gülbin, HES’e karşı çıkılma- sını “maksatlı” ve “bilimsellikten uzak” bulduktan sonra şöyle diyor: “Ne kadar su bırakılacağının formülleri var, bu- na uyulmazsa çevre kanununa ters düşmüş olu- ruz. İnşaat sonucunda 220 bin metreküp hafriyat çıkacak. 500 metreküp ağaçlık alan zarar görecek, bu da tahmini 600 ağaç. Bunun karşılığında ke- silen ağacın dört katı fidan dikim ücreti ve beş yıl- lık bakım ve maliyeti Çevre Bakanlığı’na ödeniyor.” Bu anlatım gerçekleri yansıtmıyor. HES için kilometrelerce tünel yapılıyor; dere su- larının yaklaşık beşte dördü elektrik üretimi için tünele alınacak, kalanı da dere yataklarına bı- rakılacaktır. Derelerin doğal yatağına bırakılacak suyun mik- tarının “formülleri” olması kuşkusuz bunlara uyulacağı anlamına gelmez. Kaldı ki bu el değ- memiş doğanın yaşam kaynağı olan suyun ya- tağından uzaklaştırılması yalnızca suda yaşayan canlıların değil, havzanın tüm canlılarının yaşa- mını da altüst edecektir. Devlet de, sanki, Ma- cahel’in başında mevzuata “ters düşmeyi” dü- zeltmek üzere bekliyor. Ya sonrası? Yalnızca bir inşaattan 220 bin metreküp toprak çıkacağı açıklanıyor; tek başına bunun bir “doğa soygunu” olduğu düşünülmüyor. Dahası, “500 metreküp ağaçlık alan zarar görecek” sözleri, tek sözcükle ürkütücüdür; bu 500 metreküp, neye gö- re hesaplanıyor; gökyüzüne doğru hangi yük- sekliğe denk geliyor? Sonra, derelerle ilgili veriler gibi kesilecek ağaç sayısı “tahmini” alınıyor ve 600 deniyor. Bunların yerine, dört katı yani 2 bin 400 fidanın “dikim üc- reti” ve “beş yıllık bakım maliyeti”nin ödeneceği müjdeleniyor! Ancak, verilecek diğer doğal zararlar açıklanmıyor. Kurulacak olan sekiz HES’in doğaya vereceği zararın boyutları her türlü öngörünün ötesindedir. Yapılacak HES’ler yalnız o güzelim doğayı yok et- meye yönelmiyor; yöre halkını, insanlığı ve bilimi de hiçe saymayı içeriyor. Aralarında asırlık çamların, ıhlamurların, kesta- ne ve köknarların bulunduğu 1020 bitki türünün varlığı saldırı altındadır. Yalnızca onlar mı? Cıvıl, cıvıl kuş seslerinin, pırıl pırıl akan suyun şakrak şar- kılarının ya da “saklı cennet”in yok edilmesi gün- demdedir. Yöre halkının Sak Kafkas Arısı ile yaptığı arıcı- lık ve turizm gibi ekonomik kazanımları da balta- lanıyor; yok ediliyor. Halk, göçe zorlanıyor. Macahel doğası, başta kendi doğa dostu hal- kı olmak üzere, UNESCO, TEMA ve tüm çevre- ci güçler tarafından mutlaka korunmalıdır. Başyazarımız İlhan Selçuk’un bir an önce sağ- lığına kavuşmasını diliyorum. [email protected] “Ramazan ayı başlarken İslam dünyası bir mezbaha”. Bu başlık bana değil, Lüb- nan’da yayımlanan The Daily Star ga- zetesinin başyazısına ait (21/08/09). Başyazı, ramazan ayının televizyon ka- nallarında nasıl bir tüketim hummasına alet edileceğine işaret ettikten sonra bu sırada İslam dünyasının adeta bir mez- baha gibi olduğunu, Irak, Afganistan, Cezayir, Mısır, İran, Filistin, Lübnan, Endonezya veya Pakistan’da top- lumsal çatışmalara sahne olmaya, kan akmaya devam ettiğine dikkat çekiyor. Yazar haklı, ancak Afganistan ve Irak ve öbür gönderme yaptığı ülkele- rin yanı sıra, ramazan öncesinde So- mali’de yoğunlaşan çatışmalar, özellikle Gazze’de Hamas’ın gerçekleştirdiği katliam yeni, önemli gelişmelere işaret ediyor. Bu savaşlar bitecek gibi değil… ABD yönetimi halkına, Irak’a neden gittiğini (enerji kaynaklarını ele geçirmek, küresel jeopolitikte stratejik bir yer elde etmek gibi), bu yüzden kukla bir hükü- met bile kursa çıkamayacağını açıkça söyleyemedi. Siyasetçiler, özellikle Obama, Irak’tan bir an evvel çıkmayı va- at ettiler. Şimdi, çıkma sürecinin, halkın gözünde ertelenemez hale geldiği nok- tada, hızla tırmanan bombalı saldırılar, ABD halkına ve ele güne, Irak yöneti- minin güvenliği sağlamaktan çok uzak olduğunu kanıtlıyor; böylece, ABD güç- lerinin bir süre daha kalmasını, hatta Kürt bölgelerine yeni birliklerin gönderilme- sine ilişkin önerilerin gündeme gelme- sini çok kolaylaştırıyor. Afganistan’da yapılan seçimler, yo- ğunlaşan Taliban saldırılarına, İngiliz ve ABD güçlerinin sayısı hızla artmaya başlayan kayıplarına, özellikle İngilte- re’de bu savaşa karşı yükselen kamuoyu tepkisine karşın, olumlu bir sinyal ve- recek, demokratikleşme sürecinin yo- lunda ilerlediğini gösterecekti. Ancak, gerek seçimlere katılan aday- ların özellikleri, gerek seçimlere katılım oranı, oy verme sürecindeki yolsuzluk- lar yüzünden bugün bu iddiaları satın alacak birisini bulmak çok zor. Dahası, feodal etnik aidiyetler altında ve- rilen blok oylar temelinde ger- çekleşen seçimlerden demokra- si beklemek hayal. Karzai, Peş- tun oyunu almak istiyordu. Ama, baş düşmanı Taliban da bu etnik gruba ait olduğundan, Türki- ye’den Dostum’u getirerek Özbek oylarını da almaya çalıştı. Kar- zai’nin karşısındaki aday, eski dışişleri bakanı Abdullah Abdul- lah (bir başka ABD imalatı) da Ta- cik oylarına dayanıyor. Tüm bun- lara ek Afgan halkına, Pentagon çevresi analistlerinden Thomas Barnett’ın vurguladığı gibi “işgalci sü- pergücün, rejimi devirmeden önce gün- deme getirdiği, sonra iktidara oturttuğu adamı, üstelikde ikinci kez seçmek ka- lıyor… Gerisini siz düşünün…” (Esqui- re, 20/08/09) Rüzgâr eken fırtına biçer Dindarlık söz konusu olduğunda kim- seyi yeterli bulmayan siyasal İslamın ki- mi önde gelen grupları, şimdi onları ye- terince Müslüman bulmayan radikal gruplarla hesaplaşmak zorunda kalı- yorlar. 15 Ağustos günü Gazze’nin gü- neyinde Hamas güçleri İbn-i Taymiye camisine saldırdılar, çıkan çatışmada, “Cünd-ü Ensarullah” (Allah’ın izinden gi- denlerin askerleri) adlı gruptan 28 mili- tan öldü, onlarcası yaralandı. Somali’de İslami hareketin içinden gelen Şeyh Şe- rif Ahmet hükümeti şimdi, kendisini ılım- lı bulan El Şahbah adlı radikal bir grup- la çatışmak zorunda kalıyor. Kuveyt’te yayımlanan El Ceride gazetesi de 13 Ağustos başyazısında “Ilımlı olmak ne- den bizi teröristlerden kurtaramadı?” di- ye soruyormuş (Mshari Al Zaydi, El Şark El Evsat, 20/08/09). Müslüman Kardeşler geleneğinden gelerek “Tek çözüm İslam” sloganıyla gelişen, yaygınlaşan siyasal İslam, şid- deti yadsıdığını söylüyor, kendisini ka- tı laik rejimlere karşı mücadele veren ılımlı demokratik bir akım, radikal akım- lara karşı bir güvence olarak sunuyor, seçimlerle iktidara gelmenin önemini vurguluyordu. Siyasal İslam, meşruiyetini Müslümanlığın gerçek temsilcisi olma id- dialarına dayandırıyor, bu yolla geniş bir siyasi cepheyi şemsiyesi altında tutmaya çalışıyor. Bu arada siyasal İslam içinde yaşadığı toplumları Müslümanlığın dini ilkelerine (hakikat rejimi) ve yaşam ku- rallarına (biyopolitiği) uygun bir biçim- de yeniden şekillendiriyordu. Ne ki, siyasal İslamın sözcüleri, şid- dete karşı olduklarını vurgulamakla bir- likte, ne Mısır’da ne Filisitin’de ne de bir başka yerde, kendi şemsiyeleri altında barınan radikal Salafi/Cihadi akımların eylemlerine karşı kesin tavır almadılar. Dahası siyasal İslamın sözcüleri, çoğu kez bunları ortak bir düşmana kar- şı savaşan gönüllüler ya da laik dev- letlerin haksız baskılarına dayana- mayan sabırsız çocuklar olarak ta- nımlayarak, durumu idare etmeye çalıştılar. Hamas 1987’de Müslüman Kar- deşler’in bir dalı olarak, barış sü- recini, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün laik, ulusalcı politikalarını yadsı- mak, İsrail’i yok edene kadar sa- vaşmak üzere, kimi yorumculara gö- re de, Filisitin ulusal hareketini böl- mek isteyen İsrail’in onayıyla ku- ruldu. Zaman içinde Hamas önce siyasi bir partiye dönüştü; çalışmalarını Gaz- ze’de yoğunlaştırdı, 2007’de Filistin birlik hükümetinin çökmesinden sonra bir siyasi darbeyle yönetimi ele geçirdi. Bundan sonra Hamas’ın Gazze’de ya- şamı giderek İslami ilkelere göre ör- gütlemeye başladığını, toplumu İslamın biyopolitiğine uygun bir biçimde dene- tim altına almaya başladığını görüyoruz. Hamas bu yaklaşımına yönelik eleştiri- lere cevap olarak, Filistin siyasetine, El Kaide tipi Salafi örgütlerin sızmasına karşı bir engel oluşturduğunu ileri sü- rüyordu (El Hayat, 17/08/09). Ancak za- man içinde Hamas’ın, Gazze’nin yö- netimini üstlenmesine karşın, gerek halkın yaşamında beklenen iyileşmele- ri gerçekleştirmedeki, gerekse geçen yıl İsrail saldırıları karşısında güvenliği sağ- lamaktaki başarısızlıkları Gazze’de top- lumsal havanın değişmesine, özellikle gençlik içinde radikal arayışların art- masına neden oldu. Saleh el Naami’nin, El Ahram’ın, Gazze’deki İbn-i Taymiye Camisi ola- yından önceki sayısında yayımlanan yo- rumunda dikkat çektiği gibi (12/08/09) Hamas, artık Gelgelt adlı, birçok küçük gruptan oluşan Salafi/Cihadi bir şekil- lenmeyle karşı karşıyaydı. Bu şekillen- menin içindeki gruplar, 15 Ağustos’ta Gazze’de bir İslami emirlik ilan ettik- ten sonra, 28 militanı Hamas güçleri ta- rafından öldürülen grubun lideri Şeyh Abdul Latif Musa gibi, Hamas’ın de- jenere olarak artık seküler (laik eğilimli- E.Y) bir gruba dönüştüğünü düşünü- yorlardı. Abdül Latif Musa’nın Hamas’ı suçlarken “Kendini sahtekâr bir bi- çimde İslamla ilişkilendiren Tayyip Er- doğan gibi” ifadelerini kullanması da dikkat çekiyordu (Ghassan Charbel, El Hayat 17/08/09). El Şark El Evsat’tan Tarık Alhomayed da Musa’nın bu sözlerinin, “Erdoğan’la, radikal İslam ara- sındaki balayının bittiğini gösterdiğine” (18/08/09) işaret ettiğini düşünüyor; buna karşılık Müslüman Kardeşler’in liderliğinin Erdoğan’ın İslam için çok ya- rarlı işler yaptığına inanmaya devam et- tiklerini aktarıyor. İktidara gelmek için radikallerle aynı çatı altında toplananlar, şimdi radikal- lerin kendilerine bakıp, “Bu hainler bu- rada ne arıyor?” diye sorduğunu gö- rünce çok şaşırıyorlar. Siyasal İslam, dün toplumları kendi hakikat rejimi- ni egemen kılarak değiştirirken ek- tiklerini artık biçmeye başladı. Ne ki bu kanlı bir hasat olacağa benziyor… ‘İslam Dünyası Bir Mezbaha’ [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.comDÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA Artan banka kredileri emlak fiyatlarõnõ hõzla yükseltti. Yeni kriz oluşabileceği izlenimleri piyasalarõ altüst etti Çin’dekiemlakbalonuürküttü PELİN ÜNKER Amerika’da emlak sektörünün aşõrõ şişmesiyle başlayan küresel krizin etkileri hâlâ sürerken, Amerikan hazine tahvillerinin özellikle borsa ve emlak piyasasõnda etkili olduğu Çin’de emlak fi- yatlarõnõn yükselmesi krizin reel sektöre sõçra- yabileceği yönünde korku yarattõ. Küresel kriz- den çõkmada bir kapõ olarak görülen Çin’de ar- tan banka kredilerinin emlak balonu oluşturdu- ğu yönündeki izlenimler piyasalarõ altüst etti. Çin hükümeti riski kontrol altõna almak için düzelt- me adõmõnõ attõ. Ancak, kredilerde ani bir da- ralmanõn birçok devlet destekli projeyi bitmemiş halde bõrakabileceği ve yeni sorunlu krediler or- taya çõkarabileceği vurgulanõyor. Dünyanõn en büyük gelişen piyasasõ Çin, son haftalarda içine girmiş olduğu sert düşüşler ile gözleri birden üzerine çekti. Çin borsasõ, temmuz sonunda yõlbaşõna göre yüzde 90’a yakõn değer kazanmõştõ. Çin bankalarõnõn ilk yarõda verdiği 1 trilyon dolarlõk kredi, borsa ve emlak piyasa- sõna aktõ. Geçen yõlõn aynõ dönemine oranla 3 kat artan krediler, bir süredir Çin’de borsa ve em- lak balonu tartõşmalarõ yaratõyordu. Hafta ba- şõnda hayal kõrõklõğõ ya- ratan kârlar ve hüküme- tin emlak spekülasyonu- nu engelleyeceği yönün- deki tartõşmalarõn etki- sinde Çin borsalarõ 9 ayõn en büyük kaybõnõ verdi. Düşen emtia fiyatlarõ ve hükümetin likiditeyi kõsõtlayacağõ iddialarõ, his- se senetlerinin yüzde 20 düşmesine neden oldu. Emlak ve emtia şirketleri düşüşün başõnõ çekti. Hükümetin düzeltme adõmõ piyasalara fren yap- tõrdõ, birkaç haftadõr devam eden sert düşüşlerin ardõndan perşembe Şanghay Borsasõ yüzde 4.5 yükselerek son altõ ayõn en yüksek sõçramasõnõ yaptõ, yükseliş cuma günü de sürdü. Yükseliş- te, bankalarõn geçen aya göre kredileri arttõracağõ, gevşek para politikasõnõn devam edeceği iddia- larõ ve petrol fiyatlarõ etkili oldu. Havanõn olumluya dönmesi, küresel ekono- minin gidişatõna dair endişeleri şimdilik bastõr- sa da Çin piyasasõndaki bu değişimler Çin’de beklentilerin altõnda olasõ bir durgunluğun ilk sin- yallerini vermeye başladõ. Geçen haftanõn sonuna gelindiğinde, Çin endeksi haftalõk bazda 3000 desteğinin altõnda kapandõ. Böylece önemli bir değişimin ilk tekniksel sinyali de verilmiş oldu. Bu da Çin hükümeti tarafõndan atõlan kredi pi- yasasõndaki önemli adõmlarõn Çin piyasasõ ve ekonomisi üzerinde oluşturduğu temel ekonomik etkilerin daha devam edeceği anlamõna geliyor. Çin hükümetinin, son olarak cuma günü ban- kalarõn sermaye yeterliliklerini sõkõlaştõrmayõ planladõğõnõ açõklamasõ, bankalarõn kredileri azaltmak ya da hisse satmak zorunda kalacağõ- nõ, kõsacasõ borsada yüzde 60 ralli getiren rekor kredilerin önünü kesebileceğini gösteriyor. Dünyanõn en fazla döviz rezervine sahip Çin’de 2 trilyon dolarõn üstünde yabancõ para sto- ku bulunuyor. Rezervlerin artõşõ yabancõ yatõ- rõmlarõn Çin’e akõşõna bağlanõrken Çin Halk Mer- kez Bankasõ döviz kurunun yükselmesini önle- mek için giren dolarlarõn çoğunu satõn alõyor. Çin’in elindeki döviz rezervinin büyük kõsmõ Amerikan Dolarõ. Çin, dolar rezervlerinin büyük çoğunluğunu kamu fonu aracõlõğõyla yurtdõşõ yatõrõmlarõnda kul- lanõyor. Avustralya, Brezilya, Sibirya, Papua Ye- ni Gine, Sudan, Kazakistan, Türkmenistan gibi ülkelerde ortak yatõrõm ya da tamamen Çin’e ait şirketler bulunuyor. Çin’de 2002’de 143 milyon dolar olan yurtdõşõ yatõrõmlarõ 2008’de 40.7 milyar dolara çõkarken, geçen ay 23 Çinli şirket yatõrõm yapmak için Türkiye’ye gelmişti. ABD tahvilleri büyük değer yitirdi  Çin Ticaret Bakanlõğõ’nõn açõkla- masõna göre, küresel krizin etkisiyle ülke- deki yabancõ yatõrõmlar da ardõ ardõna 10 ay düşüş gösterdi. Geçen ay 5.4 milyar do- lar olan doğrudan yabancõ yatõrõm mikta- rõ yüzde 35.7 azaldõ. Çin’in haziranda çek- tiği 9 milyar tutarõndaki yabancõ yatõrõm- lar bir önceki yõla göre yüzde 6.8 azalmõştõ.  Çin’in yõlõn ilk yarõsõnda cari hesap fazlasõ geçen yõl aynõ döneme göre yüzde 32 düştü. Geçen yõl 191.72 milyar dolar olan cari hesap fazlasõ altõ ayda 130 mil- yar dolara indi.  Amerikan hazinesinin bir numaralõ kreditörü Çin, elindeki Amerikan hazine se- netlerini haziranda 801.5 milyar dolardan 776.4 milyar dolara indirdi. Amerikan Ha- zine Bakanlõğõ’nõn raporuna göre, 25.1 mil- yar dolar tutarõndaki yüzde 3.1 oranlõk sa- tõş, Çin’in elindeki Amerikan tahvillerin- de son dokuz yõlda oransal olarak en bü- yük indirim oldu.  Çin’de kamu şirketlerinin kârlarõ ocak-temmuz döneminde yüzde 22.8 azal- dõ. Çin Maliye Bakanlõğõ verilerine göre, kamu şirketlerinin kârõ 110.5 milyar dolar oldu. Merkezi hü- kümet tarafõndan kontrol edilen şirketlerin kâr- larõ yüzde 16.6 düşerken, ye- rel hükümetler tarafõndan des- teklenen şirket- lerin kârlarõ yüzde 36.4 azaldõ. Gürcistan 2 Türk gemisine el koydu TRABZON (Cum- huriyet) - Doğu Kara- deniz İhracatçõlar Birliği Yönetim Kurulu Başka- nõ Ahmet Hamdi Gür- doğan, Türk firmalarõnõn son yõllarda Gürcistan tarafõyla sorunlar yaşa- dõğõnõ ve Abhazya’ya ih- racat yaptõklarõ ileri sü- rülerek 2 Türk gemisine el konulduğunu söyledi. Gürdoğan, ‘korsanca’ el konulan Buket ve Af- rostar gemilerinin Gür- cistan tarafõndan satõşa çõkarõldõğõnõ açõkladõ. Gürdoğan, ihracatçõ fir- malarõn nakliye masraf- larõnõ düşürebilmek için deniz nakliyesini kul- landõğõnõ anõmsattõ. Bu yolla giden firmalarõn gemi satõn aldõklarõnõ vurgulayan Gürdoğan, şöyle konuştu: “Bu yolla ihracatla- rını sürdüren firmala- rımız son yıllarda Gür- cistan tarafıyla sorunlar yaşamakta ve Abhaz- ya’ya ihracat yaptıkla- rı ileri sürülerek gemi- lerine el konulmakta- dır. Yakın dönemde bu gerekçeyle adeta kor- sanlık yaparcasına el konulan ve Gürcistan tarafınca satışa çıkarı- lacağı duyurulan gemi- ler Türk firmalarına aittir. Gemi kaptanları apar topar çıkarıldık- ları mahkemece ‘Sõnõr ihlali’ gerekçesi ile tu- tuklanmış, personeller ise gemide gözaltında tutulmaktadır. Hükü- met yetkililerince ko- nunun Gürcistan Baş- bakanlığı’na iletilmesi önem arz etmektedir.” Avea’dan125binaboneyeindirim Ekonomi Servisi - Avea’nõn “Doya Doya Alõşveriş Kampanyasõ” ile yaklaşõk 8.5 milyon liralõk alõşveriş yapõ- lõrken, 125 binden fazla abone 1.5 milyon liralõk indirimden yararlandõ. Avea’nõn gençlik plat- formu Patlican üyeleri için sun- duğu indirimli alõşveriş fõrsatõnõ tüm abonelerine ulaştõrarak baş- lattõğõ kampanyada otomobilden elektroniğe, uçak biletinden tatile, sağlõktan internete ve oyuncağa ka- dar birçok markada yüzde 40’a varan indirim fõrsatõ sunuldu. Abo- nelerin en fazla tercih ettiği ürünler gi- yim, ayakkabõ ve uçak bileti oldu. Güzellik Mersin’den çıkacak Ekonomi Servisi - Kozmetik ve ilaç sanayisinde kullanõla- bilecek kente özgü endemik bitkileriyle dikkat çeken Mersin, yatõrõmcõlarõ bekliyor. Mersin Teknopark Genel Müdürü Öz- gür Durmaz, “Var olan 10’un üstündeki endemik bitki çesi- diyle kozmetik devleriyle rekabet edebiliriz. Güzelleşmenin sõr- rõ olarak gösterilen kozmetikte iddialõyõz. Yatõrõmcõlarõ bekli- yoruz” dedi. Ülke potansiyeli henüz farkõna varõlmadõğõndan sektörün ham madde açõsõndan ithalata bağõmlõ olduğunu vur- gulayan Durmaz, genç nüfustaki artõşõn göz önünde bulundu- rularak bu alana daha çok ilgi gös- terilmesi gerekti- ğini söyledi. Pek çok kişinin dünyanõn resesyondan çõkmasõnda öncü ülke olarak gördüğü Çin’de borsa ve emlak piyasasõna akan yüklü miktarda kredi, “yeni bir balon” endişesi yarattõ. Çin hükümetinin büyüyen riskleri kontrol altõna alma adõmõ, oluşabilecek yeni balonu şimdilik durdurdu, ancak kredilerdeki büyümenin yaratacağõ tehlikeler devam edeceğe benziyor. Gelecek yıl büyüme zor görünüyor  2007’de Çin, 890 milyar dolarlõk iç tüketimi ile Amerika, Japonya, İngiltere ve Alman- ya’dan sonra beşinci sõrada yer alõyordu. MCkinsey’in ra- poruna göre, Çin hükümeti da- ha geniş finansman politikala- rõ, iş ve yatõrõm projeleri ve da- ha güçlü bir sosyal güvenlik ağõ- nõ kapsayan daha agresif reform programlarõ benimserse 2025’te 1.9 trilyon dolar değerinde bir iç tüketime ulaşabilir.  Çin, 600 milyar dolara yaklaşan teşvik programlarõ- nõn etkisiyle bu yõlõn ikinci çey- reğinde geçen yõlõn aynõ döne- mine göre yüzde 7.9 büyüdü. Altyapõ harcamalarõ 2009’daki büyümeye büyük katkõ sağladõ. Ancak bu yõlki mali teşviklerin güçlü olmamasõ nedeniyle, gay- ri safi yurtiçi milli hasõlanõn 2010’da da bu büyümeyi sür- dürmesi zor görünüyor.  Çin Devlet Bilgi Merkezi Çin’de GSYH’nin üçüncü çey- rekte yüzde 8.5 büyümesini bek- liyor.  Çin’de ihracat geçen ay 2008’in aynõ dönemine göre yüzde 22.9, ithalat da 14.9 düştü.  Çin’in en büyük iş ve iş- çi bulma bürosundan yapõlan açõklamaya göre, Çin bu yõl so- nunda yüzde 8 büyüse bile 24 milyon işsizin sadece yarõsõnõn iş bulabileceği belirlendi. Ekonomi Servisi - İstanbul-Kayabaşõ’nda özel sektörle birlik- te 65 bin konut yapõmõnõ planlayan Toplu Konut İdaresi (TOKİ), ikinci etap satõşlarõna bugün başlõyor. Başvurularõn 30 Eylül’e ka- dar olduğu Kayabaşõ’nda, 504’ü yoksul, 5 bin 275’i alt gelir grubuna yönelik olmak üze- re toplam 7 bin 898 konut satõşa su- nulacak. Yoksullara yönelik konutla- rõn taksidi 100, alt gelir gruplarõna yö- nelik konutlarõn taksidi de 228 lira ola- rak belirlendi. Konut alacaklarda, “İstanbul’da son 3 yõldõr ikamet et- me, üzerine kayõtlõ konut olmama, TO- Kİ’den kredi kullanmamõş olma” gi- bi şartlar aranõyor. TOKİ Kayabaşı satışları başlıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle