Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2009 PAZARTESİ
10 PAZARTESİ SÖYLEŞİLERİ
İHKİB Başkanõ Tanrõverdi, Türkiye’de 2008 Mayõs ayõndan bu yana toplam istihdamõn yüzde
10,6 daraldõğõnõ, tekstil ve hazõr giyim sektöründe ise bunun iki katõ daralma yaşandõğõnõ söyledi
ÖZLEM YÜZAK
İstanbul Hazırgiyim ve
Konfeksiyon İhracatçıları
Birliği (İHKİB) Başkanı
Hikmet Tanrıverdi:
Hükümet sıcak paraya
odaklandı, bizi unuttu.
- Ekonomik krizden en
ciddi darbe alan
sektörlerden biri de tekstil
ve hazır giyim sektörü oldu.
Binlerce firma kapandı, on
binlerce insan işsiz kaldı.
Biraz rakamlar üzerinden
konuşacak olursak nereden
nereye geldi sektör?
- Krizden önceki dönemde
yüksek faiz düşük kur
denklemi içinde zaten epey
daralan sektör krizin de
etkisiyle ciddi darbe aldõ.
Tekstil ve hazõr giyimde
kayõtlõ istihdam geçen yõl
mayõs ayõnda 865 bin kişi idi.
Bu yõl mayõs ayõnõn verileri bu
sayõnõn 661 bine düştüğünü
gösteriyor. Bu yaklaşõk 200
bin kişilik azalma demek.
Kayõt içine girmeyen
çalõşanlarõ ve toptan ve
perakende sektörünü de
katarsak yaklaşõk 1.5 milyon
insanõn ekmek yediği bir
sektörden bahsediyoruz.
Gerçek kayõp tabii bunun çok üzerinde.
Şöyle söyleyeyim, 2008 Mayõs ayõndan
itibaren geçen 12 aylõk süreç içinde
Türkiye’nin toplam istihdamõnda yüzde
10.6’lõk bir daralma olurken tekstil ve
hazõr giyimde özellikle imalat sektöründe
yüzde 23.38’lik bir istihdam kaybõ
yaşandõ.
Bu arada şunu da vurgulamalõyõm ki
sektördeki firma sayõsõnõn yüzde 6’sõ
toplam istihdamõn yüzde 60’õnõ karşõlõyor.
Bu yüzden özellikle bu firmalarõ ayakta
tutacak bir strateji geliştirilmesi lazõm.
‘AVANTAJI KULLANAMADIK’
- Bu yüzde 6’lık dilimde kaç firma
bulunuyor, özellikleri ne ve bunlara
yönelik ne yapılmalı?
- Mayõs 2008’de 50 ve üzerinde işçi
çalõştõran 2 bin 923 firma vardõ. Şimdi ise
2 bin 403 firma kaldõ. 520 firma kapandõ.
Ben özellikle istihdam sağlayan bu
firmalara özel ayrõcalõk tanõnmasõ
gerektiğini düşünüyorum. Bunun yanõ sõra
sektörün ihracatõnda da önemli düşüşler
oldu. Bu işin sinyali kriz öncesinde de
başlamõştõ. Ekim 2008’de yüzde 8.7 ile
başlayan ihracat düşüşleri daha sonraki
aylarda yüzde 25 hatta yüzde 30’lara
ulaştõ. En son temmuz ayõnda ise yüzde
16.5 ihracat düşüşü oldu. Bizim sektörün
toplam ihracattaki payõ daha önceki
senelerde yüzde 30-40’lardaydõ. Şimdi
yüzde 20’lerde...
Aslõnda belki küresel krizin bize
sağlayabileceği birtakõm avantajlar
olabilirdi, Avrupa’ya yakõnlõğõmõzdan,
hõzlõ ve kaliteli üretimimizden, yavaş
yavaş moda ve tasarõma yönelişimizden
kaynaklanan getiriler olabilirdi. Bir
rekabet üstünlüğü elde edebilirdik.
- Ne oldu? Bu avantajı neden
kullanamadık sizce?
- Türkiye’nin ekonomi politikasõnõ
oluştururken istihdam ve nüfusu da
planlayarak tercihleri ve öncelikleri
belirlemek gerekiyordu. Türkiye bu
tercihini son 3 yõlda farklõ alanda kullandõ.
Yüksek katma değerli ürünlere yönelirken
istihdam sağlayan bu sektörü de korumasõ
ve geliştirmesi gerekiyordu. Sektörün
marka ve tasarõma ve daha katma değeri
yüksek ürünlere yönelmesi ise ancak belli
bir sermaye birikimi ile mümkün
olabiliyor. Bugüne kadar buralara
gelebilmek için ciddi destek alamamõş,
kendi özsermayesi ile işleri yürütmüş bir
sektörden bahsediyoruz. Her 7 yõlda bir
kriz ortamõ. Bu dönemlerde hep birileri
para kaybetmiş, sermaye sürekli el
değiştirmiş... Son 3 yõlda da yüksek faiz-
düşük kur politikasõ nedeniyle bizim
sektörde sermayede çok ciddi erime oldu.
Sermaye kaybõ olan bir firmadan yatõrõm
bekleyemezsiniz ki...
‘GÖZ ARDI EDİLİYORUZ’
- Yani üretim sektörünün yeterince
desteklenmediğini mi söylüyorsunuz?
- Evet. Bu noktada baktõğõnõzda
kendinizi unutulmuş hissediyorsunuz.
Özellikle tekstil ve konfeksiyon
sektöründe böyle bir algõ var. Sektör
kendisinin gözden çõkarõldõğõnõ düşünüyor.
Bir an önce bu algõyõ yõkõp sektörün
önünün açõk olduğunu göstermek lazõm.
- Üretim sektörünü göz ardı etmek,
hükümetin ekonomi politikalarını sıcak
para beklentisi üzerine oturtmuş
olmasından kaynaklanıyor olabilir mi?
- Bugün maalesef hâlâ sõcak para
üzerinden yürüyor her şey. Bizim
istediğimiz rakamlar çok geliyor ama
bugün devlet bankalara sermaye aktarõyor.
Yüzde 8 gecelik faizle verdiği parayõ
yüzde 10 faizle tekrar geri alõyor. Hem
parayõ kendisi veriyor hem kendisi alõyor.
Rakamlarõ alt alta koyup hesapladõğõmõzda
devletin bankalara ciddi sermaye
aktardõğõnõ görüyoruz. Bu paranõn yüzde
5’i bizim gibi imalat yapan sektörlere
destek şeklinde olsa, bugün hem firmalar
ayakta durup kendilerini geliştirebilirler
hem de istihdam sorunu bu kadar vahim
hale gelmez.
MARKALAŞMA VE PAZAR
- Peki ne yapılmalı?
- Burada ekonomi yönetiminin vereceği
destekler ve bizlerin yapacağõ
projeksiyonlar önem taşõyor. Biz bu
projeksiyonu yapõyoruz. Türkiye 500
milyar dolar ihracat yapacaksa bunun 100
milyar dolarõ tekstil ve hazõr giyim
sektöründen olabilir diyoruz. Sektörde
bugünkü altyapõ ise bunu
gerçekleştirebilecek konumda.
Biz artõk Uzakdoğu’nun ucuz işçiliği ile
rekabet edemeyiz. Belki bizim bir müddet
sonra organizatör konumuna geçmemiz
gerek. İtalya bugün artõk bunu yapõyor.
Satõşõnõn yüzde 40’õnõ İtalya’da, geri
kalanõnõ dõşarõda kendi markalarõ ile
üretiyor. Türkiye’nin de artõk bu sisteme
göre gitmesi gerek. Bunun yanõ sõra
markalaşma konusunda da elimizi çabuk
tutmamõz gerekiyor.
Ortadoğu bölgesinde biz sadece
markalarõmõzla mağazalaşma yoluna
gidebiliriz ancak bence bugün için ondan
daha önemli pazar Rusya ve eski Doğu
Bloku ülkeleri.
Orada markalaşmamõz çok daha kolay,
çünkü ciddi anlamda bir altyapõmõz
oluşmuş durumda. Kriz döneminde birçok
Avrupa firmasõ da Rusya’dan geri
çekilmeye başladõ. Tam dönemi. Rusya ve
Doğu Bloku ülkelerine iş yapan firmalara
özelikle büyük destek vermemiz lazõm. Bu
tür hazõr ve hõzlõ modayõ ancak Türkiye’de
yaptõrabilirsiniz. Onlar da üretimlerini
Türkiye’de yaptõrõyorlar, ne kadar çok
markalaşõrsa buradaki üretim ve istihdam o
kadar artar... Rusya’da gizli birçok
markamõz var. 10’ar 20’şer mağazasõ olan
birçok firma var. Örneğin, Gizia Rusya’nõn
Versace’si... Ona benzer Balizza var,
Colin’s var. Gizia Rusya’da 3000 dolara
giysi satõyor. Hadise’nin kõyafetlerini
onlar yaptõ. Yunanistan’da 4 tane mağazasõ
var. Kamuoyunu çok iyi bilmiyor çünkü iç
piyasada çok etkin değiller. Bu firmalar
şimdilik Rusya’da gelişme gösteriyorlar
ondan sonra bu firmalarõ Avrupa’ya
götürüp mağaza zinciri haline
getirebilirsiniz...
Türkiye faiz sarmalõ ve
sõcak paraya kazanç
sağlama cüretkârlõğõnõ
devam ettirirse krizden
çõkmak yerine bu kriz daha
da derinleşecektir. Bu yapõ
devam ettiği müddetçe
Türkiye’nin
özkaynaklarõnõn azaldõğõnõ,
dõşarõya transfer edildiğini
düşünüyorum. Sermaye
akõşõnõn azaldõğõ noktada
Türkiye ciddi sõkõntõ
yaşayacaktõr.
- Kriz bitti mi sizce?
- Ben genel olarak küresel krizin
belli bir durgunluk dönemine
girdiğini, bir müddet sonra yavaş
yavaş çõkõşa geçileceğini
düşünüyorum. Ancak Türkiye
açõsõndan orta vadede program
açõklanmadan ve IMF ile
çalõşmalar netleşmeden bir şey
söylemek çok mümkün değil.
Türkiye faiz sarmalõ ve sõcak
paraya kazanç sağlama
cüretkârlõğõnõ devam ettirirse
krizden çõkmak yerine bu kriz daha
da derinleşecektir. Bu yapõ devam
ettiği müddetçe Türkiye’nin
özkaynaklarõnõn azaldõğõnõ, dõşarõya
transfer edildiğini düşünüyorum.
Sermaye akõşõnõn azaldõğõ noktada
Türkiye ciddi sõkõntõ yaşayacaktõr.
Yurtdõşõndan gelen yatõrõmcõ hâlâ
reel olarak yüzde 7-8 oranõnda
döviz bazõnda para kazanõp geri
dönebiliyor. Bugün faiz oranlarõ
Amerika’da yüzde 1’in altõnda,
bugün dünyada insanlarõn yüzde
2’lerden fazla kazanamadõğõ bir
yerde siz yüzde 8 veriyorsunuz. Bu
yapõ sürdüğü sürece sõcak para
girişi azalmaz.
1962 Malatya doğumlu
olan Hikmet Tanrõverdi
lise öğrenimini Haydar-
paşa Lisesi’nde; üniversi-
te öğrenimini ise İstanbul - Marmara Üniversitesi Siyasal Bi-
limler Fakültesi Kamu Yönetimi Uluslararasõ İlişkiler Bö-
lümü’nde tamamladõ. Genç yaşta iş hayatõna atõlan Hikmet Tan-
rõverdi, 1975 yõlõndan beri tekstil ve hazõr giyim sektörünün
içinde. Konfeksiyon, hammadde üretim ve ihracat şirketleri,
dõş ticaret sermaye şirketi ve otomotiv sektöründe faaliyet gös-
teren şirketlerden oluşan İnci Grup’un Yönetim Kurulu Baş-
kanõ. Tekstil ve hazõr giyim sektörü içindeki birçok dernek ve
örgütün kurucusu ve/veya yöneticisi olan Hikmet Tanrõverdi
yaklaşõk bir yõldan beri İstanbul Hazõrgiyim ve Konfeksiyon
İhracatçõlarõ Birliği (İHKİB) Başkanlõğõ görevini sürdürüyor.
K
üresel krizin bize sağlayabileceği birtakõm
avantajlar olabilirdi, Avrupa’ya yakõnlõğõmõzdan,
hõzlõ ve kaliteli üretimimizden, yavaş yavaş moda
ve tasarõma yönelişimizden kaynaklanan getiriler
olabilirdi. Bir rekabet üstünlüğü elde edebilirdik. Ne
yazõk ki tam olarak kullanamadõk...
PORTRE
Kriz bitmedi, sõkõntõ artabilir
- Markalaşma süreci için
ne tür destekler gerek?
- Tasarõm ağõrlõklõ üretim
şart ama tasarõm ve
koleksiyon Ar-Ge kapsamõna
girmediği için bu teşviklerden
yararlanamõyoruz. Biz bir
çalõşma yaptõk, “Bizim
sektörde her 100 kişi
çalıştıran firmalarda, 5
çalışan Ar-Ge teşvikinden
yararlansın” diye öneride
bulunduk. Çünkü en az 5 kişi tasarõm
konusu ile mutlaka ilgileniyor. Ama
önerimiz kabul görmedi. Diğer
desteklerin de yeterli olmadõğõnõ
düşünüyoruz. Verilen destekler toplam
ihracatõn yüzde 0.29’una denk geliyor.
Bu sene fuar, yurtdõşõ tanõtõm ve
Turquality için ayrõlan toplam bütçe 500
milyon lira.
- Bir dönem nitelikli sanayi
bölgeleri konusu gündemdeydi ancak
Amerika bu konuda bir türlü ikna
edilemiyordu. Şu aralar bir gelişme
var mı?
- Bizim yõllardõr bu konuda
çalõşmalarõmõz var. Ama bildiğiniz gibi
gerçekleşmemesi bizden ziyade
Amerika’nõn politikasõndan
kaynaklanan bir durum. Ama
bugünlerde elimizin daha güçlü
olduğunu düşünüyorum. Özellikle Irak
ile olan yakõnlaşma, ileride Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde nitelikli sanayi
bölgesi oluşumunu hõzlandõrabilir.
Bu konuyu yeniden
gündeme getirmeliyiz.
Özellikle denim gibi emek
yoğun imalatta önemli.
ABD’ye vergisiz mal
gönderme şansõna sahip
olacağõmõz için ihracatõmõz
hemen ikiye katlanacaktõr.
Bugün Ürdün’de ve Mõsõr’da
var. Pakistan ve Afganistan
arasõnda bir bölgede ise ismi
daha değişik olsa bile bir
nevi niteliklli sanayi bölgesi
oluşturulmasõ konusu ABD Temsilciler
Meclisi’nde onaylandõ. Türkiye bu
noktada Dõşişleri kanalõ ile biraz daha
aktif olabilir. Ben Dõşişleri
Bakanlõğõ’nõn ekonomik konularda biraz
daha etkili olmasõ gerektiğini
düşünüyorum. Bizim de bu konuda
birkaç Amerikalõ firma ile
görüşmelerimiz yeniden canlanõyor, bu
dönem bu konudaki çalõşmalarõmõzõ
hõzlandõracağõz.
Tekstil destek bekliyor
‘Tanıtım bütçeleri ve ilgi yetersiz’
Üretim sektörünü desteklemeyi bir yana bõrakõn,
ekonomi hâlâ sõcak para üzerinden yürütülüyor.
Bizim istediğimiz rakamlar çok geliyor ama bugün
devlet bankalara sermaye aktarõyor. Yüzde 8 gecelik
faizle verdiği parayõ yüzde 10 faizle tekrar geri
alõyor. Bu paranõn yüzde 5’i bizim gibi imalat yapan
sektörlere destek şeklinde olsa, bugün hem firmalar
ayakta durup kendilerini geliştirebilirler hem de
istihdam sorunu bu kadar vahim hale gelmez.
‘ ‘
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
Afgan ‘Demokratik
Seçimleri’ Ardından...
Afganistan başkanlık (ve yerel) seçimlerinde so-
nuçların resmen açıklanması eylül ortasını bulacak.
Ancak genel kanı, herhangi bir sürpriz olmayacağı
ve Karzai’nin az katılımlı da olsa yeniden seçilece-
ği yönünde. Taliban rejiminin yıkılmasının sekizinci
yılında ülkede karmaşa egemen olmakta devam edi-
yor. Batılı güçlerin ‘dünya dengesi’ açısından önem-
li gördükleri bu ülkede sözü edilen dengenin, yedi
yıldan bu yana bir türlü sağlanamaması bir yana, bu
konuda herhangi bir gelişme de ufukta görünmüyor.
Dünyanın en çağ dışı toplumunda, üstelik ABD ve
NATO’lu müttefiklerinin yüz bini aşan silahlı gücü,
sayıları yüz otuz binin üzerindeki Afgan askerine kar-
şın, başkent Kâbil dışından başlayarak ülkenin ne-
redeyse üçte birinde at oynatan Taliban çeteleri ara-
sında seçim günü dahil şiddetli çatışmaların sürdüğü
bir ortamda gerçekleşen ‘demokratik seçimler’in sa-
dece Batılı işgal güçlerinin mutemet adamı Karzai’nin
iktidarını bir dönem daha uzatmaktan öte anlam ta-
şımadığı ise ortada. Tepeden tırnağa dek yolsuzlu-
ğa batmış bir yönetimin yerine, çok daha güvenilir
bir yönetimin işbaşına gelme şansının sıfır olduğu dü-
şünüldüğünde, ‘demokratik’ olarak adlandırılan bu
kaba farsın ‘eski hamam eski tas’tan öte sonuç ver-
meyeceğinin bilinmesine karşın, hangi akla hizmet
için sahnelendiğini anlamak kolay değil.
Taliban’ın oy verenlerin parmaklarının kesileceği
tehdidi ve ülkede seçimlerin olaysız yaşanması
için üç yüz bin güvenlik gücünün varlığına karşın ça-
tışmaların sürdüğü bir ortamda, katılımın yüzde el-
lilerin altına düşmesi doğal. Ama bu Karzai ve eki-
binin işbaşına gelmesi için ise yeterlidir. Seçimler-
le ilgili olarak basında yayımlanan fotoğraflarda te-
peden tırnağa burkalarına bürünmüş Afganlı ka-
dınların oy pusulalarını sandığa yarığı seçemedikleri
için işi el yordamıyla tamamladıklarını görmek, oy
sandıklarının merkeze ulaştırılması için üç bin eşe-
ğin seferber edildiği haberleri gibi iç karartıcı. Dahası,
ABD ve NATO’nun yedi yılda Afganistan’da durumu
idare etmekten öte hiçbir şey yapmadıklarının yad-
sınmaz kanıtı.
ABD ve NATO, tıpkı destekledikleri Karzai gibi so-
nuçtan hoşnut. Onca para ve politik desteğin seferber
edildiği Karzai ve uyuşturucu ticaretinden olduğu gi-
bi dış yardımların buharlaştırılmasından ve çeşitli yol-
suzluklardan zenginleşen yandaşlarının bir dönem
daha iktidarda kalması neredeyse kesin. Buna kar-
şın BM, uluslararası yardım örgütü Oxfam’ın verile-
rine göre 17 milyon nüfusa sahip Afganistan’ın üç-
te biri kıtlık tehdidi altında. Halkın yüzde 40’ı yoksulluk
sınırının altında. Her yarım saatte bir Afgan kadını,
sağlık hizmetlerinin yetersizliğinden doğum sırasında
hayatını kaybediyor. 7.3 milyon insan açlık sınırın-
da. (Cumhuriyet gazetesi, 20.8.2009)
Ama demokratik seçimlerden, anlaşılan ABD
Başkanı Hüseyin Obama da hoşnut. Fransa Cum-
hurbaşkanı da sonuçtan mutlu. “Fransa sonuna ka-
dar Afganistan’ın yanında olacak” mesajları veriyor.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon seçimleri kutlu-
yor. Anlaşılan, Afgan halkının dışında herkes mem-
nun.
Batı’nın Afganistan’a silahlı müdahalesinin görü-
nen nedeni, bilindiği üzere dünyayı özellikle de El Kai-
de ve Taliban teröründen arındırmak. Aslında kazın
ayağı pek öyle değil. Bütün bu süslü ve iyimser söy-
lemlere bakıldığında insanın NATO’lu ülkelerin bu ül-
keye seçimlerden sanki biraz önce geldikleri sanı-
lır. Oysa yedi yıldır oradadırlar ve bugünkü durumun
baş sorumluları NATO’lu ülkeler ve ayakta kalma-
larını sağladıkları Karzai iktidarıdır.
Afganistan’ın Geleceği İçin Hareket (Ayenda)
adını taşıyan sol formasyonun başkanı Abdullah Nai-
bi’ye göre, ülkenin askerden çok, demokrat laik ay-
dınlardan oluşacak gerçek bir politik alternatife ih-
tiyacı var. Seçim maskaralığına gelince... NATO ül-
keye 2001 yılında terorizmle savaşmak, El Kaide ve
Taliban’ı yok ederek barış ve demokrasiyi hayata ge-
çirmek, insan haklarına saygıyı gerçekleştirmek, ka-
dın haklarını savunmak, ülkenin yeniden inşasını sağ-
lamak amacıyla gelmişti. Ama NATO bu savaşların
tümünü kaybetmiş durumdadır.
Buna karşılık bölgede son derecede önemli olan
Amerikan ve Batı çıkarlarını korumak, askeri açıdan
stratejik konuma sahip olmak için ülkeyi işgal ede-
rek yarattığı denetimli bir istikrarsızlık söz konusu ise
bunda başarılı olmuştur.
Yoksul ülkeler için önemli enerji kaynaklarına sa-
hip olmak, zenginlik yaratmaktan çok, paradoksal
bir biçimde başının sürekli belada olmasına yol açan
bir durumdur. Afganistan’ın talihsizliği ise zengin
enerji kaynaklarına açılan yolun üzerindeki stratejik
konumudur. ABD’nin işgalden önce büyük Ameri-
kan şirketi Unocal’ın zengin Kafkas petrollerini Af-
ganistan üzerinden Karaçi’ye akıtacak bir boru
hattı konusunda Karzai aracılığıyla, Taliban terö-
ristleriyle anlaşma yolu aramıştır. Ancak girişim ba-
şarıya ulaşmamıştır. Ne var ki bu, dün olduğu gibi
bugün de bir Amerikan rüyası olarak güncelliğini ko-
rumaktadır. Obama ve NATO bu yüzden ne olur-
sa olsun Afganistan’da kalmaya kararlıdır. Tıpkı se-
lefi gibi Kafkasya’nın zengin petrol rezervlerine
ulaşmak için ‘ihtiyaç savaşı’ olarak nitelendirilen Af-
gan savaşı, Amerikan ve Batı’nın çıkarları için ya-
şamsal önemdedir. Afganistan işgalinin asıl nede-
ni budur. Terorizmle savaş bahanedir.
BAŞSAĞLIĞI
Çalõşma arkadaşlarõmõzdan
Ali Selim Emeç’in annesi
NAZİYE EMEÇ’i
kaybettik.
Merhumeye Tanrõ’dan rahmet,
kederli ailesine ve yakõnlarõna
başsağlõğõ dileriz.
c Çalışanları