Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 2009 PAZARTESİ
6 DİZİ
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
10 Yıl Sonra
10 yıl öncesinin 17 Ağustos’unda İstanbullusu ve
Marmaralısı bir felakete uyanmıştı! Kocaeli merkez-
li deprem yaklaşık 200 km uzunluk x 20 km geniş-
likte bir alanı derinden sarsmış, büyük can ve mal kay-
bının ardından, hayatta olanları da büyük bir yaşam
korkusu içine yuvarlamıştı.
Bugün geçmişin yaraları büyük ölçüde sarıldı. Ger-
çi o dönemdeki yaşam korkusundan da pek eser kal-
madı. Bu defa İstanbul için öngörülen tehdit var; an-
cak bu tehdidin büyüklüğü bile insanları korkutmu-
yor. Çünkü insanoğlu’nda bir “alışma”, “kanıksama”
özelliği var.
Sürekli korku içinde yaşanmaz, biyolojik meka-
nizmamız bizi, her koşulda -normal- yaşamaya zor-
luyor. Bireysel olarak yapılabilecek olanların sınırlı ol-
masının yarattığı çaresizlik de, kanıksamayı pekiş-
tirmektedir. Çünkü deprem, büyük dayanışmayı ve
kolektif kararların alınıp uygulanmasını gerektiren, so-
nuçları itibarıyla toplumsal bir olaydır.
Örgütlü bir toplumun önlemlerini gerektirir. Örgütlü
toplumun maddi ifadesi ise devlet ve diğer kurum-
lardır. En sonunda, iş gelir devleti ve kurumları yö-
netenlere, siyasi partiye, hükümete, devlet başkanına
falan dayanır.
O halde, bir ülke, toplumu yönetenlerin aklı kadar,
toplumu gerçekten düşünme ve ülkeyi tehlikelere kar-
şı koruma isteği ve içgüdüsü kadar, bu doğal fela-
ket karşısında korunmuş olur.
Aradan geçen 10 yıl içinde, pratikte yapılanlara bak-
tığımızda, ülkeyi ve toplumu koruma isteğinin çok
zayıf olduğunu söyleyebiliriz.
Yakın zamanda korkulan deprem gerçekleşirse,
toplum hazırlıksız yakalanacak ve bunun ana suçlusu,
7 yıldır işbaşında olan AKP iktidarının olacaktır…
Deprem beklentisi Marmara Denizi’nde kilitlen-
di. Kocaeli depremi sonrasında Marmara içindeki
bilinmezliklerin aşılması gerekti. Çünkü, deprem, Ko-
caeli ve Marmara’ya özgü bir “yerel davranış” de-
ğil, taa Erzurumlar’dan başlayan Kuzey Anadolu Fa-
yı’nın (KAF) neredeyse birbiri ardına ürettiği “seri ha-
reket”ti; bu seri hareket, depremin Doğu’dan Ba-
tı’ya göçü biçimindeydi. Kocaeli’nden sonra hare-
ketin nasıl süreceğini bilmek İstanbul için hayati
önemdeydi.
Bugün Marmara Denizi’ndeki bilinmezliklerin
önemli bir kısmı aşılmış durumdadır. Elimizde önem-
li bilgiler vardır. Ama, bilinmezlikler de.
Depremden hemen sonra Marmara Denizi’nde
araştırmaların başlatılmasını tetikleyen biliminsanının
hakkını teslim edelim: Prof. Celal Şengör! Uluslar-
arası ilişkileri, özellikle Fransız bilimcileri, araştırma
gemilerini ve önemli mali kaynakları Marmara’ya yö-
neltti. Arkasından Amerikalılar, İngilizler, Almanlar, İtal-
yanlar Marmara Denizi’nde araştırmalarını yoğun-
laştırdı.
Kocaeli depremi öncesinde deprem çalışmaları-
nı hangi bilim insanlarımız başlattıysa, deprem
sonrasında da, hemen hemen aynı bilim insanları
araştırmalar yaptı ve bilinmezliklerin aşılmasına
hizmet etti.
Örneğin Aykut Barka, Amerikalı Ross Stein ile bir-
likte, Kocaeli Depremi olasılığını gündeme getiren ilk
bilim insanıydı ve bunu CBT’de yayımlamıştık.
• Bugün Kocaeli depreminde fayın körfez bitimi-
ne kadar kırıldığı biliniyor.
• Şengör, Xavier Le Pichon ve arkadaşları, Na-
ci Görür’ün eşgüdümünü gerçekleştirdiği araş-
tırmalarda, Kuzey Anadolu Fayı’nın, Marmara’nın
kuzeyinde, İstanbul’a yakın geçen yeni bir ko-
lunun varlığını ilk kez ortaya çıkardılar. O gü-
ne kadar sadece güney kolu biliniyordu.
• Bilim dünyası bugün şu görüşte: “Marmara De
nizi’ndeki kuzey kol üzerinde en çok 7.6 büyük
lüğünde bir deprem olasılığı % 70 civarında.”
En çok 7.6 büyüklük deniyor. Bu, 7.2’ye düşebi-
lir ve tehlikenin yıkıcılığı epey azalabilir!
Burada, çok temel bir bilinmezlik rol oynuyor: Aca-
ba Marmara Denizi’nde 1912 depreminde fay nere-
ye kadar kırıldı? Ne ilgisi var diyeceksiniz.
1912 depremi, 1668’de başlayan doğudan batı-
ya deprem serisinin sonuncusuydu. 1668’de Erzin-
can-Bolu arasında müthiş bir kırılma olduğu biliniyor.
Bu seri 1719, 1754, 1766, 1859 ve 1912 Saros dep-
remleriyle sonra ermişti.
Eğer 1912’deki kırılma, Şarköy-Ganos Dağı altı ve
Saros arasında sınırlı kaldıysa, şimdi beklenen dep-
rem daha büyük bir fay üzerinde gerçekleşecek (İz-
mit-Şarköy arasında). Yok, 1912 kırılması İzmit’e ka-
dar olan bölümü de kapsadıysa, Marmara’da kırılma
7.2 büyüklükte deprem üretecek. Bunları bugün Şen-
gör, deprem konferansında anlatacak.
Kocaeli depremi ise, 1939’da Erzincan depremi ile
başlayan ve Kuzey Anadolu’yu kasıp kavuran seri-
nin parçasıydı. Sıra Marmara’daki fayın kırılmasına
geldi…
Gelelim bizim Medya’ya ve bazı jeologlara:
Bazı kovboy ve benzeri kılıklı jeologlar bol bol ahkam
kesiyor. İstanbul zarar görmeyecek de falan filan.
Medya hiç sormuyor: “Nereden biliyorsun?” Kendi
yaptıkları veya içinde bulundukları bir araştırma
yok. Bilgileri, İTÜ ve uluslararası işbirliği ile gerçek-
leştirilen araştırma sonuçlarından mı alıyorlar? O za-
man bilgi vermeliler: “Şunun yaptığı araştırmalara gö-
re…” medya bunu sormalı.
Herkes profesör, ama herkes bilgi üreten değil. Biz
profesör deyince, her bilgiye sahip insanlar toplulu-
ğu (Canım kocca prof.!) ve bütün profesörleri araş-
tırmacı ve bilgi üreten kişi sanıyoruz...
Medya bu ayıbı yaparak, halk arasında da yanlış
bir kanaati pekiştiriyor!
Soru şudur: Kardeşim nereden biliyorsun, kayna-
ğını açıkla!
B
oğaziçi Üniversitesi (BÜ)
İnşaat Mühendis-
liği Bölümü Öğ-
retim Üyesi Prof. Dr. Gü-
lay Altay, depreme hazõr-
lõk çalõşmalarõnda yasal
düzenlemeler ve halkõ bi-
linçlendirme çalõşmalarõnda
büyük eksiklikler olduğuna
dikkat çekerek “İlk etapta
hazırlıklı olma açısından
halkın bilinçlendirme ve
can kaybını önleyici çalış-
malar konusunda yeterince
hızla davranılmadı” dedi.
BÜ Kandilli Rasathanesi Deprem
Araştõrmalarõ Enstitüsü’nde bir ön-
ceki dönem müdürlük de yapan
Prof. Altay, halkõ bilinçlendirme ça-
lõşmalarõnõn başladõğõnõ ancak sür-
dürülemediğini söyleyerek yasal
eksikliklerin de çalõşmalarõ gecik-
tirdiğini kaydetti.
Binalarõn güçlendirilmesinin önü-
nü tõkayan maddeler içeren Kat Mül-
kiyeti Yasasõ’nõn çok geç değiştiril-
diğini anlatan Altay, “10 yılda İs-
tanbul’un mevcut binalarının hep-
sini güçlendirelim, can kayıplarını
tamamen önleyelim, Japonya gibi
olalım demek çok zor. Ama hiç ol-
mazsa toptan göçme nedeni ile
oluşacak can kaybının önüne çok
iyi bir planlama ile geçilebilirdi.
Çünkü 1999 depremlerinin önce-
sinde Erzincan, Adana, Dinar dep-
remleri yaşandı. Devletin destek
olduğu Dünya Bankası kredileri
ile hızla projeler yapıldı. Ora-
larda deneyim kazandık. Tür-
kiye bunu yapabilecek yete-
nekteydi” diye konuştu.
Denetim yoktu
Mühendislik ve mimaride
eğitimden kaynaklanan sõkõn-
tõlar nedeniyle projelerde ek-
siklikler bulunduğuna vurgu
yapan Altay, “1995 Dinar depre-
minde yıkım çoğu mühendislik
hizmeti almamış küçük yapılarda
gerçekleşti. 1998 Adana-Ceyhan
depreminde de önemli hasar oldu.
İnşaatlar 1975 yönetmeliğine uygun
yapılıyordu ancak uygulamada ek-
siklikler vardı. Denetim yoktu, be-
ton kalitesi yüksek değildi” dedi.
Yapılaşma değişti
Altay, 1999 depreminden sonra
İstanbul’u çevreleyen alanlarda da
“uydu kent” diye nitelenebilecek
çok katlõ yapõlar ve siteler oluşmaya
başladõğõna dikkat çekti. “İstan-
bu’u yıkıp yeniden yapmak müm-
kün olmayacağı için alternatif şe-
hirler yaratıldı” diyen Altay, söz-
lerini şöyle sürdürdü:
“2007 Deprem Yönetmeliği’nin
getirdiği yenilikler var. Yapım ka-
litesi açısından projelendirmenin
daha iyi yapıldığını düşünüyorum.
5-7 katın üzerindeki çok katlı ya-
pıların denetimsiz inşa edilmesi
mümkün değil. Bugüne dek karşı-
laştığımız eksiklikler ile o yapıların
inşa edilmesi mümkün değil. Hazır
beton inşaat kalitesini arttırdı.
Kullanılan donatıların kalitesi yük-
seldi. 1999 depremi sonrası yapı ka-
litesinde bir iyileşme gözlendi.”
Bu yeni yapõlarõn mühendislik hiz-
meti aldõğõnõ ve kontrolden geçiril-
diğini anlatan Altay, bu projelerin sõ-
radan yurttaşlarõn kullanõlabileceği şe-
kilde basitleştirilmemesini eleştirdi.
Altay, kentteki yapõ stokunda riskin
devam ettiğinin altõnõ çizdi.
Altay, hiçbir Avrupa ülkesi ya da
ABD’de tarihi eserlerin, kültürel var-
lõklarõn depreme karşõ güvenli hale ge-
tirilmesi konusunda hazõrlõk olmadõ-
ğõnõ söyledi. Altay, herkesin bu ko-
nuya gözlerini kapamasõnõ eleştirdi.
Mevcut yapõlarõn güçlendirilmesi-
nin ekonomik güç gerektirdiğini kay-
deden Altay şöyle konuştu:
“Korunma parasız olmaz. Gele-
cekte olacak bir afete yönelik yatı-
rım yapmak kimseye cazip gelmi-
yor. Güçlendirme çok ucuz bir şey
değil. Kısmi güçlendirmelerle ta-
mamen göçmeden kaynaklanacak
can kaybını engellenmek müm-
kün.”
Yeni yapõlan inşaatlarda kalite
yükselmesi olduğunu ifade eden Al-
tay, mühendislerin yetiştirilmesi,
depremin karadan ve denizden ince-
lenmesi noktasõnda ciddi aşamalar
kaydedildiğini de sözlerine ekledi.
1999 depremlerini “kıyamet” ola-
rak niteleyen emekli öğretim üyesi
yüksek inşaat mühendisi Dr. Er-
han Karaesmen, depremdeki hasa-
rõ azaltmanõn ve can kaybõnõ önle-
menin toplumun bilinçlendirilme-
sinden ve eğitimden geçtiğini vur-
guladõ.
Karaesmen, Türkiye’nin deprem-
selliğini kaçõnõlmaz olarak fay hatlarõ
üzerinde bulunmasõna borçlu oldu-
ğunu söyledi. İnsanõn doğa ile başa
çõkamayacağõnõ, onu yenemeyeceğini
dile getiren Karaesmen, “İnsanın do-
ğaya karşı sürekli dikkatli olması
gerekir. Çünkü sürekli yenildiği
bir rakiptir doğa. Doğal afetin
önüne geçilemez ama aklını kul-
lanırsa afetin hasarlarını azalta-
bilir. Aklını kullanmazsa kıyamet
kopar” diye konuştu.
Kentin çevresine inşa edilen site-
lerin imtiyazlõ yurttaşlarõn kullandõ-
ğõ yerleşim yerleri olduğuna vurgu
yapan Karaesmen, sõradan yurttaşlar
için bu tür yapõlar inşa edilemediği-
ni belirtti. Karaesmen, 1999 depre-
minden sonra İstanbul’a 1 milyon ki-
şinin daha geldiğini ifade ederek
“Kendilerine gıda, giyecek yardı-
mı yapılıyor ama sağlam ev veril-
miyor. Uydu kentler sosyal den-
geler içinde tatmin yaratmıyor” de-
di.
Küçük müteahhitler
dönemi bitti
Karaesmen, İstanbul’da son yõl-
larda arazi kullanõmõ açõsõndan daha
ekonomik olduğu için çok katlõ bi-
nalarõn tercih edilmeye başlandõğõnõ
kaydederek şunlarõ anlattõ:
“Bu tür yapıların altyapı hizmeti
çok pahalı. Çok katlı binalar tek
tip olduğu için kolay uygulanı-
yor. Kentte artık küçük müteahhit
yerine orta müteahhitler iş yapıyor.
Küçük müteahhitler yap-satçılık
yapıyordu. Bu yöntem İstanbul’da
icat edildi ve epey de yaygınlaştı.
Sokak arasında bir araziye 10
katlı bina yapılıyor, 5’i arsa sahi-
bine veriliyor, 5’i de müteahhit ta-
rafından satılıyordu. Herkes girdi
bu işe ve bu yüzden son 30-40 yıl-
da müteahhitliğin kalitesi düştü.
Betonarmenin kolaylığı da bunu
teşvik etti. Yap-satçılık ile konut ih-
tiyacını ucuz ve kolay şekilde kar-
şılamanın bedelini depremle öde-
dik. İzmit’te, Gölcük’te yap-satçı-
lıkla üretilen binalar yerle bir ol-
du. Şimdi İstanbul’da orta müte-
ahhit girdi işin içine. Çünkü pa-
rasal açıdan riskli işler yapılıyor.
Mevcut yerel yönetimle anlaşıp
imtiyazlı bir araziyi ele geçirse de
riske atacağı para daha fazla. Kü-
çük müteahhitlerin yapacağı iş
değil bu artık. Başka adamlar tü-
redi. Riskleri fazla olduğu için
proje ve mühendislik hizmetlerine
daha çok önem vermeye başladı-
lar.”
Karaesmen, kentteki çok katlõ ya-
põlarda artõk perdeli sistemin kulla-
nõldõğõnõ ifade ederek “Sadece ko-
lonlu binalar ile İstanbul gibi bir
kentte ve civarında 6-8 kattan faz-
la bina yapılamayacağı anlaşıldı.
Mimariyi örseliyor olsa bile sağlam
ve sürekliliği olan betondan du-
varlar yapıldığında bina depreme
karşı güçlendirilmiş oluyor” dedi.
Perdeli binalarõn yaygõn şekilde
kullanõldõğõnõ anlatan Karaesmen,
hazõr beton teknolojisi ile kalitenin
1999 depremleri Türkiye için kıyametti
sürekliliğinin garanti altõna alõndõğõnõ
söyledi. Betonun yerleştirilme biçi-
minin de artõk daha iyi olduğunu di-
le getiren Karaesmen, “Bu yöntem,
1999 depreminden sonra İstan-
bul’un önemli bir ders aldığını
gösteriyor. Yapı kalitesi kendili-
ğinden yükseldi” diye konuştu.
DASK yaygın değil
İnşaat projelerinin kontrolünün
de geliştiğini belirten Karaesmen, hâ-
lâ yapõ sigortacõlõğõna geçilmemesini
de eleştirdi. Zorunlu Deprem Si-
gortasõ’nõn (DASK) da yeteri kadar
yaygõnlaşamadõğõnõ ifade eden Ka-
raesmen şöyle devam etti:
“Bugüne dek Türkiye genelin-
de deprem bölgesinde yaşayan
yurttaşların yüzde 20’si DASK
yaptırdı. Oran çok düşük. Eski bi-
nalar kendi haline terk edildi.
Yeni yapılan güvenli binalarda
nüfusun yüzde 5’i yaşıyor ancak.
Mühendislik kontrolü daha sıkı
yapılır oldu. Yeni yapılan binala-
rın geleceği açısından daha iyim-
ser bakabiliyoruz.”
Karaesmen, insanlarõn zamanla
depremin acõlarõnõ unuttuğunu, ev-
lerini güçlendirmekten bir süre son-
ra vazgeçtiğini söyledi. “1894’ten
beri İstanbul’da çok etkili bir
deprem olmadı. İstanbul, 115 yıl-
dır uykuda. 1999 depremi İstan-
bul’u yeterince uyandırmadı” di-
yen Karaesmen, okullarõn ve hasta-
nelerin güçlendirilmesini içeren İS-
MEP için verilen kredinin de bütçe
açõğõnõ kapatmak üzere devlet büt-
çesine aktarõldõğõnõ savundu. Zey-
tinburnu’ndaki pilot projeyi de “sah-
tekârlık projesi” olarak tanõmlayan
Karaesmen, “Deprem, insanları
kandırmak için masum bir kelime
olarak kullanıldı. Ama başından
beri rant projesiydi” dedi.
B i t t i
FARUK KIRTAY
YALOVA - Büyük Marmara depreminde ağõr ya-
ra alan Yalova’da aradan geçen 10 yõlda yaralar bü-
yük ölçüde sarõldõ. Ancak bu süreç içerisinde dep-
remden ders alõnmadõğõ bir kez daha ortaya çõktõ.
Depremin ardõndan imara kapatõlan Hacõmehmet
ovasõ 2 yõl geçmeden yeniden imara açõldõ. Yalo-
va’daki imar izinleri de 2 kattan 5 kata kadar çõk-
tõ. 17 Ağustos depreminde yõkõlan konutlarõn arsa-
larõna TOKİ tarafõndan toplu konutun yanõ sõra özel
hastaneler, dershaneler, alõşveriş merkezleri yapõl-
masõ ise tepki çekti.
Deprem sonrasõnda Yalova bölgesinde resmi ra-
kamlara göre ağõr hasarlõ 13 bin 939 konut tamamen
yõkõlõrken, 15 bin 237 konut orta, 12 bin 878 konut
ise az hasar gördü. Deprem sonrasõnda açõklanan res-
mi rakamlara göre 2 bin 550 kişinin öldüğü öne sü-
rülürken, 17 Ağustos 1999 depremi sonrasõnda ya-
põlan deprem anõtõnda hayatõnõ kaybeden yaklaşõk
4 bin kişinin isimleri mermer kaidelere yazõldõ. Ya-
lova’da aradan geçen 10 yõlda depremden ders alõn-
madõğõ, kat arttõrõmõyla bir kez daha ortaya çõktõ.
17 Ağustos depreminde binalarõn büyük bir bö-
lümünün enkaz haline geldiği ve yaklaşõk 500 ki-
şinin yaşamõnõ yitirdiği, binlerce kişinin yaralandõğõ
Hacõmehmet ovasõ, Bayõndõrlõk ve İskân Bakanlõ-
ğõ’nca imara kapatõldõ. 2001 yõlõnda ise Hacõmeh-
met ovasõna kamu binalarõnõn yapõmõna izin verildi.
Daha sonra da TOKİ tarafõndan 1152 toplu konut
yapõlarak geçen yõl düzenlenen bir törenle hak sa-
hiplerine teslim edildi. TOKİ konutlarõnõn yapõ-
mõndan sonra 2005 yõlõnda Hacõmehmet ovasõ ta-
mamen imara açõlarak 2 kat imar izni verildi. 2009
yõlõnda ise bu sayõ Yalova belediye meclis kararõyla
3 kata kadar çõktõ. Yalova’nõn diğer bölgelerinde ise
kat sayõsõ 2000 yõlõnda 2 kattan başlayarak önce 3,
sonra ise 5 kata kadar yükseldi. 17 Ağustos 1999
depreminin sonrasõnda enkaz haline gelen yerlerde
ise bugün özel hastaneler, dershaneler, alõşveriş mer-
kezleri ve çok katlõ binalar yükseldi.
Gazipaşa Caddesi Sema Sokak’ta onlarca kişi-
nin yaşamõnõ yitirdiği 4 katlõ binanõn yerine özel
bir hastane yapõldõ. Hastanenin açõlõşõ ise geçen yõl
Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanõ Faruk Çe-
lik tarafõndan gerçekleştirildi. Rüstempaşa Ma-
hallesi Çeşme Sokak’ta bulunan çok katlõ apart-
manõn yerine dershane ve alõşveriş merkezi yapõldõ.
Yine Fatih Caddesi’nde depremde yõkõlan apart-
manõn yerine dev bir alõşveriş merkezi yapõldõ. 17
Ağustos depreminde en fazla yõkõmõn gerçekleş-
tiği ve yaklaşõk 500 kişinin yaşamõnõ yitirdiği Ma-
lazgirt Caddesi’nde ise yõkõlan konutlarõn yerine
son 2 yõlda çok katlõ binalar yükseldi.
Yaşamını
yitirenleranılıyor
GÖZYAŞLARI DİNMİYOR
Eyidoğan: Sorunun
kaynağı plansızlık
CHP PANEL DÜZENLEDİ
İstanbul Haber Servisi - CHP İs-
tanbul İl Başkanlõğõ’nõn düzenlediği
“Depremini Bekleyen Kent İstan-
bul” konulu bir toplantõda İstan-
bul’un depreme ne kadar hazõrlõklõ
olduğu sorgulandõ.
CHP İstanbul İl Başkanõ Gürsel
Tekin’in oturum başkanlõğõnõ yaptõğõ
toplantõda konuşan CHP Genel Baş-
kan Yardõmcõsõ ve İstanbul Milletve-
kili Bihlun Tamaylıgil, kendisinin
de bazõ yakõnlarõnõ depremde kaybet-
tiğini belirterek depremin psikolojik
etkisinin de yõkõcõ olduğunu anlattõ.
İstanbul Teknik Üniversitesi Ma-
den Fakültesi öğretim üyelerinden
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan ise “De-
netimsiz ve plansız oluşturulan
yerleşme, yaratılan plansız cazibe
merkezleri Marmara Bölgesi başta
olmak üzere İstanbul’da her türlü
afete duyarlı, güvensiz yerleşmeler
oluşturdu. Esas sorunumuz bu”
dedi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Türk Coğrafya Kurumu
Genel Sekreteri Ahmet Ertek ise
“Su havzası bazında düşünürsek
kuraklık, sel, baskın haritalarını
iyi çıkartmalıyız” diye konuştu.
YTÜ Şehir Planlama Anabilim
Dalõ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüse-
yin Kaptan, İstanbul için özel dep-
rem yasasõ çõkarõlmasõnõ önerdi.
Yurt Haberleri Servisi - Büyük
Marmara Depremi’nin üzerinden 10
yõl geçmesine karşõn acõlar hâlâ taze.
17 Ağustos 1999’da merkez üssü Ko-
celi’nin Gölcük ilçesi olan 7.4 şidde-
tindeki depremde yaşamõnõ yitiren
binlerce kişi Kocaeli, Sakarya, Yalo-
va ve Bolu’da düzenlenen etkinlikler-
le anõlõyor.
Depremde yakõnlarõnõ yitiren yurt-
taşlar dün mezarlõklara akõn etti. Me-
zarlarõn başõnda duygusal anlar yaşa-
yan yurttaşlar gözyaşlarõna boğuldu.
Yakõnlarõnõ kabedenler mezarlarõnõn
başlarõnda dua okudu ve çiçekler bõ-
raktõ. Yalova Belediyesi’nce 17
Ağustos Parkõ’nda “Deprem Fotoğ-
rafları Sergisi” açõldõ. Sergiyi gezen
yurttaşlar duygusal anlar yaşadõlar.
Yalova Düşün Kültür Sanat ve Eği-
tim Derneği ise aynõ yerde, Marmara
Depremi sonrasõnda İtalya, Almanya
ve Bosna Hersek’ten çocuklarõn dep-
remzede çocuklara yazdõklarõ mek-
tuplar ile resimlerden oluşan “Geç
Kalan Buluşma” adlõ bir sergi dü-
zenledi. Yalova Yürüyen Köşk ve Po-
lis Gücü İzci Kulüpleri de Yalova İl
Gençlik ve Spor Müdürlüğü koordi-
nasyonunda 17 Ağustos Parkõ’na
kamp kurdu. Gölcük Donanma Ko-
mutanlõğõ’nda da bugün yaşamõnõ yi-
tiren askerler için tören düzenlenecek.
Ford Otosan fabrikasõ tesislerinde de
deprem anõtõnõn açõlõşõ yapõlacak.
Prof. Altay, ‘Erzincan, Adana, Dinar’da projeler hõzla hayata geçirildi ama İstanbul’da böyle olmadõ’ dedi
Türkiyehõzlõdavranamadõ
Malazgirt Caddesi’ndeki binalar
500 kişiye mezar olmuştu.
Yalova’da
ders
alõnmadõğõ
ortaya
çõktõ
Sumatra’da deprem: 7 yaralı
PADANG (AA) - Endonezya’nõn Sumatra
Adasõ açõklarõnda meydana gelen 7 büyük-
lüğündeki depremde 7 kişinin yaralandõğõ
bildirildi. Sağlõk Bakanlõğõ kriz merkezi
yetkilileri, yaralõlarõn Batõ Sumatra’nõn baş-
kenti Padang’dan olduklarõnõ ve depremde
bir evin de hasar gördüğünü söylediler. En-
donezya Meteoroloji Kurumu, aynõ bölgede
5.2, 5.5 ve 5.6 büyüklüğünde artçõ deprem-
lerin meydana geldiğini açõkladõ.
obursali@cumhuriyet.com.tr