Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 2009 PAZARTESİ
10 DİZİ
‘Bolivarcõ Alternatif Blok’, ABD’nin, Bolivya’nõn içişlerine karõşmasõnõ protesto etti
Morales’e ALBA desteği
E
vo Morales’ten Av-
rupa Birliği’nin dö-
nüş yönergesi kara-
rõna açõk mektup:
“… İkinci Dünya Sava-
şı’nın sonuna dek Avrupa
bir göçmenler kıtasıydı.
On milyonlarca Avrupalı
açlıktan, mali kriz, savaş ve
Avrupa totalitarizminden, et-
nik azınlıklara yapılan zulüm-
lerden kaçmak ve orayı sömür-
geleştirmek amacıyla Ameri-
ka’ya göç etti. Bugün, şu sözde
‘Dönüş Yönergesi’ sürecini kay-
gıyla takip etmekteyim.
Avrupalılar Latin ve Kuzey
Amerika ülkelerine kitleler ha-
linde vize almadan ya da orada-
ki yetkililerin koydukları koşul-
lara maruz kalmadan geldiler.
Amerika kıtasındaki ülkeleri-
miz tarafından her zaman kabul
gördüler ve hâlâ da görmekteler.
Ancak bizler bu nedenle Avru-
pa’nın ekonomik sefaletini ve
siyasi krizini içimize çekmek zo-
runda kaldık.
Bu göçmenler kıtamıza, Ame-
rika’nın yerli halkının ödemek
zorunda kaldığı çok yüksek bir
bedel karşılığında, buranın zen-
ginliğini sömürüp Avrupa’ya
transfer etmek için geldiler. Ör-
neğin, Avrupa’nın 16. yüzyıl-
dan 19. yüzyıla kadar ki made-
ni paralarının basılmasına ola-
nak sağlayan bizim Cerro Ri-
co’da ya da Potosi’deki müthiş
gümüş madenlerimizdir. Avru-
palı göçmenlerin mal ve kişisel
haklarına her zaman saygı gös-
terilmiştir.
Bugün Avrupa, gelişme ve ka-
mu özgürlükleri açısından yan-
sıttığı olumlu görünüm yüzün-
den dünyanın başlıca göç alan
yerlerinden birisi haline gelmiş-
tir. AB’ye gelen göçmenlerin
büyük bir çoğunluğu bu zen-
ginliğe katkıda bulunmaya gelir,
ondan yararlanmaya değil. Ka-
mu işlerinde, inşaatlarda, kişisel
hizmetlerde ve hastanelerde ça-
lışarak Avrupalıların çalışma-
yacakları ya da çalışmak iste-
medikleri işleri yerine getirirler.
Böylece Avrupa’nın dinamik
nüfusuna katılarak aktif olan-
larla olmayanların ilişkisine ve
dolayısıyla, Avrupa’nın cömert
sosyal güvenlik sistemine, iç pa-
zar uyarılarına ve toplumsal
uyumluluğuna katkıda bulu-
nurlar. Göçmenler AB’nin nüfus
ve mali problemlerine bir çözüm
getirirler.
Buna paralel olarak Avrupa
Birliği, üçüncü ayağı aynı
ABD’nin zorladığı anlam ve
içerikli bir Serbest Ticaret An-
laşması’nı da kapsayan bir ‘Bir-
lik Anlaşmasõ’nı imzalatmak
için And Topluluğu’nu (Boliv-
ya, Kolombiya, Ekvador ve Pe-
ru) ikna etmeye uğraşıyor. Ti-
caret, mali hizmetler, entelek-
tüel mülkiyet ve kamu servis-
lerimizin aşırı liberalleşmesini
kabul etmemiz için Avrupa Bir-
liği’nin yoğun baskısı altındayız.
Daha da öte, Uluslararası İşçi
Günü’nde (1 Mayıs’ta) görül-
düğü gibi kanuni koruma adı al-
tında su, gaz ve telekomüni-
kasyonu millileştirilme süreci-
miz yüzünden baskı görüyo-
ruz. Bu durumda soruyorum,
Avrupa’da daha iyi ufuklar
arayan bizim kadınlarımız,
gençlerimiz, çocuk ve işçilerimiz
için ‘kanuni koruma’ nerede?
Serbestçe hareket etmek is-
teyen kardeşlerimize mahke-
mesiz hapis öngörülürken mal
ve para için serbest hareket
getirilmektedir. Bu ise temel
özgürlük ve demokratik hakla-
rın inkârı anlamına gelmekte-
dir. Bu şartlar altında bu ‘Dö-
nüş Yönergesi’nin kabulüyle
Avrupa Birliği ile müzakerele-
ri uzatmayı ahlaki açıdan ola-
naksız buluyor ve diplomatik
karşılıklılık prensibi uyarınca
aynı Bolivyalılara uygulan-
makta olan vize işlemleriyle
2007’nin Nisan’ından beri Av-
rupa vatandaşlarını regüle etme
hakkını saklı tutuyoruz. Avru-
pa’dan olumlu sinyaller bekle-
diğimizden bu hakkımızı şu
ana kadar uygulamadık.
Bolivya halkı ve dünyanın
bütün kıtalarındaki, Asya ve Af-
rika ülkeleri gibi bölgelerinde-
ki kardeşlerim adına Avrupalı
lider ve parlamento üyelerinin,
halkının, vatandaşlarının ve ey-
lemcilerinin vicdanlarına ses-
lenerek ‘Dönüş Yönergesi’nin ilk
taslağını reddetmeye çağırıyo-
rum. Bugün karşımızda duran
bir utanç yönergesidir. Avrupa
Birliği’ne aynı zamanda önü-
müzdeki aylarda, insan hakla-
rına saygılı, karşılıklı kıtalar-
daki bu yararlı dinamizmi sür-
dürücü ve Üçüncü Dünya’ya
karşı müthiş bir tarihi, ekono-
mik ve ekolojik borç içindeki
Avrupa’nın bu borcunu son
olarak ve artık tamamen ka-
patıcı ve Latin Amerika’nın
kanayan açık yaralarını dindi-
rici bir göç siyaseti geliştirme-
leri çağrısı yapmaktayım. Sö-
mürgeler dönemindeki sözde
‘medenileştirme görevi’nde ol-
duğu gibi bugün de ‘kaynaştõr-
ma siyasetlerinde’ başarısızlığa
uğramamalılar. Yetkililer, par-
lamento üyeleri ve yoldaşlar,
Bolivya’dan hepinize kardeşçe
selamlar. Ama özellikle de bü-
tün ‘saklanmõş’ olanlara daya-
nışma gönderiyorum!..”
KING’İN RÜYASI MI,
RICE’IN KÂBUSU MU?
Sözlerimi, yine Galeano’nun,
Obama’nõn seçim zaferini ilan et-
mesinden hemen sonra kaleme al-
dõğõ “Umarım” adlõ yazõsõyla ve
bir başka Latin Amerika ülke-
sinden notlarõmla buluşmak üze-
re noktalõyorum: Obama, kendi
ülkesinin işgal ettiği ülkelere kar-
şõ kullanõldõğõnda õrkçõlõğõn nor-
mal olduğunu kabul eder mi?
Irak’ta, istilacõlarõn kayõplarõ bir
bir sayõlõrken saldõrõya uğrayan-
larõn büyük kayõplarõnõ küstahça
görmezden gelmek õrkçõlõk değil
midir? Birinci, ikinci ve üçüncü
sõnõf yurttaşlar ile birinci, ikinci
ve üçüncü sõnõf ölümlerin olduğu
bu dünya õrkçõ değil midir?
Obama’nõn zaferi, evrensel çap-
ta, õrkçõlõk karşõsõnda kazanõlan bir
mücadele olarak selamlandõ.
Umarõm, hükümetteki icraatla-
rõnda, bu büyük sorumluluğu
yüklenir.
Obama hükümeti, Demokrat
Parti ve Cumhuriyetçi Parti’nin
aynõ partinin iki farklõ ismi oldu-
ğunu bir kez daha teyit eder mi?
Umarõm, seçimlerin de kanõtladõğõ
değişim arzusu, bir sözden ve
umuttan daha fazlasõdõr. Umarõm
yeni hükümet, bu kritik dönem-
de yalandan bir kavgayõ sürdü-
rürken üç aşağõ beş yukarõ aynõ
şeyleri yapan iki farklõ parti gö-
rüntüsündeki bir ve tek parti ge-
leneğini yõkacak cürete sahiptir.
Obama, Amerika Birleşik Dev-
letleri tarihinin ilk siyah başkanõ,
Martin Luther King’in rüyasõ-
nõ mõ, Condoleezza Rice’õn kâ-
busunu mu gerçekleştirecek?
Şimdi onun evi olan Beyaz Saray,
siyah köleler tarafõndan inşa edil-
mişti.
Umarõm bunu hiçbir zaman
unutmaz!..
B İ T T İ
A
BD’nin tersine ALBA (Venezüella,
Küba, Nikaragua ve Bolivya’nõn
oluşturduğu Bolivarcõ Alternatif
Bloku) ülkeleri ABD’nin Bolivya’nõn içiş-
lerine karõşmasõnõ protesto ettiler ve Evo
Morales’i destekleyerek ülkenin bütünlü-
ğünü savundular.
Oligarşinin asõl niyeti, doğal kaynaklarõ
ABD kökenli büyük şirketlere satmak ve
kendi zengin topraklarõnõ korumak. (Eki-
lebilir topraklarõn yüzde 91’i nüfusun
yüzde 5’ini temsil eden büyük toprak sa-
hiplerine ait.)
Bolivya’nõn Balkanlaştõrõlmasõ ve Baş-
kan Morales’in devrilmesi görevi için
ABD hükümeti, NED (National Endow-
ment for Democracy) ve USAID (United
States Agency for International Develop-
ment) gibi kuruluşlarõ aracõlõğõyla ayrõlõkçõ
örgütlere uyuşturucu ile savaş bahanesiyle
120 milyon dolarlõk yardõmda bulundu.
ABD, Bolivya’yõ parçalayarak bölgede-
ki hegemonyasõnõ tazelemek istiyor: Latin
Amerika devrimini vurmak, halklarõn bü-
tünleşme çabalarõnõ frenlemek, bölge ülke-
lerini ve doğal kaynaklarõnõ kontrol altõnda
tutmak istiyor.
ABD, güneydeki koşulsuz müttefiki Ko-
lombiya ile birlikte Venezüella ve Ekvador
gibi ilerici hükümetleri istikrarsõzlaştõrma-
ya ve gözden düşürmeye, Bolivya’yõ karõş-
tõrarak kõtada ortaya çõkan Latin Amerika
devrimini yenilgiye uğratmak istiyor. Eğer
Bolivya’da Morales’in başlattõğõ kültürel
ve demokratik devrim kesintiye uğrarsa bu
kaçõnõlmaz olarak diğer ilerici hükümetleri
de etkileyecektir.
Bolivya’nõn parçalanmasõ, ABD’nin ve
bölgedeki kaynaklarla ilgilenen çokuluslu
şirketlerin işine geliyor.
ABD burada askeri bir üs de oluşturarak
çevre ülkelerin ilerici yönetimlerini denet-
lemek istiyor. Bunun için ayrõlõkçõ muhale-
feti besliyor.
İ
lk romanõ 18 yaşõnda yayõmla-
yan, Brezilyalõ büyük romancõ,
Jorge Amado’nun 1992’de, No-
bel düzenleme komitesinin İspanyol
işgalinin 500. yõldönümünde adeta
günah çõkarõrcasõna Barõş Ödülü’ne
layõk gördüğü Guatemalalõ
Menchu’yu desteklercesine yazdõğõ
“Amerika’yı Keşfeden Türkler”
adlõ kitabõ için, Portekiz dilinin di-
ğer büyük yazarõ Portekizli Jose
Saramago bakõnõz nasõl yazõyor:
“… Keşif mi, işgal mi? Epik bir
şiir mi, yoksa soykırım mı? Avru-
palıların yeni dünyaya varışı ke-
mikten bir iddia olarak sürüyor.
Her ne kadar Amerikan kıyıları-
na ilk varanlar İtalyan kâşifler ve
İspanyol, Portekizli işgalciler olsa
da, yeni dünyanın Türkler tara-
fından keşfi geç gelen en iyi şeydi.
20. yüzyılın başlarındaki Güney
Bahia bölgesini örnek alalım.
Amerika’nın keşfinin 500. yıldö-
nümüne özel 1992’de yazılan bu
kısa romanın masrafları özel ola-
rak bir İtalyan şirket tarafından
ödenmişti ve Amerika kıtasından
bir İngilizce, bir İspanyolca ve bir
Portekizce olmak üzere ‘3’ öykü-
nün yazılması istenmişti…”
El Salvador’un 16 Mart 2009’da
seçilen Ulusal Kurtuluş Cephesi li-
deri, yoksulluktan gelen Funes’i ve
niceleri Castro ve Chavez’in lider-
liğinde ve Latin edebiyatõnõn öncü
kalemlerinin izinde yerli halklarõn
Bolivar’dan bu yana yeniden ulusal
uyanõşõna tanõk oluyoruz. Boliv-
ya’nõn Aymara kökenli Dõşişleri
Bakanõ Choquehuanca da ‘sosya-
lizm’in, Bolivya’da yeniden nasõl
hayat bulacağõnõ şöyle açõklõyor:
“... Biz yerliler, insanların ken-
di aralarında ve insanlarla doğa
arasındaki yeniden doğuş veya
dengeye dönüş diye adlandırdığı-
mız kozmik bir İnka inanışı olan
‘Pachakuti’ye doğru yol alıyoruz.
Genel hukuku, kârların birikmesi
olan kapitalizm için en önemli de-
ğer ‘para’dır ve yaşamın bir değe-
ri yoktur. Sosyalizmde ise en
önemli değer insandır ve insan
için sadece materyalizm değil,
spiritüalizm de önemlidir…”
“Çürümüş bir devlet teslim al-
dık” diye devam ediyor Bolivya
Saydamlõk ve Rüşvetle Mücadele
Bakanõ Nardi Suxo Iturry.
“Yıllardan beri ABD ve AB’ye
bağımlı ülkemiz politikacılarının
Evo Morales’ten ve Bolivya’dan
çıkaracağı çok önemli dersler
vardır, Morales’ten önce de, Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ten ve
onun devrimlerinden alacağı çok
önemli dersler vardır. Bu kısa ta-
rihsel süreçte, karşıdevrimler ve
işbirlikçi yönetimler yaşansa da
zafer her zaman halkımızın ola-
caktır!”
‘Amerika’yı
keşfeden
Türkler’
Dünyanın en şirin canlıları lamalar ve geleneksel giysileriyle bir Maya kadınıyla birlikteyim.
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
UNICEF Uyarıyor!
BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (Cnuc-
ted) Afrika Bölümü Direktörü Habib Ouane’ın, yok-
sul ülkelerin finansal kriz ve resesyondan önü-
müzdeki aylarda çok daha fazla zarar görece-
ğinden yakınması boşuna değil. Finansal kriz zen-
gin ve varsıl ülkelerin tümünde yaşamın hemen her
alanında olumsuz etkilerini sürdürüyor. Ancak bu,
varsıl ülkeleri zora sokarken, biraz da onlara bağ-
lı olarak aynı zamanda yoksul ülkeler halklarının
yaşamlarını da çocuklarıyla birlikte açlıktan ölü-
mün eşiğine getiriyor.
BM’nin verilerine göre az beslenme, sağlık, eği-
tim ve ekonomik daralma ile ilgili göstergeler, ge-
ri kalmış 48 ülkeyi (10’u Asya’da, 5’i Pasifik’te ve
Karaipler’de, 33’ü ise Afrika’nın güneyinde) işa-
ret etmektedir. Kişi başına düşen gayri safi iç ha-
sıla, sözü edilen yoksul ülkelerde 527 Avro’nun
altında. 2000 yılında 670 milyon olan toplam yok-
sul nüfus ise 2030 yılında 1.3 milyara dayanacak.
Krizin ‘teğet geçerek’ hafif atlatıldığı masalı bir
yana, gezegenin tüm kapitalist ülkelerinde zaman
zaman aylık göstergelere bakılarak iyimser yo-
rumlar yapılması da keza yanıltıcı.. fotoğrafın bü-
tününü göstermekten uzak. Görünen o ki, daral-
ma ve küçülme, krizi frenlemek için harcanan mil-
yarlarca dolara karşın hükmünü sürdürmektedir.
Ama daha da kötüsü, aralarında Nobelli ekono-
mi uzmanlarının da yer aldığı kimi kötümserlere
(!) bakılırsa daha kötü günler henüz yaşanmış de-
ğil. Böylesi bir olasılık zengin ve gelişmekte olan
ülkeleri, kuşkusuz, ciddi biçimde sarsacaktır.
Buna karşılık daralma ve küçülme yoksul ülkeler
için ölümcül olacaktır.
Birleşik Devletler’de, işsizlik oranının haziran-
da çalışan nüfusun yüzde 9.5’ten bir sonraki ay-
da yüzde 9.4’e gerilemesi gibi küçük bir iyileşme
krizin frenlendiğinin işareti sayılmaktadır. Oysa kri-
zin zirvesi sayılan Ocak 09’da buharlaşan işlerin
sayısı 741 bine ulaşmıştır. Ancak bu konuda göz-
lenen eser miktardaki ‘iyileşmelere’ ve ekonomi-
yi ayağa kaldırmak için harcanan milyarlarca
dolar, bugün Birleşik Devletler’de 14.5 milyon in-
sanın iş aramakta olduğu gerçeğini ortadan kal-
dırmamaktadır. (Le Monde, 9/10 Ağustos 09)
Avrupa ve gezegenin gelişmekte olan ülkeleri-
nin hemen tümünde durum farklı değil. Bu yüz-
den ‘en kötüyü geride bıraktık’ söylemleri gerçe-
ği yansıtmaktan uzaktır. Tam tersine.. yukarıda da
altını çizdiğimiz gibi ‘en kötüsü’ belki de henüz ya-
şanmamıştır.
Geçen 5 Haziran’da Dünya Çevre Günü’nde, re-
sesyonun dünyadaki açların sayılarının artması-
nı da tetikleyeceğinden söz edilmişti. Gerçekten
de BM verilerine göre gezegenimizdeki açların sa-
yıları 1 milyar 200 milyon sınırına dayanmıştır. Ay-
rıca buna ek olarak resesyon nedeniyle 700 bin
çocuğun açlıktan ölüp gitmesi olasılığının da al-
tı çizilmişti. Birkaç gün önce BM Çocuk Fonu UNI-
CEF’in yaptığı dramatik bir uyarı, sözü edilen teh-
likenin kapıya dayandığını ortaya koymuş bulun-
maktadır.
UNICEF’in 11 Ağustos’ta yayımladığı raporda,
bir Afrika ülkesi olan ‘Merkezi Afrika’da 5 yaşın al-
tındaki 700 bin çocuğun ‘kabul edilemez’ bes-
lenme sınırı altında yaşama tutunmaya çalıştığı,
daha açık bir deyişle açlıktan ölümün eşiğinde ol-
duğu açıklanmış ve bunun önlenmesi için zengin
ülkeler acil yardıma çağrılmıştır.
5 yaşın altındaki çocukların yüzde 16’ya ulaşan
az beslenme ve açlık sorunu Merkezi Afrika için
şaşırtıcı değil. BM’ye göre bu yoksul ülkedeki kro-
nik açlığın nedenleri çeşitli. Bu ülkede yaşayan-
ların on kişiden altısı günde 1.25 doların altında
gelire sahip. Diğer nedenler arasında, dünya fi-
nansal krizinin ülkenin ekonomisini de olumsuz bir
biçimde etkilemesi ve büyük göçlere yol açma-
sı, ayrıca ekonomik daralmanın madencilik sek-
törünü etkileyerek ülke gelirlerini azaltması da yer
almaktadır. Yine UNICEF’e göre 2005’ten bu ya-
na ülkenin kuzeyindeki iç çatışmalar nedeniyle or-
taya çıkan istikrarsızlığın yanı sıra binlerce insa-
nın göç etmek zorunda kalması da bugünkü du-
rumun nedenleri arasında. Ama şu anda acil olan,
5 yaşın altındaki 700 bin çocuğun açlıktan ölmenin
eşiğinde bulunmasıdır. Bu yüzden UNICEF, tüm
dünyaya, bu facianın önlenmesi için ülkeye yiyecek
ve tedavi edici gıdaların alımını ve dağıtımını sağ-
layacak 1.5 milyon dolarlık acil bir yardım çağrı-
sında bulunmuştur.
Çok şey mi istenmektedir?..
Fakirlik Latin Amerika’nın değişmesi güç olan kaderi olarak görünüyor. (Fotoğraf: BUKET ŞAHİN)
Morales, AB’nin sözde ‘Dönüş Yönergesi’ne karşõ yazdõğõ açõk mektupta Avrupalõlarõ yönergeyi reddetmeye çağõrdõ
‘Bu bir utanç yönergesi’
3 bin metreden düştü ölmedi
Dış Haberler Servisi - İngiltere’de
paraşütle yaklaşõk 3 bin metreden atlayan
bir aktör, paraşütü açõlmamasõna rağmen
burnu kanamadan kurtuldu. İngiltere’nin
Shropshire kasabasõnda gerçekleşen olay,
bir film çekimi sõrasõnda gerçekleşti. Uçak 3
bin metre yükseklikteyken atlayan 40
yaşõndaki Paul Lewis’in yere yaklaşõk 300
metre kala açmak istediği paraşütü açõlmadõ.
Bunun üzerine yedek paraşütü açmak
isteyen Lewis bu amacõna da tam olarak
ulaşamadõ. Tam açõlmayan yedek paraşütü
nedeniyle havada daireler çizerek hõzlõ
şekilde zemine yaklaşan Lewis, şans eseri
bir uçak hangarõnõn çatõsõna düştü. Hangarõn
çatõsõnõn esnek malzemesi sayesinde düşüş
şiddeti azalan Lewis, çatõdan indirilerek
hastaneye kaldõrõldõ. Paraşütçünün,
durumunun iyi olduğu belirtiliyor.
‘Suriye Türkiye’yi vurdu’ iddiası
Dış Haberler Servisi - İsrail merkezli
Debka sitesinin Japon istihbaratõna
dayandõrdõğõ habere göre, Suriye’nin mayõs
ayõnda Kuzey Kore ve İran ile ortaklaşa
geliştirdiği bir balistik füzeyi denediği,
füzenin bir hata nedeniyle, Türkiye sõnõrõna
60-70 kilometre uzaklõkta bulunan Mabrig
köyünü vurduğu belirtildi. İddiaya göre,
patlamada 22 kişi hayatõnõ kaybederken, 60
kişi de yaralandõ. Ayrõca, köyün bir ay
boyunca herhangi bir gaz kaçağõna karşõ
karantinaya alõndõğõ da öne sürüldü.