28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 17 AĞUSTOS 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Köleler, Makineler, Robotlar ve İnsanlar Yüzyõllar boyu, insanlar, kentleri, köyleri basõlõp tutsak edilmiş ve “köle pazarlarında” açõk arttõrma ile satõlmõştõr. Kölenin her şeyi, yaşama hakkõ bile, onu satõn alan “efendisi- ne” aittir. Efendisi için “köle”, insan değil, iş yapan bir makinedir, bir eş- yadõr. İnsanlar “köle pazarlarında” bir mal gibi 19. yüzyõla kadar alõ- nõp satõlmõştõr. Köleler, uygar Batõ toplumlarõnõn, özellikle de ABD’nin, asõr- lar boyu, “yapışık ikizi” gibi ayrõlmaz bir parçasõ olmuştur. ABD köleyi üretim aracõ bir makine olarak görmüş, onu acõmasõzca kul- lanmõştõr. İnsanlõk suçu olan kölelik, ancak 1800’lü yõllarda kaldõrõlabil- miştir. Osmanlõlarda köleliğe, Sultan Abdülmecit 1847’de bir fer- manla son vermiştir. ABD kalkõnmasõnõ, büyümesini, siyah õrktan oluşan “zenci” kö- lelerine borçludur. ABD’de köleliği 1863 yõlõnda, 16. Cumhur- başkanõ Abraham Lincoln kaldõrmõştõr. Bunun bedelini de bir sui- kasta kurban giderek ödemiştir. Bugünün siyahi Amerikalõlarõ da özgürlüklerini Başkan Lincoln’a borçludur. 1926’da Milletler Cemiyeti (Cemiyeti Akvam) de köleliği ya- saklamõştõr. Günümüzde yine yasadõşõ yollardan “insan ticareti” yapõl- maktadõr. Bu ticaretin yolu da geri kalmõş ülkelerden gelişmiş ül- kelere doğrudur. Bu yol, Türkiye’den de geçmektedir. Ülkesinden kaçõp bir başka ülkede “umut” aramaya çõkan “in- sancıklar” ya bir kamyonun arkasõnda havasõzlõktan yaşamlarõnõ yitirmekte ya da hurda bir teknenin batmasõyla boğulup yok ol- maktadõr. Açlõk sõnõrõnõn altõnda “kölelik ücreti” ile çalõşmaya ha- zõr bu insancõklarõn sayõsõ her geçen gün hõzla artmaktadõr. Türkiye’nin önemli sorunlarõndan biri de işsizliktir. Görüşümüze göre Türkiye’nin de içinde yer aldõğõ ülkelerdeki işsizliğin nede- ni “işsizliği sürekli pompalayan” hõzlõ nüfus artõşõdõr. Geri kalmõş ülkelerde nüfus artõşõnõn her konuda, her geçen gün ağõrlõğõ artmaktadõr. Beslenme, sağlõk, barõnma ve eğitim bu ül- kelerde giderek zorlaşmaktadõr. 18. yüzyõlda buharõn sanayide kullanõlabilmesi çalõşmalarõ baş- lamõş, bu çalõşmalar sonunda, buharlõ makinelerin yapõmõna baş- lanmõştõr. Bu makinelerin geliştirilip insan gücü yerine kullanõla- bilmesi 19. yüzyõlda gerçekleşebilmiştir. Makinelerin insan gücünün yanõnda yer almasõ, işsizlik oranõnõn artmasõnõn önemli bir nedenidir. Bugün, bütün ülkelerde insan gü- cünün yanõnda “makine gücü” de kullanõlmaktadõr. Makine gü- cünün insan gücünün yanõnda yer almasõ ile “işsizler ordusu” ço- ğalmõştõr. İşsizliğe neden olan “iş makineleri” yetmiyormuş gibi, 20. yüz- yõlõn sonlarõna doğru bu makinelerin yanõna “kardeş” olarak bir de “robotlar” eklenmiştir. Bir “robot” birçok insanõn yapacağõndan çok daha fazla işi, çok daha az sürede yapmaktadõr. “Makineler ve robotlar” her geçen gün hõzla artan “çalışma- ya hazır” insanõn işsiz kalmasõna neden olmaktadõr. Bugün kölelerin yerini iş makineleri ile çoğu “kayıt dışı” işçi- ler almõş görünmektedir. Bilim yeni buluşlar peşindedir. Bunlarõn başõnda da “insan ro- botlar” yapmak gelmektedir. Fabrikalarda, evlerde, sokaklarda, ak- lõnõza gelebilecek her yerde, vereceğiniz emirleri karşõ koymadan yapacak bu “makine insanların” üretimine yakõn bir gelecekte baş- lanacağõ haberleri gelmektedir. Bilim kurguya konu oluşturan “insan robot” yapõmõnõn, Ja- ponya’da ileri bir aşamaya ulaştõğõ söylenmektedir. Japon bilim insanlarõnõn, insanõn günlük yaşamõnda yer alabilecek “robot ya da android” üretme aşamasõna geldiği aktarõlmaktadõr. “İnsansı robotlar” dünyaya gelirken bir sorunu da birlikte ge- tirecektir... Günümüz insanõnõn büyük bölümü kişiliğinden soyutlanmõş “ro- bot” görüntüsü vermektedir. “İnsansı robotlar” aramõza katõldõğõnda, insanoğlu, insanla “in- sansı robot” arasõndaki ayrõmõ nasõl yapacaktõr? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 17 Ağustos Saçma Sapan Özgen Acar yazdı. Abdullah Gül; açılım, saçılım ve dağılım operasyonunu Saidi Nursi’nin medrese eğitimi aldığı Norşin’inden (Nurşin) başlatmış. İlhan Taşcı yazdı. Cemaatçileri soruşturmaya yeltenen savcının kendisi soruşturmaya uğratılmış. Mustafa Balbay yazdı. “Öyle ya” dedi, “Herkes tanık, ben sanık! Hem de tutuklu.” Cumhuriyetin hedeflerini saçma sapan gören saçma sapan insanların, saçma sapan yerlerde, saçma sapan işler yaptığı, saçma sapanlaştırılmak istenen bir ülkedeki saçma sapan uygulamaları demokrasiden sayanların saçma sapanlığı karşısında sağlam durmak için çocukluk bilincimizden akıp gelen bir söze sığınıyoruz: “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım...” Medyamızda yalnızca “akil adamlar” yok, “akil adamcılar” da var. Onlardan biri; PKK’nin ayrılıkçılık isteminin orta- dan kalktığını, konfede- rasyon ve federasyon is- temediğini, yalnızca geç- mişte AKP’nin, “Cum- huriyet benim için mana ifade etmiyor” diyen Ömer Dinçer eliyle gün- deme getirdiği, ancak dönemin Cumhurbaşka- nı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilen “kamu yönetimi refor- mu”nun biraz daha ge- nişletilmiş halini talep et- tiğini yazdı... Oysa bırakın genişle- tilmişini, “kamu yönetimi reformu”nun veto edilen hali bizzat “konfederas- yon, federasyon” anla- mına geliyordu zaten. Akil adamcı, bunun far- kında olmasına farkında, ama tersini yazmak işine geliyor. Yetki devri ABD’deki başvuru Açılım, saçılım, dağılım operasyo- nuna beş kala Ömer Dinçer yine sahne- deydi. 170 yönetmelikte değişiklik yapıldığını, 46 yetkinin merkez- den taşraya, 26 yet- kinin de valilik ve bölge müdürlüğün- den alt kademelere devredildiğini açık- ladı. “Bürokrasiyi azal- tıyoruz” gerekçesi altında yerele özerk- lik tanıma gibi bir şey. Ne rastlantı... Devam Bulancak’ta bir şirkete “sel yata- ğı”na depo yaptır- mışlar. Sel gelmiş, tonlarca fındığın bulunduğu depoyu basmış. Kader işte, ne ya- parsın: Yoluna yo- luna, devam... Gazeteci dostumuz Yılmaz Polat, ABD’den bir önemli haber iletti: ABD Temyiz Mahkemesi, Kaliforniya Federal Mahkemesi’nin PKK ve Tamil lehinde aldığı kararı, benzer terör örgütlerine uzman tavsiyesi ve yardım sağlama ifadelerinin Amerikan Anayasası’nda açıklıkla tanımlanmamış olduğu gerekçesiyle 2007 yılında bozmuş. PKK ve Tamil davacıları, Temyiz Mahkemesi’nin kararına itiraz etmiş ve yeniden dava açılmasını istemişler. Bunun üzerine, Amerikan Adalet ve Dışişleri Bakanları Eric Holder ile Hillary Clinton, Yüksek Mahkeme’den yabancı bir terör örgütüne herhangi bir hizmet eğitimi veya uzmanlık danışmanlık hizmeti sağlanmasını yasaklayan maddenin anayasada açık olup olmadığını sormuşlar. Yani bir anlamda, ABD yönetimi, terör örgütleri olarak ilan ettiği PKK ve Tamil Kaplanları gibi terör örgütlerine eğitim ve danışmanlık hizmeti verilip verilemeyeceği konusunda Yüksek Mahkeme’ye başvurmuş. Tam da AKP’nin yürüttüğü açılım, saçılım ve dağılım operasyonu sırasında! 13 yıldır Anayasa Mahkemesi ra- portörü olan Ali Rıza Aydın, Anaya- sa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç tarafından durup dururken “rotas- yon” gerekçesiyle Sayıştay’a gönde- rilmek istendi. Bunun üzerine emek- liliğini isteyen Aydın’a yönelik uygu- lama ciddi tepkilere yol açtı. Ali Rıza Aydın’a ne düşündüğünü sorduk. “Türkiye’nin, siyasal ve eko- nomik bağımsızlığı üzerindeki küresel ve neo-liberal etkiler gözetilmeden yapılacak her nitelendirmenin eksik ola- cağını” söyledi: “Bu alandaki mücadelem, temel hak ve özgürlükler ve özellikle de dü- şünce özgürlüğü alanındaki müca- delemle birlikte değerlendirildiğinde, ülkeyi yönlendirip yöneten uluslar- arası güçlerin iç hukukumuz üzerinde yaptığı biçimlendirmenin yargı ba- ğımsızlığını da zedelediği şeklindeki gö- rüşüm de açık olarak ortaya çıkmak- tadır. Belirli çıkarlar doğrultusunda yönlendirilip yönetilen her ülkede, bu- na karşı duranların etkisizleştirilmesi de olağandır. Gerekçesiz ve tekil bir idari işlemin, gazete, internet ve televizyonlarda on gün gibi kısa bir sürede, ellinin üzerinde habere ve altı ayrı makaleye, bir basın açıklamasına, TBMM’de bir yazılı so- ru önergesine konu edilmesi, konunun Avrupa’daki yargı örgütlerine, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler’e yansıtıl- ma girişimleri, şahsımdan ve kişili- ğimden öte, genelde yargıya, özelde ise Anayasa Mahkemesi ve anayasa yargısına atfedilen önemin gösterge- sidir. Dar alanda yapılacak ‘yapısal de- ğişikliklerin’ ülkenin ‘yapısal değişik- liği’ne etkisinin doğal sonucu olarak, ‘özel’den ‘genel’e, ‘birey’den ‘toplum’a hukuk, demokrasi, insan hakları, ba- ğımsızlık ve özgürlükler adına, önem- li bir duyarlılık cephesinin açıldığı gö- rülmektedir. Çağrı ve takdirlerle dolu 36 yıllık ça- lışma yaşamımın, gerekçe gösteril- meksizin kurumuma gönderilme bil- dirimi sonucu emeklilikle sona erme- sinin böylesine toplumsal etki uyan- dırması ve simge olarak kullanılması ise herhalde ‘onur’ duyulacak bir du- rumdur.” Tarihin her döneminde insanlar iki- ye ayrılır: Onurlular, utanılacak olanlar! Onur duyulacak durum PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Tek Bayrak, İki Ulus Kürt sorunu, Güneydoğu’da feodal üretim iliş- kilerinin çözülerek kapitalist üretim ilişkilerine dönüşmeye başlamasıyla birlikte uç veren ulus- laşma sürecinin doğurduğu bir sorundur. Kişile- rin istencinden bağımsız olarak ortaya çıkmış nes- nel bir gelişmedir. Sancılıdır, çünkü bu süreç, var olan güçlü bir ulus devletin egemenliğindeki top- raklarda işlemektedir. Her uluslaşma sürecinde görüldüğü gibi Kürt uluslaşmasının da siyasal/ideolojik motoru, kapi- talistleşmenin bir ürünü olan milliyetçiliktir. Nite- kim kendiliğinden bir halktan kendisi için bir ulu- sa dönüşen Kürtlerin kanaat önderlerinin egemen devlet olan Türkiye’den istemleri irdelendiğinde bunların özünde milliyetçi/ulusçu istemler olduğu görülmekteydi. “Görülmektedir” demiyorum, çün- kü başta Demokratik Toplum Partisi olmak üze- re soruna ilişkin görüşlerini kamuoyuyla paylaşan birçok Kürt kuruluşunun, ulusçuluğun genelde “ni- hai hedefi” olan “ayrı devlet” düşüncesini uzunca bir zamandır geride bıraktıklarını gözlemliyoruz. Son 25 yılda yaşananlara bağlı olarak edinilen dene- yimler Kürtleri gerçekçi bir noktaya getirmiştir. Gelinen noktada Türk’üyle, Kürt’üyle hepimiz bel- ki eskisinden de karmaşık yeni bir sürecin geti- receği zorlukların üstesinden gelmek durumun- dayız. Hayat bize “bir üniter devlet, iki ulus” ger- çeğini dayatmaktadır. Sorunun tek çözümü iki kar- deş ulusun bir bayrak altında eşit haklar ve eşit yü- kümlülüklerle bir arada yaşamasıdır. Her şeyden önce Kürtlerin faklı bir etnik kö- kenden gelen ayrı bir ulus olduğu gerçeği kabul edilmelidir. Etnik köken ve ulus aidiyeti kişilerin bi- reysel isteklerine bağlı öznel bir seçim değildir, nes- nel bir bağlılıktır. Sosyoloji bilimi yapaylık kaldır- maz; belli bir halk grubu kendine “Ben bir ulusum” diyorsa ve o halk grubu kendisini “ulus” yapan öğe- leri içeriyorsa, ona “Hayır, sen bir ulus değilsin, ola- mazsın!” demenin bir anlamı da, yararı da yoktur. Yapaylıklar eninde sonunda gerçeklere yenik düşmeye mahkûmdur. Her ulusun bireyleri gibi Kürtlerin de kendi dil- lerini konuşmak, kendi dillerini öğrenmek, kendi dillerinde yazınsal ürünler vermek, kendi kültür ör- güleri içinde kendilerini geliştirmek hakları olma- lıdır. Radikal Kürt milliyetçiliğinin çeyrek yüzyıldır ül- keyi kana bulayan terorizmi, bu topraklarda hep var olan Türk milliyetçiliğinin daha da yaygınlaş- masına ve kimi kesimlerinin aşırılaşmasına neden olmuştur. Oysa özlenen barış “tek bayrak, iki ulus” gerçeğinin hayata geçmesiyle gelecektir. Bu ay- nı zamanda çok kültürlü bir toplum yapısının te- mellerinin atılması anlamına gelir ki burada milli- yetçi sürtüşmelerin, çatışmaların yeri olmamalıdır. Kürt sorunu, çözümü mutlaka bir “toplumsal uz- laşma” gerektiren yaşamsal önemdedir. AKP ikti- darının tek başına altından kalkamayacağı ağırlıktadır. AKP bu konudaki ilk adımını kendisine yakın bulduğu kişileri bir araya getirdiği “çalıştay” ile attı. Şimdi de İçişleri Bakanı Atalay 18 sivil toplum örgütünün yö- neticileriyle “istişarede” bulunuyor. Bakıyoruz, bu 18 örgütün hemen tümü yine kendisine yakın gördüğü sağcı, dinci, Fethullahçı kuruluşlar. Bunun üzerine bir de “üç aşamalı açılım” adını verdiği içeriği belir- siz “muamma” gelince kamuoyunda haklı tepkiler oluşuyor. AKP, “toplumsal uzlaşma” arayacağı yer- de kendine yandaş topluyor, “uzlaşma”nın karşıtların bir ortak paydada buluşması demek olduğunu bil- mezden geliyor. Ne var ki Kürt sorunu denen kanayan yaramız AKP’nin aymazlığına da, Amerika Birleşik Dev- letleri’nin bölgesel planlarına da endeksleneme- yecek ölçüde “bizim” sorunumuzdur. Karşılıklı inat- laşmadan, birbirimizin canını acıtmadan, birbirimizi incitmeden yazalım, çizelim, konuşup tartışalım. Doğruyu bulmak, doğruya varmak için… Türk’üy- le, Kürt’üyle umut filizlerinin uç verdiği huzurlu, gü- venli bir kardeş bahçesinde yaşamak hepimizin hakkıdır çünkü. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com Neyi istemiyormuş?.. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Sesi kalõn- laşmasõn diye çocukken iğdiş edilmiş erkek şarkõcõlara ve- rilen ad. 2/ Emirler, bey- ler... Küçük su kanalõ. 3/ 1613-1917 yõl- larõ arasõnda Rusya’yõ yö- neten hanedan. 4/ Çok anlayõşlõ ve sez- gili kimse... Avukat- larõn bağlõ olduklarõ meslek kuruluşu. 5/ Fiyat gösteren çizel- ge... İlave. 6/ “Ko- nuş, anlat” anlamõn- da argo sözcük. 7/ Müslüman ülkelerde oturan Yunan asõllõ kimse... Tiyatroda, bir oyuncunun sözü kesilme- den bir çõrpõda söylediği sözler. 8/ İsa Peygamber’in doğduğu gün... Lityum elementinin simgesi. 9/ Bir peygamber... Uzun omuz atkõsõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Genellikle uluslararasõ bir serginin yapõmcõlõğõnõ üstlenen kişi. 2/ Gemide yelkenlerin açõlmasõ... İstek, arzu. 3/ Dünyanõn Yedi Harikasõ’ndan bi- ri olan “Babil Asma Bahçeleri”ni kurduran ef- sanevi Asur kraliçesi. 4/ Ulaşõm yollarõnõn yayalar ve taşõt araçlarõ tarafõndan kullanõlmasõ... Bir no- ta. 5/ Nâzım Hikmet’in soyadõ... İçinde şarap ya- põlan bir tür fõçõ. 6/ Aşõrõ şişmanlõk. 7/ Fide ye- tiştirmek için ayrõlmõş toprak bölümü... Utanõla- cak şey, ayõp. 8/ Siper, hendek... Bir nota... Te- lefon sözü. 9/ İşlenmiş timsah derisi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T E R M O F O B İ A C U R E M E T B E J A R E N A U N P R A G T E K E H A K A A K S İ A B M E S E N A B A E K İ N E T A N N O S T O M A N İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle