25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İSTANBUL/ADANA (Cumhuriyet) - Çukurova Üniversitesi Tõp Fakültesi Balcalõ Hastanesi’ndeki mahkûm koğuşunda kalan tutuklu kanser hastasõ Güler Zere’nin serbest bõrakõlmasõ talebiyle 10 Ağustos Pazartesi gününden bu yana Yenibosna’daki Adli Tõp Kurumu (ATK) binasõ önünde 50’ye yakõn demokratik kitle örgütü ve siyasi parti temsilcileri nöbet tutuyor. Nöbet eylemine aralarõnda Çağdaş Hukukçular Derneği, Erol Zavar’a Yaşam Hakkõ Koordinasyonu, Amargi, Ezilenlerin Sosyalist Platformu, Tutuklu Aileleri Yardõmlaşma ve Dayanõşma Derneği gibi çok sayõda demokratik kitle örgütü temsilcisi katõlõyor. İnternetten kampanya “Güler Zere’ye özgürlük için nöbetteyiz” pankartõ açarak ATK önünde gece gündüz nöbet tutan topluluk Zere için www.gulerzere.net ve www.gulerzere.org adlõ internet sitesinde de imza kampanyasõ başlattõ. Topladõklarõ imzalarõ daha sonra yetkililere ileteceklerini belirten grup üyeleri, ayrõca nöbete destek için gelenlerin Zere ile ilgili duygu ve düşüncelerini yazacaklarõ bir de defter açtõlar. Zere’nin sağlõk durumuna ilişkin açõklama yapan Adana Tabip Odasõ (ATO) İnsan Haklarõ Komisyonu Başkanõ Doç. Dr. Osman Küçükosmanoğlu da, Zere’nin tedavisi için cezasõnõn ertelenmesini istedi. Küçükosmanoğlu, õşõn tedavisi gören Zere’nin damardan beslendiğini ve iki aydõr durumunda düzelme olmadõğõnõ anlattõ. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 14 AĞUSTOS 2009 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Sabırlar Taştı, Taşacak... Ergenekon Davası, artık ayyûka çıkmıştır: AKP’nin, kendi davası için bir icattır bu; iflas etmiş bir parti, bir de buna sarılmış, en başta da ordu- ya kondurmak, onu halka teşhir etmek amacıyla, kapanmış dosyaları yargıya taşıyor. General, rektör, gazeteci, aydın deyip yaka pa- ça tutuklayıp hapishaneye tıkıyor. Aylar sonra birinci iddianame, yetmedi ikinci; üçüncü iddianame de yeni yayımlandı. Ucu açık olduğundan başka iddianameler de gö- receğiz. Bu vesileyle, Türkiye, başta onun kurumları, mah- kemeleri, partileri ve aydınları bir deneyimden ge- çiyor, daha da geçecek... Olay Üçüncü İddianame’de geçiyor: Suçlanan iki general için, vaktin Genelkurmay Başkanı’na so- ruluyor: Size de, planlanan konu üstüne bir öneri getirildi mi? Yanıt: Hayır, çünkü bana getiremez- ler... Ne bu? Demek ki, kuvveden fiile geçmemiş, birkaç ge- neralin hayalini aşmamış bir olay. Nitekim, geçmiş gitmiş, kapanmış. Şimdi bunun sorgulaması nasıl olur? Son olarak, yine o iddianamede, eski Genel- kurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, “Kıvrıkoğ- lu, Tümgeneral Erdal Şenel ile ilgili yolsuzluk so- ruşturmasını engelledi” gibi bir iddiayı yalanlıyor: “Bu iddiayı ortaya atan Albay Bergütay V. ile hiç- bir görüşme ve temasım olmamıştır” (Milliyet, 12.8.2009). İddianamede daha başka ve bu türden iddialar... Bu soydan, yani temelsiz, uyduruk çalışmaları ya- pıp, savcı ve savcılar nasıl kaleme alabilir? Hâkimler de, yargılama safhasında, ellerinin tersiyle bir yana iteceklerdir bu türden değerlen- dirmeleri... Bir de, cezaevleri koşulları üstüne, o hayatı ya- şayanlardan değerlendirmeler: Ankara Temsilcimiz Mustafa Balbay, İkinci Ergenekon Davası’nın ikinci duruşmasında söz alıp savunma hazırlama koşullarının bulunmadığını söyleyerek, “Adaleti mumla arıyoruz” diyor. Ve ekliyor: “28 Tem- muz’dan bu yana cezaevinde elektrik kesik”. Da- vanın, hem mahkemede hem de medyada devam ettiğini belirten Balbay, kesintiden dolayı medya- yı yeteri kadar izleyemediğini belirtmiş (Cumhuri- yet, 7.8.2009). Balbay, yaşamı nerede olursa olsun göğüsle- yeceğini bilen bir yüce aydın olarak koşulların umu- runda değildir aslında; ama rejim buna bakıp utanmıyor mu? Aynı gazetede ve aynı günlü nüshasında, YAR- SAV Başkanı Eminağaoğlu, Adalet Bakanlığı eliyle “Yargıya tecavüz” edildiğini söylüyor. Yüksek yargı mensuplarının yasaya aykırı olarak izlendiğini, hukuksuz kanıt toplandığını, daha sonra Adalet Ba- kanlığı’nın devreye sokulduğunu belirten Emina- ğaoğlu, yapılanın “Siyasi iradeyi geçmişte denet- lemiş yargıç ve savcıları, dolayısıyla yargıyı hizaya getirme operasyonu” olduğunu ileri sürüyor. “Yargıyı hizaya getirme” nasıl düşünülür? Hayır, yargıçlar ve savcılar, bu oyuna gelmeye- cekler; AKP’nin neofaşizmin elinde bir araç oldu- ğunu fark etmekte gecikmeyecekler. Toplumda ol- duğu gibi, onların da sabırlarının taştığını, birlikte göreceğiz... “Silivri sürgünleri”ne özgürlüğün gülümsemesi pek yakındır. Son günlerin bir olayı da, “Kürt açılımı”. Bir tartışma fırtınası, her çevreyi sallayıp duru- yor. Aynı konular, doğruların yanı sıra aynı yanlışlar... Kürt sorunu ne denli siyasal ve çözümü ne den- li demokratik olsa da, “yakıcı” olanı PKK’yi dağdan indirmektir. Onu başkaları izleyecektir. O başkaları da bir ay içinde gerçekleşmeyecektir: O başkalar içinde fazla tartışılmaması gereken de şu iki şeydir: Egemen dil Türkçedir, özellikle eğitimde. Bir ikinci olanı da, “özerklik” deyip sür- git başağrısı olacak bir konu icat etmemeli. Bir de asıl olanı, özgürlüklerden önce “özgür- leştirme”dir: Yani Doğu ve Güneydoğu’nun toplum yapısını değiştirecek bir “toprak reformu”, onun ya- nı sıra, “kooperatifleşme”, “planlama” ve “karma ekonomi” içinde “kamu yatırımları”... “Liberal ekonomi” kavramıyla donmuş beyinle- re bunları kabul ettirebilecek misiniz? TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com URFA/DİYARBAKIR - Valilik ma- kamının kutsiyeti ANAP iktidarıyla iyi- ce bozuldu. 1983’ten sonra devle- tin valileri merkeze çekildi, hükü- metlere uşaklık eden valiler dönemi başladı. Özellikle Güneydoğu’da yurttaşların “Babo” diyerek bağrına bastığı valilerin yerine parti rozetini muska yapan müritler geldi ki, on- lar salt devlete güveni değil, toplu- mun bürokratlara yönelik saygısını da yok ettiler! Yani yurttaş ile dev- let arasındaki iletişim ne yazık ki si- yasallaşmış bürokrasinin kurbanı oldu!.. AKP iktidarında ise valilik maka- mı iyice ciddiyetten uzaklaştı. Seçim döneminde kömür kamyonlarına binerek seçmen avına çıkan vali- lerden sonra cami cemaatine yö- nelerek mürit devşirmeye çalışan va- liler türedi!.. Cami tuvaletlerindeki pisuarları “hijyen açısından ve dinen uygun ol- madığı” gerekçesiyle kaldırtan Or- du Valisi Ali Kaban, Güneydoğu’da bu kafayla görev yapan kimi valile- rin ulaştıkları yüksek mertebeleri de anımsattı! Urfa’da 1980’lerde görev yapan Alparslan Karacan adlı vali Kırşe- hir’den getirttiği taşlarla valilik ko- nağına cami yaptırmıştı. Üstelik üzerine de “Alparslan Karacan Ca- mii” diye yazdırabilmişti! Karacan’ı o dönemde okulsuz, hastanesiz, yol- suz ve susuz Urfa’ya cami yaptırt- maya götüren etken salt kentin muhafazakâr yapısı değildi. Karacan bürokraside yükselmenin ANAP’lı Nakşilere şirin gözükmeyle ger- çekleşebileceğini keşfetmişti. Dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in gezi güzer- gâhında olduğu için caminin üzerindeki tabelayı bir gün- lüğüne söktürecek kadar stratejik davranan Karacan, Urfa’da 7 yıl kalabilme be- cerisini de “Ezan sesi duy- mayan insan mutlu insan de- ğildir” şeklindeki propagan- dasıyla kazanmıştı! Kamuoyu Karacan’ı sonraları Mil- li Görüş içersinde siyaset yaparken gördü! Tuğradan mebus rozetine!.. Ancak Urfa’nın dinci vali süreci onunla bitmedi. “Peygamberler Di- yarı”nın suyunu içen, kadayıflı, çiğ- köfteli “Sıra Geceleri”nde göbek büyüten valiler için Urfa her zaman bir sıçrama tahtası oldu. Örneğin devletin arsasını Fethullahçılara yok pahasına peşkeş çeken Ziyaettin Akbulut, türbanlı eşiyle birlikte ken- tin sosyal yaşamını olabildiğince geriye götürdü. Onun döneminde ileriye giden ve kalkınan bir tek ke- sim vardı ki onlar da Fethullahçılar- dı! Akbulut’un cemaate tahsis ettiği devlet arazisi üzerinde Fethullahçı- ların koleji yükseldi. Mürit vali zih- niyeti onun döneminde ödül- lendirildi. Adına tuğra bastıra- cak kadar eskiye özlem duyan vali bey terfi ettirilerek Kon- ya’ya gönderildi. Orada Er- bakan’ın seçim otobüsü üs- tüne çıkabilecek kadar per- vasızlaşan Akbulut’un önü iyi- ce açıldı!.. Şeyh postunu uçan halıya dönüştüren beyefendi iki dönemdir AKP’den Tekirdağ mil- letvekili!.. Daha sonraları Urfa’da görevlen- dirilen Şehabettin Harput da bu şehrin dinci bürokrasi üzerindeki po- pülaritesini çok iyi kullandı! Suruç il- çesindeki kız Kuran kursu binasının açılışında kendisini dinleyenleri “Ku- ran etrafında kenetlenmeye” çağı- racak kadar transa geçebilen Har- put, Nurcuların kurduğu “Bediüz- zaman Vakfı”nın etkinliklerine katı- larak bürokrasiyi kuşatan “cemaat”e göz kırpmaktan çekinmedi! Başba- kan Bülent Ecevit’in Urfa’daki kon- voyunu dağıttığı gerekçesiyle mer- keze alınan Harput’un yıldızını da AKP’liler parlattı. Dönemin Cum- hurbaşkanı Ahmet Necdet Se- zer’in sürekli veto ederek bürokra- siye girmesini engellediği Harput, Abdullah Gül’ün Çankaya’ya otur- masının ardından önce İçişleri Ba- kanlığı Müsteşarı yapıldı, sonra da Bursa’ya vali olarak atandı!.. Özellikle PKK ile mücadele id- diasıyla valiliklerin müritlere teslim edildiği Güneydoğu’nun geçmişin- de bunlara benzer onlarca vali gö- rev yaptı... Kafayı önce “itikat” uğruna pisu- arlara takan, önceki gün de valiliğin web sayfasına “Çağdaş uygarlık saçmalıktır” diye yazı koyduran Or- du Valisi Ali Kaban’ın geleceği de çok parlaktır!.. Başta da vurguladığımız gibi dev- let valiliği kutsiyeti ANAP’la bozul- du, AKP ile iyice saygınlığını yitirdi!.. Peki, Ali Kaban yükseliş sürecinde doğru yolda mıdır acaba?.. Çağ- daşlığı pisuara gömen anlayışın gü- zergâhı bellidir!.. Kaban bürokrasi- de hızla yükselmek istiyorsa cami tu- valetlerinden uzaklaşıp ağabeyleri- nin valilik anılarından ders çıkar- malıdır!.. Dincilik Kıskacında Vali Portreleri!.. Eğitim kurumlarõnõn yöneticileri, sendikalarõn isteği olan ÖSYM’nin değil EGİTEK’in sõnavõyla belirlenecek Yandaş atamaya yeni kõlõfANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Milli Eğitim Ba- kanlõğõ (MEB), eğitim kurum- larõna yapõlacak yönetici ata- malarõna ilişkin yayõmladõğõ yönetmelikte, eğitim sendika- larõnõn atamalarda ölçüt olacak “seçme sınavı”nõ Öğrenci Seç- me ve Yerleştirme Merkezi’nin (ÖSYM) yapmasõ istemini redde- derek, sõnavlarõn bakanlõğa bağlõ Eğitim Teknolojileri Genel Müdür- lüğü (EGİTEK) tarafõndan yapõl- masõnõ kararlaştõrdõ. Sendikalar; sõ- navlarõ yazõlõ olarak ya da elektro- nik ortamda yapacak EGİTEK’in nesnel olmayacağõ görüşünde bir- leşiyor. Danõştay’õn 2004-2008 yõllarõ ara- sõnda iptal etmesinin ardõndan iptal gerekçeleri doğrultu- sunda yeniden düzen- lenen yönetmeliğe göre MEB’e bağ- lõ her derece ve türdeki eğitim ku- rumu ve müdür yardõmcõlõğõ ve mü- dürlüğüne atanacaklar için “seçme sınavı” düzenlenecek. Sõnav, EGİTEK tarafõndan mer- kezi sistemle yazõlõ ya da elekronik ortamda yapõlacak. MEB, sõnavlarõn yapõlacağõ tarih- ten en az bir ay önce duyuru yapacak. Sõnavlar 100 tam puan üzerinden değerlendirilecek ve 60 puan alan adaylar başarõlõ sayõlacak. Aranacak şartlar Atamalarda norm kadro esaslarõ göz önünde bulundurularak kariyer ve liyakat ölçüt kabul edilecek. Pu- an üstünlüğü dikkate alõnacak. Atanõlacak görev için öngörülen seçme sõnavõnda başarõlõ olmak, yükseköğretim görmüş olmak, ba- kanlõk kadrolarõnda en az 3 yõl öğ- retmen olarak görev yapmõş olmak, son üç yõllõk sicil notu ortalamasõ olumlu olmak, yöneticilik görevi son üç yõllõk hizmet süre- ci içerisinde adli veya idari soruşturma sonucu üzerinden alõnmamõş olmak şartlarõ aranacak. Okulöncesi eğitim kurumlarõna atanacaklarõn, okulöncesi veya ço- cuk gelişimi ve eğitimi öğretmeni olmasõ, halk eğitimi merkezi ile öğretmen evi ve akşam sanat oku- lu yöneticiliklerine atanacaklarõn herhangi bir alan öğretmeni olma- sõ, rehberlik ve araştõrma merkezi yöneticiliklerine atanacaklarõn reh- ber öğretmen veya özel eğitim öğ- retmeni olmasõ gerekecek. ‘Keyfi atamaya kılıf’ Yönetmelikte aranan şartlarõ taşõmayan kişilerin de atanma- sõna ilişkin bir hüküm bulunuyor. Yönetmeliğin 7. maddesi 4. fõk- rasõna göre aranan şartlarõ taşõ- yan aday bulunmamasõ halinde fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, gü- zel sanatlar ve spor liseleri ile her tür- deki Anadolu liselerine aranan ko- şullarõ taşõmayanlar da yönetici ola- rak atanabilecek. Eğitim sendikala- rõ, bu düzenlemeye, keyfi atamala- rõn önünü açacağõ gerekçesiyle kar- şõ çõkõyor. Atamalarda hangi puan tü- rünün üstünlüğünün dikkate alõna- cağõnõn belirtilmemesi de sendika- larõn tepkisini çekti. Eski Milli Eğitim Bakanõ Hüseyin Çelik döneminde okullarda iktidar yanlõsõ kadrolaşmanõn önünü açan, vekil yöneticilik uygulamasõnõ başlatan ve keyfi atamalarõn yapõlmasõnõ sağlayan yönetmeliğin pek çok maddesi 2004-2008 yõllarõ arasõnda Danõştay tarafõndan iptal edilmişti. Zere için nöbet eylemine destek veren Emekçi Kadın Komisyonları da dün ATK önündeydi. Grup, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur”, “Güler Zere serbest bırakılsın” sloganları attı. EKK sözcüsü Güneş Atalay, “Zere bir semboldür. Onlarca hasta tutuklu ve hükümlü cezaevlerinde bulunuyor, bu durumda olanlar derhal serbest bırakılmalıdır, yetkililer harekete geçmelidir” dedi. (SİBEL BAHÇETEPE) Kitle örgütleri nöbette Tutuklu Güler Zere için Adli Tõp Kurumu önünde gece gündüz bekliyorlar İstanbul Haber Servisi - Ergenekon soruştur- masõ kapsamõnda örgüt üyesi olduğu gerekçesi ile tutuklanan avukat Serdar Öztürk, avukatõ aracõlõğõ ile tahliye talebinde bulundu. Kõdemli Kurmay Albay Dursun Çiçek’in imzasõnõn bu- lunduğu iddia edilen “İrtica ile Mücadele Ey- lem Planı” belgesinin Öztürk’ün bürosunda ele geçirildiği iddia edilmişti. Serdar Öztürk’ün avukatõ Hasan Gürbüz İstan- bul 14’üncü Ağõr Ceza Mahkemesi heyetine verdi- ği dilekçede Dursun Çiçek imzalõ olduğu iddia edilen fotokopi evrakla ilgili Genelkurmay Askeri Başsavcõlõğõ’nõn takipsizlik kararõ verdiğini hatõr- lattõ. Gürbüz dilekçesinin devamõnda müvekkilinin devletin güvenliğine ilişkin belgeleri amacõ dõşõn- da kullanma, hile ile elde etme, çalma iddialarõnõn da iddia ve iftiradan öteye gitmediğini belirtti. ‘Suçlamalar soyut ve delilsiz’ Müvekkili Öztürk’ün, kõdemli Kurmay Albay Dursun Çiçek ile hiçbir tanõşõklõğõ ve irtibatõnõn olmadõğõnõn da ortada olduğunu ifade eden Gür- büz, suçlamalarõn soyut ve delilsiz olmasõ, müvek- kilinin emekli gazi subay olmasõ ve sağlõk duru- munun cezaevi koşullarõna uygun olmamasõ dik- kate alõnarak tahliyesine karar verilmesini istedi. Başbakan Erdoğan Kürt açılımı konusunda tehditkâr bir dil kullanmaya başladı. Anlaşılıyor ki sorunu çözme iddiasıyla yola çıkan Erdo- ğan, devletin bütünlüğüyle il- gili kaygılar dillendirildikçe panikliyor... Erdoğan yalpalamakta hak- lıdır!.. Güneydoğu so- kaklarını bir dolaşa- bilse PKK konusun- daki beklentilerin ekonomik gerekçe- lere sığdırılan çözüm paketleri kadar basit olmadığını görecek- tir... Özellikle PKK lide- rinin memleketi Urfa ile Kürt siyasetinin merkezi haline ge- len Diyarbakır’da hem Öca- lan’ın 15 Ağustos’ta açıkla- yacağı “yol haritası” hem de AKP’nin içinden çıkmaya ça- lıştığı “çözüm paketi” ile ilgili beklentiler Başbakan’ın san- dığından çok daha risklidir! Özellikle Diyarbakır’daki yurttaşlar PKK’nin dayattığı üç aşamalı planın uygulanma- ması halinde sorunun kilitle- neceğini vurgulamaktadır. Beklentinin özeti şudur: “Kürt kimliğinin anayasaya girmesi”, “Kürtçenin resmi dil olması” ve “Öcalan’ın ileriki süreçte özgür kalması...” Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensari- oğlu, PKK ve DTP’nin bu üç koşulunun ilk ikisine karşı çık- mıyor. Ona göre hükü- metin, sorunun çözümü için üçlü sacayağına dik- kat etmesi gerekiyor. En- sarioğlu Diyarbakır gene- linde de kabul gören iki aşamayı şöyle açıklıyor: “Sorun üç merkezde büyümektedir. İlki eko- nomiktir. Doğu ile batı arasında gelişmişlik farkı 16 katına çıkmıştır. Bu uçurum kapatılmalı, bölgenin kalkın- masına yönelik acil adımlar atılmalıdır. İkinci mesele kül- türel konulardır. Anayasal va- tandaşlık güvence altına alın- malıdır. Kürt dili üzerindeki engeller kaldırılmalı, Kürtçe yayın yasal güvence altına alınmalıdır. Kürtçe eğitimin koşulları da yaratılmalıdır.” Ensarioğlu büyük tartışma yaratabilecek üçüncü bek- lentiyle ilgili daha dikkatli ko- nuşuyor. PKK ve DTP’nin yü- rüttüğü “Öcalan’a özgürlük” kampanyalarının şu aşamada PKK liderinin salıverilebile- ceği anlamına gelmediğini söyleyen Ensarioğlu, bu bek- lentinin yıllar sonrasına odak- lanan bir süreç olduğunu ve bölgede, Öcalan için önce İmralı dışında bir cezaevi son- ra da “ev hapsi dönemi” şek- linde dillendirildiğine dikkat çekiyor!.. Ensarioğlu’nun tercüman olduğu bu beklentiler Gü- neydoğu kentlerinin büyük bölümünde sıkça dile getiri- liyor. Bölgenin hangi kentin- de dolaşırsanız üç aşamalı bu plan farklı sıralamalarla öne çıkarılıyor! Kaldı ki yalnızca DTP ve PKK değil bölge in- sanının yarına kadar kulak kabarttığı Öcalan da bu aşa- malar üzerinde yol haritası çizmeye çalışıyor! Peki ana- yasayı hedef alan ve toplum huzurunu bozabilecek bu beklentiler şu aşamada ger- çekleşebilir mi? Başbakan’ın ve AKP’lilerin paniğine ba- karsanız çok zor!.. Güneydoğu Sokaklarının Haritası!.. Galip Ensarioğlu. Ziyaettin Akbulut. ULUSAL KANAL YAPIMCISI ALİLİ Ergenekon’da bir gözaltõ daha Hilmi Özkök için suç duyurusu İstanbul Haber Servisi - Ulusal Kanal’õn program yapõmcõlarõndan Teoman Alili, 11 Ağustos’ta Ya- bancõlar Şubesi tarafõndan gözaltõna alõnmasõnõn ar- dõndan dün Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne gönderildi. Alili’nin Ergenekon savcõlarõnõn talima- tõyla gözaltõna alõndõğõ ve evinde de uzun süre arama yapõldõğõ belirtildi. Ulusal Kanal Genel Yayõn Yönet- meni Turan Özlü, “Ali’nin son programında ABD’de bulunan American Kurdish International Network-Kürt Amerikan İletişim Grubu (AKİN) isimli düşünce kuruluşunun yayımladığı Abdullah Öcalan’ın 15 Ağustos’ta açıklayacağı talepleri de- şifre etmesi, gözaltına alınmasının nedenidir” de- di. Özlü, Alili’nin gözaltõna alõnmasõna karşõ medya- da bir dayanõşma ortaya çõktõğõnõ belirterek, “Ali- li’nin programını bugün (dün) Cumhuriyet gaze- tesi yazarı Ümit Zileli, yarın da (bugün) Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi sunacak” diye konuştu. Öztürk tahliye talebinde bulundu ‘YETKİSİNİ KÖTÜYE KULLANDI’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Üçüncü Er- genekon iddianamesinde tanõk sõfatõyla ifadesi bu- lunan eski Genelkurmay Başkanõ emekli Orgeneral Hilmi Özkök hakkõnda suç duyurusunda bulunul- du. Özkök, 2003 yõlõnda MİT’in gönderdiği Erge- nekon şemasõnõ araştõrtmak yerine imha ederek yet- kisini kötüye kullanmakla suçlanõyor. NTV’nin haberine göre, birinci Ergenekon da- vasõ sanõklarõndan Kemal Kerinçsiz’in avukatla- rõnca Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na gönde- rilen suç duyurusu dilekçesinde, Hilmi Özkök’ün yargõlanmasõ isteniyor. MİT Müsteşarõ’nõn, Öz- kök’e kitapçõğõ elden teslim ettiğinin belirtildiği suç duyurusunda, “O gün böyle bir örgüt olup olmadığı araştırılsa Ergenekon operasyonunun önü kesilmiş olacaktı” deniliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle