22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 14 AĞUSTOS 2009 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Meşhur ‘Belge’ye Ne Oldu?.. Gazetelerde haber: “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ergenekon so- ruşturması kapsamında tutuklandıktan sonra tah- liye edilen Deniz Kurmay Albay Dursun Çi- çek’in RTÜK üyeleri hakkındaki suç duyurusuy- la ilgili Başbakanlık’tan soruşturma izni istedi.” Şimdi yukardaki haberi açmaya çalışalım... Açmak için de önce olayın anımsanmasında ya- rar var... İşe Taraf gazetesindeki bir manşetten başlamak gerekiyor... Taraf gazetesi ilginç bir ceride... İki CIA ajanı- nın iki hanımı ve iki polis gazetede köşe yazarlı- ğı yapıyorlar... (Polislerden birisi yasaklandı.) İşte bu gazetede Türkiye’yi velveleye veren bir manşet yayımlanmıştı... Verilen haber gazete kadar ilginçti... Neydi haber?.. Bir belge ele geçirilmişti... Genelkurmay’da görevli Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek, sureti gazetede yayımlanan bel- geye göre AKP’yi ve Fethullahçıları yıkmak için Genelkurmay’da hazırlanıyordu. AKP - FETO medyasında yandaşlar kıyamet- ler kopardılar, ülkenin altını üstüne getirdiler... Genelkurmay Başkanlığı harekete geçti, görevli birimlerini çalıştırdı... Sonuç: - Genelkurmay’da böyle bir belge yoktur, bu bir kâğıt parçasıdır... Ne var ki Ergenekon savcılığı fırsatı kaçırma- mış, Kurmay Albay Dursun Çiçek tutaklanmış, ar- dından tahliye edilmişti. Belge aslı astarı bulunmayan bir kâğıt parça- sıydı, sahteciliğin tezgâhını AKP - FETO cephe- sinin medyası, Albay Çiçek, asker ve Genelkur- may aleyhine kullanmıştı... Gelelim şimdi RTÜK’e... RTÜK, Radyo Televizyon Üst Kurulu demek; daha düne kadar Başkanı RTE’nin adamı Zahid Akman’dı... Zahid Akman adı Almanya’daki meşhur do- landırıcılığı vurgulayan Deniz Feneri davasıyla öz- deşleşti; öyle ki AKP’nin Bülent Arınç’ı bile Ak- man’ın RTÜK Başkanlığı’ndan çekilmesini iste- mişti... Zahid Akman bugün RTÜK üyesi... Ve yalaka medyanın günlerce süren asılsız sal- dırı ve iftiralarına karşı Deniz Kurmay Albay Çi- çek, RTÜK’ten mi medet umuyor?.. Albay’ın başvurusu RTÜK hakkında suç du- yurusudur... Nereden nereye?.. Türkiye öylesine bir kördüğüm oldu ki medyanın sahte ve aşağılık yayınlarına maruz kalan Albay’ın başvurduğu kurumun da iler tutar tarafı kalma- mıştır... Neyi neresinden tutarsan tut, karşına çıkan ta- kıyye partisinin uzantısıdır... Peki, Albay Çiçek’i ve Genelkurmay’ı suçlayan sahte belge işi ne oldu?.. Sahte belge işinde Albay Çiçek’i tutuklayanlar ne oldu?.. “Açılım edebiyatının” öncüleri, ABD’nin Irak’ta- ki askeri varlõğõna 2012 sonunda tümüyle son ve- receğini resmen ilan et- mesiyle oluşan konjonk- türün “Türkiye için ta- rihsel bir fırsat pencere- si açtığını”, bu ortamõn yarattõğõ siyasi dinamik- ler sayesinde Kuzey Irak’ta üslenen PKK örgütüne si- lah bõraktõrõlmasõ husu- sunda, Türkiye, ABD, Irak merkezi hükümeti ve Ku- zey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi arasõnda muta- bakat sağlandõğõnõ, bu iti- barla Türkiye’nin kendi “Kürt sorununa” çözüm bulmasõ için bu fevkalade ortamdan mutlaka yarar- lanmasõ gerektiğini savu- nuyorlar. Ancak Başkan Obama’nõn tüm Amerikan kuvvetlerini Irak’tan çe- keceği hususunda verdiği güvence, gerçekte, seçim kampanyasõnda sõrf savaş- tan bõkmõş olan Amerika- lõ seçmenden oy almak için bulunduğu bir vaatten ibaret. Çünkü, ABD’nin Irak coğrafyasõnda askeri varlõğõnõ idame ettirmesini gerektiren yaşamsal nite- likte nedenler mevcut. ABD’den doğacak boşluğu İran doldurur Bu nedenlerin başõnda, ABD küresel stratejisinin öncelikli hedefinin, Hazar ve Körfez bölgelerinin enerji kaynaklarõnõ denet- lemek ve bu kaynaklarõn Batõ’ya ulaşõm yollarõnõn güvenliğini sağlamak ol- masõ geliyor. Bugünün ko- şullarõnda, ABD’nin, Irak’taki askeri mevcudi- yetine son vermesi, şu üç gelişmeye yol açar: Birin- cisi, Irak’ta doğacak boş- luğun derhal İran tarafõn- dan doldurulmasõna dave- tiye çõkarõr ve Körfez böl- gesinin, ABD’nin çõkar- larõna meydan okuyan ve halen bölgesel hegemon bir güç konumuna erişmiş olan İran’õn hâkimiyetine bõrakõlmasõ sonucunu do- ğurur. İkincisi, Ortado- ABD Irak’tan Çekilir mi?..AÇI MÜMTAZ SOYSAL Tehlike ve Beklenti BİZDEN söylemesi: İktidar, “Kürt açılımı” denen konuda yeterince dik- katli ve titiz davranmazsa, belirli bir ke- simde ve bölgede yeni oylar kazana- bilir ama kazandıklarının çok fazlasını da başka kesimlerde ve bölgelerde kaybeder. İş bununla yani bir partinin kaybıyla kalmaz, sonuçta ülke, ulus ve Cumhuriyet de zarar görür. Bu ba- kımdan, AKP tabanının sorumluluğu ikiye katlanmıştır. Aslında, dikkat ve titizlik isteyen noktalar, sayıca fazla değil ama içe- rikçe önemli. Her şeyden önce herhangi bir böl- geye ya da vatandaş kesimine başka bölgelere ve kesimlere tanınandan farklı bir statü yani farklı haklar, öz- gürlükler, ayrıcalıklar tanımaktan uzak durulmalıdır. Bu konuda başka ülke- lerin özel ve özerk statüler tanıyan ör- nekleri Türkiye açısından yararlı olmaz; çünkü hiçbir ülkenin tarihi, yakın geç- mişi ve toplum dokusu başkalarına uy- maz. Cumhuriyet, ulus-devlet yapısı- nı, ulus ve ülke bütünlüğünü koruma- lıdır. İ kincisi, hangi düzeyde olursa olsun, öğretim dili resmi dilden farklı olma- malıdır. Başka türlüsü, etnik farklılık- ların daha da artmasına yol açmakla kalmaz; devletin en önemli ödevlerin- den birinin yani vatandaşlarına resmi dili öğretme görevinin ihmal edilmesi anlamına da gelir. Bugünkü bazı so- runların bu görevi ihmal edişten ve tam aksi yönde konan anlamsız yasaklar- dan kaynaklandığını unutabilir miyiz? Vatandaşlara resmi dili öğretmeyip anadili de yasaklamaktan daha kötü bir eziyet olabilir mi? Eğitim alanında gayrimüslim azın- lıklara Lozan’la tanınan statüler ve res- mi ya da özel öğretim aşamalarında derslerin kısmen yabancı dilde yapılı- şı gibi farklı nedenlere dayalı uygula- malar bu konuyla tutarlı örnekler sa- yılamaz. Ü çüncüsü, “açılım”la varılacak çö- zümleri, kimlerle yapılmış olursa ol- sun bir pazarlık ürünü olarak sunmak kadar büyük yanlış olamaz. Anlamsız bir etnik başkaldırışa karşı bunca emek ve kaynak harcamış, acılar çek- miş ve şehitler vermiş bir toplumu öy- le bir zillet görüntüsüyle karşı karşıya bırakmak, insan onuruna ve ulus gu- ruruna ters düşer. Hepsinden de önemli olanı, konuya etnik haklar ve özgürlükler sorunu olarak bakmak yerine, aynı çıkmazla- ra ulusal bağımsızlık ve sosyal-eko- nomik kalkınma çerçevesine oturtul- muş bir dava olarak yaklaşıp en kritik hedefin yer yer Ortaçağ kalıntısı bir utanç tablosu biçiminde sırıtan toplum yapısını değiştirmek olduğu unutul- mamalıdır. PKK’nin asıl yenilmesi ve geleceğe dönük devrimcilik iddiasının sona er- dirilmesi, bu hedefe yönelmekle can- lı tutulabilecek bir beklentidir. AKP böy- le bir umudu yeşertmiyorsa, bir araya gelerek aynı misyonu üstlenecek bir cumhuriyetçi partiler cephesi oluş- turmak da mı olanaksızdır? mumtazsoysal@gmail.com ğu’daki tüm jeopolitik den- gelerin temelinden sarsõ- larak ABD aleyhine dö- nüşmesine ve ABD’nin bölgedeki çõkarlarõnõn teh- likeye düşmesine yol açar. Üçüncüsü de, güçlenen ve bölge üzerinde etkinliği artan bir İran’õn nükleer si- lahlara sahip olma iradesini kõrmak imkânsõz hale ge- lir. Bu bakõmdan, Obama planõnõn uygulanmasõ, ABD’nin “Grand Stra- tegy” denilen “büyük stratejisine” ters düşer ve ABD’nin süpergüç olma hedefinden vazgeçtiği an- lamõna gelir. Oysa, ABD’nin de tarihteki bü- tün büyük emperyal dev- letler gibi fanatik bir dür- tüyle dünyada tek süper güç olma konumundan ve küresel hegemonya hede- finden kendi iradesiyle vazgeçmesi düşünüle- mez... Obama yönetiminin stratejisi Obama yönetimi de, de- ğişik yöntem ve söylem- lerle de olsa, ABD “büyük stratejisinin” şu beş temel hedefini gerçekleştirmeyi amaçlayacaktõr: (1) ABD’nin dünyadaki tartõ- şõlmaz üstünlüğünü, hiçbir devlete veya devletler koa- lisyonuna Washington’un çõkarlarõna meydan okuma imkânõnõ vermeyen, ABD lehine bir askeri güç den- gesi oluşturmak suretiyle muhafaza etmek. (2) Ulus- lararasõ düzeni ABD’nin çõkarlarõ uyarõnca yeniden düzenlemek ve böylece Amerikan hegemonyasõ- nõ sürdürmek. (3) Her tür- lü imkândan yararlanarak ve gerekirse kuvvet kulla- narak, Hazar ve Körfez bölgelerinin enerji kay- naklarõnõ denetlemek ve bu kaynaklarõn Batõ’ya ulaşõm yollarõnõn güvenli- ğini sağlamak. (4) Rusya ile Çin’i kuşatmak ve da- ğõlmalarõnõ sağlamak. (5) AB’yi ABD’nin ekono- mik ve hukuksal etki ala- nõna “entegre” ederek, ABD hegemonyasõ altõnda büyük transatlantik paza- rõnõ kurmak. Obama yönetiminin te- mel hedeflerinin, Bush dönemindeki hedeflerin- den pek farkõ yoktur. Bü- yük Ortadoğu Proje- si’nden vazgeçilmiştir. Ama, ABD çõkarlarõna uy- gun jeopolitik mühendislik hedefi bakidir. “Ön alarak vurma stratejisi”nin (Pre- emptive strike) rafa kaldõ- rõlmamakla birlikte, bu hu- sus sürekli gündemde tu- tularak eskisi gibi ağõr bir tehdit havasõ yaratõlma- maktadõr. Buna mukabil, ABD’nin dünya hâkimi- yeti projesi ve bunu sağ- layacak tüm emperyal he- defler muhafaza edilmek- tedir. ABD’nin Irak’taki as- keri varlõğõnõ sürdürmesi- ne yol açabilecek başka ne- denler de var. Bunlarõn başõnda, Irak’õn şiddetli bir Kürt-Arap çatõşmasõnõn eşiğinde olmasõ geliyor. Çatõşmanõn odağõnda bu- lunan sorunlardan biri “tartışmalı topraklar” meselesidir. ABD’nin Irak’õ işgali sonrasõnda ba- şõnda Mesut Barzani’nin bulunduğu Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IBKY) ABD’nin verdiği açõk des- tekle ülke içinde ayrõ bir devlet gibi hareket etmeye başladõ. Bu ortamda Bar- zani, 37.000 km2’yi kap- sayan Kürt topraklarõ üs- tündeki IBKY denetimini, Ninova ve Musul eyalet- lerini de kapsayacak şe- kilde 86.000 km2’lik bir alana yaydõ. “Tartışmalı topraklar” denilen bu alan IBKY anayasasõnda Kürt egemenlik bölgesine dahil edildi. Bağdat’la IBKY arasõnda bu nedenle alev- lenen gerilim ABD Başkan Yardõmcõsõ Joe Biden’in bölgeye yaptõğõ ziyaretle şimdilik yatõştõrõldõ ve ana- yasanõn referanduma su- nulmasõ ertelendi. IBKY’nin kurduğu 34 kontrol noktasõ ve peş- merge birlikleri tarafõndan kontrol altõnda tutulan “tartışmalı bölgelere” Irak ordusunun girme gi- rişimleri silahlõ çatõşmaya ramak kala ABD’nin ara- buluculuğuyla önlendi. Ancak, Irak ordusunun, ABD’nin Irak’tan çekil- mesiyle birlikte “tartış- malı bölgelere” karşõ ha- rekete geçmesi ve bunun sonucunda tüm Irak’õ sa- racak bir Arap-Kürt ça- tõşmasõnõn patlak vermesi kaçõnõlmaz görünüyor. Kerkük de bir başka ba- rut fõçõsõnõ oluşturuyor. Kenti ilhak etmek isteyen Barzani, bu amaçla savaş- tan kaçmayacağõnõ her fõr- satta açõklõyor. Barza- ni’nin, 2005 yõlõnda kabul edilen Irak Anayasasõ’nõn 140. maddesi uyarõnca Kerkük sorununun refe- randumla halledilmesinde õsrarlõ olmasõna karşõn, Arap tarafõ (Şiiler ve Sün- niler), IBKY’nin kente 400 bin Kürt asõllõ kişiyi yer- leştirerek demografik den- geyi Kürtler lehine çevir- miş olmasõ dolayõsõyla re- feranduma karşõ çõkõyor. Barzani’nin, Kerkük soru- nuna, Kürtler, Araplar ve Türkmenler arasõnda güç paylaşõmõ bazõnda çözüm- ler öneren Birleşmiş Mil- letler (BM) raporundaki tüm seçenekleri reddet- mesi, uzlaşma yolunu ka- patmõş görünüyor... Musul ve Kerkük’e giden Türk ve yabancõ medya mensupla- rõnõn ortak kanaati, bölge- nin “patlamaya hazır bir bombaya” dönüştüğüdür. Bağımsız Kürt devleti Bu durum, Obama’ya, her ne kadar, “güvenlik koşulları askeri gücü- müzün Irak’ta kalması- nı gerektiriyor” gerek- çesiyle çekilme takvimini uzun bir süreye yayma im- kânõnõ veriyorsa da, bu pek mümkün değil. Zira, böyle bir karar yeniden teröristleri çevre ülkelerden Irak’a çeken mõknatõs et- kisi yaparak, El Kaide ile Sünni direnişçileri güç- lendirmek suretiyle par- çalanma sürecinin sürat- lenmesine yol açabilir. Esasõnda bu sürecin dur- durulabileceği hususunda ümitli olmak da çok zor. Zira kendini Iraklõ sayma- yan ve bölgesel, etnik ve mezhep köken zemininde bölünmüş bir topluma sa- hip olan bu ülkede, Kürt- lerle Şiilerin elde ettikleri kazançlardan feragat ede- rek uzlaşmaya yanaşma- yacaklarõ da dikkate alõ- nõrsa, beklenebilecek en gerçekçi senaryo, ABD askerlerinin çekilmesin- den sonra şiddetli bir iç sa- vaşõn yaşanmasõdõr. Bu, Irak’õn bölünme savaşõ olacak ve kuzeyde bir Kürt devletinin kurulmasõyla sonuçlanacaktõr. ABD’nin bu devleti derhal tanõmasõ ve onu İsrail gibi himaye- sine alarak uluslararasõ sis- teme kabul ettirmesi bek- lenmelidir. ABD, bir askeri üs haline getireceği Kürt devletini Ortadoğu strate- jisinin önemli bir daya- nak noktasõ yapmanõn he- sabõ içindedir. Sonuç ola- rak, ABD, Irak coğrafya- sõndan çekilmeyecek, bi- lakis buradaki konumu pe- kiştirecektir. Bush yöneti- mi perde arkasõndan PKK’yi baskõ unsuru ola- rak kullanarak Türkiye’yi “terbiye etmeye” ve An- kara’nõn ABD’nin İran ve Suriye politikalarõna tam destek vermesini sağla- maya çalõşmõştõ. Obama da, TBMM’de yaptõğõ ko- nuşmada bu politikanõn değiştirileceğine ilişkin hiçbir söz söylemedi. Bu bakõmdan “açılım edebi- yatçılarına” anõmsatõrõz: Dõş politikada hiçbir şey göründüğü gibi değildir!.. ABD Irak’õn kuzeyinde kurulacak Kürt devletine yerleşerek burayõ Ortadoğu’daki çõkarlarõnõ koruyacak bir askeri üsse dönüştürmeyi öngörüyor. Bush yönetimi PKK’yi perde arkasõndan baskõ unsuru olarak kullanarak Türkiye’yi ‘terbiye etmeye’ ve Ankara’yõ ABD’nin İran ve Suriye politikalarõna destek vermesini sağlamaya çalõşmõştõ. Şükrü M. ELEKDAĞ CHP İstanbul Milletvekili
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle