25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Gerçeği Görmek Zor Değil! PENCERE TSK Silahlarını Bıraksın... mı?.. TSK ne demek?.. Türk Silahlı Kuvvetleri.. Ordu.. Asker.. Ancak bugünkü Türkiye’de TSK’ye yer yok... Bizim kafadan frikler artık ülkeye egemen ol- duklarından TSK’nin toplumda yeri yok... Ordusuz ülke ve devlet olur mu?.. Olur mu olur... Son günlerde ortalıkta bir laf dolaşıyor... - Silahları bırakalım... Dinci, liboş, PKK tayfası bu lafı çok seviyor, sü- rekli yineliyor: - Silahlara veda... Kim bırakacak silahları?.. TSK.. Ve PKK.. Bizim kafadan friklerin içinden bir teki çıkıp da şunu söylemiyor: - Ey terörist PKK, silahlarını bırak... TSK silahını PKK’ye karşı keyfinden mi kulla- nıyor?.. Bir yabancı devlette örgütlenmiş ve üslenmiş terör örgütü Türkiye’ye saldırıyor; Türk toprak- larında üslenmek, vatanı parçalamak istiyor; he- defi Türkiye Cumhuriyeti’dir... TSK ne yapsın?.. Gereğini yapıyor... Bu durumda silahlı terör örgütüne dönerek “Ka- yıtsız şartsız silahlarını bırak” demeyen kişi nedir?.. Vatan hainidir... Şaka maka iş geldi TSK’nin varoluşuna dek da- yandı... Kendi ordusuna düşman halk, ulus, devlet olur mu?.. Döndük dolaştık nereye geldik?.. Artık düşmanımız PKK değil... TSK... Elimizden gelse kendi askerimizi bir kaşık su- da boğacağız... Dincisi, takıyyecisi, liboşu, vesairesi TSK’ye ne- den düşman?.. Çünkü TSK Atatürk Türkiyesi’nin ordusu ve laik... Bu iktidar TSK’ye PKK ile birlikte düşman... Tarihte çok olay görülmüştür, ama, sanırım böy- lesine ilk kez rastlanıyor... Dincilikle etnikçilik TSK’ye karşı birleşti... Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi demokra- tik yelpazesinde Kürtlerin haklarını savunan et- nik karakterli bir parti var... Peki, niçin hâlâ terör?.. Niçin hâlâ silah?.. Niçin hâlâ ölüm?.. Niçin hâlâ şehit?.. Neymiş?.. Karşılıklı olarak silahlar bırakılacakmış... Meclis’te Kürt partisi varken PKK’ye “Derhal si- lahını kayıtsız şartsız bırak” demeyen, bugün va- tan haini, cinayet ortağı, demokrasi düşmanı ve aşağılık katildir... L ozan Barõş Antlaşmasõ, İsmet İnönü’nün de de- diği gibi, Türkiye ile, onunla eşit şartlarda mü- zakere etmek akõllõlõğõnõ gösteren Batõlõ devletler arasõnda imzalanmõştõr. Birinci Dünya Sava- şõ’nõ bitiren antlaşmalar içinde bu- güne kadar geçerliliğini koruyabil- miş olmasõnõn başlõca nedeninin bu vasfõ (niteliği) olduğunu sanõyorum. Sevr’den Lozan’a dönen tarihi kaderin tecellisinde önemli unsur- lardan biri olarak görünen Anado- lu’daki Yunan bozgununun, İngil- tere’nin Yakõndoğu politikalarõnõ da iflasõn eşiğine getirdiği ve İngil- tere’yi endişeye düşürdüğü bir va- kõadõr. Nitekim, zamanõn İngiliz Dõşişle- ri Bakanõ Lord Curzon, Yunan kuvvetleri bozguna uğrayõp da mü- tareke kaçõnõlmaz olunca, mütareke talebinin Yunanlõlar yerine İngilte- re tarafõndan yapõlmasõ önerisine şiddetle karşõ çõkmõş, böyle bir dav- ranõşõn “sadece Yunan davasının değil, fakat majesteleri hkümeti- nin Yakındoğu politikalarının da iflası olarak görüneceğini” savun- muştur. Musul sorunu Yeni Türkiye devleti kurulurken İngiltere’nin Yakõndoğu politikala- rõ ile çõkar ayrõlõğõna düştüğü en be- lirgin konu, Musul olmuştur. Lozan müzakerelerinde İngilizlerin tutum- larõnda taviz vermemekte sonuna ka- dar direndikleri tek konu Musul’dur. Lord Curzon, İngiliz kuvvetlerinin iş- galindeki Musul’un kendilerine ait olduğunu iddia etmiştir. İsmet Paşa ise, Musul’un Misak-õ Milli hudut- larõ içinde olduğunu, Mondros Mü- tarekesi’nden sonra ve ona aykõrõ ola- rak İngilizlerce işgal edildiğini söy- lemiştir. Halkõnõn Türk olduğunu sa- vunmuştur. Kökü aynı iki kardeş Lord Curzon buna Musul halkõnõn çoğunluğunun Türk değil, Kürt ol- duğunu belirterek cevap vermiş, İs- met Paşa da Kürtlerin asõrlardan beri Türklerle bir arada yaşamõş ol- duklarõnõ, kökü aynõ olan iki kardeş õrktan geldiklerini söylemiştir. Musul meselesinin Lozan’da gö- rüşüleceği 27 Kasõm 1922 gününden önceki akşam İsmet Paşa ile yaptõ- ğõ görüşmeyi Lord Curzon Lo- zan’dan Londra’ya yolladõğõ telgrafta şu cümlelerle anlatõr: “...İsmet Paşa konferansta Mu- sul’un ve Kürdistan’ın Türki- ye’ye bırakılmasını isteyeceğini belirtince, bunu yaptığı takdirde... tam bir redle kendisine karşı çı- kacağımı ve beni böyle bir tavır- dan hiçbir şeyin alıkoyamayaca- ğını söyledim... İsmet Paşa bekle- diğim kelimeyi mırıldandı: Petrol. Anadolu petrolü olmayan fakir bir memleket, bu nedenle petrole sa- hip olmayı çok arzu ediyoruz, de- di. Türkiye Hükümeti kuvvetli ve bağımsız olarak kurulduktan son- ra, muhtemelen, paraya ihtiyacı olacağını, bu durumdaki birçok ül- ke gibi Türkiye’nin de Londra’ya geleceğini, isterlerse bunu şimdi- den planlayabileceğimizi söyle- dim. Bu konuyu konferansa ge- tirmek yerine, kendi aramızda halletsek daha iyi değil mi, diye sordum. Bunun üzerine, ertesi günkü toplantıyı tehir etmeyi, Pa- şa, kendisi teklif etti.” Lozan heyetimizdeki ikinci dele- ge Rıza Nur’un 6 Aralõk 1922’de Lord Curzon’la yapmõş olduğu gö- rüşme ile ilgili telgraf da ilginçtir. Lord Curzon, bu telgrafõnda Türk- lerin Musul konusunda gözlerinin açõldõğõnõn anlaşõldõğõnõ yazmakta ve hükümetine “çıplak Kürdistan dağ- larının” Türklere verilerek Musul ve Kerkük topraklarõnõn kendilerinde kalmasõnõn sağlanmasõnõ önermek- tedir. Çıkar çatışması Lord Curzon’un bu teklifi Londra’da kabinede görüşülmüş, Kürdistan dağ silsilesi kontrol altõnda olmadan Musul ve Kerkük’ün sa- vunulmasõnõn ve uzun süre elde tu- tulmasõnõn mümkün olamayacağõ kanaatine varõlarak, müzakerelerin kesilmesi pahasõna da olsa, Mu- sul’un konferansta tartõşma konusu yapõlmamasõ talimatõ, Lozan’daki Lord Curzon’a bildirilmiştir. Lozan görüşmelerinde İngilte- re’nin diğer Batõlõ devletlerin de adõnõ kullanarak kendi Yakõndoğu politikalarõna uygun hükümleri Taner BAYTOK Emekli Büyükelçi Eğer Türkiye’nin çõkarlarõ zarara uğratõlmadan Ortadoğu barõşõna hizmet etmek istiyorsak kendi aramõzda bir şey yapõyor havasõna girmek yerine, Batõ’nõn ne yapmak istediğini anlamak ve önlemleri birlikte alõp uygulamak yolunda “İsmet Paşa”nõn “eşit akõllõlarõ” arasõnda yer almaya gayret etmeliyiz. SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 2009 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yazmak zorlaştı. Belki de kolay- laştı! Ortalığa dökülen nice konu, so- run, tartışma TV’lerden, gazeteler- den taşıyor.. oku, seyret bitmiyor! Bir yığın boş laf! Birbirine çatmalar, eleştirmeler, öfkeler, kızgınlıklar... Ama biz, sıradan yurttaşlar, bunca gürültü patırtıdan bir şey anlamıyo- ruz. Bekliyoruz işe yarar bir şeylerin açıklanmasını. O da olmuyor!.. Kürt açılımı dediler, bir türlü aç- madılar, açamadılar. Tam tersine du- rumu büsbütün karmakarışık ettiler. Ne yaptıklarını, ne istediklerini ken- dileri de bilmediklerinden!.. Rast- lantıyla iktidara gelmiş oturmuşlar, kendilerini de çevrelerindekileri de türlü zenginliklere ulaştırmışlar, ama bir ulusun sorumluluğunu yüklen- mek, o ulusu yüceltmeye, dertleri- ni yok etmeye çalışmak zor iş, ba- ğırıp çağırmak kolayın kolayı... Geçen akşam TV’de izledim yine!.. Hem de AKP’nin gönüllü savunu- cusunu! Kim mi, geçenlerde yazdı- ğım çenesi kuvvetli avukatı, yani AKP’li Prof. Kuzu Bey’i!.. Yine ne yaptı ne etti, karşısındaki biri CHP’li, biri MHP’li iki kişiyi alt etti! Ya da et- tiğini sandı... Nerde açılım, bir türlü öğrenemi- yoruz diyorlar. Kürt ya da Güney- doğu sorununu nasıl çözümleye- ceksiniz, öğrenelim!.. Ama Kuzu Bey de bilmiyor ki! Bekleyelim gö- relim havasında!. Yalnız o mu, Baş- bakanından bakanlarına kadar iş- başındaki iktidar biliyor mu? Orta- ya attılar bir açılım, ama içerikten yoksun, anlamsız, boş bir aldatma- ca!.. Yıllardır güney sınırlarımızda bir çeşit savaş yaşanıyor. Şehit şehit üs- tüne cenazeler kalkıyor. Analar, kar- deşler, eşlerin gözyaşları dinmiyor. Ama dış desteklerden yüreklenen te- rör çeteleri kan dökmeyi sürdürüyor. Karşılıklı silah bırakalım diyor, ken- dini koskoca Türkiye Cumhuriyeti’yle eş sayarak!.. Barıştı, uzlaşmaydı, şuydu buydu derken bir de bakıyo- ruz gencecik bir askerimiz şehit edilivermiş. Yine gözyaşları, cena- zeler, analar babalar!.. Anlaşılan ya da anlaşılmamakta di- renilen gerçek, bu sorunun yalnız bi- zim, yani terör çeteleriyle Türk hü- kümetinin çözeceği bir konu olma- dığı. İş uzaklarda, ABD’nin gizli ka- paklı hesaplarında, niyetlerinde... Ortadoğu’da tam egemenlik kur- mak, emirleri altında bir Kürdiye, onun yanı sıra bir de Türkiye oluş- turmak! Yıllar yılı yinelenen, konuşulan, tar- tışılan, üstü kapatılmaya çalışılan, gözlerden, kafalardan gizlenen bir şey bu... ABD’nin hesabına ne uyar- sa onun gerçekleştirileceği... Bizler sizler ne desek, ne yapsak, her şey olacağına varıyor, daha da varacak... Ben, sen, o, bu, yalnızca seyirci- yiz! Başbakanından bakanına kadar hepsi öyle! Bir şeyler söylemek is- tiyorlar, söyleyemiyorlar, açılım sa- çılımla vakit geçiriyorlar... Yürekle- ri yetmiyor, Kürdistan’ı kuruyorlar, bi- zim de bunu kabul etmemizi isti- yorlar demeye. Gereken ödünleri vermek!.. Genel af gibi, olup biten çirkinlikleri, acıları unutmak gibi, bizi küçültücü, utandırıcı ne varsa!.. Türkiye büyük bir devletti. Atatürk Cumhuriyeti tam bağımsız bir güç- tü. Ordusuyla, kendine güveniyle, geçmişiyle, geleceğiyle kimsenin etkisinde kalmayan, kimseye ödün- ler vermeyen bir ülkeydi. Daha doğ- rusu öyle bir ülkeydik! Atatürk ül- kesiydik... Geldik Tayyip beyler ül- kesi olduk! Artık açılım saçılım diye beklentilerimiz, kendimizi aldat- maktan başka nedir? antlaşma metnine koy- durmak niyet ve gayret- leri hiç bitmemiştir. Bu- na en çok karşõ çõkan da Fransõz Başbakanõ Pu- ancare olmuştur. Bu çõkar çatõşmasõ kon- feransõn sonlarõna doğru “Turkish Petroleum Company”nin İngiliz ve Amerikan şirketlerine 1914 Antlaşmasõ ile ta- nõdõğõ imtiyazlarõn Lo- zan Antlaşmasõ ile de te- yit edilmesi konusunda İngiltere ve ABD arasõn- da da yaşanmõş ise de, bu yoldaki teklifi İsmet Pa- şa’nõn kabul etmemekte diretmesi yüzünden sorun ileriye atõlmõştõr. Petrol, hareket halin- deki makinelere uygula- nabilen en elverişli ener- ji kaynağõ olma vasfõnõ devam ettirdiği sürece, dünya ekonomilerini, po- litakalarõnõ ve sosyal ya- şamõnõ da yönlendirmede en önemli unsur olarak kalacaktõr. Aynõ şekilde, Batõ’nõn bu iştah çekici petrol bölgelerine sahip olmak hevesi de bitme- yecektir. Şimdi bölgeyi kendi konrolleri altõnda tutmak için Batõ’nõn yarattõğõ su- ni (yapay) devlet Irak çökmüştür. Diğer bir sü- tun görünümündeki İran, artõk Batõ uşağõ Şah’õn İran’õ değildir. Yeni sütunlar inşa edi- lirken Kürt unsurunun öne çõktõğõ gözlenmekte- der. Kürt olsun, Arap olsun, İranlõ olsun, bunlar Batõ çõkarlarõ için inşa edile- cek yapõnõn sadece harcõ olabilmektedirler. İnşaa- tõn sahibi, müteahhidi Batõ’dõr. Mal başkalarõnõn elindedir. Türkiye, bölgede in- şaata ortak olabilecek tek ülkedir. Ama bunu her- kesten önce biz bilip, biz anlamalõyõz. Eğer Türkiye’nin çõ- karlarõ zarara uğratõlma- dan Ortadoğu barõşõna hizmet etmek istiyorsak kendi aramõzda bir şey yapõyor havasõna girmek yerine, Batõ’nõn ne yap- mak istediğini anlamak ve önlemleri birlikte alõp uygulamak yolunda “İs- met Paşa”nõn “eşit akıl- lıları” arasõnda yer al- maya gayret etmeliyiz. Not: Alõntõlar yazarõn “İngiliz Belgeleriyle Sevr’den Lozan’a” adlõ kitabõndan yapõlmõştõr. Doğan Kitap 2007. Batõ’nõn Ortadoğu Politikalarõ Değişen Ne Var ki?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle