25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SADIK ÇELİK Uzmanlar, sağlığa zararları konusunda yüzde yüz fikir bir- liğinde oldukları etkenlerin ba- şında sağlıksız gıda tüketiminin ve sigara kullanımının geldiği- ni belirtmektedirler. Sigara ya- sağı için bir süreden beri ülke- mizde ve çeşitli ülkelerde çok önemli yasal düzenlemeler ya- pıldı. Sigara yasağının TBMM tarafından kabul edilmesinde ve uygulanmasında sivil toplum örgütlerinin toplumu bilinçlen- dirme çaba ve faaliyetleri, si- gara karşıtı kampanyaların oluş- turduğu kamuoyu baskısı bü- yük rol oynadı. Benzer bir kamuoyu baskı- sının “sağlıksız gıda üretimi”ne karşı oluşturulması sağlıklı insan neslinin devamı için artık kaçı- nılmaz hale gelmiştir. Dünya üzerinde sigara içmeyen mil- yonlarca insan var ama “sağ- lıksız ya da güvensiz gıda”ya maruz kalmayan tek bir insan olduğunu ise kimse söyleye- mez. “Gıda terörü” görünmez bir tehlike, nerede nasıl karşımıza çıkacağını bilemiyor, hemen tanıyamıyor, teşhisi koyamıyo- ruz. Görünmez olduğu kadar yaygın da olduğu için bu sinsi tehdit tüm insanlığın bugününü ve geleceğini olumsuz yönde etkiliyor. Buna rağmen bu teh- likenin farkına varan birçok ku- rum ve kişi de yok değil. Nite- kim yurtdışında “food activist/ gıda eylemcisi” denen ve gıda güvenliği konusunda kafa yo- rup, etkin olarak çalışan, ka- muoyunu bilinçlendirmek için çaba harcayan, gıda tacirlerine savaş açan birçok kurum ve ör- güt var. En son olarak, geçen hafta ABD’de bir sivil toplum ör- gütü, ülkede her adım başında satılan hot dog/ sosisli sandvi- çe karşı bir dava açarak, büyük üreticilerin sosisli sandviçleri, üzerinde tıpkı sigarada olduğu gibi “sağlığa zararlıdır” uyarısı ile satmalarının zorunlu hale geti- rilmesini talep etti. Bu dava, ABD ve AB ülke- lerinde her geçen gün daha da etkinleşen “sağlıklı gıda ey- lemcileri”nin çalışmalarına yal- nızca bir örnek. İtalya’dan çıkıp dünyaya yayılan ve ülkemizde de temsilcileri bulunan Slow Food hareketi, GDO’lu tohum karşıtı örgütler, obeziteye savaş açan dernekler vs. gibi örnek- leri çoğaltmak mümkün. Bu ül- kelerde “sağlıklı gıda eylemci- leri (aktivistleri)” oldukça bilin- çli ve her alanda etkili olmaya çalışıyorlar. Yapılan tüm akti- vitelerin yanı sıra sinema, ga- zete, kitap gibi kitle iletişim araçlarını da aktif olarak kulla- nıyorlar. Sevindirici olan bir başka gelişme ise, “sağlıklı gıda” ko- nusunda çalışmalar yapan ku- rum, kuruluş ve kişilerin “gıda” konusunun çok boyutlu oldu- ğunu ve sorunun çok daha kapsamlı olarak ele alınması ge- rektiğini yavaş yavaş fark et- meleri… “Sağlıklı gıda”yı ele alırken, kapitalist düzeni ve bu düzenin yarattığı gıda tekelle- rini görmezden gelerek, sor- gulamadan bu sorunu çözme- ye çalışmanın mümkün olma- yacağının anlaşılmış olması se- vindiricidir. Kâr hırsı ile hareket eden kapitalist gıda tekelleri için, öncelik ürettikleri ürünün sağlıklı olup olmadığı değil, “kârlı” olup olmadığıdır. Onlar için daha çok satmak, pazara yayılmak söz konusu olunca, gıdanın sağlıklı, dengeli ve bes- leyici olması gerektiği sadece teferruat oluyor. “Sağlıklı gı- da” onlar için ayrıca bir pa- zarlama taktiğinden başka bir şey değil. Bunun örneğini “or- ganik gıda”nın pazarlanması konusunda yaşadık. Bu ticari yaklaşımlar sonucunda alter- natif olmak için yola çıkan or- ganik gıda anlayışının nasıl iflas ettiğini görüyoruz. Bu uluslarası büyük gıda devlerinin ana hedefleri ise tüm dünyanın gıda teminini sağlayabileceği tek kaynak ha- line gelmek; bu yolla sadece gı- danın değil dünyanın kontrolü- nü de ele geçirmek. Daha önce de sağlıksız gı- daların toplum üzerindeki etki- lerini bu sütunlarda işledik, do- layısı ile ayrıntısına daha fazla girmeyeceğiz. Ama dünyadaki gelişmelerin ışığında konunun önemine tekrar parmak bas- mak ve herkesi birer “sağlıklı gı- da eylemcisi ” olmaya davet et- mek istedik. Sağlıklı gıda ey- lemcisi olmak o kadar da zor değil; işe satın aldığınız gıdanın üretim koşullarını, kalitesini, fi- yatını, ambalajını vs. gibi ko- nularda sorgulayarak başlaya- bilirsiniz. Bir kişinin bile sorgusu üre- ticiyi, satıcıyı kendine çekidüzen vermek zorunda bırakacaktır. Satın almalarınızda yerel üreti- ciyi, küçük çiftçiyi, köşedeki bakkalı, manavı, kasabı, kali- tesinden emin olduğunuz gıda üreticisini tercih edin, destek- leyin, onlara kapitalist düzenin çarklarına karşı direnme gücü verin. Eski ve yerel tatları, lez- zetleri, meyve sebzedeki ken- dilerine has kokuyu, rehayı, aromayı talep edin, kapitalist düzenin damak zevkimizi de tek tip hale getirmesine ve stan- dartlaştırmasına seyirci kalma- yın. Bunlarla yetinmeyip, daha da aktif olmak isterseniz, konu ile ilgilenen dernekler, sivil top- lum örgütleri Türkiye’de de her geçen gün artmakta ve daha etkili olmakta. Bir kişinin bile aralarına katılması, bu grupla- rın daha da gelişmesini hatta devlet politikalarına yön verebilir hale gelmelerini sağlayacak- tır. Kısacası, “sağlıklı gıda ey- lemcisi” olmak hiç zor değildir ve tek bir “sağlıklı gıda eylem- cisi” bile tek başına çok şey ba- şarabilir. sadik.celik@keyveni.com.tr CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Dananın Altındaki Buzağı!.. Adam Vali… Hükmettiği kentin tüm camilerindeki pisuarların sökülmesini emrediyor!.. Verdiği talimat şöyle: - Ayakta bevletmek (yani işemek) itikadımızca doğru değil. İtikadımıza ters düşen bir şeyi yap- mak gibi saçmalık olmaz. Kaldırın! Gayet açık değil mi? Türkiye Cumhuriyeti’nin va- lisi çok net bir şekilde “fetva” veriyor! Bu sözle- rin üstüne bir de “Dananın altında buzağı ara- mayın” diye gözdağı vermeyi ihmal etmiyor!.. Va- li Bey, atasözünün aslının, “Öküzün altında buzağı aramak” olduğunun ise hiç farkında değil!.. Bir di- ğer ihtimal ise; okuduğu şiirlerde, yaptığı alıntılarda hata üstüne hata yapan “Baş imam” büyüğüne özeniyor, ne bilelim biz.. - Pekii, bu durumda ne olmuş oluyor?.. İmam Vali!.. Adam müftü… Valisine candan destek verip, şöyle diyor: - Sayın valimizin böyle bir talebi oldu, biz de uy- gun bulduk. Yani sağlık açısından ayakta su dök- mek prostat kanseri gibi hastalıklara yol açıyor. Din açısından da mekruh sayılıyor! Müftü efendi “Biz de uygun bulduk” derken ne- reyi işaret etmiş oluyor? Tabii ki Diyanet İşleri Baş- kanlığı’nı!.. Mantık son derece açık; Baş imam da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “türban” ka- rarına, “Ulemaya sormaları gerekirdi”, Türk yar- gısının aldığı karara ise “Efendi, bu senin işin de- ğil, Diyanet’in işi” diye celallenmiyor muydu?.. O halde, müftü efendinin “İmam vali”nin fetvasını fet- valandırmasından daha doğal ne olabilir ki?!.. He- le bunun üstüne bir de insanların sağlığıyla ilgi- lenmesi, tek kelimeyle göz yaşartıcı!.. - Böylece ne olmuş oluyor?.. Doktor Müftü!.. Şaşırdınız mı? Pekii, daha geçenlerde tayini çı- kan Amasya Valisi’nin kentten ayrılacağı cuma gü- nü camilerde okunan vaaz sırasında “mesajını” da okutup, dinleyenlerden “helallik” istemesine şa- şırmış mıydınız? Valilerin imamlaştığı, imamların doktor, kaymakam, savcı, genel müdür, müste- şar suretine büründüğü bir ortamda bu olanlara hiç şaşırmayın… Önce, Fethullah’ın yıllar önce, televizyon ekranlarına akseden “Vali olun, kay- makam olun, savcı, hâkim olun ve zamanını bekleyin!” sözlerini anımsayın… Sonra, ya boy- nunuzu büküp, sürüklendiğiniz koyu karanlığa, görmeyi bir türlü beceremediğiniz ve artık bur- nunuzun dibine, çocuklarınızın geleceğine kadar uzanan “dananın altındaki buzağıya” ağlayın... - Ya da başınıza geçirilmeye çalışılan “çuvalı” yırtmak için, tüm onurunuzla ayağa kalkın… Çünkü zaman, dinci faşizme karşı dimdik durma zamanıdır. Bir Yurtsevere Mektup (XXI) Sevgili kardeşim Balbay, senin ikinci duruşmada söylediklerini kahkahadan içim sızlayarak oku- dum… Hele “trafo patladı” masalıyla günlerce elektriksiz bırakılışınızı anlatırken, “adaleti mum- la arıyoruz” deyişin, tüm süreci anlatan eşsiz bir betimleme olarak Türkiye tarihinin en karanlık bö- lümüne yazıldı bile… Üstelik olanca pırıltısıyla!.. Pazar günü, yani senin doğum gününün hemen ertesinde Avrasya Televizyonu’nda sevgili Ataol Behramoğlu, Haluk Çetin ve bu ülkenin aydın- lık insanlarıyla birlikte bir kutlama da biz yaptık.. Sana şiirler, şarkılar gönderdik... Canım Yağ- mur’un senin için yazdığı o güzelim satırları okuduk... Kısacası orada değildin ama bizimley- din… Umarım elektrik gelmiştir, izlemişsindir… Sevgili Ferit Bernay’ın tahliye oluşuna çok se- vindim… Dışarıdaki aydınlık milyonlar sabırsızlıkla seni ve diğer tüm yurtseverleri de bekliyor… Sevgili kardeşim, seni ve tüm yurtseverleri, dı- şarıdaki milyonlar adına bir yurtseverin olanca sı- caklığı, gücü, direnci ve kararlılığıyla kucaklıyo- rum... e-posta: umitzileli@gmail.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com ‘Sağlıklı Gıda Eylemcileri’ görev başına! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 13 Ağustos 13 AĞUSTOS 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 AKP tarih yazmış... Evet, ortaçağ tarihini! Vali Mustafa Yılmaz: “Oğlum ben sana rüzgâra karşı işeme dedim, pisuara işeme demedim. Ayrıca ben sana vali olamazsın da dememiştim!” Görüşme Sema Akdemir: “Recep, İmralı’dakiyle görüşmek için cep telefonu abonesi kimliğini kullanarak 3G’den yararlansın!” Düşman İlkcan Öçal: “Cudi Dağı’nda kardelen toplamakmış amacı. Toprağından koparacak kardelenleri; çiçeğe de, okuyan kıza da düşman!” YağmurDeniz Amcana açılım yap da görsünler! AÇILIMIN son günlerin modası olduğunu sanmayın, atalarımız da bu konuya epey kafa yorup bir sürü atasözü üretmişler. Kaya Çetin’in özenle uyarladığı atasözlerinden bir demet: Aç bırakma arsız edersin, açılım yapma hırsız edersin. Açılım yapanın koynunda ekmek eğleşmez. Açılım yapma dostuna, o da açılır dostuna. Adamın yere bakanından, açılımın sessiz akanından kork. Adam olacak çocuk açılımından bellidir. Ağaca açılım yapmışlar, “sapı bedenimden” demiş. Açılım yap da molla desinler. Ağustosta açılım yapanın zemheride villası yükselir. Ak açılım, kara açılım köprüyü geçerken belli olur. Açılımları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi açılımını almış. Akrabayla ye iç, açılım yapma. Akşamın açılımını sabaha bırakma. Alçak yerde yatma sel alır, açılım yapma yel alır. Allah kardeşi kardeş yaratmış, açılımını ayrı yaratmış. Açılımın kıymetini malı götüren bilir. Anasına bak kızını al, açılımına bak sözünü al. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana açılım az. Araba devrilince açılım yapan çok olur. Arı açılım yapacak çiçeği bilir. Açılımını söyle, kim olduğunu söyleyeyim. Arife günü açılım yapanın, bayram günü yüzü kara çıkar. Besle kargayı, yapsın açılımını. Arsızın yüzüne tükürmüşler, açılım yapılıyor sanmış. Açılım yapılmayan yerden duman çıkmaz. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ERGENEKON dalgasının iddianamelerini iyice okudun mu diye sorarsanız... Doğrusunu söylemek gerekirse hepsini okumaya başladım ama Orhan Pamuk romanları gibi şimdilik üçünün de sonunu getiremedim! Fakat her biri büyük iddialarla kaleme alınmış iddianamelerden bihaber olduğum da söylenemez. İkincil savcıların iddialarından derlenerek yapılan haberleri, yorumları özellikle iktidar yalakası gazetelerde son satırına kadar okuyorum. Bu haberlerde ve yorumlarda mantık dışı bir durum gördüğüm zaman dönüp iddianamenin ilgili sayfasına bakıyor ve mantık hatasını doğrulamış oluyorum! Geçen gün üçüncü iddianame açıklandı. Gazeteler hemen iddianameyi tefrikaya çevirip yayına başladı. Sanıklara yönelik suçlamaları konu alan bir haberde aynen şöyle deniyordu: “Bıçak ve diğer aletleri izinsiz olarak satma, satın alma, taşıma veya bulundurma.” Hemen iddianameyi açtım, baktım; doğru. İkincil savcıların mantığı ile düşününce “Bıçak ve diğer aletler” derken “diğer kesici aletler” demek istemiş olmalılar diye düşündüm. Öyle ya, “Diğer aletler” derken herhalde tornavida, kerpeten, kargaburnu, konserve açacağı, tırnak makası falan demek istememişlerdir. Suçu açıkça tarif etmişler: Bıçak ve diğer kesici aletleri izinsiz olarak satmak. Bıçak ve diğer kesici aletleri izinsiz olarak satın almak. Bıçak ve diğer kesici aletleri izinsiz olarak taşımak. Bıçak ve diğer kesici aletleri izinsiz olarak bulundurmak! Sonra kendi kendime “Sana ne diğer aletlerden” dedim; ikincil savcıların bir bildiği vardır; bakarsın bir mühimmata ait alet çıkar. Ve bir anda irkildim! Evdeydim, telaşla mutfağa daldım ve eşime “Çabuk” dedim, evde ne kadar bıçak varsa, kahvaltı bıçağı, yemek bıçağı, et bıçağı, sebze bıçağı, balık bıçağı, ekmek bıçağı, bütün bıçakların listesini çıkartmasını istedim. Birkaç saat sonra ayrıntılı bir liste hazırdı: Bıçağın türü, bıçağın adedi, bıçağın sapının rengi, bıçağın sapıyla birlikte uzunluğu, bıçağın kesici kısmının uzunluğu. Hemen bir dilekçe yazıp soluğu mahalle karakolunda aldım: “Ek listede yazılı bıçakları evde bulundurmak için izin verilmesini yüksek emirlerinize arz ederim.” Komiser dilekçeme bir göz attıktan sonra “Liste eksik” dedi. Konserve açacağı, ceviz kıracağı, patates soyacağı, tirbuşon gibi diğer aletleri de bildirmeliymişim! Bıçak SESSİZ SEDASIZ (!) HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bir tür tuz- suz ve yumu- şak peynir... İşaret. 2/ “Ha- zanbel” de de- nilen ve kökü hekimlikte kullanõlan otsu bir bitki... Gü- ney Ameri- ka’da yaşayan bir yük hayva- nõ. 3/ Bir mantarla bir suyosununun ortak yaşamõyla ortaya çõ- kan bitkilerin genel adõ... Herhangi bir şeyin niceliğini sor- makta kullanõlan sözcük. 4/ Acõ ba- dem ağacõ... Topun gerisini kapayan ka- pak. 5/ İstanbul’un bir semti. 6/ Bir organõmõz... “Domalan” da de- nilen, yenebilir bir mantar cinsi. 7/ Sarp geçit... Ender, seyrek. 8/ Tespihlerin baş tarafõna geçi- rilen uzunca parça... Işõk kaynağõnõn 1 saniyede çevresine yaydõğõ õşõk enerjisi. 9/ Bir iskambil oyu- nu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Samsun yöresine özgü, süt ve kuru incirle ya- põlan, dondurmaya benzer bir tatlõ... Parola. 2/ Arõ- larõn çõkardõğõ bir tür salgõ... Yassõ ve dar biçimli metal parça. 3/ Kaşõndõrõcõ bir deri hastalõğõ... Ba- tõ Hindistan’da eski bir Hindu devleti. 4/ “Deli- ce” de denilen, taneleri zehirli olan ve ekin tar- lalarõnõ saran bir ot... Oyunda kazanõlan her parti. 5/ “Senin dudaklarõn pembe / Ellerin beyaz / Al tut ellerimi --- / Tut biraz” (Cahit Külebi). 6/ Yabancõ... Büyük sõçan. 7/ Kõzõldeniz’in ku- zeydoğu ucundaki körfez... Azerbaycan’õn pla- ka imi. 8/ Din adamlarõnõn simgesi sayõlan baş- lõk... Eli açõk, cömert, yiğit. 9/ Çaykovski’nin ta- nõnmõş bir operasõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M A N D E P S İ A K L A N E L A G O M İ S K E T A Z A Ş U T A N A K İ T D İ L D A D E T A E A B R A Ü M İ T A S M O L E N F L U T Ü N İ K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle