24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Bir Ali Dibo vardı. Hatay’da karışık işlere karışmış, gazetelerin di- line düşmüş, bir Ali Dibo!.. Kimdi bu? Ne yapmıştı? Niye adı saklıydı? Çok çabuk unutuyoruz! Belleksiz bir topluma döndük... Geçmişin uzaklıklarını değil, dünleri, o dünlerde olup biten çirkin, yanlış işleri, durumları unutuveriyoruz... İşimize uygun mu geliyor, her yeni güne, yeni bir bellekle başlamak? Geçen gün Başbakan ‘Polis rejimin güvence- sidir’ dediğinde anımsadım. Nerden nereye de- meyin.. Çağrışımlar böyledir. ‘A’ derken birden B’yi anımsarsın!.. Ali Dibo’lar da rejimini güvencesi değil mi, de- dim kendi kendime!.. Fırsat bulmuş, türlü ola- naklardan yararlanmış, toplumun üst yerlerine tır- manmış, kimi ünlü, kimi ünsüz nice Ali Dibo’la- rın egemenliğindeki bir toplumda yaşıyoruz! Yi- ne de kendimize sor- muyoruz, kimdir bu Ali Dibo’lar? Rejimin gü- venirliği niye askerler değil de polis olsun! Sabaha karşı bir madde değişikliğiyle her şeyin tersine döne- bildiği bir ülkenin yurttaşlarıyız. Eskiden korsan- lık diye bir şey vardı, çocukluğumuzun roman- larında, filmlerinde! Korsanlarla savaşmak ayrı bir kahramanlıktı. Zamanla o korsanlar aldı başını git- ti. Koskoca gemilere motorla yaklaşıp ele geçi- ren korsanlar türedi. Edebiyatta, sanatta korsan hırsızlıkları da yaygınlaştı. Derken, bir de baktık, Meclis’in sabah ezanında yaptığı toplantıda bir karar çıktı. Bundan böyle asker sivil herkes sivil mahkemelerde yargı- lanacak, askerin mah- kemesi, savcısı, yargı- tayı olmayacak!.. Ali Dibo’yu araştırır- ken daha düne dek bil- diğimiz, inandığımız şeyler bir anda duman olup gidiyor! Bir gün bir de bakacağız bu top- raklarda, ne Atatürk kalmış, ne cumhuriyet dev- rimleri ne çağdaş uygarlık! Ülke yeni bir İran, bir Suudi Arabistan gibi bir şeye dönüştürülmüştür.. Sen ara dur Ali Dibo’ları? Ali Dibo’lar göz önün- de işler becerirken? Yeni bir ad altında, ya da ken- di adıyla sanıyla... Bir tek değil ki, binlercesi var. Özellikle basın ve TV dünyası onlarla dopdolu? O bir simge, üçkâğıtçılığın, kısa sürede cep dol- durmanın, sözde yazar, aydın diye toplumu kandırmanın!.. Ali Dibo’ları tanımanın bir tek yolu var. O da geçmişlerini araştırmak.. Ortalıkta politikacı, di- ye geçinenlerin dün’leriyle bugün’lerini karşılaş- tırmak... O yıllarda neydiler, nasıldılar, şimdi nerdeler!.. Çoluk çocukları nasıl zenginleştirildi? Para, pul, şirket, araba, gemi bilmem nelere sa- hip oldu... Sen politikaya atıldığında servet bildirisi vermiştin, bir de şimdi ver, aradaki farkı yurttaş görsün, öğrensin!.. Belleksiz bir toplumda yaşayan hepimiz ger- çekte birer Ali Dibo değil miyiz? Hiçbir şeyi tar- tışmayan, incelemeyen, en kötüsü de boyuna unutan, unutturulan bizler!.. Belki de gizli bir tut- kumuz var, Ali Dibo olmak, olabilmek!.. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Ali Dibo Olmak! PENCERE Patrikhanenin Sicili... Komünist yönetim yıkıldıktan sonra Rusya’da Hıristiyanlığın yeniden canlanması beklenmedik bir oluşum değil... Moskova’nın yeni patriği Ki- rill’in İstanbul’u ziyaretinin bu bakımdan özel bir anlamı var... Gerçi Hıristiyanlık, Katoliklik, Ortodoksluk, pa- palık, patriklik üzerine laf etmek de kolay değil... Bu dünyanın tarihi başlı başına bir âlem... Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldığı zaman, bu kent Ortodoksluğun Kâbesi gibiydi... Katolikliğin başında ise papa bulunuyor, Ro- ma’da saltanat sürüyordu... İstanbul ile Roma, Hıristiyanlığın iki merkezi idi- ler... Aralarındaki rekabet ve çatışma öylesine yo- ğunlaşmıştı ki İstanbul’daki kilise papazları Türk- ler kentin kapısına dayanınca demişler ki: - Biz Türklerin sarığını kardinal şapkasına yeğ- leriz... İstanbul 1453’te fethedildi... Ama kent bugün bile Ortodoksluk dünyasının merkezi... Moskova Patriği Kirill, İstanbul’u Ortodokslu- ğun payitahtı gibi boşuna değerlendirmiyor... Fatih, İstanbul’u alarak Ayasofya kilisesini ca- miye çevirdikten sonra patrikhanenin “faaliyete” geçmesini bir fermanla emretti... Yavuz Sultan Selim de Mısır seferinden son- ra hilafeti İstanbul’a getirdi... Patrik ile halife aynı kentte, Osmanlı egemen- liğinde yan yana yaşamaya başladılar... Ancak bu, her şey sütliman olacak anlamına gelmiyordu... Nasıl?.. Daha önce yaşanan serüvenleri bir yana bıra- kalım, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bastırdığı “Nu- tuk”un 3’üncü cildinin birinci sayfası şöyle baş- lar: “Pek mevsuk elde edilen malûmata göre Rum Patrikhanesi’nde Mavri Mira isminde bir heyet te- şekkül etmiştir. (...) Heyet doğrudan doğruya Venizelos’tan talimat alıyor. (...) Vazifesi, Osmanlı vilayetleri dahilinde çeteler teş- kil ve idare eylemek, mitingler ve propaganda yap- maktır. (...) İstanbul Patrikhanesi ve Yunan Konsoloshanesi silah ve cephane deposu halini almıştır ve hatta kiliseler ibadet yerinden ziyade askeri ambarlar gi- bi kullanılmaktadır.” (22.08.1919) Doğrusu Atatürk’ün Nutuk’unda okuduğu- muz bu satırlar Fener Patrikhanesi’nin sicilinde kötü anıları vurguluyor... Son günlerde Fener Patrikhanesi’yle Heybeliada Papaz Okulu üzerine öyle yoğun bir çalışma ve propaganda çabası var ki işin tarihsel gerçeğini biraz hatırlamakta ve kurcalamakta yarar oldu- ğunu düşündüm... Türkiye Bir Hukuk Devletiyse Ruhban Okulu Açõlamaz Yrd. Doç. Dr. Orhan ÇEKİÇ H eybeliada Ruh- ban Okulu’nun yeniden açõlmasõ sorunu, siyasal günde- mimizin baş sõralarõnõ iş- gal etmeye devam ediyor. Buna karşõlõk konuyu tar- tõşanlarõmõz arasõnda da bir mutabakat görünmü- yor. Oysa mesele son de- recede yalõn ve açõktõr ve de tümüyle “hukuk- sal”dõr. O nedenle de “hukuk” bir tarafa bõra- kõlarak çözülemez. Özet- le, mevcut anayasamõza göre, bu ruhban okulunun “Fener Rum Patrikha- nesi’nin dayattığı şekil- de açılmasına” olanak yoktur. Eğer Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletiyse, ne bu iktidar ne de bir başkasõ, istese- ler de böyle bir tasarruf- ta bulunamazlar. Konuyu olayõn özün- den uzaklaştõrmamak için Heybeliada Ruhban Oku- lu’nun tarihsel gelişimi- ne değinmeyeceğim. Bel- li ki bu okul Rum ce- maatine ruhban yetiştiren, böylece teoloji eğitimi veren kimliğini Osmanlõ Devleti bünyesinde, kimi imtiyazlarla birlikte sür- dürmüş bir eğitim kuru- mudur. Lozan’da ise, Osman- lõ döneminde azõnlõk okullarõna verilmiş tüm imtiyazlar kaldõrõlmõş, kendileri de birer Türk vatandaşõ olan bu azõnlõ- ğõn statüsü Türklerinkine eşit kõlõnmõştõr. Böylece gayrimüslim olarak anõ- lan bir Rum vatandaş da, bir Ermeni, Musevi va- tandaş da, bir Türk de, vatandaş olarak aynõ ve “eşit” statüye sahip kõ- lõnmõştõr. Yani bir Türk vatandaşõna verilmeyen bir hak, bir Rum veya Er- meni vatandaşõmõza da verilemez, aksi halde ana- yasamõzõn “eşitlik” ilke- sine aykõrõ düşer. Şimdi bu ön bilgilerin õşõğõnda, konuyu analiz edelim: Cumhuriyetin kurul- masõnõn hemen ertesinde, ülke geleceği için son derecede önemli bir yasa kabul edilmiştir: Bu yasa, “Eğitim Birliği Yasa- sı”dõr (Tevhid-i Tedrisat Kanunu). Böylece, Tür- kiye’deki bütün “orta- öğretim kurumları” (yani ortaokul ve liseler) tek bir çatõ altõnda topla- nõp Milli Eğitim Bakan- lõğõ’na bağlanmõştõr (3 Mart 1924). Bundan maksat (kõz-erkek) tüm gençlerimizin aynõ laik eğitimden geçerek bili- min õşõğõnda ve çağdaş bir eğitim görmelerini sağlamak, aynõ zamanda yüzlerce yõl geride kal- mõş, köhnemiş medrese eğitimine de son ver- mektir. Bu bilgileri, kopuk ko- puk da olsa sizlere aktar- mamõn nedenine şimdi geliyorum: 1971 yõlõna, hiçbir so- run yaşanmaksõzõn böy- lece gelindi. O günlerde hatõrlayacağõnõz gibi Tür- kiye’de bir “özel yük- sekokullar” furyasõ baş- lamõştõ. Bu okullarõn açõl- masõna olanak veren 1965 tarihli ve 625 sayõ- lõ “Özel Öğretim Ku- rumları Kanunu”nun bazõ maddelerinin ana- yasaya aykõrõ olduğunu saptayan Anayasa Mah- kemesi, 12 Ocak 1971 ta- rih ve 1971-3 sayõlõ bir kararla “özel yüksek- okulların devletleştiril- mesine” karar verdi. Bu- nun üzerine bütün bu özel okullar, Heybeliada Ruh- ban Okulu dahil kapatõl- dõ. Ne var ki bu icraatõn hemen arkasõndan devlet, bu kez “özel statüdeki bu okulların devlet de- netimine alınmak ko- şuluyla yeniden açıl- masına” izin verdi. Bu- na karşõlõk Fener Rum Patrikliği bu “denetim” koşulunu reddederek, “Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasına” izin vermedi ve halen de vermiyor. Yanlõş okumadõnõz, ya- ni okulu açtõrmayan, Fe- ner Rum Patrikliği. Bu karşõ çõkmanõn el- bette bir temel nedeni var: Türkiye’deki lise dü- zeyine kadar olan tüm okullar Milli Eğitim Ba- kanlõğõ’na, yüksekokullar ise YÖK’e bağlõlar. Ya- ni? Yani bir “devlet de- netimine” tabiler. Fener Rum Patriği Bartholo- meos ise bunu istemi- yor, adeta “devlet içinde bir devlet” edasõyla, ruh- ban okulunun hiçbir de- netime tabi olmadan Fe- ner Rum Patrikhanesi’ne bağlanmasõnõ istiyor. Bu durum Lozan’a ay- kõrõ, “Eğitim Birliği Ya- sası”na aykõrõ, anayasa- nõn eşitlik ilkesine aykõ- rõ. Diğer yandan Patrikli- ğin “tüzelkişiliği” olma- dõğõ için, bir yüksekokul açma şansõ hiçbir şekilde yok. Buna rağmen, bu okulun “özel teoloji yük- sekokulu” statüsünde açõlmasõnõ istiyor, “Tür- kiye’deki bütün yük- sekokullar YÖK’e bağ- lıdır” denilince de, ade- ta Patrikliğe istisna ya- põlmasõnõ istiyor. “Ben devletin denetimine gir- mem” diyor. Anlaşõlõr gibi değil. Bu durumda imam ha- tip liselerinin de MEB yerine örneğin Diyanet İşleri Başkanlõğõ’na bağ- lanmak isteyebileceği, aynõ şeyin ilahiyat fakül- tesi için de söz konusu olabileceği, onlara bile bir ayrõcalõk tanõnama- yacağõ, zira Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir devlet olduğu ve bir “özel statü” bir kuruma veri- lirse, eşitlik ilkesi gereği diğerlerine de sağlamak gerekeceği anlatõlmasõ- na rağmen Patrik, çözü- mü Avrupa Birliği’nde, Başkan Obama’da, ora- da burada arõyor. “Buna göz yumarsak Türkiye’deki cemaat- ler, tarikatlar, mezhep- ler de kendi ‘özel’ din okullarını açmaya kal- karlarsa ne yaparız?” sorusu Patriği hiç ilgi- lendirmiyor. O sadece kendi istemlerini, ülti- matom verir gibi yineli- yor: Ruhban okulu Türki- ye’den olduğu gibi, diğer ülkelerden de öğrenci ala- bilmeli, Türkiye Cumhu- Arkası Sa. 8, Sü. 1’de
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle