22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 5 TEMMUZ 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Yazarõmõz yõllõk izninin bir bölümünü kullan- dõğõndan dolayõ yazõlarõna bir süre ara vermiştir. kultur@cumhuriyet.com.tr Efsanesi ölümüyle doruğa çõkan pop yõldõzõ bir kahraman mõydõ, yoksa bir kurban mõ? MichaelJackson’ıkimöldürdü?Kültür Servisi- 1980’lerden başlayarak pop müziğin en büyük “efsane”lerinden biri oldu. Yeryüzünün dört bir yanõnda milyonlarca hayranõ oluştu. Sahne yaşamõ görkemli, özel yaşamõ yalnõz, gizemli ve skandallarla doluydu. Önce “Siyah”tõ, sonra “Beyaz”. Albümleri 1 milyara yakõn sattõ. Bir sürü Grammy ve 100 milyonlarca dolar kazandõ. Ölümü, “efsane”sini inanõlmaz boyutlara taşõdõ. Bu kez ardõnda milyonlarca dolar borç, intihar etmeye hazõr hayranlar bõraktõ, albüm satõşlarõ tavan yaptõ. Kuşkusuz, hem görkemli hem de trajik yaşamõyla müzik dünyasõnõn çok ötesinde anlamlar taşõyordu. Dünya öldüğü günden beri Michael Jackson’õ konuşuyor. İki müzik yazarõmõz Murat Beşer ve Zülal Kalkandelen, “Michael Jackson vakasõ”na değişik açõlardan baktõlar, farklõ yaklaşõmlar getirdiler. ZÜLAL KALKANDELEN ‘The Magic and the Madness’... Ya- zar J. Randy Taraborrelli, 1991’de ya- yõmlanan Michael Jackson biyografi- sinde ünlü sanatçõyõ anlatmak için bu iki sözcüğü seçmişti. Michael Jackson’õn sihri neydi? Onu sahnede bir kez görmek yetiyordu büyülenmeye... Üstün yeteneğiydi onun sihri... Çõlgõnlõklarla dolu 50 yõllõk ya- şamõnõn 45 senesi müzikle geçti. Krallar gi- bi görkemli bir hayat sürdü. Ama ödüller, skandallar ve milyonlarca hayran arasõnda hep yalnõzlõk çekti. Ve sonunda hiç beklenmedik bir anda dünyadan ayrõlarak herkesi şoke etti. Şim- di ardõndan yas tutuyor insanlar. Hayran- larõ öldüğüne inanmak istemiyor. İntihar edenler olduğu söyleniyor. Albüm satõş- larõ ise tavan yaptõ. NEDEN EFSANELEŞTİ? Tüm dünyaya yayõlan bu histerinin ba- zõ nedenleri var. 1- Michael Jackson, insanlar, ülkeler ve kültürler arasõndaki sõnõrlarõ kaldõrdõ. Önce siyahtõ, sonra beyaz. Ne tam bir erkek görünümündeydi ne de kadõn. Ne yetişkindi ne de çocuk. Herkes, onda kendinden bir şey buldu. 2- 1980’lerde yükselen pop dönemi- nin en büyük temsilcisiydi. Ama bugünün pop yõldõzlarõndan çok farklõydõ; tek bir şar- kõyla ünlenen ama ne sesi ne de yeteneği olan- lardan değildi. Sevin ya da sevmeyin, yete- neğiyle elde ettiği başarõsõna şapka çõkara- cağõnõz gerçek bir sanatçõydõ. Pop müzik tarihine hõçkõrõk sound’unu, ay yürüyüşünü, robot dansõnõ ve kõsa film ben- zeri video klipleri kazandõrdõ. Tüm dünyada bir kuşağõn gençleri, yürüyüşüyle, dansõyla, giyimiyle onu taklit ederek büyüdü. 3- Hep yaşayacağõna inanõlan doğaüstü bir yaratõktõ sanki. Umutlarõn ve hayallerin ağõr- lõğõnõ omuzlarõnda hisseden bir süperstardõ. Amerikan popüler kültürünün sevilen kah- ramanlarõ Süpermen ve Örümcek Adam gi- bi hep genç, fit ve enerjik kalacağõ düşünü- len bir idoldü. Bu nedenle ölümünü kabul ede- medi kimse... 4- Son yõllarda çocuk istismarõ ile ilgili ağõr suçlamalarla karşõlaştõ. Bu iddialarõ hep red- detti ama toplum kararõnõ vermişti: O, hasta bir adamdõ... “Gazeteler benim uzaylı olduğumu ya- zınca herkes inanıyor, ama ben uzaylı ol- duğumu söylersem kimse ciddiye almıyor” dedi bir keresinde. Yabancõlaştõğõ toplumdan tecrit edilmiş bir halde sürdürdü tüm yaşa- mõnõ... Normal bir insan değildi ama normal bir ha- yat sürmesi de mümkün değildi. Yüzünü bez- lerle kapatõp dolaştõ. Kaçtõkça kovalandõ, kovalandõkça kaçtõ... “Celebrity” kültürünün son kurbanõydõ Michael Jackson... 5- Çocukluğunda despot babasõ tarafõndan kötü muamele ve şiddet görmüştü. Kamera- lar önünde o yõllarõ anlatõrken eliyle yüzünü kapatõp ağladõ. Psikolojik bozukluklarõnõn kay- nağõnda hep o kötü anõlar vardõ. Daha 5 yaşõnda sahneye çõkarõlõp ailesi için para kazanmak zorunda bõrakõlan utangaç Michael, çocukluğunu hiç yaşamadõ. Ve öldüğünde vasiyetinde babasõnõn adõnõ hiç anmadõ... BİR EFSANENİN ACI SONU Michael Jackson’õn hayat hikâyesinin üç ay- rõ yönü var: 1. Başarõlarla dolu muhteşem sah- ne hayatõ. 2. Yalnõz ve tuhaf özel hayatõ. 3. Fi- nansal krizle sona eren iş hayatõ. Bu ü ç ü arasõnda en şaşõrtõcõ olan sonuncusu. Çünkü bize şunu sorduruyor: 20. yüzyõlõn en büyük pop yõldõzõ, nasõl oldu da son günlerini kor- kunç bir finans sõkõntõsõ içinde geçirdi? Öldüğünde ardõnda 500 milyon dolar borç bõraktõğõ söyleniyor. Nasõl oldu da, bugüne ka- dar 750 milyondan fazla albüm satan bir mü- zisyen böyle bir krize girdi? BORÇ VE İLAÇ SARMALI Sorunun birinci yanõtõ, müzik sektöründe- ki sömürü ile ilgili. The New York Times’da yayõmlanan bir makaleye göre, Michael Jackson’õn 1980’den bugüne kadar albüm sa- tõşlarõndan kazandõğõ toplam gelir 300 milyon dolar. Video, single, reklam ve konser gelir- lerini de katarsanõz, 400 milyon dolar daha ek- leniyor. Bunu yõllara bölerseniz, toplam ka- zancõ yõlda 25 milyon dolarõ bulmuyor. Ame- rican Idol yarõşmasõnõn jüri üyelerine bile yõl- da 100 milyon dolar önerildiğini düşünürsek, çarpõklõk ortada. Bunun nedeni de, müzik sek- töründe kazançtan aslan payõnõ büyük plak şir- ketlerinin almasõ... Michael Jackson’õn finansal krizini kö- rükleyen bir neden de, acõmasõz kapitalist pi- yasa düzeni... Yapõlan hesaplara göre, Jack- son’õn sanat hayatõ boyunca 1 milyar dolar- dan fazla para kazanmõş olmasõ gerekiyor. Ay- rõca Sony-ATV müzik kataloğunda 500 mil- yon dolarlõk hissesi vardõ. Fakat Jackson, ço- cuk istismarõ davasõnõn görüldüğü 2005’te cid- di bir mali krize girdi. Avukat masraflarõ ve yaptõğõ aşõrõ harcamalar yüzünden, Bank of America’dan çok yüksek faizle milyonlarca dolar kredi almõştõ. Bu krediyi ödeyemeyin- ce, Fortress Investment adlõ bir yatõrõm şirketi ile anlaşõldõ. Buna göre, şirket, Michael Jack- son’a düşük faizle kredi verecek ama öde- melerde bir aksaklõk olursa, müzik katalo- ğundaki hisselerin yarõsõna Sony el koyacaktõ. Ayrõca Neverland çiftliğine 25 milyon dolarlõk bir ipotek de konmuştu. İşte Jackson’õn sonunu bu korkunç borç ve ipotek sarmalõ hazõrladõ. Mahkemede suçsuz bulundu ama toplumun gözünde aklanamadõ... O günlerde dostum de- diği Bahreyn Prensi’ne sõğõndõ. Fakat o Bah- reyn’deyken Neverland’in kapõsõna kilit vu- ruldu. Tek çaresi, yeniden konser verip borç- larõnõ ödemekti. Londra’daki son 50 konse- rine hazõrlanõyordu. Ama bunu kaldõracak fi- ziksel gücü yoktu. Yakõnlarõna “Ben bittim” demesi bu yüzdendi. Uykusuzluk ve çeşitli ağrõlarla mücadele ediyordu. İlaçlarda aradõ çareyi... TEFECİLER VE KARABORSA Dünyanõn en ünlü pop yõldõzõ, tefecilerin elinde kõvranõrken, konser biletleri karabor- saya düştü. Yeniden sahneye bekleniyordu... Çõkama- dõ. Çünkü bir gün aniden kalbi durdu. Ame- rikan toplumunun ilaç bağõmlõlõğõnõn son örneğiydi Michael Jackson... O ilaçlarõ bile- rek mi karõştõrdõ, yoksa doktor hatasõ mõydõ? Kim bilir belki de bir sihir yapõp çõlgõnca yok oldu ortadan... O, Thatcherizm ile Reaganizmin pazarõn ko- şulsuz egemenliğine dayanan politikalarla bü- yük halk kitlelerini ezip geçtiği 80’lerde, mü- zikte devrim yapmõştõ... Ama pazarõn koşul- suz egemenliği onu da ezdi geçti... Michael Jackson efsanesinin sonu böyle ol- mamalõydõ. O, iflas eden bir holding patronu gibi ölmemeliydi... Güle güle Mr. Moonwalker... (kzulal@yahoo.com) MURAT BEŞER N e Elvis Presley ve John Lennon, ne de Kurt Cobain ve Prenses Diana; medyanõn ağzõnõn sularõnõ akõtan ölümleriyle hiçbiri Michael Jackson kadar ilgi uyandõrmadõ, de- dikodu, duygu sömürüsü ve didikleme merakõnõ gõdõklamadõ. Ölümüyle tüm dünyaya gelmiş geç- miş en şaibeli ikona ağõt yaktõran Michael, kül- türleri ve õrklarõ aşan bir fenomen olarak, tarih kitaplarõnõn en okunan sayfasõna adõnõ yazdõr- dõ. Yaşarken maruz kaldõğõ muamelelerin ta- mamõna ölümüyle özür diletti. Gerçi sadece dans edip şarkõ söyleseydi bile, bile- ğinin hakkõyla ebedi sõfatlarõ elde ederdi, ama Michael’õn dâhiliği dans ve şarkõ söylemenin sõnõrlarõnõ bin õşõk yõlõ aşan bir uzaklõktaydõ. Hiçbir süper yõldõz, onun kadar zirveye tõr- nak gücüyle tõrmanamadõ, bulunduğu yerde parlayamadõ. En parlak za- manlarõndaki Prince ile gõcõklaş- malarõ bir yana, hayõrseverliğiyle puan toplayan ve en yakõn rakibi olarak görülen Madonna bile yanõna yaklaşamadõ. Kimse alttan gelen bu adamõ zirvede bir Dorian Gray olarak görmek istememiş- ti; düzeltilmiş saçlarõ, u- faltõlmõş burnu ve ren- gi açõlmõş cildiyle. Bu sõra dõşõ ve top- lumun genel ah- laki yapõsõnõ zorlayan bir durumdu. O ancak orta ya- şõna merdiven dayadõğõnda kabul etti bunu ve karşõlõğõnda bilinçli olarak Peter Pan rolü- nü sõrtlandõ, içindeki büyük eğlence parkõnõ ba- rõndõran Neverland çiftliğini gerçekleştirerek. Yaptõğõ pek çok şey sembolikti, sembolik manada devrimdi. Siyah bir çocuktu ve beyaz Ameri- kalõnõn sembolü Elvis Presley’nin kõzõyla ev- lenmişti. Bir dünya markasõnõn reklamõ için ken- dini yakmõştõ. The Beatles’õn şarkõ kataloğunu satõn almõş, kazandõğõ parayla yaşayamadõğõ ço- cukluğunu satõn alõrcasõna Neverland’i yapmõştõ. Son zamanlarda hakkõndaki tüm iftira ve şai- beleri omuzlamõş, yanõtõnõ yaşõ olmayan bir an- drojen görüntüsüne sahip olarak vermişti. Egosantrikliği derinleştikçe, o ihtişamlõ sanatçõnõn tuhaf bir sosyolojik meraka dönüşmesine tanõklõk ediyorduk. Son yõllarda özel hayatõ müzikal ba- şarõsõna gölge düşürdü, fakat her yaştan insanõ kayõtsõz bõrakmamayõ beceren içten şarkõlarõ ona avukatlõk etmeyi sürdürdü. Yõllardõr bir hit şar- kõsõ yoktu Michael’õn. Ama o hep zirvedeydi. Son hiti ölümü oldu. Amerikan ikonunun acõ so- nu, bir efsanenin bitiş cümlesine çok yakõştõ. Peki hangisi daha yaratõcõ, hayret uyandõrõcõydõ? Sa- natõ mõ, özel hayatõ mõ? Dorian Gray mi, Peter Pan mõ? (muratbeser@muratbeser.com) RAKAMLARLA MICHAEL JACKSON  9 çocuklu bir ailenin 7. çocuğuydu.  Henüz 5 yaşında sahneye çıkarıldı.  50 yıllık yaşamının 45 yılı müzikle geçti.  750 milyondan fazla albüm sattı.  13 Grammy Ödülü kazandı.  160 kişinin çalıştığı dev bir çiftlikte yaşadı.  Ardında 500 milyon dolar borç bıraktı. Kültür Servisi - Dil Derneği, 2003’te yitirdiği- miz tiyatrocu Kerim Afşar ve 1993’te yitir- diğimiz Ömer Asım Aksoy anõsõna iki ayrõ yarõşma düzenliyor. Afşar’õn “Türk tiyat- rosuna verdiği emeği ve sanatçı kimliğini gelecek kuşaklara aktarmak” amacõyla dü- zenlenen ve seçici kurulu Leyla Afşar, Ah- met N. Levendoğlu, M. Sadık Aslankara, Gülşen Karakadıoğlu ve Üstün Akmen’den oluşan ‘Kerim Afşar Ödülü’ bu yõl ‘oyun’ dalõnda verilirken, Aksoy’un “dilci ve dev- rimci kişiliğiyle yaşatmak, düşünce ve ya- pıtlarını gelecek kuşaklara aktarmak” amacõyla düzenlenen ve kurulu Prof. Dr. Tahsin Yücel, Prof. Dr. Cevat Çapan, Doç. Dr. Hamit Çalışkan, Peral Bayaz Charum ve Prof. Dr. Necdet Adabağ’dan oluşan ‘Ömer Asım Aksoy Ödülü’, ‘yazınsal ve toplumbilimsel alanda’ çeviri bir yapõtõn ola- cak. Her iki yarõşmanõn sonucunun açõklan- ma tarihi ise 26 Eylül. (www.dildernegi.org.tr) A F Ş A R V E A K S O Y Dil Derneği’nden iki ödül DOĞUŞ ÇOCUK SENFONİ ORKESTRASI ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) - “16. As- pendos Uluslararası Opera ve Bale Festi- vali”, önceki gece Doğuş Çocuk Senfoni Or- kestrasõ’nõn konseri ile son buldu. Genel Mü- zik Direktörlüğünü Prof. Rengim Gök- men’in yaptõğõ, Türkiye’deki çeşitli konser- vatuvarlarda eğitim gören ve yaşlarõ 10-16 arasõnda değişen öğrencilerden oluşan or- kestra, hem çocuklara, hem büyüklere keyifli saatler yaşattõ. Şef Hasan Niyazi Tura yö- netimindeki Doğuş Çocuk Senfoni Orkes- trasõ’nõn, Aspendos Antik Tiyatro’nun muh- teşem akustiğinde, “Sihirli Film ve Dans Müzikleriyle Yolculuk” adlõ konseri büyük beğeni topladõ. İki bölümden oluşan konserde, hem yetişkinler, hem de çocuklara hitap edildi. Konserin ilk bölümünde, “Disney Konseri: Filmlerden Sihirli Müzikler” yapõtõ, ikinci bölümde ise dünyaca tanõnmõş Türk ve yabancõ bestecilerin yapõtlarõ çalõn- dõ. Konserde Disney’in Aslan Kral (The Li- on King), Güzel ve Çirkin (Beauty and the Beast) ve Tarzan gibi animasyon filmlerin- den ve Broadway gösterilerinden müzikal per- formanslar yer aldõ. Kapanõşçocuklardan AzizNesinanõldõ Kültür Servisi- Türkiye’nin büyük mizah yazarõ Aziz Nesin, ölümünün 14. yõlõnda Çatal- ca’daki Nesin Vakfõ’nda düzenlenen piknik- le anõldõ. Etkinliğe yazarõn dostlarõ, yakõnla- rõ ve vakõf çocuklarõ katõldõ. Aziz Nesin’in 5 Temmuz 1995’te yaşamõnõ yi- tirmesinin ardõndan, oğlu Prof. Dr. Ali Ne- sin tarafõndan yönetilen vakõf, eğitim ola- naklarõndan yoksun çocuklarõn topluma yararlõ bireyler olarak yetiştirilmesi amacõna hizmet ediyor. Vakfõ yaşatmanõn kendisi için tarih- sel ve toplumsal bir görev olduğunu söyleyen Ali Nesin, ‘‘Vakıf, Türk solunun yüz akıy- dı. Ne yapıp edip yaşatmalıydım. Vakıf ya- şamazsa ben de yaşayamazdım, hayat ce- hennem olurdu’’ diyerek vakfa verdiği öne- min altõnõ çizdi. Vakfõn babasõ Aziz Ne- sin’in önemini ise ‘‘Aziz Nesin, vakfı bu top- luma olan borcunun bir kısmının, çok kü- çük bir kısmının ödenmesi olarak algılar- dı. Kendisinden sonra yaşamayacağından korkardı. Keşke birkaç dakikalığına gö- rebilse bugünkü halini. Çok hoşuna gi- derdi.” sözleriyle açõkladõ. (Prof. Dr. Ali Ne- sin’le yapõlan röportajõn geniş halini Cum- huriyet Portal’da okuyabilirsiniz.) Sihirveçõlgõnlõk Sonhit’iölümüoldu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle