26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Görüntünün Zoru Şimdi, yaz zamanı... Okura saygı, belki de çok “ağır” konulardan uzak durmayı gerektiriyor. Ama kantarın topuzu öylesine oynak ki, değil siyasal olanı, toplumsal konuları bile tartmak zor. İktidarımız örnek bolluğu yaşatıyor. Tayyip Erdoğan imzalı “Kapalı alanda sigara ya- sağı uygulama genelgesi” yasağa 72 saat kala ya- yımlanabildi: “Konutlar dışında sigara ancak, akıl hastaneleri, huzur evleri ve bir de cezaevlerinde içilebilecek…” “Yaşasın!” demeliyiz. Huzurevi amenna. Ama akıl hastanesine düş- mektense hapishane bin defa tercihe şayan. “Her şerde bir hayır vardır!” diyen atalarımıza bin rahmet. Bu iktidarın zoru, sayıya vurulamayacak kadar çok… Biri de son dakika golü atmak. Anayasanın ilgili maddesini oturup adam gibi de- ğiştirmek yerine, Meclis’in yaz tatilinin başlama- sına saniyeler kala, kargacık burgacık bir elyazı- sıyla hazırlanan yasa değişikliği önergesiyle as- kerleri sivil yargıya havale ettikleri gibi… Sigara yasağının başlamasına saatler kala ya- yımladıkları son dakika genelgesiyle de TBMM da- hil sayısız işyerini zora soktular, zarara uğrattılar. Binlerce işletme, bir yığın masrafa girerek tir- yakiler için açık alanlarda, bahçelerde, teraslar- da sigara içme bölümleri yaptırdı. Dünkü genelge ile ortaya çıktı ki yapılan tüm bu sigara içme bölümleri yasağa aykırı. Çünkü genelge, yağmurdan korunmak üzere tenteye ve hatta şemsiyeye bile izin vermiyor. Buyurun burdan yakın!. Meclis bahçesinde iktidar ve muhalefet için ay- rı ayrı sigara içme “köşkleri” (nedense kiosk da di- yenler var) yaptırıldı. Ama dün belli oldu ki, bu köşklerin hepsi yasa- ğa aykırı. İyi mi? Son dakika golü sadece hakka hukuka değil, bu mil- letin parasına da zarar veriyor. Tartılacak konu çok. İdil Biret’in Topkapı Sarayı’ndaki konserinin, “şa- rap içiliyor” diye “Hira Dağı” kadar Müslüman, Tan- rı Dağı kadar Türk olan bir grup tarafından basılma- sının ağırlığı nedir örneğin? “3 ton!” mu? Yoksa “3 gram bile değil!” mi? Bu tartıya vurulacak teraziye bağlı. Cumhuriyet’in terazisi, geleneği ve eğilimi, olayla- rı - görüşleri, tutarlılık terazisine vurmaktan, çelişki- den uzak durmaktan yanadır. Örneği, işin içinde kadın, satış, siyaset, meydan oku- ma vesaire olduğu için geçen yazıdan sunalım: Muhterem Başbakan’ın ifadesiyle “karı satmak” de- nilen etkinlik, tek başına tartışılamaz. Bu konu “karı satın alma veya kiralama” düzeniyle birlikte değer- lendirilirse bir sonuca ulaşılabilir. “Ben karı sattırmam!” diye ortaya çıkmanın riski de buradadır. “Satış düzeni” bir bütündür. Devletin en ta- rihi yapılarını, okullarını, kıyılarını, ormanlarını, hatta sı- nır boylarını satışa çıkarınca, ne yazık ki bu ülkenin bir kısım bahtsız kadın yurttaşlarının, kendilerini sat- mak için “vesika” çıkarma kuyruğuna girmeleri de ka- çınılmaz olur. İngiliz dergisi Illustrated London News, çok eski sa- yılarının birinde, “Türk şaraplarının berbat olduğunu” ve Hz. Muhammed’in de sırf bu yüzden şarap içmeyi yasaklamış olabileceğini yazıyor. Topkapı’nın kapısına dayanan tosunlar da, belki da- vetlileri içilen şarapların kalitesizliğinden korumak için bu herzeyi yediler. Türkiye’de hiçbir şey göründüğü gibi değil. Ergenekon dalgası da belki sigara tiryakilerine bir kıyak için. MERİÇ VELİDEDEOĞLU Bu, umutlarımızı pek bağ- ladığımız Obama değişimi değil; komşununki. İran’ı ayağa kaldıran, sancı içinde bırakan “reform” isteği. Cumhurbaşkanı seçimi- nin ardından ülke altüst olunca, kimi köşe yazarları- mız bizim bu konuda ka- zandığımız “deneyim”le, ama, “abartmadan(!)” kom- şunun “değişim” atılımına katkıda bulunabileceğimizi dile getirdiler. (1) Bizden böyle bir öneri ge- lebileceği kestirilmiş ki, “re- form”un başını çekenlerden eski Cumhurbaşkanı Mu- hammed Hatemi, “re- form”dan ne anladıklarını açıkladı. (2) “İlk başta” diyor: “Sağ sol, reformcu, muhafazakâr gibi kavramlar Batı ülkeleriyle bi- zim ülkeler arasında farklı anlamlar taşır.” Ve ardından: “Biz İran’da üç şey istedik: Özgürlük, bağımsızlık, kalkınma. Tür- kiye’de ‘din’ müdahalesi ol- madan bunların yapılabile- ceğine inanılmıştı; İran’da ise ‘İslam’i niyetle.” Bu istenenlerin “İslamla birlikte yürüyemeyeceğini” gerekse “demokrasinin” İs- lamla “bağdaşamayacağı- nı” ileri sürenlere de: “De- mokrasinin de eksiklikleri ol- duğunu” vurgulayıp, bu “bağdaşamaz” görüşünün, “demokrasinin nasıl tanım- landığına bağlı” olduğunu altını çizerek ortaya koydu. Demek ki, “demokrasi”yi, “din”in buyruklarına göre tanımlarsak, “bir taşla iki kuş” vurmuş olacağız sanı- rım; hem demokrasi “İs- lam”a uygun olacak, hem de demokrasinin “eksik”leri ka- panacak... Ne var ki, biz “değişim”de “deneyim”li olmayı bu yolla kazanmadığımıza göre, bu yolda yürüyerek “değişim” yapmak isteyenlere nasıl katkıda bulunabiliriz? Katkımızı önerenler bu du- rumun kuşkusuz ayrımın- da; sanırım bunun için “abartmadan” diye uyarı- yorlar. Peki, nasıl olacak bu? di- ye sorarsanız, TBMM’nin bu yılki “Onur Ödülü”ne uy- gun gördüğü Prof. Dr. Ke- mal Karpat’ta ipuçlarını bu- labiliriz. “Laiklik” ve “demokrasi”nin ilişkisinden başlayalım. Prof. Karpat bu konudaki görü- şünü şöyle dile getirir: “La- iklik demokrasinin değil, ama demokrasi laikliğin en büyük güvencesidir.” (Hürriyet, 4 Tem.) Oysa laikliğin, demokra- sinin doğduğu Batı, laik çağ- daş ülkeler bunun tam ter- sini söyler. “Laiklik, demok- rasinin olmazsa olmaz ilke- sidir” diyerek vurgularlar. Ne ki bu saptama, “din”in “demokrasi”yi kullanması- na izin vermez. Halbuki AKP bunu yapı- yor, şöyle diyor: Demokra- si “varsa”, dinimizi, inancı- mızı “tam” yaşayabilmeli- yiz. Yani “dünyasal yaşa- mı” Kuran’ın buyurduklarına göre düzenlemeliyiz. Başta kadın erkek eşitsizliği ol- mak üzere öteki “eşitsiz- lik”ler de yürürlükte olmalı. İyi de “eşitlik” demokrasi- nin “temel” direklerinden değil midir? Bu durumda ancak “din- selleştirilmiş”, “İslamlaştırıl- mış” bir demokrasiden söz edilebilir, böyle bir “laik- lik”ten de; biraz gülmece alanına girse de... Ayrıca Prof. Karpat, AKP’nin iktidarını Türkiye için bir “devrim” olarak de- ğerlendiriyor beş yıl önceki bir söyleşisinde. (Zaman, 12 Tem.) Demek ki “1923 Devri- mi”nden 80 yıl sonra Türki- ye’de ikinci bir “devrim” ol- muş!.. Nasıl oluşturulduğuna ge- lince, ilkin bir AKP milletve- kili “1923 Devrimi”nin “laik”, “çağdaş” yapısını dokuyan “Devrim Yasaları”nın yok edilmesini ister TBMM’den. Tam sonuç alınamayın- ca, bu yasalar sıraya konur ve ilk olarak 1923 Devri- mi’nin temel taşı -“Öğretim Birliği Yasası”nı, iktidar sin- sice ele alıp adım adım ke- mirir. Son aşamaya varıldı varılacak. Başka ters yüz edişleri sı- ralamadan bu iki örnek ye- ter artar, AKP’nin Türkiye için nasıl bir “devrim” oldu- ğuna. Bu, tam anlamıyla bir “kar- şıdevrim”dir. Bunu Prof. Karpat’ın gör- mesini bekleyemeyiz kuş- kusuz. Çünkü o da “1923 Devrimi”nin kazanımlarını “abartılmış” bulanların “saf”ında. Dolayısıyla -Türker Al- kan’ın istediği gibi- abart- madan, komşunun “deği- şim”ine katkıda bulunabilir. Evet, bizler adına ödül- lendirilen kimi “profesör”le- rimiz böyle; kimi yazarlarımız da... (1) T. Alkan, Radikal, 20.6.2009. (2) Ö. Ulusoy, M. Esen, Cumhuriyet, 12.6.2009. ‘Değişim’e Katkımız [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 17 Temmuz OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] SAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ 2009 CUMA 14 Bütçe açığı rekor kırmış. Aman teğet kırılmasın da! TRT Mümtaz Atlas: “TRT 1’de çarşamba gece yarısı yayımlanan programda Atatürk’ün ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ sözünün geçersizliğinin anlatıldığını biliyor musunuz?” Tekdir Işık İşgüden: “Yeniden tutuklanmasına ‘takdir-i ilahi’ diyen çocuk tacizcisi Hüseyin Üzmez’e: Takdir değil tekdir! Korumalı Ahmet Önen: “Recep’in askere güvenmediğinin kanıtı, Bilal oğlanın üç günlük askerliği özel korumalarla yapmasıdır!” YağmurDeniz Ertuğrul Günay yeni âleminde SOSYAL demokrat bir partinin genel sekreterliğinden laiklik karşıtı eylemlerin odağı bir partinin milletvekilliğine dönüşerek dünya siyaset tarihin en büyük döneği unvanını kazanan Ertuğrul Günay, Topkapı Sarayı Müzesi avlusunda İslamcı faşistlerin basmak istediği konser nedeniyle yine gündemde. Necati Cebe bu durumu şöyle özetliyor: “Yeni sağcı Ertuğrul Günay sağcıları topa tutmuş. Desenize solculuk damarı kabarmış!” Ercan Yeşilyurt ise merakını gidermek istiyor: “Türkiye İşçi Partisi Parlamentoda kitabının beşinci cildinin 192. sayfasında yazdığına göre 1969 yılında dönemin İçişleri Bakanı Faruk Sükan Meclis kürsüsünde ‘48 kişiyi burada tescil ettirmek istiyorum’ diyor. Ve ‘Mustafa Gürkan, Haşmet Atahan, Deniz Gezmiş’ diye başlayıp ‘Ertuğrul Günay’ diye saymaya devam ediyor.. Merak ediyorum; 1969 yılının Fikir Kulüpleri üyesi, İstanbul sekreteri, Türkiye İşçi Partisi Eminönü ilçesine kayıtlı Ertuğrul Günay’la 40 yıl sonra 2009 yılının AKP milletvekili ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay arasında bir isim bezerliği olabilir mi?” Bu arada şeriatçı ve tetikçi Vakit gazetesi Ertuğrul’u fena hırpalıyormuş. Vakit gazetesinin sıkı okurlarından Çankaya’daki AKP’li Abdullah Gül, ara bulmada yardımcı oluversin artık! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” AKP-FG koalisyon hükümetine bağlı Meclis Başkanlık Divanı tarafından bu yıl “Türkiye Büyük Millet Meclisi Onur Ödülü” verilen bir adam vardı: Prof. Dr. Kemal Karpat. Adam tarihçiymiş. Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini hafiyelerin sultanı 2. Abdülhamit’in attığını ve Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyetin ilanına karar verirken Abdülhamit’in görüşlerinden yararlandığını söyleyebilecek kadar cumhuriyetle hesaplaşması olan bir tarihçi! Amerika’da sanatını icra eyleyen adam aynı zamanda Amerika’da Amerikan hükümetince beslenmekte olan Fetoş’un hayranıymış. AKP’lilerin de ancak böyle birini onurlandırması ve ödüllendirmesi beklenirdi zaten. Neyse... Sıtkı Ergüney, adamın onur ve ödül sarhoşluğu içinde demeçler verirken bir cevher daha yumurtladığını ve özetle şu “tarihi gerçek”leri ifşa ettiğini söylüyor: “Atatürk’ün hilafeti laik cumhuriyet için bir tehlike olarak görerek kaldırmış olması gereksiz ve yanlış bir karardır. Bakın İtalya’da Vatikan devleti ile Katolik âleminin lideri Papa, bir arada yasal statü içinde varlıklarını sürdürmekteler. İtalya’nın laik olmadığı söylenebilir mi?” Bu cevher için önce Ergüney’in yorumunu alalım: “Adam; İtalya’da hiçbir siyasi partinin ya da siyasetçinin İtalya’nın din temellerine dayalı bir rejimle yönetilmesini savunamayacağını, bunu aklından bile geçirmeyeceğini, Hıristiyan âleminin bu tür bağnazlıkları yüzlerce yıl önce gerçekleştirmeyi başardığı Reform hareketi ile yıktığını niye söylemiyor? Çünkü Türkiye’de laik cumhuriyetin, toplumun ihtiyaçlarına cevap veremediğini, bazı yeni düzenlemeler yapılması gerektiğini açıkça söyleyen siyasi partiler ve onların yöneticileri var da ondan! Sonuçta Adnan Menderes ve Turgut Özal kafasının Türkiye’yi getirdiği nokta işte budur. Recep Tayyip’e de ekilenleri biçmek kalmıştır!” Doğruya doğru ama eksikleri tamamlamak gerek: O kafaların arasında Süleyman Demirel ve Kenan Evren de vardır! Kâğıt üstünde bir devlet olan Vatikan’ı, Rönesans’ı başlatan İtalya’nın laikliğine örnek göstermek de ancak böylesi kafaların tarihçilerine yakışır! Fakat unutmamak gerekir ki, bütün bunlar Türkiye’nin tarihini kendi kafalarına göre yeniden yazmak için yapılmakta olan çalışmalardır! Kafa SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Açõk efla- tun renk. 2/ Doğu Anado- lu’da bir õr- mak... Belir- teç olarak kul- lanõlan eylem soylu sözcük. 3/ Kimi Türk lehçelerinde “ağa” yerine k u l l a n õ l a n sözcük... Konya ilinde bir baraj. 4/ Lüfer balõğõnõn iri- si... Pantolonun apõş arasõna gelen yeri. 5/ Müzikte “yapõt” anlamõnda kullanõ- lan opus sözcüğü- nün kõsa yazõlõşõ... “Laf kalabalõğõ, ku- ru gürültü” anla- mõnda argo sözcük. 6/ Tepkili uçuk... Çiçektozu. 7/ Ermenistan’õn başkenti... Romanya’nõn plaka imi. 8/ İslam inancõna göre, ölüleri mezarõnda sorguya çekecek olan iki melekten biri... Ülke- miz sularõnda yaşayan ve “şip” de denilen mer- sinbalõğõ türü. 9/ Güzel kokulu bir kavun cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Periyodik dizgede, altõncõ gruptaki oksijen, kükürt, selenyum, tellür ve polonyum element- lerinin genel adõ. 2/ Şarkõ, türkü... Eğlenceli, ha- fif konulu, içinde bestesiz konuşmalar da bulu- nan, müzikli sahne yapõtõ. 3/ İstenç zayõflõğõ... Argoda peşin paraya verilen ad. 4/ Ölenlerin kõ- lõnmamõş namazlarõ ve tutulmamõş oruçlarõ için verilen sadaka... “Çok önemli kişi” anlamõnda uluslararasõ kõsaltma. 5/ Kapital. 6/ Pasta hamu- ru... Eski Mõsõr inanõşõnda, güneş kursu biçi- minde betimlenen tanrõ. 7/ Karõşõk renkli... Al- datma işi, hile... Baryum elementinin simgesi. 8/ Afyondan elde edilen ve hekimlikte kullanõ- lan bir alkaloit. 9/ “Çingene yengeci” de deni- len ve eti için avlanan bir tür pavurya. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 P O M E L O U S E K Ü M E N İ Z M P E R N İ Ş O İ Y E L İ K B G N N İ N O V A O H D F A V A A L A M A N Ş B L O K A J O K R A Ş İ T İ Z M 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle