Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
Yağmur
Öyle bir gürültüydü ki… Uyandım. Beni uykumdan
uyandıran o ürkünç seslerin ne olduğuna bakmak için
akşam açık bıraktığım pencerelerden birine doğru yü-
rüdüm. Çakan bir şimşek karanlık odayı ışığa boğ-
du, aynı anda yanağımı bir su damlacığı yaladı. Pen-
cerenin önünde durdum, saçlarımın, yüzümün, be-
denimin ıslanmasına aldırmaksızın bardaktan boşa-
nırcasına yağan yağmuru izledim bir süre. Sokakta
kimsecikler yoktu. Saate baktım, 4.30. Birazdan gün
ağaracak, İstanbul, yağmurun temizlediği bir saba-
ha uyanacaktı.
Pencereleri kapatmadan iyice kurulanıp yatağıma
döndüm. Uyku tutmadı. Kaldırım kenarlarına park et-
miş arabalara çarpıp parçalanan, parçalanırken çı-
kardığı sesler birbirine karışarak insanı ürküten bir gü-
rültüye dönüşen iri yağmur damlalarını düşündüm.
Hızla yağarken, yapıların duvarlarında, arabaların ka-
roserlerinde, ağaçların dallarında binlere parçalanan
yağmur damlaları yerde yeniden birleşiyorlar, seller
oluşturuyorlardı.
Öyle güçlü sellerdi ki önlerinde hiçbir şey ayakta
kalamıyordu.
Yağmur beni bugüne dek koruduğum gençlik ha-
yallerime götürdü. Yere düşen yağmur damlacıkla-
rı gibi birleşmek, güçlenmek, önünde kimsenin,
hiçbir şeyin duramayacağı bir sele dönüşmek. İnsan
seline, insan sellerine…
Aynı amaçlar için, daha özgür, daha demokrat, da-
ha adil, daha aydınlık, daha yaşanası bir dünya kur-
mak için savaşım veren insanların birleşmesi bu ka-
dar zor muydu?
Zormuş, zormuş ki birleşemedik, sel olup önümüze
çıkan gericileri, sahte demokratları, özgürlük yalan-
cılarını, yurt sevgisizlerini önümüze katıp, silip sü-
püremedik.
Üç gün önce Ören’de üniversiteli genç bir okurum
yanıma gelip bir sosyalist örgüte üye olduğunu, bu
örgütü nasıl değerlendirdiğimi sormuştu.
Öyle zor bir soruydu ki… Genç yoldaşıma, ilerle-
miş yaşımın ve geçirdiğim bunca deneyimin artık “bir”
örgütü “tutmaya” elvermediğini, tüm sosyalist ör-
gütlere eşit uzaklıkta durduğumu anlattım. Somut so-
rusuna gelince, adını verdiği örgütün gençlik dışın-
daki hedef kitleye ulaşmakta kullandığı özgün “jar-
gon/terminoloji” nedeniyle zorlandığını söyledim.
Bana hak verdi, ayrıca bu “hastalığın” tüm sosyalist
örgütlerde olduğunu ekledi. Saptaması doğruydu.
Bırakalım sel olup akmayı, insanoğluna tarih bo-
yunca yapılmış, ona en layık olan toplumsal-eko-
nomik-kültürel düzenin getirilerini hepi topu iki say-
fada toplam on maddelik bir manifesto olarak her-
kesin anlayabileceği bir dille kaleme alıp topluma ak-
tarmayı başaramıyorduk.
Her sosyalist örgüt kendi köşesinden, kendi diliy-
le bir türkü çığırıyor, ortaya çıkan kakofoniden kim-
se bir şey anlamıyordu.
Türkiye’nin sosyalist tarihinde anlaşılabilirliğin,
dolayısıyla birleşilebilirliğin en önde gelen temsilcisi,
10 Temmuz 1995 günü yitirdiğimiz Mehmet Ali Ay-
bar’dı. Türkiye sosyalizminin bu büyük önderinin gür
sesi dışarıda yağan yağmurun sesine eşlik ediyordu.
“Nasırlı eller Meclis’e!”
Aybar, Türkiye sosyalizminin en anlaşılabilen, en
birleştirebilen temsilcisiydi. Onun önderliğinde Tür-
kiye İşçi Partisi’nin 1965 genel seçimlerinde Türki-
ye Büyük Millet Meclisi’ne 15 milletvekili sokması bir
rastlantı değildi. O, “55 milyon metrekare vatan top-
rağı Amerika’nın işgali altındadır” dediğinde, insan-
lar ne demek istediğini anlıyorlardı. Yokluğu, yok-
sunluğu anlattığında da. TİP başkanlığını yürüttüğü
1962-1969 yılları arasında kalan dönem, Türkiye’de
sosyalizmin yükseliş yıllarıydı. Ama bırakmadık, el-
birliğiyle onun yükselttiği yapıyı didikledik, çekiştir-
dik, altını oyduk, kuruttuk.
Evet, yağmur damlacıkları gibi birleşmek, sel olup
akmak…
Mehmet Ali Aybar’ı saygıyla, sevgiyle, özlemle anar-
ken, “Belki bir gün…” diyorum, neden olmasın?
[email protected]
www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com
Sayõn Binali Yıldırım,
Siz gerçekten “ulaştır-
ma”mõzõn bakanõ mõsõnõz?
Merakõmõzõn nedeni, “ulaş-
tırma karşıtı” haliniz.. daha
doğrusu artõk “ulaşılamama”nõn
nedeni olan “karayolcu”luğa
“kara sevda”nõz...
Oysa Ulaştõrma Bakanlõğõ “de-
miryolu uygarlığı”mõzõn yüz
akõdõr. Bu nedenle Karayollarõ
Genel Müdürlüğü (KGM), yarõm
yüzyõlõ aşkõn bu bakanlõktan
“ayrı” tutulmuştur.
Bilirsiniz; 1949’daki ABD ra-
porunda, Türkiye’ye “demiryo-
lu yerine karayolunu geliştirin”
denmişti de bu “tavsiye”ye uyu-
larak, KGM Ulaştõrma Bakanlõ-
ğõ’na “bağlanmadan” kurul-
muştu. Böylece, “demiryolu,
denizyolu, karayolu ve hava-
yolu”nu ulusal çõkarlara göre
“birlikte planlama” hedefi de
baştan engellenmişti...
İşte o yõllardan beri KGM,
adeta “devlet içinde devlet”
konumuyla, hem karayolu poli-
tikasõnõn egemenliği, hem de
Türkiye’nin “demiryolsuz” bõ-
rakõlmasõnda “siyasi önder”le-
rin baş tacõ olmuştur.
Bizler, ulaşõmda “dışa ba-
ğımlı”lõktan kurtulmak; “ulaş-
tırma”nõn yüzde 95’ine karõşa-
mayan bir Ulaştõrma Bakanlõğõ
“ayıbı”na son vermek; ulaşõm
tercihlerini “karayolu kayır-
macılığı”na kapõlmadan belirle-
yebilmek için, “KGM’yi de yö-
neten” bir Ulaştõrma Bakanlõ-
ğõ’nõ özlemle bekledik...
Atatürk’ten miras bakanlõğõ-
nõzõn, tüm ulaşõm sistemlerini
dengeli geliştirecek bir planla-
maya sahip çõkmasõnõ savun-
duk...
Bu nedenle hükümetinizin
KGM’yi tam 55 yõl sonra asõl sa-
hibi olan bakanlõğõnõza bağla-
masõnõ da “içtenlikle” destekle-
dik...
O kadar ki bir yazõmda “Çok
şükür artık demiryolu gereken
yere demiryolu, karayolu ge-
reken yere de karayolu plan-
lanabilir...” dememe, kimi okur-
lar anlam verememiş ve sor-
muşlardõ; “Nasıl yani, zaten tü-
mü Ulaştırma Bakanlığı’nın
yetkisinde değil miydi?”
Değildi Sayõn Bakan, ama
şimdi artõk “yetkiniz”de...
Siz ise işte böylesine umutla-
rõn bakanõ olmanõza rağmen,
“Boğaziçi’ne 3. köprü” ve hat-
ta “Denizaltı Karayolu Tüne-
li”yle, öncelikle kendi bakanlõ-
ğõnõza karşõ “tarihsel bir vefa-
sızlık” içinde olduğunuzun ga-
liba farkõnda değilsiniz... Ülke-
yi vaktiyle demir ağlarla ören ba-
kanlõğõnõz emektarlarõnõn ruhla-
rõnõ incittiğinizin de...
Ulusal onur projemiz olan
Marmaray’la yeni köprü ihti-
yacõnõn da kalmayacağõnõ ka-
nõtlayan “raporlar”õnõz resmi in-
ternet sitenizde yayõmlanõrken,
bunu hiçe sayan köprü inadõnõzõn
ülkeye ve İstanbul’a büyük kö-
tülük olduğunu size anõmsatan bir
danõşmanõnõz yok mu?
Hele şu Suriçi’ne saplanan
“Karayolu Tüneli” İstanbul’un
“Dünya Mirası” tarihi doku-
sunun daha fazla otomobil iş-
galine açõlacağõnõ nasõl gör-
mezsiniz? Aynõ konuda çekin-
celerini “size saygı”yla belirten
büyükşehir belediyesi mimar
ve şehircilerini bile nasõl üzer-
siniz?
Projeniz sayõsõz şehircilik sa-
kõncasõ nedeniyle ve yine Mar-
maray’õ yok sayan bilim dõşõlõ-
ğõyla nâzõm plana bile işlene-
mezken, tutup plansõz olarak
ihalesini ya-
pabiliyorsu-
nuz!
Ve yine
sayõsõz bilim
insanõ ile
kendi ba-
kanlõğõnõzõn
yürekli uz-
manlarõ, 3.
köprünün
çözüm ol-
madõğõnõ ve İstanbul’un elde
kalan son doğal alanlarõ için
cinayet olduğunu söylerken siz,
tanõmlanamaz bir umursamazlõk
içindesiniz...
Oysa biz, KGM’nin size bağ-
lõ olmadõğõ dönemlerden beri da-
yattõğõ, çevre düşmanõ bir “pa-
ra toplama köprüsü”nü “sor-
gulama”nõzõ beklemiştik; “ay-
nen” savunmanõzõ değil... “Ba-
kanlık yetkiniz”le, Karayolla-
rõ’nõn keyfi uygulamalarõnõ dur-
durabileceğinizi ummuştuk; ay-
nõ keyfiliğe siyasal önderlik
yapmanõzõ değil...
Ancak öyle görünüyor ki
KGM’nin bakanlõğõnõza bağ-
lanmasõ, “karayolu kayırma-
cılığının sizin himayenizde de
sürmesi” demekmiş. Belki de
cumhuriyetin ulaştõrma bakan-
larõnõ, ulaştõrmanõn değil; ABD
kökenli karayolcu siyasetin ba-
kanlarõ yapma planõymõş...
Boşuna sevinmiş, umutlan-
mõşõz...
Lütfen söyler misiniz; siz ger-
çekten ulaştõrmaya mõ bakõyor-
sunuz; yoksa 50 yõldõr başõmõza
dert olan, rant düşkünü kara-
yolculuğa mõ?
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
‘Ulaştõrma’nõn Bakanõ mõsõnõz?
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected]
[email protected]
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected]
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected]
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN
HARBİ SEMİH POROY
15 Temmuz
15 TEMMUZ 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
15
Deterjan
Soner Önal:
“Recep’in
deterjanı temizlik
için tek başına
yetmez; son
yıkamada Zahid’in
parlatıcısı gerek!”
Çevre
Erol Barutçugil:
“Türkiye’yi ilkel
yaratıkların
yönlendirmesine
izin vermeyeceğini
söyleyen Ertuğrul
Günay önce
çevresine baksın!”
Oğlan
Avni Kurtuldu:
“Bilal oğlanı
kışlada biri
uzman çavuş iki
asker
koruyormuş. Hani
askerlik yan gelip
yatma yeri değildi!”
Alanya’daki transfer ve rant hesabı!
GAZETE yazıları için tarihin
müsveddesi denir ya; biz de bu yıl
yerel seçim öncesi 13 Şubat ve 15
Şubat’ta iki kez yazmışız: Deniz
Feneri’nin parlak yıldızı Zahid
Akman, okey masasından
kalkmaya fırsat bulduğu zamanlarda
gittiği Alanya’da ne yapıyor? Zahid
Akman’ın kent merkezindeki son
yeşil alanlardan ve en az iki yeni
deniz feneri kuracak ranta sahip
43 dönümlük Karayolları
arazisinin çevresinde bazı
AKP’lilerle birlikte ellerini
ovuşturarak dolaştığı doğru mu?
Ne doğru dendi ne yalan! Bu
arada Alanya’da belediye
başkanlığı seçimini onca vaade
rağmen Zahid’in arkadaşı ve
AKP’nin adayı Kerim Kılıç kaybetti;
ANAP’tan Hasan Sipahioğlu
üçüncü kez kazandı. Ve seçimden
üç ay geçtikten sonra bir şeyler
oldu, Hasan Sipahioğlu AKP’ye
transfer oldu! Kerim Kılıç da
AKP’nin Antalya il yönetim kuruluna
sokuldu... Tarihin müsveddesi için
bir kez daha yazalım: Halk, yerel
seçimde AKP yobazlığını ve
yağmacılığını Ege ve Akdeniz
kıyılarından def ederken, Hasan
Sipahioğlu’nun siyasi ahlaka
uymayan transferiyle Alanya’da
açılan “gedik” çok önemlidir!
Alanya’da bir şirkete beş yıldızlı
devasa bir otel yapması veya
işletmesi için Karayolları arazisi
sunulabilir ya da dikkatler
Karayolları’na yoğunlaştırılıp bir
başka büyük yağma yapılabilir.
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
HAZAR ve Ortadoğu’nun doğalgazını
Avrupa’ya aktaracak boru hattı projesi
Nabucco’nun imzaları Ankara’da atıldı. İslam
âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep,
ortada taşınacak doğalgaz olmamasına rağmen
iki ucu açık boru için parlak nutuklar attı. Sultan
hazretleri, Avrupa Birliği üyeliğinin ucu açık
sürecine alışık olduğu için Nabucco’da da
borunun iki ucunun açık olmasını pek
önemsemedi.
Hazret, reklamlardaki gibi “tut şunun ucunu
döşeyelim abi” demekle sorunun çözüldüğü
havasındaydı. Hatta kendinden o kadar emindi ki
imza töreninde İtalyan besteci Guiseppe
Verdi’nin Yahudilerin Babil’den sürgün edilmesini
konu alan Nabucco’sundaki “esirler korosu”nu
bile sahneye çıkartmadan kendi repertuarından
klasik Türk müziği dinletti!
Gelelim sadede... Bülent Esinoğlu ise
Nabucco için “Türkiye’nin borusu değil, Batının
borusudur ve ötecek olan da Batının borusudur”
diyerek şu yorumu yaptı:
“Emperyalizmin kazançları: Avrupa satın aldığı
hidrokarbon kaynaklarını çeşitlendirmiş oluyor;
yeni arz kaynağı elde ettiği için Rusya’dan aldığı
enerjinin fiyatını düşürme imkânı kazanıyor.
Türkiye’nin jeopolitik avantajı ‘jeopolitik transit
geçit’ ülkesine indirgeniyor; Türkiye’nin kendisi
enerji üssü olsa, jeopolitik değeri daha da
yükselirdi. Türkiye’ye verilecek yılda verilecek 450
milyon dolar, harcayacağı güvenlik harcamalarına
yetmiyor. Rusya’nın, Türkiye’ye teklif ettiği enerji
üssü olma teklifi de boşa gitmiş oluyor.
Belirsizlikler: Azerbaycan ve Şah Denizi’nin
ötesinden, gaz gelecek mi, gelmeyecek mi belli
değil. Türkiye, AB-D adına Türki cumhuriyetlere
baskı aracı olarak kullanılacak. Nabucco
borusunun içinin, AB-D adına doldurulması için
Türkiye taşeron olarak kullanılacak. Kendimiz,
gazı Türki cumhuriyetlerinden satın alıp
Avrupa’ya pazarlasa daha iyi olmaz mıydı, yani
enerji üssü olmaya çalışsak daha iyi değil miydi?
Şimdi Batı adına borunun içinin doldurulmasına
çalışacağız.
Siyasi sorunlar: Bu boru hattı gerçekleşirse,
Türkiye Batı emperyalizmine daha çok bağımlı
hale gelecektir. Nabucco, Türkiye ile Rusya
arasındaki düşmanlığı da körükleyecektir. Siyasi
iktidar, Avrupa’nın enerji sorununu kendi sorunu
olarak görmektedir.”
Nabucco
SESSİZ SEDASIZ (!)
TRT cemaatlere
teslim edildi:
Her kanalda ayrı
yobazlık!
YağmurDeniz
“Demirağlar”... Atatürk’ten beri “aynı”lar!..
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Bireyin her
tür devlet ve-
sayetinden
kurtarõlmasõ
gerektiğini
ileri süren si-
yasal görüş.
2/ “Islıkçı ör-
dek” de deni-
len bir su ku-
şu... Züppe. 3/
Sevinç belir-
ten bir ünlem... Do-
nuk renkli... Endo-
nezya’nõn plaka
imi. 4/ Çocuklarda
kemiklerin çarpõl-
masõ hastalõğõ. 5/
Bir bağlaç... İlaç,
deva... “O” göster-
me sõfatõnõn eski bi-
çimi. 6/ II. Dünya
Savaşõ yõllarõnda
Japonlar tarafõndan kullanõlan avcõ uçağõ tipi...
Solunumun az ya da çok süreli olarak durmasõ.
7/ Odunu ince marangozlukta ve kaplamacõlõk-
ta kullanõlan Brezilya kökenli bir ağaç. 8/ İs-
yankâr... Eski dilde yağmur. 9/ İtalya’da bir ya-
nardağ... Eğreti mal.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir düşünceyi çarpõcõ ve özlü bir anlatõmla
veren söz. 2/ Sofrada kullanõlan sahan altlõğõ...
Tavlada “üç” sayõsõ. 3/ Bir zaman birimi... Şart-
lar, koşullar. 4/ Gaziantep yöresinde yetişen be-
yaz bir üzüm cinsi... Kemiklerin yuvarlak ucu.
5/ Tanrõtanõmaz.... Yünden dövülerek yapõlan
bir tür kaba kumaş. 6/ Bir kabõn oylumunu ve
alabileceği miktarõ hesaplama. 7/ Çinko ele-
mentinin simgesi... İstanbul’un Beyoğlu semti-
nin eski adõ. 8/ Amerika’da Joseph Smith tara-
fõndan kurulan ve birden çok kadõnla evlenme-
yi ilke edinen dinin mensuplarõna verilen ad. 9/
Çemberin çevresinin çapõna oranõnõ gösteren sa-
yõ... “Sergio ---”: İtalyan sinema yönetmeni.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
G A L D İ R İ K
Ö Ğ E D O L A K
L A K T O Z L A
E R A L E M R
V A A T T U B A
E N C A M T A K
Z U R A Y S U
E Z İ Y E T R
K L E A L A Z A
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9