21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
I 7 HAZİRAN 2009/ SAYI 1211 Dünyaya kafa tutan avukat... Ona göre bir avukatın görevi, müvekkilini suçu ne kadar ağır olursa olsun linçten kurtarmak. Zaten mahkemeler bunun için değil midir? Jacques Verges de öyle yaptı, bilinen hemen hemen tüm terörist, muhalif ve anarşistleri korkusuzca savundu. Bu nedenle ajan olarak bile suçlandı. Ama asla yılmadı. Hayattaki tek kuralıysa ilişkilerinde "kırmızı çizgTyi aşmamaktı... DENİZ ULKUTEKIN / ALPER TUR6UT S uçsuz bir toplum, gülsüz bir gül fidanı gibidir" ve "Damarlanmdaki kan kalbimle konuşuyor"... Mutlak bildiği her güce meydan okuyan ve büyük aşklar yaşayan tutkulu bir adamın sözleri bunlar... Hayatını -tastamam 84 yıl ediyor- emperyalizme, sömürgeciliğe ve işgale karşı savaşmaya adayan dünyanın en ünlü ceza avukatı Jacques Verges, aym zamanda sınırlan zorlayan zekâsıyla, genç meslektaşlanna "imkânsız diye bir şey yoktur" argümanını hediye ediyor. Kopuş savunmasının (ilk uygulayıcısı Sokrates) büyük ustası Verges, 20'yi aşkın Afrikalı diktatörü savunup insanlığın tepkisini çekerken dahi mağrurdu. Çünkü asıl suçluyu biliyordu ve "her koşulda ölümüne müdafaa" diyerek onlara sesleniyordu; "Batı'nın vahşi kapitalistleri, bu kan denizini sizler yarattımz". Annesi Vietnamh babası Katalan bir Fransız melezinin, neden Cezayir'de yaşanan soykınma karşı isyan bayrağını yükselttiğini anlamak için sanınm Kuzey Afrika'yı 1956'da kana bulayan, bir milyon 600 bin kişinin ölümüne neden olan lejyoncrlerin izini sürmek gerekiyor. O kanlı Fransız lejyoner askerleri ki; tam 20 yıl sonra faşist Arjantin cuntasına yol gösterici oldular. "Ben Tannyım" diyebilecek denli gözükara ve birçok müvekkili intihar ettiği için haliyle "Ölüm Meleği"ne de benzetilen Verges'in "provokatör"; gizli servis ajanı ve "çıkarcı" olduğunu öne sürenler öylesine çok ki... İyi bir hukukçuyu, sanatçı olarak gören, felsefe, tarih, edebiyat ve şiirle söylevlerini harmanlayan Verges, soğukkanlılığı ve düşmanlannı sinirlendiren kayıtsızlığıyla asla tuzağa düşmüyor. Verges aynı zamanda eski bir direnişçi ve savaş gazisi... Kayıp olduğu 1970-1978 yıllan arasında gerilla olduğu söyleniyor. Kimler yok ki dostlan arasında; Mao, Ahmed Bin Bella, Yaser Arafat, Slobodan Miloseviç, Saddam Hüseyin, Waddi Haddad, George Habaş, Yacef Saadi, Zohra Drif-bitat, Abderrahmane Benhanıida, Khieu Samphan, Pol Pot... Bir de savunduğu isimlere bakahm; llich Ramirez Sanchez nam-ı diğer efsanevi Çakal Carlos, "Lyon Kasabı" da denilen Nazi lideri Klaus Barbie, Musevi soykınmının gerçek olmadığını öne süren meşhur fılozof Roger Garaudy, Yugoslav lider Slobodan Miloseviç, eski Irak Dışişleri Bakanı Tank Aziz... Liste uzayıp gidiyor; Kongolu devrimci önder Patrice Lumumba'yı katlettiren diktatör Moise Tsombe, Lübnan'ın dünyaca ünlü silahlı eylemcisi Enis Nakkaş, 12 cinayet işleyen, "Bikinili Katili" de denilen "Yılan" lakaplı Charles Sobhraj... KOPUŞ SAVUNMASI... Bize öyle geliyor ki, Jacques Verges hiç de masumiyetini kanıtlamaya çalışan biri değil. Şayet bir şeyi inkâr ediyorsa ya da herhangi bir konu hakkında konuşmasmın doğru olmayacağını söylüyorsa bunu düz bir reddediş olarak ele almamak gerekiyor. Ne de olsa hukuk alamnda yarabcısı olduğu "kopuş savunması" hayatının her alanında yer etmiş birinden bahsediyoruz. Biri "Azılı terörist Çakal Carlos'la sık sık görüşüyormuşsunuz?" derse "Hayır" diyebiliyor. Belki gerçekten görüşmemiştir ya da görüştüğü kişi özgürlük savaşçısı llich Sanchez Ramjrez'dir. Sizin gerçekleriniz onu enterese etmiyor. Bu yüzden geçen hafta Istanbul'da katıldığı basın toplantısında Alaattin Çakıcı ya da Ergenekon Davası'yla ilgili sorulan cs geçmesi çok da şaşırtıcı değil. Toplantı sonrasında "Terör'ün Avukatı"yla beş dakikahğına görüşme şansı yakalıyoruz. Ancak önce "aykirı sorulanmız" olmadığından emin olunuyor. Ortalıkta dolaşan "korumalar"ın sohbetimize özel alaka gösteımesi de cabası. En çok merak ettiğimiz soruyla başlıyoruz. &m, DELIDOLU BİR YAŞAM Jacques Verges, 5 Mart 1925'te Tayland'da dünyaya gözlerini açtı. îkizi ise daha sonra Fransa'nın egemenliğindeki denizaşın bir ada vilayetinde komünist milletvekili olacak Paul'du. Verges, Fransız doktor bir babayla, Vietnamh öğretmen bir anneden dünyaya gelmişti. Dominyon bir ülkede doğmak ve büyümek, Verges'in hayatına da yön verdi, onu sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı nefret duygulanyla donattı. Yurttaşlık bilincinin doğduğu, ihtilalin Paris'i düşünce, 1942 yılında cğitimini yanda bıraktı ve General Charles de Gaulle önderliğindeki Fransız direnişine katıldı. Bundan tam 63 yıl önce (1946) Fransız Komünist Partisi'ne kaydoldu. 1950'deo zamanki adı Cekoslovakya olan birleşik ülkenin başkenti Prag'a gitti ve komünist parti için çalışmalarda bulundu. Verges, önce Doğu dilleri ve edebiyatı üzerine eğitim aldı ancak sonra hukuk okumaya karar verdi. Paris Barosu'na 1955 senesinde kaydolduğunda 30 yaşındaydı. O, dile kolay tamı tamına 54 yıldır avukatlık mesleğini icra ediyor. • Acaba, azılı suçlulan savunmaktaki amacı hukuksal anlamda yaptığı deneyin bir parçası mı? Işin insani tarafını göz ardı ediyor olabilir mi? Sonuçta avukatlık kariyerindeki müvekkilleri ve dostlan pek de hoş anılan isimler değiller. Lyon Kasabı lakaplı Nazi Subayı Klaus Barbie'yi Lyon'daki linç mahkemesinde birçok suçtan beraat ettirmesi hâlâ akıllarda. Gerçi, bu davayla, tüm basının gözleri önünde ülkesi Fransa'nın Cezayir'de uyguladığı yöntemlerin Nazilerinkinden çok farkh olmadığını açıkça ifade etme şansı yakalamıştı Verges. Asıl amacı da zaten buydu. Yine de bu deney meselesini kabul etmiyor. Ona göre, bir avukatın görevi, müvekkilini suçu ne kadar ağır olursa olsun linçten kurtarmak. Zaten mahkemeler ne için? Günümüzde linç kavramının kurumsallaştığını söylüyor, bu konuda insan haklan derneklerini bile suçluyor, "Onlar da çoğunlukla suçluyu savcının karşısına bir kurban olarak çıkarabiliyor" diyor. Telefon rehberinizde uluslararası terörün mucidi Vaddi Haddad ya da lslami terörün öncüsü kabul edilen Anis Nakkaş'm bilgileri varsa kamuoyundan büyük bir hayranlık beklememeniz gerekiyor. Gerçi bu isimlerle illegal f ilişkiler içinde olduğunu kabul etmiyor. tlişkisini yasaların kendisine verdiği yetkiyle belirliyor. Basın toplantısında Abdullah Öcalan'ın davasını almak için başvuruda bulunup bulunmadığıyla ilgili soruya kesin bir dille "hayır" cevabını veriyor. Bu cevap "terör"le ilişkileri konusunda seçici davrandığını gösteriyor mu? "tlişkilerimde sadece kırmızı çizgiyi aşmamaya çahştım" diye yanıtlıyor, "Bu beni zayıf kılardı. Birçok teröristin yanında yer aldım ama bu örgütlerin hareket tarzıyla ilgiliydi". KIRMIZI ÇÎZGÎYİ AŞMAMAK... Verges'le konuşurken satır aralannı iyi okumanız gerektiğini düşünebilirsiniz. Ancak kırmızı çizgi lafından hareketle şu sorulan kendinize sormanız gerekiyor. Hukuk kanunlan evrensel mi? Uluslararası terör gibi konularda evrensel yasalar mı işler, yoksa genelde Batılı ülkelerin sömürgeleştirmek istedikleri dünyada uyguladığı, yine kendileri tarafından meşrulaştınlmış terör bunlann dışında mı kalır? Verges de "kırmızı çizgi" diye tanımladığı şeyin evrensel bir doğru olmadığının farkında. Bu yüzden onun doğrulanyla sizin doğrularınız uyuşmuyorsa yapılabilecek bir şey yok. Üstelik bu doğrular kesin olsaydı bile iletişim kanallan tarafından manipule edilmeyc çok açık olduklan gerçeği değişmezdi. Verggjde bu işin ustası. "Tanınmış bir avukat olmanın çok büyük yaraflan oldu" diyor. Cenıile Buharad savunmasıyla idama giderken dünyayı ayağa kaldırması ve ilerde eşi olacak militanı bağımsızhk arayanlar için bir idole dönüştürm'esi daha ellili yıllarda medyayı nasıl kullanabildiğini gösteriyor. Bununla ilgili bir anısını şöyle anlatıyor Verges: "Bir keresinde Miloseviç'le görüşmeye gittiğimde yetkililer beni engellemek için her şeyi yaptı. Ben de yargıca telefon ettim. Yargıç da yetkilileri arayarak 'Verges'in mahkûmla görüşmesine izin verin. Yoksa bir basın toplantısı yapar ve ortahğı ayağa kaldınr' dedi. Yargıç, eski bir arkadaşımdı ve beni gayet iyi tanıyordu". • PAZARIN PENCERESINDEN Azınlığı kovmak, SELÇUK EREZ • a "UIke elden gidiyor diye, farklı etnik kökende olanları ülkeden kovduk. Bu faşizan bir yaklaşımın sonucudur!" dedi. Doğru mu? Bazı olayları anımsayalım: * 11 Kasım 1942'de Varlık Vergisi yasası kabul edildi: Vergilerin yüzde 87'si müslüman olmayan vatandaşlara kesildi. Bu insanlardan ödeyemeyen 1229 kişi Aşkale'ye gönderildi; orada taş kırdılar. * Son birkaç yıla kadar Rum Patrikhanesi'nin yer aldığı sokağın adı Sadrazam Ali Paşa Caddesi'ydL Sadrazam Ali Paşa kimdi? 22 Nisan 1821'de Rum patriği Grigoryos'u, Mora Isyanı'nı desteklediği gerekçesiyle astıran sadrazamdı. * 6 Eylül 1955'te hükümet yanlısı bir gazetede çıkan "Atamızın evini bombaladılar" haberi üzerine kırkırtıcılar sokaklara döküldü; bunlann kışkırttıkları, Istanbul'da Rum, Yahudi ve Ermenilerin dükkânlarını talan ettiler, kiliseler yakıldı, insanlar öldürüldü. "6-7 Eylül Olayları" olarak anılan bu olaylardan sonra çok sayıda Rum Türkiye'den ayrıldı. Ata'nın evinin bombalayanın, Kıbrıs'la ilgili konferansı etkilemek amacıyla o sırada devleti yönetenlerin bilgisiyle gönderildiği artık bilinmektedir. 1964'te Istanbul'da yaşayan on iki bin Rum, Kıbrıs sorununun kritik bir evresinde sınır dışı edildi. Evet çok sayıda azınlıktan vatandaşımız, doğrudan doğruya ya da korkutularak bu memleketten uzaklaştırılmıştır. Bu eylemleri onaylamak uygarlıkla bağdaşır mı? Hayır! Bu gerçekler bizi üzmekte midir? Evet! Bütün bu olayları hatırlamak, hatırlatmak bizi sadece üzecekse? Zaman boşuna geçmiş demektir! Bunlara benzer olaylar günün birinde yeniden gözlemlenebilir... Aslında gereken, bu olayların bir daha gerçekleşmemesi için ne yapılması gerektiğini düşünmektir. Bu nasıl olur? Işimize gelmeyen Anayasa Mahkemesi kararlarını "Demokrasiye atılan kurşun" olarak tanımlamakla mı? Demokrasiyi amaç değil araç olarak tanımlayarak mı? Bakanların gereğinde nasıl kapı dışarı konulacağını anlatarak mı? Eleştiren basını baskılayarak, meslek örgütlerini susturarak mı? Tabii ki hayır! Faşizan yaklaşımlar ancak faşizan söylemler kınanarak önlenir! [email protected] Imtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına llhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: Ibrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase llknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Idare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/lstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısr. Nazende Pa! Reklam Koordinatöheri: Hakan Çankaya / Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/ 75 / 343 72 74 (554-555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri/Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/ Istanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. ([email protected])
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle