Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
30 HAZİRAN 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Bizi Bu Krizden Kim
Çıkartacak?..
Bir gece yarısı, ansızın önemli bir güvensizlik kri-
zinin içine düştüğümüzü, cuma sabahı yatakları-
mızdan kalkınca öğrendik. Oysa, aynı gün Genel-
kurmay Başkanı’nın tüm karargâhı ile birlilikte dü-
zenlemiş olduğu basın toplantısında, kendi adlan-
dırması ile “o kâğıt parçası”nın TSK ile uzaktan ya-
kından ilişkisi bulunmadığını öğrenmiş olmanın
huzuru içinde olmamız gerekiyordu.
Orgeneral İlker Başbuğ, o basın toplantısına, or-
dusuna komuta ettiği ülkenin stratejik konumunun
önemini bir kez daha yineleyerek, “kulakları olup da
duymayanlara, gözleri bulunup da görmeyenle-
re..” anlatarak başlamıştı. Kendisine bağlı Askeri
Savcılığın, 12 gün süren titiz araştırma ve soruş-
turmasını tüm ayrıntılarını tek tek sıralayarak ka-
muoyu ile paylaşmış, verilen görevsizlik kararının ye-
ni ve kesin kanıtlar olmadıkça kesin olduğunu be-
lirtmiş, “ordu”nun anayasaya ve demokrasiye bağ-
lılığından kuşku duyulmamasını istemişti.
Ve, kimi nifak merkezlerine TSK’nin üstünden
ellerini çekmeleri uyarısını yapmıştı. TSK’nin
komutanı bunları söylerken, dokuz saat önce,
TBMM’de AB Uyum Yasaları için kanunlaşan ve
son krize neden olan yasadan da haberi bulunmu-
yordu.
Sadece Genelkurmay Başkanı’nın değil; muha-
lefet partileri genel başkanlarının da, 5271 sayılı Ka-
nunun 3 ve 250. maddelerindeki bir ana tümceyi de-
ğiştirerek, askeri yargının elini kolunu budamayı
amaçlayan hazırlıktan haberleri olmadığı anlaşılıyor.
Tasarının görüşüleceği gün CHP ve MHP genel
merkezlerini ziyaret eden Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in o değişiklik önergesinin verileceğini söy-
lemeden, sadece uyum yasalarına uygun değişik-
likler için destek istediği, dolayısıyla muhalefet
partilerinin aldatıldığı ortaya çıkıyor.
Milli Savunma Bakanı da mı
by-pass edildi?
Dahası, Eskişehir Bağımsız Milletvekili Tayfun
İçli, dün düzenlediği basın toplantısında bu yasa ile
Hükümetin Adalet Bakanı’nın, Milli Savunma Ba-
kanı’na da gol attığını söylüyor. İçli, yapılan de-
ğişikliğin 393 sayılı Askeri Muhakemelerin Ku-
ruluşu ile ilgili yasayı da değiştirdiğini anımsatıyor.
Oysa söz konusu yasada bu tür değişiklikler için Mil-
li Savunma Bakanı’nın yetkili bulunduğunun altını
çiziyor.
İçli’nin bu açıklamasının ortaya çıkarttığı gerçek,
ya Sadullah Ergin, Başbakan’dan aldığı bir talimat
ile o değişikliği tezgâhlarken kabine arkadaşı ve so-
runun asıl ilgilisi olan Vecdi Gönül’ü devre dışı bı-
rakmıştır. Ya da Gönül, olacakları bildiği halde, on-
lardan habersiz bir bakan olarak tarihe geçmeyi içi-
ne sindirerek kişiliğinden ödün vermiştir.
Çünkü değişiklik tasarısı Savunma Bakanı’nın ha-
beri ile görüşülmeye başlanacak olsaydı, konu
önce Milli Savunma Komisyonu’nda ele alınacak-
tı. Dolayısıyla Genelkurmay Başkanlığı temsilcisi de
bu değişiklikle ilgili görüş ve önerilerini söyleme ola-
nağı bulacaktı. Dahası değişikliklerin anayasaya ay-
kırı olup olmadığı tartışması Adalet Komisyonu
Başkanı Ahmet İyimaya’nın fetvası sınırları içinden
çıkarak Anayasa Komisyonu’nda da görüşülebile-
cekti.
Ama o zaman Başbuğ’un TSK üzerinden elinizi
çekin sözlerinin perde arkasındaki asıl muhatapla-
rını bilip öğrenemeyecektik.
Herhangi bir tasarı üstünde, o tasarı ile ilgisi olan
kurum ve kuruluşlara, mesela Barolar Birliği ya da
Odalar Birliği temsilcilerine danışmayı ihmal et-
meyen TBMM Başkanlığı da, belki ağustos ayı için-
de yenilenecek Başkanlık seçimlerini etkilememek
için öyle görülüyor ki, olup bitenler karşısında üç
maymunları oynamayı yeğlemiştir.
Oysa o eller, o baskın yasasına bir de, “bu kanunla
5271 sayılı kanunun 3 ve 250. maddelerinde yapı-
lan değişiklik hükümleri yürürlüğe girdiği tarihte de-
vam eden soruşturmalarda da kullanılır”geçici mad-
desini ekleterek Ergenekon soruşturmasının da du-
rumu üzerine yeni tartışmaların başlatılmasına yol
açtılar.
Muhalefet partileri de uykuda
Beni bu değişikliklerden haberli kılan Tayfun İç-
li, söz konusu soruşturma için iktidar partisi ve hü-
kümet bugüne kadar asker kişiler hakkındaki iş-
lemleri yasal olarak kabul etmedikleri için mi bu ek-
lemeyi yaptılar, diyor.
Başbakan ve Adalet Bakanı’nın yürüttüğü bu ye-
ni krizin geliştirilmesinde muhalefet partilerinin,
tıpkı Seçmen Kütüklerinin Nüfus Kayıtları Esa-
sına göre hazırlanması ile ilgili yasada olduğu gibi
bir aymazlık sergilediği tartışma götürmez şekilde
ortadadır.
Ana muhalefet partisi, ofsayttan yediği golü dur-
durmak için bir an önce, bu değişiklik yasasında-
ki püf noktalarını saptayarak Anayasa Mahkemesi’ne
başvurmalı, yasaların gece baskınları ile değil; ko-
misyonlarda ve ilgili olan her kurumun görüşü alı-
narak, görüşülerek kabul edilmesi gerektiğini de-
mokrasi vaazları verenlere de öğretmelidir.
obirgit@e-kolay.net; Faks: 0 216 302 82 08
ENTERNET / MEHMET SUCU
İnterstenoturk.org’dan İhsan Ye-
ner aslında bir anlamda Türkçe F
klavyenin babası da sayılır. İhsan
Yener’in Q klavye şikâyetleri doğal
olarak bizden çok daha fazla. Uzun
bir süredir bilgisayarımda bekleyen
bir davet ve şikâyet e-postası du-
ruyor. Davet kısmını atlayıp şikâyet
kısmını sizlerle paylaşmak istedim.
Sayın Yener şöyle diyor:
“Son İnternet Dünya Şampiyo-
naları derecelerinin JAVA ve ZAV
yazılımlarının, dil özellikleri esasıy-
la zorunlu olan değerlendirme ay-
rımları sonucunda, 1955’ten bu-
güne Rekortmen ve Dünya Şam-
piyonu olan Türklerin toplam sayı-
sı 25 Rekorlu 55 Dünya Şampi-
yonluğu’na yükseldi.
Bu konuyu öteki ülkelerle muka-
yese ederek değerlendirmek ister
misiniz bilemiyorum ama, 1873
model Q klavyeyi kullanmaya Sigara
tiryakiliği gibi alışmış İngiltere’nin
muhafazakârlığı ve ABD’nin Dünya
Şampiyonluğu sayısının 3 (sadece
ÜÇ) olduğu gerçeğiyle, ülkemizdeki
Q Klavye hastalığına tutulmuş ço-
ğunluğu kurtarmaya gücümüz yet-
miyor.
Tıpkı, güneş ışığının bile aydınla-
tamadığı kafaların iç karanlığına
gerçekleri göstermeye sizlerin de
gücünüzün yetersiz kaldığı gibi.”
Şimdi bu kadar açık yazılmış, kı-
saca özetlenmiş yazının üzerine
ne diyebilirsiniz ki?..
Üretici ve satıcı firmalar kâr uğ-
runa aslında yasak olan bu klavyeyi
hâlâ satmaya devam ediyorlar.
Hiçbirimiz de üzerine gitmiyoruz.
Birçoğumuz pes etmiş durumda
dünyanın en aptal klavyesini kul-
lanıyoruz. Bilişim ve internet ile pek
de ilgisi olmayan hükümet zaten
bilmiyor...
Onlar interneti nasıl yasaklarız,
neyi nasıl kısıtlarız peşinde dolaşıp
duruyorlar. Ama tüm bunlar bana
sorarsanız nafile çabalar. Bizim ola-
nı yeniden kazanmak için kavga et-
memiz gerekiyor. Konuşmamız
gerekiyor. Düşünmemiz gereki-
yor. Unutmamamız gerekiyor.
Klavye konusu okyanusta bir dam-
la belki. Ama pek çok şeyin baş-
langıcı olabilir.
Shakespeare söyle diyor:
“İnsanların çoğu...
Sevmekten korkuyor, kaybet-
mekten korktuğu için..
Düşünmekten korkuyor, sorum-
luluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleşti-
rilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin
kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya
iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında ya-
şamayı bilmediği için...”
Sorunların neler olduğu ve aslın-
da çözümlerinin nasıl olduğu apa-
çık ortada. Sadece biz bu işi yapıp
yapmamaya karar vereceğiz. Klav-
ye sorununu belki çözeriz, belki çö-
zemeyiz.
Ama sevmekten korkmazsak.
Düşünmekten korkmazsak.
Konuşmaktan korkmazsak.
Yaşlanmaktan korkmazsak.
Unutulmaktan korkmazsak.
Ölmekten korkmazsak.
Bu dünyayı kökten değiştirip da-
ha yaşanabilir bir yer haline geti-
rebiliriz...
mehmet@cumhuriyet.com.tr
Bu Dünyanın Gücü Bizim Elimizde
Aralarõnda dönemin RP’li Belediye Meclisi üyesi Erçakmak’õn da olduğu 9 firari sanõk hâlâ yakalanamadõ
Katliamõnüzerinden16yõlgeçti
CİHAN ORUÇOĞLU/
ALİ AÇAR
Sõvas’ta Madõmak Oteli’nde 2 Tem-
muz 1993’te 33 aydõn ve 2 otel gö-
revlisinin gericiler tarafõndan yakõla-
rak öldürülmesinin üzerinden 16 yõl
geçti. Aradan geçen 16 yõlda Madõ-
mak Oteli’nin müze olmasõ istemi he-
nüz gerçekleştirilemedi, katliam son-
rasõ olaylarõ kõşkõrttõğõ açõklanan dö-
nemin Refah Partisi (RP) Belediye
Meclisi üyesi Cafer Erçakmak da
yakalanmadõ. Avrupa Alevi Birlikle-
ri Federasyonu Başkanõ Turgut Öker,
“Madımak katliamını, Türkiye’nin
laik yapısına karşı oynanan oyun-
ların göstergesi” olarak değerlen-
dirdi.
Madõmak Oteli’nde yaşanan kat-
liamõn yõldönümünde, yaşamõnõ yiti-
renlerin yakõnlarõ ve olayõn tanõklarõ
ile konuştuk. Sõvas katliamõnda ya-
şamõnõ yitiren ozan Hasret Gülte-
kin’in eşi Yeter Gültekin, Sõvas
olaylarõnõn 1980 sonrasõ irticayõ hort-
latõp bir yerlere varmak isteyenlerin
senaryosu olduğuna dikkat çekerek
“Bu katliam da tıpkı Maraş ve
Çorum olayları gibi soykırımdı.
Öğrenciler ya da işçiler bir araya
geldiğinde tazyikli su ile dağıtanlar,
havaya ateş dahi etmeden katliamı
izlediler. Dönemin Sıvas Belediye
Başkanı Temel Karamollaoğlu,
‘Gazanõz mübarek olsun. Kentinize
sahip çõktõnõz’ dedi. Ben ve Hasret
Sıvas’ta doğduk. Sıvas niye katil-
lerin kenti olsun ki” dedi. Sõvas
katliamõnõn olduğu yõl oğlu Hasret
Roni’ye hamile olduğunu anlatan
Yeter Gültekin, katliam sonrasõnda ya-
şadõklarõnõ şöyle anlattõ:
“Katliamdan sonra çok kötü ve
ağır bir süreç yaşadık. Hasret’i
toprağa verdikten sonra paramız-
la ambulans dahi bulamadık. An-
kara’dan helikopter ambulans
ayarlanıyordu. İsteyen kişinin biz
olduğunu öğrendikten sonra yolla-
madılar. Kayseri’de parasını öde-
diğimiz ambulans iptal edildi. Da-
ha sonra Ziya Halis ve orada yaşa-
yan tanıdıklarımızın baskısıyla bir
ambulans geldi. 6 saatlik yolu 12 sa-
atte giderek Ankara’ya geldik. An-
kara’da beni istediğim yere götü-
remeyeceklerini ve Etlik doğum-
evine ya da başka hastaneye götü-
receklerini söylediler. Biz ısrarla ha-
valimanına gitmek isteyince gö-
türmek zorunda kaldılar. Bu sefer
de havalimanında uçağa almadılar.
Zorla Almanya’ya döndüm. Bu
süreçten dolayı oğlum 3 ay erken
dünyaya geldi.”
Sõvas olaylarõ yaşandõğõnda 16 ya-
şõnda lise öğrencisi olan şair Behçet
Aysan’õn kõzõ Eren Aysan, “Ba-
bam, Sıvas’a gittiğinde gerginlikler
olacağını biliyorduk. Ama büyük
çaplı bir olay olacağını tahmin et-
miyorduk. Babam 2 Temmuz günü
sabah 11.00’de beni aradı ve bir
gerginlik olduğunu söyledi. Cu-
martesi ve pazar günü otelde kal-
mak istemediğini söyledi. Aslında
babamın sesinin rengi pek iyi gel-
miyordu” dedi.
‘Yiğitçe direniyordu’
Olaylarõn yakõn tanõğõ olan ve Aziz
Nesin’in yanõnda yer alan araştõrma-
cõ yazar Lütfi Kaleli, etkinliğin ilk gü-
nünün sakin geçtiğini ancak daha
sonra yerel gazetelerin ve kentte da-
ğõtõlan bildirilerin etkisiyle kentin
gerildiğini anlatarak “Olayların ol-
duğu gün, biz Cumhuriyet lokan-
tasında yemek yiyorduk. O sırada
insanlar kent merkezinde toplan-
maya başladı. Otele girdiğimizde
‘Cumhuriyet Sõvas’ta kuruldu. Sõ-
vas’ta yõkõlacak’, ‘Şeriat gelecek,
tüm baskõlar bitecek’ sloganları atı-
lıyordu” dedi. Kalabalõğõn yola dö-
külen taşlarla otele saldõrdõğõnõ belirten
Kaleli, Aziz Nesin ile yaşadõklarõ
dehşet anlarõnõ şöyle anlattõ:
“Ben ve Aziz Nesin otelde 4. kat-
ta tek yataklı, penceresi olmayan
bir odadaydık. Odanın içerisine
dumanlar dolmaya başladı ve bizim
oksijenimiz tükendi. Merdiven boş-
luğundan çığlıklar geliyordu. Aziz
Nesin ‘Ne yapacağõz’ dedi. ‘Tesli-
miyetçi bir şekilde galiba öleceğiz
ağabey’ dedim. ‘Beni bu alçaklara kö-
tü ceset olarak göstermemek için şu
yatağa yatõr’ dedi. Ölüm aşamasın-
da bile yiğitçe bir ceset bırakmak
için direniyordu. ‘Ağabey dõşarõ çõ-
kabilir yan odaya geçersek kurtula-
biliriz’, dedim. Onun üzerine Aziz
Nesin ile kapıya yöneldik. Otelin
ilerisinde itfaiye arabası duruyor ve
yangını söndürmek için mücadele
etmiyordu. Ben dedim ki: ‘İtfaiye
arabasõnõ yollayõn bizi alõn.’ Birisi
emir verdi ve itfaiye arabası mer-
diveni uzattı. O sırada birisi Aziz
Nesin’i tanıdı, ‘Esas ölecek hayvan
o. Ölmemiş onu öldürün’ diye ba-
ğırdı. Tam arabanın üzerine geldi-
ğimizde itfaiye eri Aziz Nesin’i bi-
leğinden tutarak aşağı attı. Aziz Ne-
sin şans eseri merdiven basamak-
larını eliyle yakaladı. Bu sırada 3 ki-
şi yanağına, çenesine, ağız ve bur-
nuna vurdular ve ağzı kan içinde
kaldı.”
‘Katliamı şeriatçılar yaptı’
Avrupa Alevi Birlikleri Federas-
yonu (AABF) Başkanõ Turgut Öker,
Sõvas katliamõnõn ardõndan 16 yõl
geçtiğini anõmsatarak “Madımak
katliamı Türkiye’nin laik yapısına
karşı oynanan oyunların gösterge-
sidir. Sıvas’ta 37 aydının katledil-
mesi 8 saat boyunca izlendi. Kat-
liamı gerçekleştiren 10 bin kişinin
yanında devletin de parmağının
olduğunu düşünüyorum. Katliam
şeriatçılar eliyle yapıldı” dedi.
Hacõ Bektaş Veli Kültür ve Tanõt-
ma Derneği Başkanõ Tekin Özdil,
geçmişte yaşanan Sõvas, Çorum, Ga-
zi ve Maraş olaylarõnõn yanõ sõra Ab-
di İpekçi, Uğur Mumcu gibi aydõn-
lara yönelik saldõrõlarõn faillerinin
bulunmadõğõnõ belirterek “Yaşanan-
lar, devlete vatandaşlık bağı ile
bağlı olan her insanın devlete bakış
açısında ciddi bir rahatsızlık ya-
ratmıştır” dedi.
İfadesi bile alınamadı
Sõvas’ta 37 kişinin hayatõnõ kay-
bettiği katliamõn üzerinden 16 yõl
geçmesine karşõn aralarõnda kat-
liamõn kilit ismi dönemin Refah Par-
tili Belediye Meclisi üyesi Cafer
Erçakmak’õn da olduğu 9 firari sa-
nõk hâlâ yakalanamadõ. Diğer fira-
ri sanõklarõn katliamdan sonra ya-
kalanõp ifadeleri alõndõktan sonra tu-
tuksuz yargõlandõklarõ aşamada kaç-
mõş olmalarõna rağmen, Erçakmak
bugüne kadar ifadesi alõnamayan tek
firari sanõk olarak dikkat çekiyor.
Katliam sõrasõnda diğer sanõklarõ kõş-
kõrttõğõ iddia edilen Cafer Erçakmak,
saldõrganlarõn hedefi olan Aziz Ne-
sin’e itfaiye merdiveni ile Madõmak
Oteli’nden kurtarõlõrken saldõrmõş
ve tartaklamõştõ. Erçakmak’õn kat-
liamdan hemen sonra İsviçre’ye
kaçtõğõ iddia edilmiş, ancak bu bil-
gi teyit edilememişti.
Gençlik komisyonunun bildirisinde Alevilerin karşõ olduklarõ eylem ve söylemlere yer verildi
Alevilerden ‘Karşıyız’ kampanyası
İstanbul Haber Servisi - İstan-
bul’daki iki büyük Alevi dergâhõndan
biri olan Şahkulu Sultan Dergâhõ’nõn
gençlik komisyonu tarafõndan dü-
zenlenen geleneksel Gençlik Günle-
ri’nin sekizincisi önceki gün dergâh
bahçesinde yapõlan etkinlikle başla-
dõ. Etkinliğin bu yõlki ana konusu
“Alevilerin ve Aleviliğin asimilas-
yonu” olarak seçildi. Şahkulu Sultan
Vakfõ Genel Başkanõ Mehmet Ça-
mur‘un açõş konuşmasõyla başlayan
etkinlikte öğretim üyeleri Doç. Dr.
Ayhan Yaçınkaya ile Araştõrma Gö-
revlisi Ali Naki Gündoğdu konu ile
ilgili tebliğler sundu. Etkinliğin kon-
ser bölümünde ise sanatçõlar Özcan
Türe, Metin Karataş, Erensoy Ak-
kaya ve Fevzi Kurtuluş sahne aldõ.
Şahkulu Sultan Gençlik Komisyo-
nu ise “Alevilerin asimilasyonu”na
ilişkin “Karşıyız” başlõklõ bir bildi-
ri yayõmladõ. Bildiride, Alevi-
lerin karşõ olduklarõ eylem ve söy-
lemlere yer verildi. Bildiride karşõ çõ-
kõlan konular şöyle sõralandõ:
“Anadolu Aleviliğinde kadın-
erkek yoktur. Can vardır. Cem-
lerde canların kadın ve erkek di-
ye ayrıştırılarak oturtulmasına;
cemlere girişlerde kadınlarımıza
zorla başörtü dağıtılmasına kar-
şıyız. İbadetin anladığımız dilde
yapılması esastır. Bu nedenle cem-
lerde Arapça duaların okunma-
sına, din derslerinin zorunlu ol-
masına karşıyız, laik devlet inanç-
sızdır. Tüm inançlara eşit uzak-
lıkta durmalıdır. Laikliğin gereği
olarak Diyanet’e, yine laik devle-
tin inançsızlığından yola çıkarak,
Alevi köylerine zorla cami yapıl-
masına karşıyız. Bir kültür ya
da inançta asimilasyon önce dilde
başlar. Anadolu Aleviliğine ait
sözcük ve terimlerinin (gülbank
yerine dua, kurban tığlamak ye-
rine kurban kesmek, dede ya da
baba yerine inanç önderi gibi)
değiştirilmesine karşıyız. Anado-
lu Aleviliğinde esas gönül temiz-
liğidir, kimi cemevlerinde aptes-
hanelerin yapılmasına karşıyız.
Dedelerimiz devlet memuru değil
yolumuzun amirleridir. Aç ve
açıkta da bırakmayız. Bu neden-
le dede ve babalarımızın devletten
maaş almalarına karşıyız. Ana-
dolu Aleviliği insanı etnik kimli-
ği ile değil insanlığı ile kabul gö-
rür. Bu nedenle Aleviler Türktür,
Kürttür şeklindeki tüm ırkçı tar-
tışmalara karşıyız. Semah, Ana-
dolu Aleviliği inancında 12 hiz-
metten biridir.
Sözde semah adı altında başka
inancın figürlerini ve sözlerini
çağrıştıran uydurma semahlara
semahlarımızın yozlaştırılması-
na karşıyız. Cemlerimizin işleyişi
bellidir. Dün nasılsa bugün de ay-
nı şekilde yapılmalıdır. Bu ne-
denle cemlerimizde semahın tam
ortasında Mevlevi semazenlerin
ayin yapmalarına karşıyız.
Laik devletin dini olamaz. Dev-
letin inanç sponsoru olmasına
karşıyız.”
Şahkulu Sultan
Dergâhõ‘nõn gençlik
komisyonu tarafõndan
düzenlenen geleneksel
Gençlik Günleri’nin
sekizincisi önceki gün
başladõ.
Dergah bahçesinde düzenlenen etkinlikte sanatçılar sahne aldı.
Madımak Oteli 2 Temmuz 1993’te gericiler tarafından ateşe verildi. 16 yıl önceki katliamda 33 aydın ve 2 otel görevlisi yaşamını yitirdi.
Domuz gribi hastasına tahliye
Yurt Haberleri Servisi - Avusturya’dan
Tekirdağ’a gelen bir kişide domuz gribine
(H1N1) rastlandõ. Hastanõn gözlem altõna
alõndõktan sonra kan tahlillerinin sonuçlarõ
beklenmeden taburcu edildiği belirlendi.
Avusturya’dan Türkiye’ye giriş yapan T.S, 26
Haziran’da İstanbul’dan Tekirdağ’a seyahat
ederken otoban gişelerinde rahatsõzlandõ ve
hastaneye kaldõrõldõ. Kaldõrõldõğõ hastanede
intaniye servisi bulunmadõğõ için Devlet
Hastanesi’ne sevk edilen T.S. ile birlikte iki
arkadaşõna da virüs taşõyabilecekleri olasõlõğõna
karşõ tedavi uygulandõ. Hastadan alõnan
numuneler incelenmek üzere İstanbul
Üniversitesi Tõp Fakültesi Viroloji laboratuvarõna
gönderildi. T.S, tahlil sonuçlarõ beklenmeden
taburcu edildi. Tahlil sonuçlarõnõn açõklanmasõnõn
ardõndan T.S.’nin domuz gribi virüsü taşõdõğõ
belirlendi. T.S’nin eşinin de yurtdõşõnda yüksek
ateş şikâyetiyle hastaneye kaldõrõldõğõ ancak
domuz gribine rastlanmadõğõ bildirildi.
Madõmak Oteli’nde
yaşamõnõ yitiren Hasret
Gültekin’in eşi Yeter
Gültekin, “Bu katliam tõpkõ
Maraş ve Çorum olaylarõ gibi
soykõrõmdõ” dedi.