23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 30 HAZİRAN 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Bizi Bu Krizden Kim Çıkartacak?.. Bir gece yarısı, ansızın önemli bir güvensizlik kri- zinin içine düştüğümüzü, cuma sabahı yatakları- mızdan kalkınca öğrendik. Oysa, aynı gün Genel- kurmay Başkanı’nın tüm karargâhı ile birlilikte dü- zenlemiş olduğu basın toplantısında, kendi adlan- dırması ile “o kâğıt parçası”nın TSK ile uzaktan ya- kından ilişkisi bulunmadığını öğrenmiş olmanın huzuru içinde olmamız gerekiyordu. Orgeneral İlker Başbuğ, o basın toplantısına, or- dusuna komuta ettiği ülkenin stratejik konumunun önemini bir kez daha yineleyerek, “kulakları olup da duymayanlara, gözleri bulunup da görmeyenle- re..” anlatarak başlamıştı. Kendisine bağlı Askeri Savcılığın, 12 gün süren titiz araştırma ve soruş- turmasını tüm ayrıntılarını tek tek sıralayarak ka- muoyu ile paylaşmış, verilen görevsizlik kararının ye- ni ve kesin kanıtlar olmadıkça kesin olduğunu be- lirtmiş, “ordu”nun anayasaya ve demokrasiye bağ- lılığından kuşku duyulmamasını istemişti. Ve, kimi nifak merkezlerine TSK’nin üstünden ellerini çekmeleri uyarısını yapmıştı. TSK’nin komutanı bunları söylerken, dokuz saat önce, TBMM’de AB Uyum Yasaları için kanunlaşan ve son krize neden olan yasadan da haberi bulunmu- yordu. Sadece Genelkurmay Başkanı’nın değil; muha- lefet partileri genel başkanlarının da, 5271 sayılı Ka- nunun 3 ve 250. maddelerindeki bir ana tümceyi de- ğiştirerek, askeri yargının elini kolunu budamayı amaçlayan hazırlıktan haberleri olmadığı anlaşılıyor. Tasarının görüşüleceği gün CHP ve MHP genel merkezlerini ziyaret eden Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in o değişiklik önergesinin verileceğini söy- lemeden, sadece uyum yasalarına uygun değişik- likler için destek istediği, dolayısıyla muhalefet partilerinin aldatıldığı ortaya çıkıyor. Milli Savunma Bakanı da mı by-pass edildi? Dahası, Eskişehir Bağımsız Milletvekili Tayfun İçli, dün düzenlediği basın toplantısında bu yasa ile Hükümetin Adalet Bakanı’nın, Milli Savunma Ba- kanı’na da gol attığını söylüyor. İçli, yapılan de- ğişikliğin 393 sayılı Askeri Muhakemelerin Ku- ruluşu ile ilgili yasayı da değiştirdiğini anımsatıyor. Oysa söz konusu yasada bu tür değişiklikler için Mil- li Savunma Bakanı’nın yetkili bulunduğunun altını çiziyor. İçli’nin bu açıklamasının ortaya çıkarttığı gerçek, ya Sadullah Ergin, Başbakan’dan aldığı bir talimat ile o değişikliği tezgâhlarken kabine arkadaşı ve so- runun asıl ilgilisi olan Vecdi Gönül’ü devre dışı bı- rakmıştır. Ya da Gönül, olacakları bildiği halde, on- lardan habersiz bir bakan olarak tarihe geçmeyi içi- ne sindirerek kişiliğinden ödün vermiştir. Çünkü değişiklik tasarısı Savunma Bakanı’nın ha- beri ile görüşülmeye başlanacak olsaydı, konu önce Milli Savunma Komisyonu’nda ele alınacak- tı. Dolayısıyla Genelkurmay Başkanlığı temsilcisi de bu değişiklikle ilgili görüş ve önerilerini söyleme ola- nağı bulacaktı. Dahası değişikliklerin anayasaya ay- kırı olup olmadığı tartışması Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya’nın fetvası sınırları içinden çıkarak Anayasa Komisyonu’nda da görüşülebile- cekti. Ama o zaman Başbuğ’un TSK üzerinden elinizi çekin sözlerinin perde arkasındaki asıl muhatapla- rını bilip öğrenemeyecektik. Herhangi bir tasarı üstünde, o tasarı ile ilgisi olan kurum ve kuruluşlara, mesela Barolar Birliği ya da Odalar Birliği temsilcilerine danışmayı ihmal et- meyen TBMM Başkanlığı da, belki ağustos ayı için- de yenilenecek Başkanlık seçimlerini etkilememek için öyle görülüyor ki, olup bitenler karşısında üç maymunları oynamayı yeğlemiştir. Oysa o eller, o baskın yasasına bir de, “bu kanunla 5271 sayılı kanunun 3 ve 250. maddelerinde yapı- lan değişiklik hükümleri yürürlüğe girdiği tarihte de- vam eden soruşturmalarda da kullanılır”geçici mad- desini ekleterek Ergenekon soruşturmasının da du- rumu üzerine yeni tartışmaların başlatılmasına yol açtılar. Muhalefet partileri de uykuda Beni bu değişikliklerden haberli kılan Tayfun İç- li, söz konusu soruşturma için iktidar partisi ve hü- kümet bugüne kadar asker kişiler hakkındaki iş- lemleri yasal olarak kabul etmedikleri için mi bu ek- lemeyi yaptılar, diyor. Başbakan ve Adalet Bakanı’nın yürüttüğü bu ye- ni krizin geliştirilmesinde muhalefet partilerinin, tıpkı Seçmen Kütüklerinin Nüfus Kayıtları Esa- sına göre hazırlanması ile ilgili yasada olduğu gibi bir aymazlık sergilediği tartışma götürmez şekilde ortadadır. Ana muhalefet partisi, ofsayttan yediği golü dur- durmak için bir an önce, bu değişiklik yasasında- ki püf noktalarını saptayarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurmalı, yasaların gece baskınları ile değil; ko- misyonlarda ve ilgili olan her kurumun görüşü alı- narak, görüşülerek kabul edilmesi gerektiğini de- mokrasi vaazları verenlere de öğretmelidir. obirgit@e-kolay.net; Faks: 0 216 302 82 08 ENTERNET / MEHMET SUCU İnterstenoturk.org’dan İhsan Ye- ner aslında bir anlamda Türkçe F klavyenin babası da sayılır. İhsan Yener’in Q klavye şikâyetleri doğal olarak bizden çok daha fazla. Uzun bir süredir bilgisayarımda bekleyen bir davet ve şikâyet e-postası du- ruyor. Davet kısmını atlayıp şikâyet kısmını sizlerle paylaşmak istedim. Sayın Yener şöyle diyor: “Son İnternet Dünya Şampiyo- naları derecelerinin JAVA ve ZAV yazılımlarının, dil özellikleri esasıy- la zorunlu olan değerlendirme ay- rımları sonucunda, 1955’ten bu- güne Rekortmen ve Dünya Şam- piyonu olan Türklerin toplam sayı- sı 25 Rekorlu 55 Dünya Şampi- yonluğu’na yükseldi. Bu konuyu öteki ülkelerle muka- yese ederek değerlendirmek ister misiniz bilemiyorum ama, 1873 model Q klavyeyi kullanmaya Sigara tiryakiliği gibi alışmış İngiltere’nin muhafazakârlığı ve ABD’nin Dünya Şampiyonluğu sayısının 3 (sadece ÜÇ) olduğu gerçeğiyle, ülkemizdeki Q Klavye hastalığına tutulmuş ço- ğunluğu kurtarmaya gücümüz yet- miyor. Tıpkı, güneş ışığının bile aydınla- tamadığı kafaların iç karanlığına gerçekleri göstermeye sizlerin de gücünüzün yetersiz kaldığı gibi.” Şimdi bu kadar açık yazılmış, kı- saca özetlenmiş yazının üzerine ne diyebilirsiniz ki?.. Üretici ve satıcı firmalar kâr uğ- runa aslında yasak olan bu klavyeyi hâlâ satmaya devam ediyorlar. Hiçbirimiz de üzerine gitmiyoruz. Birçoğumuz pes etmiş durumda dünyanın en aptal klavyesini kul- lanıyoruz. Bilişim ve internet ile pek de ilgisi olmayan hükümet zaten bilmiyor... Onlar interneti nasıl yasaklarız, neyi nasıl kısıtlarız peşinde dolaşıp duruyorlar. Ama tüm bunlar bana sorarsanız nafile çabalar. Bizim ola- nı yeniden kazanmak için kavga et- memiz gerekiyor. Konuşmamız gerekiyor. Düşünmemiz gereki- yor. Unutmamamız gerekiyor. Klavye konusu okyanusta bir dam- la belki. Ama pek çok şeyin baş- langıcı olabilir. Shakespeare söyle diyor: “İnsanların çoğu... Sevmekten korkuyor, kaybet- mekten korktuğu için.. Düşünmekten korkuyor, sorum- luluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleşti- rilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında ya- şamayı bilmediği için...” Sorunların neler olduğu ve aslın- da çözümlerinin nasıl olduğu apa- çık ortada. Sadece biz bu işi yapıp yapmamaya karar vereceğiz. Klav- ye sorununu belki çözeriz, belki çö- zemeyiz. Ama sevmekten korkmazsak. Düşünmekten korkmazsak. Konuşmaktan korkmazsak. Yaşlanmaktan korkmazsak. Unutulmaktan korkmazsak. Ölmekten korkmazsak. Bu dünyayı kökten değiştirip da- ha yaşanabilir bir yer haline geti- rebiliriz... mehmet@cumhuriyet.com.tr Bu Dünyanın Gücü Bizim Elimizde Aralarõnda dönemin RP’li Belediye Meclisi üyesi Erçakmak’õn da olduğu 9 firari sanõk hâlâ yakalanamadõ Katliamõnüzerinden16yõlgeçti CİHAN ORUÇOĞLU/ ALİ AÇAR Sõvas’ta Madõmak Oteli’nde 2 Tem- muz 1993’te 33 aydõn ve 2 otel gö- revlisinin gericiler tarafõndan yakõla- rak öldürülmesinin üzerinden 16 yõl geçti. Aradan geçen 16 yõlda Madõ- mak Oteli’nin müze olmasõ istemi he- nüz gerçekleştirilemedi, katliam son- rasõ olaylarõ kõşkõrttõğõ açõklanan dö- nemin Refah Partisi (RP) Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak da yakalanmadõ. Avrupa Alevi Birlikle- ri Federasyonu Başkanõ Turgut Öker, “Madımak katliamını, Türkiye’nin laik yapısına karşı oynanan oyun- ların göstergesi” olarak değerlen- dirdi. Madõmak Oteli’nde yaşanan kat- liamõn yõldönümünde, yaşamõnõ yiti- renlerin yakõnlarõ ve olayõn tanõklarõ ile konuştuk. Sõvas katliamõnda ya- şamõnõ yitiren ozan Hasret Gülte- kin’in eşi Yeter Gültekin, Sõvas olaylarõnõn 1980 sonrasõ irticayõ hort- latõp bir yerlere varmak isteyenlerin senaryosu olduğuna dikkat çekerek “Bu katliam da tıpkı Maraş ve Çorum olayları gibi soykırımdı. Öğrenciler ya da işçiler bir araya geldiğinde tazyikli su ile dağıtanlar, havaya ateş dahi etmeden katliamı izlediler. Dönemin Sıvas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, ‘Gazanõz mübarek olsun. Kentinize sahip çõktõnõz’ dedi. Ben ve Hasret Sıvas’ta doğduk. Sıvas niye katil- lerin kenti olsun ki” dedi. Sõvas katliamõnõn olduğu yõl oğlu Hasret Roni’ye hamile olduğunu anlatan Yeter Gültekin, katliam sonrasõnda ya- şadõklarõnõ şöyle anlattõ: “Katliamdan sonra çok kötü ve ağır bir süreç yaşadık. Hasret’i toprağa verdikten sonra paramız- la ambulans dahi bulamadık. An- kara’dan helikopter ambulans ayarlanıyordu. İsteyen kişinin biz olduğunu öğrendikten sonra yolla- madılar. Kayseri’de parasını öde- diğimiz ambulans iptal edildi. Da- ha sonra Ziya Halis ve orada yaşa- yan tanıdıklarımızın baskısıyla bir ambulans geldi. 6 saatlik yolu 12 sa- atte giderek Ankara’ya geldik. An- kara’da beni istediğim yere götü- remeyeceklerini ve Etlik doğum- evine ya da başka hastaneye götü- receklerini söylediler. Biz ısrarla ha- valimanına gitmek isteyince gö- türmek zorunda kaldılar. Bu sefer de havalimanında uçağa almadılar. Zorla Almanya’ya döndüm. Bu süreçten dolayı oğlum 3 ay erken dünyaya geldi.” Sõvas olaylarõ yaşandõğõnda 16 ya- şõnda lise öğrencisi olan şair Behçet Aysan’õn kõzõ Eren Aysan, “Ba- bam, Sıvas’a gittiğinde gerginlikler olacağını biliyorduk. Ama büyük çaplı bir olay olacağını tahmin et- miyorduk. Babam 2 Temmuz günü sabah 11.00’de beni aradı ve bir gerginlik olduğunu söyledi. Cu- martesi ve pazar günü otelde kal- mak istemediğini söyledi. Aslında babamın sesinin rengi pek iyi gel- miyordu” dedi. ‘Yiğitçe direniyordu’ Olaylarõn yakõn tanõğõ olan ve Aziz Nesin’in yanõnda yer alan araştõrma- cõ yazar Lütfi Kaleli, etkinliğin ilk gü- nünün sakin geçtiğini ancak daha sonra yerel gazetelerin ve kentte da- ğõtõlan bildirilerin etkisiyle kentin gerildiğini anlatarak “Olayların ol- duğu gün, biz Cumhuriyet lokan- tasında yemek yiyorduk. O sırada insanlar kent merkezinde toplan- maya başladı. Otele girdiğimizde ‘Cumhuriyet Sõvas’ta kuruldu. Sõ- vas’ta yõkõlacak’, ‘Şeriat gelecek, tüm baskõlar bitecek’ sloganları atı- lıyordu” dedi. Kalabalõğõn yola dö- külen taşlarla otele saldõrdõğõnõ belirten Kaleli, Aziz Nesin ile yaşadõklarõ dehşet anlarõnõ şöyle anlattõ: “Ben ve Aziz Nesin otelde 4. kat- ta tek yataklı, penceresi olmayan bir odadaydık. Odanın içerisine dumanlar dolmaya başladı ve bizim oksijenimiz tükendi. Merdiven boş- luğundan çığlıklar geliyordu. Aziz Nesin ‘Ne yapacağõz’ dedi. ‘Tesli- miyetçi bir şekilde galiba öleceğiz ağabey’ dedim. ‘Beni bu alçaklara kö- tü ceset olarak göstermemek için şu yatağa yatõr’ dedi. Ölüm aşamasın- da bile yiğitçe bir ceset bırakmak için direniyordu. ‘Ağabey dõşarõ çõ- kabilir yan odaya geçersek kurtula- biliriz’, dedim. Onun üzerine Aziz Nesin ile kapıya yöneldik. Otelin ilerisinde itfaiye arabası duruyor ve yangını söndürmek için mücadele etmiyordu. Ben dedim ki: ‘İtfaiye arabasõnõ yollayõn bizi alõn.’ Birisi emir verdi ve itfaiye arabası mer- diveni uzattı. O sırada birisi Aziz Nesin’i tanıdı, ‘Esas ölecek hayvan o. Ölmemiş onu öldürün’ diye ba- ğırdı. Tam arabanın üzerine geldi- ğimizde itfaiye eri Aziz Nesin’i bi- leğinden tutarak aşağı attı. Aziz Ne- sin şans eseri merdiven basamak- larını eliyle yakaladı. Bu sırada 3 ki- şi yanağına, çenesine, ağız ve bur- nuna vurdular ve ağzı kan içinde kaldı.” ‘Katliamı şeriatçılar yaptı’ Avrupa Alevi Birlikleri Federas- yonu (AABF) Başkanõ Turgut Öker, Sõvas katliamõnõn ardõndan 16 yõl geçtiğini anõmsatarak “Madımak katliamı Türkiye’nin laik yapısına karşı oynanan oyunların gösterge- sidir. Sıvas’ta 37 aydının katledil- mesi 8 saat boyunca izlendi. Kat- liamı gerçekleştiren 10 bin kişinin yanında devletin de parmağının olduğunu düşünüyorum. Katliam şeriatçılar eliyle yapıldı” dedi. Hacõ Bektaş Veli Kültür ve Tanõt- ma Derneği Başkanõ Tekin Özdil, geçmişte yaşanan Sõvas, Çorum, Ga- zi ve Maraş olaylarõnõn yanõ sõra Ab- di İpekçi, Uğur Mumcu gibi aydõn- lara yönelik saldõrõlarõn faillerinin bulunmadõğõnõ belirterek “Yaşanan- lar, devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan her insanın devlete bakış açısında ciddi bir rahatsızlık ya- ratmıştır” dedi. İfadesi bile alınamadı Sõvas’ta 37 kişinin hayatõnõ kay- bettiği katliamõn üzerinden 16 yõl geçmesine karşõn aralarõnda kat- liamõn kilit ismi dönemin Refah Par- tili Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak’õn da olduğu 9 firari sa- nõk hâlâ yakalanamadõ. Diğer fira- ri sanõklarõn katliamdan sonra ya- kalanõp ifadeleri alõndõktan sonra tu- tuksuz yargõlandõklarõ aşamada kaç- mõş olmalarõna rağmen, Erçakmak bugüne kadar ifadesi alõnamayan tek firari sanõk olarak dikkat çekiyor. Katliam sõrasõnda diğer sanõklarõ kõş- kõrttõğõ iddia edilen Cafer Erçakmak, saldõrganlarõn hedefi olan Aziz Ne- sin’e itfaiye merdiveni ile Madõmak Oteli’nden kurtarõlõrken saldõrmõş ve tartaklamõştõ. Erçakmak’õn kat- liamdan hemen sonra İsviçre’ye kaçtõğõ iddia edilmiş, ancak bu bil- gi teyit edilememişti. Gençlik komisyonunun bildirisinde Alevilerin karşõ olduklarõ eylem ve söylemlere yer verildi Alevilerden ‘Karşıyız’ kampanyası İstanbul Haber Servisi - İstan- bul’daki iki büyük Alevi dergâhõndan biri olan Şahkulu Sultan Dergâhõ’nõn gençlik komisyonu tarafõndan dü- zenlenen geleneksel Gençlik Günle- ri’nin sekizincisi önceki gün dergâh bahçesinde yapõlan etkinlikle başla- dõ. Etkinliğin bu yõlki ana konusu “Alevilerin ve Aleviliğin asimilas- yonu” olarak seçildi. Şahkulu Sultan Vakfõ Genel Başkanõ Mehmet Ça- mur‘un açõş konuşmasõyla başlayan etkinlikte öğretim üyeleri Doç. Dr. Ayhan Yaçınkaya ile Araştõrma Gö- revlisi Ali Naki Gündoğdu konu ile ilgili tebliğler sundu. Etkinliğin kon- ser bölümünde ise sanatçõlar Özcan Türe, Metin Karataş, Erensoy Ak- kaya ve Fevzi Kurtuluş sahne aldõ. Şahkulu Sultan Gençlik Komisyo- nu ise “Alevilerin asimilasyonu”na ilişkin “Karşıyız” başlõklõ bir bildi- ri yayõmladõ. Bildiride, Alevi- lerin karşõ olduklarõ eylem ve söy- lemlere yer verildi. Bildiride karşõ çõ- kõlan konular şöyle sõralandõ: “Anadolu Aleviliğinde kadın- erkek yoktur. Can vardır. Cem- lerde canların kadın ve erkek di- ye ayrıştırılarak oturtulmasına; cemlere girişlerde kadınlarımıza zorla başörtü dağıtılmasına kar- şıyız. İbadetin anladığımız dilde yapılması esastır. Bu nedenle cem- lerde Arapça duaların okunma- sına, din derslerinin zorunlu ol- masına karşıyız, laik devlet inanç- sızdır. Tüm inançlara eşit uzak- lıkta durmalıdır. Laikliğin gereği olarak Diyanet’e, yine laik devle- tin inançsızlığından yola çıkarak, Alevi köylerine zorla cami yapıl- masına karşıyız. Bir kültür ya da inançta asimilasyon önce dilde başlar. Anadolu Aleviliğine ait sözcük ve terimlerinin (gülbank yerine dua, kurban tığlamak ye- rine kurban kesmek, dede ya da baba yerine inanç önderi gibi) değiştirilmesine karşıyız. Anado- lu Aleviliğinde esas gönül temiz- liğidir, kimi cemevlerinde aptes- hanelerin yapılmasına karşıyız. Dedelerimiz devlet memuru değil yolumuzun amirleridir. Aç ve açıkta da bırakmayız. Bu neden- le dede ve babalarımızın devletten maaş almalarına karşıyız. Ana- dolu Aleviliği insanı etnik kimli- ği ile değil insanlığı ile kabul gö- rür. Bu nedenle Aleviler Türktür, Kürttür şeklindeki tüm ırkçı tar- tışmalara karşıyız. Semah, Ana- dolu Aleviliği inancında 12 hiz- metten biridir. Sözde semah adı altında başka inancın figürlerini ve sözlerini çağrıştıran uydurma semahlara semahlarımızın yozlaştırılması- na karşıyız. Cemlerimizin işleyişi bellidir. Dün nasılsa bugün de ay- nı şekilde yapılmalıdır. Bu ne- denle cemlerimizde semahın tam ortasında Mevlevi semazenlerin ayin yapmalarına karşıyız. Laik devletin dini olamaz. Dev- letin inanç sponsoru olmasına karşıyız.” Şahkulu Sultan Dergâhõ‘nõn gençlik komisyonu tarafõndan düzenlenen geleneksel Gençlik Günleri’nin sekizincisi önceki gün başladõ. Dergah bahçesinde düzenlenen etkinlikte sanatçılar sahne aldı. Madımak Oteli 2 Temmuz 1993’te gericiler tarafından ateşe verildi. 16 yıl önceki katliamda 33 aydın ve 2 otel görevlisi yaşamını yitirdi. Domuz gribi hastasına tahliye Yurt Haberleri Servisi - Avusturya’dan Tekirdağ’a gelen bir kişide domuz gribine (H1N1) rastlandõ. Hastanõn gözlem altõna alõndõktan sonra kan tahlillerinin sonuçlarõ beklenmeden taburcu edildiği belirlendi. Avusturya’dan Türkiye’ye giriş yapan T.S, 26 Haziran’da İstanbul’dan Tekirdağ’a seyahat ederken otoban gişelerinde rahatsõzlandõ ve hastaneye kaldõrõldõ. Kaldõrõldõğõ hastanede intaniye servisi bulunmadõğõ için Devlet Hastanesi’ne sevk edilen T.S. ile birlikte iki arkadaşõna da virüs taşõyabilecekleri olasõlõğõna karşõ tedavi uygulandõ. Hastadan alõnan numuneler incelenmek üzere İstanbul Üniversitesi Tõp Fakültesi Viroloji laboratuvarõna gönderildi. T.S, tahlil sonuçlarõ beklenmeden taburcu edildi. Tahlil sonuçlarõnõn açõklanmasõnõn ardõndan T.S.’nin domuz gribi virüsü taşõdõğõ belirlendi. T.S’nin eşinin de yurtdõşõnda yüksek ateş şikâyetiyle hastaneye kaldõrõldõğõ ancak domuz gribine rastlanmadõğõ bildirildi. Madõmak Oteli’nde yaşamõnõ yitiren Hasret Gültekin’in eşi Yeter Gültekin, “Bu katliam tõpkõ Maraş ve Çorum olaylarõ gibi soykõrõmdõ” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle